l. Hikâye İki asılzade! Muallimlere ( Mesken bedeli 'Cumhuriyet ' HARICÎ :1Ü Kânunusani HABERLER; MİLLİ MÜESSESELER Yugoslavya'da mühim bir •onrre Belgrat 9 ( A . A . ) Liobliana'dan bîldirildiğine göre 600 belediye reisinin karar sureti kabul edilmistir. iştirak etmiş olduğu bir kongrede bir Bunda Sıro. Hırvat ve Sloven'ler birliginin 1 /\ 2/918 de lâğvedi]mi« olduğ» ve bu lâevin kat'î bulunduğtı beyan olunmaktadır. Yugoslâvva'nın möstakü bir takrm kısımlara tefriki biivük bir tebükedir. Kararnamede son olarak biitön YugosIav'lann Kral Alexandre'nin tahtı etrafında birlesmeleri lüzumundan b^h^edilmekte ve bu tahtm millî vahdetin timsali ve istikbalin zımanı olduğu beyan olunmaktadır. Büyük muharebeden evvel... Paris'in en büyük, en mükellef otellerinden birinin kapıtı ©minde bîr lüks otomobîl duruynr. Kapıcılar, kavaslar kr>;uşuyorlar... Otomobilden bir genç adam fırlıyor, ve otomobilin kapısını hürmetie açı • yer... Otemobilin açık kapnittdan, ustun boylu, jaket ataylı, matruş, çok mütena&ip endamlı bir zenç sörtmiyor, mğir, kîbar adcmlarla otelin genis metballne doğru yürüyor.. Garsonlar, otomobildeB çıkanlan îki oğır bavulu gür'ukle taî«yorlardı. Metr dotel, yakı^ıkh, zarif gencin önuıtde yerlere kadar i^ilmlsti. Genç etraf ındfc. uyaıjdır J ğı beyecan ve a lâkaya lâkavth. Başı havada, bakmıyan ve görmiyen bir nazarla, adeta sem a l a n süzüyordu. Yeleginin alt sol cebinden, iaçlı markalj bir aitın tabaka çıkardı. Mika mahfazah bir sigar aldı. Mita mahfazayı çekip attı. Bir anda kibritler, çakmaklar yanıvermiştî. Genç, basıni iğmeire bîle tenezzGl etmiyen bîr azamatle, sigan dudak'»rram ucuna îli'tirdi, ve uzatılan bir cakmaÇm alevîr>de yaktı. M«*trdot*l. soruvordu: Prens hazretlerî, ne emir bayuruyorlar? Prens Hz., sigannın dumanlarmı *avnrarak: Kendım ıcnı bn* naıre ıslıvorum. dedi. Kâtibim için de ufak, «yn bir daire... Kâtibim, diye. otomobilden ftrltyao genci göcteriyordu. Metrdotel, teJcrar yerlere kadar îğildi: Emredersiniz Prens Hz! Eğer Prens Hz., asansorle birinci kata cıkmak zahmetfni îhtiyar buyururlarsa ? Prens eenaplan, başı havada, dik, vaknr adımlarla Metrdotel'i takip edîyordu. Metrdotel, ne Snde, ne yanda, yan fleri, yan geri, acayip bir yfiröyüşle gîdîvordu. Prens Hz., birtnci kattakî dört odah daireyi beS'enmîsti: Simdiiac bir ay kadar kaimak fîkrindeyim! Durdu, çözleri tavanda, bir müddet d&şündü: Şayet yeni bîr hâdise ctktpta, faz'a kabnak icap ederse, onu bilmem!.. Metrdotel, hurmet ve edeple dinliyordu Prens. istrrahat etmek icin dairelerine cıkhhm rcr^ffitiplerînî de yanlanna çafmtJ emirler verdfler. Biraz sonra garsona çağırmıslardı. Şisktn bîr euzdandan bîr adet bm frank lık çıkardılar ve sigar ısmarladılar. Prensin kâtibi de sokağa çıkmıs, bazı siparislerin pe^inde kosuvordu. Yemek zamanına doeru Prem Hz., gene bîr garson çağirdı'ar ve gene bir adet bin franklık uzatarak bir şey ısmarlad:!ar. Metrdote!, garsonlar, aşaklar, kapıcılar, Prens'ten, çok, pek çok memnundalar. Prens, tebdil seyahate çıkmıs, çok rengm sark prenslerindendi. En ufak bîr sey ısmarlıyacagı zaman, bm frankhktan aşa$ı para bozd ur ınu y ordn ve garsonlara da en asağı yirmî, otuz, ktrk frank bahsiş verîyordn. Prensin bir haftalık ikametinden, Metrdotel de, garsonlar da hayli istifade etmislerdL Prens, otelin hesabını, gideceği zaman göreceği için, kimse ses çıkarmıyor, asıi büyük bahşişi sabırsuiıkla bekliyorlardı. Cumartesi sabakı, Prens, Metrdotel'i çağırmıstı: Bugün. öğle üzeri bana telefon edecekler. Eğer ben bulunmazsim kâtibime haber verin... Çok mühina bir teigraf bekliyorum. Emredersiniz. Prens Hz.! Prens, otomobille acele çıkıo gil mişti. Hakikaten öğle üzeri, sehrin en buyük ve en maruf bank^lanndan biri, telefonla prensi aradı. Prens namına, telgrafla iki yüz bin frank ge]d>'sHni, hemen bir adam gönderip aldtrmalannı bildirdi. Otelin içi birbirine kansmıstı. Kâtibi aradıiar, bulamadüar. Aksam, geç vakit, Prens ge'ince, bankadan telefon edıidiğîni sövlediler. O, derhal kâtibini sordu. Kâtip efendi, hâlâ ortalarda yokhı. Prens, canı sdnlarak elmi alnma vnrdo: ~~" Eyvao, unulluııı! O, bngün ızin» lidir. Saatine baktı, tekrar düsündü: Saat alü... Bankalar kapalı, halbdri yann da pazar... Cok fena... Çok fena! Ne aksilik yarebbi!.. Metrdotel, eHerini uğuşturarak duruyordut Prens Hx. ne, haddimiz olmıyarak bir ricade bulunabilir miyiz? Prens, gözlerini larpifbrarak baktı: Negibi? Eğer, bir emirleri varsa.. Prens, smirli idi: Yanımda, bir kaç bin frank ya var, ya yok... Halbuki kulüpte randevum var. Çok miiskul vaziyetteyim. Prens Hz., ne kadar emrediyorlar ? Prens, dudaklarmı buktü: Hiç efendim, eüi bin frank, o kadar... Metrdotel kosta ve derhal Prens Hz. nin avcuna elli adet bin franklıgı saynrerdu Prens, aksam yetnegmden •onra fragtnı gfydi ve kuföbe gittit Bn hîkâyeyi anlatan arkadaş sosmostu. Dinliyenler, bîr ağntdan tordular: Sonri rve oldaT Ne olacak? Bir <laha o serrrtte, ne prens, ne de prensin kâtibini görcn olmadıl Oteldeki esyaiar? • • Otelde esvalan voktu Id... Peki, garsoolann güçlökle taşıdıklan bavnllar? Onlarda, taş, çakü vardı. Allah, Allah... Her gun bozdurulan bin franklıklar ne oluyor? İki arkadaşm ceplerinde, olmnşa ofacağı iki bin franklan vardı. Ama, bir tanesi butün bin franklık... Garson, o bm franklıiı bozdıırdn mu, kâb'p efendi ( ! ) hemen çıkıyor, eldeki bonskluklarla tekrar bir bntün bin frankUc yaptmyordo. Anladınn rra? Böyleee, bin franklık banknodar, bol keseden bozdurulup duruyordn... Hakikaten asılzade şeyknnis, doğrusu! Kırk yühk Metrdotel, baska rürlü kafese girer mi?.. Bu iş, ber yiğitin kârı degü, kanda da olmalı... MAHMUT YESARI Maarif müdürü Haydar Bey Ankara'dan döndü tstanbul Maarif Müdürü Havd%r Bevin «'ecen'erde Ankara'ya gırf'îîni yazmı^tık. Haydar Bey Maarif Vekili Resit Gaüo Bevfe. Maarif Mustesan ve Maarif *ube müdü'lerne jroriismüs, îcap den talimati alarak sehrimize donmü»tur. tstanbul Maarif Mndîrivetînm mesaisi, ve bilhasra Pk tahsilîn tamîm ve tevsii husnsundaki hirmeti sayani takdir görülmekt^dir. Miidirivet, simdî'e kadar in*a edHmiş olan ( 59^ yeni Hk mekten binamndan ba»ka «11» i sehirde «rl4» ü köylerde olmak üzere virmi beş mekteîvn da^a bu sene zarfmda însası icin Muîiasebei Hususiveden tahsîsat î'tivpr^k, bu tahsisahn itastnda ısrar edeceTrtîr. Maarif Mudirîveti, r»u sene ecn^bi ve eksllivetler mekteolerinin idare^îie de bilhassa me*svl olacaktir. Ru i* Mâdirivetm vazîfeMni co5»lHn»kta oW«5undan tstanbul Maarif MSdirfvetî kad ros"n«m tevsiine k«rar verilmî«tir. Mevcut bir müdur m«avinli»ine ilâveten veniden M maavin'ik daha îhdas e^î'ecektir. Bn mnavinlerden biri Tiirk ilk mekteplerile, di^eri ecnebi ve ekaH'vot »nektenler^» üri'm;iî«M <?• stnnun isîerile me«?ul o'acakfardır. B"ndan ba<ka ka^rova lüzumu kadar kâtip te ilâve edilm'ştîr. Muallim'«»rin tekaudivel'ri mes'esînde yeni bir safha yoktur. Bu hususta bir kanun lâvînası bnTirlanm'shr. Lâyîha elvevm Biivii(c MiTI»*t M*»r'isi eneömen'«TÎnde derde«ti tetktk bulcmmaktadır. Layihanm bu devrei îçtimaiyede int»cn«ı ralısılmaktsdır. Muallimlerin me*k«»n bedefine jre'mce bu mes'ele ikfasadî buhran ve bötçede muvazene temîni arrusa vuzunden iki sene müddetle tehir ediimUti. Kanunnn tavin ettigî tehir muddeti ba sene nihayet bulmustur. Maarif V«Mi Re«ît Galio Bey btı isi tetkik etmektwdir. Mes'elentn moal dir. Ba takdîrde her muallim bes ile on Hra arasmda mesken bedeli alacaktır. Bu nara tstanbul için 170,000 Ihra *ibi raühim bir miktara baL'ğ olmaktadır. Küçük bir tezgâh nasıl büyük bir fabrika oldu? tki Türk gencinin muvavffakiyeti tki Türk gencinin, Necip ve Cemil kardesîerin on üç sene evvel kurdukları müte vazi bir müessese, bugün buviîk bir fabrika halini almıstır. Bu fabri • ka, her aksam tstanbul Radyosu • nun meselâ: «Radyo, Radyum, Radyoün, i»te insaniyetin öç b5 yük hadîmi!» Gibi gfizel cSmlelerie si.e b a h settigi Radyolin diş macann mü essesestdîr. Man tazam, ciddî ve bügi üe ea lısmanm küçücük 932 Yerfi Mallar Sergîsînde Radyolin pavîyonn bir atölyeyî natesisat sayeönde raemleketimizin gSn • sıl bir fabrika haliı.« ^okpbi'eceğîne en delik ihtiyacatmm bes mtsiini dahi te bü^iik bir delil Radvolin müessesesidir. mîn ederek verimi haîz mükemmel matki kardeş Radyolmi 1920 de mu kmeler ve sah<olerinin <az kazanıp çok tarekenin o umitsiz senesinde, tstan • aatmak prensroine» riayetleri sayesin • bul'un isgal edildiği meş'um yılda te • de Radyolm'in aetızİDgn temtn edPmi'ssis ettikleri zaman, mem'ekette, mülî denilebilecek hic bir diş macunu yoktn. tir. Diğer taraftan formülünün çok sıhhi Necip ve Cemil Beyler, pek çok müş • ve fennî olmtsı sayesinde nail o'duğu külâta ve hatta gayrim^sru rekabet • büyuk rağbet bu prensibin tahakkukun lere nutruz kaldıklan b>1de yılmadan ça mümkiin kılmıghr. lıstılar. Bugün ya'nre Türkiye'nm de • Diş doktorlanmizda, Avrnupa'dan g< ğfl, Şark'm en mîjbim ve meshur diş len mactmlann en îyilerinden farksa macttnu olan «Radyolin» e can ver • ve bîr çokianndan daha mük^mmel O • dıier. Ian Radyolin'i hactalaruM daima tav • Radvolîn faf«rih»$înda, ancak Av • »iye etmek suretile de ba macunu Türk rupa'dalri em*ali muesseseTerde bulu • ye'nin ber tarafına yayarak meclekî ve nan elektrikfe islfyen otomatik makine • rnülî vazifelerini yapmışlardır. Fer çalısir, ba mek'neler, kat'iyyen el Radyolm'in çok sahlması, onotn te s5rülm«^»n, en fennî, en sthhî, en tezeliğini de temin etmiştir. mîz şekflde tüpleri doldurur, kapa • tki gencm yaptıklan o kSçuk tüpü, tir. sayar ve vazar. oyle köcöcök görüp jreçivermek do? Bu otomatik makinen'n doldurduğu ru değfdir. Necip ve Cemil Beyler, Rad tertemiz dis macununa gelince, mem volin île men>'ekete buyük bir hizmet i» Iekerimizîn ve Avropa'nm en m«*«hur ve motehassıs kimymgerleri, bnktiriyoiogfa etmislerdir. Çünkü, memleket da • lan tarafnHan vam'an tah'n^t ve ve • hiiindeki diş macunu sarfiyabnın yüz • riTen ranorlar'a kat'ivven sabit olmuş * de 9 2 sini elde edince dis macunu it tnr ki R^dvo'în. atnzd^ki mî'troplann halâtı pek çok azaltms, senelerdenberi yuzde 8S înl ölduren, fevl<p?pde mu bir hayli paramız mem'ekette ka'm ş, zadi taaffün bîr m«cim<Tnr. Esas»n oybu da mem'eket iktısadiyabna bir bi » • le olmasaydı, Rnd^olm TBrkive'de ve met olraustur. Avropa'ıun en bfiyük bevnelmilel serRadyolin, bu kadarla da kalmamıy jrilerinde 18 dio'oma ve 42 altm ma • Şark memleketlerine ihracat yapma • dalya ile taltif ed;'m»Tdi. Radyolin'in ğa da bfts'tmıştn*. Bu m»mlekef'er a • Avrupa ve Amerika'da istir^k ettiğî, rasmda, Mtsır, Suriye, Kıbru, Rados, d'nloma ve aitın madaive aM<eı ser tran, Irak, Filistin, Arnavutluk, hatta »fler arasm'la Paris, Londra. Nevyork, o kadar uzakta bulunan Efganistan bile Vasinrton, Nis. Sentnazer, Roma ve savardır. Bu suret'e memleketten para çdc tr sergiler vardır. ınasraa mâni olan Radyolin, mem'« • Radyolin fabrikasmı vucude getiren kete para girmesini de temin etmiştir. genç'er, yoru'madan, yıimadan çalıj Radyolin sahiplerinin en büyük sım malan savesinde, bütün Tiirkîye'de kulmuvaffakiyeti de reklamm kadir ve lanılan diş macunlarmm yürde 9 2 sinîn kıymetîni takdir etmis olmalandtr. Radyolin olduŞn istatistiklerle tebeyyön Türk gençliğine bu 3d gend bir cave taayyun etmiş tir. lısma nümunesi olarak gÖsterebilirî*. Radyolin neden bu kadar taammihn Onlar, bpkı Amerika'da oîdiîfu gibi ve intişar etmiştir; çünkii sıhhidir, fennidir, temizdir ve ucuzdur da ondan. Bu bir tezgâhtan bir fabrika vücude ge • tîrmişlerdir. Kendüerini tebrik ve takmeziyetleri nasıl elde etmiştir? Bugün ku'landıçp son sistem asrî makineler ve dV etmemek elden gelmez. ifa'va Wacarstan'a silâh mı safıyor? Vivana 9 ( A . A . ) Sosvaiistlerm naşiri efkan olan Arbeiter Zeitung, bhAvusturya Psek fabrtfa^ının 4 0 vaeron Kifek ve mitralyoz aldığını yazmaktadır. Gazete, bu vagonlarm ttalva'dan gelmis olduçtmu ve hamulelerinin kam yonlarla Macaristan'a sevkedileceğini ilâve ediyor. Avnî gazete, 1 kânumr*ı»nide avni suretle 10 v«<»onun sevkedPmî» oldurunn yazarak ba sflâhlann müsadere ediimesini istiyor. ilk kacfın dnMorıın 95 inci yıldönflmO Frifcnnrg (Rrisgav'da) 9 (A.A.) Wolf Ajansından: dm olan MathHde Thevessen, dogumtmun 9S încî yıldonGmönü Luetten we"l»r mı«n"«brmda te»'it etmi^tir. Mthıide Th»ve^«en 1865 te imhTıan vermis, 187071 de Fmmıı Alman harbmde askerî seyyar bir hastaneye T »r.im;, ve hatta han»te yar»'anmıştır. 1CC0 Ermcnî aifesi Batum'a g'dîyor SofVn 9 ( A A . ) Bu'«arîsh»n'ın mtihte^îf mmtakalanndan gelmiş olan 1000 Ermcnî aile^i Vama lm»»nmdan kendiierini Bahrm'a rotürecek olan vapurlan bk'«»ni*ktedirler. 10,000 küo afyon MarsPva 9 ( A . A . ) Gümrük mfr murlan, Pierre Loti vapurunda 1000 kilo afvon bulup musadere etmiş'erdir. Tabkik»<ta baslanTn«r«T. Mü«=«^ere edil^n malm kıymeti, bîr kaç mflyon frankttr. P o s f a T MÎdörinğÖnOn bir tamimi . Posta ve Telgraf Umum Miidürlümîmde mektuplann köylere kadar sür'atle tevzü için tedbir düsünü'mekte olduğu bildirilmekte, vîlâyet dahilindeki kBylere tevziahn hangî vasrta 2fi ve ne suretle yapılmasınm movafık olaeagı sorulmaktadır. Kanlı bir fufbol maçi Meccanen muayene ve tedavi İstanbul Halkevi Reisllğlnden: Cildİ ve zührevl hastaljklar mütehassısı Dr. Rlfat Salih Bey Haikevlnin vesika sı Ue gelacek faklr hastalann, Halkevi karsısındakl muayenehaneatade, meccanen muayene ve tedavisini kabul etmlştlr. Muayene zamanlan cumartesi, çarşanaba 15 ten 18 e kadardj. Arzu edenlerln idare memurluğuna müracaatleri .. Cadoc 9 ( A . A . ) Bir futfcol macî, kanlı bâ^iselerle netice'ennv^ir. HaHc ieinde bulunan bîr çok mufitler polis ile tfifek atesi teati etmişlerdir. 1 kisi telef cîmushn'. Bir eok tevkîfat yamlmı»t»r. Barselona'da i»t«*sa« hareketi akim kaimıs adde^î'mektedîr. Bir ingiliz ftlim?nin keşfi Londra 9 (A.A.) Po^^e. hîr tngfliz âlimmin mü^ira bir kesifte bu'nn • moş olduğunn haber vermektedir. Alim, bilâmel günes şuaatnm ayni sualar neş* reden bir alet kesfetmintir. Ba aietin neşretmekte oldu^i' sualardn günef snalannda mevcut bazı zehirli bassalar yoktur. Muvaffakîvetli tecrubeler yapılmtf tir. Bilhassa mficar halinde bulunan çiçekler, bu suaîann tesiri altmda bir kaç dakika zarfında acıirmstır. Vinç ilânı Karaağaç müessesatından: Mezbaha ve pay mahalli iskelesi üzerine yaptınlacab olan ve keşif bedelleri cem'an 900 Hra bulunan iki adet el ile kullanılır vinçin imal ve yerine vaz'ıle işler bir «uretle teslimi kapalı zarfla ve yirmi gün müddetle münakasaya konulmuçtur. Ihale 2 çubat 933 perşembe gunü saat 14 te müessesede yapılacaktır. Münakas&ya girecekler teklif edecekleri fiatm yüzde yedi buçugu nisbetinde temtnat akçesini mak buz veya mektup 8uretile teklîf mektuplanna leffedecekierdir. Kesfini ve sartnamesini gormek için Müdiriyete müracaat edilecektir. SüJeyroan Tahir'in haiazadesi, evvelâ Sirkecî'ye kadar yürümüştü. Bu müddet z&rfıoda arka»ına hiç 1 akmadı. Sonra, Sirkeci'de »ıra otomobiller• e birine bindi. Jn Mehmei Rıza da hemen başka bir taksiye atlamıştı. Şo/er, meshur zabıta memurunu tamdıgı için: Hangiaani takip edelim? diye sordu. Su ondeki yeşil arabayı. Basüstüne Rıza Bey. Bu gibi zabıta takiplerinin ince • Hklerini bilen şoför. otomobil hareket ettikten sonra, dedi ki: Takip rttiğint'z herif p;k pişkin bir »erseri değil, Riza Bey!. Nereden anladm? Hiç takip edileceği hatırından geçmîyor ve yejil bir araba seçiyor. Malum a, yeul eöze batan bir renktir. takip kolaydır. Mehmel Rıza, soförün bu anlayışım beğendi: Aşkolsun, bunları anlıyorsun ha?.. Tabiî beyim, üç sene müdirîyette çaJıştun! Teşekkür Validemin vefatı dolayısile ce> naze merasimine iştirak eden ve elemli dakikalarımda insanî ve medenî vazifelerini bihakkın yapan ve teesfürümü tahfif için te«elli mektuplan yazan muhterero vatandaş ve arkadaşlarıma derin hürmetler ve teşekkürler. Sirkeci Cemal Bey lokantası »ahibi: Cemal Mehmet Rıza bu tesadüfe sevindi ve biraz dikkat edince bir kaç sene ewel ikinci şabede çalı^an Hütnü'yü tanıdı: Memnun oldum, dedi, haydi bakalnn, yefil arabanm peşinden ayrıîma. Merak etmeyin, Rıza Bey. Ondeki otomobili ta tstinye'ye kadar takip ettiler. Fakat sahile inmemişlerdi. Yeşil araba, tepede, bir yolun dönemeç yerinde durdu. Böylece, Mehmet Rıza'nın otomo bili de köseye varmadan durmuş ve takibi sezdirmemeğe muvaffak olmuştu. Ahmet Fevzi otomobilden ine rek yolun kenarından vadiye doğru olanca hızile koşmağa başlamnştı. Mehmet Rıza vadiye baktı ve biraz yan tarafta,Ahmet Fevzi'yi çaktır madan takibe müsait, uzun yabani otlarla çevrili kestirme bir yol buldu ve boyunu göstermemek için iki kat iğilerek hızlı hızlı yürüdü. Ahmet Fevzi vadinin nihayetlerine doğru birdenbire müstevilesen bir toprak parçası üstünde durdu. Biraz ötede bir taş ocağı harabesi F<ansi2ca, ingilizc?, almanca, ispanyolca, ita'yanca v.s Hindenburg'un sıhhati Berlin 9 ( A . A . ) Wolf Ajantı bfl. diriyor: Salâhiyettar mehafil, A'man Reîslcumburu Von Hindenburg'on sıhhî vazivetinin iyi olmadığına dair sosyalist milliyetçi gazetelerden birinde gorülen iddialann asılsız olduğunu söylemektedir. Salâhryet »ahibi mehafil, Von Hindenburg'un vücutçe iyi ve sihhati ye • rinde olduğunu da ilâve etmektedir. vardı. Ağır ağır oraya kadar gitti, harabenin çukuruna atlamadan evvel kuvvetli bir ıslık çalmıstı. Ses vadinin ta nihayetlerine kadar uzun bir akis yaptıktan sonra geri «eldi, fakat henüz görünürde bîr şey yoktu. Ahjnet Fevzi daha kuvvetli ve daha sürekli bir ıslık daha çaldı, gene ses aksinden baska hiç bir cevap gelmemişti. Uç dört dakika geçti. Mehmet Rıza, yabani otlar ara ~ sında iki kat iğilerek ağır ağır ilerliyordu. Müstevi araziye iki metre kadar kalmı* ve Ahmet Fevzi'ye yirmi beş otuz adım kadar yaklaş mıştı. Otların arasına boylu boyuna uzandı ve kımıldamadı. Ahmet Fevzi bir ot hrçırtısı du ~ yarak başını geri çevirmiş, arkasma d'ikkatle ve uzun uzun bakmıstı. O sıracfa bir rüzgâr esti ve bu sefer otlar tabiî bir surette hışırdadı. Ahmet Fevzi evvelce duyduğu gürültünün rüzgârdan geldiğine hükme " derek eski vaziyetine döndü ve bir ıslık daha çaldı. Gene cevap ala • mayınca taş ocaklarına atladı ve gözden kayboldu. ERLiTZ YENİ KURSL4R /ÇILIYOR M Sınif ve ha«asî dersier. Memunn, mu^H'm ve zabıtana mahsu< tsrife Kayit açilmıştir. MaccanT bir tec übe dersi alı^ız. Ankara: Haa Bavram caddesi !«tanhu1: 373 Istfklftl caddfsî Norastenl, callyet Te Chloros» ^ I idn vegâne devm kanl «hya eden tnnntahio eübba tarafuıdan tertip edilnustir. .PARIS met Fevzi'nin halinden işin bittiği ni anlamıştı. Tekrar yüzükoyun yatarak bekledi. Bîraz «onra Ahmet Fevzi de taş ocağından çıknıış ve geldiği yoldan hızlı dönmeğe baş lamıştı. O biraz uzaklaşınca Mehmet Rıza otlar arasından çıktı, etrafma bakınarak koştu ve harabeye atladı. Ahmet Fevzi'nin biraz evvel buruşturarak yere attığı kâğıtla nonradan yazdığı ve taşa sardığı k&ğıdı aldı, cebine soktu ve otlar arasm daki kestirme yoldan otomobiline doğru koştu. Şoför ona dedi ki: Rıza Bey, neredesiırfz, herif «avuşmuştu. Yeşil otomobil İstinyeye doğru indi. Ben nereye gittlğini yeşilin şoföründen öğrenirim ama... Mehmet Rıza omuzlarını silkti: Aldırma, dedi, o herif daima elimizde... Biz evvelâ şu işimize bakalım. Gözlerinde şiddetli bir merak parlıyarak cebinden kâğıtları çı kardı ve hemen otomobile oturarakt Çek, dedL iMabadl var) Cingöz Recai'nin harikulâde maceraları Yazan: SERVER BEDl Mehmet Rıza ayağa kalkmıs ve otların arasından çdcmıştı, Gene iki kat iğilerek taş ocağı harabesinin kenarına kadar geldi, dizüstü ;öktU ve yüksekten harabenin iki metre kadar derinliklerine baktı. Evvelâ Ahmet Fevzi'yi görememişti. Bir tuzağa düşOrülmek ihtimali de ol duğu için basını etrafa çeviriyor, dört yanını kolluyordu. Harabeye doğru biraz daha iğildi. Ahmet Fevzi sarı ve sert bir toprak kayanın dibinde çömelmisti, eHnde bir mezüM» vardı ve yer ölçüyordu. Bir kaç adım ilerledi, durdu ve yerden bir taş aldı. Bu taş kalm bir bakkal kâğıdına sarıhmıştı. O kâğıdı açtı, içinde beyaz bîr kâğıt daha vardı. Ahmet Fevzi bu kâğıdı aldı v e taşı yere ath. Ayağa ka'karak kâğıdı okumağa başlamıştı. Sonra cebinden bir defter, kalem çıkardı, üç beş satır yazdı, elindeki kâ ğıdi buruşturup yere attı ve defterîn yazılı yaprağını kopararak taşa sardı, Ustünü de bakkal kâğıdile kaplıyarak taşı yere bıraktı. Ayağa kalkmıştı. M?hmet Rıza hemen otların arasma döndü. Ah 30 En nihayet dedi ki: Fazla ısrar ettneyînıiz. Hiç olmazsa bir hafta kadar bekleyiniz ve bana teJcrar ^eliniz. Ahmet Fevzi ısrarın faydasızlığını anlamıs gîbi, mütevckkil bir eda ile: Hay hay, dedi. Mebmet Rıza ona yol gösterdi ve «yrılırlcet» nezaketie muamele etti. Ahmef Fevzi iki adıro kadar uzakiaşmra, Mehmet Rıza, bir poMs memurunun kula^ma îki üç keüme futldadı, sonra yürüdu, Ahmel Fevzâ'yi meharetle takibe başlad*ı. I