11 Nisan 1935 Camhariyet '• Çocuk masalları FAYDAL1 BTLGÎLER Acaba doğru mu? Avustralya adasının merkezi olan Sidney şehrinde çıkan gazeteler şu vak'ayı yazıyorlar: Umberto Kropst isminde bir silâhcınm bir köpeği varmış. Bu köpek onulmaz bir hastalığa tutulmuş. Adam hem kendisi bu hastahklı hayvandan kurtulmak, hem de köpeğin beyhude yere zahmet çekmesine meydan ver • memek için onu öldürmek iste • miş. Buraya kadar herşey tabiî gidiyor. Fakat işin bundan sonrası garip... Umberto köpeği açık arazideki ağaçlardan birine bağlamış, sırtına da üç kiloluk dinamit yerleştirmiş. Fitilin u • cunu yaktıktan sonra o çevreden uzaklaşmaya başlamış. Lâkin bir kaç dakika sonra arkasına baktığı zaman bir de ne görsün; köpek tutuşmuş fitil ve üç kilo dinamitle beraber onu takib et YTAN Bîr adamın üç oğlu vardı. Bü yükleri ne ka • dar aptal ve bu • dala iseler kalb • leri de o kadaı fena idi. En kü çüklerinin zekâsı ince, yiireği te • mizdi. Daima kurnazca davrandı ğı için kendisine « Şeytançekici » adını takmışlar dı. Bir gün, üçü birlikte kendile rine bîrer iş bulup para kazanmak için yola çık • tılar. Az gittiler, uz fcittiler, koskocaman bJr sarayıeı önilnde ağızları açık durakaldılar. En büyükleri başmı sallıyarak: Her halde, dedi, bu «ara yın içinde yaçamak çok hoş birsey olecak!.. Ortanca gözleri açılarak: Bunun sahibi cimri bir adam olmasa gerek.. Çünkü buraya yüklerle para sarfetmiş! Diye tnırıldandı. En küçük ise: Bu kadar parayı bulduğuna gere, dedi, çok akılh ve kurnaz bir adamdır her halde.. Uçü birden içeıri girdiler. Sara • yın sahibi zenginin huzuruna çık • tıler. Zengin: Evlâdlar ne istiyorsunuz ? Diye sordu. Büyük kardeş: Bu güzel sarayda kalıp ıîze hizmet etmek isterim! dedi. Ortanca: Ben d e ayni fikirdeyimj» I" Diye ilâve etti. Küçük: Siz benim hakkımda ne mö» nasib görüyorsanız onu kabul et mek niyetindeyim! Cevabım verdi. Zengin adam kâhyasına iki bü yük kardeşi göstererek: Su iki delikanlıyı, dedi, ahır dairesine götürsünler.. Orada se • yislik edecekler.. Küçüğe gelince ona güzel bir kat elbise verin ve sanki benim evlâdımmış gibi ba • km!.. İki kardeş lâyık görüldükleri mevkiin kendi sözlerî neticesi ol duğunu anlamak istemiyerek o andan itibaren küçüğe düşman oldular. Bir yolunu bulup onu zengin adamın gözünden düşürmeğe ka • rar verdiler. O memlekette Tartakot ismin • de meshur bir haydud vardı. Tabiî zengin adamla hiç te arası iyi de • ğildi. Fırsat buldukça onun tnalını çalmak, canını çıkarm'ak için binbir hile, dolap kurmaktan geri dur • mazdi. tki kardeş bir gün zengin adam bahçede gezerken yanına yaklaştılar: Biliyor musumız, dediler, en güzel atınız dün gece kayboldu! Bunu çalan da Tartakotla birlik olan kardeşimizdir! Zengin adam kızdı, köpürdü, hemen Şeytançekicini yanına çağırdı: Çabuk, dedi, şimdi atı geri getireceksin.. Yoksa kendini ölmüş bü! Hangi atı efendkn.. Tartakotla birlik olup ahırımdan aşırdığın atı. Kardeşlecin ba • na herşeyi olduğu gibi anlattılar. Şeytançekici nasıl bir tuzağa düşmüş olduğunu tabiî derhal kavra • dı. Efendisine itiraz etse bu işin yalan olduğunu bir türlü ispat ede miyecekti. Çünkü atın Tartakota onlar tarafından gönderildiğini nasıl meydana çıkaracaktı? Hemen hazırlandı. Silâhlannı kuşandı. Yola çıktı. Tartakotun elin • den at kurtarmak kolay mı? Ay • larca süren bir mücadeleden sonra kurnazca bir hareketle hayvanı haydudun çadırının kenarından ormana doğru çekti. Üzerine atlayınca soluğu sarayda aldı. İki kardeşle beraber bütün sa • ray halkı, hatta efendisi de Şey tançekicicıin bu isi nasıl yaptığına saştılar. Fakat büyük kardesleri ona ikinci bir tuzak kurmak için hazırlanmağa koyuldular. Bir gün zengin adam merdiven • den inerken yanına yaklaştılar: Haberiniz var mı, dediler, sabaha karşı kızıtuzı Tartakot kaçır MCMLCKETLCRN ÇOCUKLAR. (merakh ^eyler Hayvanlar nasıl konuşurlar? Biliyorsunuz ki »es dediğimiz şey havanın titremesinin kulak Ianmız içindeki zar üzerinde yaptığı akislerden ibarettir. Bu titremenin çok hızh veya ağır oluşuna göre sesleri çok veya az işitiriz. Bazı titremeler o kadar hızlıdır ki kulaklarımızın zarla n olanlardan mütehassis olmağa zaman bulamaz ve biz bu sesleri işidemeyiz. Almanyada Yena şehri Üni versitesi muallimlerinden bir â Iim firenklerin Ultrason dedik leri bu çok hızh titremeden hu sule gelen sesleri hususî bir al<»t vasıtasile işitebilmekliğimizin çaresini bulmus. Bu çeşid sesleri bazı küçük hayranlar çıkarıyorlarmış. Siyrh ve kırmızı kanncalar aralannda bizim isitmediğimiz bu Ultra son cinsinden bazı seslerle ko 'Rumen çocuk edebiyatından* dı. Ona yol gösteren de kardesi mizdir. Zengin adam hem kederinden hem de hiddetinden küplere bindi. Kızı kaybolsun, hem de buna ev • lâdı gibi sevdiği, kendisine binbir iyilik ettiği Şeytançekici sebeb ol • sun. Hemen delikanlıyı yanına ça • ğırttı: Sen artık çok oluyorsun, dedi, atı haydi ne ise, buldun getirdin. Ya kızım sen gidip kurtarınciya kadar ölürse.. Bu ne hainlik, ne rezalet! ! Aman efendim kızınıza ne olmus ? Ne olacak, Tartokotla birlik olup atıtn gibi onu da kaçırmışsm. Şimdi gidip bulacaksın. Sağ salim getirmediğin halde boynunu ko • parttıracağım. Şeytançekici işin nereden geldiğini tabiî gene anlamakta gecik • medi. Kızı kaçırtan kardesleri onu kabahatli göstermislerdi. At meslesi gibi bunun da hakikatini ispatsız, delilsiz meydana koy» mak mümkün olamiyacaktı. Onun îçin tekrar hazırlamp, silâhlannı kusanıp yola düzüldü. Bir iki ay uğrastıktan sonra bir yolunu yön demini bulup kızı kurtardı. Fakat is bununla bitmedi. Her hafta, her ay bir iş çıkıyor, bütün kabahatler Şeytançekicinin üstüne atılıyordu. O zaman delikanh: Efendim, dedi, ben kendim! ancak bir suretle temize çıkarabi • Ieceğim. O da su Tartakot denilen haydudun kendisinî getirip size teslim etmekle.. Çünkü hâlâ zihninizde benim onunla ortak olduğuma dair bir süphe var... Zenzinin gözleri parladı: Eğer, dedi, su işi yapabilir sen, sana kızımı verir, kendime da* mad yaparım. Atı da düğün hedi yesi yaparım.. Zaten bir tanecik evlâdım var.. Ben öldükten sonra da bütün servetim senin olur. Bu sefer Şeytançekici silâh filân almadı. Dört atlı bir yük arabası ko'turdu. Süd gibi bevaz sakallı bir ihtiyar kıyafetine girip Tartakotun kararsrâhı civannda dola«maya basladı. Nihavet bir gün Tartakota «rasladı. Haydud: Buralarda ne geziyorsun ihtiyar, diye sordu. Ah efendim bir plânım var ama, bilmem ki siz ne diveceksi • niz.. O büyük sarayın sahibi zenginin evindeki SevtanceMcini Wlivor sunuz.. Isinizi bozan hep odur. Kızı, atı ve diğer seyleri gelip elinizden alan heo o külhanidir. Onu tutub size getirmek istivorum.. Ha.. Güzel bir fikir.. Bakm arabadaki su fıçıyı o nun icin hazırladım. Ya.. Fakat o, güçlü kuvvetli Iânet bîr heriftir. Acaba fıçıyı kırar çı kar mı diye şüpheleniyorum. Siz de güçte kuvvette ondan geri kalmazsmız.. Fıçmın içine bir girseniz de tecrübe etsek.. Nasıl olur.. Böyle sey.. ı Vallahi siz bilirsiniz... Zengini elde etmek, socv a sayı siz paralara konmak bırsı haydu • dun gözlerini bürüdüğü, aklını karmakarışık ettiği için bunun bir hile olduğunun fackma varmadı. Fıçı ya girdi. Şeytançekici kapağı üzerine bir güzel mıhladıktan sonra çalakamçı yola düzüldü. Zengin hiç aklına gelmedik bir şekilde haydudun eline geçtiğini gorünce artık servetini ve gelece ğini kurtarnua bir adamın sevin miyor mu? Meğer fitilin atesi ipi yakmıs. Köpek te serbest kalmış. Tabana kuvvet adam kaçar, köpek koşar, eğer önüne koskoca bir nehir gelmejseymiş, köpekle beraber Umberto da öbür dün • yaya gidiyormuf.. Adam can korkusfle nehire dalmış, köpek te beraber... Fitil sönmüş, ikisi birden nehirin ö • bür tarafına geçmişler. Hasta hayvan gene Umbertonun basına kalmış. Adam, bu köoekten kurtulmanın çaresini hâlâ düşünüp duruyormuş. Umbertonun köpeğinden kur • tulmak için baş vurduğu usül o kadar tuhaf ve saçma ki, insan: Bu vak'a acaba doğru mu? Sualini kendi kendine sor duktan sonra zihnine ikinci bir sual geliyor: Umberto acaba deü mi, yoksa çok mu akılh!.. Küçük Amerikalt stnema artisti Sptmki nerelere çıkmış... Güzel sinema yıldızlart bile kendisine şaşkmlık ve kıskançlıkla baktyorlar Bilmeceyi çözenler nuşuyorlarmış. Anlar arası nd a da bu nevi mükâleme usulü cari imiş. Alman profesorünün bal petekleri ve karınca yuvaları yan larında yaptığı tetkikat bu na zariyenin doğru blduğunu isbat ediyormuş. Kim bilir, belki ba lıklar ve sair havvanlar da ars larında böyle konuşuyorlardır. Belki bir gün gelecek. onların ne konuştuklarını da anhyacaç'Z. Nisan buîmacası Çocuk portrelerî Bilmeceyi doğru çozenlerden bize fo toğraf gönderenlerin resünlerini bas maya devam edlyoruz. Burada resml çılc mak mutlafca hediye kazanmış olmaya delâlet etmez. Mukâfat kazananlann isimleri her ayki büyuk llstede ueşrclu nur. Soldan sağa: 1 Beşiktaş Köyiçl Çelebi sokak No. 13 A. Serop. 2 Kabataş lıssı No 1231 Medeni Soner. 3 Maçka K&ğıdhane caddesı No. 128 Nadir Ucer. 4 Beşiktaş Serencebey No. 67 Perı han Sökmen 5 Beyoghı 21 lnci llkmekteb 28 Şukriye. 6 Bandınna 2 nd llkm«kteb 301 Muazzez Guvenlr. 7 17 ncl ilkmekteb 510 Fahriye. 8 Kumkapı Telllodalar sokağı Na 48 Kevork Dolmayan. 9 Bergama Dr Mehmed AUnln kızı Gunduz. 10 Samatya civannda Davudpaşa caddesi Hamam sokağı No. 4 Ahmed 11 Kuçukpazar Hacıkadın Bostan sokağı No 7 Mustafa Yılmaz 12 Kutahya hsesi No. 153 Ozbek. 1 ! > Yazısız Hikâye Upartada avukat Emrullah ÜU taytn oğlu özdemir Ultay cile Şeytançekicine ne vadetmiş se onların hepsini yaptı. Kırk gün kırk gece mükemmel bir düğün den sonrş. damad olup ta sarayın idaresini ele alınca delikanh kardesIecini ça ğırth: Bakın, dedi, sizin bana ettiğiniz bütün fenahklara karsılık ben size gene bir kötülük etmek iste miyorum. Eğer uslu oturacaksanız yanımda kalın.. Oturmıyacaksanız, buradan kalkm gidin. Yoksa gene eskisi gibi dolablar çevirmeğe basvurduğunuz gün sizi de Tartakotun yatmakta oldugu zindaım attınrım. İki büyük kardes uslu oturacak Iarına sqz verdiler. Bütün aile er • kânı uzun zaman mes'ud yasadılar. Dağda bir faeia Soldan sağa doğru: 1 Çalışkan. 2 Başında Gazj kelimesi bulunan bir vilâyetimiz. 3 Güzel kokulu su. 4 Vapurlarda yolcuların işine bakan adam. 5 ö z türkçe sıhhat. 6 Memleketimizin taksim olunduğu mülkiye teşkilâtımn en büyüğü. 7 Üzerine oturulacak şey. Bu kelimeleri yerlerine yer Ieştirdikten sonra birinci sıra yukandan aşağı okunduğu vakit memleketin birçok yerlerinde genclik için çalışan ve gençliği kucağında tophyan müessesenin ismi meydana ç*ksın. Bu bulmacayı doğru çozenlerden birinciye beş lira, ikinciye bir pergel takımı, üçüncüye Beyoğlunda Galatasarayda Foto E temde resim çıkartmak hakkı takdim olunacak, diğer yüz kişiye muhtelif hediyeler verilecek • tir. Bulmacayı doğru çözenlerdeı bize fotoğraf gönderenlerin re • simleri de gazeteye basılır. Korşıhklar gazetede çıkan cetvelin üzerine yazılarak nisanın son gününe kadar «Cumhuriyet Çocuk sahifesi» adresine yollanmalıdır. Geç kalanlar ve bu şartlara riayet etmiyenler mük&fat ka zanamazlar.