1 Kânunuslnl 19?3" "Cnmhariyet' SON TELGRAFLAB Bana kalırsa Yılbası tebrikleri Belki çok soylenmiştir, fakat ben tekrar edeceğim: Yaşamanın manası varsa, yılbaşı tebriklerinin manası yoktur. ömrümüzden bir yıl daha eksildi. ölüme bir yil daha yaklaştık. Yaşanmış gunlerimizin kolleksîyonuna 365 tane daha ilâve edilmiş, ne çıkar? Ne çıkar, intibalarımiztn ve hatıra iarııriTin yekunu artmış, îıafnsamızın kumbarası dolmuş, «dun» uzamış, ne çıkar? «YarmA kısahyor, urritlerimiz azahyor, istikba'in kas»3i boşalıyor. Ssrvetinin bir p&rça«ından mahnım kalan zengîne: Tebrik eJerim, buyücek bir para kaybetmişsiniı! diyebilir mîyiz? Evlerindcn biri yat'.an m»! sahibine: Tebrik ederim, düı jjecekî yanıjın «Jevlethaneyi ?ilii> süpurmüs! diyebilir miyiz? Fakat, yaşamanın mana»î yoksa, yiîbaşı tebriklerinin manası var demektir. 0 vakit, bu neye benzer bilir misiniz? Tebrik ederim, omür deniIen şu sıkıcı, boğucu, bunaîtıcî zaman silsiîesinin bir yılmt daha baçımzdan attinız, ölüm denilen kurtuluş amna bir yıl daha yaklaştmız, insallah gelecek yıla kalmaz, bu deni dünyadan başınızi alır, çıkar, gidersiniz. 0nun için, bana kalırsa, bed bin adamlara yılbaşım tebrik etmek pek doğrudur; fakat nikbin adamltıra, 5len bir yılın cenaıesi onunde: «Başınız sağolsun!» d»» mek daha muvafıktrr. Hele ka dmlara yılbaşını tebrik etmekten kaçmmalıyız. Onlara bir yaş daha büyüdüklerini soylemek, tebrikten ziyade tahkire yakın bir bosboğazlık olur! PEYAM1 SAFA KADRO MÜNAKAŞASh Lehistan protesto ediyor! Muahedelerîn tadili için Almanya'da yapılan propaganda hâdise çıkardı Varşova 31 (A.A.) Hariciye Nezareti, mevcut muahedelerin tadili ve yeniden tetkiki hakkında propaganda yapmak maksadile geçen çarşamba günü akşamı bir müsamere tertip etmiş olan Alman radyosunun Lehistan aleyhindeki bu hareketinden dolayı Alman Hariciye Nezareti nezdinde protestoda bulunmağa Berlin'deki Leh Orta Elçisiniraemuretmiştir. Diğer taraftan Leh radyo şirfceti de mevcut mukavelenin ihlâlin • den dolayı Alman telsizi nezdinde protestoda bulunmuştur. Bu mu • kavele mucibince Leh ve Alman telsiz şirketleri başka bir memleket aleyhine her hangi bir harekette bulunmaktan çekinmeği karşılıkh olarak taahhüt etmislerdir. ıı .,..~.,....M,,n/uııııııırmllliniilllU[l[|H|[HH[flUDgK|m(|[[|f|D^^ ı • Cevaba cevap! ı Sarih olmıyan ve takarrür etmiyen fikîrler «fnkılâp ve Kadro» kitabmın meydana attıgı fikirleri ve ba fikirlerin nas Urztndaki ifade şeklini tenldt ederken ciddî ve amelî arayışlara dayanan izahlar alacağımı ümit ediyordum. Esefle soylemek mecburiyetindeyim ki bu husosta dahi hayal inkisanna ngradım. Verflen cevaplan benim gibi dîier okuyanlar da Cumhurîyet gazetesinde mutalea ettüer.. tfade baknnından gene ayni tarz: Möcerret iddialar, nas gibi birbiri arkasına dîzümîs ve söz kalabalığına bürünmüs ve çoğu anlaşüamıyan formüller, düsturlar ve kaideler. Ne bir izab, ne bir delil, ne de bir sübut. MüeDif izah gibi adi seylere tenezzül etmiyor ve naslarm oidoga gibi herkesçe kabul edîbneai lâznn geldigi kanaatinde gibidir. MeMlâ: MüelUfe göre ben bütün fildrlerimi 18 ind ve 19 uncu asırlardan almıs ve binaenaleyh köhneleşmis, ar« nk modası gecmis bir ffldr manzumesi tasunakta imisim. Pek âlâ. Boyle bîr iddia serdedOebilir, fakat bunun delüi ve sGbotu nemahiyet aldığı halde Kadro'da bu fikirler ve kıymet ölçüleri îçînde yaşadığımız millî ve beynelmilel cemlyet hâdiselerinin zaruret ve kanunlanna uygun bir şekilde seyyal ve alâstikidir.» [Cumhuriyet 11 kânunuevvel] Şimdi bu cümleyi söz kalabai ğından ayırt ediniz, ifade ettiği mana şu olur: Ahmet Beyin fikirleri ve kıymet ölçüleri takarür etmiş, sarahat peyda eylemistir. Halbuki bizim fîkirlerimîı ve kıymet Ölçuierimiz henüz takarrür etmiş ve sarahat peyda evlemiş degildir. Henüz seyyal ve alâstîki bir oluş halindedir. Madem ki bu böyledir, madem ki henüz takarrür ve sarahat peyda etmiş bir fikir manzumesîne sahin değils'niz, hangi cür'et ve cesaretle Türk inkilâbı gibi muhteşem bir hâdisenîn ideolotisini kurmak ve devletin müstakbel esaslannı çizmek tesebbüsüne girisiyorsunuz, muhterem yazıa yazısmm bir yerinde beni cesaretsizlikle itham ediyor, haklan vardır. İtiraf ederim ki onun gösterdiği bu cür'et ve cesaret benim haddtm değfl dir. Şahsuna ait yazdıklan seylerde de ayni cür'et ve cesaret müşahede olunmaktadır. Ben mes'elenîn sahsî sahaya dökülmesini arzu etmezdim. Fakat madem ki Kadro sahibi bu sahaya girmis, ben de kendimi müdafaa etmek mecburiyetindeyim. Yukanda da isaret edfldiği vechüe y a n o benim ihtiyarlığımdan uzun uzadıya bahsediyor. Ve her ne kadar maksadı yas olmadıgım kaydediyorsa da bu ihtiyaruk dolayısfle fikirlerimin de ihtivarlemis, köhnelesmîs ve modadan çıkmıs olduğu neticesine vanyor. Bu münasebetle kendisine bir Türk sozünü batırlataynn: Türk'ler derler ki îs yasta değfl, basta ve gönüldedir. Ben öyle ihtiyarlar bfliyorum ki, yetmif beş yasında dahi ruhlannın bütün zindeliğmi, kalplerinin bütün tazeliylni muhafaza etmi* ve heyecanlı, atılgan, odlü, yakıcı ve yanan genç gönül taşımaktadular. Fakat öyle gençler de büiyorum ki yirmi bes, otuz yasında bir paçavra haline gelmişler, canuz, ruhsuz, alâkastz, her adımlannı olçen, her hareketlermi tartan, kolay hayat pesînden, ncak makamlar arkasmdan kosan biçare ve avare gÖIgeler gibi sürünmekteditler.. Muhterem yazıa nasd düsünüyor? Bunlarm hangisi daha gençtir? Bu yetmif beş yafindaki ihtiyar rra, yoksa yirmi beş yasındaki delikanlı mı?.. Tekrar ediyorum, benim fUcirlerim köhnelesrr.iş olabilır. Fakat bunun delili benhn yaşımın geçkin olması değfl. Ben evvelld yazılanmda tnkılip ve Kadro kitabında inkılâbımızın bir tek cepheden mutalea edflmiş olduğunu ve bu cephenm de iktısattan ibaret bu lundugunu kaydederek bu usulün Marksizm'e ve alelumum tarihî maddiyeci • lflc meslekine has olduğunu söylemiş ve ba yanlif takütçOiğin Inküâp ve Kadro sahibini içinden cıkılmaz tezatlara sevkettiğini uzun deliîlerle isbat etmiştim, Bu kere Kadro sahibi benim fikirlerimin de 18 inci ve 19 uncu asırlann müte* fekkirlerinden aldığımı yazarak guya bana cevap vermiş oluyor. Memleket tiyatrosu Diyorlar ki, Darülbedayi gfittden güne geriliyor. Tiyatro so nüyor. Halk, ciddî, ağır eserlere rağbet etmiyor. Bu işin sonu ne olacak? Endişe haksız degildir. Tfirlc tiyatrosunun, bugün, dünden daha geri olduğu muhakkak. Hal kın ciddî eserlere rağbet etmediği de doğru... Neden böyle oluyor? Aklımız erdiği kadar anlatalım: Darülbedayi günden güne geriliyor. Çünkü, dün gece sahnede alkışladığımız san'atkârlar, an • * cak on yıl evvel alkışladığımız genç kıymetlerden nasılsa ayakta kalabilmiş olanlardır: Behzaty Galip, Vasf i, Haztm... Sonra, bazan Neyyire, Bedia, Halide... Halbuki, on yıl evvel, bu say dığım şohretlerin başında şu isim* ler vardı: Ertugrul Muhsin, Raşit Riza, Şadi, Müvahhit, Nurettiv Şefkati, Eliza Binemeciyan... Bugün, Muhsin perde arl^sın* da çalışıyor. Raşit Rıza, şöhreİ ve kudretini, kalbini yavrulanıui yediren Pelikan gibi etrafına top» ladığı beş on sahne heveskânna yediriyor. Şadi, en güzel yasında ismini temasa tarihine gömdiL Müvahhit çoktan toprağa kanştu Nurettin Şefkati, şefkatsiz bif mesleğin kahırlarını çekiyor. Eliza, dağlann, denizlerin arkasur da uzak bir hayal! Halk, ağır piyeslere rağbet eİ« miyor. Çünkü o ağır piyesleri taşıyacak omuzlar yok. Ağır e*erlerin sahneye çıkar çıkmaz tnkutu, halkın rağbetsizliğinden değil, yüklenenlerin takatsizli ' ğindendir! Bence, Türk tiyatrosunu ayağâ! kaldırabilmek için bir çare vart Fakir bir belcdiye tiyatrosu olan Dariilbedayii, zengin bir memle» ket tiyatrosu yapmak... Bir memleket tiyatrosu ki, bütçesini, bütün belediyeler besli • * yecek... Bir memleket tiyatronf ki, komedi kadrosu ayn, drani kadrosu ayn, operet kadrosu ayri olacak... Bir memleket tiyatrosu ki, her mesleğin işbölümü yaptıği bir devirde Galip gibi, gençliğini ve zekâsını sahneye vakfetmis bir san'atkânna operet sarkılari söyletmiyecek... Bir memleket tiyatrosu ki, mektebi bir temaşa darülf ünunu olacak ve yetiştirdiği istidatlan Avrupa'ya gondere • cek... Bir memleket tiyatrosu Id» bir şubesi lstanbul'da temsiller verirken, bir sebesi Ankara'da» bir subesi tzmir'de çalısacak. Sır» ile memleketi devredecekler... Yoksa, Darülbedayi bugunkö dar çember içinde sıkıldıkça, günden güne kuçülmeğe, günden gür ne yok olmağa mahkumdur. YUSUF ZIYA Mütekaitleriı? Ikramîyeleri Bütçe Encümeni tahsi satı tehir etti Ankara 31 (Telefonla) Maliye Vekâleti tekaüdü icra ohman me nrarlara verilecek ikramiye için münakale istetnisti. Bütçe encümeni buna şu karan vermiştir. Tekaüt ikramiyesi tertiplerrâe leklif edilen 73,256 liralık zamlann tetkîkinde bunlardan bir kısnunm baxı dairelerde şimdiye kadar tahakkuk etmiş olan ikramiyeler karşılığı ve bir kısmınm dahi ileride tahakkuk edecek ikramiyeleri derpiş ederek Utenildiği anlaşılmıştir. Bunun neticesi istihkak sahiplerinin bir kısmınm ikramiyelerinin vaktinde rerilebilraesi ve bir kısmınm da vak tinde verilmîyerek ömnnüzdeki raalî sene bütçesine borç olarak devredilmesi olacaktır. 1 Encümen ba mÖteTavut muamelelerin mümkün olduğu kadar önüne geçilmek için bu tertipler» istenilen zamlann sene »onuna talikini mu * Vafık bulmus ve «imdilik bunlara i»tenilen lamlan tayyettnîstîr. tlk meh'tep hocalartntn Yeni ölçüler Kanunu Mecliste... Tatbikatın 934 e tehiri kabul olundu Ankara 31 (Telefonla) Millet Meclisi bugün H&Mn Beyin riyase tinde toplandı. Donanma cemîyetinîn nyaa uğ ratılan parası için Refik Şevket Beyin suali hakkında Maliye Vekili cevap vererek tstanbul'dan istettiği dosyanm postaya verildiğîni, bina enaleyh asıl cevabın pazartesiye talikını istedi. Bundan sonra Slçuler kamrmmun ne vakit, nasıl ve nerelerde tatbik edüeceğinm Heyeti Vekilece tayîni ve tatbik müddetinin geçmemesi hakkında bütçe encümeni mazbatası okundu. Celâi Bey ölçüler kanunu ah kâmının tatbiki için verilen mühlet yann biteceğinden layihanın müstacelen müzakeresini talep ettL Rüstü Bey (Bursa) Bur»a'da san'atkârlann buna hazrrlanarak yeni ölçüler yaptıklannı, tatbikat te bîr olımursa mağdur olacak lannı soyledi. Ziya Gevher Bey (Çanakkaie) bu cîhetin nazari dikfcate alınarak kimsenin mağduriyetine meydan veril » memesi, tatbikatın îki sene değil bir sene tehir edilmesini ve Celâl Beyin hazırlıklan bir senede bitireceğin den erain olduğunu bey an etti. Refik Şevket Bey bu kanun mmtaka mıntaka tatbik olunurken ka rtşıklıklar olabileceğîni, binaenaleyh her yerde muayyen bir zamanda ve birden tatbik olunmasım, bunun içîn de maddedeki «nerelerdet kelime sinin kaldınlmasrm kabul etti. Kabul olundu. Kanunım 6 ay sonra tatbiki teklifi reddedilerek tehir nrüddetinin iki seneden bfr seneye tenzili kabul edildi. Celse pazartesiye talik olundu. tekaütlükleri AnJcara 31 (Telefonla Mu hasebei hu«usiyeden maaş alan ilk mektep muallimlerinin tekaütlük mes'eleleri senelerdenberi bu me murlan müşkül mevkide bırakıyordu. Hükumetin bu mes'eleye dair noktai nazarını bavi lâyDıa Dahiliye encümeninde kabul edilerek meclise aevkedilmiştir. Yunan ordusunun Tenkihat ihtilâfj Atina 31 (Hususî) lkî ordumm lâğvi ile a*kerî tenkihat hakkında müzakeratta bulunmak üzere dün Sçtimaı mukarrer olan fırka rüesası meclisi M. Venizelos'un imtinaı üzerine pazartesiye talik edilmiftir. M. Venizelos müzakere mevzuona dair vesalk ve evrak kendisine verilmediğinden bu içtimaa iştirak etnıediğini bildirmiştir. Sîyasî me hafil bu hareketin bir met'ele ihdas edeceğini zannetmektedir. Atina 31 (Hususî) Fırkalan mecliste ekseriyeti hais olan M. V©. nizelos ile Kafandaris hükumete karşı oJan vaziyetlerinde fikir bîrligi yapmıslardır. HUkumetin şim diye kadar takip ettiği siyasetin ttmumiyetle tnuvaiık olduğunu ancak askerlik mes'elesinde lüzumsuz te beddülât icrasmdaki hareketini muvafık bulmamıslardır ve nihayet bu iki ekseriyet fırkasının hükumetin ihzar edeceği bütçe ve mali ve ikt»sadî siyasetine intizara karar ver mesi şimdilik buhran ihtimalini bertaraf eylemiştir. DOnyada kahve mf, çay mı daha fazla içiliyor? Londra 31 (A.A.) Imparator luk ticaret meclisi tarafından neşrolunan bir risale, muhtelif memle ketlerde kabve ve çay kabilinden mükeyyifatm istihîâkine tnüteallik bir takım malumatı ihtiva etmektedır. Bundan anlaşıldıgma gore müt tehit krallık, istihlâk ettiği kahve nin altı misli çay »arf etmektedir. Halbuki Amerika'da çayın 16 mi»li kahve istihlâk ediliyor. Bu istatistikler, cenubî Afrîka'nm kahveyi ve Kanada'nın çayı tercih etmekte olduğunu irae eylemekte dîr. Avusturalya'da en ziyade çay sarfedilmektedir. Harpten evvel lmparatorluk dahilinde 27,000 ton çay fazlası mevcut idi. Hali hazırda U jÜhsali istihlâkine mü»avidir. Müttehit krallık, İmparatorluk mabsulü kahveyi kendi ihtiyaçlan için saklamak ve ecnebi mahsullerini tekrar ihraç etmek temayülündedir. Bilâkis, ecnebi çaymı ithal ve tmparatorluk çayinı ihraç edecek tir. Yeni Bulgar kabinesîni M. Muşanof teşkîl etti Sofya 31 (A./».) Yeni kabine eski Başveki! M. Musanof tarafından teşkil olunnvj?tur. E.«ki kabinenin îstinat ettifi miTlî biok çerçevesi muhafaza olonracstur. Nezaretlerdekî değisfldikler şurdardtrî Adliye Nazîri M. Verbenof hüku • metten çekilmek^edir. Maarif Nazırı M. Muraviyef ziraat nezaretine ve Ziraat Na zm M. Giçef te ticaret Nezaretine gel • mektedir. Miinha? kalan Adliye ve Maarif Nezaretleri IFberal fırkastnm mu messillerin* tahsis olunmuştur. Fakat lîberaller Ticaret Nezaretini eüerînden bırakmak istemezlerse bu nezaretleri M. Muşanof ve M. Giçef idare edecekler • dir. Müzehher, gülüyor, ellerini çırpıyor: Yarm gece, yeni evimizdeyiz, değil mi ağabey? Evimizdeyiz, Müzehher... Saat, ona geliyor; sen, yat artık! Hiç uykum yokl Sen, yat ta, gene uyuma... Vfî cudün dinlensin... Yann, hemen bütün giin ayakta kalacaksın. Müzehher, razı oluyor: Seni, kaçta kaldıraymı? Sen, beni düşünme, yat, kızım. Müzehher, yatmağa gitti. Her za • manki gibi odamda yalıuzım. Bu ev, hiç bu geceki kadar beni sıkmamışb. Sofadaki bağh sandıklar, se • petler, denk, bağlar, göç yükü, yüreğime ağırhk veriyor. Neden sıkıhyorum? Yüreğimde niçîn ağırlık var? Bu evde durdukça, babamm hâkinuyetini duyuyorum. Her şeyde, sanki onun da hissesi var gibi geliyor! Müzehher, Niyazi, aç, çıplak kalırlarsa, bundan, babam da mes'ul olacak sanıyorum.,. Çünkü burası, onun kurduğu bir LehRus hududunda bir hâd se mi oldu? Varjova 31 ( A A . ) Alman gazeteleri, Leh • Rus Romen hudut mm • takasında Leh ve Sovyet tayyareleri arasmda bir musademe vuku bulmus ve bu esnada bir tayyarenin düşmSs ve üd tayyarecinin ölmiiş olduğuna dair bir takım haberler nesretmişlerdir. yuva... Evin eksikleri, benden ziyade, babamdan sorulacak: Düşünmemis! diyecekler! Evet, düşünseydi! diyeceğim... Omuzlanna başkalannm hayabnı, manevî agırhğını, mes'uliyetini alan insanlar için bu, ne büyük bir teseOi!... Boyle avunabilmek te bir kuvvet... Halbuki yann gidecegimiz ev, benhn evim... Onda babamm hiç bir hissesi yok... tğnesinden ipliğine kadar her şeyinden ben mes'ulüm. Her şey, benden istenecek, benden sorulacak: Düsünseydin! Düşünecektînl Her şeyi ben yapmağa, ben düsün meğe mecbunrm. Korkuyorum. Neticesi meşkuk ve karanlık bir maceraya, bir sergüzeşte abhyorum... Korkulu, karanlık neticeyî bfle bfle, gore göre... Atılmamak elimde değfl... Bir senelik kunturato imzaladun, bir aylık ev kirası verdim... öbur aym kirasını nasıl, nereden bulup vereceğim ? Haydi, elimizde kalan üç bes p*rça eşyayi da sahp bir, iki ayhk lrirayı. •i * Onu sormaymîz; çünku muelfife gSre bu bövledir ve başka surette olamaz. Halbuki boyle bir iddiayı serdetmek cesaretini kendinde gören birisi için benim f3drlerimi avnen zikretmek ve sonra da bu fkirlerm 18 tnci ve 19 anca asır fikirleri olduğunu ve bu fikirlerin arhk terkedüerek yerine falan vcya fflân fndrlerin gelmiş bulunduğunu goatermek lâznn gelirdî. MueDif boyle seylerie «sla agrafmryor. Ağaoğlu 18 tnci veya 19 uncu asır fikirlerinin hâmilidir, vesselam.. Cumhurîyet gazetesini okuyanlar da katırlarlar ki: Ben yazılanmı Kadrocnlann bilhassa üharn aldıklan kaynaklarla teyit etmistun: Tarihî Materyalizm, Karl Marks'm, Engelsin ve onlann dogrudan dojroya meslektaslan balunan Lenhı'in, Troçkf nin, KautskTnin, Luna ÇarskTnm eserlerine dayanraıshm. Bunlardan bir çoklan hâlâ da yasamakta • dırlar ve plânlı devletçilik nazariyestnin en miifrit taraftarlan addedılmektedirkr. O halde Şevket Sureyya Beye dusen varffe, ya bu adamlan benhn anlaraadigmn îsbat ve yahut kendisîntn onlardan haberi olmadığmı T» yazılarunn yalntı Iralak dolgunlugu mahsulG olduğunu rtiraf etmektL Fakat naslar durup darurken bu gîbl •di seylere tenezzül edilir mi? Cevaplarm iç kısntma gelince: Gene leessâfle soylemek mecburiyetindeynn ki ayni boşlukla burada da karsılastmv Zaten yazıa baştan asağıya kadar yalnız benim şahsunla mesguldur v« son makaldermin üristne baflık olarak «Agaoğlu Abmet Beyle Hesaplasma» adnu vermiştir. Yazıa benimle değfl, meydana attîgı mühim mes'elelerle hesaplasacakta. Plânlı devletin ne olduğunu ve nasıl kurulacagmı, boyle bir devletin ySksek teknigi ve iktisadî terakibnleri nasıl tahakkuk etthrecegrai vc nasıl benimsiyeeegini, plânlı devletin, fonksiyonsu» mflietm ve hurriyetsiz ferdin krymet ve mevkflerinîn neden ibaret olacaklarmı, bogun devletimizin istinat ettiği teşküâti esasiye kanunu ve parlimantarizm Ben itiraf ederim ki bütun bilgüerimi sistemfle bu plânlı devlet telâkkisi aragarpten aldım ve bu bflgflerden kendi•«nda telif ve hntizae imkânı o h » ol * me mahsus muayyen ve sarih fikirler madığuu aydınlabp anlatacaktı. ve kıymet ölçüleri edinebildiğimi de Fakat yazıa bu sabalara yanasrmyor Kadro sahfbi kendisi itiraf ve kabul ebfle. Çunku: Bu sahalar kuru naslar ve diyor. iddialar gibi sellemehüsselâm vanasılaŞimdi sorarrm, Kadro sahibi bH^ilecak kadar kolay ve basit degildir. Burini nereden almışhr? rada biraz bflgi ve biraz da tetkik !<ter. Ona bakılırsa, meydana att<ğı fikirZaten yancı, kendisi bu husustaki leri hep kendi içinden çıkarmıştır. zanm itiraf ediyor. Takarrür etmiş muAĞAOGLU AHMET ayyen ve sarih nTrirleri olmadıgım kendisi söylöyor. Yazısınm bir yerînde aynen diyor ki: «Muhterem Ahmet Beyde bütün fikirAnkara 31 (Tdefonla) Bu aksam ler ve bStBn krymet Slcüleri arhk kat*î bütün müesseteler eğlenceier tertip etseklini alrms, tam mânasmı bul • mislerdir. Yılbaşı her tarafta sevînç içiamuş, adeta nasiaşmış ve avetleşmiş birer de tes'it edilmekted'r. Cumhuriyel Nüshası 5 Kuruştur Ankara'da yılbaşı Abone. ^^^ şeraiti* ***» SeneÜk A!ü aylık Üç aylık Bir aylık 1400 Kr. 7S0 400 150 Hariç ^ 2700 Kr. 1450 800 Yoktur CUMHURtYET'in tefrikan: 34 Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ Cengiz, Niyazi'nin sevgili kedisi... Müzehher, kardeşini kucaklayıp öpu yor: Attilâyı da götüreceğiz, Niyazil At'i'â da Müzehher'in kedisi... Bir an evvel yeni evimize başırrazı •oksak, yerimizi, yurdumuzu bilsek!... Baska bir şey düşünmüyorum. tşsîzlik fena... Hazır paranın hiç bereketi olmuyor... Cüzdammı açıp, kalan parayı saymağa korkuyorum... Biterse?. Biterse, ne yapanz? Arbk satacak eşya da pek kalmadıl Bugünlerde sirkete ugramalı.. Ağabey, arabalar sabahleyin saat kaçte gelecek? • Yedide gelir, Müzehher... Sen, erken davranmaksın* vereyim. Ondan sonraki kiralann karsıhğı nerede? Bir kaç gün evvel mal satmaktan ürküyor, tiksmryordum, şimdi hep, mal satmağı düşünüyorum... Pek çabuk ahştın, Madt! Dört gü nün içinde ahlâkm nn da değişti? DuşünmemeliyimL. Aşağıda, yemek odasmda, raknmı çeken, peltek peltek yanık gazeller okuyan, Sultanselim'li Kerim Efendi, düşünüyor mu?.. Misafir. odasmda, bir fare tıkırtısfle dolaşan ve bütün gece sababa kadar çatlak çatlak horluyan, Nurnigâr kalfa, düşünyor mu?. Tel dolabın etrafmda sbısi smsi dolaşan kedüer gibi adeta kokliya koklıya kapılardan dmliyen, süthala Ayşe Hanım düşünüyor mu? Yann sabah, onlar da yerlerine gidecekler! Üzerimdeki kâbusu hafifleten bir ba dâşânee var... tstorlan almmış, dış perdeleri kaldınhnış, çıplak pencerelerden odaya a • kan bir güneş yagmuru içinde, gözlerim kamaşarak, oyandnn! Daima inik istorlar ve kalın dış perdelerfle kararan odalann rengi açıldı; havasındaki kasvet uçtu, ağırhk dağü. dı... Bakukça şasıyorum... Yıllardanberi tanıdığım, bildiğim bu evi, yeni, çıplak olarak görüyorum. Evler, odalar, esyalar da insanlar gibi... Onlann da giyimli, düzgünlü ve pudrasız, çıplak güzellikleri ayn... tstorsuz pencere, kaplanmamış koltuk, kurulmamış karyola, düzeltilme miş kütüpane, asılmamış avize, çerçevesiz tablo, bütün bun'ar, esil. hakikî kıy, metlerini, hüviyetlerinî, şekillerinî gös termiyorlar... Çıplak pencereden ba , karken gördüğüm manzara başka, istorra, dış perdeli bir pencereden göriinen manzara baska... tkîsî arasmda mesafeleri uzaltan, kısaltan ve hatta renkleri bfle değiştiren bîr aynlık var... ciğerlerime doluyor, göğsüm genişli yor... Ruh koklablmTş bastalar sribivim! Gülmek, kahkahalarla pülmek, koşmak, sıçramak istiyorum. Fakat yatak tan kalkmıyorum. tçim gülüyor; kab bim, kahkahadan çatlıyacak sanki. ^ Yathğım halde, koşuyorum, sıçnyo « mm! ı Bu sabah, gencim... Nesrin'in gene. lîğini hiçe sayacak, kendi yaşımı unotacak kadar gencim!... Durgun kül rengindeki gözlere, hiç çekinmeden bakabiürim! ı KoIIanmı acmak, güneşi, ağaçlarîj kuşlan, kara tahta evleri... Hatta . „ komşulanmı bfle kucaklamak istiyo • rum!... Dünyayı affediyorum. Büyük annelerimin resimlerine sahip çıkan Bekîr Bevi, tefeci Hacı Yanko yu, hastahk zâfından istifade ederek babamı dolandıran Cabir Beyi, gı^abea hürmetkânm olan kcmşu Haa Hanefl Efendiyi, koltukçulan, Nurnigâr kalfayı, Sultanselim'li Bekir Efendiyi, sfit cüyü, kasabın yumurta kafalı oğlumv hatta... Hatta... Süthala Ayşe Hammt, kucaklamak, öpmek istiyorum... Otabadi