3 Vayıs 1<»?.4 Yeni Matbuat kanununun rnha ^Cumhuriyet Bütün neşir vasıtaları murakabe edilecek Falih Rıfkı B. «ekran ve oparlör neşir vasıtası olan basılmış kâğıdı çoktan geride bıraktı» diyor (Bîrinci »ahifeden mabat) Bugun ekran ve oparlör, neşir ve telkin ve terbiye vasıtası olarak basılmış kâğıdı çoktan geride bıraktı. Si nema perdesinin müsterileri, bilhassa bizim gibi mernleketlerde gaze^e karı lerinden daha cok olduğu gibi resim vasıtası, gene bilhassa bizim e'Li memleketlerde yazı vası'asından d?ha mü essir oiduğuna şiiphe yoktur. Eğer mesele efkân umumiye üzerinde birinci derece rol ovnıvnn ne«ir ve telkin cihazlannm murakabesi ve inzibatı ise y^ni matbuat kanununda istenen seyi yap makta ancak geç kalmn oldufumuzu söylemek lâzım gellr. tnkılâp memle ketlerini bırakınız. Matbnat mefhumı: nu eski manada te'âkki eden bizden gay! ri hicbir asrî devlet kalmamı« tır. Ne gazete. ne radyo, ne de sinema ve tiyatro serbest ticaret m'iesseseleri değildirler. Halkın sıfıhatile alâkası olan müesseseleri nasil murakabe ediyorsak halkın manevî sıhhatile alâkası olan müesseseleri de kanunlarımızın hük'"mlerine göre murakabe ediyoruz. Mesele bu murakabeyi tekmil nesir, tel kin ve terbiye vasıtaları üstüne teşmil etmek ve hepsinin vazifelerini, hiirri yetlerini ve mes'uliyetlerini bir idareden tanzim etmektir. Bu idare, devletin muhtelif müesseselerinin reylerini ve fikirlerini toplıvarak, esas direktifleri mütecanis bir kül haline koyan matbuat umum müdürlüğü olabilir. Matbuat içinde çalışanlann haklannı, içtimaî ve meslekî ihtiyaçlarını dü şünerek kanuna konmus olan maddeler dahi, gene sadece bize mahsus yenıitklerdır. Haricî propaganda teşkilâtı meselesinde de yeni birşey yapmıs olduğumuzu iddia edemeyiz. Temenni edilecek şey; kanunun miimkiin oldu&u kadar siiratie münakasa edılerek bir inkı'âp memleketi olan Tıirkivede inkılâbın başlıca kuvveti olan nesir, telkin ve ter « biye cihazının daha uzun müdriet a narsili bir halde kalmasının önüne geçmektir. Bu cihazın anarsili bir halde oldu shı inkâr edilemez. Bu anarşi, menfi hareketleri tahdit eden kanunlanmızın eksikliğinden fazla kanunî hükümleri tevhit ederek murakabeyi, cihazın ta • mamına birden tatbik eden ve bilhassa bu cihaza müsbet vazife gördürecek bir merkezî teskilâtin olmamasindan ileri geliyor. Karşısına her gece Tür » kiyenin muhtelif yerlerinde on binler ce insan toplıyan perde, her gün stüd yolann sesipi yüz binlerin kulağma e riştiren tulümevç, satırlan üstünde her gün yüz binlerce göz dolasan gazete, inkılâba bugünkünden bin kat fazla hizmet edebilir. Bu hizmetin yapılma 8i. nesİT. telkin ve terbiye vasıtalan ellerinde bulunanlarm suiniyetinden de ğil, onlann rerıbersizliğinden, onlara hürmet, hizmet imkânlarını hazırlıyan bir teşkilât heniiz tahakkuk etmeme • sinden doğmaktadır. Yeni kanun, bu eksikleri tamamlamak maksadını gü düyor. En büyük inkılâp ocağı olan Büyük Millet Meclisimizin, inkılâbın en bii yiik ihtiyaçlarmdan biri olan fcu ka • nuna azamî mükemmelıyet şeklini ve receğine süphe yoktur.» FALİH R1FK1 M. Muşanofun son seyahati Bulgar gazetelerinde çıkan mühim bir yazı (Birinci »ahifeden mabat) ryî kabullerden son zamanlardaki Bulgar siyasetinin adilâne ve mun • sifane takdir edilmekte olduğu neticesrni istihraç edebuiriz. Hiç bir yerde BulgarUtanm gerek umumiyetle haricî siyasetine ve gerek biîhassa Balkan işlerine müte • alltk olarak ittühaz etmiş olduğu hath hareketten dolayı ufak bir memmıniyetsizlik veya ad'emi tasvip alâmeti gösterilmemiştir. Gerek Paris ve gerek Londrada ve gerek Roma ve Berlinde, hem de uzun za • man için, Bulgaristanın takip ede bilecegi yolun, bugün Başvekil M. Musanof tarafından kiyasetle ve sebatla takip edilmekte olan yoldan baskasa olmıyacaği kanaati hasıl olmustur. M. Muşanofun bu defa gördüğü is, bu fikri resmî ecnebi mehafilinde ye • niden kuvvetlendirmek ve tam ZA • manmda Avrupanın dört büyük dev letinin payitahtmda yapmiş olduğu ziyaretle memleketinin bu büyük devletlerin hayırh&hlıklanm ve iyi temayüllerini halelden masun bulundurmak hususundakî samimî arzusunu teyit etmek olmuştur. Bulgaristanın Balkan misakma istirakten imtina etmesi üzerine Bulgarâtan aleybinde ithamlar savurmuf olan ecnebi refiklerimizin . k! miktan esasen azdır bu vak'ayı kaydedeceklerini ve hakkımızdaki ademi teveccüh hislerîn! izharda göstermis oldtiklan isticalin yerinde ohnadığmı kabul ve teslim edecek • le^'ni ihnit etmek isteriz. Bulgar siyaseti, ihlâskâranedir, a • çıkbr. Esrar perdesine burunmek iste • mez. Gizli olarak yapüan, grzli olarak kalacak olan berseyden korkar. Şim • di, zikri gecen misak hakkında yapılan merakaver ifşaattan anlıyoruz ki ba misak, vicdarH Szerînde bir günah yü • kü bulunduğu halde dünyaya gelmiş • tir. Yalnız bu tek hâdise, bizim na zanmızda bu misakı sevimsiz kılmeğa kâfi idi; fakat bir tane daha vardır ki hoşa rtmemekte ötekinden geri kal • maz. Misak, tamamile biz Bulgariar a • leyhine müteveccihtir ve gavesi, bizim aleyhimize kurulmus olan bir tuzağa düsürerek bizi ş*riki cüriim yapmakb. Şu halde kendimizi bütün dünyaya ve evvelbeevvel seriklerimize karsı ken dimizi msskara etmeden böyle bir misakın altirta Bulearistanın fmzasım koyabilir miydik? Her türlü millî haysiyete ve aklı selime veda etmeden A b'na misakım hnzalıyabilir miydik? Bulgar siyasetinin ihlâskârane ve açık olduğunu söylemistik. Bulgar siyaseti, gizli manevralardan kacar. Acaba diğerleri de böyle midirler? Gönül • den bunu temenni etmek isterdik; fakat hakikat bu temennilerimize muhalif görönüyor. Bir misal. Sabık Yunan diktatörü Ceneral Pangalos, birkaç gün evvel Yu • nan gazetecilerme yaomıs olduğu be yanatile kendi<*~'n iktidar mevkünde iken Balkan dîvl"tlerinden bVile bir anlasma yapmış olduğunu ve bu an • lasma mucibince bu iki devletin Bal • kanlarda hekemonvalarını tamamile tesis etmeği istihdaf etmiş olduklanm bize öğrermistir. Yunan Jeneralı diyor ki: «Bu an • laşmanm vücude getirilmesi gizli tu tulmuştur, çünkü Millptler Cemiyeti ni' zamatuun 12 nci maddesme mugayir idi.» Ve sonra devam ediyor: «tktidar mevkimden uzaklasmemıs olsaydım ve bu ittifsk tahakkuk etmis bulunssydı bugün BIkanlarda vaziyet bam • başka olacaktı. Cünkü Lozan muahe • bunları açmak imkânı yoktu. Bu sırada bulunduğu yerin garip bir ziya ile aydınlandığını gördü. Aydm lık arkadaki küçük pencereden geli yordu. O pencereye atıldı ve bir baş ka otomobilin kendilerini takip ettiğini gördü. Arabanın içini ayduılatan zıya bu otomobilin fenerlerinden geliyordu. Şoför de bunu farketmiş olacak ki Lidya onun sürati yeniden arhrdığım hissetti. Artık delice uçuyorlardı. Titriyerek şoförün omuzları üze • rinden geçtikleri yola baktı. Oldukça dar bir köy yolu idi. Bir tarafında tahta Lir parmakhk uzayıp gidiyordu. ö bürt&rafında ağaçlar vardı. Birkaç saniye sonra arkadaki araba kendilerine yetişti ve şimsek gibi yanlanndan gelip geçti. Bu araba acaba kendilerini takip etmiyor muydu? Lidya bu suale cevap vermeğe vakit bulmadan şoförün sürati azalttığını gördü. Otomobil yavaşladı, derken birden yana sıçradı ve biraz sonra da durdu. İki göîge yaklaştılar. Şoför kapısmı açıp ve ellerini yukan kaldırarak dışarı •S Balkan misakı ve Bulgaristan Sarhosluk az daha " Bulgarların arazi talebi canma maioiuyordu manasız ve mantıksızdır,, Arabacı Cemil yeğeni M. Çaldaris «Türk olan Trakya ile Yunan Trakyasi tarafından vuruldu üzerinde bu iddialan düşünmek kabilmidir?» diyor Evvelki gece saat bir raddelerinde Küçükayasofyada sarhosluk ve gecimsizlik yüzürıden kanlı bir hâdise olmus ve Hüseyin ismmde biri yeğeni Cemili muhtelif yerlerin den ağır surette yaralamıstır. Vak'a mahallinde yaptığımız tahkikata göre hâdise söyle olmustur. Küçükayasofya caddesinde 72 numarada otuıran arabacı Cemil askerden yeni gelcnis olan yeğeni Hüseyinle sarhosluk meselesinden her aksam kavga etmekte imisler. Cemil evvelki gece de evde rakı sofrasmı kurdurup içmeğe baslamıstır. Mütemadiyen içen Cemil nihayet ada • makılh sarhos olmus ve Hüseynin aımesile kızkardesinin oynamalan için ısrar ettneğe baslamıstır. Bu • nun üzerine Hüseyin tahammül e dememiş ve ağiz kavgası baslamıstır. Biraz sonra aralan bulunmus, Cemil dısan çıkarak komsulardan birine gitmiş ve bir müddet oturmuştur. Fakat Hüseyinle yaphğı ağiz kavgası Cemilîn sarho^ kafasını kızdırmıs ve tekrar eve gelmistir. Fakat evin kapısını birkaç defa çaldığı halde açmadıklannı görünce hiddeti son dereceyi bularak evin arka tarafındaki Hüseynin yattıği odanm penceresinden îçeri girmiş • tir. Cemil uyumakta olan Hüseynin üzerine atılmış ve hırpalamağa baslamıstır. Uyku sersemliğile ne olduğunu anlıyamıyan Hüseyin eline geçirdiği büyükçe bir bıçağı Cemilin sırtına ve kaba etine dört defa saplamıstır. Cemil kanlar içerisinde yere yuvarlanmıs ve biraz sonra evin ve komsularm feryadı üzerine polisler yetiserek Hüseyni yakala • mıslar ve Cemili de Cerrahpasa hastanesine kaldırmıslardır. Cemilin vaziyeti tehltkelidir. ^ ı •«^^«^•fc • •••^*^ (Birinci »ahifeden mabat) mantıkî manadan da uzaktir. Türk olan Türk Trakyasile, içinde tek bir Bulgar bulunmıyan Yunan Trakyasi üzerinde bu iddialan tasavvur et • mek nasıl mümkün olur? Bulgaristan birçok komitalann hetipleri ta rafından ortaya atılan unutulmuş ve vakti geçmis emellerin tatmini iç' yüzde yüz Yunan ahalisi ile mes kun bulunan arazinin bölünmesi, ya hut sırf Türk olan toprakların ilh'mümkün olabileceğini ciddî olarak düsünen acaba var mıdır? Ben, Bulgar milletinin düsünen ekseriyetinm bu yaygaralann manasızhğım ta mamile kavrayıp her tarafta umumî menfaat namına salim idraki tesis edeceğine kaniim.» «Başvekil ile Hariciye Nazınnın matbuata vâki beyanatlarında hü • kumetin bir taraftan misaka ve protokola ve diğer taraftan teşriî meclislerdeki beyannamesrne vermekte olduğu manayı doğru olarak tefsir etmiş olduğunu tekrar etmiş olduklarını yazıyorsun. Bu manaya göre protokolun ü çüncü maddesi Balkan harici bir dev Ietin ve bir Balkan devletinin muhtemel taarruzuna ve hükumetin beyannamesi büyük bir devlet ile bir Balkan devleti arasında bir ittifak mahiyetindeki bir taarruza taalluk eylemektedir. Başvekil ile Hariciye Nazınnın beyannameleri, filhakika beynelmi • lel bü kıymeti haiz değilse de misak hakkuıdaki alenî münakaşalara şayanı ntemnuniyet bir tarzda hatime çekmektedir.» Balkan patkı ve M. Venizelot M. Venizelos, M. Papanastasiu nun Balkan misakı hakkmdaki mektubuna cevap olarak şu mektubu göndermistir: Pariste evvelki günkü sokak muharebesi (Birinci »ahifeden mabat) taksi şoförlerinin otomobillerinden çikmalarına mâni olmuşlar, şoförleri taşa tutmuslar, polUler de rovelver» le ates etmek mecburiyetinde kal . mıştır. Bir çıkmazda barikat vücude getirmiş olan nümayfcçiler, itfaiye efradı tarafından yerlerinden çıkarıîmıslardır. Bu hâdisede k«n dökülmemîstir. Gecelevin mah*lle sakinleri arasında korku ve telâşa sebebiyet vermis olan bu hâdisede yalntz bir polis nvemuru yaralanmıştır. Yirmi kişi tevkif edilmtstir. Paris 2 (A.A.) Havas Ajansı bildirivor: Geceyarısına doğru taksi şoförleri on ücüncü Belediye datresi garajlarında işe tekrar baslamıslar ve siddetli tezahürat olmuş • tur. Polis müdahale etmiştir. Nümayisçiler binalara ctkmıslar, barikatlar yanarak pencerelerden silâh atmaya baslammlardır. Sabahın saat ikisinde mühim polis kuvvetleri tezahürcülerin isgal et tikleri evleri muhasaraya başlamışlardır. Polislerden b'ri ağır surette yaralanmıstır. Evler sıkı bir muhasara altına alınmıst'r. Muhasara altmda bulu nanlar sokak kaldırımlarını sökerek barikatları artırnvaya calı<ırken polisin gaz miJfrezesi ve itf aive jrelmiştir. EvVrin Hzerine projektörler tevcih edilmi«tir. Saat 3,30 da barikatlar zorlan mıştır ve nümavi«çiler kâmilen ev . lere cekilmişlerdir. Polis kuvvetleri, nümayişçilerm merkezi olan Site Jan Darkın önünde toplu bîr halde bulunmaktadır. Tezahürcüler sığındıkları evler • den bu sabah çıkarılmaya başlan • mıstrr. Paris 2 (A.A.) Dünkü nüma yişler esnasında kaldırım taşlarile zabıtaya karşı gelen bir takım ahali, gece, bazı binaların arkasında tahassun etmislerdir. tki binden fazla polis ve muhafız askeri bunları sabaha kadar dağıtmağa çalışmışlardü: Mis Beal size otomobüle bir ge zinti yaptırmak strası simdi benim • dir, dedi. Lutfen şu arabaya bininiz. Otomobilimiz bu araba kadar rahat değildir ama onda yeni bir sürprizle karşıJaşmıyacağmıza emin olabilirsi • niz. Yugoslavya sefiri bİ2e selâm ve saygı getirdi (Birinci »ahifeden mabat) lavyada husule getirdiği giizcl ve kuvvetli akislerden son derece memnuniyet hissetmekte olduğumu açtkça söyliye : biHrun. Hariciye Nazınmızm gerek Büyük Ş«finiı tarafından gördüğü iltifat, gerekse merkezi hükumette ve sair yerlerde halkınız tarafından gösterilen hüsnü kabul, ve kendisinin muktedir siyasi ricalmizle vuku bulan mükâlemeleri çok mes'udane hâdiselerdir. Bunlar ayni sulhperverane gayeyi takip eden iki memleket arasında mevcut dostane münasebatın inkişafma hizmet edeceği gibi diğer taraftan da Balkanlarda sükunet ve taalinin devamtnı temin edecektir. İki memleket arasındakt bu yakın • lık binnetice sulha ve beynelmilel emniyetm devamma hizmet edecektir. Her iki memleketin müsterek menafie sahip olması dolayıs'ledir ki aramızda ton seneler zarfında dostluk, ademi tecavüz ve hakem muahedeleri akto lunduğunu ve her iki taraf tebaasının diğer tarafta bulunan ernlâkı hakkmr bir itilâf vücude getirildiğini ve son defa da RaHcan yarımadas<nda müş terek faaliyetin ve tesanüdün esası ve bu dostane siyasetin temeltaşını teşkil eden Balkan nvsakının imzilandıömı biliyorsunuz. Bu rabıtalardan miıihem olarak her sahvda dostluğumuzu iler'eteceğiz ve yakında Ankarada adlî bir itilâfla, bir ikamet ve ıadei mücrım'•mukavelesi ve bir ticaret muahedeei imzalıyacağız.» dır. Hâdise, ırün doğuncıya devam etmiştir. kadar Nafıa Vekâletinde yeni teşkilât (Birinci »ahifeden mabat) etraflı surette alâkadar olacak bir şirketler umum müdürlüğü îhdas olunuyor. Muhabere ve müraselât müşavîrliği diye bir daire de vücude getirilecektir. Bu daire ihtısas erbabından mü > teşekkil olacak ve teknik noktai nazarından Posta ve Telgraf idaresini murakabe edecektir. Teskîlât lâyihasına göre, Nafıa Vekâleti müdiri umumilerinin nu • aşlan (100) er Hraya çıkanlmak • ta, Nafıa hukuk müşavirinin maaşı yüz Hraya, kalemi mahsus miidürünün maası 70 Hraya iblâğ edilmek • tedir. Nafıa Vekâleti, Nafıa teşkilât kanunîle birlikte bir de Demiryollaın hususî tekaüt sandıçı lâyihasi na mile bir kanun lâyihası hazırlamışhr. Bu lâyihaya göre, Devlet Demiryollar memurları ücretli vaziyetten çıkarılarak maaslı memur yapılmakta, kendilerine mah»us bir tekaüt esası konulmaktadır. Bu suretle Demiryollarımn tea • vün sandığı tekaüt sandığı haline ifrağ edilmektedir. Zümrüt Yalova Kaplıcalar dünden itibaren halka açıldı Yalova kaplıcalan dünden itibaren açılmıştır. Bu sene kaplıcalarm çok rağbet göreceği simdiden vu ku bulan müracaatlerden anlasıl • maktadır. Yeni, büyük otelin inşa atı gelecek seneye kaldığından mevcut otellerin ihtiyaca kâfi gelmi yeceği zannoluncnaktadır. Yalovaya bu lene Mısır ve Suriyeden seyyah ve hasta celbi için ahnan tedbirler müsbet netice vermistir. Bu sene bilhassa Mısır zen ginlerinden birçoğunun Yalovaya geleceği anlasılmıştir. Gecenlerde yanan ve yeniden in sa edilen büyük otele ait lokanta da dün açılmıştır. Kaplıcaiarda bu sene yeni bastan bir çam parkı ve b;r iki yeni havuz daha yapılmıstır. denamesinin aktine muhalif bu'unu • yordum. Ve Türkiye ile herhalde harp olacağı itikadında idim.» Bu beyanat, bize bundan yedi sene evvel Yunan ordusu tarafından Bul garistanda yapılan ve ancak müteveffa M. Briyanuı şiddetli müdahalesile durdurulmuş olan istilâyı hahrlath. Ihti > mal bu cür'etkârane tesebbüs muhte ris Yunan Jeneralının muazz'm tasav • vuratı meyanında bulunuyordu.» çıktı. Kısa fakat sert bir mükâleme duyuldu. Bunu müteakıp Lidyanın kapısı açıldu Tatlı bir erkek sesi seslendi: Mis Beal, lutfen aşağ iner misiniz? Lidya otomobilden indi. Şoför hâlâ elleri havada duruy ordu. Yanında muşambalı, bir elini cebinden ayırmıyan başka bir adam vardu Lidyaya lâkırdı söyliyen adam bu sefer de şoföre hitap etti: Yavrum, sen arkadaşlaruıın yanma dönebilirsin. Mis Beali emin ellert teslim ettiğini kendilerine söyle... Üzülmesinler. Ha dur, söylemeyi unutum, bu macerayı başma bir belâ gelmeden atlattığın için sevdiğm azize bii mum yakmayı da ihmal etme! Şoför homurdandı: Söylediklerinizden hiçbirşey anlamıyorum. Ben bu genç kızı çalıştığı gazeteye götürüyordum. Budadalığa lüzum yok... Tatlı tatlı konuşurken ne diye oyunbozanhk ediyorsun? Deyli Megafon gazetesi artık bu meş'um köyde mi intişara başUdı? Adam bundan sonra Lidyaya döo Ankarada yapılacak büyük stadyom Son vaziyet Paris 2 (A.A.) Nasyonal so • kakta karınklık çıkaranlarm merkezi olan Jandark cıkmazında sü kunet iade edilmiştir. tlk silâhların atıldığı apartımanlarda taharriyata başlanmıştır. Polisler, usulen yaptıklan ihbardan sonra kapıları kırmaktadırlar. Polisler, her tarafı, hatta mah • zenler ve aptesaneleri de araştın • yorlar. lesen ben daima fenalık için işliyen bir zekâyı takdir edemem. Mis Bealin taksi istemediğini görünce derhal tabiyeyi değiştirdiler. Araba hemen onun önünde duruverdi. «Mis Beal, sizi başmuharririniz, isti • yor...» Kim ne diyebilir? Kimin ak • Iına ne gelir... Kuş kafese girdi. Velhasıl mükemmel plân! Lidya biraz kendine gelmiMi. Nihayet mükâlemeye kanşabildi: Efendüer, bütün bu islerin ne mana ifade ettiğini bana anlatabüir misiniz? Yahut daha evvel söyleyin, beni nereye götürüyorsunuz ? Gazeteyı mi? Genç adam serbestçe cevap verdi: Mis böyle sabaha karşı gazete idarehanesine gittiğinizi zannetmem. Haytr, haynr... Orada yapacak iş;n« yok... Ntçm kaçınldığmıza gelince bu» nu da biraz sonra anlatmayı münasip buluyorum. Lidya hayretle sordu: Kaçvmak mı? Beni kaçırdılar, ha! Demek bu adam... (Mabedi var) Ankarada yapılacak büyük stadyom inşaatmın bir miıyon TT'jıir bin liraya müteahhide ihale edildiğini ve inşaata başlandığını yazmıstık. Ankara Stadı, inşaat bittikten sonra yukarıki şekli alacaktır. )İSİ İBLİ5 Yazan Edgar VaUas Tercume eden: Omer Fehmi Bu eski zaman oyunu ancak romanlarda tekr arlanabilirdi. Şoför onu «Mis Beal» diye çağırmıştı. Kendi adı da Bealdı. Binaenaleyh işte bir yanhşlık yoktu. Sakın başmuharrir kendisini şehrin cenup tarafın • d*ki köskünde kabul etmeğe kalkışmasın... Bu, nasıl olup ta şimdiye kadar akima'gelmenusti. O garip adam pekâlâ böyle bir tuhaflık düşünebilirdi. Faka... Ya camların vidalanması... Kapıların kilitlenmesi?.. Mutlak başına bir felâket gelecekti Korkunç bir maceraya sürükleniyor • d«. Yeniden kapdara hücuro etL Nafile{ Nihayet cama ayağile vurmak ak • hna geldi. Faka kâfi derecede kuvvetli vurmadığı için olacak, cam mukavemet etti. Bütün soğukkanlılığnu kaybet mişti. Yirminci astrda Londranm gö • beğinde, bir kız kaçırma vak'ası... Hayır, hayır böyle birsey olamazdı. Bir izdivaç talebi Birisi kısa boylu, şişmanca, yaşlı görünmesine rağmen dinç bir adamdu Şoförün yanında duran muşambalı a • dama gelince o daha çok genç göronüyordu. Kısa boylu adam otomobilin kapısmı açtı. Lidya şaşırmıştı. Söz söylemek, sual sormak istiyor, fakat ak Iına hiçbirşey gelmiyordu. Bir çocuk gibi itaat etti ve onlarla beraber oto mobile bindi. Hareket ettiler. Epey yol aldıktan sonra muşambalı genç adam, yaşlı arkadaşına dönerek: Rennet, vallahi doğrusu herifle • rin zekâsmı takdir ediyorum. Dedi. Hakikaten kurnaz adamlar. Olabilir. Fakat Glover, ne söy •