> lemtnuz Cumfmrtyet '• SON TELGRAFLAQ Tahdidi teslihat için hususî müzakereler Londrada Türkiye ile diger altı devlet mütecavizi tarif eden bir mukavelename imzaladılar Silâhlan Bırakma Konferansı. müsbet bir iş görmeden uzun bir müddet için tatil edildiğinden bu konferans tan umidi kesen devletlerden bazılan kendi aralannda itüâf etmek iizere Londrada hususî müzakereler yapmakta • dırlar. Bu müzakerelerin ilk netkesi şimdiden meydana çıkmıştır. Sovyet, Rusya ile aralannda ademi tecavüz misakı bulunan komşusu altı devlet ara • sında mütecavizi sarih bir surette ta rif eden ayn bir mukavele imzalan mıştır. Rusya mütecavizin tarifi için Si lâhlan Bırakma Konferansma bir tek lif yapmıştı. Fakat bu teklif tngiltere ile diğer bazı devletlerin şiddetli iti razlanna uğramıştı. Bu esnada konfe rans ta tatil edilmişri. Yedi devlet yeni mukavele ile ara lanndaki eski ademi tecavüz misaklannın muhteviyarını bir kat daha tak viye etmiş oIuyoTİar. Yeni mukavelenin imzalandığını haber veren telgraf şudur: Londra 2 (A.A.) Mütecavizin tarifine dair olan ve M. Politis tarafından vücude getrrilmiş metne muvafık bulunan bir mukavelename bu gece Türkiye, Rusya, Lehistan, Romanya, Estonya, Letonya ve Fenlandiya murahhasları tarafından imza olunmuştur. Bazil Zaharofun Mirası Hakikî varisler Türkiyede oturuyorlar! Çünkü tsmini de ğiştirerek efsane vî bir mahiyet almış olan meshur zengin ki ahiren vefat etmiştir esasen TSridyeK bir aflenin çocuk larmdandır. Bfi • tün aîleyi Ü$k3 darlı Topal Za • haryanm çpcukla > n unvanı alhna tophyabuiriz. Âlefcaandr rC Resmini dercet tiğimiz Aleksandr Zaharapulo Efen i K. Zaharapulo Efendi Bazil Zaharofla amca çocuklandtr. Kendisi ve kızkar • desi tfiyeniya Yunan tebaasmdandırlar, ama oldumolasıya Türkiyede ırrakim dirler. Diğer knkardesleri Melpomeni ise Tfirk tabiiyetmdedir. Bugün ber fiç kardes beraber oturmaktadırlar. Bazil Zaharofun bir tspanyol kadmı ile yaşadıgı ve bundan iki kızı bulundngu mervidir. Tabü serveti üzerinde bir vasiyeti de olacakbr. Fakat ne olsa kendi aüesi erkânınm mirastaki hakla • rmı bilkülliye bertaraf eylemeğe^jmkân yoktur. Hususa ki Bazil Zaharofun babası vaktile Türkiyedeki ticaret islerinden dolayi bir hileli iflâs yolunu tutarak buradaki seriki Zaharapulos Efendinin babasını pek ziyade mutazarnr etmif olduğundan bu son mirasla vaktile gas pedilmis olan hukukun »tirdadı gibi bir hak ta yerini bulmus olacaktn*. Londradan İstanbula bir bakış İstanbulu ateş değil, bezirgân spekülâsyonu ve zevksiz mühendis yaktı; tahta değil beton tahrip etti!.. Kaç gundür, biraz nefes al • mak için Londra sokaklarında ve yakmlannda dolaşırken hep eski tstanbul hatırıma geliyor. Burası demir ve kömür memleketinin merkezi... içinde 7 milyondan fazla halk var. Nüfusun kimbilir belki yüzde sekseni iki, üç, dört katlı evlerde oturur. Bahçe, çayır ve ağaç görmeksizin öç sokak geçemezsiniz. Tabiat, en islek caddenin en kalabalık otelinin yemek salonu pencere • sine kadar sokulmuştur. tnsan ağaçtan, bahçeden, ısıktan ka çıyor. t Arsa spekülâsyonu ve san'atsızlık, nasıl o kadar güzel ya ratıldığına akıl ermiyen tstan bulu, denizsiz, düz, dumanlı ve sisli Lonradan daha az ferah, daha az yeşil, daha az denizli, ve sokakları daha ısıksız bir sehir haline sokuyor. Bu bir mucizedir. tstanbulda deniz görmiyen sokak, bahçesiz bina, güneş almıyan pencere bir cinayet eseri olmahydı. Şimdi, aksi bir istisnadır. Seyyahlar bir gün tstanbula, iümüş olan bir tabiatın mezart üstünde ağlamamak için gelmiyeceklerdir. Bana katırsa Milliyete cevap ğer, olabUdiği kadar bütön ehemmiyetini ciddî bir gazetenin haysiyetinden almasaydı, dün Milliyette «Türk mkılâbı ve inkılâpçı edebiyatta Peyami Safa» baslığı altmda çıkan yazıdan bogün bahsetmeği hatı nmdan bile geçirmiyecektim. Çünkü o sabrlann havasmdan yükselen igrenç koku, benim bu sütunda yapabüeceğim herhangi bir tasvirden ziyade onu çı • karan sefil maddenin mahiyetmi Oâna kâfidir. Eğer bütün Cumhuriyet okuyuculannm o yazıyı görmüş olmatan gibi uzak bir vehme kapılsaydun gene cevaba benzer birseyier yazmağa lüzum görmezdim; çünkü o «yazunbrak» söz yığmmm balonunu fişiren pi» kokuhl ruh, kendisine nefret, bana da hak verdirmek için lâzım gelen bütün sersem ük, hödüklük, münafıklık ve curnaldlık unsurlannı taşıyor. Haydi, mademki bahse lüzum gör dük, tepeden tanağa kadar derin bir rjksintinin zırhı içine girerek bu çirkefe yaklasalım. Curnalcı hebenneka evvelâ benim şu cümlemi ahnaşı «Sevgili Na • zun H3aneti tevkifaneye götüren if rat, sevgili Behçet Kemali de timarha neye yollıyabilir.» CToımııssanı» habrlar smız ki bu cümleyi tasıyan makalem, bastan sonuna kadar, herhangi bir f3drde şuursuz ve gözleri perdeleyici, «mini» derecesme varmış bir ifrafa tenkit içindi: İster Nazım Hikmet gibi komü nizm sahasmda olsun, ister başka biri gibi vahşi ve müfrrt bir miUiyetçilik bah> sinde olsun. «Nazım Hikmeti tevkifa • neye götüren ifrat», besbellidir ki mensup olduğu cemiyetin tarihî tekâmül sey rini hesaba katmadan, mücerret bir fîkre köriikörüne saplamşıdır. Fakat ba • km curnalcı ne diyor: «Hangi ifrat?.. Bu ifratla neyi kastediyor? tnkılâp mev kii EitJdannı mı? Cumhuriyet müddei umumisini mi? Miifrit milliyetperver Türk inkılâpçılığmı mı?» Yani cnmlemden çıkramağa yeltendiği mana, Nazım Hikmeti tevkif eden hükumete veya müddeiunıumiye ifrat isnat etznektir Halbuki bu ifrattn doğrudan doğruya Naznnın fikirlerine raci olduğu besbellidir. Müfrit milliyetperver Türk inla lâpçılığına gelince, müfrrt mi değfl mi ayn bahis, fakat bu milliyetperverliğm benim o makalemde bahsettiğhn şuursuz ve kör milliyetçilikle aükasmı ima eden sözüm yoktu. Arkasmdan alm size bir münafıklık fittli daha: «Peyami içm Nâzım şahsan mı sevimlidir, fikirleri ve komünizme ina • nışı ile mi? Bu noktanm da ayırdı ye • rinde olur.» Ne buyurursunuz? Filrir lerini değil sair tarafmı daima sevdiğim ve bunu daima ilân ettiğim Nazım benim için neden «sevgili» olmasm? Komünizme inanışını nasıl sevmiş olabilirim ki bütün makalem bu nevi ifratlann ve husus siyasî tecrübelerin tenkidi için yazılrmştar. Şimdi benim milliyetçi olmamam dan ve komünist olmamdan şüphe ederek curnalını yazan bu el, makalesinin başka bir yermde de: «Bir noktaya dikkat. Peyami için cumhuriyetçi değildir, vatanperver değjldir, milliyetperver değildir; demjyoruz» kaydini koyuyor. Bu sersemce tezada düstükten sonra, utanmadan ilâve ediyor: «Peyami Safa ile ve onun davasmda, onun inanışında olanlarla konusulamaz.» Ne demek bui Yani cumhuriyetçi, vatanperver, milli yetperver olanlarla mı konusulamaz? Vaktile bir takım amele cemiyetlerinde müşevves bir sürü teşebbüslere girişen bu komünist dönmesi milliyetperver bozuntusu ile mi konuşulur? Hayn*. O şim di amele filân sözünü ağzma almıyor. Onun dilinin papucu üstünde büyük keli meler var: Müliyetperverlik, inkılâpçı lık, cumhuriyetcilik... Peki: Ben de cumhuriyetçi, vatanperver, milliyetçi imişim de bu kavak boylu ahğuı benim için «kof çmar», «sarsak», «safdil» ilâh.. gibi tezyif sözleri kullanmasmuı ve beni de mukabeleye mecbur etmesinin hikmeti ne? Çünkü ben Ağaoğlu Ahmet Beyle beraber maziden kalma bazı ahlâkî seyyiatm zamanımıza kadar geldiğini ve cumhuriyete iyice alışa madığımızı yazmışım. Fakat, alık far kmda değil ki yazısında ayni sözleri tek rar ediyor: «Biz inkılâbm sonuna gel medik. Başındayız. Tasfiye, yayun, yeni inanı yerleştirme ve bir ayıklama dev resi içindeyiz.» A koca avare, demek ayıklanacak bazı fenahklar var. Biz de neden bahsediyoruz ? Ve nihayet benim Amerika, Fransız ilâh.. demokrasilerini beğenmem de bu hırpaniyi coşturmuş. Muasır ideolo jflerm tenkidi ve münakaşası senin haddin değildir. Çünkü bunlar birinci de recede ilim meseleleridir. Yalnız demok rasi düsmanlığı tashyan bu kara cahil, Türk inkılâpçılannın Türk demokrasisi için söyledikleri nutuklan hatırlasaydı, kâfldi. Ne hacet? Teşkilâtı esasiye kanununa bir baksaydı! Teessüf edilecek şey böyle bir hezeyanm Milliyet gazetesinde çıkmasıdır. Yoksa o rhakalenin içindeki fikirler değil, nesirde Florinalıdan zivade kahka; ha top'ıyan imzası b;Ie ben m bu cevac bımın fuzuli olması için kâfidi. Bir ~ niye kahkahanızı veya nefretinizi tutun da size şu büvük inkılâpçı, büyük â'im, büyük edip, büyük şahsiyetin adını «övlevivereyim de bitsin gitsin: Etem tzzet! PEYAMİ SAFA bu cehennemi şehirde bıkıyor. yeşil'den «<i "nmm iriltH IIÎIIIBnmiIltll Pf (f ltllllHimil!niBHimnmM.ı«Mm...» îtalyan tayyareleri Almanya yeni Bir kaza geçirdi Arazi istiyor! Amsterdamda bir tayyare denize düştü Roma 2 (A.A.) Jeneral Balbo • nun tayyarelerinin seyahatinin ilk kısmı ryi ve güzel bir havada olmuştur. Bunonla beraber Alp dağlarmm üzerinde sisle karşılanmış, dağlar pusla yardımile aşılabflmiştir. Bundan sonra tayyareler aşağı bu • lutlara rasgelmişlerdir. Kaza haberi halkı müteessir etmiştir. Amsterdam 2 (A. A.) Jeneral Balbo dün halk tarafından aztm uzun alkışlanmıştir. Bonunla beraber, bir tayyarenin kazaya uğraması neş'eyi azaltmıştrr. Kaza denize merken yapı lan yanlış bir manevradan olmuştur. Jeneral Balbo, kazaya uğnyan tay • yarede 4 kif» olduğunu, fiçunün oldukça ciddî bir surette yaralanarak Amsterdam hastanesine kaldınldığmı bil • dirmiştir. Dörduncü tayyareci denizden sağ o • larak çıkahimışhr. Tayyare kullanıl • mtyacak bir bale gelmiştir. Sefere yedek olarak bir 25 inci tay • yare de iştirak ettiğinden bu turetle 24 tayyare ile devam edilebilecektir. Tayyareler bu »abah Londraya doğru u • «.acaktır. Londra 2 (A.A.) Amsterdamdan gelen jeneral Bablo ttalya tayyare filo*u 12,30 da Londanderry de denize inmistir. Çekoslovakları sinirlendiren iki nutuk Prag 2 (A.A.) Soysal demokrat bîr gazetenin yazdığına göre, Görlitzde söylediği bir nutukta M. Brüker, Çekoslovakyaya ait olan Liberece şehrinin Almanyaya verilmesini îstemiştîr. Ayni zat iki gün sonra, Alman • yanın Hlucin arazisini alrran liizumundan bahsetmiştir. Bu gazete, yüksek bir Alman memurunun bu sekilde beyanat ver • mesrai şiddetle protesto etmekte ve makaleyni şöyle bitirmektedir: <Böyle beyanat, Avrupa sulnünü teblikeye koyar.» Bursaya giden doktorlar Bursa 2 (Telefonla) Gülhane eririyata kaplıca ve iklim tedavisi muallimi doktor Nüzhet Şakir Bey ve 26 talebesi kaplıcalarla Uludağda bir hafta müddetle tetkikat yapmak üzere buraya geldiler. Taymis kenarlan! lç dereler ve büyük kırlar!.. Bunların hepsi tstanbulda vardı. Kimine Kâğıthane, kimine Göksu, kimine İstanbulu ateş değil, bir bezirKurbalıdere, kimine Beykoz çagân spekülâsyonu ve zevksiz yın derdik. Hepsini harap ettik. mühendis yaktı; tahta değil, Daba üç sene evvel Niçantabeton tahrip etti!.. şı bahçeli bir sokaktı. Kibar bir Derelerimizi yeniden açalım; Londra mahallesinin sokağı idi. kırlanmızı yeniden yeşillendi Beyoğluna çevirdik. relim; ağaçlarımızı yeniden diUfuklardaki servi resimleri ye kt^im. Beyoğlu, Cinangır, Şişli rine beton duvarlar geçti. tstanve Taksim mahvoldu: Üsküdabul denizden, dereden, kırdan, n, İstanbulu, Besiktaşı ve Bo ğazı ayni akıbete uğramak [ 1 ] Falih Rıfkı Beyin Londradan tan kurtaralıcn. Bu gidişle gün Başmuharririmize gönderdiği mektu bun bir kısmıdır. tstanbulu alâkadar gelecektir ki Bebekte deniz göreden kıymetli mütalealan ihtiva et mek için asansörle yedi kat ha • tiği için okuyuculanmızı o güzel sa • vaya çıkacağız. tırlann zevkinden mahnım etmek is temedik. FALİH RİFKI DOnkO Heyeti Vekile ictimaı .. Ankara2 (Telefonla) Heyeti Vekile saat 6 da toplanmıştır. Bu içtimada buğday meselesinin konu • şulduğu ve Maarif Vekilinin Darülfünun kadrosu etrafında tzahat verdigi tahmin olunmaktadir. Dil anketi 105 inci liste ile 2 inci kısmı da bitti Ankara 2 (A.A.) T. D T. Cemiyetinden: Karsıhklar anketinin Ikinci kısmı da dün nesredilen 105 numaralı liste ile bitmistir. Birirci ve ikinci Insım îçm gelen karsilık lar siraya konulmaktadır. Bunlar iyice elendikten sonra karsıhklar kılavuzu vücude getirilecektir. T. D. T. Cemiyeti, ilkindenberi anket nesriyatında büyük bir gayret gösteren Anadolu ajansı ile Ankara ve tstanbul radyolanna ve bütün Türkiye matbnatma teşekkürîerini bildirir ve ankete konan sözlere kartılık anyan ve bildiren bütün yurttaslara da ayni duygu ile teşekkür • ler eder. Buz satılmıyor Serbayi Belediyeyc müracaat etti Buz serbayü, bu sene buz sarfiyatmm yan yanya mmesinden telâsa düserek Belediyeye müracaat etmiş ve muka veledeki taahhüdünü ifa edemiyecek bir vaziyette olduğunu bildirmistir. j Belediye Reis muavini Nuri Bey bu hususta dün bir muharririmize demistir ki: « Buz serbayüiği, bu sene yazm kısmen yagmurlu ve soğuk gecmesi dolayısile fabrikamızdan mukavelesi mucibmce almaga mecbur olduğu as garî miktan tutamıyacağmdan kork tuğunu bildirmistir. Lokantalar, bira haneler ve mubarebir.Her «"Si umurnî yerlerde kullanılan elektrikli soğutma makinelerine müdahale mevzuu bahis değildir. Buz serbayünin müracaatini tktısat Müdiriyetine havale ettik. Bele • diye tetkikat neticesinde üeri sürülen esbabı varit görmediği ve alınacak bir tedbir bulunmadıgı neticesme vardıgı takdirde mukavele ahkâmmm latbi kında ısrar ederek seirbayiliğe taanhü dünö ifa etmesi içm tebligat yapacak tır.» Dikkate sayan bir nokta da, buz sarfiyatının azaldığradan bahseden serbayiliğin bazı yerlere buz yetiştiremiyerek çok hakh sikâyetlere sebebiyet verme sidir. Rus Ingiliz Münasebatı düzeliyo* Moskova 2 (A.A.) tngiltere nukâmeti Sovyet mallanna karşi nisanda koyduğu ambargoyu bir temmazdan itibaren kaldırmış düduğundan haricf ticaret komiserliği de ittihaz etmiş olduğu mukabele bilmisil tedbirlermi 3ga etmiştir. Dün akşam toplanan mer> kez icra komitesi hapse mahkum * dilmiş olan tngiliz mühendisleri Mak • donalt ve Torntonun cezalarmı Rus • yadan tarda tahvil etmiştir. Bunlar 48 saat içinde Rusyadan çıkmak taahü dile derhal serbest bırakılmiflardır. Ingiliz hukumetmin tektifi üzerine martta kesilmiş olan ticaret muahedesi müzakerelerine yarın tekrar başlanacaktır. Moskova 2 (A.A.) Tas Ajan • sindan: tngiliz mühendisi Tomton ile Makdonalt bugün Sovyet Rusyayı terketmişlerdir. Meşhur komünist Kadmın ölümü Adanada yapılan atletizm müsabakaları Adana 2 (A.A.) Dün bâtün Inı • lâplerin istirakfle atletizm birindliklerî müsabakaları yapıldı. Mütabakalara 50 kadar atlet grirdi Te muvaffakiyetli neticeler elde edildi. Havanm ncakbğına rağroen stadyomda kalabalık bir seyirci kütlesi vardu Hararet derecen j}3 idi. Muhafız göcD bfsikletçîieri tzmir 2 (A.A.) Memleket dahi 6nde turneye çıkmıs olan Muhafızgü • cü bisikletçileri dün aksam üzeri şeh • rhnize gelmislerdir. Bisikletçiler se • htr bududunda tzmir sporcu ve bisik letçfleri tarafından hararetli bir su • rette karsılanmiflardır. Alman komSnlsderkıdea» «eîbık meb'us madam Klara Zitkmin Mos • kovada öldugu geçenlerde yazılmısrı. Resim M. Stalin ve Molotofu Klara Zitkipin tabutvnu taşırken gösteriyor. Mm. Klara kışm yapılan ilk Rayistag intihabutda meb'us seçilmis ve en yaşlı aza sıfatile meclisîn açılıs celsesine ri yaset etmistL Hatta Moskovada hasta bulunan Klara sırf bunun için Berline kadar gelmistL Komünist kadm milli • cflerin kahir ekseriyeti kazandıklan ücün cü ve son mtihapta bittabi meb'us se çılmemiş ve Rusyaya gitnuşti. baktı ve gayet tabü bir sesle: Anlaşıldı! dedi. Çalışmak istemiyorsun, sıkılıyorsun! Evet. Peki ne yapmak fikrindesin? Hiç. Çok güzel. Demek bütün öm • riinde alnını cama dayayıp sokağın taslarını sayacaksm! Yok vallahi, taşları saymıyo • rum, neler aklınıza gelîyor? Küçük! Sabahtan akşama ka dar alnını cama dayayıp oturmuyor musun? Evet değil mi? tşte anla • mak istediğim bu. Demek bütün ömründe böyle köşkten çamurlu so kaklan seyrederek oturacaksın ve sonra buna yaşadım mı diyeceksin? Yaşamak, biliyor musun, ne demektir? Çalışmak, didinmek, mücadele etmek! Mademki dünyaya geldin, gözügnü aç, Onu bırakıp gitmeden evvel her köşesini gör, anla. Bütün yüksek zevklerini al. Daha bunlar için çok küçüksün, fakat her srünün bir yarını vardır. Düsün Meral, italyan sefiri Bursada Bursa 2 (Hususî) ttalya sefir maiyeti ile beraber bugün şehri mize gehniş, Çekirgedeki Adapalas oteline inmiştir. Bir kadın hâkim daha Ankara 2 (Telefonla) Ankara asliye Orinci hukuk tnahkemesi aza mülâzimi Nezahet Hanım Ankara tulh hâkimliğine tayin olunmuştuc izmir Valisi Bursada Bursa 2 (Telefonla) tzmir Valisi Kâzim Paşa bugün buraya geldi. Kâzım Paşa Bursa sergisinin 10 temmuzda yapılacak küşat merasiminde bulunacaktır. Çumhuriyel Nushası 5 Kuruştur ) Türkiye Senelik 1400 Altıaylık 750 Üç ayhk 400 Bir ayhk 150 Hariç ıçın Maarif Vekâletinde yeni tayinler Talim ve Terbiye dairesinde yeni teşkilât kanunu ile ihdas edilen muatnelât müdürlüğüne Antalya ma arif müdürü Aziz Bey tayin olun tnustur. Müf ettişlerden Ali Rıza Bey birinci sımf müfettişliğe, Ekrem Bey 2 inci sınıf müfettişliğe, Bedi Bey 2 inci sınıf müfettişliğe ve Reşat Nuri Bey de 2 inci sınıf müfettişliğe terfi etmişlerdir. dar gülecek... Daha fazla dinliyemedim. Dok tora arkamı çevirdim, alnımı gene soğuk cama dayadım. Dişlerimi sıkarak sakinleşmeğe uğraşıyordum. Sonra gayriihtiyarî bir hareketle donüp sordum. Peki, ne yaptığımı istiyorsu • mız? Ne söylersem yapacak mısın. Evet! Söz tnü? Söz! Aferin Meral, beni çok mem nun ettin. Artık kurtulacağından eminim. Cünkü her şeve rapmen senin sözüne büyük bir itimadım vardır. Simdi kücük hanım beni dinleyiniz: Evvelâ yiyeceksiniz. karın boşkan kafa dolmaz, anlaşıldı mı? Kamımz doyacak, hem de mükemmel suret te... Yüzünü öyle eksitme! Bak, senin yasındaki her çocuk gibi, gez, hava al, hareket et te bak canın yemek ister mi, istemer mi; görürsün. (Mabadi var) Resmî ıstılahlar Ankara 1 Başvekâlet muamelât miidürü Emrullah Beyin riyasetindeki resmî ıstılahlar kolu mesa • İsine devam etmektedir. Bugüne kadar Başvekâlet, Divani Muhasebat, Şurayi Devlet, tstatistik Umum müdürlüğü, Gümrük Vekâletinin ısti • lahlannı tesbit etmiştir. Bu ıstılah • lar yakinda tabedilecektîr. Fırka umumî idare heyetinde iki tayin Ankara 2 (A.A.) C. H. Fırkaâ umumî idare heyetinde bulunan iki münhal azalık için tstanbul meb'usu Salâh Cimcoz Beyle tzmir meb'usu Kâzım Pasa fırka umumî reislik divanı tara fından seçilmislerdir. şeraiti) »*"» Kr. 2700 Kr. 1450 800 yoktur Büyük hikâye: 8 Yazan: Perihan ömer Gölge Çiçegl Bu vak'adan bir hafta sonra Talha leylî mektebe gîtti. Buna o kadar memnun oldum ki.. Köşkle beraber benim de içtme derm bir sükunet çöktfl. Sabahtan akşama kadar soğuk catna alnımı dayıyarak yamn yırmru tash ve çamurlu sokağı seyrediyonım, gitgide uyuşuk bir bal alıyorum. Canım yemek içmek bile istemiyor. Nihayet annem zafiyeti mm pek ileri gittiğinin nasılsa farkma vardı, beni doktor Şevketin tedavisine tevdi etti. Bu adamm öyle munis, oyle müşfik lakıslan var ki insanı daha ilk görüşte kendine ısmdmyor. Hele eskiden babamı tanımış oiması onu büsbtttün sevme • me sebep oldu. O kadar ki verdiği «• aeı Hâçlan bile fSzümü kırpmadan içiyorum, onun geleceği gıînleri büyük bir sabırsızhkla bekliyorum. Birgün doktor saçlanmı okşar • ken: Küçük; sen hiç okumuyor • mussun? dedi. Türkçe, fransızca bir yığın ü • ziicü, sikıcı kitaplarla dolu masaya bakarak başımı salladım. Aeı acı dert yandım: Bilmezsmiz doktor, dedîm, bunlar ne kadar manasız sey ler? Okunur gibî değil ki. Hem bir kere okumakla da olmuyor, saatlerce hep ayni şeyleri okumak lâzım. Hele fransızca hocam boyuna ezber veriyor. tşte bu en fenası! Doktor Şevket gülümsiyerek kol tuğa yerlesti, manalı manalı yüzüme küçüklüğün böyle devam ederse gençliğm nasıl olacak senin? Ben hiç cevap vermeden hayretle doktorun yüzüne bakıyordum. O devam etti: Zavalh gülünç bir şey olacak • sın! Birdenbire yerimden fırladim, sanki bütün küçük vücudümün kanı yüzüme çıkmış gibi yanaklanm ya nıyordu. «Zavalh gülünç!» diye tekrarlıyordum. Evet ne feci değil mi? Gülünç bir zavalh olmak! Baban bumı görseydi, ne kadar tnüteessir olurdu? Kim bilir senin için ne parlak gayeler! vardı? Meral babanı umıttunmu? öldü diye onun isteklerini ye • rine getırmiyecek misin? Başım önüme düstü: Acı acı dü • şünüyor<*^n. O hf V söylemekte dek vam ediyor: Bak Talhaya nasıl çalışıyor? Hayata ne büvük şevkle hazır • lanıyor? Kim bilir îçinden senin haline ne kadar gülüyordur. Ve ne ka