11 Haziran 1935 CUMHURİYET Türk Hava Kurumuna her taraftan verit yağıyor. Bu yardım, eskileri gibi, geçici bir bulut sağnağı değil, devamlı ve tükenmez bir kaynak geliri olmalıdır. Bizde halk yurd tehlikesi nedir, bi lir. Yurd tehlikeye düştüğü zaman, ne ağır özverilere katlanılmak lâzım geldi ğini daha iyi bilir. Asıl mesele, anmra hepimizin gönlümüzde tutuşup sönen bu iki hakikati, durmaksızın işletmektir. iki tedbir başta gelir: Biri, halk yar dımını organize etmek, öteki, halk duy gulannı canlı ve uyanık tutmak! Yardımı organize edecek olanlar, Türk Hava Kurumu ile Partidir. lkinci ted bir ise Türkiyenin bütün yayın araçları nm hep birden elbirliği ile başanlacaktır. Organizasyon bir teknik, propaganda bir san'attir. Bizim yayın araçlanmızm bu san'ati pek az bildiklerini söylemeliyiz. Propaganda san'atinin inceliği, her gün söylemek, fakat her günkü yazı ve söze hiç söylenmemişlik tadını ve alımmı vermektir. En güzel cümleler bile sokak duvarlannda iki günes gördükten, iki üç deHaîin içinden bir manzara fa basım yuvgusu altında ezildikten sonBelediyenin Keresteeilefde yaptırmak sözlerde belediyenin hale toptancılarm ra, ölü ve donuk klişeler haline gelir. Ota olduğu hal bitmek üzeredir. Halde girmesi için tuthırduğu yol ve müzayede kunmaz, okunsa da duyulmaz. şimdilık 60 dükkânla iki tane büyük için koyduğu esaslar başta Teşkilâtı E Belki Türk Hava Kurumu yayın araçmüzayede meydanı vardır. lleride icab sasiye olmak üzere birçok kanunlara ay lannın işini kolaylaştırmak için, resim ve ederse hale 30 dükkân daha eklenecek kın olduğu öne sürülmüştür. Sonuncda vazı artistlerinden hizmet istiyebilir. Bu tir. kanunlanmıza sykın görülen belediye hizmette ve bütün propaganda hareke Rıhtımın ihaleri nin yolunun düzelmesi için belediye nez tinde esas, bir gün için az çok bir şey verŞann, Kerestecilerde yaptırdığı halin dinde teşebbüsatta bulunulmasına karar mek değil, her ay veya her yıl herkesin teferruatından olan son nhtım parçası da verilmiş ve bir komite seçilmiştir. Bu ko az çok bir şey vermek hissini kökleştir dün 33 bin liraya Mühürdarzade Nuri mite: mektir. Hava tehlikesini bilen yurddaslaKıhcoğlu Ziya, Gosineli Hamdi, lb rın yakalannda her yıl rengi değişen bir ye ıhale edilmiştir. rahim, Haydar. lsmail Sükuti, Zeki, rozet bulunabilir. Rozetsiz bir yaka, haToptancılar ın şikâyeti Şehrimızdeki yaş meyva ve sebze, yu Abdi. Cemil, Hüseyin Avni ve Ziya va tehlikesine karşı ödevini yapmamıs. olmurta,, patates, yoğurt, limon, portakal, dan mürekkebtir. mak gibi, bir ayıp ve bir kusur beldeği oBu komite bugün Ziya Kılıcoğlunun lur. kavun ve karpuz toptancı tecimenleri dün bir toplantı yapmışlar, belediyenin yeni yanında toplanacak ve belediye nezdinEn büyük propaganda araciarından hali karşısında içtecimenlerin dummunu de yapılacak tejebbüsün seklini inceliye birinin, havada kanad »esi olduğunu da incelemişlerdir. Bu toplantıda söylenen cektir. hiçbir zaman hahrdan çıkarmamalıyız. Si Sebze hali yakında çalışmağa açılıyor Fakat toptancılar Belediyenin tuttuğu usulleri kanuna aykıri buluyorlar Havacılık hızı Eksik yaratılanlara hayat veren bir yurd îzmir Körler Enstitüsünden terzi, müzisyen, trikotajçî talebe de yetiştiriliyor |BUGUNDE Mizaha heykel akında, Rus dostlarunız, Mo* • kovada Vladimir Durofun adı» na bir heykel dikeceklermiş... Vladimir Durof kimdir? Ne yüce bir komutan, ne evrensel ünlü bir bilgin, ne bir filozof, ne bir kâşif, ne de uluslan bir hamlede mahvedecek patlatıa bir maddenin yahud ki bir boğucu gazin mucidi.. Vladimir Durof sadece, insanlann gamını gideren, kederini dağıtan, güldüren bir adamdı. Yıllarca, kendi yurdunda kurduğu bir okulada, insanlar eğlensinler de derdlerini unutsunlar diye tavşanlara zurna, ayılara mandolin, köpeklere jimnastik nu» maralan talim etti. Kendi de, halkın nesesine hizmet eden bir îahsiyetti. Kâh hokkabazlık eder, kâh tomedi oynar, gülüdürür ve gülerdi. Kendisine «Ulusun artisti» adı verilmişti. Öldüğü gün. yıllarca güldürdüğü bürün bir ulus, tabutunun peşisıra yaş dökerek yürüdü.. Sovyetler hükumeti, şimdi bu hayırlı adama, minnet borcunu ödüyor. Durofun adına heykel dikilmesini aykın görmiyelim. Heykel, yalnız uluslara gözyaşı döktürenler için dikilmez. Neşelenmek, hayatın tatlı tarafını görmek, bir an için kendi derdini unutup ta gülmenin temiz lezzetini tatmak için insanlardan fırsat esirgiyen bu dünyada, tabiatin elinden bu fırsatlan koparıp ta halka sunabilen kimseler de bu türlü tevkire lâyıkhrlar. Dinamiti icad eden ve sonra da bu yüzden kazandığı milyonlarla, beşeri yetle alay eder gibi, bir banş mükâfatı tesis eden (Nobel) in heykeli oluyor da, Durofun neden olmasm?! vil uçakçıhğa bütün memleketler kadar önem vermelıyiz. Karayı, yürüyen, denizi. yüzen; havayı, uçan bilir. Bizde halk, gözü ile inanmağa alışmıştır. Bizde halk kahraman sever. Arsıulu^al rökorlarda ve yanşlarda, ve uzun uçuşlarda ad duyuran uçmanlanmızın arttığını sörmek isteriz. F. R. ATAY Bu betkede geçen kelimelerin karşılıklan: Verit = Teberru özveri = Fedakârlık Duyganlık = Hassasiyet = Yayın = Neşriyat Alım = Cazi be Yuvgu = Merdane ÎNHİSARLARDA Yeni imalâthane ve depolar tnhisarlar idaresi tarafından Üsküdarda Şemsipaşada ve îzmirde iki tütün ima1 ^* Iâthanesi açılması kararlaştırılmıştır. AHdlin tayyareden alınmış bir retmi nadoluda da tütün mıntakalannın en ehemmiyetli yerlerindt imalâthane ve depolar açılması kestirilmiştir. Şimdilık 12 yerde depo ve imalâthane yapılmasına (Başmakaleden devam) Hayvanlanmıza yağlı çayırlar yetiştirîşî ne olsa bir parça unuttuk ve onu gö mek için de suya ihtiyacımız vardır. A baçlanacaktır. nüllerimizde azçok tavsattık gibi geliyor nadolunun en büyük tanm işlerinden biri GÜMRÜKLERDE bize. Bu yılki hafıf iklim cilveleri bize bu olan hayvancılığı için ve bu ara çayırlar içte unuttuklarımızı yeniden hatırlatma yetiştirmek üzere nekadar olaganlığı bu Avrupaya giden direktörler ğa yararsa fenalığı yanında çok büyük lunabilirse o kadar çok suya ihtiyacımız Gümrük Tekitler Direktörü Mustafa bir iyılik te etmiş olur. Şurada burada olduğunu pek iyi bilmeliyiz. Nuri ile muamelât direktör yardımcısı kendi gözlerimizle gördüğümüze göre YUNUS NADİ Celâdet bu akşam Pireye gideceklerdır. yağmursuzluktan başı sıkılan çiftçilerden Birçok Avrupa memleketlerini gezecek tarlalannı sulayabilenler keçeyi sudan Gümrüklerde ardiye ücretleri olan iki direktör Istanbul gümrüklerinin çıkarmışlardır, hem pek iyi ötarak. SulaAnkara 10 (Telefonla) Gümrüknan yemyeşil ve gür ürünlü bir tarlanın lerde ardiye ücreti olarak yüz vahid nümune gümrük haline getirilmesi için yanıbaşında başka bir tarlanın susuzluk den 75 santım ahnırken bir kararname açaştırmalar yapacaklardır. tan yandığını görmek insana çok acı ge ile bu ücret bir kuruşa çıkarılmıştı. SAĞLIK tŞLERt liyor. Her yerde öyle hareket edelim ki Kararnamenin neşrinden evvel gumçiftçi başı sıkıldığı zaman tarlasını sula rüklere gelip neşrinden sonra çıkaYafada veba var yabilsin. Bu uzun bir i; olmakla beraber cak eşyadan alınacak ücrette hangj Filistinin Yafa limanında görüldüğü başlanılacak ve hiç arkası bırakılmadan esasın tatbık edıleceği ihtılâfı mevcud haber alınan ıkı veba vak'ası münasebskovalanıp gidecek bir iştir. Buğday siya olduğundan ev\'elki günler için eski sasınm yanıbaşında genel tanm bakımın tarife üzerinden resim alınması ve tile bu lıman muvaridatına karşı umumi neşrinden sonrakiler talimatnamenin 51 inci maddesinin 1, 2 dan bir de su siyasası bulunduğunu hiç kararnamenin unutmamalryız. Su yalnız buğdaya veya için yeni tarıfenin tatbıki takarrür et ve 3 sayılı fıkralannda yazılı tedbirler başka herhangi bir ürüne lâzım değildir. miştir. konulmuştur. İklimin cilveleri önünde buğday siyasası Izmir Kör, Sağtr ve Dilsiz müetsesetînde piyanoya çahçan talebe, möAferin Sovyetlere! Bu hareketlerile, xxh »ınıfı, marangozhanede, demirhane ve dikif hıtmırtda çaltfanlar, mizahm, halkı güldürmenin ekseriyetle örgii örenler ve Yurdun ktymetli müduru doktor Necati Kemal zannedildiği gibi bir küçüklük olmadı Izmir (Hususî) Sosyete içinde, kadar düzgündür. Anormaller yurdu ol ğını, bilâkis mizahçmın, güldürücünün, fiziyolojik ve psikolojik birçok anormal duğu halde mektebde mutlak bir sükun birçoklarından ziyade, insanlığa fayda ler vardır ki, bunların en fazlasını, kör ve sükut vardır. Bu yılın imtihanlan da lı, lâzım ve bu itibarla da minnet ve ler, sağırlar, dılsizler, aptallar, salaklar Karşıyaka ve Izmirden gelen doktorlann, saygı değer olduğunu, cihan huzurunda teşkil ederler. Eski sosyetede bunlar mu orta ve muallim mektebi müdür ve mual teyid etmiş oluyorlar. kadderatla başbaşa bırakılmışlardı. Var limlerinin huzurile yapılmıştır ve alâkalı Ercümend Ekrem TALU lıklan dumura uğratılmış tufevlıler gibi olmuştur. Bu yıl sekiz talebe çıkmıştır. yaşarlardı. Onlardan musbet bılginin ve Bunlardan ikisi kızdır. Ikisi de müzik şulâboratuar kanunlarının, fennin bulduğu besini bitirmiş ve kördürler. Birisi komve verdiği imkân dairesinde faydalanmak pozitor derecesinde diploma almıştır. Dive onları elden geldıği kadar ıslah etmek ğeri pîyanisftir. Kendi branşlan ve umuiçin en küçük bir ilgi gösterilmemişti. Bu mi bılgileri dahilinde nazarî ve amelî imgün îzmirde körler, sağırlar, dılsizler tihan yapılmıştır. Bunlar, kabartma harfmüessesesi namı altında ve Sağlık Ba lerle okuyub yazmaktadırlar. kanlığına bağlı bir enstıtü vardır ki, on Sağır ve dılsizler. kunduracilık, terziAnkarada memleketimizm rurizm islesenelık bir çahşmanın eseridir. İzmirli o lık, marangozluk, demircihk, dokumacırini düzeltmek ve memlekete fazla tuianlar bu müessesenin eski durumunu da lık yapmaktadırlar. bilirler. Bir iki de\şırme mürebbi elinde, Bakanlık, mektebin kadro ve bütçe rist getirmek icin gereken tedbirleri almak bakımsız, acınacak, bedbaht çocukları sini artırmış, yanmdaki büyük bına da ki üzere bütün Vekâletler Türkiye Turing barındırıyordu. Bılâhare müessesenin ba ralanmıştır. Burada bir mekteb müzes kulüb de!e?elerinden mürekkeb bir umuşına, doktor Necati Kemal adında mes \e daimî el işleri sergisi açılacaktır. Mü mî heyet Türkofiste toplanarak çalışma,, leğinde yeterlikli, çalıskan bir zat geti essesede kızlar için, terzilık, nakış, dıkiş, lara baslamıştı. rılmiş ve Sağlık Bakanı doktor Refık de, trikotaj şubeleri vardır. Müzik sınıfı, yeTurizm genel heyetinin alınan kaı çok yakın bir ilgi göstererek, müessesenin, niden dört fülüt, bir obo, dört keman, bir ve esasların teferrüatını tesbit etmek vze bir mektebden ziyade, bir enstitü hahnde klârnetle takviye edilmiştir. Müessese re ayırdığı iş komisvonlan çalışmalanna çalışmasına gayret etmiştir. Bugün bu şımdıye kadar 58 mezun vermiştir. Şimdi devam etmektedir. Komisyonlar raporlamüessese, büyük bir tevazu ve ağırbaşlı ki mevcudu 100 erkek ve kız talebedir nnı ay nihayetine kadar bitirmiş olacakIık içinde, sosyeteye müsbet şekılde fay Hakikî kadro 80 dir. Fakat fazla teha laKİır. dalı olmağa çalışan bir varhkhr. cüm karşısında imkânlara baş vurularak Turizm komi'yonu temmuz baslann Anormallerin, psikopatlann hallerin yüze çıkarılmıştır. Son zamanlarda gerek da tekrar genel bir toplantı yaparak tâli den anlamıyanlar, buraya gelince, şaşıp Izmirden, gerekse hariçten gelenler, ter komisyonların raporlannı tetkik edecek ve kahyorlar. Vecde dalmış gibi, gözleri ka biyeciler, Universite talebeleri, münev gereken kararları alacaktır. Türkive Tupalı veya parıltısını kaybetmiş körlerin ( verler, doktorlar tarafından müessese sık ring kulüb delegesi Sükrü Âli ay basında muhtelif âletlerle klâsik müzik parçaları sık ziyaret edilmekte ve alınan netice tak bu toplantıda kulübün düsüncelerini bilnı ne büyük bir muvaffakiyetle çaldıkla ] dir olunmaktadır. Sağlık Bakanı ve mek dirmek üzere Ankarava gidecektir. rını görünce, bu hayrete hak vermemek teb müdürünün bu eserini ben de takdir Türkof is kadrosu imkânsızdır. Müessese son birkaç yıl için ederim. de, yetiştirdiği kör çocuklarla bazı konYeni yapılan Türkofis kadrosu bugünserler vermiştir. Hayatın rengini, ışığını, lerde kesin bir sonunca varacaktır. Bu Armstrong müesseseleri en sevdiklerinin yüzünü, sevgılerini görearada Türkofisin İstanbul şubesi teşkimemeğe mahkum bulunan bu zavallılar, Ereğli limanı ile büyük elektrik san lâtı da genişleyecektir. o kadar güzel, fakat o kadar acıklı bir tralini yapacak olan Vikers Armstrong Ateş tuğlası fabrikası hal içinde çalıyorlar ki, dınliyenlenn ço grupu mümessıllerinden Osmanlı Bankağu ağlamıştır. sı eski direktörü M. Rid dün îzmire git 100,000 lira sermayeli bir Türk gru«Cumhuriyet» e bir mektub yazmak mistir. Grupun diğer mümessilerinden M. pu bir ateş tuğlası fabrikası kurmak için için müesseseyi gezdim ve gördüm ki, Riçards Köstenceye, M. Robertson da Türkofise müracaat etmiştir. Ofis işi inburada çahşma, en iyi bir saatin işlemesi Londraya gitmişlerdir. celemektedir. Turizm isleri Komisyon ay başında çalışmalarını bitirecek •ıCumhuriyet,, in t*frikasıı 25 Yazan: Ercümend Ekrem Ferdi, birdenbire ayağa kalktı ve gene gerinmeğe başladı. Çehresi asıktı ve hiç şüphesiz ki, duygulannı zaptedb etmemenin lüzumunu düsünüyordu. Ni hayet hiddeti galebe etti. Lâkırdıyı ne diye çekinerekten söylüyoruz? dedi. Bu incelikler, senin zenaatinde belki de işe yarar. Fakat burada hakikat hakikattir. Onu olduğu gibi söylemek mecburiyeti vardır. Sana ne demek istediğimi anladın, değil mi? Eğer buraya eskisi gibi gelip gitmek arzusunda isen, işlerime karışmaktan vaz geçersin. Yok, eğer bu, herkesin hususî havatına burnunu sokmak senin tıynetin icabı ise, o vakit, sana kapımı maalesef kapamak mecburiyetınde kalınm. İki rahmetin biril Bay Kadri donmuş gibi idi. Kısık bir sesle sordu: Bana aid olmıyan araziye adım atmıyacağımı söylersem, benim hakkımdaki kanaatin değişir mi? Ferdi, kısa bir fasılayı müteakıb: Sözün kâfidir.. dedi. Biraz evvel, o söze kıymet vermiyen sen değil mi idin? Bilmiyorum. Ben ihtanmı yaptıktan sonra, zaten senin söz vermene ' " zum yok. Müdürün bası, birden dikildi. Ne demek istiyorsun? Mademki kalkıp gitmedin, demek oluyor ki eskisi gibi evime girip çıkmak için, ihtanmı nazarî itibara alacaksın. O halde, mesele yok. Bay Kadri davranacak gibi oldu; fakat gene oturdu. Bakışlarını onun üze rinden ayrımıyan Ferdi: Alâ! dedi. Nasü olsa anlaşacağı mızı biliyordum. Sen zeki adamsın. Ben yordu; yokluğunuz bile... de çok şükür budala değilim. Böyle, basİhtimal, benim orada ne ile karsılas langıçta anlaşacak olursak, üst tarafı ü tığımı da tahmin etmişsinizdir. Her halkırında gider. de kocanızla aramda steçen muhavereyi size bildirmeliyim. Hulâsası şudur: Ya Bir sigara yak, bakayım. kocanızla mesgul olmamak ve yahud ki Tabakasını uzattı. Teşekkür ederim. Sigara içmıyo evinize bir daha ayak basmamak sık'a nndan birini tercih etmeğe davet olun rum artık. Ferdi bir sigara aldı, yaktı. Bir de san dum. Benim yerimde başka birisi olsaydı, bunlardan, sonuncusunu ihtiyar eder, dalye cekti, oturdu. 5™di, tatlı tarafından aç ta dinli kalkar, giderdi. Fakat size yardım et yelim... dedi. Bu geceki ziyafet iyi mı mek hakkından nefsimi mahrum etmekle, hiç değılse sizi gene eskisi gibi görebilmek idi?.. hazzını muhafaza etmiş oluyorum. ZevciBay Kadri ağzını bile açmıyor, sade Ferdinin gevezeliğini dinliyor gibi ya nizin her dileğine «eyvallah!» dedim ve pıyordu. Hakikatte, zihni çok uzaklarda, oturdum. hayal ülkesinin enginlerinde bulunuyorBayan! •iu. Bir çeyrek sonra, kalktı, kısaca veda Bu satırların perisanlığını, insicams* derek evine döndü. lığını mazur görünüz. Sinirlerim bozuk, Soyunmadan, masasınm başına geçti fakat ruhum huzur ve sükun içindedir. Bunları birbirlerile telif için su anda hiçve yazıya koyuldu. bir hamle gösteremiyeceğim. Bu sebebden 9 dolayı âsabım bazan suuruma hâkim ol«Bayan! Sızi bu gece göremedim. Maamafih, maktadır. Bunu takdir edersiniz. kocanızla başbaşa oturduğum odanın i^inHer halde ben, âsabımın şuuruma gade, her şey, sizin vücudünüzü hissettiri lebe etmesinden memnunum. Çünkü, siz den, bugüne kadar, cesaret edemeyip te sakladığım bir hakikati, ancak bu ssvede itiraf edebileceğim. Dün, sizin yüzünüzü ilelebed görememek tehlikesile karsılas tığım anda, sizin vark5mızın, benim için ne demek olduğunu bütün genisliği ile ölçtüm. Artık susmıyacaihm. Gencliği mi, olgunluk çağımı ve ihtiyarlığım'n da bir kısmını bana zehir eden cekingenliği mi sıyınp atacağım. Kocanızın hakaretine katlandıktan sonra, sizin de tazirinize elbette göğüs gerebilirim. Sakın beni susturmayınız! Şu daki kada bana pek kolav görünen bir itiraf, yann belki çok müşkül olur. Yann «en« dudaklanm kenetlenir. yüreğim sıkılır, hüviyetim siliniverir.. Onun için, bu mjstesna fırsatı bana, ne olursa olsun, bağısIavın. Ondan sonra.. Sizi sevmisim, se\gimi iyi veya fena karsılamışsınız... Ben bundan mahzuz, ya ki muztarib olmu sum... Size ne? Görüyor musunuz? Bosuna ürküyormusum. Günlerdenberi, karsınızda bir türlü tekrar edemedığim iki kelime, işte ağzımdan cıkıverdi: Sizi seviyorum! Ve siz, bugün bu mektubumu yırtıp atsanız da, bu iki kelimeyi, ben son nefesime kadar, divanelieimi oyala • mak için, kendi kendime tekrar edece « ğim. i Artık, simdiden sonra, karşınızda, ta • kiDmak mecburiyetinde bulunduğum ri vakârane tavırlara, yalan sözlere hacel kalmıvor. Artık, ben de gözlerinizin icine serbestçe bakabileceğim, siz de benirc bakıslarımda, gönlümün bütün duygula < rını okuvacaksınız.. Sizi sevdim.. Sevi « yorum.. Ve daima sevecesim!.. Bu sevgim, bir hevesten ibaret de • ğildir. Onun, bu ana kadar bomboş duran gönlüme sine sine yerlesmiş, orada köklesmis olduğuna itimad ediniz. Sizi ilk gördüğüm gün, daha sesini işitme den, sizi daima görmek arzusunu duv « mustum. Bana yabancı gelmediniz. Sızi, Hılmeden. görmeden, ruhumda tasımıs olduğuma kanaatim vardır. Ve şimdi, size, sizi sevdiğimi yazmış olmak ta bana zaîd <îibi geliyor. Öyle sanıyorum ki, ben ba •tirafı size, daha cok evvelden, ezele yaklaşan bir zamanda esasen vanmıştım.' (Arkan car)