'Cumhurîyti/ 8 EylÛl 1934 Kfayzer Vilhelm Görünür kaza! Haliçte iki vapurun pervanesi kırılmış Haliç şirketi, gündengüne dol • makta olduğu senelerdenberi söy • lenen ve yazılan Haliç hakkında, Deniz ticaret müdürlüğüne müra • caatte bulunmus, keyfiyet İktısat Vekâletine yazılmıştı. Aldığımız tnalumat, Haliç şirketinin bu se ferki müracaatinin şu şekilde olduğunu göstermiştir: Son zamanlarda, Defterdar is • kelesi yolunda şirketin iki g'inisinin pervanesi kınlmıştır. Pervane sığlık içinde batağı kazıyarak dönmekte olduğu sırada kınlmıştır. Şirket bu hâdiseyi zikrederek, günün birinde ayni yolda daha başka bir kaza olması muhtemel bu • lunduğuna nazarı dikkati celbet miş ve bundan bir mes'uliyet ka • bul edemiyeceğini bildirmiştir. Şirket bu müracaatinde, bu va • ziyet karşısmda Defterdar seferlerine devam edilip edilmemesi hakkında kendisine bir emîr verilmesini istemiştir. Ikinci Nikola 'Anlatan: Fransanın sdbik Petersburg sefiri Morts Paleolog Turkçeye çevtren: Salıh Mahmut ve Iktisat Işleri Trablusgarpta Türk tzmîr panayırında tütünü yetişîyor Kadastro paviyonu İtalyanların yaptığı tecrübeler ve neticesi Avrupanm muhtelif yerlerinde Türk tütünü yetiştirmek için çok zamandanberi çalısıldığı malumdur. Son senelerde iktısadî buhranın h'r memteketi kendi mahsulâtile geçinmeğe mecbur etmesi vüzünden bu faaliyet daha zi • yade artmışhr. Türk tipi tütün yrtistirmek hususunda sürekli bir gavret sar feden memleketlerin biri de !*alyadır. ttalya hükumeti, bu vadkî'.k) faaliyetfnî Trabiusgarb de tesmi] ehnistir. ttalya hükâmeti, (Az enda Tabac; chi) ş rketile Türk tütünü yetisHrlmesine p~< müsait görülen Trabljjgsrb^n *J sahHe muvazi Cebel taraflannda, (Carian) da tütün zira?ti yapmak üzere bir mukavele aiktetmiştir. ttalyanlar, Trablusgarpte, TjrK idaresi zamanında eski i">ji s'rkeb'nin murakaLtt: altında da tütün ziraatî mevcut bulunduğunu ve o zaman yetişen tütünlerden F'zan, Trablus tiplerinin rağbet Kazanmı» Uilünierdm o'dn^unu kaydettikten sonra işgaiden sonra Vendilerinin bu tip tütünleri idame etmiş ve ihtıyaç nisbetmdi artırmış olduk larmi söylüyorlar. (Gariani) mıntakasında 1921 ve 1930 »<neleri arasmda yetiştirilmeğe caltfilan tohumlar, Hersek tohumile tskeçenin Yaka ve Periçan ve Samsun tohumlanndandır. ttalyan hükumetfle mukavele yapan şirket bu araziye bes sen'de beş yüz ail° îskân etmiş ve bunlan pek ehemmiyet verdiği Türk tipi tütünü ziraatine sevkeylemistir. Bunlarm 1933 te istîhsal ettik'eri Kitünlrri ttalyan rejisi satın almiş ve bunlara 2,152,000 liret ödemiştir. tstihsalât 1911 1912 de 2876 ki • lo iken 1933 te 426,750 kiloya baliğ olmuştur. : RADYO ^RM ?uk.go:naki nrograni j tSTANBUL: 18,30 fransızca ders 19 plâk neşrlyatı19,30 Turk musıksl: (Safiye H. ve Reflk Beyle Fikret Bey, Fahlre Hanım) 21 Eşref Şefik Bey tarafından kcnferan3 . 21,30 stüdyo tango ve caz orkestrası. VtYANA: > 17,30 konser . 18 Amerika seyahatl 18,30 ıkindı konseri . 20,40 piyano konseri . 21,20 musahabe ve plyes . 22,50 ak şam konseri 23,35 haberler, hava ra . poru . 23 55 konserin devamı . 24,35 dans havaları. BUDAPEŞTEÎ Iki hükümdar arasında çokfark vardı: Kayzer zeki, muhteris, ve natuktu, gösterişi severdî. Çar basit, mütavazı ve çekingendi Müzakere olunacak herhangi mühim bir meselenin evvelâ bana haber verflip alâkadar nazırlanmla istişareden son • ra reyimin alınması muvafık olacağı kanaatinde bulunduğum için birçok sözlerini havadan cevaplar verip geçiştirdim.» Yalnız bir meselede Kayzer Çarı iğfale muvaffak olabilmişti. O da (Uzakşark) meselesi idi. Dindar bir tavnla, gözlerinde kızıl bir alev parlıyarak mütemadiyen tekrar ediyordu: « Orada salibi yükseltmek şerefîni Cenabı Hakkın sana bahs ve tah >is ettiğine hiç şüphem yok. Sana teveccüh eden bu vazifenin kutsiyet ve azametini lâyıkile takdir ettiğine de ema him. Uzakşarka salibi sen götürecek • ain!» Bu sözler Nikolaya için için tesir ediyor, ve yavaş yavaş vicdanmda dinî, •e siyasî bir gaye uyandınyordu. Ne ticede bu telkinat ona saltanab esna sında en büyük hatayı işletecek ve Mançuri muharebesi meydana cıkacaktı. Bunu teakup eden senelerde Kayzer tnülemadiyen Fransız • Rus ittifakını bozrnak, Rusyayı Fransadan ayırmak İçin hararetle ugraşmakta, Çan kanJırmak için her rareye baş vurm&kta idi. 18971904 seneleri arasında A«rupa sakin kalmış, hiçbir mühim siyası h<tdrse ufuklan bulandırmamışh, fakat nzağı gören tecrübeli bazı diplomatlar, Kayzerin farfaralığını ve «pancermanizm» ihtirasımn gizli gizli yanmakta oldujHmu bildiklerinden tehlikenin yaklasmtkta bulunduğunu hissediyorlardı. Şimdi bu sakin ve rahat senelerden birinde, meselâ 1903 senesinde biraz tevakkuf edip bu iki büyük hükümdann aralanndaki münasebetin derecesîni tetkik edelim: Evvelâ sunu hatıriata yım ki bu tarihte Vilhelm kırk dört ve Çar otuz beş yaşında olup hükümdar olarak münasebet ve ülfetleri dokuz senedenberi devam etmekte idi. Bu iki imparator ahlâk itibarile olduğu gibi görünüs halinde de birbirinden ayni • makta idiler. Kayzer daha uzun boylu, daha gösterişli, ve*sol kolunda hastaldc hasebile hareketsizlik mevcut olmasına rağmen tavır ve hareketi daha asilâne, daha hararetliydi. Urmımivetle »poru çok sevmekte, gayet mahirane nayvana binmekte, avcılığa, denizci Üğe karşı kuvvetli bir alâka göstermekte idi. Mesguliyeti mütemadiyen kos tüm tebdil ederek halka kendisini teş nır etmek, ve bu çocukça zevkini tatmtn için hergün başka husvsî kostümle memleketin bir yerinde görünmekten ibaretti. Nikolaya gelince adalât ve teşekkütet itibarile iyi bir inkişafa mazhar ol makla beraber diğeri kadar gösterişli değildi. O da sporu çok seviyordu, fakat kendini göstermek i ç m değil, yalnız zevkini tatmin, ve sıhhaHni muhafaza eylemek maksadile bunu yapıyordu. Ava gidîyor, yatlarda dolasıyor, tenis oynuyor, kürek çekiyor, fakat bütün bunlan yalnız kendisi İçin yaptğından sahneye çıkar gibi itina Oe süslenmekten, halka görünmekten, re«mî külfetlerden daima çekiniyordu. Bu sebeple haricî görünüs iHbarfle Yikola Vühelmin yanmda silik kalmaku idi. Beraber olduklan zamanlar ekseriyetle Vilhelmin elini Nikolanm omuzuna koyarak tavırlarile, sözlerile hhnayekâr ** va»yet almakta olması Çarı sinir' " mekte İJİ. Hatta bir gün Tsarsköie seIoda halkın karşısmda bu vaziyette resim çekilmis ve bunu klişede gören Nikola klişenin kın'masmı, ve dagıtılan kartpostalTann hemen toplattmlmasmı irade etmijti. Şimdi de iki yeğen arasındaki zekâ farkını tahlil edelim. Kayzer zekâ itibarile nadir tesadüf olunan insanlardandı... Sabık hükümdan hakkında çok siddetle husumet gösteren Prens Bulow bile bunu tasdik ederek Vilhelmde şayanı hayret bir anlayıs kabiliyeti ol duğunu söylemistir. Amcası yedi»"î Edvard da gripten hasta bulunduğu bir zamanda Fransız hükumet adamlanndaj» birine: «Yezenimde sayanı hayret bir zeki görüyorum. Herşeyle alâ kadar oluyo* ^ herseyi anhyor. Her~vi kavnyor.» &nnistir. Fılbakika T ~"Tfin herseyi anlamak hususunda izhar ettiği tecessüs ve temayül dikkati celbedecek bir derecede idi. Ayni ha raretle tarihle, arziyatla, sanayüe, ede • biyatla alâkadar oluyordu. Vakıâ bu ilhnler üzerinde malumatı sathî ise de alâka ve tecessüsünün şiddeti takdire değerdL Bundan dolayı herhangi bir mevzu üzerinde mütalea yüriitebilir, hatta icabmda muvaffakiyetle münakaşa edebilir, kendisinde mevcut ikna kudreti, nutuk kab'iiyeti, ve sedasmm ahenk ve halâvetile ekseriyetle vaziyete hemen hâkim olabilirdi. Bu mütaleamızı Prens Bülow da su sözlerile teyit etmektedir: «tkinci Kîyumda cidden yüksek bhr nutuk kabiliyeti vardı. Kuvvetle, hara retle söz söyler, mevzuu daima muvaffakiyetle, toplu bir halde muhafaza etmeği iyi bilirdi. Ağzmdan çıkan kelimelerin tesir ve mevkilerini çok mahirane tayin edip hiçbir zaman mevzuu da ğıtmaz ve ipin ucunu kaçırmazdı.» Bu zekâ ve talâkat kabüiyetinde Nikola yeğenile mukayese edilemiyecek bir mevkide kaimakta idL Kendisüe Harbi Umumî baslangıcmda birçok mühim siyasî ve askerî meseleleri bizzat müzakere ettiğim için kat'iyetle iddia edebflirim ki görüs ve anlayıs kabiliyeti hiçbir zaman tabiî ve umumî derecenin üstüne çıkmamı;tı. FevkalâdelîV gös termiyen açık fikirlere, gayet agır aksülâmele tâbi hissiyata malikti. Malu matsız denilemezdi. TarTı tetebbüah en tercih ettifrî ilimdi. Felsfe, jrüzel san'atler, ve diğer amelî fenlere basmda bir türlü yer veremiyordu. Birçok de falar birlikte büyük bahrî insaat fab • rikalarmı ziyaretimizde, en şavanı dikkat, ve bir fen harikası adedilmesi lâzım gelen herhangi bir makinenin 8 nünden kayitsiz b : r halde geçtiğinı, yahut birkaç adi kelime ile takdîratmı beyan edip hemen başka bîr mevzu atladığını bizzat görmüştüm. Biraz evvel de söylediçim pibi gösteriş onun hiç yapamadığı birseydi. Bilhassa halkm karşısmda söz söylemek mecburiyetînde kaldığı zamanîar acmacak derecede ıstnap çektiçini bütün yanmdakiler bilirler, görürlerdi. Kış sarayının resmi küsadı munase betile 10 mayıs 1906 tarih;nde söz sovlerken nutkunun sonuna doğru artik diişüp bayılacak zannetmi*tik. O k?dar rengi solmuş, siması bir ölü rengi al mışh. 22 subat 1916 tarihinde karanlık bir günde Tauride sarayma geimiş ti. Birinci defa olarak Douma mecü sine geliyordu, o zamana kadar daima meb'uslar kış sarayına gidip kendisine arzı tazimat ederlerdi. O gün mecliste derin, ve heybetli bir halecan vardı, merasime dinî bir dua fle baslandu Kendbi hürmetkâr bir tavır ve tahas süsle ^uayı dinliyordu. Bir iki adım arkasındaydım. Hâlâ gözümün önünde • dir. Benzi çok uçuk bir halde idi, ikide birde yutkunmak ister gibi ağzınm takallusu görülüyordu. Dua nîhayet bu lunca Doumaya karşı k'sa bir nutuk söyliyerek sade birkaç cümle fl^ vatana karşı vazife, mes'uliyet, ve muhab betten bahisle meb'uslan çalstnağa teşvik etti. Bu kisa zamanda çektiği ıstı • rap her göze çarpacak kadar meydapda idi. Tıkanık boğazından sanki her kelime zorla, müşkülâtla çıkıyordu. Her kelimeden sonra duruyor, halsiz bir hareketi görülüyordu. Sağ eli asabî bir hald s ütriyor, sallanıyordu, sol elile belindeki sırma kemeri tutuyordu. Son cümleleri telâffuz ederken bedbaht insanın son kuvvetini sarfettiği h'ssolımuyordu. Zaten bu hal hususî mülâkatlarda da aynen böyle idi. Herhangi bir yabancı insana hitap etmek mecburiyeti onu behemshal sarsıyor, saşıriıyor ve bu hal uygun, ve yerinHe ?öz föyl«*mesine mâni oluyordu... Hükumet ricalimizden. ve jsnerallerimiden bazılanni ona takdim etnrştim. «Viviyani», «Alber Tomas», jenera1 «Po», «Kas*1»1», M. «Duroerg» bım'ar meyanmda idî, ilk ' "^asta*öz söylerken daima çok sıkı '**» zahmet cekt'ğini ?ö>*müsliim. Fakat *~'ma mukabil iyi tamdığı, envîiyet ettiği msarJarla ga^et serbrstçe, hatta za rif ve oygun sözlerle görüştüğü göro lüyordu. Beni bazan iki saatten fazla nezdinde alıkordu, mubehase netîce sinde kendisinden gayet tatlı intıba • larla ayrıldıgımı hahrT«m. 2 Halk bu fen köşesile çok alâkadar oluyor tztnir (Husu sî) Panayır da ufacık odalar arasında müte • vazı Kadastro paviyonu nazarr* dikkati celbeder Uç beş parça fen aleti, duvarlara asılmış beş on harita, birkaç kroki, bir ikî kabartma harita Tiadastro Başmüile kitap halinde fettişi Halit iatif edilmiş pafZiya Bey talar... Odanın bütün eşyasını bir kamyona yükletseniz arabanın bir tarafı boş kalır. Başit gibi görünen bu şeyler bilgi gözile başkalaşıyor. Memleketin on vilâyetine tatbik edilmekte olan kadastronun muhtelif safahatını ifade eden eserler bil • hassa kadastro plânları, aletleri cidden takdire şayandır. Işin ince • liğine vâkıf bulunanlar, paviyonu sık sık ziyaret etmekte ve takdirle karşılamaktadırlar. Tahsisen arazi, ortnan kadastcolarını kolaylıkla ve emin bir surette yapılmasını temin için yeni usullere ait «Aeroprojec • tem» getirilmiş, kırmızı, mavi renkli gözlükle semadan gelen resim sirayerine bütün dağlar, tepeler, otlar mükemmelen ve arz kıt'ası mücesem olarak görünmektedir. Adeta elle tutulacak kadar teces süm ettirilmektedir. Arazi kıymetini tayin eden arazi tahriri ve müsakkafat heyetleri tarafından istimal edilen bu aletlerle kadostro haritaları, şimendifer, yol etütleri, irva ve iska plânları ya pılmaktadır. Kadastro paviyonunda, halka malumat vermek üzere kadastro fen heyeti müdür vekili Ahmet Salih Bey sureti mahsusada Ankaradan tzmire gelmiştir. Kadastro işlerinin umumî vazi • yeti hakkında malumat almak üzere bugünlerde tzmire gelen Kadastro Basmüfettişi Halit Ziya Beyi ziyaret ettim. Halit Ziya Bey scgularıma şu cevabı verdi: « Memleketimizde tatbik e dilmekte olan kadastro, mal sahiplerine bahsettiği faideden başka hazineye de azamî menfaat temin etmiştir. Şimdiye kadar kadastrocularla tahakkuk ettirilen harç ve rüsum 1,989,000 liradır. Meydana çıkarı lan mahlul metruk, mektum gayrimenkulün kıvmeti 2,526,000 ki ceman dört milyon beş yüz yirmi bin lira eder. Halbuki devlet buna mukabil 2,000,495 lira sarf etmiştie\ Şu hale göre devletçe maddî kâr mevzuubahs olmamakla beraber bu ameliye neticesinde masarif çıkarıldıktan sonra 2,496,000 lira irat temin edilmiştir. Bundan gayri memlekete azim bir servet olan gayrimen ' kulât, kadastro sayesinde mütedavil bir hâle gelecektir. tş güç sa hipleri arazi münazaalan yüzünden mahkemelere düşmekten kurtulmuş olacaklardır.» Nevzat Etem 17,05 gramofon 17,35 ttbbî musahabe . 18,05 tagannl konseri . 19,15 eğlenceli musahabeler . 19,50 salon orkestrası 21,05 muhtelif parçalar . 22,05 haberler 22,35 konser: Bethovenden parçalar 23,35 cazbantla dans havalan 24,15 Hor. vat Çmgene orkestras' BÜKREŞ: 18 05 Rumen halk muslkisi . 19,25 or ' kestra konseri . 20,05 radyoda Univer site . 20.25 gramofon . 20,50 konferans 21 05 garp mus kıs'naslarmın sark mem. leketlerme aıt besteleri 22 25 Rumen musıkısı . 23 05 haberler . 23,35 bir lokantadan nakl°n gece musıkisi. HAMBURG: 17,05 dans musikisi ve eğlenceli hava. lar . 18 35 hayat ve kıtaplar . 19,05 gramofonla konser 19,40 bahriyelilerin za. manı . 21 05 haberler . 21,20 Münihten nakıl 23,25 muhtelif musiki parçaları . 24,05 Münihten nakil, sonra eğlenceli dans havaları PRAG: 17 20 gramofon . 18,55 zlraî musahabe. 19 gramofon 19,05 ameleye ait neşriyat19,15 gramofon . 19,20 almanca neşri . yat 20,15 ağızdan ufurme aletler orkestrası . 21 konferans . 21,15 konser 21.40 gramcfonla caz musikisi . 23,05 haberler. 23,20 gramofon. VARŞOVA: 19,05 ev ve aile . 19,20 san'at haberlerl19,50 hafif musiki 20,25 taganni kon seri . 22,50 aksam konseri . 23,05 edebi skeçler . 23,20 konser 24,05 dans havaları . 24,40 pıyes 1,05 gramofonla dans musikisi. ADLtYEOE Dava, Doklidis Efendinin aleyhine neticelendi Geçenlerde evinde çıplak gezmek istiyen ailesine de bu yolda terbiye vermeğe kalkan Elektrik şirketi atölyesi memurlarından Doklidis Efendi aleyhmde açılan dava Beyoğlu sulh hukuk noahkemesinde görül • müş ve neticede Doklidis Efendi davayı kaybetmiştir. POLtSTE Kalp sektesinden vefat Arnavutköyunde oturan Mehmet kaptan, Arnavutköyunde Sabite Hanımın evine gitmîş, kapı;lan içeri girer gir • m<« düşerek ölmüstür. Mehmet kap tanuı kalp sektesinden öldüğü anlaşılmışhr. Dügün evinde kaza Şehremininde oturan Servet Hanım, Horhor caddesinde mukim görümcesi Fatma Hanımın düğününe gitmiş, m~rdivenden çtkarken d&şerek agır surette ' yaralanmıştır. Servet Hanım Hâseki bkstanesin^ kaldınlmıshr. Türkiye hasreti Pariste çıkan ermenice Gevroş ga • zetesi Galatasaray izcilerile muallim lerden mârekkep kafîlerrîn f»«ffsi ııyareti münasebetile Pariste bir Türk ka filesi serlevhası altında şu fıkrayı ya • zıyor: «Bugünlerde Paris caddelerinde her iki adımda Türk vatandaşlarımıza te sadüf ediyoruz. Bizim gibi gönüllü sür. günler onlan görerek büyük bir sevinç hissediyorlar. Biz ki tstanbulun hava smın, suyunun ve Türk vatandaşlanmızın hasretini çekiyoruz. Şark yemekleri pişirilen lokanta Iarda tstanbulun eski aşinalan birbir lerini görüp tatlı tatlı selâmlaşıyorlar. Lâkîn herkesin yüreğinde eskî vak'a • larm acısı vardır. Yalnız gençlerdir ki böyle şeylerden haberleri yoktur. Mese lâ yirmi yaşında giizel bir Türk kızı tstanbullu bir Ermeni kızîle konuşuyor ve Pariste kendi dilile konuşulduğuna hayret ediyor. Bu iki genç geçmişin acı hahralanndan hiç birşey bilmiyorlar. Her ikisi de birbirini tanırmyorlar. Çünkü Büyük Muharebe çıktığı zaman daha yeni doğmuşlardı. Bunlar şimdi düşünüyorlar ki ayni memleketin evlâdı, ayni dili konuşan lar, ayni zevk ve meşreplere malik o lanlar, ayni toprak üzerinde, ayni sofradan yiyerek, şarkm parlak ve sıcak günesî altmda sonuna kadar beraber yaşıyamazlar mıydı? Neden birbîrinin kaltini kırmıslar, neden bibîrini gü cend<rm:şler de ayni memlekette yasamıyor'ar, neden?» Krom ihracatımız artıyor Milletler Cemiyeti tarafından neşcedilen istatistiklerden mem • leketimizin krom istihsalâtında büyıik bir terakki ve inkişaf kazandığı anlaşılmaktadtr. Diınya buhranına rağmen memleketimiz istihsalâh mühim mik tarda artmıştır. Dünya istihsalâ • tının son senelerdeki vaziyeti ber • veçhi atidir: 1928 1929 1930 1931 1932 473 600 635 300 547,800 292,400 240,200 Dünya istihsalâtının tenakus'ina rağmen Türkiye ihracatını arttır • mış ve birinci derece krom müstahsili olmuştur. Beş senelik istatisti'k şöyledir: 1929 1930 Elini makineye kaptırdı Tahmiste kasap Hakkı Efendinin dükkânmda çırak Hasan et kıymakta iken elini makineye kaptırarak yaralanmış, hastaneye yahnlmıştır. Tlirkistan gençler Birliginde yıldönümü mlisameresi Geçen cuma günü Türkistan gençler birliği merkezinde cemiyetin yedinci yıldönütnü kutlulanmıştır. Bu münasebetle mezkur cemiyetin talebeye yardım için yaptığı hiz metlerden bahsedilmiş ve müteakıben verilen müsamerede millî oyunlar oynanmış ve şarkılar söylenmiştir. örnek köy mektebi tzmirde Karşıyakanın Dedebaşı köyü «örnekköy» namını almıştır. Bu köyde baytar Sıtkı Şükrii Bey bir mezbaha kurmuştur. Köy halkı, bu mezbahanm varidatile yapmağa karar verdiği bir örnek mektebin temelatma merasimini yapmış ve merasimde, Vali Kâzım Paşa, fırka erkânı, vilâyet idare azlan, maarif müfettişleri ve birçok köylü haxır bulunmuştur. Köylü namuıa baytar Sıtkı Şükrii Bey tarafından bir nutuk söylenmiştir. Vali Kâzım Paşa da köylüye «cumhuriyetm can kaynaklan» diye hitap ederek mektebin faydalarmı izah etmiş ve mekteb'« temel tasmı koymustur. 256,900 Cenubî Rodesia Hındıstan (Ingiıtere) 50 400 52,600 Yeni kaledonya 43,000 Yugoslavya Yunanistan 24 200 Küba 53 800 64,000 Afrika Turkiye 16,600 1931 1932 15 700 18 200 67 000 3? 200 205 630 51,500 33,500 51,400 23 400 36 500 13 700 28 300 ı933 53 000 81600 20,300 74100 57 200 ? •> 23 100 5,600 15,200 1,600 0,000 19 400 55,200 ? ? 24 100 89,000 0,000 29,500 ADESEMIZE ÇARPANLAR I KAR LERİM1ZE KOLAYLIK Sonbahar ufuklan sardı Ziraat Bankası bugday ihracatına başiadı Alman malumbata göre, Ziraat Bankası tarafından Almanyaya buğ' day ihracı için başlanan müzakerelere devam edilmektedir. Müzakere lerin sonunda külliyetli miktarda buğday ihraç olunacaktır. Maamafih ilk parti olarak 150 bin kiloluk bir buğday satışı yapıl • mıştır. \ Ziraat Bankası son üç sene zar fında köylüden 182 milyon kilo buğday satın almıştır. Bu miktar yalnu iki mahsul mevsimine aittir. 1934 temmuz mahsulünden satın alınan miktar 9 milyon kiloyu bulmuştur. Aylık abone Hususile vilâyetlerdeki bir çok karilerimiz gazetelerini munta • zaman kendi adreslerine alabil « mek için bizden bazı kolaylıklar is temektedirler. Bu aziz karilerm arzulannı yerine getirmek üzere Cumhuriyet için aylık abone usulü ittihaz etmeğe karar verdik. Ay • lık abone bedeli yalnız 150 kurus... tan îbarettir ve tabiî peşin olarak gönderilmek Sâzımdır. Bu usul idarece fazla mesaiyi icap eden külfetli bir mesgale olduğu için abonelerinin inkıtaa ugramamasım istîyen karilerimizin paralarını idareye vaktinde yeti secek veçhile göndermekte devam etmeerı iktiza edecektir. Tütün zeriyatı artıyor ^ ut, gündür gökyiizü, bir türlü ağlıyamıyan mavi bir göz gibi bulutlanıp açtlıyor. Artık anlaşılıyor ki sonbahar ufuklarımtza etek ser • mişfir Resimde, bulutlartn şehri kanatlandıracakmış gibi kümelenişi ve manzaranın bulutlar altında yassılaşmışa benziyen uzanışı ne kadar ! 1935 senesi için tütün zer'iyatı yapacak ekiciler tarafından verilen beyan namelere nazaran memleketimizin mub telif mıntakalarında ekilmesi mutasavver olan sahanın umumî miktan 51933 hektardur. .. 1934 senesinde bilfiil ekilen miktar ise 46919 hektardır. (Mabadi var)