' = J iv.ayıs Camhtrrtyet' SOIS TELGBAFLAR Bana kalırsa • • * * I W II I >• Dişçi mektebimiz Avrupadaki emsali derecesinde mükemmeldir; ecnebi talebe Türk talebeden f azladır Amerika 30 yeni harp gemisi yaptıracak Bahriye Nazırınm verdiği haber Amerikada şiddetli miinaka şalara sebep oldu Va«ngton 4 ( A . A . ) Büyük bir donanma vücude getiriimesi için propaganda yapan ve büyük bir teşkilât olan deniz birliği, kongrenin bazı azası ile bazı su'hçular teskilâh tarafrndan Londra muahedenamesinin tayin etmiş ol • duğu hudut dahilinde bir Amerika donanması inşa edilmesinin varidat getirmiyecek bir takım masraflar ihtiyanna »ebebîyet verecefi suretinde yapılan iddialara karşı şiddetli bir protestoname neşretmiştir. Bu muhalefet, Bahriye Nazın M. Svantonun, M. Rozveltin bahri program için derpiş edilmit olan bes senelik 2 3 0 milyon dolar tahsîsatm beşte biri olan 46 milyon dolarla 30 harp gemisi msa ettirmek turetile bahriye programmm îlk kısmını issizliği eksiltmek için yapılacak nafia işleri programına ithal etmek tasavvunmda olduğunu beyan etmesi üzerine meydan almışbr. Deniz birliği diyor ki: «Amerikan donanmasının yalnız Ingiliz donanmasının değil, hattı harp gemileri müstesna olmak üzere, Japon donanmasının da dununda olduğu umumiyetle kabul edilmiştir. Deniz inşaatma mukabü van'dat mevcut olmadığiTıi beyan etmek, doıutn manın Amerikanın ticaretini himaye ve nılhu muhafaza etmekten ibaret olan en esaslı gayesini gözden uzak tutmak demektir.» Vitrincilik ehrm guzelliği aleyhtne bir müsebbip aradığunız vakit, ellerimiz hep Vali Muhittin Beyin yakasına doğru uzanıyor; yahut bütün sehadet parmaklarımızm isaret ettiği mes'ul nokta hep aynidir: Belediye. Bir sehrin tüvaletile, makiyajile mükellef olanlar yalnız Belediye raemurlan mıdır? Ev, apartıman, mağaza ve dükkân sahiplerinden tutunuz, ayn ayrı hepimiz, beldenin estetiğmi temine ve muhafazaya memuruz. Aramızda bu güzel işin en büyük vazife payı da mağaza ve dükkân sahiplerine düşüyor. Vitrinden bahsetmek istiyorum. Beyoğlunun en büyük mağazalan arasın da bile, vitrin yapmanm dekoratik san'atlara ait bir mesele olduğunu an • lıyanlar pek azdır ve hemen bütün dükkânlarınuz, mallannın çeşitlerini gös termek hırsile, vitrinlerini hklım hklım doldurarak bir depoya veya ambara çeviririer. Beyoğlu caddesinde böyle pek çok mağaza vardır ki insanı içine çekmek şöyle dursun, basını çevirerek, yere veya göktekd bulutWa bakarak hızla geçmeğe mçcbur eder. Bazı pek caziplerine tesadüf etmiyor değiliz. Geçenlerde, bir kadınla Gala> tasaraydan Tünele doğru çok hızlı yürüyorduk. Arkadasun, önüne bir duvar çıkmıs gibi âni btr frenle durdu ve bir mağazanm vitrinine baktı. Camın içine fevkalâde meharetle yerleştirilen esya. mn zeki tertibi, onu birdenbrre kucak lamıs ve durdurmuştu. Ben de vitrini zevkle seyrettim. En küçük eşya parçası bile, yanmdaki çeşitlere kansmıyarak ve kendini göstererek müstakil duruyor, gülümsüyordu. Hepsi memnundular, yerlerini yadırgamıyorlardı ve yanla rmdaki esya ile dostular. Namütenahi bir terkip âlemi içinde bütün renkler en güzel imtizacını bulmuş gibivdi ve hepsi, ayn ayn, gözlerimizden öptü. Fakat bu hazzım bir milliyet hududunda kesilmişb". Çünkü mağazanm bir Avrupahya ait olduğunu düsündüm ve ürkerek tabelâsına baktun: «Yerli Mallar Pazan» kelimelerini görünce, memnımiyetimi bırakbğım huduttan alarak iyice benimsedim. ŞÜDhesiz, böyle vitrinler, tktısat ve Tasarnrf Cemryetinin bütün enerjSc reklâmlanndan ziyade yerli mallan • mıza karşı sevgi uyandırtr ve ustalıklı btr tertip içinde, en küçük, en ehemmiyetüiz esyaya bile iıtiklâlini, cazibesini verir. PEYAMl SAFA NALINA MIHINA Dolandromani!. irkaç gün evvel, bu sütunlarda açıkgöz bir dolandıncınm be • nim imzamla Beyoğlunda, lokactacı Abdullah Efendizade Hikmet Beve bir mcktup gürdererek, lokantanm kâtibinden on be? lîra aldığını yazmısbm. İki gün evvel, hn on beş lirayı krvıran adamdan bir mektup aldım; uzun bir mektup... Eğer mektubun sahibi «Allah aşkına mektubumu aynen sütununuza yazmaymız. Size olan büyük sevgimi kaybetmekten de korkanm. Fakat mektnbumdan bahsedebilirsiniz.» diye musırrane rica etmemiş olsaydı garip, fakat şayanı dikkat bulduğum mektubunu aynen neşredecektim. Sonu hapisaneye dayanan fena bir yola nasılsa sapnuş olan bir zavallıyı kendi arzusu hilâfına teşhirden bir fayda bulmadığım icin, mektubunun yalnız bazı kısımlannı alıyorumt «Muhferem Nalbant NiKayet bir iki gün evvel, vurduğu nuz bir çekiçle benim sanatımı da mıhladınız. Ben ufak bir zevk için, kendini feda eden bir deliyim ve namınıza Abdullah Efendi lokantasından para alan benim. Dolandmcılığa 2 nisanda basladım. Dolandıncı olmamın bir saiki fazla müsrifliğimdir. O vakittenberi geçen 26 gün zarfında bu san'at fevkalâde hoşuma gitti ve tam 460 lira dolandırdım. Bu parayı da her akşam mükemmel zevkle yedim. Her gün yalnız yiımi lira dolandınyor ve bununla iktifa ediyorum. Evet, haklısmız, on beş tane kitap yazsam bu parayı çıkaramazdım. On paralık zarf, kâğıt ve iki satır yazı otuz lira kazandmyor. Çok enfes bir şey. Fakat benim dolandırdığım adamlar zengin olanlar ve verdiği para ile canı yanmıyacak kimselerdir. Ah, bir de polis bu işe kanşmasa bu mesleğe doyum olmaz. Heyecan vaı, düşünüş, buluş, yaratış ve en nihayet te muvaffakiyet sevinci! Bundan tath hayat olur mu> Abdullah Efendi lokantasını dolandırdığım sekilde bir çok yerleri dolan dırdım. Fakat belki yazınızı okumalannı nazan dikkate alarak usulü degistirmek mecburiyetinde kaldım ve bu usulle daha çok muvaffak olmağa basladım. Zatı devletlerine çok teşekkür ede» rim... ilâ.> Dolandıncı, sonra vfcdamnm sesmden, kendisine verdiği emirlerden ve bu emirlere kulak asmadığmdan, nihayet bir gün vicdamnm sözünü bir iki dakika dinliyerek günahlannı hayatile temizlemek ıstediğinden, fakat sonra vazgeçtiğinden bahsediyor ve diyor ki: «Hayatım çok güzel ve meTaklı bir romandır. Yalnız, bir saat Bnümü goremiyorum.Ah, ruhum sıkıldı, fazla yazamıyacağım, Allah askma beni effediniz. Arru buyurursanız bu paralan nereden ve nasıl dolandırdığımı yazanm ve cidden çok enteresan yerleri vardır. Şayet kanaatkâr bir vaziyette olmasaydım bugüne kadar beş bin lira dolandırmak işten bile değildi. Hikmet Bey merak etmesin, parasını vallahi iade edeceğim. Hayatta çok neş'eliyim. Hiçbrr zaman yüzümden tebessüm eksik olmaz. Çok çok selâmlar muhterem Nalbant.» fste dokmdmcı gencin mektubundan aldığım parçalar bunlardır. Görülüyor ki, bu genç, frenklerin kleptomani dedikleri hastalık gibi haydi bir isim de ben uydurayımdolandromaniye, dolandıncılık hasatliğına müptelâdır. Mektubunun naklettiğim ve etmediğim yerlerinden zeki bir genç olduğu anlaşılıyor. San'atmın heyecan ve zevkini anlatan satırlan, iyi yazı yazabilecek bir kabiliyette olduğunu da gösteriyor. Adresini bildirmediği için kendisine açıkça bu sütunda hitap ediyorum: «t Delikanh tuttuğun yolun sorra hapisanedir, sefalettir. Israftan, tevehhüm ettiğfn delilikten vazgeç, çalış, zekânı adam dolandırmak için değil, namuskyane yaşamak için kuUan! Çok geçmeden ipliğin pazara çıkar, o zaman artık kimseyi dolandıramaz, sürünürsün. Polis kanşmasa doyum olmaz, dediğin mesleğe polis daima kartsacak ve bif gün seni yakalayıp hapse tıkacaktır. Bu îş sökmez, aklmı basına topla. Çahş! Görüyorum ki zekisin, zekân sayesinde bir mektupla beni bile dolandınp şu yazıyı yazdırdın. Herkesten para vurulmaz ya, kimismin de böyle yazısı dolandmlır; değil mi? Son sözüm sudur: Bu zek^yı fenalığa değil, i^iliğe sarfet! ı «HoımııiHlılllllllUlilHlllllllllllillllllllllllllllllllinrınımııııııııııınım., Avusturyada Darbei hükumet Nazilerin projesi vaktindc meydana çıkarıldı Viyana 4 (A.A.) Reichpost gazetesi, yapılan resmî tahkikat neticesinde Nazîlern Avusturyanm hukuku hükmüranUne karşı Bavyera hududunda bir hücumet darbesi projesi hazırlanmış odııklannı meydana çıkarmış olduğunu yazmakta dır. Bu teşebbüsü Trolda kâitı Kuf•tein Nazileri reisi tiraf etmistir. Avusturya memuları, asayif ve intizaını muhafaza çin tedbirler almışlardır. Reichpost, bu hâiise ile Voel kischer Beobachteril bar makalesi arasinda bir mimasfcet görmekte ve söyle demektedir; « Avusturv *•* F.J. n,»î. dar mevkiine gelir gVmez, Naz, hükumetl hiçbir zamaa kabinenin bo;uu ıgmctvıe olduğu cnebilere kar*i mevcut taahhütle» tanımağı ve icra etmeği kabul ekıiyecektir.> Reichpostun habe\ ttvsbruchta büyük bir heyecan tırlit etmiştir. Oradaki Nazi mehaf i bütün bun ların cbirabanelerde 'onusulan bir takım bos liilar» danjbaret oldu ğunu söylemektedirlet Bir takım Viyana gaeteleri, Delfuss kabinesinin vaziylini sarstnak için Nazilerin yapmata olduklan tahrikât cvatanî hiyant» diye tav»if etmektedirler. ı HırLttiyan sosyaller lehafij.!, hükumetin memurlara yrfden yemin ettirmek ve onlardan nifru kuvvete ve müstakil Avustury^a sadakat talep etmek niyetinde lduğu ve yemmlerinden dönenlerjisten çı karacağı söylenmektedi} Şarkta yeni tarih! Bir Tiirk Yunan muahedesine doğru... Atina 4 (A.A.) Yunan matbuatı, bir Tüırk Yunan muahedeainin imzasına doğru gi • dildiğini yazmaktadir. Hükumet gazetesi olan Proiya diyor ki: < Atina konuşmalan mü temadiyen sıklaşan Türk Yu nan teşriki mesaisine yeni bir zemin hazırlamaktadır. tki millet kendilerinde müşterek bir duygu hissettikleri gündvberi hükumetleri yakın şarkta yeni bir tarih yazmak vazifesini ü zerlerine almışlardır. B. M. Meclisinin Dünkü içtimaı Bir idam mahkumunun cezası 15 seneye indirildi Ankara 4 (Telefonla) Bugün Mecliste Konya Sulama Idaresi bütçesi, Tahlisiye tdaresi hesabı kat'isi, muhtelif münakala lâyihalan müzakere ve kabul olundu. Bundan sonra hatip Hasan isminde birinin idamı hakkındaki Adliye Encümeni mazbatası okundu. Bu münasebet le Adliye Encümeninden izahat istendi. Adliye Encümeni mazbata mu • harriri Salâhattin Bey bu karamn Temyizce tasdik edildiğini, meselede hatayı adlî bulunmadığım, ancak tesküâtı esasiye kanunu ile verilen salâhiyete istinaden tetkikat yaptığıru, 5 azanın 15 sene cezaya, 9 tanesinin de idamdan müebbet küre ğe çevrümesine taraftar oldukla rını söyledi. Encümenin heyeti umumiyeyi hâkem yaptığını bildirdi. Zülfü Bey (Diyarbekir) cezanm 15 seneye indWlme$i hakkında bir takrir verdi. Takrir reye konarak kabul olutufu. Bundan sonra orman lâyihasınm Adliye, Dahiliye, Maliye encümen lermden mürekkep muhtelit bir encümende müzakeresi kaırarlaştı. Bunu müteakıp Refik Şevket Bey müvazenei umumiye kanjjnlarında bazı kanunları alâkadar eden muhtelif maddelerin yer tuttuğunu bunlann yerlerinin müvazene ka nunlan değil, alâkadar kammlar olduğunu söyledi. Bu seneki müvaze • ne kanununun muhtasar olmasını, diğer maddelerin ait olduklan ka nunlara zeylini teklif etti. Bu tek • lif hükumete gönderildi. Muhtarlıklarm Lâğvi lâyihası Ankara 4 (A.A.) Belediye teşkilâtı bulunan yerlerde muhtarhk lann kaldırılması hakkındaki lâyiha Dahiliye encümeninden gelerek meclis ruznames'ne abnmıstır. Lâyiha mn esasları sunlardır: 1 Belediye teskîlâtı olan yerlerde mahalle muhtarhkları ve ih tiyar heyetleri lâğvedilmiştir. 2 Muhtelif kanunlarla bu muhtarbklara ve ihtiyar heyetlerine ve; rilm ^ olan vazife ve salâhiyetler belediye'ere devrolunmu'tur. 3 Bu kanunun tatbikı suretini gösterir bir nizamnatne yapılacaktır. 4 Bu kanuna muhalif olan diğer kanun hükümleri mülgadır. 5 Bu kanun 934 senesmden muteberdir. Nahiye mödörleri rtsıl tayin edileceklerî Ankara 4 (Telefonla)L Nahiye müdürlerinin tayin suro^ri hak • kinda hazırlanan lâyiha ^»clise verilmiştir. ı Ba lâyibaya göre nahîj müdürleri miilkiye ve hukuk m«tebi mezunlanndan ve polis konferlerin • den tayin ohınacaklardır. \ Komiserlikten tayin junanlar emniyet işleri umum müdü$ğü kadrolarvndaki »ınıf ve derecterini ve haklannı muhafaza ©deceşrdir. Elyevm müstahdem nah^ mü dürlerrain müktesep haklajmah * fuzdur. 20 Itaîyan tayyaresi Bahrimuhiti geçecek Roma 4 (A.A.) ftalyan hava bütçesinin meb'usan meclisinde tasdiki münasebeti!e hava nazırı M. Balbo pek yakında 100 tayyarecinin 20 deniz tayyaresi içinde Bahr'mu hiti geçmek tesebbüsünde bulunacağını söylemistîr. Bu hava f ilosunun 24 mayıs ile 5 haziran arasinda hareket edeceği ve Amsterdama gideceği zannedilmektedir. nız kaldık. Ne söyliyeceğimi de hiç düşünmeden, hissen mücrim oldu ğum taraflan gizliyerek ona geceki bütün vak'ayı anlattım. Hiç ses çı karmadan dinledi. Hatta sözümü bitirdikten sonra da bir şey söylemedi. Ne düşünüyor, ne hissediyor du? Niçin susuyor? Benim bu kadına karşı duyduğum kin ona geçmedi mi? Benim hislerime karşı bu kadar lâkayt mi? Yüzüne baktım. Hiç bir çizgi kımıldamıyor. Ne dersin? diye sordum. Omuzlanm silkti. Lâkayt. Bilmem, dedi. Nasıl bilmem? Sen bu kadına kazrmyor musun? Gene omuzlanm silkti, fakat dedi ki: Kızmak ta söz mü? Baban bu kadını aldığı zaman, btliyorsun, annem köpürdü. Biz Sabahatin nele rini bilirîz de söylemeyiz, sana bi'e açmayız. Böyle kadınlann dünyaya gelmelerine bile ben tahammül et mem. Senin yerinde olsaydım ben, Dfççi m°lctebtoden bir kaç lntlba: (Sağda) son sınıf Minillnde d«rs talebs (Solda yukarıda) bır hastanm tedaviden evvel hastalığının teşhisi, (solda aşağıda) bir dlşçi talebe hanım, başaslstan Suat Beyin, nezareti altmda bir ha»stayı tedavl ediyor. (ortada), mektebin üçüncü sınıf mualliml di§ doktoru Kâzım Esat Bey Bir diş tabibi tedavihanesi tasavvur teslim ediliyor ve bu talebe, baska bir ediniz ki bir tek koltuk yerine on dörl muallimin nezareti altmda bu hastanın tane koltuk sıralanmıştır ve bu on dört dişlerini tedavi ediyor. Lüzum gördükçe koltuğun başında, kadınlı erkekli, on muallim müdahale ve talebeye yardun dört tane genç, durmadan çalışmaktaediyor. dır. Bir an kovanı gibi işliyen bu muSon sınıf talebesinin hocalannm neazzam tedavihane neredir diyeceksiniz ? zareti altmda yaphklan tedavi hakikaMerakınm hemen tatmin edeyim, Dişçi ten mükemmel, bazı isler gördüm ki mektebinde... Yukanda resmini gördücidden muvaffakiyetli. tmtihan olan ğünüz gibi bu tedavihane Beyazıttaki bir ikinci smıf talebesini dinledim. HasDisci mektebinfn üçüncü ve son snufının taya hiimile, nezaketle muamele etmek, tatbikat gördüğü dershanedir. onun rahatmı temin ederek canını yakSon günlerde çektiğim inatçı dif ve mamak, hulâsa hastayı muztarip etmeyüz ağnlan, Razgrat hâdisesi münase den tedavi etmek lüzumu, ehemmiyetle betile talebesinin ekserisini Bulgarlann nazan drkkate aknıyor. t kil etmesi gibi sebeplerle «hem ziyaBir çok fakir ve orta halli msanlar, ret, hem ticaret» nev'inden bir ziyaretle dişlerini mektepte tedavi ettiriyorlar. Dişçi mektebimizi görmeğe gittim. Bu suretle Dişçi mektebi hem bir flim ve Beyazıt meydanında Bakırcılar içinfen ocağı, hem de bir hayır ve msanide, Mercana giden yolun üstünde köyet yuvastdır. şebasmda büyük bir bina vardır. Sal Mektepte 306 talebe vardır; bunlann tanat devrinde jandarma kumandanhğı 76 sı kızdır. Bu mektebin ecnebi taleorada otururdu. Mütareke zamanmda besi, Türk talebesinden fazla olmak Fransız kışlası olan ve maktneli tüfekgibi bir hususiyeti de vardır: Türk talelerin disleri pencerelerden Beyazıt meybe 22 kız 125 erkek olmak nzere, danını ve halkı tehdit eden bu bina, 152 dir. Ecnebi talebe, 54 kız 102 erşimdi, Dişçi ve Eczacı mektebidir. Dakek olmak üzere 156 dır. Ecnebflerin ha kaoısından içeri girerken bir Avrupa büyük bir ekseriyeti Bulgardtr. Bhkaç Darülfünunu kokusu duyarsınız. Giren «ane Romen, Irakh ve Yımanlı da varçıkan, dolaşan, konusan, gülüşen, şadır. kalasan beyaz gömlekli bir gençlik. Dîşçi mektebinde,Kâznn Esat Bey, Avluya girip te ne tarafa gideceğimi çocuk diş tedavisi için dersler açmışdüsünürken kulağıma çarpan türkçe tır. Çünkü süt dişlerinin tedavisi usulleri sözlerin bizim munis ve yumuşak şiveayndır. Perşembe günleri öğleden sonra mize benzemiyen haşin ve tok ahengi, yapılan bu dersler, diğer taraftan ço • bana Galaatsarayda senelerce beraber cuk diş bakımı rtibarile çok faydalı olokuduğum Bulgar mektep arkadaşlanmaktadır. Çünkü perşembe günü öğlemm türkçesini hatırlattı. Etrafımda deden sonra mektepler tatil ettiği için likanlılarla kızlann çoğu Bulgardı. mekteplerde okuyan ve dişlerinden muzBen, mektepte, üçüncü ve son sınıtarip olan yüzlerce yavru geliyor ve fm hocalanndan olan diş doktoru Kâdişlerme baktmyorlar. Bunlarm çüriik zım Esat Bevi anyordum. Kâzım Esat disleri tedavi ediliyor,çarpık dişleri düBey benim Galatasaray arkadaşımdır. zeltiliyor. Daha evvel ç o c ı i dişleri için Senelerce avni sıralarda yanyana okuayn kurs yolctu, umomî servis arasrada duk. Ben dönüp dolaşıp daha mektep kayboluyordu. Yapılan tetkikat mem • sıralarmda beni sarmış olan bir mesleğe lekete çocuk diş bakunına ehemmiyet girdim, gazeteci oldum. O. dinlomat olverilmediğini ve çocuklarm arasmda dif mak için Parise tahsile gittl. Evvelâ, dok hastalıklannm ve bozukluklarmın çok • tor oldu. Sonra Lozanda dis tababeti luğunu göstermiş olduğu için bu yeni tahsil etti. Senelerce Lozanda diş dokkursun açılması çok hayırh olmuştur. torluğu yaptıktan sonra tstanbula geîMektebin bir eksiği vardır. Koltuk di. Şimdi Disci mektebinin üçüncü sınıf azlığı. 300 den fazla talebe için 2022 hocalanndandır. Eski arkadasım, şu tedavi ve 7 diş çekme koltuğu, talebenm benim mütemadiven ağnyan dislerimin bilmünavebe çalışmasmı mucip olmakr Röntgenle bir radyo?ra isini vaohrd'ktadır. Kolhıklann arttınlması düşünütan sonra, bana mektebi gezdirdi. Yulüyor, lâzım gelen tahsisat verilerek bu kan kattaki dershanelerden ziyade ait arttırma mutlaka yapılmalıdır. katta talebenm filî ve amelî surette diş Ecnebi talebenm, mektebimize bu katabipliği yaptiğı s?lonlar nazan dikkadar rağbet göstermesi, burada yetişen timi ceibetti. Ben Disçi mektebini, havadis tabİDİerinin Avrupadaki mümasil len baska tür'ü zannederdim. Hocalar, mekteplerde tahsil eden talebeden farkhastalan ta'ebeve göstererek tedavi esız olmasıdır. Mektep, fennin bütün teder, onlar da göre göre öğrenirler. Halrekkiyatını takip ve tatbik ediyor. buki talebe nazariyattan ziyade ameli Kâzım Esat. Hüseyfn Hâmit, Rüstü, yatla mesgul. Cemal Ziya, Mustafa Mehmet Beyler gibi kıymetli hocalann bilgisi Şevket tsMektebin içerisi, îstanbulun en usak mail, Suat tsmail, Orhan, Galip Abdi semtlerinden gelmiş hastalarla dolu. Beyler $ribi srenç ve gavretli asistanlann Herkesin eli şakağmda. Gelen hastalar, himmetile Türkivenin Disçi mektebi Avevvelâ bir muallim tarafından atlebenin rupadaki emsali derecesme yükselmiştir. huzurunda muayene ve hastalıgı teshis A. D edilerek berayı tedavi talebeden birine boğardım onu dün gece .. Ben de az daha doğuyordum. tşte... Benimki lâkırdıda kal mazdı. Birdenbire dikildim: Hicran, dedim, böyle söyleme, sen benim üzerimdeki tesirini bil mezsin. Bu sözün içime isled:. ö y Ie ki şimdi o karıyı bulmak, basını kesmek ve sana getirmek istiyorum. Hicran güldü: Aman, dedi, bana getirme, çöp tenekesine at! Fakat, sen, o kadımn basını değil tırnağını bile kesemez sin. O ne îfrittir o, ne ifrit! Seni öyle bir parmağmda oynatır ki! Yerimden kalktım ve öfke ile o danın içinde ciolasmığa basladım. Hicran açık yaraya tuz döküyordu: Göreceksin, dedi, o kadın çekmeceyi değil, zavallı dayımm bütün kanını ve iliklerini bosa'tacak. Yapamıyacak! diye bağırdım. Kan basıma çıkmışh. Yırtacak, kıracak, dökecek, parçabyacak bir şey anyordum; ister bir mukavva, ister bir insan kalbi. Her şey gözümde müsaviydi. O sırada halam geldi. Beni öyle görünce, kızına mahrem bir sesle sordu: Ne var? Hicran kısaca, fakat bütün kuv vetile anlattıklanmı tekrar edince halam da hiç hayret etmedi, acı bir gülüşten sonra: Tabiî... dedi, o yılan böyle fırsatlar anyor. Kocası yatağa düsünce soygunculuğa başladı. Yarın evde ne kadar hah, gümüş takımı varsa onlar da gider. Ben öfkeden ve hayretten artık taş kesilmistim. Çenem kiliüenmişti. Halam dedi ki: Bir defa değil ki bu! Üzerine doğru koşarak bağırdım: Sabıkası da var mı? Birinci kocasım kim soydu? Miltî tefrikamız : 51 Yazan: SERVER BEDI Hep Senin İçin! Ben hemen bos çekmecey\ld>nn ve yulcan odaya götürdüm.lonra Hasibe Hanımı uykusundan a ldırarak hastanm yanına gSoidim ve ben de yatağa girdhn. Biröenbire öyle bir uyku Itirmısfa k i dünyanın bütün ^ Sabahatleri, bütün bos ve ^ meceleri o anda beni uyandır% z . lardı. 8 Sanici bir dakika sonra uyanin. Hakikcıtte sabah olmuştu, h a t t a | n epiyce Heriemis. Kol saatime ba},ca anladıra ki yekpare, çatlai altı sa«tlik bir uyku uyumuştrm. bana lcâfi felmez. Fakat gözl açar a ç m a z kendimde öyle k« bir ofice duydum ki içime bir b «Jbi s&plan4ı ve benî yatağınun de oturttu. tlk anda neye kızdığı * mı anlamamıştım. Fakat bu şuur suzluk bir saniye bile sürmeden hatırladım ki çekmecenin boş olmasını bir türlü affetmiyorum. Sanki içinden aşkım, izzeti nefsim, bütün servetim çalınmiş g?bi bu bos çekmece hayali beni korkutuyordu. Ne yapacağimı bilmeden yatak tan fırladtm ve sabah islerimi göremiyerek çabucak giyindim. Hasi beden babamın biraz daha iyi olduğunu haber almıştım. Sabahat hâlâ uyuyordu. Babamın yanına girip çıktım ve sokağa fırladım. Nereye gideceğimi düşünmeden kendimi Şehzadeba sında bulmuştum. Gün aalı. ^ Halam evde yoktu. Hîcranîa yal Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur Abone # TSrfeiye şeraiti • içîn Senelik A!tı a^ lık Üç aylık R,r avlik 1400 Kr. 750 400 150 için (Mabadi var) 2700 Kr. 1450 800 Yoktnr