21 Hazîran 1334 = 'Cumharhftf .îUt^iÇ^ OCUKLA6 Masalları Vaktile uzak memleketlerin birinde çok zengin bir adam yaşıyordu. Bu a danun büyük bir satosu ve her sene öteden beriden gelen binlerce liralık iradı vardı. Fakat bunlardan hiçbirini kendi ihüyacuıa, ailesinin istirahatine »arfetmez, faldr korasulannın çocuk lannı giyindirir, hastalannı sevindirir di. Onun için sade iratları da kâfi gel • memeğe başlamış, tarlayı, toprağı, sunn bunu da satarak o *av?llı'ann gö • nüllerini mahzun bırakmamağa çalış mıslardı. Tabiî bu hal neticesi aşçıyı, hizmet çîyi, usağı savddar. Bir aksam, gene •atonım ufak bir idare lâmbasile ay dınlanan yarı karanlık salonunda sade suya haslanmıs yağsız ve elsiz yemek • lermin basında oturmuşlardı. Kontes, Eskemlesini ocağa doğru yaklastırarak kocasına: Bu sene, dedi, galiba fakir ço cuklan yemeğe çağırzmıyacağız! Niçin? Çünkü onlara yemekten sortra verecek birseyimı'z yok. Ne elbise, ne ayakkabı, ne de oyuncak... Ya.. Her seneki gibi btnbir ümît lcinde beklerken ellerînin bos kaldığmı göriince biçareler kimbiiir nekadar mahzun olacaklar.. Onun içîn, son kalan efyamızdan bir kısmını olsun sa • tıp onlan buradan hediyesiz çıkarma • mak nivetindeyim. Ne satacaksın.. En lüzumlu es yadan başka birsey kaldı mı? Şn antika karyola herhalde lyi para etse gerek. Çünkü gümüş ve alhn kakmslıdır.. Ne, aileden kalma yatajhmızı mi sataeaksm. Bunun içinde ecdadıımz yahnış, uyumus, hatta ölmüştür. On • lardan yegâne yadigâr bu! ?arar yok, sen kanapede yatar*ın, ben de yere uzanınm. Senin yasında yerde yatılır mı, hasta olnr, öU'rsün. Çocuklar hediyesiz, eli bos git • mesinler de ne olursa olsun I Kontes sustu. O gecenm sabahı dev gibi, yakı • şıklı bir delikanlı bitiş'k ormanda ge • zerken minimmi bir kadına rasgeldi: Parmak Hanım, dedi, böyle evin* den yüzlerce kilometre uzaklarda ne anyorsun ? Ya sen, Fil Bey buralarda ne geziyorsun? Ne gezeceğim, kendime yiyecek Lâalettayin hangi kapı olursa olsun çalıp yiyecek birsey isfiyeceğim! dedi. Pekâlâ, haydi beraber yola çıkaIım.. Fakat ayni kapıyı çalnuyalım. Çünkü anlasılıyor ki senin karnın pek aç.. Ne verirlerse sen yer bitirirsjn.. Bana birsey kalmaz.. Nasıl istersen.. Ben ra fleride bir büyük ev var, oraya gideyim, sen de Kontun kamsmı çal!. Sonra nnr.anda buluşahm.. Vakıâ Kont son zamanlarda Dek fakirlesti ama, gene ufaktefek birsey bulup verir zannederim. Ikisi de kendilerine tayin ettik'eri yerlere gittiler. Üç saat sonra ayni mahalde buluştular. Parmak Hanım Fil Beyin omzuna çıktı. Bu sekilde be • raber yola düzüldüler. Parmak Hanım: Kontla karısmın fakirlesliklerini söylüyordun değil nv, çok doğru, hatta ben, yakından görüsüme nazaran sade rakirdırler diyemiyeceğim, sefalet içindeler diyeceğim.. T?m içeri girdi • ğim zaman sofra başında idüer. O • caklannda odun yVtu. Hemen masa • |merakh Fıçı içinde dünyayı dolaşma Dünyada birçok acayip işlere tevessül ederek garabet göstermek hevesine düşenler var. Dünyayı dolaşmaya kalkarken de tuhaf tu •< ÇOOÜKLAR.. MEMLEKETLCRN |FAYDAU B^LGÎLER | Patatesten kauçuk Yer yüzünde kauçuk istihsa lât ve mamulâtı günden güne artıyor. Memleketimizde de kauçuk ayakkabılann fazlalaşma • sı ayakkabıcılanmızı haklı ola • rak telâşa düsürdü. Sanki bu bol nrâ Bzerine nçradım. Bir de ne göre • yim. Adeta tabaklar bombuş.. Yagsız, etsiz, sade suya yemekler.. Fakat ben ekmek kınnblarile de doyanm ama, oradaki kınntılar da o kadar katı idi Iri adeta disim kesmedi. Ben orada i • ken konustuklan sozlerden zavalh Kontla Kontesin çok mahzun ve mü • kedder olduklannı anladım. Demin bana ahlâk dersi veriyordun ama, başkal»nnm konustuklannı dinlemek te pek hoş birsey olmata gerek... Ama, her zaman değil. Fakir çocuklara verecekleri yeni bir ziyafetten bahsediyorlardı. Bu kadar fakirlesmelerine rağmen gene ziyafetin sonunda yavrulara birer hediye dağıtmak isti • yorlar. Peki, hediyeleri almak için pa rayı nereden bulacaklar? Kont yatağını satacakmış.. O eski, ecdatlanndan kalma karyola yı mı? Evet.. tste, bu manasız bir hareket.. Çocuklara hediye verecejnm, diye antika hatıra*n elden cıkarmak... Ya. Hakikaten cok acı... Ben kendi hesabıma ömrümde böyle sey yapmam.. Konta da bu işi yaDÜrmamak lâzım. tkisi de böyle konusa konuşa şeh rin kenanna kadar gelmişlerdi. Fil Bey Parmak Hanıma: Haydi, dedi, sen kızkardeslerinin yanına g:t... Ben de Kontu fikrînden caydıravun. Dönüste gene bulusuruz. Ne olur, müsaade et te, ben de geleyim.. Şa f oda ne olup, ne bitecek doğrusu merak ediyorum. Zaten, be nim senmle geldieîm'n kim farktna varacak?. O kadar küçüğüm ki, görmez ler bi'e... Haydi gel, Öyleyse.. Evvelâ, Fil Beyin ihtiyar amcası nm satosuna doğru yollandılar. (Arkası gelecek defa) haf teçebbüslerae bulunanlar o luyor. Kimisi yaya yürümek kararını veriyor. Kimisi bisikletle kimisi küçücük bir sandalla yola çıkıyor. Mısırdan haber verildiğine göre Kahireden geçen Kakzinski isminde bir Rus bunlann hepsinden daha garip bir usul bulmus. Onünde bir fıçı, bunu yuvarlıya yuvarlıya dünyayı dolaşmaya kalkmıs. Bu fıçının i • çinde yiyeceği, içeceği ve giye ceği varmış. M. Kakzinski iki senede fıçıyı dahi değiştirmeden dünyayı baştanaşağı katede ceğine yüz bin dolara bahse girişmis. Afrikada bir yerden kalkmıs, Mısıra kadar gelmis. Ora dan Hindistana, Çine, Sibirya ya, Behrenk bo^azından, Alas • ka, Kanada yolile Amerika Bir leşik Cumhuriyetlerine gidecek, oradan Avrupaya geçip cenuba inecek, bizim memleketimizden Suriye tarikile tekrar Afrikaya gidip seyahatini tamamlayacakmış. Kendisine Allah kolaylıkla beraber biraz da akıl versin. luk, bu fiat auşuklugü yetmiyorffluş gibi Avustuıyah bir kim yager, M. Batlarat patatesten kauçuğa benzer bir madde istihsal etmeği keşfeylediğini ilân eylemiftir. Hatta kâşifin ifadesine bakılırsa patatesten istihsal edilen bu madde kauçuktan da • ha lâstikli, daha dayanıkh imis. Ayni zamanda bunun fiati kau • çuktan çok daha ucuz olacak mış. Fakat o zaman laymetlenen patatesin kilosu kaça çıkacak dersiniz!.. ( 1 Bu Ru$ çoeağu tokaktan toplanan himaetiz yetimlerdendîr. ŞTmat askeri mekteplerden birinde oknyor. Büyuyunce zabit çtkacak. Urriforma kuçuk yaornya nekadar yakıçmif değil mi? Haziran Bulmacası ) 1 3 4 Yukarıki çerçevede bof haneler* 8yl« harfler koyuanz ki •oldan »*» İ« dogru okundugu zaman t Birinci sıra: Komsu bir hükumet. tkinci nra: Uykuda görfilen şey. Uçttncii ı r t : Bir kavim. Döcdiincü «rat Faîz, bttyüın*, manalanna, gelsra. Soldan birinci hanedeki harfler de yukandan a^agı okunduğu vakit diğer bîr komsu hükumet meydana çıksm. Doğru kalled'enlerden birinciye 8 lira, {kinciy* bir mürekkepll ka • lem, üçüncüye Foto Etemde resim cıkarmak hakkı takdim olunacaktır. Dördüncüden yüzüncüy* kadar muhtelif hediyeler. Bilmoceyi doğru halledip te bize fotoğrai gönderenlerin resimleri de gazeteye basılır. ATlttft Kutba yakın memleketlerde 5 lira kazandı Geçen ayın bilmec e • i n i doğru halle • denler arasında birinci mükâfat 5 lira kazanan lstanbul 49 uncu ilkmektep dördüncü sınıfta " numaralı Mi'ka îdes Sabi* Ha nımın resmini basıyoruz. Ken • disinin hayatta böyle talihli ol masını dileriz. Çocuk portreleri arîyorum. Çiin^u fena halde karnım aç! Pekî gezmek, însamn karnım doyurur mu? Hem de büyük amcam a c b a sağ mı, öldümü diye an'amak istiyo rum. Çünkü yegâne mirasçısı benim. Eğer onun paraları ve serveti el;me geçecek olursa, Allah bilir, bundan sonra d&nyada sıkınh nedir bilmiyeceğim. tyî ama, zengin o'aeağim diye bir baskasmm ö'ümünü bekl°msk pek te iyi bir hareket olmasa gerek.. Evet ama, ben bekliyorum da sanki o da ölüyor mu? Çocukluğum danberi hâlâ bu intizardayım. Parmak H~nım Fil Beye hayretle baktı. Sonra dedi ki: O kadar büyüksün ki, senin çocukluğunu bir türlü tahayyül edemi yorum. Hakkın var, çocukken de alelâ • de bir insandan büyüktüm. Bense ancak bîr yüksök kadar • dım. Fil Bey gulmeğe başladı. Fakat kahkahalana verdiği sarsuıtı karnmm boffoğunu kendisme hatırlatmıttu . haclaftmtz Ercüment Ekrem Beyin iki buçuk yasındaki kızı Erin Ekrem Hanım bimdi buraları çok sıcak oldumini orada geçirmişler, kış gel • ğu için kutba yakın memleket mek üzere iken diğer bir Rus valerde dolaşacak olursak biraz puruna binerek Ust • Kamcatkaserinleriz. Isterseniz bu hafta ya gitmişlerdir. Burası da tenha Kamçatkaya gidelim. Kamçatka, ve kimsesiz bir sahradır. Fakat Asya kıt'asımn şimalinde Beh Japonlar orada konserva fabri renk denizile Okoçk denizi arakaları tesis etmiçler, bir de kuvsında Britanya adalarınm bü • vetli telsiz istasyonu kurmuş • yüklüğünde bir yerdir. Fakat belardur. men hemen gayrimeskun gibi birİsveç heyeti bir müddet sonra seydir. Çünkü Kutuptan gelen tekrar Petropavloska döneceklercereyanlar orada öyle müthiş bir ken vapusu kaçırdıkları için büsoğuk vücude getirmektedir ki tün kışı orada geçirmeğe mec tahammül etmek kabil degiidir. bur kalacaklardı. Çünkü her za • Birkaç bin kisiden ibaret olan manki gibi altı ay hiçbir vapu • yerliler yaz mevsiminde karsız, run bu Umana uğramak ihtimali buzsuz yerlere ekin ekerler. yoktu. Biçarelerin eşyalarınuı çoğu yolda kaybolduğu için KamBirkaç sene evvel, Isveç coğ çatkalıların Purga dedikleri kar rafya cemiyeti oraya tetkikat ifırtınaları çıkınca halleri büsbüçin bir heyet göndermiştir. Bu tün harap olmuştur. Bunun üzeheyetin başına gelmedik vuku rine heyet azası karadan Petroat kalmamıştır. Tıpkı Rusların pavloska dönmeğe karar vermişÇelyuskin heyeti gibi felâket lerdir. Yerlilerin Narta dedik lere uğramıslardır. Japonyanın leri kızaklardan bir tane satın Hakodate limanından hareket alarak yola çıkmışlar, bu suret eden heyet yarım adanın merkele binbir müşkülât içinde tam zi Petropavloska gitmek üzere 800 kilometroluk mesafe katet bir Rus vapuruna binmislerdir. misler,. fakat birçok faydalı maYolda vapur kazaya uğramış, lumat toplamıslardır. heyet azası üç dört gün buz dağları üzerînde kalmışlar, eşyalaKamçaktalılann mühim olarak rının büyük bir kısmını kaybetiki meşguliyeti vardır: Derilerinmişler, nihayet bir Japon torpi • den hanımların giydikleri kıy dosu bunları kurtararak Petro metli kürklerden bir cinsi vücupavloska götürmüştür. de getirilen ve Zibelin denilen hayPetropovlosk hiç te memnuniyetle oturulacak bir tehir değildir. Evleri ahşaptır. Damlarının üzerleri saç kaplıdır. Limana senede ancak birkaç gemi uğrar. Isveçli kâçifler sade yaz mevsivanları avlamak ve balık tut mak. Kamçatkalılar Zibelin avına kalabahk olarak ve tedarikli çıkarlar. Çünkü beş on günlerini dışarıda geçirmek mecburiyetindedirler. Baîık yerler, çay içer Yavrum, masanm Ozerindeld çukulatayı küçük kardeşinle payettkı mi? Ettim anneciğim, resmile yaldızını ona verdim, Içini de ben yedim. ler ve mümkün mertebe çok Zi belin avlamağa çalışırlar. Zibelinler bilhassa ağaç gövdelerinin içine yaptıkları yuvalarda ya • çadıkları için Kamçatkalı avcı lar bir Zibelinin izini buldular • mı, ağacın etrafına ağ gererler, sopa ile ağaca vurarak hayvam ürkütürler. Dışarı çıkan hayvan ağa düser, orada köpekler onu öldürürler. Kamçatkalılar da bunları kızaklara yükletip merkeze getirirler. Yazın gelen deri ta cirlerine satarlar. Meğer Devekufu ne ifiere yararmif