î5Teşrînievvell934 555 Cumhariyet Güreşçilerimîzin Zabitlerimîzin muvaffakiyeti ınemaların yeni programiarı Yavaş yavaş mevsimin hararetli devresîne giriyoruz, hafta görceğimiz kordelâların ekserisi kuvvetlidir bu Viyanada yapılan ath müsabakalarda birinci müîâzim Cavat Bey de birinci oldu ve Türk Pehlivanlarımız 7 sıkletin bayrağını zafer direğine çektirdi hepsînde de galip geldiler Vıyana (Hu (Birinci aahifeden mabait) bukmdular. Uçüncü Balkan güres şfcmpiyonasını, Halk Fnkası umumî kâtibi Recep Bey namına Cevdet Kerim Bey güzel bir nutukla açtı ve sporculan selâmladı. Bundan sonra Balkan marsı ve her milletin mîllî marşlan çalındı ve gü reşçiler halka takdim edildi. Federasyon reisi Ahmet Bey, her kafile reisine ipekli bayraklar hediye etmisti. Sporcular, olimpiyat yemini yaptılar ve müsabakalara filiz sikletten itibaren başlandı. Bu sene bütün takımlar tam kad • rolarile geldiklerioden müsabakalar çok hararetli oldu. Müsabakaların tafsilâtı sudur: llk müsabaka filiz siklette Bulgar Boris Musalofla Yugoslav Sineberger arasında yapıldı. Yugoslav, Bulgarı beeinci dakikada alta aldı, fakat Musalof çabuk kalktı. Maamafih Yugoslav 6,36 dakikada kafa kolla Bulgarı yendi. Ikinri müsabaka gene filiz siklette Hüseyin «Türk» le Biris «Yunan» arasında yapıldı. Hüseyin ilk dakikada bir e! ense ıle Yun&nlı minder dışına attı ve biraz sonra kafa kolla minder dısuaa yıktı. Yerden salto ile gene minder dışına a'b. Yunanlı üçüncü bir saltodan kurtularak ayağa kalktı. Bir müddet sonra Hüseyin alta düstü. llk on dakika bu suretle bitti. İkinci on dakikaya ayakta başlandı. Hüseyin yavaş yavaş hâkim güreşmeğe başladı. Yunanlıyı birkaç defa minder kenanna attı. 20 dakika bilânetice bitti. Hakem heyeti ittifakla Hüseyini sayı hesabiie galip flân etti. Üçüncü müsabaka 61 küoda Yasar «Türk» le Tot «Yugoslav» arasında yapıldı. Yasar şiddetli bir hamle ile müsabakaya başladı. Yugoslav da iyi güreşçi olduğundan müsabaka hararetle devam ediyordu. tlk on dakika bitti. tkinci on dakikada Yasar kur'a ile alta düştü. Yugoslavh oyun tat • bik etmek istiyor, fakat movaffak olamıyordu. tkinci üç dakikada Yugoslav alta düştü. Yasar seri bir hamlede müsabakaya girişti. lki defa nasmmı minder dışma attı. Fakat Yugoslav bu sJn karşıstnda hflelere müracaat ederek ayak kuüanmağa başlad. Orta hakemliğini yapan Saip Bey Yugoslavyalı güreşçi • n>n bu hilelermi göremiyor, etraftan vaki olan ihtarlara da kulak asmıyordu. Bu üç dakika zarfmda Yasar çok gü zel güreşerek puvan kazandı. Son dort dakika ayakta cereyan etti. Yaşar, hasmmdan fazla puvan aldı ve hakem heyeti ittifkla Yaşan galip uan etti. Dördüncü müsabaka 61 kiloda Sa • lit «Yunan» Oe Saraftm «Bulgar» arasında yapıldı. Salit, hasmtm 43 saniyede güzel bîr tuşla yendi. Beşmci müsabaka 66 kiloda Pangofulos «Yunan» Oe Deluca «Yugoslav» arasında yapıldı. Müsabaka çok sert başladı. Bir müddet sonra Yunanlı alta düstiî. Fakat biraz sonra kalktı. Yu go.J»ıvyalı güreşçi çok güzel güreşiyor, seri hamlelerle rakrbini mütemadiyen erryordu. 20 dakikalık mücadele müsbet bir netice vermeden bitti ve hakem Keyeti Yugoslavı sayı hesabile galip üân «tti. Altmcı müsabaka 66 küoda Saim «Türk» i'e Spasof «Bulgar» arasında yapıldı. Bulgar komik jestlerle müsabakaya başladı. Herkes gülüyordu. Saim de bu işe hayret etmişb*. Fakat Saim birinci dakikada bir kafakolla Bulgan yere atb ve bir mengene gibi boynunu sıkarak yere serdL Saim b« galibiyeti bir dak>ka dort saniyede kazanmıştı. Yedmci müsabaka 72 kiloda Zaharyadis «Yunan» ile Kaef «Bulgar» arasında yapıldı. Zaharyadis, Bulgan yere atb, hatta tuş bile oluyordu. Fakat Bulgar bin müşkülâtla kendini kurtardı. Maamafih Yunanlı, Bulgari fena halde yakalamıştı, bir müddet yorduktan sonra sırtını yere gebYmek suretile mağlup etti. Sekizinci müsabaka 72 kiloda Ankaralı Hüseyin «Türk» ile Sarmiç «Yugoslav» arastnda yapıldı. AnkaraJı Hüseyin ilk defa beynehnilel müsabakaya giriyordu. Müsabaka sakin bir hava içinde başladı, fakat gittikçe hararetleniyordu. Hüseyin çok kuvvetli olduğundan, Yugoslav da fennî güreşb'ğinden iki taraf ta birîbirine oyun yapamıyordu. Hüseyin, rakibüe çarpışb, kaşı • nm üstünden yaralandı. Yjarast sard dün geceki zaferi Kadın asla unutmaz *Melek* te 1929 senesi Amerikadaki büyük malî ve ikbsadî çöküntü ve borsa buhranı esnasında birçok milyonerler gibi Jim Emerson da iflâ» mevküne düşüyor. Parlak ve muhteşem bir hayat geçiren Emerson Nevyorkun en kibar bir semtinde bulunan ikametgâhına geldiği zaman zevcesi büyiık bir resmi kabul tertip etmistir. Davetlilerden birçoğu borsada cereyan eden facialardan biha berdir. Emerson hususî dairesine çekiliyor, çekmecesinin gözünde bulunan tabancasını almak iizere iken bürosunun üstünde duran bir küçük paket nazarı dikkatini celbediyor. Bunlar onun şabsî adresine gönderilmiş ve zarfı üzerinde «Mahrem ve hususidir» kaydi konul • muf bir tomar mektuptur. Paketi açıyor. Içinden bir hatıra defteri çıkryor, bu hatıra defteri Mary Lane imzasını taşımaktadır. Emerson büsbütiin meraka düşüyor ve içinde bulunduğu nazik vaziyeti unutarak bu hatıralan okumağa başhyor. Bu hatıra defterinin hulâsa$ı şudur: Mary Lane bir senedenberi roasura bir aşkla sevdiği Emersonla btr balo da tanışıyor ve ona ramoluyor. Ilelebet devam edeceğini ve bir izdivaçla neticeleneceğini zannettiği bu aşk devam etroiyor. Çünkü bir gün sonra Emerson Fransız cephesine gönderiliyor. Genç kadın gebe kalıyor, aflesi onu reddediyor. Nevyorkta yaşıyan halasmın yanına gitmeğe mecbur oluyor. Şimdi dünyaya gelen küçük Jimmysini geçindirmek için çahşmakta ve sevgilisinin davetini beklemektedir. Emerson harpten dönüyor ve kendisini karuhyan yiizlerce dost arasuıda Marryyi tanumyor. Büyük bir sukutu hayale uğrıyan genç kadın bütün Iravvetini oğlunu büyütmeğe ve haya tmı kurtamağa hasrediyor. Bir Noel gecesi yalruz olarak bu lundugu bir eğlence yerinde Emersonla karşılaşıyor ve mazilerini hatırlamak • sızm geceys onunla geçiriyor. Işte bu hatıra defterinde bütün bu hayab h'ilâia eden Mary vefasız sevgilisine vazifesini halırlatıyor ve diyor ki: «Bu satırlan okuduğun zaman ben bu dünyada bulunmıyacağım, fakat oğlun var, ona koş!» Bir Noel gecesini beraber geçirdiği güzel kadınm kim ohlcgunu. ve ondaki yük»ek ruhu anhyan L.nerson metresini ve vefasız zevcesinı bırakıyor, oğluna gidiyor. . Bu macera Alman muharrirlerinden Stefan Zwigin «Meçhul bir kadına mektupiar» namuıdaki eserinin mev zuuna çok benziyor. Kadının gösterdiği feragat fazla Amerikanvari olmak ve taroamen «Hayatım sana feda» daki vaziyeti andırmakla beraber bu filimde garip bir Alman mistisizmi de hâkimdir ve vukuat öteki kordelâdakinden daha çok hayata yakındır. Mümessillerin yüzleri aşkın kuvvetli teessürlerini yaratırken büyük bir asalet iktisap ediyor. Gerek John Boles, gerekse Margaret Sullavan beyazperdede de meharetin hayli san'atkârlık göstermekten ziyade tabiî olmakta bulunduğunu pek güzel anlamıslardır. FUmi oynamaktan ziyade yaşıyorlar. yor. Monocane eşyanm renklerini izale, fakat temas ettiği herşeyi tahrip etmektedir. Damarlarına zerkedildiği insana müthiş bir kuvvet veriyor, fakat ayni zamanda çddırtıyor. Griffin tecrübeyi kendi üzerinde yapıyor, göriinmez oluyor. Fakat görii • nür hale avdet etmek için aradığı panzehiri bulamıyor. Çılgin bir hale gel • miştir. Bütün emeli raiıat ve sakin bir yer bulup orada tetkiklerine devam etmek ve panzehiri bulmakhr. Fakat buna muvaffak olamadan öldürülüyor. ı Mevzudan pek güzel anlaşıldığına göre «Görünmiyen Adam» bir macera filmidir. Heyecanlı olması için pek çok sinema hilelerine müracaat edilmiş, tekniğe kuvvet verilmiştir. Solda: Marie Bell «Prensestn çılgınlıkları» nda. Sağda John Boles ve Marguerite Sullavan «Kadın asla unutmaz!» da, yuvarlak:. mGörünmiyen Adam» filmunden fir sahne ra mağazası sahibi vazifesini kendisine mahsus güldürücü tavır ve hareketlerle yapıyor. Kaçak <Turk* te Prensesin çılgtnltklart Jimmy Dolan bir boks şampiyonudur. *Sumer> de Sarhoslukla bir gazeteciyi öldüriiyor. Andre genç ve mahçup bir âlimdir. Fakat antrenörü üstünde ne var ne Mükellef bir şato sahibidir. Prenses treyoksa alıp kaçarken bir otomobil ka • nenin yanında kütüphane muhafızlığı ezasına uğruyor. Herkes orada bulunan diyor. Prenses suh ve şakrak bir ka • esyadan Jimrrvnin öldüğünü zannedidındır. Andrenin hoşuna gidiyor, fa yorlar. kat zavallı delikanh ne ümit edebilir? Jimmy baska bir hüviyet altında yaOnun içjn £>iup gitroeği, ocada istırap «fftrken sevdigi loraı ailesine yardıra eo*eçekmeğe tercih ediyor. biknek yüzünden hüviyetini meydana Pxen*w te kiitüpha'ne mujıafızınun çıkarmak Ve hapse hkılmak üzera 9MW bu temayüllerine yabancı değildir. Anbir zabıta memurunun gencin bu âli dreyi kaçmaktan men, yanında kal • cenaplığını takdir etmesi yüzünden kurmağa icbar ediyor. tuluyor. Arhk Andrenin yegâne emeli sev • Bu filimde spor hayatına ait bazı diği kaduıa vücutçe ve yüzce benzer, vaziyetler iyi tasvir edilmiş, ask, mu • içtimaî seviyesi ve serveti kendisinin • habbet ve merhamet hislerile adalet kine yakın bir kız bulabilmektir. mefhumu hakkında seyircilerin zihninde trene, Andrenin bu fikrini anladığı muhtelif fikirler uyandınlmak isteniliçin kafasını yora yora nihayet bir hal miştir. Başrolü Douglasın oğlu oyna • çaresi buluyor. Andre yakın şehirlerden maktadır. birine bazı şeyler satm almak için giUnutulmuş senfoni diyor, orada tıpkı Irenenin esi bir genç <Saray> da kıza rasgeliyor. Bu kız bir kundura mağazasında satıcıdır. İste tam kendisine Vaktile Al Jolsonun «Onu şarkile münasip bir zevce.. söyle!» diye bir filtni vardı. Bunun da Lâkin satoya döndüğü zaman bakıyor ki, kızın parmağında gördüğü yii • züğün ayni Prensesin parmağında. Irene bu vaziyet karşısında kendisine çok benziyen bir kızkardeşi olduğundan bahsediyor. Andre gidip satıcı kıza evlenmeği teklif ediyor. Satıcı kız, kardeşinin muvafakati olmadan böyle bir karar veremiyeceğini söylüyor. Tabiî netice rnalum, satıcı kız da Prensesten başka biri değil.. Görülüyor ki mevzu tam bir operet macerasıdır. Marie Bell Prenses rolünde çok cazip ve nazlıdır. Albert Pre • jan her zamanki gibi sade, tabiî bir oyun oynuyor. Armand Bernard da kunduing'lizcc ismi «Say it With Music» «Onu musikile söyle!» dir. Tam tipik bir A merikan kordelâsıdır. Meşhur Jack Payne cazbandının havalarile çerçevelenmiştir. Harpten dönen maruf bir musikişinas aldığı yara neticesi kısnven hafızasını kaybetmistir. Artık besteler yapamıya cağını zannetmektedir. Fakat arkadaşlarından birinin tesirile hafızasını toplar. Ruhunda kendisine tekrar itimat başgösterir. Çalışmağa başlar. Görüyorsunuz ki senaryo çok basit tir. Fakat maksat halka yukanda da söylediğimiz gibi Jack Payne cazbant takumnın havalannı dinletmektir. susî) Viya • n&dalci beynel milel ath mania müsabakaları 30 eylulde başla miştir. Müsabakalara Türkiye, Fransa, Holan da, Macaristan, Çekoslovakya, Italya ve Avus • turya olmak iizere yedi millet iştirak etmiştB<. Müsabıklann yüzde sekseni za bitlerden iba ret olup siviller Viyanadaki müsabakalarda birinci otan ve Avusturya, ItalCavat Bey bir mania atlarken ya ve Macaristan . dan kadın biniciler de vardır. Yedi ederek birinciliği aldı. Bu suretle zamillete mensup olan binicilerin ye • fer direğine Türk bayrağı çekildi. kunu 88 d'ir. Şanlı bayrağunız tam 18 dakika Müsabakala ın en heyecanhsı i. binlerce kişinin onünde gururla dalkinci günü cereyan etmiştir. Bu mügalandı. Müsabakanın sonlarına sabaka 16 maniayı havi 800 metco doğıru Holandalı bir binici birkaç sanıye farkile parkuru şimdiye kadar uzunluğunda bir parkurdan ibaretkoşanlardan daha iyi bitirdi ve biti. Bir metro otuz satimetro yüksekrinciliği aldı. Bu suretle çok parlak liğindeki bu maniaları atlarken en bir galibiyeti birkaç saniye farkla az mania deviı en ve bu müsabakaHolandalıya devretmiş olduk. ya en az zamanda bitiren birinci olacaktı. Bu müsabakaya Türk ekiMüsabakalar gece karanhğına kabine ait on bir attan dördü (yüz • dar devam etti. Birincilik Holanda b&şı Cevat Beyin iki atile birinci lılarda kaldı. Diğer neticeler henüz müîâzim Cevat ve müîâzim Sadettin tasnif edilmedise de zabitlerimiz çok Beylerin birer atı) iştirak etti. iyi not aldılar. Müsabaka çok heyecanlı başladı. Hakikî neticeler hakem heyetlnio Müsabıklar sahaya birer birer çıkararile anlaşılacaktır. karak hataları kaydolunuyor ve Nihayet üç dört senedenberi ha parkuru nekadar zamanda tamamzırlanmış olan Türk süvari ekibinin ladıkları krocıometrolarla tespit e ve hayvanlarınin böyle 15 • 20 senediliyo.du. Müsabakanın bidayetinde denberi birçok beynelmilel müsa • birincilik Fransızlarda idi. Birincibakalarda bulunmuş usta ve tecrübeli biniciler ve çok mükemmel hay lik kimde ise o milletin bayrağı zavanlarla boy ölçüşmesi ve birçok fer direğine çekiliyordu. milletlerin süvarilerinden daha üsBir müddet sonra Çek bayrağı tün çıkması burada hayret ve takFransız bayrağuun yerine geçti. dirle karşılandı. Viyana askerî meMüsbakanın ortalarına doğru Türk hafili, zabitleırimizin binicilik kudekibinden müîâzim Cevat Bey çok retlerini ve atlarımızm terbiyesini güzel bir stille koşarak bütün ma takdirle yadetmektedirler. Müsa niaları hatasiz atladı ve o ane ka • bakalar daha dört gün devam ededar koşan Fransız ve Çek binicile • cektir. rinden daha süratle parkuru ikmal dıktan sonra müsabakaya tekrar baş • landı. Hüseyin 11 dakika 21 inci saniyede kuvvetli hasmının strtun yere getirdi ve galip geldi. Doknzuncu müsabaka 79 kiloda Nur! «Türk» ile Janes «Yugoslav» arasında yapıldı. Müsabakaya ayakta ve iki tarafm da hamlelerile yavaş bir cereyan takîp ettikten sonra şiddetlenmeğe başladı. fik on dakika berabere bir vazi yetle bitti. İkinci on dakikaya Yugoslav altta olduğu halde başlandı. Nuri iki üç oyun tatbik etti. Bunlardan birinde Yugoslav mükemmel bir koprü ile kurtuldu. Üç dakika Nuri alta düştü. Janes, Nuriye oyun tatibik etmeğe muvaffak olamı • yor, Nuri her oyundan kurtularak aya ğa kaHcıyordu. Neticede hakem heyeti ittifakla Nuriyi sayı hesabile gaEp ilân etti. Onuncu müsabaka 79 kiloda Za mot «Yunan» ile Kostantmof «Bulgar» arasmda oldu. tlk on dakika neb'cesiz geçti. İkinci on dakikaya gene ayakta başlandı ve bu devrede de birşey yapılamadı, hakem heyeti Zamohı $ayı hesabile galip ilân etti. On birinci müsabaka 87 kiloda Pireşer «Yugoslav» fle, Gorgiyef «Bulgar» arasmda yapıldı. Yugoslav, Bulgara nazaran çok iyi îdi. Kafa kolla hasmını iki defa yere atb. Maamafih Bulgar da kuvvetli olduğundan dayanıyordu. Nihayet 20 dakika bilâneb'ce bitti ve ha kem heyeti ekseriyetle Bulgan galio ilân etti. Bu, Bulgar takımınm ilk galibiyeti idi. On ikinci müsabaka 87 küoda Mustafa «Türk» ile Siratudakis «Yunan» arasmda yapıldı. Mustafa kendinden emin bir vaziyetle sahneye çıkh ve 27 saniyede Yunanlmın sırtmı yere getir • mek suretile bir galîbiyet rökoru kırdı On üçüncü müsabaka ağır siklette Nagi «Yugoslav» la Dhnitrof «Bul gar» arasında yapıldı. Bulgar, Yugoslava nazaran çok acemi idi. Nagi 4,48 dakikada Bulgann sırtını yere getirdi. On dördüncü müsabaka ağır siklette Mehmet «Türk» le Lalas «Yunan» arasmda yapıldı. Yunanlmın salmeye çıkarken rengi atmı;tı. Mütemadiyen minder dışına kaçıyor, Mehmedin kollan arasına düsmekten çekiniyordu. Mehmet, Yunanlıyı yakalayım derken hatalı bir hareketle arka üstü düstü, az daha kendi kendine ntağlup ola cakb. Fakat kendini çabuk topladı ve Yunanlıyı albna alarak 3,53 dakikada yendi. Müsabakalara bu gece saat dokuzda devam edilecektir. tran . Efganistan hudut ihtilâfı (Birinci aahifeden mabait) rot ek«pr**il* İran» Knr^lr»» »hnistir. Heyet Haydarpaşa gannda bir askerî kıt'a tarafmdan selâmlanmış, Vali vm Belediye Reisi Muhittin Beyle şehri mizde bulunan İran murahhaslan ve c» neral konsolosu tarahndan uğurUuimışbr. Heyete Fahrettin Paşadan maada miralay Ziya Bey, Hariciye Vekâleti da ire müdürlerinden Kemal ve tdris Sabih Beylerle iki emir zabiti, iki topoğ • rafya zabiti, bir doktor vardır. Heyetimiz 6 teşrinievvel akşarra Elâzize varacak, bir gün burada kaldıktan sonra aym yedisinde Elâzizden otomobillerle tran hududuna hareket ede cek, 12 teşrinievvel günü de İran hu • duduna dahil olacaktır. Burada heye • timizi, bir tran askeri heyeti karşılıyacak, aym 13 iincü günü Tebriz, 15 inci günü de Tahrana muvasalat edüecek» tir. Askerî heyetimiz Tahranda aym 19 una kadar istirahat ettikten sonra Efganistan hududuna hareket edecek ve oradan da Kâbile gidecektir. Heyet burada Efgan Kralı Mehmet Zahir Hat Hazretleri tarafmdan kabul edilecek, bunu müteakıp hudut ihtilâfmı bir kere de Efgan noktai nazanna göre dinledikten sonra tekrar tran Efgan hududuna avdet ederek orada ihtilâflı olan Merkadı Süleyman mevkiinde tetkikabnı yapcak ve kararmı verecektir. Askerî heyetimizin bu seyahati takriben üç ay sürecek, program değiş • mezse Hindistan yolile avdet edilecektir. Fahrettin Paşa harekeb'nden evvel kendisile görüşen bir muharririmize şunlan söylemistir: « tranla Efganistan arasında senelerdenberi mevcut küçük bir hudut ihtilâfı vardır ki bunun halli için hakem. Iik yapmamız devletimizden istenmiştir. Huduttan Tahrana ve oradan Kâ • bile gideceğiz. Bu ism halline ait vazifemi iki kardes devletin samimiyetine güvenerk hüsnü suretle ifa edeceğimi ümit ediyorum.» .'EŞEKKÜR Refikam Sabriyenin hayabndan ümidimizi keserek elemler içerisinde boğulurken imdadımıza yetisip barsaklann da son derece ehemmiyetli bir «tübsr külöz» ame'iyatmı muvaffakiyetle ba sararak hayahnı kurtaran ve tedavisin • de de fevkalâde ihtimam ve sefkat gösteren Tıp fakültesi doçentlerinden gü • zide operatör Kâzım tsmail Beyefendi ye ve yardımcılan kıymetli doktor Medeni, Sevkî, Adnan, Şhıasi Beylerle Bedia Hanıma alenen teşekkür eylerim. HasanMedt Görünmiyen adam «/pefc» te Jack Griffin, genç ve çok müsteit bir doktor. Ustadı meşhur profesör dok tor Cranlynin kızı Frolayi sevmekte dir. Sevgflisi Florayi mes'ut etmek ve onu servete gargetmek için geceli gündiizlü ilmî tetkiklerle meşgul olmakta dır. Doktor Griffin damarlanna sınnga ettiği kimyevî bir terkip sayesinde gö • rünmez oluyor. Bu Monocane ismi ve • rilen müthif bir zehirden istihsal edili «Kaçak» filminden bir sahne