S Temmuz 1839*\ anne O gün gene gazetede İtalya Habeş îşlerine dair bir havadisi yüksek sesle okuyorduk, birden: Ne olmuş?.. Ne olmuş bakalım? Diye içeri girdi. Yollu basma enta risinin kolları dirseğine kadar «ıvalı idi. Başındaki fes rengi yemeninin aUından kınalı saçlan fırlamıştı. Entarisinin göğsü iliklenmemiş, tamamile açıktı. Sirmeli, mavi gözlerini açarak soruyordu: Ne olmuş, ne olmuş bakayım... Muharebe mi var? Mutfakta bulaşık yıkarken yüksek sesle gazete okuduğumuzu işitmiş ola caktı. Aylardanberi bayatlamış olan bu havadis onun için yepyeni idi. Heyecanla hepimizin yüzüne ayn ayn bakıyor ye bizden doğru birşey öğrenmek istiyordu: Gözünii seveyim küçükhanım anlat.. Gene seferberlik mi var?. Yok canım... Birşey değil... ltalyanlarla Habeşler aralannda anlaşamamışlar... İtalyanlar Habeşlere karşı asker toplyıp yollamış. Onun havadisiui okuyoruz. Hay gözü çıkmıyası, Allah müstakını vermiyesi îtalyan asker niye toplamış niye yollamış,. Durup durduğu yerde niye kızmış. Ona bütün bu hâdiseyi anlatmak, Nil kaynağının yerini haritada göstermek ye daha birçok, birçok şeyler söylemek mümkün müydü?.. Bugüne kadar ben Hanifenin ciddî bir mesele ile alâkadar olduğunu görmemiştim. Birdenbire bu politika merakı ona nereden gelmişti: Ayağınm turabı olayım söyle I talyan Habeşe ne diye kızmış ?.. Hepimizin gözlerine sual do^u nazarlarla bakıyordu. Onda birşeyden ürkmüş bir hayvanın dehşeti vardı. Kimsenin cevab vermediğini görünce bana yaklajıyerdi: Söyle gülüm... Söyle iki gözümün elifi... Çanım telâş etme Hamfe. Ekonomi Bakanı Bu ayın onunda Rusyaya hareket ediyor Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Tarihî roman 2 Yazan: M. Turhan Taıt termesin! Olduğu yerde bir saat rakkası gibi Allah bizim omrümuzden alsm, li! \ Ekonomi Bakanı Celâl Bayarın Sovsallanıyordu. Sürmeli gözlerini süzmüşonun ömrüne katsın. Efendimiz için ne Kapıağası bu selâmı sessizce geri vew yet Rusyaya yapacağı ziyaret tarihı tü. Bu gözler yarı kapahydı. Kaynanalarla gelinler veya damad gam. Kendileri daha dün tahta çıktılar, di. San Veli de yerlere kadar iğildi, kat'î olarak belli olmuştur. Ekonomi BaKızkardeşim: lar arasmdaki geçimsizlik her memle elbette yıllarca hüküm sürecekler. Yaşça yoldaşından büyük olan Pirî Ha« Ne o Hanife, dedi, muharebeden kanı bu ayın onuncu günü refakatinde ket ve her devirde mevcud bulunmuş Toraman Hasan, yüzünü ekşitti, du ife, bir tunç çınlaması taşıyan heybetlj Sümer Bank Umum Müdürü Nurullah çok korkuyorsun. tur. Gerçi her kaynananm, damadım daklannı büktü: iesile sordu: Muharebeden şeytan bile korkar.. Esad ve Ekonomi Bakanlığı müfettişleveya gelinini sevmediği, bu kaidenin Su başı safası mı yapıyorsunuz? Hâlâ, dedi, bildiğini öttürüyorsun, Ben nasıl muharebeden korkmam. Siz rinden Ilhami Nafiz olduğu halde Odehiçbir istisnası bulunmadığı iddia edile tekerleme düzüyorsun. Beri tarafta atı Toraman Hasan, San Veliden önc^ galiba büyük seferberliğe yetişmediniz. saya hareket edecektir. mez. Hiç şüphesiz, damadlarile iyi ge alan Usküdan geçiyor, efendimizin ba davrandı: Celâl Bayarın bu seyahati bir ay ka çinen kaynanalar ve kaynanalannı se Büyük seferberlikte çok mu sıkın Hayır ağa, hırlaşıyoruz. dar sürecektir. Ekonomi Bakanı Mos ven damadlar da vardır. Fakat, dediği şına çorab örülüyor, haberin yok! b, çektin?. Aç mi kaldın Hanife?. Tuhaf şey. Odanız ayn, yolunui San Veli, sarardı. Toramanın yaka Aç ta kaldım ama keşke aç kal kova ve Leningraddaki muhtelif fabri miz gibi, bunlar bir istisnadır. ayn. Aranızda anlaşmıyacak ne var ki?, sına sarıldı: saydım da o civan oğlumu o belâda kalar ile sanayi müesseselerini gezecek, îngiliz âlimlerinden kâşif J. P. Fra Hattat Hasan, Toramanla San Veli Çorab mı örülüyor, çorab mı örüSovyet Rusyanm endüstriyel durumu ve zer, birçok iptidaî kabileler arasmda, kaybetmeseydim.. yi şüpheli bir gözle süzdü: lüyor? Demek sarayda fitne var? çalışması üzerinde tetkikatta bulunacak bu mevzu etrafında senelerce tetkikler Eniştem sordu: Keklikle leylek yoldaşlığa kalkı • Hasan, kuvvetli bir silkinişle yakasını Oğlunu büyük seferberlikte mi tır. yapmış ve pek garib sonunçlar elde et kurtardı: şırsa elbette aralannda hır çıkar. Kaba^ Ekonomi Bakanı ile Rusyaya gidecek miştir. kaybettin? Çorabı ören ben değilim ki yaka hat bizim san oğlanda. Yaşına bakmaz Evet... Ah!.. Ah!.. Efendim han olan Nurullah Esad pazartesi günü AnBazı kabilelerde, kaynanalarla da ma yapışıyorsun. Babayiğitsen [1] git, da Toraman gibi zıpırla aşık oynamağş gi ana oğlunu o belâdan kurtarabildi ki.. karadan şehrimize gelecektir. madlar arasmdaki kin, o kadar büyükyeltenir. Kafası kınlmadığına şükretsin. Karnımızda dokuz ay kanımızla, kucağı Nazilli ve tzmid fabrikcdarmda tür ki, karşılaşmalan kat'iyyen yasak fitne düzenlere el at! Söz ağırdı; San Veliyi de, Toraman San Veli, kapıağasınm çiğnemekte mızda iki sene sütümüzle onlan besledik, Nazillide kurulmakta olan bl'yük tır. Bu kaideye karşı gelen, yahut biribeşiklerinin başında az mı uykusuz ge mensucat fabrikasınm inşaab ilerlemiş birine samimiyet gösteren kaynana ve olduğu sakızı ortaya çıkarmak istiyordu. Hasanı da incitecek biçimde idi. Fakat Hünkâr aleyhbe fesad tertib olunmak, ikisi de ağız açamıyorlardı. Çünkü o, taceler geçirdik... İlk gülücük yaptığı gün tir. damad anormal birer canavar telâkki esarayda fitne kaynatılmak bu coşkun şıdığı Hattat lâkabına rağmen sade ya« dünyalar benim oldu. Bu fabrikanın direktörlüğüne get'.ıi dilir ve bu gibiler hakkında çok fena zıda değil, ok atmakta, kıhc kullanmakBaba dediği gün rahmıetli ona gitti lecek olan Bakırköy bez fabnkasının di zanlar uyanır. Böyle hareket eden bir kanh, kısa düşünceli toy erkek için Al ta, yük kaldırmakta da ustaydı. Terbi* bir maşallah getirdi taktı. İlk dişi göğ rektörü Fazlı Rusyada Nazilli fabrika damadı, kabilenin öteki erkekleri, ara laha harb açılmak kadar ağır bir suçtu. O, tandırbaşı hikâyelerile terbiye gör yecisi sıfatile San Velinin bütün şuuruna sümü acıttığı zaman «yetiştirene çok şü sı için yapılmakta olan makinelerin ha larından kovarlar. müş bir gencdi. Tanrıya ok atmak için ve iradesine hâkim olduğu gibi yumrukür» diye gözüme sevınc yaşlan doldu. zırlanma işine nezaret etmektedir. Zulu kabilesi pek vahşi bir kabile olbinlerce yıl önce Babil kulesini yaptıran ğu kuvvetile de saray hademesinin hep * Elifbayı söktü. Babası ona bir saat heDiğer taraftan Nazilli fabrikasında, madığı halde, bir damadın, kaynanasıNemruda gece gündüz lânet okurdu ve sine üstünlüğü vardı. Bundan ötürü gene diye etti. Kızıldan yattı. Bir ay uykusuz montaj ve fabrikasyon işlerinde usta mu nın kulubesine gitmesini, yahut bir kaybu gibi masallara saf bir yürekle çarça Veli ve küstah Toraman, yüzlerine fırsabahladım. Kurtuldu kurbanlar kestir avini olarak çalışacak olan sanayici genc nananın, kızım ziyarete geleceği zaman, atılan kaba tükrüğü sessizlikle karşılı * buk inanırdı. dim. Her evlâdı olan onun nasıl büyü ler Rusyada stajlannı ikmal etmek üze damadile karşılaşmamak için icab eden Şimdi Toramanın ağzmdan belirsiz yorlardı. tüldüğünü, nasıl yetiştirildiğini bilir. Bir redirler. tedbirlere baş vurmamasını akıllarına Lâkin Hattat Hasan, susmaA: bir fitne sözü işitince heyecana düşmüş kere ağacdan düşmüştü: «Aaman çocu Bunlardan bir kısmı Sovyet Rusya ' bile sığdıramazlar. Kapıağalan dedi ne vakitten * tü. Sanki efendisi kılıcla, baltayla, to ğuma bir hal oldu» diye bir saat bayıl daki mensucat kimya enstitülerinde ye Kaynana, kızını ziyarete geleceği za puzla bezenmiş bir sürü katillerin hücu beri Hasodalılarla candan ahbab oldu « mış kalmışım. Kstane şekerlemesi sever tiştirilmektedirler. man, damad birkaç dakika evvel kulümuna uğrayormuş gibi ıstırab duyuyor !ar? Bunu Toramanın ağzmdan işitmek di. lktidarım yoktu ki yavruma hergün Stajlarmı yakmda bitirecek olan genc beden çıkar, dışanda bir çahlık arka isterim. kestane şekeri yedireyim... Ah kahbe Ierimiz, ağustos ayı sonlannda meınleke sına saklanarak can düşmam sayılan du ve efendhinin yardımına koşmak i çin sağlam bir haber almak ihtiyacile çırKapıağası artık düşünmeğe lüzum göri keşke ekmek yemeseydim, aç kalsay te döneceklerdir. kaynanasmın çekilip gitmesini sabırla pınıyordu. Fakat Toraman Hasanı a medi ve cevabı yapıştırdı: dım... Rahmetli ne yapar, yapar yav Sümer Bank tarafından îzmitte ku bekler. damakılh söyletmeğe zaman bulamadı, Altın yağmuru başhyalı beriî rumu mektebden ansızın aldı mı yüz dir rulan kâğıd fabrikasınm inşaatı tama Bu kabilede, akynana ile damad aradudağına kadar gelen sözler dilinin u Altm yağmuru mu? hem kestane şekerlemesi alır getirrirdi. men bitmiş, makinelerin montajına baş smda gayet tönemli bir mesele konu cunda kaldı. Çünkü Pirî Halife ile HatPirî Halife ve Hattat Hasan, bir a * Yavruma gülle dokunamazdım. Ah. Bir lanmıştır. şulması icab eder ve araya konulacak tat Hasan geliyorlardı. ğızdan bu sorguyu yapmışlardı. Tora görseydiniz ne güzel bir babayiğit ol Tesisabn kurulması işi ağustos sonuna kimse bulunmazsa, birbirinin yüzünü Gayet terbiyeli ve terbiyesi nisbetin man, iki ağayı şaşırttığından dolayı muştu o.. Daha on altısında kızlar ona kadar devam edecektir. Şimdiki halde görmeden karşı karşıya görüşmeleri ide de ürkek bir çocukla şaka bilmez, yü memnundu, gülüyordu. Zaten San Veli mektub yollamaya başiadılar. Yirmisine fabrikanın turbin daireleri tesis edil çin aralarma bir perde gerilir. Nil nehrinin kaynakları civarındaki mmtaka zü gülmez bir babanın karşılıklı durum ile konuşmaktan erkesi (maksadı), ağabasmış, basmamıştı. İşte kızilca kıyamet mektedir. larla temasa yol bulmaktı. O ; Hasodakoptu. Seferberlik olmuş. Aman ne o *** Kâğıd fabrikası eylul ayı içinde me da oturan Besoga zencilerinde de bu â ları ne ise San Veli ile bu iki saray ağadet vardır. Bu kaynana damad müza sının durumu da öyle idi. Pirî Halife Iılarm en genci ve laların da gözdesi oHanife dört senedir kızkardeşimin Vıiz luyoruz demeğe kalmadı. Oğlanı mek rasimle açılacaktır. kerelerinde, ne damad, ne de kaynana de, Hattat Hasan da Hasoda uluların lan toy delikanlıyı kendi meramına çe • metçisiydi. Neşeli ve keyifliye benziyen tebden alınca götürdüler. Babası yeme» kumandanlardandır. virmek ve bu vasıta ile ağalan kazan • ihtiyar bir kadmdı... Temiz, iyi ve çalış miş, içmemiş: «Ben adam olmadım o a Keçi yüzünden çıkan cinayet birbirini ismile çağırmaz, «o> diye hi dandır, nüfuzlu mak istiyordu. Daha ilk adımda koda ^ Bursa (Hususî) Burada birkaç ke tab eder. Melânezya ve Polinezya yer San Veli onlann çömezidir. Bu ustahk kandı. Onlara ilk kapılandığı gün kız dam olsun» demiş onu Mülkiye mekteve çömezlik gelişigüzel münasebetlere manlarla karşılaşınca hareket yolunu da bine vermişti. O ne akıllıydı. O sözler, çinin bağa girmesi yüzünden bir cina lilerinde de bu âdet mevcuddur. kardeşime: Salamon adaları yerlilerinde de şu â benzemez. Bir taraftan baba oğul biçi değiştirdi. Doğrudan doğruya onlarla Hanımcığım ben biraz meraklı bir o malumat... Vezir oğullan yavrumun yet olmuştur. Sıvasiler mahallesinden Belediyenin det vardır: Kaynanasile, tesadüfen bu •nini andınrsa da öbür taraftan efendi i anlaşmayı tasarladı. Bununla beraber kadınım... Günün birinde bir hoşluğum yanında birer uşak gibi khrlardı. meramınr birdenbire ortaya atmadı, çı llk gidişinde işi pek anîamadık. Bir su manevracısı Ali, Kireçocağm<iaki run burna gelen bir dama, avaz avaz ie uşağm karşılıklı durumuna benzer. bir tuhaflığım tutarsa kusuruma bakma ğırlâr düzmeğe girişti: müddet Istanbulda talimgâhta kaldı. Fa bağında çahşmakta iken çoban Musta haykırarak tabanı kaldınr ve kaynana Denebilir ki: Bir çömez kendine eğitim sen henim olur mu? Evet, dedi, altm yağmuru! Kaç nın kem gözünün tesirini izale etmek i verenlerin şuursuz bir aletidir. Onlann Demişti. Fakat dört senedenberi bu kat bir geee bize haber geldrr «Bu ak fanın birkaç keçisi bağına gırmiş ,Ali çin iki üç gün bir yere kapamr, tam bir önünde düşünmez, duymaz, harekete gündür saraya flori yağıyor. Hekimbaşı hoşluk hiçbir gün tutmamıştı. Hanife şam sevkediliyorlar.» İhtiyar babası bir Mustafanın keçilerini zaptetmiştir. Buna kızan çoban Mustafa bıçakla Aliyi yalnızlık içinde yaşar. geçmez ve tek bir işaretle ölüme kadar yamaklarının. yakalı baltacıların yere kimse ile kavga etmez, kimse ile uğraş taraftan ben bir taraftan çılgın gibi seviğilip altm toplamaktan bellerine sızı Bir başka kabile halkında da, yolda gider. göğsünden ve sol memesi altından sapmaz, sakin, sakin kendi işini yapar ve kiyata koştuk. Geç kalmışız, onlan Hayçöktü. Ben bile bir avuç devşirdim. San karşılaşan damadla kaj.Tiananın, sırt Enderun adını taşıyan iç saray ter darpaşaya yollamışlar bile... Köprüye lamıştır. Ağırca yaralanan Ali hasta yalnız kendi âleminde yaşardı. geldik son vapur gitmiş... Bir gün bir neye kaldırılmış, Müddeiumumî mua sırta dönerek yürüyüp gitmeleri âdettir. biyesinin temeli işte bu uluorta üstünlük Veliye raslayıp işi anlatırken o yağmu Onun bir tek hoşluğu vardı. *O da aEn büyük muvaffaklyetl vini Ferid ifadesini alırken ölmüştür. ve o üstünlüğe karşı gelişigüzel bağlıhk run bu havuza da döküldüğünü gördük. rada bir mutfakta şarkı söylemek... Tü gün ki kıyamet... Deniz göklere çıkıyor. bizimki: Somada yeni yapılan mektebler Meşhur tenör Çaliapine en büyük ı. Basamak basamak kurulan sonsuz bir Toramanın sözlerini biraz önemlemitün içmekten hışıldıyan bir yerek dinliyen ağalar, son cümle üzerin* Soma (Hususî) Bu yıl Somanm muvaffakiyetinin hangisi olduğu soru efendilik ve sonsuz bir kölelik hünkânn Canım ben gideyim. Sen geçemezyalnız şu şarkıyı söylerdi: eşiğine kadar yükselir ve orada kaynaşa havuza iğildiler ve mınldandılar: yeniden Musahoca, Çavdır, Kızılhisar, lunca şu hikâyeyi anlatır: Durmadan aylar geçer, yıllar geçer sın. Yalan değil, suda flori var! Harbden sonra idi. Cenubî Ameri rak kör, sağır ve dilsiz bir tutsaklık ha Diyor, sandalcılar «bu havada kar Yağcılar, Bayat, Bekirler köylerinde gelmezsin Kapıağası devam etti: kada bir turna yaptıktan sonra Avrupa lini alırdı. Hasretin gönlümde, lâkin kim bilir sen şı yakayı değil ahireti boylanz» diye yo mekteb yaptırılmaktadır. îyi oldu da geldiniz. San Velî Saray, bu kuvvetli terbiyenin devamı Köy bütçelerine parası konmuş Mu ya dönüyordum. Bindiğim gemi, kö nerdesin? la çıkmıyorlar. Bir de baktım, elli beşsözlerirni ters anlıyordu. Siz ferasetli kilik bir sandalcı gözyaşıma dayanamadı: sahoca ve Kızılhisar mekteblerinin bu mür ve su almak için küçük bir adaya müddetince sarsıntısız yaşadı. Sonralan şilersiniz. Yağmur işini daha iyi kavrarO zaman kızkardeşim güler: yaz bitirilmesi ve ders yılı başına ka uğradı. Biraz yürümek için karaya in o terbiye bozuldu. Para kuvveti, sefil Gene bizim Hanifenin âşıkhğı tut «Gel hemşire geçelim karşıya» dedi. Ne dar hazırlanması umuluyor. sınız ve benimle de çabuk anlaşırsınız. dim ve kendimi, birdenbire, yerlilerin zevklerin alımı herşeyin üstüne çıktı. O yoldu o.. Deniz kudurmuş gibi uğuldutu. Yavuklusu aklına geldi. Pirî Halife, sözün dizginini ele ala * vakit düzen kınldı, dayanışma (tesa mukaddes ağacınm önünde buldum. Derdi. İhtiyar kadın hem şakacı, hem yor, dalgalar sandahn bir tarafından gi Sonra ne oldu?.. rak sordu: Niçin ve nasıl oldu bilmiyorum, içim nüd) çözü.dü. Kölelerin, efendilerine iîe neşeli idi. Tuhaf, tuhaf şeyler anlatır, riyor, öbür tarafından çıkıyordu. Olüm Sonrası dedi. Sonrası malum.. Bu yağmurun aslı ne? den gelen bir istekle şarkı söylemeğe hançer salladığı görüldü. Hikâyemizin durmadan güler ve güldürürdü. Yazın korkusu kimin aklında... Ah efendici Git te Büyük Muharebeyi geçiren bü Şevketlu hünkâr, biz kuüannın başladım. Bahrimuhitin ortasındaki bu cereyanı sırasında bu çözülüş yüzgösteryemenisine gül takar, kışın bile entarisi ğim ben biricik oğluma alâkalıydım. Gö tün analara sonunu sor... Artık o aynlışbol dünyalık edinmemizi murad buyur nül vermiştim. Gönlüm sevgilim, yarim tan sonra uykusuz geceler, kabir aza ıssız adada duyduğum kadar kuvvetli mişti. Fakat koğuş kumandanlarının çö nin ön düğmelerini iliklemezdi. bir ilham, başka hiçbir zaman içime mezler üzerinde gene nüfuzları vardı ve muşlar, geceleri sarayı dolaşıp flori serOna bir gün bunun sebebini sormuş o idi. Sandalcı bana yolda anlattı. O da bından müşkül günler başladı. Onu ateş ihtıraslar, kinler, hasedler yalnız yüksek piyorlar. Bahtı yaver olanlar, bu serpin» doğmuş değildi. tum da, açık göğsünün sol tarafında bir bir civanını Balkan Harbinde kaybetmiş. karşısında bilir de Hanife nasıl oynat tiden nasiblerini alıyorlar! Şarkımı bitirdim, vapura dönmek ü tabaka arasmda dalgalanıyordu, küçük Beni bu havada korkmadan karşıya ge maz... Gün geçti, günler geçti, aylar \ yer işaret ederek: Sarı Veliye salt bunu mu anlatı • zere idim. O sırada, civardaki çahlık lerin densizbği henüz başlamamıştı. r r Yanar buram benim kızım, demiş çirmesindeki sebeb bu imiş. Adam hal geçti, yıllar geçti.. Geçti efendim geçti... yordun^ ların içine uzanmış elli kadar zencinin San Veli, işte bu sebeble ağalan göti. Yanar, kapıyamam, tutuşur, çatla den anlamış: «Dua et Allah senin Nerede şehid olmuş? Bu yağmurun dinmemesine çalışaparlak beyaz dişlerini göstererek ba rür görmez Toraman Hasanı da unuttu kini korur inşallah» diyordu... run. Onu Mısıra götürüyorlardı. Ne bi na bakıp güldüklerini gördüm. Fena heyecanını da.. Çok yüce mahluklarla lım, diyordum. Çünkü dinmesini istiyenHaydarpaşaya bin belâ içinde geçtik. leyim ben nerede şehid oldu? Dedim ya Ben o zaman gülmüş bir gözümü kırpler var. Hanifenin ihtiyar yüzü tuhaf bir su gülüm; onlann hesabmı tövbeler, tövbe halde şaşırdım. Acaba bu zenciler be karşılaşiyormuş gibi garib bir saygı, şaşmış ve: (Arkan var) nimle alay mı ediyorlardı? kın bir saygı içinde kollannı kavuşturdu, rette gerilmişti, sesi ağlar gibi titriyor si Allah ta bilmez... Aşk mı?... Ne^ir bu Hanife?.. Fakat işin içyüzünü anlamakta ge gözlerini yere iğdi, bir put hareketsizli (1) Saray ıstılahında, acemilikten Diye sormuştum. Hanife içini çekmiş: du ama gözleri kupkuru idi: Nasırlı, çatlak, kaba ellerinin tersile cikmedim. Zenciler bana doğru üşüştü ğine büründü. kurtulup sıraya giren hademelere «Ba O ne kalabalık, o ne mahşer yeri gözyaşlannı silerek: Ah küçükhanımcığım ne aşk, deler, etrafımda bir halka teşkil ettiler ve Pirî Halıfe ve Hattat Hasan yava bayiğit> ıtlak olunurdu. Bir aceminin idi. Analar, babalar, kızkardeşler ,ka mişti. Ne gönül, ne alâka bir bilsen? O belânın üstünden daha tam şerefime, vahşi bir dans icra etmeğe yavaş ilerlediler, havuzun kenanna ka babayiğit çıkması törenle olurdu ve baVe sonra bana arkasını çevirmiş, hiç nlar, nişanhlar, yavuklular hepsi ölü ya yirmi sene geçti geçmedi.. Insanlar bunu başladılar. Sonra, gene gülerek beni yabayiğit çıkanlar şerefine ziyafetler vedar geldiler, selâm verdiler: tağının başucunda bekliyenler gibi sol unutuverdiler ha!.. Tu.. Yazıklar olsun bir şey ilâve etmeden çekilip gitmişti. kaladılar ve başları üzerinde taşıyarak Merhaba Toraman, Merhaba Ve rilirdi. İşte bugün de Hanifenin birdenbire gun ve gözyaşı içerisinde idiler. O gü şu insanlığa... îtalyan Habeşle danlmış gemiye götürdüler. îtalya Habeş hâdisesine alâka duya rültü içinde onu nasıl bulduk, ben de diye kuzu gibi ana yavrulannı birbirine San'atımın sayesinde elde ettiğim en bir kabahat sayrlır. | Bu karar, ilk defa olarak, Üniversitenin bilmiyorum. Ogün son defa olarak yav boğazlatmak ayıb değil mi?.. Günah decağı tutmuştu. parlak muvaffakiyet budur. İngilterede, içkinin değil ama, yeme majas ayındaki büyük bayramında tat Îtalyan ne diye Habeşe kızmış?.. rumu kucaklıyacakmışım... Gül kokusu ğil mi?.. Vahşi hayvan kurcanları ğin bir mazeret olarak öne sürüldüğü bik edümiştir. hâlâ burnumda tütüyor.. Onlar geceya Ne bileyim ben... İki deliye bir akıllı koymuşlar... Bi nsma doğru çıkıp gittiler... Gittiler ama risi çıksın banştırıversin onlan... Evlâd Hindistanda pek meraklı bir istatis bir vak'a geçmiştir. Artık bundan sonra kadın rolü yap Peki Îtalyan, Habeşe kızmışsa, İBir kamyon şoförü, işlediği büyük bir maktan kurtulan erkek talebe, bu ka talyanlarla Habeşlerin ne günahı var... işte o anda şurama bir ateş düştü. hanım.. Evlâdın Habeşi, Aarabı, beyazı tik neşredilmiştir. Bu, vahşi hayvanlar suçtan dolayı hâkim huzuruna çıkarıl rardan pek memnundur. Açık göğsünü işaret ediyordu: Ya aralannda muharebe çıkarsa? olmaz... Hepsi evlâd... Bir insan yetiş tarafından öldürülen insanlann istatisdığı zaman kendini şöyle müdafaa et Tren gecenın içinde ateş püsküren tirmek için bir ana kaç sene çabalıyor.. tiğidir. Benim kadar değil Onu susturmak için: miş: Bu istatistiğe nazaran bir sene zar bir dev gibi homurdana homurdana git Sonra bir kahbe kurşun bir anda... Se Aman bize ne varsın îtalyan Ha Ben insanlann yalnız sebze yeme Kont dö Lil hakkında şu hikâyeyi anti. Ben ağlamaktan bunalmış bir halde nelerce verilen emeği senelerce verilen fında ölen insanlann sayısı 26,000 dir beşle harbetsin.. sina taraftar bir <sebze harım>. O latırlar: Diyecek oldum. Hanifenin her zaman Haydarpaşa istasyonunun merdivenine sevgiyi toprak ediyor. Allahım, sen bü Yalnız Kobra yılanı, kendi hesabma tam gün, ikram edilen bir domuz etini ye Kont dö Lil, Britanyada istirahat esolgun olan yüzü kızardı. Hayır adeta oturdum. Açtım çarşafımm önünü, aç tün insanlann evlâdmı böyle âfetlerden 23,000 kişi öldürmüştür. Kaplanlar 1046, mek zâfmı gösterdim. Domuzun midem diyormuş. Otelde kendisinden başka bir ayılar ve leoparlar 849, kurtlar 377, sırt morardı. Mavi gözlerinin akında kan tım entarimin önünü... Ah efendim içim koru... de yaptığı tesir beni şu felâkete sürük de İngiliz varmış. Bir gün yemekte, olanlar 64 kişinin kanına girmiştir. cayır, cayır yanıyordu. Kocam: «Yahu damarları peyda olup şişik ve çocukça Bu sözleri söylerken bir taraftan da telci kadın koca bir tabak çilek getir ledi ve işte cezamı çekiyorum. İstatistikte bu suretle ahireti boylı siyasî fikirler söyliyerek hepimizi gül kendine gel, ört göğsünü, ne yapıyor kahn avuçları arasına içilmiş kahve fin yan hayvanların bahsi de vardır. KapHâkimler bu <sebze har> şoförü miş. İngiliz derhal tabağa uzanmış ve sun?.» «Aman istersen boşa beni koca, canlannı topluyordu: dürmeğe başladı: lanlar 30,500 tane, leoparlar 38,210 tane. pek hafif bir para cezasına çarpmakla karşısmdakine aldırış bile etmeden çi Bize mi ne?.. Doğrusu bu sözü se dedim, kapıyamam göğsümü, yangın var * * * leğin hepsini kendi tabağına doldurmuş. kurtlar 4719 tane, ayılar 4128 tane, sırt iktifa etmislerdir. nin okuyup yazmışhğına yaraştıramam. içerimde, yanıyorum Allah, yanıyorum.» Biraz sonra mutfaktan; göğsü tütün Şair daj'anamamış: Kembric asrileşiyor İtalyanlar da insan değil mı ?.. Onu da işte ogün, bugün ben bu göğsü kapıya içmekten hışıldıyan Hanifenin sesi geli lanlar 2387 tane boynuzlu hayvan öldür İyi ama mösyö, ben de çilek sevemüşlerdir. ana baba doğurmadı mı?.. Habeşi de, madım. yordu: Muhafazakâr İngilizler bile artık es rim, diyecek olmuş. Vahşi hayvan nesli tükeniyor diyen Sustu.. Yüzü ıslanmıştı. Gözyaşlan Durmadan aylar geçer, yıllar geçer melezi de, kuzgunu da fellâhı da ana karki görenekleri atmağa başlıyorlar. Kemlerin kolaklan çınlasın! İngiliz soğukkanlılıkla cevab vermiş; bu çok çizgili derinin üzerinde kuraklıknında beslenmiyor mu?.. Sus şekerim sus gelmezsin birç amatör artistler cemiyeti, tam 25 Mazeret Her halde benim kadar değil! tüylerim diken diken oldu... Harb mi tan çatlamış bir toprağa düşen yağmur Hasretin gönlümde, lâkin kim bilir sen sene tereddüd ettikten sonra, nihayet bu Allahım onu artık ne gâvurunun, ne çı tanelerini hatırlatıyordu. Ve şairin hayretine kulak bile asmanerdesin? Dünyanın her tarafında, sarhoşluk, yıl, kız talebenin de erkek talebe gibi E sonra Hanife diye sordum... ntının, ne de muslümanının anasma göıSUAD DERVİŞ dan çileklerin hepsini. gövdeye indirmiş! suç işliyenler için mazeret değil, ikinci sahneye çıkabileceğine karar vermiştir. Suad Derviş Vahşilerde kaynana damad sevgisi 3 geçıyjor