F^z'ran Hikâye Ölüm korkusu * Aleksandr Duma» dan tercume Yedik, içtik, eğlendik, sofradan kal kmca herkes birer birer müsaade almağa ve gitmeğe basladı. Sıra bana gelince SUviyo: Sizinle biraz görüşmek istiyorum! dedi. Bütün arkadaşlanm gittikten sonra karşı karsıya geçtik. Çubuklarımızı tüttürerek birkaç dakika sustuk. Silviyo nihayet: Bir daha birbirimizi göreceğimizi zannetmiyorum, diye söze basladı. Başkalarının hakkımda verecekleri hükme aldırmam. Fakat mesele size gelince iş değişir. Ben sizi çok severim. Hakkımda beslediğiniz fena düsünceleri düzeltme den gitmek istemem. O ne yaptığını bilmiyen sarhoş deli • kanlı başıma bir şamdan fnlahnca bu hakareti tamir etmesini istememem size hayli garıp görünmüştür. Silâh intihabı ve birinci defa endaht hakkı be nim olduguma göre niçin düello etmediğimi herhalde birbirinize sormuşsu nuzdur. Düello etmedim. Mahir bir ni şancı olmama rağmen hayatunı tehlikeye sokmamak için böyle bir teklifte bulunmadım. Bu hiraf beni ondan büsbütün so • ğuttu. Silviyo devam ediyordu: Çünkü hayatımı tehlikeye koymak hakkına malik degüim. Bundan altı sene evvel birismden bir tokak yemiftim. Bu adam hâlâ sağdır. O sağ oldukça ben de bir başkasile düello edetnem. Merakla sordum: Peki bu adamla düello etmediniz mi? Ettik. Silviyo ayağa kalktı. Bir şapka ku tusundan kurşunla delinmis bir zabit serpuşu çıkardı. tlâve etti: tste delili! O zamanlar ... inci Husar alayında zabittim. Atılgan, haris bir gençtim. Her yerde ve herşeyde birinci olmak en büyük emelimdi. O vakit orduda kabadayı olmak moda idi. Ben de en ileri giden bir kabadayı olarak nam salmıştım. Bir gün alayunıza asil bir aileye mensup genç bir zabit geldi. Ben ömrümde bu kadar güzel bir erkek görmedim. Ayni zamanda cesur ve kabadayı idi de... Benim şöhretim, nüfuzurn yavas yavas tehlikeye düşmeğe basladı. Tabi! ben, de bu gence düşman oldum. Daima o nunla kavga'etmeğe sebep arayordum. Benim tarizlerime daima daha şiddetlilerile mukabele ediyordu. Nihayet bü tün kadınları meftun etttği bir baloda, kulağma iğilerek ağır bir küfiir savur dum. Kızarak bana bir tokak attı. Derhal kılıçlarunıza sarddık. Bizi ayırdılar. Ayni gece düello etmege gittik. Düello mahaUine evvelâ üç şahidimle beraber ben gittim. Yavaş yavaş sabah oluyordu. Nihayet o da yananda bir tek şahk olduğu halde gözüktü. Başından çıkardığı serpuşuna kiraz doldurmuştu. Müsterih, sakin bir eda ile kiraz yiyordu. Kur'a çektik. Talih ona yaroJdu. tlk kurşunu o attı ve benim şu gördügünüz serpuşumu deldL Nihayet sıra bana gelmişti. Hırsla tabancama sarıldım. O da ayni miisterih ve sakin eda ıle gene kiraz yemeğe basladı. Bu soğukkanlılık beni çüdırtıyordu. Hayata karsı bu kadar kayksiz olan bu adarm öldürmekte mana var mıydı? Zannederim evvelden henüz hazırlanmadınız, diye bağırdım. Kirazla rımzı bitirin. Ben beklerim. Beni rahatsız etmiyorsunuz efendim. Siz işinize bakınız. Bana bir kurşun atmağa hakkınız var. Ister şimdi, ister sonra atınız! Ben daima emrinize amadeyim. Şahitlerime dönmüm: Ben bugün atmıyacağım! dedim. (Yarın bıtecek) rercume eden: ÖMER FEHMİ Veremle mücadelede Fridman aşısı Basmakaleden mabat ortada iddia edilen fikre bakacak, o nu bitarafane tetkik ve kendileri de bizzat tecrübe edecek yerde tarafkirliğe kapılarak uluorta muanz usul taraftarlanna iltihak ediyorlar. Bu mücadelevi burada tafsil etmek istemiyoruz. Yalnız bütün bu hücumların ka • rakteristik bir tarafı vardır ki miica • delenin en can alacak noktasidır. Me • selenin psikoiojisi buradadır ve bn, izaha değer. Betr'm burada maksadım, bunu ^östermektir. Fridman kendisinden evvel verem asısile ueraşanların yürüdükleri yoldan ayrıldı. Evvelkiler aşı yapmak için hep sıcak kanlı havvanlann însanlar için virulent ve toxique zehirli olan verem basillerini tetkiklerine temel yapmış • lardı. Bunlar bu basilleri bazı muamele'ere tâbi tutarak zehirliliklerini izale edecekleri zehabında idiler. Verem basilini kesfeden Robert Koch 40 sene evvel basilleri öldürerek valnız zehir lerini kullanmağı düşündü. Bu suret le basilin virulenceına mâni olaca&inı ümit etti. Tüberkülini cıkardı. Fakat tecrübe gösterdi ki basiller ölünce basillerin bedeninde bulunan ve uzviyette mikroba karsı şifa âmili rolünü oynıi*an gayet nazik antigenelerde öliiyor. Bundan baska tüberkülün uyuyan verem mihraklannı uyandınyor ve has tahğm bütün vücude sirayetine imkân hazırlıyordu. Profesör Muchun son iddiasına göre tüberkülinin en az bir derecesi bile vücutte vereme karsı mevcut olan hrr türlü muafiyeti imha edi yor. [13. Bütün dünyada vaktile çok ümitler uyandıran Kochun bu kesfi bu suretle bosa çılrtı. Bundan 30 sene evvel Behring ba silleri öldürmek değil, zehirlerini a zaltmak için onlan zayıflatmak yolla nnı düşündü. tnekleri zayıflatılmıs in san verem basili kültürlerile asılama • gı düşündü. Fakat inekleri veremden kurtarayım derken meklere bakan in • sanlan vereme yakalatmak tehlikesile kartılasfa. Bu tecrübe de bosa çıkt;. Bu tecrübeleri alâka ile takip eden ve bütün mesaisini verem üzerine leksif eden Fridman basülerin bedenin deki gayet nazik sifa amilleri olan an tieeneleri öldürmeden bedene soka bilmek icin zararsız «avirulent» bir verem basili aradı. Bir tesadüf ona yardım etti. Aradığı bu basili Berlin hay vanat bahçesinde vereme tutulmus iki deniz lcaplumbağasının ciğerinde kesfetti. O zamandanberi Fridman basili admı tasıvan kapiumbpsra verem basili havatî sıfatiarile tam bir verem basili oldueunu ispat ediyordu. Fnkat kablettarihin karanlık asırlanndanberi kaplumbağaların so?uk kanlı nzvivetlerine tetabuk ettiği için sıcak kanlı bavvaniarda hastaiık yapamıyordu. Bir müddet bu hayvan uzviyetinde vası yor. bu esnada bünyesindeki vfa a • müleri (antigenes) vasıtasile sifa maddeleri (anh'conjs, antitoxines) yapıyor ve kendi yaptığı bu maddeler vasıtası'le kendi kendinî ve uzviyetteki zehirli verem basilinî imha edivordu. Eğer uzvivette verem basPî voktu ise yap tığı bu sifa maddeleri bir müddet i çin korunma^a yardım ediyordu. Fridman bu evsafı vereme karsı bir ası yapmak için kâfi eördü. Y'llarca havvan üzerinde tecriibelerine devam etti. Aldıci neticeler kendini tesv"k edecek mabivette idi. tnsanlara tatbi • kini düşündü. îlk ins=»n olarak kendi üzerinde tecrübe etti. Bir sene sonra ayni tecrübeyi tekrar etti. Asmın zararsızlıtrını bu suretle tesbît ettikten sonra hastal=>' üzerinde tecrübeye preçti. 1300 hasta üzerinde koruma ve şifa muvaffakiyetleri elde ettikten sonra Berlin Tıo Cemivetinde verdip'i bir konfearnsla asısmı tıp âlemine ilân etti. Tıp âle mjnd"'ki bütün maruf adamların o zamanlar moda olan verem meselesi ü zerinde travaylan ve aşa?ı vukarı hepsinin birer asısı vsrdı. Deicke, Much, Rabinovic, Meufeld, daha sonra Cal mette Guerin heD bu yolda çaltsivorlardı. Tüberkülün usulü ise ehemmivetli zararlan anlasılmakla beraber Wâ sik mahiyetini kavbetmemiş, cok u zun süren tedavisile sanatoryomlann gözde bir metodunu teşkil etmekten geri kalmıyordu. Fridman usulü gayet basit Kristof Kolombun yumurtası gibi ve gayet faydalı bir ıyul idi. Bu kabul edîlince bununla mukayese kabul etmiyen kendi usulleri suya düsecekti. İnsanlardan bu kadar feragat beklemek doğru deçil dir. Bunlardan hicbiri bu büyük'üğü göstermedi. İtiraz tarafını tuttu. Fakat ayni zamanda maruf kâşif profesör Schleich, Dührsspn, Kraus, Kruse, İmm»lmann ilâh. gibi bitaraf ve maruf bîrçok zevat asıya taraftar idi. Ası tafbikatı arttıkça taraftarlar çoğalıyordu. Dünynm her tarafından yüzlerce hekim Berline Fridman tedavi enstitüsüne koşuyordu. Bir gün geldi ki bu satır • ların muharriri de Anadolunun bir kö • sesinden bu sesi duydu ve ayni yolda savasa koyuldu. Muanzlar bu selin önüne gecmek için hükumet kuvvetinden istifade etmeği düsündüler: asmın zararh oldu&unu i^dia «"''»rek hükumetce tetkik'ni <<tedi'er. Muanz grunun rüesasından biri olan ve Alman sıhhiye teskilâtınm o zam?n'ar basında bu'unan Kirchner aşı! [1] Muncb. Medız. Woch. 1930 Esrarcı ihtiyar Altı teneke dolusu esrar kaçırırken yakalandı Şikago sergisi • • İŞTİRAK EDECEKLERE YENİ ÇIKTI tıne Alayımızın bulunduğu Iriiçük Rus köyünde geçirdiğimiz hayat hiç te eğlen • celi değildi. Yegâne eğlencmizi evîe rimizde yaptığımız toplanhlar teskil ediyordu. Bu toplantılara biz alay zabit Jerinden baska bir sivil de istirak ederdi. Tahminen otuz beş, kırk yaslannda bir adamdı. Onu istifa etmis eski ve kıv metli bir asker diye, bilhdik. Asker lilcten niçin çıktığı, bu kikük kövde gelip ne diye yerleştiği, neden yarı es rarlı bir hayat sürdüğü meçhulümüzdü. Evini ve sofrasrm alay zabitanına daima açık tutardı. Ne kazanıyordu, nereden kazanıyordu? Merak etmemiştik. Merak etsek te anlamamıza imkân yoktu. Yegâne mesgalesi tabanca atmaktı. Evinin bütün duvarları kurşun yerlerile delik deşik olmuş, bal peteklerirje benzemişti. O kadar mahir bir nişancıydı kl zabitlerden biri serpusunun üstüne koyduğu bir armudu vurmayı teklif etse hiç düşünmez, tabancasını çtkartnasile ateş etrtvesi bir olurdu. Mükâlemelerimiz sık sık düello bahsine intikal ederdi. Srvil dostumuzun ismi Silviyo idL Silviyo bu lahse hiç işthak etmezdi. Yalruz bir defa kendisine «srz hiç düello ettiniz mi?» diye sor mustuk. O, bu suale soğuk bir tavırla yalnız «evet» diye cevao vermişti. Bu hali üstadı olduğu nisancılıkta elinden çıkan bir kaza dolaytsile muarzep ol duguna atfetmiştik. Bir gün on arkadac gene Silviyonun evinde yemek yiyorduk. O her zaman olduğu gibi meclise hâkimdi. HayK iç • tik. Yemek bitfnce oyuna basladtk. Silviyo oyun oynamıyor, bizim oyundan mütevellit münakaşalarımıza da her zaman olduğu gibi müdahale etmiyordo. Derken ehemmiyetsiz bir ağız kavgası kızısh. tçimizden Sîlviyoyu henüz yeni tanıyan ve içtiği şarabın tesirile ne yaptığını bilmiyen genç bir zabit kendisinin hakemliğine miiracaat etmege kalktı. Silviyo bu vazifeyi bermutat redd^dince yanındaki samdanı kaldndıgı gibi kafasına attu Silviyo başını süratle iğdi. Darbeden kurtuldu. Sapsarı olmuştu. Efendim rica ederim dışan çıkınız ve bu hâdisenin benim evimde geçti • ğine sükrediniz! dedi. Silviyonun ne müthis bîr nişancı ol • duğunu bildiğimiz için hepimiz o andan itibaren genç zabiti ölmiiş addettik. Ertesi sabah talim esnasmda ilk işimiz gözlerimizle onu aramak oldu. Sağdı. Silviyoyu hiç görmemisti. Böylelikle üç gün geçti. Silviyo düello »tmedi ve hâdise kapandı gitti. Doğrusu ya bu hal Silvivoyu zabitlerin gözünden düsiir müştü. Fakat zamanla ne unutuimaz. O üzerimizdeki nüfuzunu yavaş yavaş gene kazandı. Yalnız ben ona karşı eski hürmet ve muhabbeti duyamıyor, biraz sojruk duruyordum. Bir aksam gene onun evinde yemekte idik. Sofradan kalkacağımız sırada kendisine mühürlü bir mektup getirdiler. Büyiik bir sabırsızlıkla açtı, okudu. Bu sırada gözlerinde keskin panlhlar yanıp söndü. Kâğıdı büidip cebine koyduk tan sonra: Efendiler, dedi, mühim bir iş benim bu köyden derhal uzaklaşmamı icap ettiriyor. Yarm akşam yola çıka eagınv Yarm aksam son bir defa daha bcnimle yemek vemenizi istiyorum. Hepinizi bekliyeceğim. Bu sözlerden sonra bana dönerek ilâve etti: Srzi de. . Bilhassa sizi! Ertesi akşam muayyen vakitte oraya gittim. Bütün davetliler benden evvel gelmişlerdi. Silviyonun bütün esyaları toplanmış, denk yapılmıştı. Delik desik duvarlar bütün çıplakhklarile meydana cıkmıslardı. Pasaportlarını benüz çıkartmıyanlar derhal yazihanemize muracaat ettnelidirler NATTA Galatasarav Tel:449T4 Tesisatı Elektrikiye Türk Anonim Şirketi Bedelleri tedıye olunacak Tesisah Elektrikiye Türk Anonim Şirketi tah vilâtınm 2 inci keşidesi, 1 temmuz 1933 tarihinde öğleden sonra saat 3 te Noter hazır olduğu halde Beyoğlunda Tünel meydanında Metro Hanında şirketin idare merkezinde icra edile • ceği, tahvflat hâmillerine ilân olunur. Amortisman cetveli mucibince iirakçesi 31 adet tahvil üzerine yapıla caktır. Tahvilât hâmillerinden arzu buyu ran zevat kesidede hazır bulunmağa davet olunurlar. Istanbul 14 haziran 1933 Müdiriyet Basubadeimevt Tolstoy'un eseri Terciıme H a y d a r Rifat Bevin 600 kusur sahifc. 1T5 kuruş Şafak kütüphanesi Kadıköy icra dairesinderı: Bir borcun temini istifast zımnında mahcuz olup satılarak paıaya çevril mesi mukarrer bulunan bir adet elek • trik motörü 1/7/933 cumartesi gü nü saat 10,30 dan 11,30 a kadar Ka dıköy Yağhkçı sokağı 2 numaralı dükkânda açık arttırma ile satılacağından yüzde iki buçuk resmi tellâliye müş • terisıne ait olmak üzere taliplerin mez< kur gün ve saatte mahallinde hazır bu lunacak memura muracaat eylemeleri ilân olunur. (4909) Hatîm Ağa esrar tenekelerle bir araua Yalova civarında bir evde otııran Orhangazili Halim Ağanın esrar kaçakçılığı yapmakta olduğu ha ber alınarak evi aranmış ve altı tcneiî; içinde altmış kilo esrar bulu • narak yakalanmıştır. Halim Ağa Istanbula getirilmiş ve hakkında ta • kibata baslanmıstır. Halim ustadan başka bu işle aleladar olarak 5 kisi daha yakalanmıştır. Şehrimizde de tetkikat yap'Imaktadır. Sıhhat ve içtimaî Muavenet Vekâletinden: <'Î262» numaralı İspençiyarî ve tıbbî müstahzarîar kanununun «12» inci maddesi mucib?nce: Tıbbî müstahzarların dış ambalâjîarıle tarifnamelerinde perakende satış fiatının yazılması icap ettiğinden 1 temmuz 933 tarihinden itibaren gümrüğe vürut edecek olan ecnebi müstahzaratlarının dış ambalâjlarile tarifnamelerinde Istanbuldakı perakende satış fiatları Türk parasile yazılı olması evvelce ilân edilmişti. Son günlerde çıkan «2255» numaralı kanun mucibince tatblk edilecek giimrük tarifesi bazı müstahzarların perakende fiatına tesir edeceğinden görülen lüzum üzerine verilen mühlet 1 eylul 1933 tarihine kadar uzatılmış olduğu alâkadaranca malum olmak »zere ilân olunur. <r2894» Otomobil tramvay carpışması Ortaköv Aksaray hattına işliyen bir framvay arabası dün Cars'kaDi önünden geçmekte iken soför Veli nin idaresindeki otomobille çarpıs mış; her ikisi de hafif surette hasara uirranmtır. Bir ailenin dövü!düğö doğru değil Dünkü akşam gazetelerinden biri, Sarıyerde bir çocuğun bir çilek ta> lasına girmesi yüzünden on iki ki şinin bir aileye hücum ederek hepsini de dövmüş olduklarını haber vermişti. Alâkadar makamlar bu haberin mübalâğalı olduğunu söy lemektedirler. Bundan on bes gün evvel Sarıyerde bir çilek tarlasına giren bir <»">cuk yüzünden küçük bir kavga olmuş fakat yazılan sekilde b' hücum vaki olmami«tır. | Istanbul Evkat Mödiriyeti ılânlan | Arslan Beyi kim öldürdu? Dün Alibey köyü civarında Tas köprüde bir mandıra müsteciri olan Arslan Beyin maktulen bulunduğunu yazmıstık. Müddeiumumilik ve Sarıyer jandarma kumandanlığı dün vak'a mahallihde tahkikat vapmıs lar ve süphe üzerine bir iki kişivi nezaret altına almıslardir. Henüz tshkikat devam etmektedir. Kıymeti muhammenesi Lira K. 50 00 Hasköyde Abdüsssîâm mahallesinde Suyolcu sokağında 12/14 numaralı evvdce dükkân şimdi hanenin 1/6 hissesi. 168 00 Galatada Yenicami mahallesinde ve caddesinde 75, 77 numaralı mağazanın gediğinin 5, 5/120 hissesile mül künün 1/8 hissesi. 100 00 Mahmutpasada Mahkeme sokağında 40 numaralı dükkânın 1/3 hissesi. Yukarıda yazılı emlâkin mahlul hisseleri satılmak üzere bir ay müddetle müzayedeye konmuştur. İhalesi 19 temmuz 933 çarşamba günü saat on beşledir. Taliplerin pey akçelerile beraber Mahlulât kalemine müracaatleri. (2792) Hariciye Vekâleti Mubayaat Komisyonundan: Hariciye Vekâleti için alınacak otomatik telefon santralı ve bazî teferruatının ihalesi tarihi 21 haziran 933 çarşamba günü olacağı gösterilmiş ise de görülen lüzum üzerine münakasa müddeti 1 temmuz 933 cumartesi saat 16 ya kadar temdit edilmiş olduğundan taüp olanların sartnamesini görmek üzere mezkur tarihe kadar Hariciye Vekâletinde Levazım Müdürlüğüne ve İstanbulda Ankara caddes ; nde Hazinei Evra.k Müdürlüğüne muracaat ve kapalı zarf usulile tekliflerini icra eylemeleri ilân olunur. (2922) Beypazarında muvaffakiyetli bir mektep sertrsi Bcypazan «Hususî» İlk mektepierîn ders senesi sonunda Lütün tale belcrin vazife ve islerind°.ı nümuneler alınarak birinci mektepte çiizel bir sergi açılmıstır. Sergi cok züze\ olrnu«, halk üzerinde büyük bir alâka j>an dırmıştır. 4 lâettin nin hükumet müessesatında muayenesi için Frankfurttaki tecrübî tahaniyat enstitüsünü bu ise memur etti. Müessesenin müdürü profesör Ehclich asıyı bir sene hayvan tecrübelerinde tetkik etti ve kat'iyyen zararsız nlduğunu îspat eden iki rapor verdi. Bu rsDorlar Harbi Umumî devam ettiği müddetçe nesred'Imesi. Ası hakkında haber bekliyen efkân umumive kasten tereddüt Icinde bırakılıyordu. Hatta alttan alta tıpkı burada yapıldığı gibi asmın zararîı oldı/undan dolayı hükumetce yasak edildiğini isaaden de geri durmuyor lardı. Harn bitti, mustebit hükumet devrildi. Fridman. zararsız raporlan nı neşretmiyen sıhhiye müdiri umumi si Kirchner hakkında mahkemeyc mü racaat etti. Mahkeme uzun uzadıya î si tetkik etti ve «raDorlan maksadı mahsusla nesretmiyerek halkırt favdatını geri bıraktığmdan dolayı» Kirchneri üç gün icinde vazifesini terketmeğe nrvcbur etti. Işte ilk safhada teressüm eden bu temayü'. vani asıyı evvelâ zararlı di yerek halkı korkutrrak, bu kabil olmadığı takdirde tahakküm ve hükumet kıi'*retile susturmak Fridman etrafınHaki mücadelenin karakteri^ti^idir. Buna sonradan ikinci bir safha kaim oldu ki o da aşının faydasızlıeı efsane^idir. Tecrübeve istinat eden obiektif ilim böv le birbirine zıt idd'alar dermeyan etm«>z. O tamamile se'nî fre*1) dir. bu bnreketse (affektif) dir. İlim namına böyle seyler nasıl oluyor diyenler bu • nun sırnnı Bleulerin «autisme» inde aramalıdırlar. Dr. FUAT SABlT Isianbul C. Müddeiumumiliğinden: İstanbul umumî hapisane ve tevkifhaneleri et süt ve yoğurdu alenî münakasa ya vazedildiğinden taliplerin şartnameyi görmek üzere her gün Adliye Levazım kalemine ve münakasaya iştirak edecekle rin 12/7/933 çarşamba günü saat 14 te Defterdarhkta müteşekkil komisyonu mahsusuna müracaatleri ilân olunur. «2871» Köylüde tekrar tütün ekmek hevesi uyandı Bilecik (Hususî) Daha evvelki senelerde bir milyon okkaya yakın tütün yapan Bilecik, 932 .«ene.vnde 12 bin okka tütün yapnıştır. Dört beş senedenberi zürraın tütünleri tüccar bulunmamasından dolayı İnhisar idaresinin ambarlannda bek lemekte ve sonra ynk pahasına satılmakta, yahut ta valdnakta idi. Bir sene mütemadiyen emek verip bin müşkülâtla meydana getirdiği malının atnbar kirasın. b;!e ödemediğini gören ve bu yüzde: köydeki işini bırakarak ikide bir şehre gel meğe mecbur olan köy'ü tütün ziraatini terketmişti. Bu sene Hitünlerin satılması köylüde tekrar tütün ek mek hevesini uvHndırmıshr. 3200 Selânikli gençle komünistlerin dövüşmesi Atina 25 (Hususî) Markezi Selânikte oian Yunanistan milliyetperver cemiyetine tnensup 3200 genç hususî bir trenle Atinaya seyahat ederlerken (Lak) şehri istasyonun da kalabalık bir komünist kafilesi treni taşa tutup vagonların camla rını kırmışlar ve birkaç kîşiyî yaralamışlardir. Tren durunca, Selânikli gençler trenden inerek komünistlerin üzerine atılmışlar ve fena halde döv • müşlerdir. Jandarma ve zabıta kuvvetleri neden sonra müdahale ede rek dövüşenlerî avırmıstır. Elâziz Vilâyeti İskân Müdürlü^üncîen: Elâzizin Holvenk ve Bızmışen köylerinde muhacirin için yaptırılacak kırkar çiftten seksen çift iktısadî hanenin kapı ve pencereleri ile kereste aksamı hükumetce verlimek ve yalnız taş ve kerpiç ve çivi gibi malzemci inşaiye ile imaliyesi müteahhidine ait olmak ü zere beher çifti «dört yüz elli» lira ctuz kuruşla ve kapalı zarf usuHe ihale edilmek üzere ayrı ayrı münakasadadır. Taliplerin yüzde yedi buçuk teminallarile beraber Holvenk köyü için 6/7/933 ve Bızmışen köyü için 8/7/933 akşamı saat on altıya kadar Vilâyet İskân Müdiriyetinde müteşekkil komisyona müracaatleri ilân olunur. (2925) Köprühfsar köprüsü yıkılmak üzere Bilecik (Hususî) Beyşehir ve Bileciği ayıran «Aksuyun» üzerindeki tarihî Köpriihisar köprüsü mi"î mücadelede atılmıştı. Beyşehir, Bı leciğin kazası iken Bilecik viiâveti tarafından suyun başka yerine ah şap bir köprü vapılmıstı. Kış ve yağmurlu mevsimlerde daima tehlikeyı üzerinde taşıyan ve geçit verm<vev bu tahta köprü ron zamanlarda çok tehiikeli bir vaziyete gelmiştir. Her gün üzerinden yüzlerce araba, otomobil geçen bu köprüyıi acele ve esaslı bir şekilde yaptırmak Iâzım dır. Çetin Söptte kozacılık ihya ediliyor Söğüt (Hususî) kazada bağ cılığa verilen ehemmiyet kadar kozacılığa da ehemmiyet verilmi<itir ve bu san'at terakki etmektedir. Ilk koza satılmırnıştır. Dahiliye Vekâletinden: İktısat Vekâletinden: Her ay neşredilmekte olan idare mecmuasının 12 aylık tab'iyesi pazarlık suretile ihale edilecektir. Taliplerin 28 haziran 933 çarşamba günü saat 15 te Dahiliye Vekâleti Satınalma komisyonuna muracaat etmeleri ilân olunur. (2921) Mers'nın sebze ihracatı Mersinden hergün yedi, sekiz vagon sebze nakliyatı yapılmaktadır. Sebzeler en çok Ankara, tstanbul, Eskişehir ve Konyaya gönderilmektedir . Yazıhane, kütüphane ve oda döşemesi ve saire gibi levazım kapaîı zarf usulile mubayaa olunacaktır. Muvakkat teminatı altı yüz altı hra ve ihaiesi on temmuz pazartesi günü saat on dörttedir. Şartna mesinin Vekâlet Levazım idaresinden almması ilân oUınur. (2851)