Temraur ÇOCUK BAK1ML Çocukîarda öksürük Öksürük yüzde doksan sari bîr hastalığa delâlet eder, anneler bunların şekillerini bilmelidîrler Çocukta gerek müzmin gerekse taze başhyan bir öksürük hem kendUi hem de muhiti için hayatî bir ehenv miyeti haiz telâkki edilmeğe şayandır. Çiinkii çocuk vefiyatuun birçoğu ök • süriikle başlıyan kızamık, boğmaca, idifteri, daha ileri gidersek verem ve b:rçok zatürreelerin başında bulunan gribin neticeleridir. Ve bilhassa bil meli ki vasatî bir öksüriiğün kuvvetile ağızdan çıkan zerrat ,ve binaenaleyh mikroplar iki metro kadar bir tnesa feye fırlar ve biraz zaman orada havada kaldıktan sonra yere iner. Şöylece hesap edilirse öksüren bir adamın iki metro mesafes:nden geçen bile onun mikroplaruıı ahyor demektir. fkinci bir meseleye geçelim: Alelumum öksürüklerin hetnen yüzde doksanı sari bir hastalığa delâlet eder ve bunlarm birçoklan ilk devrelerinde çocuğa ciddî bir hasta vaziyeti ver • medikleri ve oynamalarma mâni olmadıklan cihet'e ök'ürerek gezen, oynı yan çocuk sirayet verici mikroplan da ctrafına »açar. Bn öksüriiklerin sekilleri hakkında annelerin malumati olursa hem hastalarm süratle tedavisini hem de diğer • lerinin vfkayesini temin ederler. En ba$'"t olan grip öksürüğünden başlıyalım: Gribe tutulan çocuk ateşli, nezleli ve öksürüklü olarak yatağa yalar. Bu yatmak meselesi bir dereceye kadar hem kendisi hem de etrafmda • k<ler için selâmettir. Çünkü gezmez ve hastalığı etrafa vermez ve bu da kendisinin tedavisi için de elzem olan vaziyettir. Gripten en zivade muhafaza edilmesi lâzım gelen kiiçük çocuklardır. Çünkü grio adi bir nezle devrin den sonra ihtilât olarak zatürree ya • par ki buna küçüklerin tahammiilü güçtür ve ekseriyetle mağlup olurlar. Griptekî hususiyet hastanın birdenbire ateşlenmesi, ökfürüğün ve ateçin fiddetinin ilk günden baslaması, iki üç gün sonra eğer bir ihtilât yapmamusa gerek atesin gerekse öksürüğün şiddetini azaltmaian ve hestanın nakahate girmesidtr. Bunun en mühim ihtilâtı zatürree ve kulak iltihaplandır ki eğer hararet üçüncü günden itibaren düsnrteğe baslamazsa dır. Bazan âdi nezleden ibaret öksürükler vardır ki bunlar siddetli ateşle baslamadıklanndan çocuğu yatırmazlar. Çocuk hem oynar, hem öksürür; bunlardan da çekinmek Iâzımdır. Çünkü kızamık ta boğmaca da böyle başlar. ı Kızamık filhakika baslangıcmda ökbaslamaz; hafif bir öksürük, ikinci, üçüncü gün başlıyan bir burun ve göz nezlesi ve o esnada gene çocuğu yor • mıyan sinsi bir ateş; bütiin bu alâtnetler tedricen ziyadeleşerek dördüncü, beşinci gün döküntüye rmda bir ateş verir. tste bu hastalığın ilk günlerindeki atessiz öksürük ve aksınk devrmdedir ki âdi bir nezle olmus çocuk manzara« verirken etrafa sirayetlerini yapar ve bu sebeple de insanlann yüzde 99 u çocukken bu sinsi savleti yapan kıza • tnığı geçirirler; maatteessüf küçük yaşlarda yakalananlar çok defa bunun vahim ihtilâtı olan zatürree ve onun a mansız netkesine maruz kalırlar. Ka • müntehi olur sürtür; lâkin gripte olduğu gibi atesle bu ihtilâtlardan birini aramak tabii tedavi eden hekimin isidınların haksız olarak hayırh hastalık dedikleri bu kızamığın ihtilâtlanndan kaybedilen küçük çocukların adedi mühim bir yekun tutar. Lâkin üç dört yasmdan sonra tutulanlann akıbeti bu kadar vahîm değildir. Ayni sıraya boğmacayı da koymak Iâzundır. Buğmaca da ilk hafta zartında yalnız kuru kuru öksürtür. Atesi yoktur; bu suretle soğuktan öksürük olmus bir çocuk hali gösterir. Yalrız nezlede olduğu gibi gün geçt'kçe öksüriiğün şiddeti azalacak yerde bilâkis ziyadeleştiği ve gece öksüriiklerinin adedi gündüzden daha ziyade olmağa başladığı, bilbassa öksürüklerm çocuğu morartacak kadar mükerrer koh kohlar yaptırdığı, hatta bazan kusturduğu görüJür ve ikinci haftaya çocuk daha fazla öksürerek girer ve öksü • rürken ötmeğe başlar. Bu öksürüğü de kızamık gibi ehemmiyetli telâkki etmek ve küçükleri mu hafaza etmeğe uğraşmak lâzımdır; Çünkü bunda da küçükler için zatürree ve bazan hatta beyin HtihaDİanna maruz bırakan vaziyetler husule gelebilir. Görülüyor ki bu iki hastalıkta adi nezle gibi sinsi başlayıp sirayetlerini tenvn etmek hassası vardır. Lâkin ilk günlerinden itibaren âdi nezle öksüriiğün den bu arzettüh'm farklan sayesmde süphe etmek vikaye için kâfidir. Kuspalazınm öksürüğü bereket versin ilk saatten itibaren hemen daima boğukluğile nazari d'kkati celbeder ve anneler kuspalazınm bu seklinde davranık bareket ederler. Asıl kuspalazının siraveti hastalıçm badenvîklerde bulunduçu zaman çocuğun hafif atesle ortada gezdiği sıralarda husule ge lir. Bahusus kuspalazınm en sari devrinde bile çocuğtın haricî manzarası âdi bir boğaz nezlesi olmus hissjni verdiğînden ve çocukta ciddî bir hasta hali göstermed'ginden kimse çekinmez ve bu suretle hastalık etrafa serpilir ki bu ihtimallerden ateş yükselme bahsine ait makaletnde bahsetmiştim. Veremin husule getirdiği öksürüfe gelince: Evvelâ öksürten veremin açık verem olroası îhtimalinin pek kuvvetli olduğuna kanaat etmek Iâzımdır. Binaenaîeyh epey zamandanberi ök • süren ve hafif atesle çocuğu veya büyüğü zayıflıyan bir derhal şüpheli C Cnmhurîyeİ Serbest Sütıın Nüzhet Ayetullahı flaha iyi tanıtalım telâkki ederek vikayeyi temine uğraşmahdır. Herkes bilir ki verem, öksürükle çıkan balgamla intikal eder ve bütün himaye teskilâtı da veremliyi lağlamdan mümkün mertebe ayırmağa matuftur ve ileride de bahsedece ğim gibi bil meli ki bir çocuğu bir defa öpmekle veremi ona asılamak kabil • dir ve gene bilmeli ki uzun seneler yaşayıp ihtiyarhyan ve veremile arkadas olmus olduğundan kendisi zarar görmediği halde muhitini hrpanlıyan birçok yaşlı öksürücüler vardır; onlar da çocuklara karşı muhabbet göstermek ve öpmek hakkını kendilerine verirler. Nihayet öksürmesinden korkulmı • yacak bazı «A/thme» li hastalar ola büirse de bunların da mikropsuz ol • duğunun teşhisini ancak edebilir. Şu suretle öksürüklülerin hemen her cinsinden çocuğu korumak, annenın baslıca vazifesi olduğunu kanaatle ve imanla tavsiye ediyorum diyebilhim. Doktor hekim tayın ki bu dökmek daima 4 0 derece civa KADRl RAŞİT Bisikletle tetkikata çıkan talebelerimiz Onu, 1926 senesi bidayetlerinde, Marsilyada mektep sıralarında ta • nıdım. O zamanlar tamamile ya • bancısı olduğum o muhitte, Türk o)arak ilk tanıdığım Nüzhetle, dört beş fene süren gurbet arkadaslığınsız zamanında, arkadaçlık sevgisi ve samimiyet mefhumlarının en derin ve tesirli bağlarile birbirimize merbut bulunuyorduk. Üç senedenberi her nekadar hayat mücadelesinin mecburî ve za • ruri ihtiyaçları bizi birbirimizden uzaklaştrrmış ise de, ona karşı olan derın sevgi ve merbutiyetim, tak divler ve hayranlıklarla dolu satnimiyetim baki kalmıştır. Nüzhet, san'atine karsı olan ilk ilhamını, tabiat ve güzelliğe karsı ruhundan doğan derin askın ona verdiğî bir cesaretle, emin olduğu istidat ve kabiliyetinden almıştır. Çalısmasını uzun zamanlar seve seve takip ettiğim Nüzhetin, vücude getirdiği güzel eserlerini, Fran • sa gibi, san'at inceliğinin tamamile tekâmül etmiş en büyük üstatların işb'rak ettiği salonlarda teshir ettiğini görmek, ve bilhassa bütün Fransa matbuatınıa genç üstadımızın resimlerini, ve eserlerini gazetele • rine dercederek fevkalâde takdirlerle dolu makalelerini okurken biz • ler için en büyük bir şeref ve ifti • har vesilesi değil midir? Düşünüs ve bulus kabiliyetinin hayranı olduğum Nüzhetin, zengm ve yeni mevzularla süslü eserleri > nin canlılığını ve güzelliğini tak • dir için bütün Fransız matbuatı, Nüzhuîin şayanı hayret istidadını birçok vesilelerle izhar ve itiraf etmişlerdir. Hilkaten mahçup ve fevkalâde nazik olan Nüzbet, kendisini muh telif vesilelerle propaganda, ve yahut birçok reklâm vasıtalarile tes • hir ermeyi ve tanıtmayı hiçbir za • man arzu etmemiştir. O, eskidenberi, bir gün viıcude getireceği güzel eaerlerinin, memleketimizde herkes tarafından takdirlerle karsılanacağmdan emin olarak, durmadan, yorulmadan, ça • lıpnif «an'atinin inceliğini, güzel • liğini daima arastırmıştır. Her halde Galatasaray sergi salonlannda seve seve seyredeceğimiz, birçok güzel eserlerinden biri de, birçok itinalarla hazırladığı tabiî büyüklükte; Abbe Prevost roma • nının kahramanı Manon Lescaut îsimli saheser bir tablosudur. Çok iyi hatırlıyorum, Nüzhet, o zamanlar bu tablosuna baslarken, büyük bir heyecanla bana: Süleyman bu tabloyu vücude getirmek için, san'atimin bütün inceliğini bütün hassasiyetini sarfedeceğim ve bu eser «Rafaelin» saheseri olan «Jacond» gibi benm de en büyük eserim olacaktır.» demisti. Nüzhetin, yılmadan, yorulmadan j birçok fedakârlıklar ve mahrumi • { yetler içinde nasıl çalıştığını, garpta Türk azminin ve zekâsınm mi > sallerini birçok vesilelerle nasıl gösterdiğini, vücude getirdiği ve her halde sanat âlemimizde salonlan mızı süsliyecek olan birçok eserle • rini burada birer birer izah etmek pek uzun olur. Cumhuriyette Abidin Daver Beyin genç üstadımız hakkında yaz dıklan yazıyı büyük bir sevinç ve iftiharla okudum. Nüzhet memle • ketimizde, san'atinin en genç üstadı olarak telâkki edilmeğe lâyık olduğunu garpta ispat etmis olduğu gibi, güzel eserlerini teşhir ettîkten sonra, meraleketimizde de ispat ede • cektir. Bu birkaç satır yazıyı sevgili dostum Nüzhete derin zere yazdım. Süleyman Faik samimiyet ve dostluğumun bir nisanesi olmak ü Viyana takımı dün güzel bir oyunla galip geldi (Birînct sahifeden mabat) ve meharetini bu ölçü ile mukayese etmek doğru değildir. Dün Fenerbahçe, bu takıma ancak bir sayı farkile mağlup olduysa, bu, rakibin zayıf olmasından değil, Fenerbahçenin canla başla oynamasından ve genç Fener kalecisinin gösterdiği feda • kârlık ve meharetten ileri gelmistir. Fenerbehçelilec dün hakikaten takdir ve tebrike lâyık bir oyun göstermişler, hepsi de iri cüsseli ve o nisbette seri ve fevkalâde mahir oyuncular karşıunda sonuna kadar dayanmışlardır. Fenerbahçe takımı dün sahaya şu kadro ile çıkmıştır: Necdet Yaşar, Ziya Cevat, Ali Rıza, Esat Niyazi, Namık, Muzaffer, Şaban, Fikret. Fenerbahçenin kalecisi Bedi Beyin pederi dün vefat ettiğinden bu genç kaleci, mevkiini arkadası Necdet Beye brrakmıştı. Oyuncular sa • haya dizildikten ve oyuna bas lama işareti verildikten sonra, Bedi Beyin matemine iştirak etmis olmak üzere bir dakika hareketsiz duruldu ve oyuna Fenerbahçe başladı. Fakat top daha sahanm ortasmdan aynlmadan Viyanalılarm ayağma geçti. Viyanalılar, topla beraber ileri atıldılar, sağdan güzel bir hücumla Fener kalesine kadar indiler. Kaleci tou yakaladı, maamafih Viyana mihaBa kalartndan bir intiba pabflmis, bunlar da hep ademi muvaf • bir Fener hücumünü da Viyana kafakiyetle nefa'celenmiftir. Devrenin dilecisi tevkif etti. ğer aksamı tamamen Viyanalılarm hüViyanalılar da bu hücumlan savuşcumü ve Fenerlilerin cansiparane müdurduktan sonra ileri harekete geçtiler. dafaasile geçmiştir. Fenerbahçeü oyunOnlarm akınlan Fenerbahçeye naza cular, bu müdafaa oyunundâ muvarf.k ran daha tehükeli oluyor. Kuvvetli bir olmuflardır. Bilhassa kaleci fevkalâde şüt dısan gitti, ikinci bir sütü de Nec iyi oynamış, birçok tehükeli vaziyet det yakaladı. Maamafih Viyanalılarm lerde gollere mâni olmustur. Fenerin hücumlan kesilmedi; arka arkaya hü bütün oyunculan vazifelerini yapmışlarcum ediyorlar. Bu akmlardan birinde dir, denebflir. Yalnız muavin hattında Fener aleyhine bir korner de oldu. oynıyan Esat, dün hiç muvaffak ola Kornerden kurtulan top seri bir akm manus, yapbğı falsolu hareketlerle la Viyana kalesine kadar gitti ve avut oldu. Oyun iki tarafın da kat'î bir hakimiyetine istinat etmeden devam ediyor. Maamafih Viyanalılar nisbeten ağır basıyorlar. 20 inci dakikada Fenerbahçe güzel bir hücum yaptı, Muzaffer kaIecile karsıkarşıya kaldığı halde topu kale direğine vurarak geri geldi. Topu kapan Viyanalılar Fener kalesine kadar indiler, bu hücumu da Necdet kesti, topu sol tarafa verdi. Tekrar bir Fener hücumu; Şabanm sütünü Viyana kalecisi tuttuğu halde elinden ka çırdı ve Fenerbahçe bir sayı kazandu Avusturyalılarm daha ustalıkh oy namalanna rağmen ilk golü Fener • bahçenin yapması umumî bir alkıs tufeuule karsılandı. Bu gol, Fenerlilere daha ziyade gayret verdi. 27 nci dakikada Niyazi muhakkak bir gol yapmiğa giderken tehlikelı surette tevkif ettiler. Fakat hakem bunun için bir ceza vermeğe lüzom görmedi. Şirodi hücumlar gene karsılıklı bir fekil aldu Fenerbahçenin hücumlanm ekseriya Viyanalı müdafiler tevkif et tSderi halde Avusturya.ılaruı akınlan çok defa kaleciye kadar dayanıyor ve Necdet yalnız başına bunlan karsılı yordu. Devrenin sonlanna doğru Viyanalılar akınlannı daha ziyade fid detlendirdiler, fakat gol yapmağa muvaffak olamadüar. Devrenin sonlanna doğru Fenerliler iki gol fırsatı ile da ha karsılaftılar, fakat Niyazinin sütünü Viyana kalecisi yakaladı, Muzaffer de topu dısan attı, ilk devre bu netice ile bittL Dünkü yüzme Viyana • Fenerbahçe maçtndan heyecanlı bir enttantane lılar ikinci, üçüncü ve dördüncü hücumlan yapmakta devam etti ler. Viyanalı profesyonellerin futbolu gayet iyi oynadıkları anlaşılıyordu. Bu hücumlan, tehlikesizce atlatmağa muvaffak olan Fenerbahçe, evvelâ sağdan, sonra soldan iki güzel akmla Viyana kalesine kadar indi. Viyanalı müdafiler de bu akınları bozraakta gecikmediler. Dakikalar geçtikçe ViyanalJ " rn Mı t¥u*utî müaabakalara giren hantmlar çok tehlikeler ihdas etmiştir. Bereket versin onun hatalanm arkadaşlan tam!' etmişlerdir. Viyanalüarm bütün bir devreyi ta mamen hakimiyetl«ri altında oynamalarma rağmen fazla gol yapamamalan onlarm meharetsizliğinden değil, Fe ner müdafaasmın ve kalecim'n meharetinden ileri geunişth*. Oyun bu suretle. İkinci devre Fenerbahçe ikinci devreye çıkar» ken takımda bazı tadilât yapmış • tır. Cevadın yerine Reşat girmis, bir müddet sonra da Namığın yerinde Naci oyanımstır. tkinci devreye baslanır baslan • maz Viyanalılar yddınm gibi bir a • kınla Fener kalesine indiler. Necdet muhakkak bir sayiya mâni ol • du, fakat ikinci bir Viyana hücumu, yakmdan ve çok kuvvetli ahlan bir şüt Viyanaldara ilk sayüannı kazandırdı. Top ortaya gelip oyuna başlandıktan sonra Viyanalılar hemen ikinci golü de yaparak gah'p mevkie çıktılar. tşte bundan sonra oyun Viyanahla tm tam bir hakimiyeri albna girdi ve Fener nısıf sahasma intikal etti. tlrind d e v rede Fenerbahçe ancak altı hücum ya 1 ahrettin Pafa, dün çok güzel bir oyan oynıyan Fener kalecisini tebrik ediyor çok seri oynadıkları görülüyordu. Topu kat'iyyen ayaklarında tutnu • yarak derhal pas veriyorlar, en ümit edilmedik vzziyetlerde topu kapıyorlar. Fenerliler 8 inci dakikada güzel bir hücumla tekrar Viyana kalesine kadar indiler; Viyana müdafaası bu hücumu ancak korner yapmakla i. Bunu takip eden ikinci tJJıkü yüzme yartçlarında yeni rekor yapan Orhan ve Halil 21 Viyanalılarm lebine olarak bît miştır. Viyanalı fotbolcular, hürriyetin ilâ • nma tesadüf eden 2 3 temmuz pazartesi günü Beşiktaş takımile Fenerbahçe sahasmda ikinci bir maç yapacaklardır. Fenerbahçe Oe Beşiktaş arasında oy • nan?cağı yazılan silt maçınm fmali, sporcularm Rusyadan avdetine tehir edilmistir. Gönen idman yurdunun müsameresi (Gönen tdman Yurdu) gençleri gündüz kadmlara ve gece erkeklere mahsus olmak üzere Gönende iki gün ve iki gece müsamere vermişlerdir. GençTalebeler ve mual [imleri bir arada Ankara 20 (Telefonla) Gazi I Eskisehir, Kütahya, Balıkesir, terbiye enstitüsünden dört talebe Izmir, Aydın, Antalya, tsparta, Afmuallimlerinden Şinasi Hüsnü Be • yon köylerinde bir buçuk ay ka • yin idaresinde Ege mıntakasında dar dolaşacak olan bu genç mualköylerde tetkikatta bulunmak üzelimleri bu teşebbüslerinden dolayı re dün bisikletlerile »eyahate çık • tebrik eder ve muvaffakiyetle dönnnslardır. melerini temenni ederiz. lerin bu müsameresme Gönen halkı pek alâka göstermistir. mevzuu (tstiklâl) bür Şahın seccadesi) Müsamerenra ve (Ba 3e birkaç mopiyesi Fenerbahçe dördiincü takımtnın maçı Bu sene dördüncü takımlar şamp''y°* mı olan Fenerbahçe dördüncü takımı dün bu maçtan evvel dördüncü takun Iar muhtelitile karsılaşmış ve 30 ga lip gebnistir. Galip takıma bir kupa ve oyunculara birer madalya verilmiştir. Dünkü yüzme yarışları fstanbul Denizcilik Heyeti tarafmdan tertip edilen yürme yarış ları dün Modadaki yüzme havzunda yapılmıştır. Dünkü müsabaka • larda birçok Türkiye rekorlan kı(Lutfen tahifeyi çeviriniz) nolog ve siirden ibaretrJr. Bu müsame • re parlak olduğu gibi muallim Hâki Beyin monologlan da pek muvaffakiyetli olmustur. Dördüncü taktmlar muhtelitini mağlu p eden Fenerbahçe dördüncü takımı