2<>Ağustos 1 9 3 * Cumhvrivet '• Fransız doktorlarınıı tavsiyeleri Dün Kurultayda beş mühim tez müdafaa edildi (Birînei tahifeden mabat) Omer Beylerin tezlerile biteceğini istiyenlerin bu tezlere karçılık vermek üzere söz alabileceklerini söyledi. Deniz bariydsu niçin favdglBÜîBl t *Deniz suyunun terkibi Denizde mikrop var nudırT' Hava soğuk iken Deniz neden sscak olur? Denizde hareketin lfizumu Banyo mflddeti deniz Te çocuklar • Kimler denize giremez ? Reşii Rahmeti Beyin tezi Kürsiye doktor Reşit Rahmeti Bey çıktı. Berlin Universitesi lisaniyat müderrisi olan bu şimalli genc ve âlim Türk, başlıca ihtısası olan Uygurca hakkmda söz »öyliyecekti. Tezinin hulâsası şudur: <, Mevzuum Türk milletinin kültür cihetinden inkişafında büyük bir ehemmiyeti bulunan Uygur türkçesi devrine aittir. Maddî ve manevî kültür yolunda mühim eserler bırakmış olan bu devrin Türk dili ve edebiyatı için de ehemmi • yeti pek büyüktür. Uygur devrinin mevzuumuzu doğrudan doğruya alâkadar eden cihetlerini şu iki ooktada toplıyabiliriz. 1 Uygur türkçesi Türk dilinin inkişafında bir dönüm noktasıdrr. Çünkü Uygur devri türkçesi Çuvaş ve Yakut lehçeleri müstesna ola • rak bugünkü Türk şiveleri için bir ana dili mahiyetindedir. Bugünkü şiveler Türk dili inkişafına ait kanunların icabatından olarak Uy • gurcadan farkhdır. Bugünkü leh • çelerdeki hususiyeti haiz teferrüat Uygurcada tam esasat olarak ya • şamıştı. Denize ne vakit ve nasıl girmeli? Profesör doktor Saim Ali Bey üs tadırruz geçenlerde deniz banyolannın faydalan hakkmda «Cumhuriyet» e çok veciz ve ayni zamanda tecrübeye müstenrl beyanatta bulunmuşlardı. Baş • muharririmiz de bir başmakale iie bu kıymetli beyanat ve bu mühim bahis Gzerinde aynca durdu. Bunlan doktor Fuat İbrahim Pasanm Esprit med'cale mecmuasından mütercem güzel ve etraflı bir makalesi takp etti. Son gün lerde «Guerir^ ism;ndeki hbbî Fran «z mecmuasmda deniz banyolannın faydalan ha'flcnd* teknik bazı maiumat daha gördük. Bu malumab da aynen naklediyoruz: «Deniz banyosunun vücude te»'*ri ve faydası ewe!â onun soğuk olmasm • dandn. Bu banyo evvelâ ciltte bir ta kabbuz harekeb* tevlit eder. Bu takabbuz hareketi dolayısile vücudün mer • kezJne ve derutde bulunan uzuvlara doğru adeta bir mayün met balinde yayıldığı hissolunur. Bu tesir altmda deri soğur, dahilî hararetin derececi ise sabitkanr. Banyodan çıkar çıkmaz ise bunun aksi vukua gelir. fnsan kendisinde bjr sıhbatlüîk,~«ntleiac hissede*. 4*te bn otedenberi «I|eacb'on aksülâmel» denilen haldir ki vücudün hararetüe su • yun harareti arasmda nekadar fazla fark vana o kadar şiddetli olur. Aksülâmelde deniz suyunun terkibi de mühim rol oynar. Maluro olduğu Bxere deniz suyunda başhca «Chlorure de todium deniz tuzu» vardır. Ne • bir ağızlanna yakm havalide azalmakla beraber alelumum yüzde 25 nisbe • tinde kabul edilmiştir. Bundan maada bir miktar Chlorure de magnesium ve sulfate de magnesie, sulfate de soude ve iyot, brom mevcuttur. Deniz suyunda uzvî madde hiç yoktur denecek kadar azdır. Mikrop ise sahilden uzak • lasddıkça azalır. Kıyıdan 5 kilometre açıkta tek mikrop mevcot olmadığı iddia edilebilir. Kısaea, deniz suyu terkibi itibarile münebbih ve radyo aktiviteyi haizdir. birçok üuanlar üzerinde şifakâr tesirler gSsterir. Kesafetinin fazla olması dolayısile her kesafeti fazla roayi gibi yavaş ya • vaş ısmır. Binaenaleyh soğuması da aynî şekilde uzun stirer. Bunun için ayni gün bir deniz banyosu, bir de nehir veya göl banyosu yapüacak olursa insan nehir ve gölde daha ziyade üşür. Diğer taraftan denizde yapılan hareketler de deniz banyosunun insanlar için fayda temin eden hususiyetlerdendir. Gerek mmifn çırpmması, yüzmesi, gerekse denizhı dalgalannın veya dalgacıkları • nm dokanuslan vücut üzerinde sıhhî tesirler yapar, kanm cevelânmda gayet orijmal ve faydalı eder. bir faaliyet tevlit Hazım zamamnda denize girmemelidir Denize girmekte nazarı dikkate alınacak ilk ve mühim nokta hazim tanvam olmadan, yani yemekten kalktıl # n sonra aradan üç, dört saat geçmeden böyle birseye tesebbüs etmemektir Bazıları bu hususa dikkat etmezler ve dikkat etmediklerinden dolayı bir mazarrat ta görmezler ama, bu hal herkes için vsrk değildir. Bunlar birçok m • sanlardan daha az hassashrlar. Onlar yapıyorlar diye ölümü göze almak tabiî hiç te doğru değildir. Denizde göriilen ölüm vak'alan daima hazim esnasında suya girmiş olmaktan müteveliittir. Denizin soğukluğu dolayısile husule ge • len alelâde sekteler, denize girmis o • Ian zat vaktmde çekilip dısarı çıkan lır ve lâzım gelen tedabir ittihaz et*; gunluk hissetmediği takdirde denizde kaimakta devam edebilir: Küçük çocuklar ve zayıf vücutlü insanlar için deniz banyolan beş dakikadan fazla sürmemelidir. On yaşından on altı yasına kadar çocuklar denizde on dakika kalabilirler. On altı yasından büyük gençler on bes dakika banyo edeb'lirler Buna rağmen bazı mütehassıslar hangi yaşta olursa olsun hiç kunsenin on dakikadan fazla d«*niz banyosu yapmasına taraftar desrfl'erdir. Küçük çocuklar deniz suyu evvelâ ısıhlarak, sonra ılık yapılarak evlerde alıstırılma<?»n doğrudan dağruya denize soknlmamalidır. Bazı çocuklann da deniz banyosuna kat'iyyen tahammül edemiyecekleri ' • ni unutmamalıdır. Çünkü denize girince nabızlan yükseür, hararetleri düser, istihalan azalır, hazim bozulur, oykulan mtizamını kaybeder. Banvo edil mekte daha fazla devam edilirse sa rarırlar, zayıflarlar. Çok sıcak günler müsiesna olmak 9zere 2 4 saatte bir banyodan fazla yap mamaİKİır. Denize süratle girmeli ve süratle çıkmalıdpr, Güzelce kurulanmak, fakat deniz tuytmun deriye yapışmış olan mâddelerini tamanule süip almamalıdır. Kuru çamaşır giymeli, fakat bu çamaşırlar çok sıcak olmamalıdır. Yoksa deniz banyosunun yapacağı aksülâmele mâni olur. Dewze kimler giremez Hiçbir hastahğı olmıyan insanlarla çocuklar bes altı yazlanndan itibaren denize girebilirler. Şu şekilde arızaları bulunanlar denize giremezler: Kalp veya teneffüs hastahğı bulu nanlar, ciğer veremlilerinden bilhassa harareti olanlar, vücutlen'nin muhtelif yerlerinde verem arızası olanlar, böbreği rahatsız olanlar, sinir hastalığı, deri hastalığı, barsak hastalığı olanlar. Bunlann bazılanna soğuk denîz banyosu yerine, sıcak deniz suyu banyosu tavsiye olunabilir. Vakıâ bu ayni tesiri yapmazsa da faydası diğerine yaklaşabflir. Son olarak deniz banyosu normal msanlarm vücut teşekkülâtmı tekâmül ettirmeğe ve uzuvlannı iyi işletmeğe sebep olan vasıtalardan en mühunmidir diyebiliriz. Yalnız normal insanlar diye tekrar etmeliyiz. Çünkü aksülâmel onlarda miikemmel vukua gelir. Rahpt • sız olanlarda ise bu aksülâmel tehlikeli bir vaziyet tevlit edebilir. Binaenaleyh bu faydalı şifa vasıtasından istifade et • mek istiyenlerin evvelâ bir kere dok • torlarına müracaat ederek denize girip giremiyeceklerini öğrenmeleri lâzım geldiğini de tavsiye etmekten kendünizi alamavız.» I lirse bu kadar tehlikeli değildir. Fakat dhnağa kan hücnmu ve ani ölüm vak'alarma karsı hiçbir çare yoktur. Yataktan kalkar kalkmaz erkenden denize girmek te doğru değildir. En münasip zaman 9 ile öğle arasıdu. Denize girmeden evvel ne gibi ted • birler ittihaz etmelidir? Denize girmeden evvel vücudün soğuk olmaması lâzımdır. Bunun için de terleme haddine vardmnadan haflf beden hareketleri yapmak iyidir. Bazı doktorlar kuru uğuşturmayı, güneş banyosunu tavsiye ederler. Bunlar da yapılabilir. Fakat vücudün üzerinde ter varken kat'iyyen denize girmeme • lidir. Vücudü daima kuru bir bez veya havlu ile kurulamalıdır. Banyolar kıaa sürmelîdir Bazı idmanlı zatlann «akrn deniz • lerde çok kalabilmelerine rağmen deniz banyolarmtn en faydalısı kısa olanlardır. Bu müddet yaşa göre ve denize girenlerin duyduklan aksülâmellere gör« değisebüir. tnsan titreme ve yor Son gelen Avrupa mecmualan halktn plâjlara olan tehac&m&nü götttrir renmler tdınan fotograflarla doladar Bu rentnleri çjıların aranndan seçtik. ve plâjlarda Başkan Paşa toplantıya 20 da kika ara verdi. lkinci celsede Kâ zım Pasa, Şevket Aziz Beyin, Saim Ali Bey tarafmdan dün ileri sürü len tez hakkmda mütalealarda bu • lunacağmı söyledi. Şevket Aziz Bey kültürel antre • polojik tetkiklerinin dil tetkikle rine yardımı olacağım söyliyerek dedi ki: « Doktor Saim Ali Bey, dil biyoloji meselesidir, ona tâbidir, o • nunla büyür, taazzuv eder, dedi. 1928 de profesör Bul antrepoloji enstitüsünde «beşer irfanınm tekâ mülü» mevzulu bir konferansında şunları söylemiştir: «Eski Avrupalı gripal taassubunun neden mahvol duğunu ararken gözünüzü Orta Asyaya döndürmemeğe imkân yoktur. Orada ziraat keşfolundu, san'at keş folundu, tekâmül etti, zesvginledi ve Orta Asya milletleri dünyanın heı tarafına genişlemeğe başiadüar.» Polcolotik ve neolotik devirler arasmda pek çok fark vardır. Birinci de iklim çok soğuk, ikincide sıcaktır. Neolotik devirde msanlar kulübede yaşıyorlar, ziraat başlamıştır, ehlî hayvanat vardır. Tas masnuat, madencilik, dokumacılık ve diğer san'atler görülür. Mimarî eseıier meydana gelmiştir. Din zuhur et • miştir, tetfin merasimi ve saire ya pılmaktadtr.» Profesör Şevket Aziz Bey dorokusefal ve brakisefal in sanlar arasmdaki facktan, dhnağ, Bundan sonra kürsüye gelen Tahsin 629648 tarihinde Çinden Hin • bünye, âsap teşekkülâtmdan ehem • ömer Bey Maya dili üzerindeki araş distana seyahat eden Çinli âlim miyetle bahsederek Asya brakise • brmaları ve neticelerini anlatta. Maya H. Tsangın eseri vaktile uygur fallaruıın bu tefevvuk yüzünden büdili Meksikada kullanılan ve tez sahi • tün dünyaya hâkim olduğunu söyle» caya tercüme edilmiştir. Çin li • binin iddialanna göre Orta Asyadan dL 1854 te çıkan ırklann müsavatsanı yabancı kelimeîeri ve telâf gibne bir dildir. Bir Fransız âlimi oraya sızlıfı kitabı «Altaylarda belde hafuzları ifadeye kâfi olmadığından dair yazdığı eserde Yalandere ismîni irabeleri görülüyor. Medenî insan eserin ashndan ziyade tercümesi şittigmi, bunun türkçe dere ve yılan ke lar hayatına ve yüksek bir cemiyett delâlet eden bu izler dünyanın her daha ziyade kıymeti haizdir. BunIhnelerine pek benzediğini söylemiş. taraf ma yayılmıştır. Bunlar o yükTahsin ömer Bey de Maya dilinde dan başka tercümesine birçok küsek medeniyetin inkârı kabil olmı türkçe kelimelere uygun görülen maya çük şerhler ve tarifler ilâve edil yan delilleridir» demektedir. kelimelerini snaladı: Akan, aka, ağa, miştir. Şevket Aziz Bey devam etti: aşar, uşar, amir, ahurmt, yar (baHa), < İlk medeniyet, ziraat, sanayı Uugurlar ağaç kalıplar yaparak tabı bıç (duman), biç (biçroek), boul (bo ve cemiyet hayatı Orta Asyada ku usulünü icat ederek uygurca edebiyatın ğulmak), ka (kabak), kaan (gök), rulmuf, kültürel hareketler başla • intifanna yardun etmislerdir. Uygurca katan (kadm), fl (memleket, kuvvet), miştir. O halde bütün bunlara kim iz (yüz), kul (t&kçedeki kul, efl*r>, eserler bize yedi türlü alfabe ile intikal at taktı? Kültür dilini kkn yarattı? bubu (puhu kuşg), os veya uç ( 3 ra Bu isimleri medeniyet onlara medetmiştir. Turfan dvanndaki harabe yun değil midir? kamı), top (toplamak), yas (taze), lerde bulunan bir kâğıt üzerinde üç sayasktn (yaşlı), yangı (yeni ve eski Binaenaleyh kültür dili diye anı • tırhk bir metin vardır, bu sabrlann üIan Hmt Avrupa dilinin ana dile, türkçede yengi) ve saire. zerinde Orhon abidelerindeki yazıların Altay diline bağlı olduğunu görü Tahsin ömer Bey dedi ki: alfabesinden biraz farklı Gök Türk alyoruz. Onlar kültür dilinin de ku • « Tay, mayacada adam demek • rucularıdır.» fabeshün on alb harfi yazdmıştır. E b'r. Eski türkçede de Çagatay, ve benBedros Efendinin sözleri ğer Tomsen Orhon abidelerinin yazıla zerleri, hatta kurultay vardır. Maya Kürsüye Bedros Efendi çiKmı,tı. dilinde kullanılan kelimelerin en eski rmm anahtanm bulmamış olsaydı bile Türk dili araştırmalarınm ve Tıirk türkçe olduğu anlaşılıyor. O vakitki disonra kâğıt parçası bu vazifeyi göre • kültürünün meftunu olan bu zat, limizde zaten mek, mak lâhikaları yokcekti. Çünkü mezkur satırlann altında Saim Ali Beym ermenicenin de türktu ve kelîmeler henüz tam tesekkül etçeden çıkmış bir dil olduğunu söy Mani alfabesi ile evvelki harflerin isinv memişti.» lediğine işaretle yeni Ermeni dilinin leri ve okunmus tarzlan gösterilmişti. Tez sahibi türkçeyi andıran yer ve beş yüz senedir Türk kültürü ve dili Bu zengin eserlerin teskil ettiği malzeadam atlanndan bahsederek ve Av • içinde kaynaştığını anlattı. Gazi roe dilimiz için mühim bir kaynak tes ruoa yazıcüarmdan misaller alarak bu Hz. ne hitaben bir şiir okudu. A rapçada bulduğu türkçedem alınmif kil edeceğini söylemeğe hacet yoktur. dil'n TSOO sene evvel bir muhac»ret kelimeîeri çok neş'eli bir eda ile neticesi Orta Asyadan getiriJdiçini Türk dilinin tarihî kanunlarmın ve izah etti ve herkesi güld'ürdü. zannettiğini ve gene Toltek milleh' < >I 1 Idilin evvelki tarihteki şeklinin tesbiti Araplar meselâ ıspanakı almışlar, dilmnîzin diğer dil ve sivelere olan ka nin maya dilile bir münasebeti olduğuispenah yapmışlar, esatir, ıstable, nu söyliyerek isimler saydı. Bunlar eski ağa, afrih, bamya ve saire gibi borabeti meselesinin halledilmesine yar • şivemize uyar kelimelerdi. Fonetikleri ğaz, hatun, dehliz, çuvah da ahp dım edecekb'r. Dil içindeki değişme • yadırganmıyordu. Bu dillerde bünve bevagiz, hevatin, dehaliz, cuvalât lerm kanunlannı tesbit için ilkevvel türkçeye benzer, türkçede olduğu şibi diye cemilendirmisler. Bedros Efenlcaliıae ve kelimeîeri teskil eden sesler (Lutfen aahifeyi çeviriniz) müzekker ve müennes olarak aynlma Dun TCurultayda tezi çok takdfr edilen genç profesörlerimizden doktor Rahmeti Bey üzerinde durmak mecburiyetindeyiz. Bunun için bir misal getireceğim. Malum (eğer) kelimesinin ayrı ayn Türk şivelerinde on türlü şeklini görüyoruz. Bugünkü normal şekli (eyer) dir. Idgam sureti türkçenin Altay grupun daki şekli olup fer) dir. Türkçede uzun sedalar olmadığından kelime değiştikçe kısalır. tkinci grupta e ler i oluyor. Uçüncü grupta Şarkî Türkistandaki (eger) şekh'dir. Çünkü burada y harfi bir bağlantı ifade eder göründüğünden y, g ye tah2 Uygur edebiyatı Türk ru • vil edilmiştir. Dördüncü grupta y başa çıkmıştır. hunun tercüm&m olarak kendi kuvBeşind grupta (ezer) olmuştnr. Halvetini bütün yabancı mefhumlara buki bu şekil evvelki dört gruptan hiç karşı himaye etmiştir. Uygur devbirine benzemiyor. rin de yalnız kelhne değil mefhum Bunu izah etmek için yegâne çare dahi Türk ruhuna uygun bir şekle Türk sivelerinin ana dili Ugur türkçegethilmiştir. Sekizînci, dokuzuncn sine müracaat etmeliyiz. İlk uygurcada ve onuncu asırlarda altın devrini (eyer) i (ezer) seklinde görüyoruz. yaşıyan Uygur devleti Şarkî TürSonraki uygurcada z değişip d ohnuşkistanın medenî cihetten inkişafına ve siyasî mukadderatına Türk mil tur. Bu suretle şirodiki Türk sivelermdeki farkı uygurcaya müracaat ederek letinin damgasını vurmuştur. izah edebiliyornz. Mefulünbih edab Şarkî Türkistanda son yapılan cenup Türklerinde ab, eli, cocugu, göhafriyatta meydana çıkan Uygur zü misallerinde görüldüğü veçhile ı ve medeniyeti eserleri Türk milletinin i w ı ı v e i dör. Ştmal Türklerinde ise üzertne aldığı, raedeniyet yarâtmak nı, m, nu, ve nü dir. Bu farkı izah için ve neşretmek vazifei terihiyesini, na vygnrcaya müracaat ettiğimiz saman »ıl bir cîddiyet ve nmvaffakiyetle uygurcada zamirlerm mePulünbih edah başardığını bir daha bütün dünya(n) suz ve isimlerin mefulünbih eda • ya göstermiştir. Elimize gecen Uytmm ( n ) lu olduğunu görüyoruz. Degur âsanndan çoğu dinî ve tıbbt mek oluyor ki şunal Turkleri isimlere eserlerden mürekkeptir. Türk ülmahsus merulünbih edahnı ve cenup kesinde yetişen ve türkçe isimler ta Turkleri ise zamirlere mahsus meTu • şıyan nebatat Üzerinde asnlarca lünbih edab alnnşlardır. yapılan tecrübelerin neticesi ola • Türk dili Türk milleti kadar yaslı bir rak bir Türk tababeti kurulrnuş tesekküldür. En eski Türk dilinin nasıl tur. Heyet ilmi Uygurlarda mükem olduğunu şimdiden kat'iyetle söyliyemel surette ilerlemiştir. 1308 yılına memekle beraber bugün müspet bir neait sey>arelerin harekâbna dair b"ce olarak şunu söyliyebiliriz ki: yazılan uygurca bir eserdeki he Türk dilinin tarihî devirlerine giden saplann sahih olduğu Berlin Ra • yol, uygur devri üzerinden gidecek ve satanesi erkânı tarafmdan tesbit onun tetkiki de bu devrin bize göste • edilmiştir. Bu gibi eserler Uygur rebildiği yoüardan isb'fade edecektir.» larda mükemmel rasataneler bu • Genç profesörün tezi çok alkıslandu hınduğunu gösteriyor. Tahsin ömer Beyin tezi i mışbr. Sakil başlıyan sakfl, hafif başl Iıyan hafif bitmektedir. Tez sahibi bu dile pek fazla hayI raa olmuşa benziyordu ve bundan dolayı olacak ki bir arahk âlimle • rin ma>a dili bütün lisanlarm anaâidır, dediklerini iddia ve bu dilda 1300 kahptan 70,000 kelime ol duğunu ilâve etti. Bundan sonra da bu mılletln dikkate şayan medeniyet izleri bıraktığmı, biihassa madencilik, masnuat, resim ve maden izabesinde ileri gittiğini, hatta 15 asır evvel yapüdığı halde Avrupa • nm takd'irini kazacımış ve hiçbi» tj;s« hih gorınemiş bir takvunleri bulunduğunu söyledi. Memlekette posta teşkilâtı, şoseler, mükemmel harita ve grafik ilmi mevcutmuş. Güneşe taparlarmış, Tahsin ö mer Bey mayalatrın vasıf larını anlattıkça mevzuu genişletiyor, «mavi gök, zümridin topraklar, dilrüba manzaralar, adeta cennatı aden, evet, eğer cennet varsa her halde o» tası olacak!..» diyordu. Bu tezle Orta Asyadan dünyaya yayılan Altay ırkı ve dilinin bir küme halinde Meksikada yaşamış ve hâlâ bir kuım eski Türkçe kelime • leri saklamış olduklarını öğreniyo ruz. Fakat zannetmeyiz ki, tez sahibinin istinat ettiği âlimlerin «tnaya dili bütün elsinenin anasıdır» iddiası doğru olsun. Meksikamn keşftj dün denecek kadar yenidir ve Mayalar da Avrupalılann yeni dünyayı buluşlarından çok evvel oraya gidip yerlesmiş, büyük Altay as> lınm bir şubesi olacakts*. Şevket Aziz Beyin bir cevabt