1ea.11 uz "Camfnrriyçi Ingiltere yeniden 41 hava filosu vücude getirecek Ingiltere bir taraftan silâhlanırken amele fırkası da hükumetin bu siyasetini şiddetle takbih ediyor Londra 20 (A.A.) Başvekil muavini M. Baldvin diin akşam mecliste hava işleri siyasetine ait olup muhafazakârlar tarafından öte • denberi sabırsızlıkla beklenilmek te olan beyanatta bulunmuştur. Mumaileyh hava kuvvetlerinin arttırılacağını söylemiş ve demiştir ki: < Yeni 41 hava filosu getiri • lecektir. Bu filolarm 33 ü tngilterenin ve diğerleri de Imparatorluğun muhafazasma tahsis edilecektir. Programın tatbikı, ihtimal tilâh • lan bırakma işini ileri götürmek kaygusile ve devletin malî işlerine nazaran tadilâta uğrcyacaktır.» men tngiliz hükumetinin yeni teahhütleri hiç te istilzam etmemesine, memleketin emniyetinin zarurî kılmadığı bir silâhlanma yoluna girmif olmasına teessüf edilmektedir. tngiliz hükumetinin bu hattıhareketi, beynelmüel silâhlan bırak • ma ihtimallerini suya düsürecek tehlikeli ve tahripkâr bir surette harbe hazırlanmağı teşçi edecek •nahiyettedir. TELGBAF MABERLERI Karadeniz kıyılarında: Lâstik deri arbi Umumiden sonra, her sahada geçirmis olduğumuz inkıIâplardan bir takım rekabetler doğdu. Ortalığa arız olan buhran, sür'at, ucuzluk, kolaylık gibi, yakın vakte kadar ihmal ettiğimiz, hakir gördüğümüz birçok seylere insanlann hayatında ehemmiyetli bir mevki verdi. Otomobiller, otobusler, şimendiferIere; sun'î ipek, diit yaprağile besle nen ipek böceğine; beton keresteye; lâstik deriye meydan okuyor. Hepsînin içinde, bu son iki rakibin mücadelesi zorlu oldu. Bir türlü, aralartnı bulmak imkâm hanl olamıyor. Bir taraf ucuzluğunu, öte taraf sağlamIıgını ileri sürerek, habire kavga edi yorlar. Lâstik taraftarlan meseleyi uzattıkça uzabyor, mesinin avukatlan ise, bir türlü yumusaroak bilmiyorlar. Esas dava, kunduraya taalluk ettiği için olacak, neticede her iki taraf ta sözü ayağa düsürdüler. Gazeteler, bu bahse dair, her gün bir ufak fıkra olsun dercediyorlar. Kahvelerde, lâstik • deri rekabeti, ikindi ve akşam sohbetlerine mevzu oluyor. Evlerde, Fener • Galatasaray munakaşaları unutuidu. Çocuklann ayaklarma alınacak ayakkaplarmın lâstik mi, yoksa deri mi olacağı, aileyi ikiye bolen bir mesele oldu. Lâstikçilerle dericiVrdSen hangisinin hakh olduğunu tayin için ehlihıbre Te hakem heyetleri tesekkül etti. Yerli Mallar sergisinde, her iki taraf, iddiatmı teyit için büyük masraflar, kfilfetler ihb'yar ediyor. Bu isin, acaba sonu ne olacak?. Merak eden edene! Umumî cereyana kapılarak, ister istemez, bu meraka ben de düstüm. Deri yerli, sağlam, fakat pahalı, lâstik, maddei iptidaiyesi yabancı, dayanıkstz, fakat ucuz.. Gönlüm iki tarafa da meylediyor. Bir türlü, birini, diğerine tercih edemiyorum. Eskiden böyle benim vaziyetime düşenler için: «tki cami arasmda kalmış binemaz gibi..» derlerdi. Boğazdan çıkarken (Birinci sahifeden mabat) Tabiatin eli burada denizle nehri birleftirdi, Türkün eli de gene burada karayı deniz yapmıştı. Yetmis geminin, yelken açarak, Dohnabahçe kıyılanndan Nişantası sutlarma tırmamsı: Biz Ortazamam boyle kapadık. ölüro aynlığm bütünü, aynlık ölümden parça. Avrupaya, Karadeniz boğazından çıkıp Akdeniz boğazınden girmek üzere, çemberleme bir seyahate çıkarken aksamtn pembe yaldız'an içinde ilerleyen beyaz Rumen vapurunun güvertesinden sağa sola bakıyorum. Beşiktas diyince, daima gözümün 8nüne iki isim gelir: Beşiktaşa yakm bîr haneî virannmz vardrr, diyen Nedim, ve Beşiktas layılarmdaki türbesrnden hâlfi sulara ba* kan Barbaros Hayrettin. Birî billur, Steki tunç; biri kâğıtta terennüm, oteki dalgada nara. Kuzguncuğa baktım: DökulmSf sivalarile boynu bükük soluyan Hüseyin Avni Paşanm yalın içinde, uç kafanın bir gece esrarlı görüfmesinden sonra, tam karşısma düşen, azametli saraym koynundaki mağrur ceberutu tahtm • dan atan yalı. Ahşap bir yalıntn mer mer bir sarayı yenmesi ne güzel şeydi! Boğazm en dar yerine krrrak bfr taç gibi kurulan Rumelihisarmra epçet hesabüe «Mehmet» 92 olduğundan o kadar burcS, «Han» 651 olduğundan o kadar da mazgal dtfi olduğuna «EvL'ya» temin ediyor. tnanrmyanlar saysuı; bizzat gördüğü feyler hakkında çok dürüst olan sevimli Evliyaya ben inanmm. Zaten işte ara tıra burçler tunç kafalanm kaldırarak, sayısız mazgallar dudaklannı gerip gülerek «doğru, doğru» diyor! Yeniköy önünden geçerken Evliyinm secüerini hatnIamamak kabil değü: «Ekmeği beyaz, ahalisi Lâz, Yahudisi ehli saz, islâmı azt» Sağda Çubuklut Veli Beyazıt Tr»bzondan gelen oğlu âsi Selime burada sekiz çubuk vurmuş, onun için salta • nau sekiz sen« sürmüş. tyi ki on sekiz defa vurmamış. Sekiz çubukta Iranla Mısın haklıyan o şehs&var on sekiz çubukU elbet Hintle Çini de alırdı! «Tarabya» îsmmm îDc vaftiz babahğnıı yapan Yavuzun torunu, San SeL'mdir. Anasmdan tslâv kan: alan bu zevk düşkünü hükümdar, o zaman tek dalyanmdan başka birşeyi olmıyan, buraya balık avı için gelirmiş. Tuttur duğu balıklan kıyının gür yeşilli ağaçlan altmda pişirtip Kıbns şarabma meze yaparken Sokulluya emretmis: Tiz buraya bir köşk yapm ve buranm iımi «Tarrabiye» olsun, Sarhofun da kerameti oluyor demek, burası hâlâ boğaım en taraplı yerif Sular köyü Sanyer: Çırçır, bütün dünya yüzünde «mlcyasülma» a stfur olan tek sudur. Serçe parmak kalınh • ğmda akan o ince su bütün cihan rökorunu elmde tutuyor. Su Szerinde bir rökor ama pek öyle sudan değil! EIİİ altnvs yıl önce Ziya Paşa, bStün Boğazı, iki kıyısı da bastanbaşa könk ler, kâsanelerle; bağlar, bahçelerle dolu olarak tasvir ediyor t İki canlpte lengln gâhlar kâaaneler yer İki sahil serapa bağ ve büstan ve gulistandır! Namık Kemal onun bu tasvirile alay ederek birçok yerleri yıkık dökük o lan Boğaz sahillerini böyle düşünmek için Paşanın «Sen» ve «Taymis» kıyılarmda gördüğü mamurelerin hayalini rüyannda sayıklayıp burasile kanşbrdığuu söylerl O zamanlar ki Boğaz çok güzelmiş, öyle iken onlar gene öyle derse bugün biz nediyelim? Adesesi almmış göz çukurlan gibi camsız pencereli eski konaklar bu en güzel sulara görmeden bakıyorlar. AJtı bükümlü Boğaza altı büyük hıçkmk kenetlendi! Yuşa tepesi, Boğaz mürtesemlerinin bu başbuğu bizi, yüksekten bir bakışla uğurluyor. «Cihannüma» oradan Bo ğazm «üklüm büklüm bir yılan gibi» görüldüğünü yazar. Boğaziçi plâtin sırtlı bir yılan gibi kıvnlıyor da desen, kıyılan yeşÜ kabartmadan mavi bir şerit gibi dolanıyor da desen, bütün dünya zumrütlerini erib'p kaypak bir pelteükle akıbyorlar da desen, nafile, Boğaz için en güzel teşbih teşbihsiz • liktir! Karadenizdeyizt «tsimle müsemma arasmda mutabakat aranmaz» derler, eğer aransaydı iğneye diken, dikene batan demek lânm gelirdi! Buna bümeme rağmen yirml yıl 8nce Karadenize ük defa çıkıp ta masmavi bir su görunee «bunun neresi kara?» demistim. Sonra Utaplardan Bğrendhn ki buna Karadeni» denmesmm sebebi bulutla nnın çokluğundanmış. Adını kendin den değil yukardan alan bir deniz! Alttaraft var İSMAİL HABtP Hastaneler dercS vc yaznnda, hastaneterirmzfn ruluş, isleyiş, bakun Te himıaj yonünden münakasaya muhtatf vaziyette olduklaruu söylemiştim. Ba * na öyle geldi ki bu sağhk erlerinhrf hususilerinde herşeyden önce gelen ka4 ide kâr; resrmlermde kırtasiyeciliğin rof humuza tebelteş ( I) olmuş idareî lahat, nizamsızlık ve kargasalığıdır. kinci müesseselerde bana öyle görü 4 nen halet, kat'iyyen, orada çalışmakt4 bulunan güzide ve feragatli flim adam* lanmızın yaphğı ve yarattığı bir me 4 kanizma olamaz.. Çünkü çüriik bir toW na tezgâhında son model bir röntkerf cüiazı yapmasnu dünyanın en dâhi a 4 dammdan bile nasıl isb'yebflirsiniz kif Hastanelerimizin ihtîyaca kâfi ol 4 madığı senelerdenberi beş yfiz elli de* fa yazılmıştır. Dsha geçen gün «Cum * huriyet» te vardı: Evvelce 30 olan Tı0 Fakültesi üroloji kısmının yatak ade 4 di ona indirilrraş! Bu hareketin sebe 4 bini bflmiyoruz. Fakat madem ki işfcf asgarî hat ve kadro ile idaresinde fay» da vardır! Bari bütün Fakühe seriri * yatlannı bir paviyonda hulâsa edive / rip çıkılsaydı! Nakilden sonra Fakülte emrme Te # rflen şehîr hastanelerinde vaziyet «a 4 nacık babacık günü» ( 2 ) dür. On, oıf beş günde yatak bulmak ber kula na 4 sip olmıyan bahb'yarlıklardandır. Mü 4 essesat şehîr hallnndan hastalara yet mezken ana vatanın şurasından bura smdan dertli vatandaslar geliyor. He le bu sonuncularm hali ayn bir iç acı 4 sıdır. Ya uzun bir intizardan sonra hastane köşesine sığntabilirler; yah nabzını tutacak bir el bulamadan d dertli, daha bitkin; köyüne, bezan büyük babasmm yattığı topraklara nerler. Bir rivayet; bazı Fakülte seririyat * lanna yatabilmek için «enteresan has • " ta!» olmak icap etb'ğini kulaklanmız4 kadar getirdi. Biz, doktorluklarmdmtf evvel şefkatlerinin daha çok zengm v# kuvvetli olduğuna rnandığımız flim a 4 damlan ve idarecilerimizin şehir has 4 tanelerinde boyle bir «dert aristok * rasisi!» veya «hakkı rüçhan kabiliyeti usulü kurmuş olacaklarmı zan bfle et f meyiz, geçelim. Doçentlerin ve asistanlann maaslarf meselesine gelince: Yarınki profesörlerimizi dünya kaygusundan ve maddf imkânsızlıklardan nekadar uzak bu « lundurursak yeni Üniversitenin biwl kadavrastnı değil, ilim bünyesinin ya * şamağa namzet temelini kurmuş ola • cağıma muhakkaktır. Yoksa karm tok* luğuna flim yapabilmek için mfllî has« sasiyet dahi kâfi gelmez. Doçentlerf ihtiyaçlan nisbetmde para vermek v* kendflerinden Fakültelerde bugünkün * den daha fazla vazife istemek; işm olu^ ru ve galiba da doğrusu budur. Hastanelerde görmüş, ve duyrauş N tum: Bazı bastane müstahdeminl var ki asistanlar kadar, natta on A lardan fazla maaş ahrlar! Ehliyet v# kıdeme diyeceğimiz yok amma, a 4 sistan denilen şahsiyetler de ilml temsil ettiklerine göre garabetinl bundan îyisi can sağlığıdır bari diyeüm/ Vaziyetin bakiyesini şöyle bulâ M sa etmek isteriz: Evvelâ hastane 4 ler, içinde ve dışında çahşanlanny milletin ağlıyacaği kadar azdırJ Sonra kadro dardır; meselâ Cer rahpaşa hariciye kliniklerinde bü 4 tün gün ve gece duraksız çalışani. beş asistan, on beş asistan kudret]/ ve emeği verdiklerî halde mev « cut hastalarm bakımına tam ma nasile yetişemiyorlar. Hemsîre ve hastabakıcı teşkilâtt] ise bütün Tnanasile kifayetsizdir. Bit( defa bunlann sabah altıdan, gece dokuza kadar çahştınlmaları key • fiyeti; kendilerinden tam iş beklemek" hakkını ortadan kaldırmaktadır. Bımday sonra da tahsisat azlığı sebebile ola • cak; 20 şer liraya şuradan buradan toplanıveren bir kuım hastabakıcı ve hademeler var ki onlara göra hastalar, yani o müesseselerin, o teşkilâtm bakikî sahibi vatandaslat birer tufeylî, b.'rer başbelâsıdular. Baktlmazlar, azarlanırlar. Hem canım, bütün ruhî ve aklî kabiliyeti bir ağaç, gütüğünü evirip çevirmekten ileri geçm'ven, ve kader sevkile oraya düşmüş bulunan «insan» lann kıymet telâkki si de onlarca bu ol?n bir sürü adami tecemmü ve tahşit ( !) etb'rmektense da« ha çok para vererek vicdanlan taban • lannın altma kacmantıs insanlar bulımsa daha iyi değil midir? Böyle bir vak'a olmamışhr ve inşallah olmaz. Misal olarak söylüyorum: Bizim hastanelerde tedavisizlikten değil, fakat bakunsız lıktan ferah ferah adam ölebilir! Sı kıya gelince sığmdığnnız bahane ko « vuklan var: Tahsisatsızlık. Peki a • (Lutfen sahifeyi çeviriniz) (1) Başbelâsı. (2) Mabşerin halkça tavslO, Silâhlan bırakma ifi ve Ingiltere Londra 20 (A.A.) Basvekfl ma* avnri M. Baldvrin, Avam Kamarastnda beyanatta bulunarak tngflterenin <<iğer memleketlerinde aytri yolda hareket edecekleri ümidile teslihatmı tehlikeli bir Amele fırkası tilâhlanmayt lorette tenzfl e*miş ve fakat »flâhlan bı1 takbih ediyor rakmaya ait müzakerelerin sürGnceme • Londra 20 (A.A.) Temmuzun de kalmış olduğuna ve birçok meha • 30 uncu pazartesi günii avam kafilde endişeler baş göstermîş bulundu • marasında bir tevbih takriri mii • ğunu söylemiştir. Mumaileyh tngütere zakere edilecektir. Bu takrir, nauhükumetinin taJrio etmekte olduğu si • halif amele fırkası tarafından veyasetin silâhlan btrakmayı temine ma rilmiştir ve hükumetin hava siya • hrf olduğunu, bu emniyetin hiç olmsz setine mütealliktir. Takrirde silâhsa kısmen tahakkukuna ait ümtdinra lan bıraktnaya ait bir mukavele zail olmamış bulunduğunu, ancak pek name, Avrupaya ait ademi tecavüz yalanda bir neb'ce elde edilmesine ih • ve mütekabil muavenet misaklan timal vtnuediğini flâve efaniştir. akti için yapılan müzakerelere rağ ftlakdonalt Ruzvelt mülâkatı olacak mı Halkın ucuz trene rağbeti İktisadî siyasetin değişti Adana • Mersin • Ceyhan hattı yolcuları çoğaldı rilmesi bekleniyor Londra 20 (A.A.) M. Mak • donald ile M. Ruzvelt arasında bir telâki vukuu fikri kabinede taraf tarlar bulmftktadır. Başvekil, sayfiyeye gitmeden evVel bu tnovvurunu îslıjur «tmiftı. Fakat kendisinin bu niyeti arkadaşlanndan birçoğunun şiddetle mukavemetine tnaruz kalmıştır. Arkadaşları şimdi böyle bir mü lâkatın halihazirda mevzuu bahsolan meselelerin faydah bir surette müzakeresine medar olacağım ve bOhassa bahrî ve iktisadî mesele lerin tetkikma yarayacağını düşünmektedir. Londranın Amerikan mehafili ise bahrî noktaî nazardan her türlü müzakerenin teşrinîevvel ayından evvel mevsimsiz olduğunu söyle • mekte ve iktisadî sahada Amerikanın iktısadî siyasetinde de bir tahav • vüle intizar etmek abes olacağım Uâve etmektedir. Adana 20 (A.A.) Devlet De miryollan tdaresinin Adana • Mersin Ceyhan Osmaniye arasındaki hatlarda gidiş ve geliş ücretlerine yaphğı yüzde 70 tenzDât büyük memnuniyet ve rağbeti mucip olmuştur. Bu tenzilât üse • rine hat boyundaki köyler halkı kam yon ve otomoba yolcuruğianı btraka rak derhal trene dörnnüş bulunuyorlar. Eskiden ücretlerin yüksekliği yüzünden yaya seyahat yapan amtleier bile simdi trenle gidip geliyorlar. Tenzilât do layısile son günlerde bu hatlar üzerin • deki faaliyet çok artmııtır. Bu lâstik deri rekabeti daha uzarsa, korkanm ki iki çesit kundura arasında yalınayak kalacağız; ve içimiz • de, en bahtiyarlarımız, lâstik • deri gürültüsüne papuç bırakmıyanlar olacak î ERCÜMENT EKREM Cinayet mi, kaza mı? (Birind aahifeden mabat) Yapılan tahikkatta kazazedenin Yenikapıda Soğancılar sokağında 7 numarah dükkânda kayık tamircisi çırağı 18 yaslarmda Ali oğlu tsmail olduğu anlaşılmifhr. Hâdiseye Müddeiumumî muavini Salim Bey vazıyet etmistir. Diin sabah derhal Sirkecideki bütün trenler muayene edilmis, vagon ve lo • komotiflerin tekerlekleri birer birer kontrol edilerek kan lekeleri aranmıstır. Bu münasebetle tren seferleri de bîr müddet teahhura uğramıştır. Sirkecideki trenlerin te kerleklerinde kazaya ait hiçbir iz bulunamamış, bunun üzerine güzergâhtaki bütün istasyonlara gelen trenlerin de kontrol edilmesî bil • dirilmistir. Dün Yenikpaıda yaptığımız tah • kikatta ölen Ali oğlu tsmail Yenikapıda kayık tamirciliği eden Mehmetle Nuri ustaların yanmda çalısmaktadır. tsmail kendi halinde çaIıskan, daima gittiği yerleri usta larma söyliyen bir cocuktur. Ev velki gece ustalan Mehmet ve Nuri Efendiler tiyatrroya gitmek üzere evden çikrmşlardir. tsmail evd*e kalmı«tır. Mehmet ve Nurî Efendiler gece saat 11 de yatmak üzere ev lerine döndükleri zaman tsmaUin evde olmadığını görmüslerdİT. Us talan çıraklartmn daîma gittiği yerî söylemek âdetini bildikîeri için bir müddet beklemisler, tsmail <relmeyince onu aramapa çîkımsîardır. Ad'amcafızlar bir havlî dolastıktan sonra sabaha karşı bîr kere de denîz kenarına bafemak üzere tren yolundan geçerlerken zavalh tsmaili çıulak ve rayların üzerînde üç parcaya ayrılmıs olduğu halde bulmuşlardır. fsmailin esvaDİarı da cese • dinîn biraz ilerisinde torba halin • de duruyordu. Derhal vaziyet za bıtaya haber verilmîs, tahkikata başlanmıştrr. Şimdiye kadar yapılan tahkikata nazaran îsmailin deniz banyosu almak üzere ustalarmın evde bulunmadığı bir sırada tren yolundan geçerken birdenbire önüne çıkan bîr Iokomofifin tekerlekleri altında kalıp parçalanmış olduğu zannedilmektedrr. Maahaza tsmailin katledilerek parçalanıp tren yolunun üzerine atıldığı da tahmin edilmektedir. Tahkikata devam ed'ilmektedir. Tekirdağında yol faaliyeti Tekbdağ 20 (A.A.) Şioıali Trakyayı denize bağlıyan ve Edirnenin sahil güzergâhı sayılan Tekirdağ • Hayrabolu yolunun iktisadî noktai nazardan daha lürumlu olduğunu gören vali vekili Nafıa fen heyetini ve bu seneki amelei mii kellefeyi bu yola göndermiş ve üzerinde esaslı inşaata baslanan bu yolun Trakya iktısadiyatında mü him bir rol oynıyacağı muhakkakhr. Saray, Çerkesköy, Çorlu istasyon yollanndaki inşaat ve silindraj devam etmektedir. Tekrrdağın Çukur» çeşme catdeaine parke döşenmsktedir. tedir. (Başmakaleden mabat) sağlam ve emin olduklan gün gibi âfikâricen bu memleketlerin mukadderatını ehnde tutan finans, yani malî kuvvet, hâlâ o derece siddetlidir ki, sağlam para timsali olan bankaalık mabudu uğruna haBrtan istenen yeni yeni fedakirhfclara muteriz olanlarm adetleri mahdut mrktarm fevkme çı karmyor. Bugün altm bloku memleketlerin istinat ettikle» müdafaa noktalan, altm esasun bir zamanlar müdafaa ederek bu tehlikeh' san madenin uğruna def lâsyon yapan tngilterede olduğu kadar kuvveli değildir. Halbuki, birçok muterizlerme rağmen tngiltere ahm esa «m hadisahn icban karşısında terkstmekten kurhılamadı. Bugün nekadar fcuvvetli ve büyük bankalarnt tesir ve nüfuru altmda olursa olsun hiçbir hü kumet tasavvur olunamaz ki bu ban kalar uğruna beşeriyetin selâmeti feda olunmasmı istemeğe cesaret edebOsin. Buna rağmen bu fedakârlıklann bir türlü arkası gelmiyor. Altm blokuna mensup memleketlerdeki bu deflâsyon harekâh bütün dünyanm geçirdiği acı tecrübelerie sabit olmuş bir hakikattir, ve bu hal o memleketlerde umumî ha • yat üzerine öyle bir tazyik yapacaktır ki; bunun karsıstnda ısrar edild:ği t~kdirde Amsterdam yağmalarından da ha siddetli içtimaî kan?asalık!ar ve fe lâketler zuhuruna sebebiyet verile • cektir. Para siyaseti ve kıymet nazariyeleri dilmeğe lâyık olan bu tarihten, yani Amerikanın ahm esasndan uzaklaşması tarihfnden sonra tngiltere, Daırimarka, Avustralya, Avusturya, Çekoslo vakya, Kanada, yeni Gine, Norveç, tsveç, Fıruandiya gibi albna bağlı kal rnıyan memleketlerde işsizlik günden güne düşmeğe başlamıştır. Altma bağlı memleketlerin bası o • lan Fransada aynt zamanlarda işsizlik fazlalaşmış, Holanda ve ttalyada da vaziyet günden güne fenalaşmısbr. Evvelce de gösterildiği veçhile alh na bağh kalmalan yüzünden bu mem leketlerin hepsinde ihracat maddeleri için beynelmilel pazarlarnun kaybedilmesinden ve umumî surette b'caretlerinîn daralmasından miitevellit derin bir ıztırap başlamışhr. Bu memleketler akilâne hareket e derek paralannı düsürürlerse hem kendileri, hem de dünyanm diğer kısımlan için iyi neb'celer hasıl olacaktır. Bugün kendi arzularile bunu yap mazlarsa yartn ciddî, içtimaî kanşık Iıklar karşısmda ve hadisattn tazyikı altmda ergeç bu tedbiri ittihaza mec • bur kalacaklardır. Fransa Reısicumhuru. Ruzveltin annesini yemetje davet etti Paris 20 (A.A.) Reîsicumhur M. Albert Lebrun, Amerika Reisicumhuru M. Ruzveltin annesi Madam James Ruzvelti öğle yemeğine da vet etmiştir. Bu ziyafette Fransa nın Vaşington sefiri M. Delaboulay ile sefaret müsteşan M. Marriner buluntmışlardır. Yudırım düftu Tekhdağ 20 (A.A.) Bugün yağan şiddetli yağmurlar esnasın • da şehre iki yıldınm düşmüs, bazı elektrik tellerî kopmustur. tnsanca T'^iat yoktur. Mançuride yeni hâdiseler Moskova 20 (A.A.) Harbinden gelen haberlere nazaran Mançuria va • list, polisi, Şarki Çin şimendiferleı? i • daresmin îçtimaî müesseselerine karşt yeniden harekete geçmiştir. Bu şimendiferler amelesinin dört de seddedilmiştir. Bu hareket defa kulübtt Japon bo V'vanada b'r bomba patladı Viyana 20 (A.A.) Polis idaresi binicilik mektebînin önünde bir bomba patlanustır. Uç kişi yaralanmı.«hr. tki kişmin yarası ağırdır. Zannolunda ğuna göre bu meeruhlar, suikast amil • lerinîn bizzat kendüendir. F»ANSİS VİLYAMS ve Mançuri gazeteleri tarafından yan mahaller olduğuna lunmakta idi. kulüplerin suikast tertip etmeye yan • dair yapılan tahrikâmiz nesriyatla bazırlanmıs bu • Vatanriaştık vazifesini yapmıyan Beîçikalılar Brüksel 20 (A.A.) Hükumet tarafından istenîlmiş olan fevka • lâde salâhiyetlere ait müzakere ler esnasmda .M. Vandervelde, sosyalist fırkası namına hükumet aleyhinde rey vereceğini çünkü bu istenilen salâhiyetlerin otoriter bir rejime doğru bir istihale teşkil ede • ceğini söylemiştir. Meclis, Salâhiyetler meselesine müteallik tnüzakereleri keserek vatandaşlık vazifesini ifa ettniyen Bel çikalılann Belçika tabiiyetinden iıkatına dair olan kanunu 78 reye karşı 86 reyle kabul etmiştir. Ajmi zamanda iftirakçılann tahrik&fam tenkile matuf bir kanun da kabul edilmiştir. Dipburnu hâdisesi (Birinci sahifeden mabat) bulunduğu için tngiliz hükumeti, Türkiyenin yüksek hüsnü niyetine itimat göstermiş ve müşterek tet kikata dahi lüzutn görmeksizin sadece vak'a mahallinde bir ihtiram merasimile hâdisenîn kapanmasını kâfi bulmuştur. Bu netice dost tngilterenin bize sevgî ve itimadi olduğu gibi yeni siyasette Türkiyenin beynelmilel Alman Nazır.'arı istirahate çekildiler Berlin 20 (A.A.) Başvekil M. Hitler, Münihe gitmek üzere Berlin den aynlmıstır. Mumaileyh orada Berchtergadendeki ikametgâhuıda istira • hat edecektir. Diğer hükumet erkânı da yakmda erkânının tatiUeri eylulün rinde Nuerembergde payitahttan aynlacaklardır. ilk günle • Hükumet Nazi fnkasaua •ktedeeeği kongrenm toplanması za • manma kadar devam edecektir. Altın bloku ve altmdan aynlmış memleketlerde işsizlik ve ticaret rakamlan mukayese edilirse çıkan neticen:n altın bloku memleketler halkuım bütün mevcudiyetlerinin içine kadar nüfuz ederek mezkur memleketlerde para • larm kıymetlerini yüksek tutm*k için kendilerinden fedakârhk istenmesinin en nihayet dünyanm diğer kısunların da görülmekte olan ticarî ve ikhsadî salâhtan m?hrumiyetlerini istemskle müsavi olduğu hakikatini ortaya ko • yacağı muhakkaktır. Beynelmilel mesai bürosu tarafın dan haznIanan istatistiklere nazaran Amerikada altın esası bırakıldığından • beri işsizlik azalmiştır. Bütun dünya • nın ikhsadi salâhma mebde ittihaz e • kazandığı mevkii de ispat eder. SuIarımızda dost bir memleket zabitinin ölmüs olmasından mütevellit teessürlerimizi alenen izhar ederiz. Ingiliz sefiri şehrimize döndü Dört gün evvel Ankaraya gitmif Loren olan tngiliz sefiri Sir Persi rimize dönmüstür. dün sabahki trenle Ankaradan şeh