27 Haziran 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

27 Haziran 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hikâye Ölüm korkusu tVeksandr Duvıo dan tercume Tanırım. Gayet iyi tanırım. Dos tunuz elbet size bir baloda kendisine bir tokat atan adamdan bahsetmiştir. Hayır ekselâns, asla! Bu adam galiba sizsiniz. Evet benim. Şu delik tablo da onunla son mülâkatımızın hatırasıdır. Dostunuzu nasıl tahkir ettiğimi öğrendiniz. Onun benden nasıl intikam aldığım da öğrenmelisiniz. Ben evleneH tam be» sene oluyor. Zevcemle balaylarımızı burada geçirdik. Bir akşam bir ziyaretçinin kabul saIonunda beni beklediğini söylediler. Gittim. Uzun sakallı, toz toprağa bu lanmış bir adamdı. Biraz dikkat edince tanıdım. Silviyo idi. Ne yalan söyliye yim o anda saçlarım dimdik oldu. Gayet sakin bir eda ile sordu: Endaht sırası bendedir. Hazır mısın ? Başımı iğmek suretile hakkını teslim ettim. Zevcem gelmeden ewel isini görmesini rica ederek salonda on iki adım kadar geriledim. Oda karan'ik görmüyorum. Bir lâmba getirt! dedi. Hizmetçiyi çağırarak mumları yak masını emrettim. Hizmetçi çıkınca nisan aldı. Karımı düsündüm. Onu nekadar sevdiğimi diişündüm. Gıyabında ona veda ettim. Fakat Silviyo ateş etmiyordu. Bana a sırlar kadar uzun gelen bir dakika geçtikten sonra: Dogrusu bu bir düello değil; cinayettir, dedi. Benim silâhsız adamlara kurşun atmak mutadım değildir. Dü elloya yeniden başlıyalım. Hangimizin evvelâ ateş edeceğfni kur'a ile tesbit edelim. Evvelâ bu tekhfi kabul etmek iste medim. Zorladı. Kabule mecbur ol dum. Kur'ada gene ben kazanınca hiç unutamıyacagım bir gülüsle bana: Kont sen çok mes'ut bir adanuın! dedi. Ellerim tttriyordu. Silâhımdan çıkan kursun onun vücudüne değil bu tabloya saplandı. Silviyo tabancasını yeniden kaldrrarak nişan aldı, bakıslanndan artık bu sefer bana lutfetmiyecegfni anlıyordum. Derken zevcem içeri ghmetin mi? Bir feryat kopararak boynuma sarıldı. Onun hıtzuru bana soğukkanhlığimı iade etti. Bir kahkaha kopararak: Deli, diye bağirdım. Görmüyor musıtı *<flenivo.ruz . Bahis tutınruk. Havdi git bir bardak su ic te gel. Sana cnk eski bir dostumu takdim edece ğim. Kanm sözlerirm manmamıstı. Silvî yoya H^nerek yalvardı: Doğru mu sövlüyor. Allahaşkına anlatın. Lâtife ettiğiniz sahih mi? Evet, evet madam lâtife ediyoruz. Zaten lâtife etmek kontun eski âdetidir. B<r gün lâtife dive bana bir tokat attı. Bir baska gün lâtife nivetine bir kur şunla kasketimi deldi. Şimdi lâtife etmek sırası benimdir. Silvivo bu sözleri söyliyerek üçüncü defa tabancasım kaldırdı. Nisan aldı. Zevcem artık herseyi anlaımftı. Silviyonun ayaklanna kapandı. Utanmıyor musun! diye haykır • dım. Sonra Silviyova dönerek ilâve ettim: Efendim haydi ne yapacaksanız çabuk yapmız! Silvivo güldü. Hayır dedi. Atmıyacağım. Senin heyecanmı, korkunu pördiim ya... Bu kadan benim icin kâfidir. Kont, sen güzel bir adam, fakat fena bir nisancısm. Su tabloyu delen kursuna bak. Bu ne hal! Haydi Allahaısmarladık. Kapıya doğru ilerledi. Eşik üstünde tekrar döndü. Tabancasını çıkararak tabloya nişan aldı ve ateş etti. Ben Silvivo gibi mahir bir nisancı görmedim. Kursununu tam benim kur punum iizerine oturtmuştu. * * • Veremle mücadelede Fricmon Basmakaleden mabat aşısı 260 bin lira kâr içîn dört jnilyon lıra zarar [Küçük bir Rus köyünde bir piyade alayınm zabitleri arasındayız. Köyde r>ayat cok sık'ntılı geçiyor. \skerlerin yegâne eğlenceleri arala rında yaptıklan toplantılar... Bu top lantılara istirak eden Silviyo isminde bir sıvil var ki cok earip. çok esrarençiz \ • : Rarabetile esrarengizliâi nisbetinde nı »ancıhkta mahir bir adam olarak tanı nıyor. Silviyo fevkalâde nisancı olmasına rağmen düello bahislerine hiç yanasmıyor. Bir ?ece Silviyonun evinde yapılan bir toplantıda. neticesi ev sahibi tara {ından düello teklifile bitmesi lâzım <»elen, bir hâdise oluyor. Fakat Silviyo höyle bir teklifte bulunmuyor. Biitiin zabitler arasında bıivük bir hayret uyandı Tan bu beklenilmez soğukkanlılığın sebebini Silvivo hikâye muharririrre .«öyle anTatıyor: Ben simdılik hayatımı tehlikeye koymak V>akkına malik deeilim. Vaktile ... înci Hüsar alayında zabittim. O sı Tada askerler arasında bir kabadavılık modası vardı. İvi bir ni.«anct oldu&um icin ben de sayılı kabadayılardand'm, BÎT gün aramıza asil ve eüzel bir d'li kanlı eeldi. Cok sev^mli ve kabadayı idi.. Buna rahammül edemivordvım. Birçok kadınları peşinden sürüklediği bir baloda kendisine manasız bir «ekilde kiifür ettim. Kızdı. Bana bir tokat attı. Netice, benim istediğim tribi. düelloya baelandı. Düello edrceğimiz yere 2İtH|c. Süâh atmak evvelâ onun hakkıydi. Kur'a bu neticeyi vermişti. At"? ıfti. Fakat ancak ka*ketimi delebildi. Ben atacağım zaman biivük bir lâkavdî ile «erpusunun içine doldurduğu kiraz!=m yemeee ba«ladı. Bu sozukkanlılık kar sısında sinirlendim. Kirazını bitirincive kadar Kekliyeceğimi söyledim. Cevaben ölüme hazır olduğunu söyledi. Havatı bu kadar hiçe sayan bir adamı öldür »nekte mana yoktu. Saşırmıştım. Şahitlerime döndüm<r Ben bugün atmıyacağım! de diml Düello bu suretle bitti. Askeriikten eekîlerek bu köve yerlertim ve bütün hayatımca alacağim intikamı düşündüm. İşte artık vakit geldi.» Silviyo bizim yanımızda kendisine eetiril<»n mektubu cebinden cıkardı. Okumak içm bana uzattı. MektuD gayet kisa idi. «Malum sahıs çok sevdiei ^üzel bir kadmla evlenmeğe hanrlam • vor» deniyordu. Silvivo devam etti: Sahsı malumun kim olduğunu ra« biî kesfetmişsinizdir. Biraz sonra Mos kovaya hareket edeceğim. Meshur kabadayınm ölümü kiraz vediği günde olduğu kadar soğukkanlılıkla karsılayıp karşılamıyacağını merak ediyorum. «** Aradan birçok seneler geçti. Bazı isler beni isimli bir köyde ikamete mecbur etmisti. Oturduğum evin 3035 adım ilerisinde kontes B ve ait muhteşem bir malikâne vardı. Kontes izdivacmın ilk senesinde burada bir ay kadar oturmus, bir daha malikânesinin semtine bile uğramamıstı. Köye geldiğimin ikinci ayında bir gün kocasile be raber gene cıkageldi. Aradan birkaç gün geçince bu zengin ve asil karı kocayı ziyarete gittim. Kont otuz iki. otuz üç yaşlarmda, gü*el, temiz yüzlü bir adamdı. Beni çok sa mimi bir şekilde kabul etti. Yarım sa at îçinde canciğer ahbap olduk. Mükâleme esnannda bulunduğumuz salonun eşyasını, masalann üstünde duran ki • tapları, duvarlardaki tabloları gözden geçiriyordum. Tablolardan birisi na zan dikkatimi celbetti. Bu tablo orta yerfnden bir kursunla delinmişti. Hayretimi gizlemeğe lüzum görmedim. Garip sey, dedim. Şu tabloya yaxık olmuş. Tabloya kursun atılır mı? \O eski bir hikâyedir. Siz iyi silâh atabiltr misiniz ? Eh oldukça... Bildiğim bir tabanea ile bir iskambil kâeıdına otu* adımdan birkaç kurşun oturtabilirim. Mükâlememizi kontes te alâka ile takip ediyordu. Zevdne sordu: Bunu sen yapamaz mısın? Tecrübe edeüm. Bir vakitler ben de iyi bir nisancı idim. Fakat dört sene var ki silâhlara el sürdüğüm yok. Ben atıldım: O halde, bahsederim ki siz yirmi adtmdan bile bu işi yapamazsuıız. Tabanca her gün talim ister. Müsameha, ihmal götürmez. Benim tanıdığım ma hrr bir nisancı bu esaslı kaideyi bildiği icin her gün sofraya otururken bir bı çak strtına üç kurşun atmağı itiyat sekline sokmuştu. Duvarın birine bir sinek konduğunu görecek olsa hemen «Kozma, bir tabanca getir!» diye haykınr Te kursunla sineği duvarda ezerdi. Kont: O, sizin nişancınız cidden mahir bir adammıs, dedi. Bu adamın ismi ne dir? Silviyo ekselâns. Bu cevap kontu olduğu yerde sıçrattı. Silviyo mu? Siz Silviyoyu tanıyor musunuz? diye haykırdı. Gayet iyi tanmm. Dostumdur. Yalnız bes sene var ki kendisinden haber alamıyorum. Galiba kendisini siz de tanıyorsunın. kabul edenler imza edecekler, değişikIik arzu edenler fikirlerini tahriren bildireceklerdi. Rapor heyetine ilâveten 11 aza: Göz profesörü Krückmann, cilt profesörü Arndt, hıfzıssıhha profesörü Kruse, dahiliye profesörleri Morawit, Zinn ve Neisser, cerrahî profesör Stich, sertabip Posner ve Stenhan, cerrahi müşaviri Goepel, verem mütehassısı Deuel raporu aynen kabul ettiler. Profesör Dührssen ile sertabip Pape konulan tahdidatı da kabul etmiverek daha müsait bir rapor verilmesini istediler. 7 aza ki içlerinde Nufeld ve Kr»lle de dahildir «Yaşamak Yolu» nda ne*redilen sekilde yani: 1 Fridman asısı zararsızdır. Vahamet varsa bunun ası ile alâkası yok tur. 2 Mevziî veremlerde ivi neticeler alınır. Kemik, mafsal, bev'î tenesülî veremlerle bazı göz veremlerinde ve inf'uenza neticesi olan uyanma'arda jrayet nafidir. Akciper vereminde ise efkâr muhteliftir. Bazılan ivi neticeler Kİmıslardır F21 tadilini istemiislerdir. Neufe'd ve Kol'enin Fridman aşının imtivazını almasına muarız oMuklannı ve hatta Fridman asısını taklit eden bir mıık^tlit alevhme ac<l?n davada mu kal'idin müdafaa şahit'eri olduklsrını ve fakat tev#»V>^üm edilen ilmî nüfuz larının hakikati setre mâni olamıvarak bütün mütalesa'annın mahkeme tara • fıpd'n redded'ldi«ini düsünecek olur sak bun'ann ne derece bitaraf oMuk • lan ve bunlann tesiri altında kalma • lan muhtemel o'»n diğer azanın vaziyetlrri cavi sualdir. 2** mayıs 1923 te raoora muttali oIan Prusya MUlet Mecli&i hararetli münakaşadan sonra mec'isin hütün partilerinin ittifakile meb'us doktor H. Weyl net'rr olarak metnen şu sözleri söyle • miştir: « Aşının zararsızlığı ittifakla kabul edilmişth. Zannediyorum ki bu ke"fivet haddi zatında cok mühim ve hoş bir şevdir.İkmci meziveti ucuz olması dır. Raporda zikrediliyor ki. Fridman aşısının kullanılışı kolaydır. Erken dav • ranılırsa bir veya iki şmnga kâfidir. Veremin bütün eşkâlinde (kemik, oynak, böbrek, husye, cilt ve saire) elde edilen neticeler şayanı hayrettir. Bize verilen vesikada meşhur mütehassıs^arın uzun seneler devam eden sahsî tecrübelerine istinat eden fikirlerine nazaran aşı bütün demî afetlerin sahane (souverain) bir ilâcıdır. Bu afetler hakkında ufak bir süphe vukuunda ona karşı korunmak daima mümkündür. «Kini, kı«kançlığı bir tarafa bıralr malıdır. Köhne (vetuste) usullere yfpısıp kalmamalıdır. Bu müthiş ha<taMfltan kırtlan haHu yapılacak mü »ellem ve muhakkak iyiliei daima gozönünde tutmamalıdır» [ 3 ] . Mezkur komisyonun kararile aza • >'an Berlinli verem mütehassısı Dr. Bock Fridman usulünün nericelerini havi olan edebiyata dair bir rapor yazmağa memur edildi. O zaman 430 fsimdi 1500) kadar olan beynelrrrilel tıbbî ve baytari eserlere dair «Die Friedmann Methode, Kritik» serlevhası altında yazdığı bir risale (S. Hirzel, Leipzig, 1928) de şu neticeye vâsıl oluyor: «Fridman aşısı hali hazırda elimizde bulunan antiienlerin en iyisidir. Ve tedavi masrafiı değildir. 13 sene süren şifalar kaydedilmistir.» Bu tarihtenberi aşının lehinde inkişaf eden birçok neşriyat ve vak'ala n nazan itibara almasak ta va'nız «Yaşamak Yolu» nda aleyhte ittihat edilen metni kabul etsek gene Fridman asısımn veremin birçok eşkâlinde faydası olduğunu kabul zaruretindeyiz. Q halde sormak hakkımi7 değil mi: Efendiler, telâşınızın ve husumetinizi" sebebi nedir? İleri sürdüğünüz hangi tarzi tedavi daha fazla muvaffakiyet vadediyor? Bırakınız onlar arasında bu da yapılstn. Son muvaffakiyetler den sarfı nazar 10 senelik kıdeme malik olan bu raporlar karşısında bile ağzınızdan hiç düşmiyen «sarlatanlık» demeğe diliniz nasıl vanyor?!.. Mücadelenin bu safhalannda sahneye Kalmet te (Calmette) geliyor. Enstitü Pastörün bu namdar ikinci reisi 30 sene evvel Behringin yaptığı tec rübeleri bazı tadilâtla tekrar ederek zayıflatılmış zehirli basillerle veni bir aşı keşfetmek iddiasındadır. Kalmetin usulü sığır verem basillerini safrah patates kü'Hirü üzerinde üreterek ve birçok nesiller pasajı yaparak zararlan izale edilmis yeni bir nesli elde etmektir. Bunda ne dereceye kadar muvaffak olduğunu Lübeck hpdisesi ve ilmî esaslara nekadar muvafık olduğunu cihan matbuatı ispat etti. Şurası şayanı kavittir ki Fridman asısına muanz o lanlann hepsi gözleri kapalı Kalmet aşısına taraftardırlar. İcap ederse bu mesele hakkında münakaşava devam edece^imizi sövliyerek şimdilik profesör H. Muchun bir mütleasını kaydediyoruz: «Bu kesif Pastör Enstitüsünden çıkmpvıo ta ikinci derece bir lâboratuvar[2] Friedmann asısı aleyhine çıkarılan «Yaşamak Yolu» nun fevkalâde nüshası haziran ağustos 1931, 5?hife 32 [3J Der Preussische Minister für Wis senschaft. Kunst und Vclksbüdung, Uİ. No. 3435, Berlin, »/2/1923. dan çıksaydı kimse yüıüne bakmaz dı.» [ 4 ] Kalmetin Fridman basili hakkındaki mütaleası şudur: «Bu aşı bir verem basilile değil, saprofit bir basille ya • pılmıstır, yani faydasızdır.» Bizde Tevfik Salim Paşa bu fikrin en atesli müdafiidir. «İstanbul Seririyatı» nda [ 5 ] bu meseleyi tetkik et tieim için burada mevzuu bahsetmi yorum. Görülüyor ki bir basil hakkında i lim âleminde. ilmî oUrak evvelâ pa thtgene yani verem basilidir, hastalık yapar, sonra saprofit, yani verem basili değildir, toprakta, çayırda v.s. de bulunan zararsız bir basildir, şeklin de iki iddia dermevan edilivor. Acaba bunlann hangisi doğrudur? Aşıvı hastalannda tatbik eden bin lerce hekimin müşahedesi ve hastalann ifadesile biz taraftarlannca bu nokta seririyat noktai nazanndan çoktan halledilmistir. Bioiojik noktai nazardan halli ise son zamanlarda verem basillerinin bioloüsrni tetkikle metgul ve bu yolda birçok kesifleri olan r»rofe sör G. Enderleine borc'uyuz. Bu zat tek bir ilmi düstur ile Fridman asısınin faydasını ve Kalmet asısımn vak*yi ile teeyyüt eden zarannı ifade ederek meseU\ : ilmen tenvir e'.fi. Dedi 'i: « Bütün tabiatte cari olan bir kaidedir l'i birbirine vakın oiar. neviler hirbirile mücadele edor. Yaban faresi ev far^sini, Şark hamamböceği Alman hamamböceğini imha ettiği eibi müsterek zeri vasatmda yetistirilen Fridman ba s:!leri dt Koch basillerini imha eder.» Ve müsterek zer vasatında müşahede ettiği t u hâdisenin insan uzviyetinde ne suretle vuku bulduğunu mikroskon a'tında letkik ettiği birçok veremlilerin aşıdan evvel ve a<ıdan sonraki bal • gamlannda görmüş ve aşının tesiri le verem mikroo?annın ne suretle parcalandığını ve hastalık yapamaz bir hale geldiklerini ve nihayet tamamile sahneden kaybolduklannı ispat et • miştir. Bu kıymetli âlimin bu makale sini biz aynen tercüme ederek mik roradyo fotoğraflarile birlikte «İstanbul Seririyatı» nda neşrettik [ 6 ] . Ayni makalede zehirli bir basille yapılmıs o • lan Kalmet aşısından kalmetin kul Iandısrı zayflatma metotl'irile basilin cibilliyetmi deği»emiyeceğini, müsait fırsatı bulur bulmaz basilin eski hastalık yapmak kabiliyetinin derhal uyana cağını ve Kalmetin iddialanmn ilmin temei kanunlarile tabantabana zıt oldupunu iddia etti [ 7 ] . Kalmet usulünün resmen memleketimizde tatbiki için hükumeti tesvik eden Verem Mücadele Cemiyeti bu makale karşısında da sükut etti! Dr. FUAT SABlT 14] Münch. Med. Woch 21 11 1930. [5] Teşrinisani 1923 No 11 ~" İskenderiye seferleri ilga edilirse millî iktısadiyatımız bundan büyük za^arlar görecektir B:rinci »ahifrden mabat Evvelâ, Seyrisefain vasatî olarak beher ton eşyadan İskenderiye için 6 l i ra navlun alıyor. Hat diğer kumpanya lara kaptınldığı gün bu navlun es • kisi gibi ton başına 10 liraya cıkanla cak ve hariçte Dazarîann, girilmesi pek müfkü! müstahkem kaleler halini aidığı böyle bir devirde bu hal mallanmı zm fiatlan üzerine menfi tesirler yaparak dışanda rekabet kudretimizi kıra cak ve rakiplerimizin ekmeğine yağ sü rerek Mısır ve hatta Yunanistana yapacağımız ihracatımızı bile ciddî suret te tehdit edecektir. Bu yüzden Mısır ve Yunanistana ihracatımızın senede derhal 3 milvon lira kadar azalmasını biz muhakkak görüyoruz. Asağıda izah ettiğimiz diğer zarar'ar'a birlikte hattın kaldınlması, memleketimizin millî iktısadiyatına en asağı dört milyon Türk lira«na ma'olacaktır. Mısır ve Yunanistana son üç sene zarfında yaptığımız ihracı>tın ser.elik vasati'erine nazaran hattın Uğvi halinde eöreceR;mi« zararlar şunlardır: Mısıra ihracatımızın rr 25 azalmasından zaran m,7: 1,800.000 Lira Yunanistana i^racatı mızın lâakal r r 10 azal ma«ından zararımız: 900.000 Lira Sevrisefainin l.«kende riye hattında senevî esva ve vo'ru navlun hasılâtl olan 600.000 liranın: tarifelerin ecnebi kumpan \alar tarafından tezvi *le behemehai 850.000 liraya çıkarak ecnebi kıımpanyalara gecmesi ve binnetice harice cıkma sı vüzünden zararımız: 850,000 Lira Seyrisefainin İskenderiye nattında islettiği iki •varmrun her seferde is tihlâk ettiği beher tonu 10 lira hesaV>ile 500 kü sur tondan 5 2 «efer itiba rile seneHe 30.000 ton körriİT sarfiyatmın ziya ından zararımız: 300,00 Lira 2 vapur mü.«tahdemininin iş«İ7. kalmalarına se • beD olmak suretile mil ]î ikti'adiyatımız namına z*rarmız: 80,000 Lira Karantina. rıhtım. fener. liman ve »air rüsum mah rumiveti do'ayısıle mem 'eketimiz dahilindeki teskilâtın maruz kaldığı zarar: 50.000 Lira Bu hatta mütenazıran i«liyen iki eeminin meml^ket dahilin^en aldı zı su ve kumanyadan 20.000 Lira zaranmız: Yekun 4.000.000 Lira Vapurlarm limanlarda tahmil ve tahliyesi ve lokantaların süvariler tarafından idaresi suretile Türk isçisinin ve Türk alısverişinin ve bu amelivelerden müteneffi olan devlet teşkilâtmın gö receği zararlar ise bu hesaptan hariçtir. Türkiyenin iktısadî menfaatlerini korumak icin devlet teskilâtımınn bin bir careve bas vurduğu böyle bir za manda İskenderiye hattınm b'ze gerek doğrudan doğruya, gerekse dolavısile her sene temin ettiği 4 milvon liralık kazançtan idarenin 268 bin lira zaran olduğunu ileri sürerek müstağni kalamayız. katte /ıevcut değildir. Bu masrafı yapmaktan kaçınmak memlekete 10 milyon lira kaybettirir. İhraç yeri bulmakta müşkülâta uğradığımız su buhranh zamanlarda İskenderiye hattı kaldırıhrsa en mühim mahreçlerimizden ikisini Mısır ve Yuna nistanı kaçırmıs ve ecnebilere kaptırmış oluruz. Bu hattı 260,000 liralık bir masraf için değil, hatta icap ederse dört beş yüz bin lira bile sarfederek kuvvetlendirmeli, ihracı müşkül bazı mallarımızı meccanen naklettirmelidir. Bu suretle naklive hususunda gösterilecek kolaylık ıhracat için en adilâne ve ahlâkî bir pritn olur. Pcimlerin doğrudan doğruya verilmesile muhtemel olan suıistimallere de imkân kalmaz. İhracatı himaye için bundan iyi çare bu'unamamıştır. İskenderiye hattı mevzuu bahso lurken bunu yalnız Seyrisefain idaresinin gemi isletme meselesi ola rak düsünmek hatadır. Bu hat adeta Mısır ve Pireye ihracatımız için bir mutavassıt ve müşevvik vazifesini görmektedir. Hatta sarfedilen para, bu sayede temin edilen ihracatın kumusyonu bile addedilse denilebiüı ki memlekete getirdiği dövize nazaran bu para, tnakul ve meşru ku musyondan çok aşağıdır. Yapılan masraf, ihracat kıymetinin ancak vüzde üç buçuğunu buluyor kî bu kadar az masrafla böyle buhr?nlı bir zamanda hiçbir memleket ih • racnt yapamamaktadır. Hükumet isterse tskenderiye hattını işletmek için lâzım gelen tasarrufkâr formülü kolaylıkla bulur. Zaten ötedenberi vaziyeti geniş bir ticari zihniyetle mütalea eden ve mahreç temini için bu tarzda ted birler alınmasma çok hararetle taraftar olan İktısat Vekili Celâl Beyefendinin Seyrisefainin yerine geçecek Deniz Yolları işletmesi (Dı* hatlar) teşekkülüne de İskenderiye hattı seferlerine devam olunmasını temin ettireceğini muhakkak addediyoruz.» 30 milyon liralık ihracat Diğer taraftan posta vapurculuğu sirketine girecek Türk armatörleri de İskenderiye hattile alâkadar ol • mağı düşünmektedir. Şirketin te şekkülünden sonra bu hususta kat'î karar verilerek hükumete müracaat edilecektir. Bazı vapurcuların tetkikatina göre, ihracat mevsimi olan yaz esna« sında bu seferleri zararsız, hatta kârla yapmak mümkün olduğundan kışın seferleri azaltmak suretile t«sarrufkâr bir programla bu işî idame etmek mümkündür. Son iki sene zarfında İskenderiye «eferleri ya • pan Seyrisefain vapurlarile yalnız Pireve gönderilen hayvanat miktan 100,000 i koyun, 30,000 i sığır ol • mak üzere 130,000 e baliğ olmuş tu. Hattın tesisinden itibaren ts • kenderiye ve Pireye yapılan ihra • catın kıvmeti 30 milyon lîrayı mü • tecavizdir. [6) Mayıs. temmuz 1932. No. 5. No. 7. T7] *Dıe besıegte Tuberkulof!&> Ber lin. 1931. Gülnarda köy muhtarları kursu Gulnardan yazıhyor: Gülnar kaymakamlığının nezareti altında köy muhtarlarına bir kurs açjlmıştır. Bu kursun gayesi, köy kanununun sureti tatbikini kolay laştırmaktır. Kursa devam eden 50 köy muhtarı ile azalarına, alâkadar daire âmirleri tarafından yazı, hesap islerile köy bütçesinin sureti tanzimi, yol ve dava işlerinin ne suretle yapılacağı hakkında ders gösterilmiştir. Askerlik, maarif ve ormana dair umumî malumat verilerek icap eden ehemmiyetil kısımlardan da kendilerine not ettirilmiştir. Muhtarları mızın köy kanununa göre köyde iş yapabilmesi için bilgilerinin genişletilmesine vasıta olan bu kursun açılması çok faydalı olmuştur. Avrupalılar da vapurları • mızı tercih ediyorlar Çok büyük ffakdir kazanan La clef du Français (Ali Nazima) Bf.nin eseridir Bütün lise ve orta mektepler için Maarif Vekâleti celilesmce kabır olu^.muştur. Programa tamamile muvafık her nevi faideleri havi olduğundan talebeyi ba^ka kitap tedarikinden âzade kıUr. Bilmiyenlere kolaylıkta Fransızca öğretir. İkmale kalanlara hocalık eder. En mükemmel ve en ucuz fransızca der» kitabıdır. Muallim kısmı yakında neşrolunacaktır. Birinci kısim 23 kuruf İkinci » 34 » Üçüncü » 40 kuruştur Posta ücreti müşteriye aittir. Toptan alanlara ve mektep idarelerine iskonto ediür. Her kitapçıda bulunur. Dostum Silviyoyu bir daha görmek kısmet olmadı. Sonradan öğrendim. Bir harpte yaralarunış ve ölmüş. Tercüme eden: ÖMER FEHMİ Mısıra gidecek bazı Avrupalı seyyahlar Avrupanın başlıca merkezlerinde şöhret ve itimat kazan • mış olan Seyrisefain idaresinin İs • Binaena^eyh, İskenderiye hattınm ilkenderiye sefoIerini yapan vapur • gasile gerek döviz vazivetimizde husulan tercih etmeğe baslamışlardır. le gelecek menfî tesirlerin, gerekss Hatta bu seferlerin intizamına memlektin haricî v dahilî muamelâtı gösterilen itimat dolavısile iki ay ticariyesinde inikâs edecek zararlann sonraki seferler için bile şimdiden önüne geçmek için böyle bir karardan sureti kat'iyede ferağat olunması lâ • bilet alan ecnebiler vardır. Tanın mış seyahat ecentaları bu alâka karzımdır, kanaatindeyiz. sısında rehberlerinde Türk gemi thracat tacirleri çok lerinin İskenderiye seferlerine ehenr mivetli bir yer avırmışlardır. memnıın Seyrisefainin Ege vapuru bugür Seyrisefainin İskenderiye sefer İskenderiveve hareket edecektır . lerinin ilgasından vaz geçilmesi bilhassa ihracat tacirlerini çok mem nun etmiştir. Çünkü, İskenderiye seferleri sayesinde Mısır ve Pireye ihracatımız üç misli derecesinde artmıştır. Basübadelmevt Tolstoy'un eseri sahife. YENi ÇİKTI Ispartada gülyağı fabrikası İktısat Vekâleti tahlilâtı ticariye lâboratuvarı şefi kimyager Halit Bey, tspartaya giderek gülyağcılık hakkında tetkikatta bulunmustur. Ha lit Bey, gülhanelerde taktir ameli yesile gül kazanlarmı tetkik ve çe kilmekte olan gülyağlarını tahlil eylemiştir. Çekilmekte olan gülyağlarının dansite derecesi 0,843, incimat derece*i 24 25 inkisar karinesi de receti 1,45698 olarak bulunmuş ve bu derecelerin çok yükıek olduğu görülmüftiir. Halit Bey, gülyağcılarını Tica ret Odasında bir içtimaa davet et • miş, onlara taktir ameliyesi için çok giizel ve faydalı malumat vermis, tspartada fenni bir gülyağı fabri katının yapılması muvafık olacağını •öylemiştir. Variyete vâkıf olan başhca ihra catçıların noktai nazaı larını lıulâ satan aşağıya kaydediyoruz: « İskenderiye hattında zahiren görülen 260.000 liraJık acık haki Tercüme Haydar Rjfat Bevin 600 kiisor 175 kuruş Şafak kütüphanesi seyahatine İŞTİRAK EOECEKLERE NATTA Calata?arav T e l : 440 Pajaportlarını beniiz çıkartmıyanlar deıhal yazıhanemke miiıacaat etmelidirler hmuotafaip co'bba «araftadan tertip cdilmıstir. <ANSIZLIK Nöraıtenl, zaflyet ve Chlorose SIROP. DESCHIENSı PARI5

Bu sayıdan diğer sayfalar: