17 Sfasîos Î935 CUMHURÎYET Yeni bilmeceler HiKAY ÖLÜMLE PENÇE PENÇEYE.. Geçen gün bir çok yabancıla nn bulunduğu bir mecliste idim. Mevzu tehlike ve hayat korkusu bahsi üzerinde gidiyordu. Kana dalı bir dostum başından geç miş olan şu heyecanlı macerayı anlattı: Çok kuzey (şimal) çevre lerdeki buzlu dolay (havali) da avlanmıya çık mıştık. Yolda bilmiyorum nasıl dikkatsizlik eseri ayağım kaydı. Çok hızlı akan buzHemen geri kalan çalıçırpı ve olu suyun cereyanına kapıldım. Ar dunlan alıp başka bir tarafa »avuşmıkadaşlarımdan hiçbiri bana yetişmek ya karar verdim. Yoksa yuvasına veye beni kurtarmak imkânını bulama ya inine tekrar dönmek hatınna gedılar. Düşüşüm o kadar anî olmuştu lecek olan kurd veya ayı beni buraki ne yapacaklarını şaşırmış kalmış da hazır ayağına gelmiş av tarzında tılar. yakalayıp yutacaktı. Tam ayağa kalkmak üzere idim ki I Fakat suyun Hızlı akmasıdır ki bejıi birkaç kilometro sonra bir kıyıya bulunduğum yerde çakıldım kaldım. kuvvetle çarpıp toprak ve buz karışık Benden hemen hemen on adım ileribir noktanın üstüne attı. Buzlu suda de bir kurd oturmuyor mu? Bu hayyüzebilmek için o derece çırpınmış, van şimdiye kadar gördüğüm kurşuo derece kudret sarfetmiştim ki kara nî renkteki kurdların en büyüğü idi. parçasının üstüne serildiğim vakit Dehşetli zayıftı. Anlaşılıyordu ki karhiçbir tarafımı kıpırdatacak halim nı çok açtı. Fakat ateş, birdenbire üzeyoktu. Şüphesiz orada saatlerce o du rime atılmasına mâr$ olmuştu. YokTum (vaziyet) da kalmışım. Arka sa üstelik bir de yuvasını işgal etmiş daşlarım beni arayıp arayıp bulama bir adama şüphe yok ki bu nezaketi yınca ölüp gittiğime inanc getirmiş göstermezdi. Şimdi ne yapacaktım. Bu takatsiz ler. Gözlerimi açtığım vakit soluk ve halimde tek bıçakla üzerine atılıp ofearı bir güneş etrafa ölgün ışıklarını nu öldürmeğe çalışamazdım. Ateş saçıyordu. Gitgide ortalık kararmıya sabaha kadar devam edebilse belki başladı. Soğuk kemiklerime kadar iş mesele yoktu. Kurd gündüz olunca, liyor, kanımı donduracak kadar ilik belki de ortadan kaybolmayı tercih elerime giriyordu. Eğer takatim olsay decekti. Fakat kunun yarmı da, öbür dı, danalar gibi bangır bangır bağıra günü da vardı. Hususile yiyecek, içecek bir şeyim de kalmıyordu. Fakat caktım. Sürüne sürüne o uğursuz buzlu a bütün bunları ben ne diye düşünü kar suyun kenarmdan uzaklaştım. yordum? Marifet şu anda hayatımı Güçhalle ayağa kalktım. Soğuktan kurtarmakta değil miydi? *** k'kırdamamak için karların altında O ve ben saatlerce hiç kıpırdamakalmış ufaktefk otları, çahçırpıyı toplayıp yakmak ve biraz ısınmak isti dan karşı karşıya oturduk. Gözleri, yordum. Bereket versin su geçmez iki yanmış kor gibi parlıyan gözleri, dağarcığımda kibrit, iki üç kutu kon üzerimden aynlmıyordu. Benim ye serve et vardı. Belime el attım. Ta gâne yaptığım hareket ateşim hafifbancam düşmüştü amma, bıçağım ye ledikçe ona çalıçırpı ve odun ilâve etmek oluyordu. Onunki ise burnunu rinde duruyordu. Elbiselerim ıslak olmasına rağmen ileriye doğru uzatarak kendisine işfena halde uykum vardı. Kendimi bı tiha veren kokumu daha derinden alraksam dalacak ve hiç şüphesiz bir mak istemesiydi. O, böyle yaptıkça daha uyanamıyacaktım. Kendimi zor tabiî ben bitiyordum. Yavaş yavaş ufuk evvelâ açık kurladım. Birkaç tarafa başvurdum. Biraz ot ve çalıçırpı topladım. Ne şunî, sonra pembe ve nihayet havaî hirde boğulup gitmediğime teessüf mavi oldu. tş ucuucuna gelmişti. Aediyordum. Çünkü anî bir ölüm ye teşim de sönüp kül olmak üzereydi. rine şimdi işkenceli bir ölüme mah Üç dört saatlik dostum yerinden birdenbire kıpırdadı, ulumaya başladı, kumdum. Tam bu sırada gözüme sol taraf gözleri büsbütün kızarmıştı. Eyvah taki bir tümsek ilişti. Oraya doğru şimdi üzerime atılacak, diye düşünkoştum, karları biraz eşeleyince o düm. Fakat atılmadı. Kalkıp gidecek nun güzel bir sığıntı yeri olduğunu sandım, gitmedi de! Onun derdi başka imiş.. Benden gördüm. Birden sevindim. Yarıyarıayrılan gözünün dikildiği noktaya ya kurtulduğuma hükmettim. Geceyi orada geçirebilecektim. Şurada bu baktım. Bir kurd daha, hem bu seferrada odun parçaları da vardı. Çalı ki tüyü kuzgunî siyah cinsinden.. Evvelâ karşı karşıya geçip bir çırpıya onları da ilâve ederek güzel müddet hırladılar. Fakat sonra, zanbir ateş yaktım. Sığıntı yerinin içine girerek elbiselerimi kurutmıya baş nediyorum ki avın her ikisine de yeteceğine karar vermiş olacaklar ki aladım. kibeti meçhul bir savaşa girişmek Derken uyuyakalmışım. Tekrar kendime geldiğim vakit gökte yük ten vaz geçtiler. Ikisi de yüzlerini bana çevirdiler, gözlerini bana diktiler. selmiş olan ay etrafı gündüz gibi ayŞimdi kapımda bir yerine iki muhadınlatıyordu. Ateşim sönmek üze fız mevki almıştı. reydi. Ona birkaç odun parçasile bir Tevekkeli, Allah beterinden sak iki çalıçırpı daha attım. Bulunduğum lasın, dememişler. Birile nasıl başa yerde biraz daha iyi yerleşmek için ayağa kalktım, sağlı sollu intizama so çıkacağımı düşünürken, düşman şimkup rahatça uzanmak istedim. Top di ikileşmişti. Bir, bir buçuk saat karağı yoklarken elime takır tukur bir dar da böyle üçümüz, ben sana hayşeyler ilişti. Bir de ne göreyim, bun ran, sen cama tırman! durum (va lar bazı hayvan kemikleri ve kafala ziyet) unda kaldık. Işte o andadır ki rı değil mi? O zaman birdenbire ir aklıma feci akibetten kurtulmak için kildim. Ateşin burnunun dibinde ol bir çare geldi. Konserve et kutulannm ağızlarını maklığıma rağmen kanım donuyor, bıçağımla birer parça açarak iki kurkalbim duruyor sandım. Sığmtı yeri diye iltica ettiğim ye dun arasına fırlattım. Demin nazaririn ancak birkaç gün evvel terkedil ye halinde birbirile pek dost gibi dumiş bir kurd yuvası, yahud bir ayı ini ran iki kurd etin kokusunu duyunca olduğunu bu kemikler pek güzel gös yekdiğerinin üstüne atıldılar. Bir taraftan teneke kutu ağızlarını bunın teriyordu. gelmiş, yanına da Bir an akovan» vermiş?. Inrmıyan «akrebrt de Sana »ayı göstermiş?.. Saat!.. Ayaklarım uzundar, Başım da minimini?.. Bir dönüşte gösterdim Dünyanın biçimini?... Perger! * Ararız htttırtnca Kışın karîı havan?... Onun toprağında var Cehennemin meyvası?... MangaU. * Yazm sarx, beyazdı, Kkşında siyah olur?... Onu ezdiğim halde, Beni taşlardan korur?.. Ayakkabı!. * Hergün bana vururlar, Hiç kızmam; ne yapaytm?.. Sesim var: Şırak.. Şırak.. Ben cansız kâtib bayım?» Daktilo makinen * Benim tam dört parmağım, Demirden bir tapım var?.. Batarım ne görürsem, Beni dudaklar yalar?... Çatal!.. Elde bokt eldiveni, Ağzt da kocamandvr?., Filimlerde resmi var, Bu hayvan çok yamandır?.. Miki Mavs!.. MCMLEKETLCME FAVDAU BTLGÎLER | Yarının besinleri Meşhur Fransız kimyagerlerinden Berthlot, bir gün gelip insanlann yiyip içmekten kesileceklerini, bugünjkü türlü türlü yemekler yerine, ayni kuvveti verecek birkaç hapla geçinebilecekleirni söylemişti. Amerikalı profesör Harkins ismindeki âlim ise daha ileri giderek 3000 senesinde insanlann dişlerinin hiçbir işe yaramıyacak bir halde kalacaklarını beyan etmektedir. Çünkü profesöre göre o çağda insanlar haplarla da değil, havaya yapılacak bazı gazleri teneffüs ederek kannlarmı doyuracaklardır. Eğer bu iş sahileşirse dünya üzerinde yeni bir işsizlik meselesi meydana çıkacak. Öyle ya, fırıncılar, lo tki kardeş, Gçüncü küçük kardeşlerini bahın ne tatlı seyrediyorlar Bilmeceyi çözenler kantacılar, garsonlar, tabak kaşık, çatal fabrikatörlerinin ve oralarda çalışan işçilerin hali ne olacak? Bununla beraber profesör Harkinsin dediği çıkacak mı, çıkmıyacak mı? Orasını Allah bilir. O çağda, ne sizler, ne bizler, ne de profesörle bunu yazan Amerika gazetecileri sağ kalmıyacaklarına göre kimsenin kimseden mahçup olmasına imkân kalmıyacak. O günlere intizaren nefis yemekleri atıştırmıya bakalım biz, nemize lâzım' Bilmeceyi" çözen ierden bize fotoğraf gönderenlerin resimlerini derce devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mut laka hediye kazanmış olmaya delâlet etmez. Hediye kaza' nanların isimleri her ay başında neşrolunan büyük listede çıkar. Soldan sağa sıra ile: 1 Bolu orta okul 45 Ali. 2 Elâzizde Nevzad Eral. 3 îzmir Karşıyaka orta okul 380 Kemal FazıL 4 Îzmir Karantina Yıldıztepe so kak No. 8 Müberra. 5 Afyon Yenicami sokağı No. 5 A. Necmettin. 6 Edırne San'at mektebi 86 Nıhad 7 Tekirdağ orta okul Ali Kumral. 8 Elâzız Halkevi Kultur şubesi muallimi oğlu Tekin. Amerikalı eski eserler profesörü 9 Gazianteb li Roy Chapman Andrevvs orta Asyada sesinde 356 Seyfı. 10 Akhısar Bay Ali Şefık orta okulu 98 Ibrahim. î Aksaray Hortfjr caddesı No. 39 Feriha Hamdı. 12 Beşıktaş Çavdar sokağı No. 15 İsmail. jmerakh $eyler| Köpeklerin güzellik enstitüsü Ilk insanlar yurdu Annen ne diyor? Büyük annesi küçük Samiye beş kuruş verdi. Sami parayı alıp uzaklaşmak istedi. Büyük anne: Oğlum Sami, dedi, insana para verildiği zaman karşılık ne söy lemesi lâzım gelir? ??? Sözün gelimi baban annene para verdiği zaman ne diyor? Ne diyecek, bu azdır biraz daha ver! divor! Güney (cenub) Amerikasında Arjantin cumhurluğunun merkezi Boenosayres şehrinde çıkan Elkampo gazetesinin yazdığına göre o şehirde yeni bir müessese, köpeklere mahsus güzellik enstitüsü açmıştır. Bu ensti tü bir kuvafür salonile, b/ir banyo salonunu, manikür ve pedıkür (el ve ayak tırnaklarını düzeltme) dairelerini, bir etüv salonunu, bir de baytarî salonu ihtiva etmektedir. Yeni müessesenin müşterisi her gün biraz daha artmakta imiş. Her sabah küçücük finolardan tutun da, büyük çoban, kurd ve Senbernar köpeklerine kadar binbir cins hoşoş oraya te davi edilmek ve strslenmek üzere geliyorlarmış. Artık bundan sonra köpeği en bayaği yaratık (mahluk) saymıya imkân kalmadı demektir. lannı yırtıyor, diğer taraftan da birbirlerini ısırıyorlardı. Nihayet kavga o derece şiddetlendi ki her birinin üstü başı kan içinde kaldı. Ben, halsiz liğime rağmen elimde bıçağım, neticeyi bekliyordum. Netice, az çok tahmin ettiğim gibi çıktı. Siyah kurd, boğazı yırtılmış olarak ölüm halinde yere serildi. Fa kat ona üstün gelenden de hayır kalmamıştı. Bıçağımla üzerine doğru yürüdüm. Hırlıyarak üstüme atılması na meydan vermeden rasgele her tarafmdan bıçakladım. Nihayet onun da işi bitmişti. Ölümle pençe pençeye gelmişken işte bu suretle kurtuldum. Bundan ötesini pek anlatmıyayım. Çünkü mideniz bulanacak.. Arkadaşlarım beni gelip buluncıya kadar o kurdların etlerile geçindim. O gün, bugündür de çok kuzey buz sahralan dolay (havali) ında dolaş »rnıya tövbe ettim. YAZISIZ HİKÂYE incelemeler (tetkikat) yapmış büyük âlimlerden biridir. Bu büyük profesör, incelemelerinin neticesi ilk in sanlar yurdunun orta Asya olduğuna inanc getirdiğine dair birçok Amerikan gazetelerine diyev (beyanat) de bulunmuştur. Profesör, bizim yeni tarih kitablarına esas ittihaz edilmiş olan nazariyenin aynini söylemektedir; orta Asya milyonlarca sene evvel birçok nehirler, göller ve denizlerle, binbir türlü nebatlarla süslü iken dehşetli bir kuraklık neticesi bugünkü hale gel miştir. Diğer taraftan kumlar altın dan çıkarılan kemiklerin bulunduğu tabakalarda oradaki insanların dünja üzerinde yaşamış insanların en eskileri olduğunu meydana çıkarmaktadır. Ç Ağustos bilmecesi J Ben Türkıyenm ilbaylık (vilâyet) larından bırıyım. Birinci, ikinci, üçüncü harflerim kilisede çalmır. İkinci, üçüncü harflerim kısa zamanı ifade eder. İkinci, dörduncü harflerim beyaz mâ nasına gelır. Dörduncü, yedinci, altıncı harflerim dağlık ve ormanlık yerler mânasına gelir. Ddrdüncü, ikinci, ü çuncü harflerim vucudde dolaşan sulu maddeyı gösterir. Altıncı, ikinci, ddr düncü ve beşinci harflerim alkollu bir içkidır. Ben neyım, bilın bakayım? Bu bulmacayı doğru çözenlerden birmciye beş lira, ikinciye iki lira, uçdncüye munasıb bir hediye takdım olu nacak, diğer yüz kişiye muhtelif mü kâfatlar verilecektır. Bulmacayı doğru çözenlerden bıze fotoğraf gönderenlerın resimleri de gazeteye basılır. Cevab 1 lar ağustosun son gunüne kadar «Cumhumet Çocuk sahıfesu adresıne yol lanmalıdır. Geç kalanlar ve bu şart lara rıayet etmıyenler mükâfat kazanamazlar. Baba ve oğul