^Camhariyet i S ON TELGRAFLAB Bana kalırsa Burası... lçtihat Evinde, sahibini anmak için söylenmiştir urası Abdullah Cevdetin ve İÇtihadınm evidir; birini ötekinden ayırmak o kadar giiç, hayır, o kadar imkânsız ki onun ruh dalgalannı ve manevî ihtizazlannı taştyan bu hava içinde hâlâ kendisile beraber olduğumu hissediyorum, bana öyle geliyor ki su kitaplar arasında, şu koltuğun arkastnda, surada veya burada, parmağtmla gösteremiyeceğim bir yerde, yahut dört yanımda o var, simdi beni dinliyor ve bulundugu noktadan başlıyarak «çok uzaklara götürdüğü» nağmesile beni kusatıyor, diyor ki: «Söyle, kardesîmin oğlu, Safanm oğlu, söyle: Azmim henüz yirmi beş yaşındadır, Bakma saçlanmda coşan aklara; Bu nefiri bana desti hak verdi, Nağmem gidecektİT çok uzaklara. «Ve söyle, diyor: Beklediğim gelecek, Gelecek, yükselecek, Nurdan yaptığım kılıç Zulmetleri delecek! «Ve söyle, diyor, babanın ruhuna ithaf etb'ğhn kıt'ayı da: Doldurur uykusunu korkulu rüyalaTİa Fikri adl ateş eder zalime tacı sırnnı, Ruhumuz tairi balâ revi hürriyettİT, Krramaz müstebidin darbesi balü perini Dün onun ruhuna takılmış bir tek uzuv, yalmz kendisinin agzı vardı; bugün heDİmiz biraz Abdullah Cevdet kesilerek onun ruhî mevcelerini ve ihtizazirfnı dısanya nakletmek, maveraya çekilen îstiyaklarını dile getir mek içîn toplandık. Heoimfz onun tçtihat arkadaslan veya tçtihat yetiştirmeleri olarak ruhunun hâmilleriyiz ve ona hiç yakısmıyan sükutu parcalamak için gizli sesinm müsahhas dünyada nâkilleıri vazifesini yapıyoruz. Ruhî varlık, fertten oemiyete, gene fertler vasıtaçile bu mtikalden başka birsey değildir. On yaşunda iken bir gün bana de mişti ki: «Nekadar isterim, öldüğüm zaman cesedim yakılsın, küllerinden küçücük bir heykel yapılsın, kütüp hanemin üstüne konstm ve benden bu kalsın. Ne iyi olur, degil mi?» Ben bu söz üzerine hâlâ devam eden bir düşünceye daldım. Fakat şimdi, flerliyen yaşımdan aldığim cesaretle ona ce • vap veriyorum: «Senm vücudünün eczası ana tabiatin içine kansarak onun kadar büyüdü ve hudutsuzlaşh. Bir serçeparmağa karsı bile âdz, bir serçeparmagı boyundaki heykelin ne hükmü var? Sen kütüphanenin üstün de, donmuş ve hareketsiz bir kül parçası değil, kitaplannm içinde uzanan ve nurdan kılıcmı sonsuz bir karanlığa doğru çekerek ruh kuyularını aydınlatan bir alevsin. Bize «dusünen mwsiki» ile hilâ bu sıcAlıgı dağıhyorsun, hâlâ demiyormusun ki: Bir geniş nefha ile âlemi doldurmak için Bulmadım, çok aradım bülbölümün eşlerini; Ev kışın ezdiği kansız canlar, Ge''"niz pavla.şalım alnımın ateylerini. Senm külün ana taViatin eczasma kansa dursun, biz ates<*nden navırruzı alryor ve onu gene senin nefhanls üfliyerek D8Tl?tmak ieîn burs>sn>ı ısıtan kor hahralannm üstüne ipi'ivoruz.» 922 de Atinada idam edilen nazır ve jeneraller Dün hâdisenin 11 inci yıldönümü mühasebetile Atina mezarlığında merasim yapıldı kütlesi iştirak etmiştir. Merasimle açılan levha hayatla • rmı vatan hizmetine tahsis etmis olan alh ölünün gayrikanunî mahkumiyetini hatırlatmaktadır. HUkumet gazeteleri bugün Yu nanistanı idare eden ahali fırkası nın intikam aramadığı fakat Yunan milleti ile beraber öienlerin hatıralarını asil bir şekilde hatırladığını kaydediyorlar. Atina 29 (A.A.) Atina ajan sından: 1922 de ihtilâl mahkemesi tarafmdan idarna mahkum edilen siyasî reislerden idnmlannın on birinci yıldönümü münasebetile Atina me • zarlığında dinî bir merasim yapıl • mıştrr. Bundan sonra mahkumlarm idam kararını dinledikleri hapisa ne höcerelerine merasimle bir levha konulmuştur. Bu iki merasnne hü kumet azalan ve muazzam bir halk İHEM Banka heyeti umumiyesi Ecnebi damgalı yerli Ziraat Bankasının hizmetleri NALSNAI MIHiN/Ö dün Ankarada toplandı Birinci sahifeden tnabat yaçlannı tehvm ve ziraatin terakkisini temin hususunda sarfettiği mesainin şükranla ifadeye lâyık olduğu, buhranın tesiratını tadil maksadile heyeti urmımiyece ittihaz edilen kararlara tevfiki hareket suretile geçen sene dahi gerek ikrazat ve gerek ziraî mahsulâta piyasa tedariki hususunda hizmetlere tesekkür edümesi lâzım geldiğini söyledi. Geçen sene faiz nisbetlermin mdirilmis olmasınm efkân umınnıyede hasıl ettiği memnuniyeti tebarüz etti • rerek Ziraat Bankasınm faizleri tenzil hususunda diğer miHî bankalara ömek teşkil ettiğini ve bunun banka için medan rftihar olduğunu ilâve etti. Refik Şevket Bey ziraî kredi koope ratiflerinm tesisi etrafmdaki mesaiden de sitayişle bahsettikten sonra banka nm 920 senesmden evvelki alacakla rmn 5 sene vadeye bağlanmasmdan istihsal edilen netayicin ne olduğunu sordu. Emniyet Sandıgı teşkiiâhnın hiç olmazsa büyük sehirlere teşmilmi is • tedi. Bankanm geçen sene maaşlarda ve umumî masarifte yaptığı 765,000 liralık mühim tasarruf iyi bir idarenin mevcudiyetim gösterdiğini, yalmz bilânçonun bilânço senesini takip eden üç ay içinde heyeti umumiyeye arzedilmesmm yeni sene için faydalı olabilecek direktifler vermek noktasın dan Iüzumlu olduğunu söyledi. Ziya Gevher Bey bilânçoda ihtiyat akçesinin geçen seneki miktarmt mu hafaza ettiği görüldüğünü söyliyerek esbabmı sordu. Bursa murahhasi Rüştü Bey meclisi idare raporunda bankaca yapılan buğday mubayaatmın fiatlerin sukutuna mâni olduğu, söylenmesme rağmen vaziyetin bunun tamamen aksi olduğunu, mubayaa merkezleri harîcinde buğda ym 2 kuruş, 90 para ve 3 kuruş gibi fiatlerle sahldığmı söyliyerek banka nm mubayaahnı tesmü hususundakî noktai nazanm öğrenmek istedi. Banka Müdiri Umumisi Kemal Zaim Bey hatiplere cevap verdi. Refik Şevket Beye tesekkür ettnrten sonra eski banka alacaklarmın taksite bağlan ması hususunda sarfedilen bütün gav retlere rağmen matlup neticenm elde edilemediğini, borclannı tecil ettirmek üzere müracaat edenlerm zimmetinde olup taksite bağlanan borcun 543,000 liradan ibaret olduğunu, halbuki tak site bağlanması icap eden mütebaki alacaklann 9,368,000 liraya baliğ olduğunu, Emniyet Sandıği teşkilâtınm tevsii meselesinin bir kanun meseîesi olmakla beraber Sandığm sermaye ve teşkilâtınm buna müsait olmadığraı, büyük şehhIerdeki halkm Emniyet Sandığı olmamasmdan dolayı çaresizlik içinde buhmduklannm söylenemiyece • ği, bütün bankalann alhn ve ziynet alhnı mukabilinde ikrazatta bulun • duklarrm, meselâ tzmirdeki Emlâk Bankasmm emlâk mukabilinde para verdiğini söyledi. Bunu müteakıp bi lânçonun heyeti umumiyeye geç ve • rflmesi sebebinin 260 sube ve sandıgı tnalları irkaç gündür gazeteler, benim bu sütunda hayli zaman evvel müteaddit defalar bahsettiğim bir meseleyi kurcalıyorlar: Bazı yerll malların ecnebi malı diye, hatta ecneh| i markalan vurularak sahlması mesele < • si... Ben, bu meseleden ilkönce 3cmci v< üçüncü yerli mallar sergileri münase • betile bahsetmistim. O scrgilerde göw düğüm birçok mallarm daha evvtlj mağazalarda yüksek fiatlerle ve ec • nebi malı diye sahlan mallarm ayni o i duğunu görünce saşıp kalmıştım. Bu hal, o zaman kısmen halkm yerll) mallar a emniyet etmiyerek ecnebi ma| lara ve bilhassa bazı markalara kars» gösterdiği meclubiyetten, kısmen d« bir takım tacirlerm ucuz fiatle yaphr • dıkları bazı esyayı ecnebi malı diya pahalı satarak çok kazanmak hırsın ^ dan Oeri geliyordu. Bir üçüncü sebepj te bazı mağazalann, o vakit, Türk ma* h satmamakta gösterdikleri inat v^ urardı. j Meselâ, BeB kravat fabrikasiK te m sis eden Türk gençleri, ilk zamanlarda yerli malı olduğunu söyleyince kra • vatlarmı bir türlü Beyoğlu mağazalanna kabul ettüemiyorlar, bilmecburi • ye, Avrupadan getirttBderi îrumaşlarIa burada yaptıklarmı söyliyerek bo mağazalann inadma hiç te gayrimeş • m ve haksız sayılamıyacak bir sekilde mukabele ediyorlardı. Nihayet bu mü* cadele BeB markasınuı zaferile netic* lendi. Bu, bir misaldir. Böyle birçok misaller zikredilebilir. Nihayet, yerll mallan, güzellikleri, sağlamlıklan ile kendilerini bu inatçı mağazalara da, haBta da kabul ettirdiler. Bugün, ar tık, halkımız, birkaç sene evvelki gi* bi, yerli mahnı istihfafla itivermiyorv emniyet ve ıtimadmt kazanan mallar», bilâkis ısrarla »tjyor ve anyor. Bugün, artrk, yerli malmı ecnebi mş lı diye âmiyane tabirile halka yuttur» tnak istiyen tacirlerin sa3d, sadetce^ fazla para kazanmakhr. Beykoz fabrlkasınm derilerindeo yaphrdıklan kunduralan, futbol potin» lerini ve futbol toplannı, yerli fabri • kalara yaptırdıklan fantezi kumaşlarr, Avrupa malı diye satan büyük u'ca * rethanelerin fazla kârdan başka ne gibi bir düşünceleri olabilir? Çünkâ, yerli mallanm ecnebi malı diye sürenler, artık, halkm yerli malma rağbet etmediğini ve ondan dolayı mecbu ren böyle yaptıklarmı iddia edemez .' ler. Maamafih, yerli mailardan birço ğunun Avrupa metaı derecesine yükseldiği bir sırada, hâlâ ecnebi malma meclup ve ecnebi malı kullanmakla müftehir olanlan aldatan tacirlerden ziyade, onlara aldananlara kızmak lâzun gelir. O aldanış, bu gibilerin miüi sanayie karsı işledikleri günahm ceza « sıdır, çeksinler! Fakat aldananlan değil, yerli sanayii korumak içio, bu ise bir çare buhnalı, hele çürük Avrupa mallanmn yerli malı diye satdması cürmüne karsı siddetli tedbirler ahnaI.dtr. i.nM,nınıımmıllıı|III!mHllimilllliJI!!lIlin»nillllimi»nımnmnBı Ankarada avcılar bayramı Eskişehir şeker fabrikası Ankara avcılan bir av vc Küşat resminde Başvekil Paşa da bulunacak atış günü tertip ettiler Ankara 29 (Telefonla) Ankara avcılan cuma günü için at yarış yerînde bir av ve atış günü tertip etmis lerdir. Bu î*m nezaret ve reJsliînni D»hiliye Vekfli Bey deruhde etmistir. Müssbakalarda verilecek mükâfatlar kendisi tarafmdan hediye ediImUtir. İki büyük avcı gruou bugün civar kazalara jntnvslerdir. Bu avcılar cu • ma giinS 14 te merasimle müsabaka yerine gelecekler, vorduklan avian te<lıîrden sonra müsabakalara iştirak ed^ekJerdir. Ba bavramın Türkiye avcıhğnm esaslı surette inki*afı îçrn bir mebde olacaçı zan ve tahmin edilmektedir. MüsaVıakalardan evvel Ankara at • hlan cîrit oyunlan ve tavsan avı gösterisleri yapacaklardv. Sehrimizde sokak'ara ve nmumî verlere avcılığa dair ma4bu vecîzeler asılnrushr. Müsab*ka!an Cazi Hazretlerinin de Kuzurlarîle şereflendirecekleri zanno • lunmaktadır. Ankara 29 (Telefonla) Aldı ğtm malumata göre Başvekil tsmet Paşa Hazretlerile tktısat Vekili Celâl Bey pazartesi günü Eskişehir seker fabri kasmtn küsat resminde buiunmak üzere Ankaradan hareket edecek'erdtr. Resmîküsat salı günü yapdsfraktır. Yeni kefalet lâyihası Ankara 29 (Telefonla) Maliye emcümeni yeni kefalet kanun lâyihası m müzakere etmektedir. Bunda, muhasebei husrısiye ve belediyelerin ayn bir kefalet sandığı tesis etme Ieri veya Belediye bankasmra bu hizmeti görmesi derpiş edîlmektedir. Yeni müzayede ve münaka*a kanunu da encümende müzakere edilmektedir. TekaOt kanunu ve tahlisiye memuriarı 6azi terbiye enstitOsDnde Ankara 29 (TıJefonla) Alman yadan genclik teşkilâtmı kunnak için (retîrtîlen doktor Karl Dm, Türkîye tdman Cemiyetlerı" ittifakı merkezi u mumî azplan, Maarif Vekâleti ve Talim ve Terbiye heyeti azalan bugün saat 14 te Gazi Terbive Eenstitüsü beden terbivesi kısmmda toplanmıslar, Enstitünün bu si'besmin kısa bir za • manda kazandı?ı kabiliyetlerî görerek takdir etnrslerdir. Ankra 29 (Telefonla) Mecliste derdesti müzakere bir Iâyihada «mül kî tekaüt kanununun hükümleri tahli • siye umum müdürlüğünün 1804 numaralı kanuna merbut cetvelde adet ve dereceleri yazılı maaslı memurlan hakkinda dahi tatbik olunur, bu suretle tahsis ohman maaşlar bu idare bittçe • sinden ödenir» denmektedir. olan Bankanm memlekette münakalâ un henüz arzu edilen sürati haiz ohnaması yüzünden lâzım gelen malumatm erken alınamaması ve bunlarda görü len hatalan tamim için muhaberata lüzum görülmesi olduğunu, maahaza bilânçonun heyeti umumiyeye daha erken verilmesi için Bankanm azamî derecede gayret ettiğini ve her sene birer ay geri almak sıvetile bunun bilânço senesine yaklastırüacağmı, ihtiyat akçesinin kâr oldukça tezyit edildiğini, bu seneki kânn birkaç senedenberi yapüdığı i,/3çhile mubtemel zararlara tahsis edilmesi neticesi olarak ihtiyat akçesbe zam yapılamadığını bildirdi. Müdiri umumî bundan sonra mu rahhaslardan Rüştü Beyin buğday mubayaatı hakkındaki tenkiftlerine cevaben dedi ki: « Banka buğday mubayaatuu hükumet nam ve hesabına yapıyor. Bu husustaki rolü tavassuttan ibarettir. Fakat bundan en büyük iftihan duy • maktadu. Hakikaten buğday için alı nan tedbir Cumhuriyet hükumetinin aldığı büyük tedbirler meyanmda sayılabilir. 1932 de 10 merkezden buğ day almmısır. 1933 te ise 20 merkezde mubayaata başlanmıs, köylü Cum huriyet hükumetinin bu yüksek muavenetînin de nvftn**1"! anlarnıstır. 1933 te mubayaa merkezlerine bü yük tehacüm olmustur. Bu tehacüın hâlâ devam ediyor. Bugün elimizdeki stok 100,000 tonu tecavüz etmistir. Bu kadar büyük bir stoku daha evvel infa edilmis depo ve «ılolan obnıyan 20 mubayaa merkezme yerlestirmek te tesadüf ettiğimiz müskülâlı takdir buyurursunuz. Camilere bile buğday doldurduk. Bu şerak altında mubayaa merkezlerinin 100 kilometrede, 500 kilometre ilerisinde buğday 2 kurus ise bu bizim kudretimizin haricinde dir. Fakat bunu da tesekkürle karsı • lamalıdır. Bugün tstanbulda buğday flati 4 kuruştur. Eğer biz elimizdeki 100 bm ton buğdayı ki tstanbulun bir buçuk senedik ihtiyE^ma tekabül etmektedir satsak acaba buğday fia tini 60 parada dahi tutmak kabil olacak mıdır? Daha çok merkez açmak hukâme • tunizin takdirine kalmış bir meseledir. Bu hususta bendeniz birsey söyliye • nuyeceğim. Fakat is zaten kendîliğinden tevessü etmektedir.» Bu izahattan sonra müzakere kâfi görüldü. Bilânçonun tasdikı meclisi idarenin ibrası takriri kabul olundu. Müddetleri biten murakıplardan Ziya ve tskender Beyler murakıphğa tek • rar intihap edildüer. Çubukçuoğlu Arif ve Şükrü Beyler de yedek murakıp intihap edildiier. Heyeti umumye nanuna üç zat zabrtlan imza etmek üzere çekildiler. Müteakıben heyeti umumiyenin tazimatmı Gazi Hazjret lerine arzetmek üzere bîr heyet gön derilmesi teklifi kabul edüdi. Reis Bankaya muvaffakiyet temenni ederek iç timaa nihayet verdi. Bir kadın inailiz kralını tehdit etmiş Hava höcumlarından korunma cemiyeti Ankara 29 (Telefonla) Hava hücumlanndan korunma cemiyeti reîsi ve umumî kâtibi buraya geldiler, cemiyetin faaliyeti hakkmda alâkadar makamatla temasa başladılar. Londra 29 (A.A.) Kendisinin tnühendis olduğunu iddia eden Cla rence Haddon adlı bir kadın Bow • Stret ceza mahkemesi huzuruna çıkmıştır. Bu kadın Kral Corçtan para is temek ve Kralı tehdit etmelt suçile zannalrına alınmiftrr. So'yada komünlstlerle mücadele Sofya 29 (HUMISÎ) Nöyyi rauahedesi protestolanna, zabıta mü saade etmediği halde komünistler de işirak emişlerdir. Komünistler, akşam saat 7 raddelerinde sokaklarda tahrikâmiz nutuklar söylemeğe başladıklan z a man, halk ta toplanmış, bu sebeple kalabalık daha büyümüştür. Zabıta derhal, yetişerek havaya birkaç el silâh atmak suretile nümayişçileri dağrtmış ve üç yüz kişiyi tevkif etmiştrr. Saat 8 raddelerinde 2030 kadar komünist tekrar sokaklarda nüma yis yapmak teşebbüsünde bulun muslardır. Bunlan dağıtmak istiyen polislerîn üstüne taş yağdırılmıştır. Atılan taşlardan bir polisin kafası yanlmış, polis yere düşmüşse de kendine geldiği zaman, başını yaran kotnünistin üzerine atılarak onu yakalamışhr. Aynca birkaç komünist daha vakalanmıstır. Fahrî konso!os!ara dair bir iâyiha Pariste bir nümayiş İktısadî islerimiz «Kahrolsun Hitlercilik» Celâl B. Meclis tktısat Endiye bağırdılar cümeninde izahat verd? Paris 29 (A.A.) Dün geceyarısma doğru 150 kişi Alman sefareti önünde nümayiş teşebbüsünde bu lunmuşlar ve «kahrolsun Hitlerci faşistlik, Dimrtirofu serbest bırakmız» diye bağırmışlardır. Nümayişçiler polis tarafmdan dağıtılmış iseier de sefaret binasına mücavir mahallere şişeler atmağa muvaffak olmuşlar dir. On iki kişi yakalanmıştır. Bunlardan biri Bulgar ve birisi de ttal yandır. mıyacaktım. Alçak bir sandalyeye o turdum, vücudüm ileri doğru iğilmiş, başım pencere kenanna dayanmıştı. Gönevyev dedi ki: Marinin ömrü vefa etseydi bunlann hiçbiri olmazdı. Ona faydası dokunurdu. Haydi cannn! ötekiler gibi onu da sıkboğaz ederdi. Canavarm biri o. tnsanlıktan nasibi yok. tza tekrar protesto etti: Rica ederîm, Fili, benim kar şımda ve çocuklanmın yanmda ko camdan böyle bahsetmeyiniz, ona siz hürmete mecbursunuz. Hürmet mi? Hürmet mi? Arkasmdan da homurdanarak ga liba söyle birsey söyledi: «Böyle bir ailenin içine girdim de ne oldu san ki...» Kaynanası ona sert sert dedi ki: Hiç kimse buna sizi mecbur et medi. Fakat bana bîr sürii parlak B • mitler verdiler. Hoppala! tfte Janin Ankara 29 (Telefonla) tktısat Vekili Celâl Bey, tktısat encümeninin dünkü içtimamda encümen azasına, iktısadî islerimiz hakkmda izahat vermistir. Vekil Bey, bu izahatmda meclism geçen devresinde kabul olunan kanunlann tafbik^mı ve bunlatrdan eüc^e edilmis neticeleri anlatmıştır. VekO Bey müteakıp içtimalarda kon tenjan tatbikatı hakkında izahat verecektir. ağhyor. Ne? Ben ileri geri bir lâf mt ettim? Sonra da tecavüzkâr bir eda ile: «Oh, oh, maşallah!» diye mmldandı. Janinin sümkürmesmden başka birsey duymaz oldum. Hüviyetini tayin ede mediğim bir ses: «Nekadar yıldız var!» dedi. Sen Vensan kilisesmsn saati aciyi vurdu. Çocuklar, uyku vakti geldi. Hüber birşeye karar verilmeden aynlmağa itiraz etmisti. Fili de ayni fi ldrde bulundu. Benim çok vaşıyaca ğıma emniyeti yoktu. Sonra yaaılacak hicbirsey kalmaz. Bütün tedbtrlerim ahnmu olur... tza dedi ki: Peki ama benden ne bekliyor sunuz? Elimden geleni vaptım, arfak hîçbirşeve muktedir de^ilim. Muktedirsin, dedi Hüber, elmden hersey gelir. Neier vumurtluyordu? Asıl ögren mek istsdigim seylerî duyamadım. I • zamn edasmdan anlıyordum ki canı n Ankara 29 (Telefonla) MeclUte derdesti müzakere bir lâyihaya gö • re fahrî konsoloslara dört yüz liraya kadar olan hasılahn tamamı, 400 den bin liraya kadar olan hasılatm yüzde yirrrri beşi aidat olarak verilecektir. Bu aidat 1000 lirayı tecavüz ederse fazlası hazineye ait olacaktır. Silâhları bırakma meseîesi Almanya ve ingiltere Londra 29 (A.A.) Silâhlan bırakma işi için î'.yasî yolla baflanmıs olan müzakerelerin Cenevre müza kereleri gibi neticesiz kalmaması için tngiliz efkâri umumiyesinin, uzun zamandanberi münakaşa edilen AI manytının sllâhlannın kısmen bıraktırılması fikrine içtirake mütemayil olduğu görünüyor. Sunday Times vo Observer gazeteleri bir müddet evtvel bunu îhsas etmişlerdi. Bu sabah ta M. Baldvmîn pazar tesi günü Avam kamarasında söyle • diği nutuktan bahseden Times ga • zetesi ayni şeyi bildirmektedir. kunuştı, öfkelenmişti: Hayır, hayır, ben böyle şeyler sevmem diyordu. Senin neden hoşlandığın bize lâzım değil, anne, mirasımm kurtar ' mak lâzım. Tekrar, Izanm su sözile yanda kestiği bir sürü mırıltılar: Evlâdım, çok güç bu. Cicianne, siz uzun müddet onun şeriki cümü kalamazsınız. tzniniz olma dan o bizi mirastan mahrum edemez. Susarsamz ona hak vermiş olursu • ' nuz. Janin, yavrum, nasıl cesaret ediyorsun ki... Hiçbir sütnineye tahammül etme'Jiği ve anası babası da uyumak istediği' için onu odasroa alan ve bu cırlak mahlukun yanmda gecelerinı geçirerelr kahrım çeken zavallı tza... Janin, benî çığnmdan çıkramağa kâfi ,kuru bir sesle soylSyordu, ilâve ettiı (Mabadi var) PEYAMÎ SAFA Bir zencyi lincettiler Saint Yosef ?9 (A.A.) Genc bir Amerikan kızına tecavüz ettiğinden dolayı hapîsanede bulunan zenci hapisaneye zorla giren halk tarafmdan almmış ve avluda asılmıştn*. Halk zenc'nin ccsedini bilâhare yakrrnştır. Arnavutluğun bayramı Tiran 29 (A.A.) tstiklâl yıl dönümü her tarafta kutlulanmıştır. Birçok yerlerde nutuklar söylentnistir. Kral Tiran sarayında sîyasî m"\ messillerin, yüksek memurlarla birnok teşekküllerin ve parlak tezahürîerle tertip edilmis olan halkm teb •iklerini k?bul etmistir. Harp borçları meseîesi Vaşington 29 (A.A.) İtalya 15 birincikânunda vadesi gelmiş harp borçlan taksiti o'a'ak bir milyon doIar vermeŞi tek)if etmistir. Eğer Filiden bu kadar nefret etmeseydi ben buna muvaffak olacaktım, eminim. Hüber yeğeninin sözünü acı acı kesti: Muhakkak ki kocanın saygısızlığı hepimize pahalıya oturabilir. Filinin güldüğünü duydum. Bir çakmak alevi, birbirine bitişik ellermi, yumusak çenesini ve kalm ağzını bir lâhza aydınlattı. Haydi canım, dedi, sizden nefret etmek için beni beklemedi ya! Hayır, evvelce bizimle arası o kadar açık değildi. Fili tekrar söz aldı: Ciciannenin anlattıklarmı hahrIıyor musunuz? Küçük kızmı kay • betmis te gene umurunda olmamış... Mezara ayağını atmamıs... Hayır, Fili, fazla gidiyorsunuz. Yeryüzünde bir sevdiği varsa o da Maridi. Eğer zayıf ve titrek bir «esle îza, protepto eUeydi ben kendimi tuta EDEBÎ TEFRtKAMlZ: ~ ngerek Yazan: Françoit Maariac J Gece sakin ve sıcaktı. Sükut fa • /ılalannda tzanın kısa nefeslerinî ve ir kibrit çakıhşmı duyuyordum. Kara ağaçlan hiçbir hav» cereyanı kımılİatmıyordu. tŞîimeğe cesaretim yoktu, fakat her düştnam sesrnden, kahkahasından tanıyordum. Münakaşa stmiyorlardı. tza yahut Jönevyevîn bir mülshazasından sonra uzun bir riikut çöküyordu. Sonra birdenbire, Hüberin bîr sözü üzerine Fili alev alıyor ve hep birden konusuvorlardı: ^ Odasındaki kasanın irinde kıymetsiz kâshtlardan baska birşev butunmadığina emin misin, anne? HaBÎS bîr adam daima ihtiyatsızdır. Ki'cük Luke vermek îstediği o al bnları hatırla... Onlara aArede sak Dugumu Tercüme eden: Peyami Safa Iıyordu ? Hayır, kasa kilidinfn şifresini bildiğimi biliyor. Şifre Mari dir. Orada hep iaine ait kâğıtlar var. Bu çok manidar, değil mî? Anlaşılan bütün tedbîrleri almış. Fili esniyerek mırıldandı: «Yok canım! Fakat ne timsah be!> Jönevyev dedî ki: • Benim fikrfmi sorarsanız Lione bankasmdaki kasada da hiçbirşey bulamıyacaksıniz. Ne dersin, Janin? Anne, seni biraz seviyor ga liba... Siz kücükken aranız bir parça iyi idi değil mi? Fakat hiç biriniz onu elde etmesini bilmediniz. Acemice hareket ettiniz. Onun etrafmı aîmak. kendisini kazaiunak lâzımdı.