16 Temmuz 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

16 Temmuz 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 16 Temmuz 1935 KUçUk hikâye Öldürücü çiçek Sen JUir'den Habsburgların dönmesi Macar hükumeti Avusturya ile Macaristanın îirleşmesinden korkuyor! B e l g r a d (Ö zel) Habsburg hanedanına aid kanunun Avusturya parlamento , sunca büyük bir istekle kabul edil mesi bura gazete lerinde fena etki ler (tesirler) bı rakmıştır. Gazeteler Şuş nigle bütün bakanların iştirak etti Macar Başbakam ği bu toplantıds General Gömböş Habsburgların A vusturyaya serbestçe geri gelip yerle şebilmelerini sağlıyan bu kanunun al kışlar arasında kabul edilmesini, Av rupa sulhu görümünden Anşlustan çok daha tehlikeli bulmakta, bunun önüne geçmek için Küçük Andlaşma ile Fransanm lâzım gelen tedbirleri almaktan geri kalmıyacaklarını şiddetli bir li sanla ileri sürmektedirler. Macaristandaki resmî mehafilin de bu halden kuşkulanmış oldukları se zilmektedir. Prutestan olan Başbakan Gömböş ve arkadaşları Habsburgların gerek şahsî nüfuzlarını ve gerek katolik nüfuzunu kullanarak iki memleke ti birleştirmesinden korkmaktadır lar. Macaristanda Habsfcurg taraft^rı büyük bir kurum vardır. Bundan başka halk arasında da bu hanedamn ta raftarları önemli miktarda çoğalmak tadır. Gerek Avusturya ve gerek Macaris tandaki Habsburgçular, işlerinin İngiltere ve İtalya tarafmdan kolaylaştırı lacağını söylemekte, Genel Savaştan sonra Avusturya ile Macaristanın im zalamış oldukları Sen Jermen ve Triyanon andlaşmalarmda İngiltere ile İtalyanın sırf Amerikanın hatırını kır mamak için Habsburg hanedanının yurddan kovulmasına ses çıkarmadık larını ileri sürmektedirler. Şimdi bun larm yurdlarına dönememesi için or tada bir sebeb ve engel kalmadığı id dia edilmektedir. Bu vaziyet gerek Yugoslavya ve ge rek Küçük Andlaşmanın diğer mem leketlerinde büsbütün endişe uyandır maktadır. Çünkü Habsburglar mese lesinin Avusturyadan başka Macaris tanda da meseleler çıkaracağı şüphe siz görülmektedir. BELEDÎYELER DERGİSt «Türkiyenin bayındırlığı, vatandaşların düzgün belediye yöntemi altında medeniyet yaşaytşt görmeleri belediyelerimizin yükselmesine bağlıdır.» General îsmet İnönü Harab bırakılmış memleketimizi, uyuşuk eski yönetimlerden (idareler den) ayırd ederek bu asrm rahatlığma kavuşturacak yeni bir ilmin temelini General İsmet İnönü hükumeti atmak üzeredir. (Ürbanisme) denilen ve bütün kelime kökleri öz türkçe olan bu son asır ilminin yeni Türkiyede şehirciliği kuracak ilk temelli adımları Belediye imar heyeti kanunu atarken, diğer ta raftan da Belediyeler Bankasınm çı karmağa başladığı Belediyeler dergisi bu ilmi yapmağa hazırlanıyor. Geçenlerde gene ayni konu üzerin deki yazımızda söylediğimiz gibi sık sık duymak ve söylemekle başarabileceğimiz işlerden biri de şüphesiz bu şehir ciliktir. Uzun uzadıya kanıtlar (delil ler) getirmeğe lüzum görmeksizin dıyebiliriz ki; yeni Türkiye kadar bu şehircilik ilmine ihtiyacı olan memleketler pek azdır. Biz, bu şehircilikte de hâlâ geri kalmakta inad eden ulusların görenek ve törülerini (âdet) vaktile kendimize maletmekle ne kadar harab ve yoksul düştüğümüzü her dakika duyuyoruz!.. Yaşayışımızm hiçbir günü bu acıyı duymadan geçmez... Sabah uyandığımız dan, akşam insanlığm henüz el uzatılamamış sığmağı (melce) olan uykuya varıncıya kadar her adımımızda şehirciliği bilmemezliğimizin cezasını çe keriz.. Hatta, bilgisizliğin bu sığuıağa da salgın ettiği şehirlerimiz pek çoktur. Memleketimizde sinekten, havasızlık tan iyi uyku uyuyamıyan yüz binlerce kişi var desek doğrudan uzaklaşmış olmayız. Hageçti, . ^ .4 / Ha geçiyor Tarihî roman 13 Yazan: M. Turhan Tan kılıyorlardı. Milyoner de cemaat arasına karıştı, samimî bir şevk içinde namazî bitirdi ve tesbihe başlanılacağı sırada yerinden fırladı, mindere çıktı, başmdaö kavuğunu attı, üstünden kaftanını sıyırdı^ başı ve göğsü açık bir vaziyette bağır * dı: Müslümanlar ocağınıza düştüm! Ve sonra bol gözyaşlan arasında facn ayı anlattı. Valinin eşkiya elinden kurtanlan oğlunu nasıl konağa kapatbğını, Düzdar Ömerle Nasuh Ağayı nasıl hapsettiğini acındırıcı bir lisanla hikâya Yürüyordu, fakat nereye gittiğini bil etti: Bugün dedi bana ise yann sizemiyordu. Saraybosnada olduğu gibi gedir. Mahnıza zaten sahib değildiniz, cane etrafında boşluklar dönüyordu. «Darülemare» den kasabaya inen yol da ıs nmızdan emniyetiniz yoktu. Şimdi evlâsızdı. Sanki valinin gelişi, o civarda otu dmız da tehlikede. İşte vali, yeniçeri oranlan sindirmiş, gizlendirmişti. Ruhun cağma nefer devşirir gibi genc çocuklari da duyduğu boşluğa muhitin bu sessiz topluyor, kendine köle yapıyor. Bu edebliği de katılınca meyus milyonerin ısb sizliğe göz yumacak mısınız? rabı bir kat daha ziyadeleşiyordu. Onda, Cemaatin çoğu, zengin Hacıyı tam « yavrusunu kaplanlara kaptırdıktan son yorlardı. Onun sakalmı yolarak, göğsü« ra ıssız çöllerde avareleşen bir kurt ele nü yumrukhyarak, hüngür hüngür ağhmi vardı. Kızgınlıkla kanşık bir fütur, yarak söylediği sözlerden heyecana düşkudretsizliğe sarılı bir kin içini kavuru müşlerdi ve kendi çocuklan da ellerinden yordu. alınmış gibi azab duyuyorlardı. Kasaba Dar bir sokağın başmda durdu. Istıra müftisi, vaziyetin ağırlığını gördü, baş * bın hissettirdiği yorgunlukla bir parça kalannın elebaşıhğı almalarına meydan dinlenmek istedi. Bu sokak ta ıssızdı. bırakmamak için ortaya atıldı ve fetvayı Her ev, yüksek bir duvar arkasında sak bastırdı: lanmışb. Taş kemerlere takılı demir kapılar, ardlannda birer mahpus hayatı bulunduğunu haykınr gibi ağır bir somurtkanlık taşıyordu. Köpekler bile bu ıssız lığa saygı gösterircesine seslerini hapsediyorlardı. Hacı Sinan bir duvara da yandı, iki dakika dinlendi. Ne yapacağını kararlaştıramıyordu, nereye ve kime sığınacağını bilmiyordu. Senelerdenberi tanıdığı bu kasaba, şimdi kendisine ya bancı geliyordu. Burada kardeş gibi sevişip görüştüğü adamlar vardı, fakat o anda hiçbirini hatırlamıyordu. Sanki hafızası erimişti. Dimağ hücreleri dumura uğramıştı, o kadar şuursuzdu. İşte bu sırada bir çocuk, sekiz on yaşlarında bir çocuk göründü. Masum adımlarla sokağın çamurları arasında sekiyor, tatlı bir iğrılip büğrülüşle taştan taşa athyordu. Bosnah milyoner, bu manzara önünde iptıda irkildi, sonra ağlamağa başladı. Yüreğindeki ateş, birdenbire alevlenmişti ve bu alevden kıvılcım yerine yaş peyda oluyor gibi idi. Hacı Sinan, gamlı ve nemli gözlerile küçük çocuğun gidişini bir müddet seyretti ve onun bir köşeyi dönüp kaybolması üzerine bütün hicranını, bütün hüsranını tek bir kelime ile inle di: Hür müslümanlann istirkakı caiz değildir. Eyalet valisi, haramı mubah kıldığı için kâfirdir. Bir saat sonra Benalokalılar vali konağının önünde idi. Mahpuslann bırakılmasını, Hacı Sinan zadenin de babasına verilmesini istiyorlardı. Hattat Hasan, bu umulmaz ayaklanmıya karşı ilkin sert davranmak istedi. Fakat kale muhafızlannın da halka karıştıklannı, toplarm ağzmı konağa çevirdiklerini görunce yelkenleri suya indirdi. Düzdar Ömerler Nasuh Ağayı yanına getirtti. Hacı Sinayelkenleri suya indirdi. Düzdar Ömerla rek suçunun bağışlanmasını diledi. Ben dedi istidadlı çocuktur, sütü temiz bir gencdir sandım, bezirgân oğlunu terbiye edip yetiştirmek istedim. Bunak babası bu iyiliğin kıymetini bilmedi, halkı başıma üşürdü. Boş yere kan dökülmesine nzam yoktur. Talihsiz piçi ahn, sersem babasına verin, halkı da dağıtın! Lâkin Benalokalılar bu netice ile iktifa etmediler. Hattat Hasan Paşanm musalla taşı önünde ve halkın karşısında iman ve nikâh tazelemesini istediler. Nefsinde herşeyi yapmak ve herşeyi yıkmak kudretini bulan saray yetiştirmesi vezir, halkın bu dileğine de boyun iğdi. Ahali tarafından hayatma ilişilmiye * ceğine Düzdar Ömerle, Nasuh Ağanıa kefil olması şartile konaktan çıkb, binbir yuha arasında gösterilen yere gitti, ap « tes aldı, yüksek sesle tövbe ve istiğfar etti, imanını yeniledi, süklüm püklüm konağına çekildi. Musalla taşı önünde, değersiz bir mahkum gibi günahlanndan tövbe ve istiğfar eden adam, sanki padişahı padişah yaptığım söyliyen kudretli vezir değiidi. Hatta Topkapı sarayında gördüğümüz Hattat Hasan da değiidi. Bam başka birisi idi. San yüzlü, titrek dizîî korkak ve âciz bir biçare!.. îşte tabiatin küçük yaratıp ta tesadüfün büyük gösterdiği adamlar, hep böyledir. Onlar, hakkm veya halkın bağır * ması karşısında hemen değişirler. Kendilerine pek yakıştırdıklan o yersiz büyük< lüğü bırakırlar, küçülürler, küçülürler, küçülürler! Oğlu elinden ahndıktan sonra yaşa makta bir zevk bulamıyordu. Ne para, ne pul gözünde yoktu. Mükellef sofra larda karın doyurup ipek yorganlara bürüneceğine oğlunu göğsüne bastırmak şartile aç ve çıplak yaşamağa razı oluyordu. Bu düşünce, kendisinden her türlü muhakeme kabiliyetini kaldırmış gibi idi. Oğlunu kurtarmak imkânını arıyordu. Lâkin bu imkân, bir türlü zihnine doğ muyordu. Yer ve gök boştu. Bir dayanma noktası, bir tutunma köşesi gözüne çarpmıyordu. Doktor gencin gozlerine bakarak: rendiniz. Burada fazla kalmanıza artık «Sen bitmişsin, oğlum» dedi. Anatol ye hacet "yok. rinde sallandı. Doktor Borde zehirü Bu pek nazik değil, fakat ben tutmaddeler üzerindeki büyük araştırma tuğumu koparır olduğum kadar da iyi bir larile tanınmış bir âlimdi. Anatol, baba | adamım; hareketinize gücenmiyerek o gibi olan bu temiz yürekli ve iyi adanıın turuyorum. kadrini herkesten iyi bilirdi. Bu akşamı Isterseniz oturunuz;ben sizi gitmiş da muhterem ihtiyarın yanında neşe ile sayarak yatıyorum. geçirmeğe gelmişti. Fakat sözüne bu kaFakat Mösyö Buvar birdenbire yatadar itimad edilen bir adamın ağzından gmın içinde sıçradı. Anatol onun muziçıkan kelimeler onu yıldırımla vurulmuşa kasını almış, bütün kuvvetile öttürüyordöndürdü. Doktor devam ederek: «Bed du. baht çocuk, dedi, ne yaptın?» Anatol Rica ederim, onu derhal bırakınız. şaşkın şaşkın «hiçbir §ey» diye mınldan Beni gitmiş addediyorsunuz, mösdı. yö, ben de sizin burada olmadığınızı far Düşün bakalım, ne içtiğini, ne ye zederek avdetinizi bekliyorum ve kendidiğini, ne kokladığmı söyle bana.. mi eğlendiriyorum. Bu son sual Anatolun hafızasına bir M. Buvar, ev sahibi rahatsız olur, deişık verdi. Hindistanı dolaşan bir arka di, rica etti. Çaresi çoy, Anatol muzi daşından daha o sabah bir mektub almış kayı çahyordu. 4ı. Mektubun içinde, Ganj sahillerinden Rica ederim artık çalmayu kopanlmış kırmızı bir çiçek vardı. Ana Razı oluyor musunuz? tol şimdi çok iyi hatırlıyordu: Bu çiçeğin Neye? kokusunu çok garib ve sert bulmuştu. Düğünden vazgeçmeğe! Cebinden portföyünü çıkararak mektub Fakat bunu yapamam, mösyö. la çiçeği âlime gösterdi. Doktor «Artık O halde ben de çalarım. şüpheye mahal yok! diye bağırdı. Bu, Mösyö Kadans müthiş bir adam Pyrsmeneusis îndico» ismindeki çiçektir! dır. Eğer kendisine böyle bir hakarette Öldürücü çiçek, kan çiçeği!» bulunursam beni öldürür. O halde demek öleceğim muhak O halde müsaade edin, ben mesekak. leyi halledeyim. Yalnız, Mösyö Ka Maalesef öyle! dansın nzasını elde edersem kuzinimi ser Nasıl olur? Daha henüz yîrmi be§ best bırakacağınıza yemin ediniz. yaşındayım. Hayat ve sıhhat doluyum.» Mösyö Buvar yemini bastırdı. AnaDoktor: «Bu meş'um mektubu saat kaçtol da ondan Kadansm adresini alarak ta açtm?» diye sordu: oraya koştu. Bu sabah dokuzda. Kapıyı Kadans açtı. Duvarlar zırh O halde yarın sabah ayni saatte, larla örtülü idi. Anatolun girdiği salonda ayni dakikada dediğin gibi hayat ve sıhok, kıhc, tabancadan başka birşey gö hat dolu olduğun halde kalbinde bir sırülmüyordu. Anatol «ne olur, diyordu, kmti duyacaksın ve o zaman herşey bit tehlikesi ne? İki buçuk saat evvel ölmek tniş olacak. değil mi?» Ve Kadansa sordu: «Siz Buna karşı hiçbir ilâc, hiçbir çare Matmazel Miketle evlenmek istiyorsunz bilmiyor musunuz? değil mi?» Bilmiyorum! Evet mösyö. Doktor bunu söyledikten sonra bir Fakat onu alamıyacaksınız! koltuğa yığıldı.. Kederi o kadar büyüktü Yıkanm dünyayı! Kim buna mâH. ni olacakmış bakayım? Anatol deli gibi odadan çıktı. Şuur Ben! suz bir halde karanlıkta yürüyordu. KoşKadans, Anatola baktı. Bu genc pek maktan kan ter içinde kalmıştı, zihni uzun boylu ve kuvvetli değiidi. Fakat karmakarışıkü. Uzun müddet böyle koşkararı kat'î idi: tu, sonra bir sıra görerek oturdu. Ah delikanlı, dedi. Talihin varmış Bu istriahat ona iyi geldi. Y'avaş yaki iyi saatime rasgeldin. Sen benim yiryaş kendini toplamağa başlıyordu. «Şimdi, bir öliim mahkumuyum .dıyordu. dur mı defa döğüşmüş olduğumu, beş muhabakayım daha nekadarlık ömrüm kal sımımı öldürdüğümü ve on beşini yaraladığımı galiba duymadm? Fakat gencdı?» Saatine baktı. «Ne? Sabahm üçü lığine acıyorum; haydi çekil karşımdan. mü? Gidip yatmalı. Yatmalı mı? Geri Bana denk bir muhasım olduğu kalan son altı saatimi uykuya vermek! Hayır. Herhalde daha iyi birşey yapa nuzu görüyorum da herkesin çekindiği bilirim. Fakat ne? Evvelâ vasiyetna sizin gibi bir adamla boy ölçüşmek isteğim gittikçe artıyor. Gelin bu iki kılıcı memden başîamalı.» veya şu iki baltayı alalım. Eğer yata^anAçık bir lokantaya girdi. Bir şişe şamIarı tercih ediyorsanız onlara sanlırız. panya ve bir hokka istedi. Düşünüyordu: Yok baska bir silâh daha ziyade hoşu«Aln bin liralık gelirimi kime bırakaca nuza gidiyorsa derhal söyleyin ğım? Ne anam var ne babam. Beni alâAnnenizi düşünüyorum da yakmda kadar edenler içinde ise bir Miket var.» derdinin büyük olacağı için kendisine aMiket on sekiz yaşında, sarı saçlı, iri kacıyorum. ra gözlü bir genc kızdı. Annem yok. Acaba karabiner veMiket te Anatol gibi öksüzdü ve bedbahthktaki bu iştirak bu iki genc a ya rövolver mi tercih edersiniz? Delikanlı ateşli silâhlarla oyna rasında gizli ve tam bir gönül yakınlığı ma! yaratmıştı. Anatol son dileklerini çabuk yazdı. Yoksa korkuyor musunuz? Neye titriyorsunuz, böyle? Herşeyi Mikete bırakıyordu. Zavallı Miket, diyordu, son gördüğürn vakit nekadar müteessirdi. Velisi onu, hiç sevmediği kaba bir adamla ev lendirmek istiyor. Herife söz vermiş. Eğer söylediklerini iyice anladımsa bir başkasmı sevdiği için bu heriften nefret ediyor. Miketin sevdiği bu bahtiyar fani acaba kim? Bilmera; mademki Miket onu beğendi, herhalde iyi bir adamdır. iyi huylu, güzel ve sevmesini bilen Miket kocalann idiyeli olsa yeridir. Ah, o tam benim için bir zevce idi. Lâkin ne çare ki, o kaba adama gidecek.. Fakat niçin ben Miketin müdafii olmıyayım? Evet, onun müdafii olacağım ve yarın sabahtan itibaren... Fakat yarın sabal> iş işten geçmiş olacak.. Hemen harekete geçmeliyim. Bu saatte herkesi rahatsız etmek doğru olmaz. Fakat beş saat sonra öleceğim bir zamanda herşey bana vız gelir. * * * Anatol, Miketin velisinin kapısını çaldığı vakit saat dörttü. MösyöBuvar bizzat kapıyı açtı. Çok şaşkın br haldeydi. « Yangm mı var?» diye sordu. « Hayır, mösyö Buvar dedi Anatol, küçük bir ziyaret. Bu saatte mi? Sizi görmek için bence her saat iyidir. Oyle zannediyorum ki, beni bu saatte rahatsız etmeniz için bana söylene cek mühim bir şeyiniz olsa gerek. Anatol cevab verdi: Çok mühim! Mösyö Buvar, kuzinim Miketi M. Kadans ile evlendir mekten vazgeçmeniz lâzım. Asla, mösyö, asla! • Aslası yok, bu düğün olmıyacak! Imkânı yok. Şimdi cevabınu ©ğ Titriyorum ha, soğuktandır.. O halde ya döğüşün ve yahud da Miketle evlenmekten vazgeçin. Kahramanlığınız hoşuma gitti. Kahramanlar daima birbirlerile anlaşmalıdırlar. Size birşey itiraf edebilir miyim? Söyleyin bakalım. Bu evlenmeden vazgeçmeyi çok tandır düşünüyordum. Fakat nasıl yapacağımı bilemiyordum. Demek oluyor ki istediğiniz şeye ben çoktan razıyım. Lâkin pek iyi anlarsınız ki ben Kadans, tehdid karşısında bu evlenmeden vazgeçemem. O halde ben geri alıyorum. yaptığım tehdidleri DENİZ İŞLERİ Liman idaresinde ıslahat Şimdi mesele kalmadı ve Kadans, Miketle evlenmekten vazgeçtiğine dair bir kâğıd imzaladı. Anatol Mösyö Buvarın evine döne rek Miketi uyandırdı: Kuzinciğim, bu akşam iki şey el de ettim: Mösyö Kadans sizinle evlen mekten vazgeçti, bir. Veliniz. sevdiğiniz adamla evlenmenize razı oluyor, iki. Miket Mösyö Buvara: «Demek Anatolla evlenmeme müsaade ediyorsu nuz? Mademki kuzinimi sviyorum?» diye sordu. Anatolun kalbi şiddetle atıyordu. Bu, acaba Miketin, sözlerinin verdiği sevincden mi, yoksa doktorun söylediği ölü mün yaklaşmasmdan mı idi? «Zavallı ben, diyordu, tam saadete erişeceğim sırada ölüp gideceğim» Mikete herşeyi anlattı ve «işte şimdi de öleceğim» dedi. Miket: Imkânsız, bu olamaz, diyordu. Muhakkak bu doktor yanıhyor. İsmi ne onun? Hiç yanılmıyan bir adam: Dok Liman Genel Direktörlüğü liman işlerinin yeğritimi (ıslahı) için yaptığı incelemeleri devam ettirmektedir. Liman Genel Direktörlüğünün ilk olarak masrafın azaltılması ve iç teşkilâtın en çok randı man verebilecek bir hale konulmasına çalışılmaktadır. Limanm çabukluğu ve ko laylığı temin etmek için not toplanmakta başlıyor. Çok geç kaldığımız ve vakit dır. Bu notlar fenniy, finansal ve idarî geçmeden başlamak zaruretinde olduğumuz bu yeni yolda, diğer memleketbakımdan toplanmaktadır. lerin ilimli denemelerinden faydalanaYeni nhtımlar rak hızla ilerliyeceğimizde lrimsenin Ekonomi Bakanlığı tarafından hazır şüphesi yoktur. lanan İstanbul rıhtımlan projesi şimdi BaFakat, şehircilik işlerinde halkm il yındırlık Bakanlığmca tetkik edilmekte ginli olması ne kadar önemli ise şehirdir. Bu nhtımlann fenniğ şeraitini ve ka leri yönetenlerin, şarbayların ve uray ça çıkabileceğini Bakanlık danışmanı M. (belediye) üyelerinin de yalnız ilginli Mayyo incelemek için şehrimize gelmiş değil, bilgili olmaları da çok lâzımdır. tir. M. Mayyo dün Liman Genel DirekŞarbaylanmızm bundan böyle bir şetörlüğüne gelerek Genel Direktör Raufî hircilik ilminin Türkiyede kurulduğunu Manyasiyi gönnüş ve uzun bir müddet kobilmeleri ile başlıyacak bu ilgi gitgide nuşarak bazı şeyleri öğrenmiştir. M. Maybilgiye çevrildiği gün yeni Türk şehirciyo bir müddet daha burada inceleme yaliği kurulmuş olacaktır. İşte, (Beledi pacaktır. yeler dergisinin) güttüğü amaçlann baîzmir seferleri şında hem ilgiyi uyandırmak, hem Vapurculuk Türk Anonim Şirketi de bu bilgiye ön vermek vardır. bundan sonra İzmir hattma sırayla en büyük vapurlarmı işletmeğe karar ver miş ve bu kararını buhaftadan itibaren latbik sahasına koymuştur. İzmir seferini şimdiye kadar (Sakarya) vapuru yap makta idi. Bu kez ilk defa olarak Tan vapuru İzmir yolcularmı almış ve dün limanımıza getirmiştir. Bundan sonra İzmire Aksu, Göneysu ve Tarı vapurları sıra ile işliyecekler ve aktarma yapmadan Karadenize geçeceklerdir. Güzel Anadolunun harab şehirleri meydanda... Asırlarca Osmanlı yönetiminin tekmil memleketin parasını döktüğü İstanbulun tahta, karanlık evleri de gözümüzün önünde!.. Acunun en güzel bir şehri olan bu îstanbulun haline, şehircilik bakmundan hangi İstanbullu, hangi Türk yurddaşı acımaz!.,. Bunlarm bütün sebebleri hep bilgi sizlikte toplanır. Bazı şeyler vardır ki, iyi niyet yetişmez. Şehircilik te bun lardan biridir. Bilgisiz bir adamın bir şehir için düşünebileceği şeyler ancak bir çocuk gibi esassız ve her gördüğü başka şehrin devede kulak kabilinden Allah! şeyleri olabilir. Onun içindir ki; memŞimdi kulağına, o tek kelime îade edileketimizde yeni kurulan bu yeni ilimde bilgin adamların yetişmesini ve Türk liyormuş gibi sürekli yankılar çarpıyorşehirciliğini kurmasını can ve gönülden du ve ayni kelime, ahenkli bir düzenle tekrar olunuyordu. Hacı Sinan yerden diliyoruz. , ve gökten kendisine cevab verildiği kuAvrupada ve Amerikada şehircilik öğreten yüzlerce okullar; şehircilikte rultusile ilkönce titredi ve biraz sonra bu bilgisi çok binlerce adamlar, o kadar yankılann uzaktan gelen ezan sesleri oldergiler durmadan bu ilmi yaymağa, duğunu anladı. Evet; ezan okunuyor incelemeğe çalışıyorlar. Türk şehirci du. Benaloka mescidlerinin çoğu ahşab liği de Cumur yönetiminin bütün ve olan küçük minarelerinden yer yer Allakuvvetli bir inanile doğarak çahşmağa hın ismi yükseliyordu. Mustarib baba, titrek ellerini birbirine geçirerek derin bir küçülüş içinde bu sesleri dinledi ve birden koşmağa başladı. Artık deminki sendeliyen, nereye bastığmı ve nereye gittiğini bilmiyen sersem ihtiyar değiidi. Adeta dincleşmişti. Gözlerinde garib bir ışık vardı, ayaklarında genc bir kuvvet uçuyordu. Hacı Sinan, bu diri adımlarla koştu, koştu, kasabanın büyük mesçidi önüne geldi, hemen aptes aldı ve içeri girdi. Bir iki düzine müslüman, saf saf dizilmişlerdi, öğle namazı (Arkan aar) Bursa dağcılarının yaz bayramı güzel oldu Okurlarımıza çıkmağa başladığım haber verdiğimiz bu dergide Büyük Başbakanımız General İsmet İnönünün yazdığı yazılar kısaca bu amaçlan o kadar güzel anlatıyor... Başbakanımızm dergide çıkan bu sözleri ile (uray) lara Cumur hükumetinde ne kadar önem verildiğini de görüyoruz. Uraylarda, başh yacak hızlı çalışmayı dyşünerek sevi nirken son sözü Başbakanımızın şu yazısına verelim: «Bu derginin ülke belediyelerine ilim ve teknik bakımmdan kılavuz olmasını dilerim. Belediyeleritor Borde. Bursa dağcılan Uludağın zîrvesinde mizin düzgün, programlı olması ilk işM. Buvar hemenJ Bursa (Özel) Dağcıların yaz bay yol üzerindeki karlı sahada kayafcçıüa < tir. Bu yoldan onların yetkin olmaları ramma bütün dağcılar ailelerile iştirak rın nasıl kaydıklarını seyretmişlerdir. Nasıl dedin? diye atıldı, Borde yakınlaşır. Akşam Karabelene dönülmüş, yemek etmişlerdir. Ayrıca bu bayrama İstanmi? Bakın bu sabahki gazete onun hakTürkiyenin bayındırlığı, vatandaşla bul ve Bursadan da büyük bir kalaba orada yendikten sonra gece 9,5 ta Burkmda ne yazıyor: Doktor Borde birdensaya varılmıştır. Dağcıların bayramında bire çıldırdı. Bu çılgınlık kendisinin u rın düzgün belediye yönetimi altmda lık takılmıştır. zun müddet zehirli maddelerle uğraşma medeniyet yaşayışı görmeleri beledi Bayramda bulunanlar beş yüzden faz bulunanlar arasında Tanm Bakanlığı sından ileri gelmiştir. Kendisi şimdi her yelerimizin yükselmesine bağlıdır. Her la idi. Sabah kahvaltısı Karabelen İmdad müsteşarı Atıfla Tarım Genel Direk törü Abidin, Konya Şarbayı Şevki Ergördüğünü zehirlenmiş zannederek ölü şeyin başmda düzgünlük ve finans düzgünlüğü... Bu para bolluğu meselesi evindeki çamlıkta yapılmış, sonra otele gun ve diğer bazı zevat ta vardı. Dağ « me mahkum olduğunu söylüyordu. Bü yük âlim bu geceyarısı timarhaneye nak değildir. Bu anlayış ve dölen meselesi çıkılarak saat 14 de kadar eğlenceler cılarm bayramı çok güzel ve neşpli olyapılmıştır. Öğleden sonra büyük bir muş, bayramda bulunanlar eğlenceli ledildi. dir.» VARAL ALÂETTİN CEMlL TOPÇUBAŞI kafile zirveye çıkmış, zirveye çıkanlar bir gün geçirmişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: