Cumhurîyet '• İpekfilm Stüdyosunda 10 saat Sinema koltuklarında 2 dakika içinde rahat rahat seyrettiginiz en kısa sahreler stüdyoda en aşağı 10 saatlik bir faaliyetle filme çekiliyor Hangisine Ağlıyayım ? Hezaran per açıp rengi ziyadan Cful etmis günes sahni semadan Sebistanı elem hâlî sadadan Göniil pür kirye hali inzivadan Üstüste gelen ayrıhk acılarile zaten gönlüm üzgündü. Pendik'te aidığım gazetelerde de onun ölüm habeirni görünce gözüm, gönlüm büsbütün yandı. Bu mısralar, iradesiz bir hatırlama ile kafamda mlemeğe basladı. Güneş, göTtlerden çekflip gitmiş gibi gözlerim ka rardı. Samih Rifat, güneş gibi kudretli bir alemdi. Onun gibi, yakan, aydmlatan, ısıtan, hayat veren bir varlıkb. Son defa yoklamıya gittiğhn zaman, iniltüerini dışardan işkmiş; bir türlü yanma gire memiştim. O da beni yanma sokmak istememişti. Istıraplarma bu kadar hâ kimdi; tstıranlannda bile tek kalmak istiyen yarah bir kartal azametfle ölüm döseğinde yabyordu. Ona ben ilk defa tstanbul'da, Türk Ocağmda görmüştüm. Siyah sakalı, ko« yu gözleri, gece gibi derin bakısi, önümde duran bir resim gibi hâlâ hayalimdedir. Hele şimdi, o kadar acıklı bir vüzuh fle gözümün önünde ki... O zaman ben, genç bir ihtiyat zabitivdim. Oıran Rıza Tevfik'Ie yaptığı Zerdüşt münakasasmı alâka ile takio ediyordum. O çağlarda daha ziyade Rıza'nm tesiri altmda bulunduğum için (Zerdüşt) un Türk olacağına bir türlü aklımı yatıra mıyordum. Ocağm küçük bir odasında fdik. Söz, Zerdüşt mes'elesine geldi. Ben bu iddiaya inanamayışımdan bahsettim. Befld de gençliğin verdiği cür'etle, fa kat hâlâ bozmadıjhm acıkkalplflik ve samimivetle ona düsündüklerimi sov ledim. Bu hakim: Sage insan, beni dikkatle dinledi. Sonra söze başladı. Ondaki flcna kodretrni, onunla münakaşa etmiş olanlar çok iyi bilirler. Ben o zaman buna bilmiyordum. Biraz dinledtkten sonra zekâm, onun davasma yaptığı itirazdan utandı. O kadar kuvvetli, o kadar San'atlı, bilhassa o kadar ha • zırlıklı söylüvordu ki izahımn sonunda kendimi yokladım; arfak ağzımı açacak endişem, daha doğrusu kudretim kal • mamışh. Zerdüşt Türk'tiL Değil Zer • düst, Yezdan da Türk'tü. ARADA BİR SOHBET : Zavahire ve tevatüre aldanmamalı!... Medeniyet ilerledikçe eski bügOerimizra ne kadar yanhş olduğu da meydana çıkıyor. Insanlar, bir zaman semayı kubbe, dünyayı düz, denizi dipsiz samrlanmş. Mikrobu bilmedikleri için vebanın fareler, lekelihummanm bitler, sıtmanın sivrisinekler tarafından memleketten memlekete, insandan insana bulastığm da bilmezlermiş. Başka sebeplere atfettîkleri bu âfetlere karşı dua ile, üfürük ile kök'erle mücadele etmeğe çahşırlamuş. Fakat, dediğim gibi, medniyet ilerledikçe insanlar eski büdiklerinden çoğunun boş ve çüriik olduğunu hayretle göriiyorlar. Son haftalarda, seyrettiğim iki filim, bana, insan bilgflerinin kofluğunu bir daha isbat etti. Çocukluğumuzdanberi, aslan hay • vanlann padisahıdır, aslan hayvanlann en kuvvetlisidir, aslan hayvanlann en cesurudur, diye bir sürii vecizeler işitir, hatta okurduk. Bu hayvanın bir pençede bir sığır başmı tuzla buz ettiğini, kocaman bir ffli bir hamlede yere serdi ğini babalarımız, büyük babalanmız tatlı tatlı anlattıklan zaman merak, korku, havret ve hayranlık fribi hislerle dinlerdik. Aslanm, hele erkek aslanın manrarası da yamandı haniya . Aza metli bir baş, şahane bir yele, kuvvetli Ve boyle kedı gibi kaçar ye her mflletin düinde bir de tekerleme olduğu halde, insanlan en çok aldatan sey gene zevahirdir. tşte onun içuıdir, ki aslan heybetli kıyafetile hayvanlann padişahı lâkabım kaznamış, tngfltere gibi idare ettisri ülkelerde asla güneş batmıvan bir devletin armasına girmis, cesaretin, kahramanlığm asil bir timsalî olmuştur. Beğendiğimiz bir babayiğite «aslan gibi delikanlı» deriz. Meselâ, Galatasaray'm en kıymetli oyuncusuna «Aslan Nihat» dediğimiz gibi... Garp meleketlerinde, bütün abide • lerde, en büyük şehametleri aslan temsil eder. Paris'te meshur Belfort müdafaası icin yapılan abide, sadece kocaman bir aslan heykeiinden ibarettir, Londra'da, Trafalgrar meydamnda, tngütere'nin en büyük bir deniz zaferini ebedileştirmek icin yapılan sütunun etrafnda da aslanlar vardır. Hulâsa, insanlar, âdeta eşrefi mahlukatm aslan olduğuna iman etmişlerdir. Gerçi, cambazhanelerde ve hayvanai bahçelerinde gördnğfimüz aslanlar, bu havvan hakkmdaki an'anevî fikirlerin hakikate uymadığmı göstermiyor, de • ğüdi; fakat, ona da bir kulp buhryorduk. Cambazbanede, bir kadmra, bir değil on aslanı, elindeki kamçı ile köpekten daha muti bir hale koyduğuna gördüğümüz zaraan, zavallı hayvanlara afyon yutturmuşlar, hele siz, onu Afrika'da, kendi ülkesinde bir görfin, diye hayalimizdekı kahraman mahluka tox kondurmuyorduk. Evvelki sene Kahire hayvanat bah • çesinde, kocaman bir erkek aslanı, dişisinm bir pençede yere serdiğini gör • düğüm zaman, ben buna aslanm aczine ve korkaklığına değil, nezaket ve terbiyesine atfetmiş, «bütün kibar ve iyi erkekler gibi aslan bey de kıhbık ve kadına karşı zayıf!» demiştim. Yavuz gibi ismi üstünde yavuz bir padişah bile: u Sirler pençeî kahnmda olurken lerzan Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek Lutfen sahifeyi çevirinU Fillm alınırken sesin ayn Wr odadâ kaytflSon defa tpekfîlim stüdyosunda yaptığımız tetlrikat neticesinde anladık ki sinema hayan mübalâgasız tam 3 0 0 defa serflestiriyor. Buna eğer inanma dınızsa gelin beraber besap edelim. Sinema göstertne makmesinden bîr dakikada 27 metre filim geçer. Yani seyircfler bir dakikada 2 7 metrelik resim, hareket seyrederler, tes işitirler. Bir filmin içinde orta büyüklükte bir tahne altmış metredir. Yani seyircfler, aşağı yukan, iki dakikalık bir zamanda orta büyüklükte bir tabloyu seyretmif ve dinlemiş olurlar. Sizlerin iki dakikada seyredio din • leyiverdiğmiz bir tablo ne kadar zamanda, nasıl hazirlanır? Bunu tetkik edelim. Meselâ, toekfilm stüdyosunda çevrilen Bîr Millet Uyanıyor filminin her hangi bir sahnesini beraber çevirelim. Çevireceğimiz tablonun senaryodan çıkıp beyaz perdenin üzerînde canla nıncıva kadar ğeçtiği yollardan birlikte gecelim. Rejisör muavinini, sahneyi çevirmeğe karar vermezden iWi gün evvel karşımıza alınz ve kendisine lâzım gelen talimatı veririz. tki gün sonra falanca sahneyi, falanca saatten itibaren çe • virmeğe başhyacağımızı, lâzım gelen hazırlıklann yapılmasmı söyleriz. Rejisör muavini bey senardyoda çevirmek istediğimiz sahneyi dikkatle okur, hangi aktörlerin, hangi kiyafette hazır olmalan lâzım geldiğini tesbit eder, figürana ihtiyaç varsa, elindeki figüran defterinden seçer ve gerek aktörlerin, gerek figüranlann adreslerine füânca gün filânca saatte stüdyoda bu'ununuz diye bir teigraf çeker, yahut kart gön derir. Rejisör muavini bu iş'erle meş • gulken aksesuvar memuru senaryoyu okuyarak o sahne için lâzım gelen aksesuvan, tabanca, kılıç, biblo gibi ufak tefek eşyayı, artist'erin ve fieüranlarra giyecekieri elbiseleri her birinin ipek mendiline, yahut yakasmdaki karanfiiine kadar haz»r!amağa başlar. Rejisör muavinîmiz ile aksesuvar memurumuz iki gün sonra çevireceğimiz sahnenin hazırlıklarile uğraşırken biz dekoratörle görüşürüz ve kendisinden eb'adı şu kadar köşe'eri aşağı yukan şöyle ve sahnemizin geçeceği odayı, yahut salonu, yahut koridoru gösterecek olan dekoru hazırlamasını rica ederiz. Dekoratör hemen çalışmağa başlar. Projeyî çizer, marangozhaneye gönderir, eğer dekora konacak olan mobilya stüdyonun ambannda yoksa mobilya mağazalarına gider, lâzım olan eşyayı stüdyoya göndertir. tki gunlük bir çalışmadan sonra sahneyi çevirmek için tayin ettiğimiz saatten en aşağı iki saat evvel dekor kurulmuş, aktörler ve figüranlar maki yajlanm yapmağa başlamış olurlar. Rejisör muavini aktörlerin makiyajlanna yardım ettikten sonra, onlara rollerini, lâkırdılanm tekrar ettirmeğe başlar. Diğer taraftan operatörün nezareti altında elektrikçiler dekor lâmbalarmı, projektörleri yerierine yerleşti rirler. Ses mühendisi mikrofonun yerini tayin eder. Bütiin bu son hazırlıkîar yapılırken bizhn bu işlere çok yakından nezaret etmemiz lâzrnı gelir. Artik her şey hazırdır. Stüdyonun dört bir köşesindeki ziller işe başla nacağınt ilân etmekte ve her tarafa yerleştirilen kırmızı (sükut!) levhalan yanmaktadır. Makinemizi dekorun en münasip tarafına yerleştiririz. Sahne • nin provası başlar. Aktörler tarif ettiğimiz yerlerden sahneye girerek prova yaparlar, bir, bir daha, bir daha. Ekseriya bu provalar bir saat sürer. Filmin perdeflserlndegörüninlyen tertibâtmdan' bir kısım Uç kardeş bir filimde Jhon, Lionel ve Ethel tJarrymore ((Rasputin)) i çeviriyorlar Bu görüşmeden on beş, on altı yıl sonra onu tekrar gördüro. Bu senenin yazj idi. Dil Kurultayma hazırlanmak fizere onun reisliği altında toplanıyorduk.. Bu defa yatakta idi. Beyaz enta • risi, rayiflamış şakaklartnda atan çıkık damarları, pos bıyıkları ve gnr saka • Imı kesince meydana çıkan keskîn dudaklarüe on beş yıl önce gördüğüm Samih Rifat'a benzemiyordu. Fakat onda değismiyen iki şey vardı ki bu değişenlerin hepüni gözden siliyor, asd kendi varhgma olan tantşkanlığı yeniden canlandırıyordu: Gözleri ve sözleri. G ö ı • ler, gene öyle derin, gene öyle F"ff"»^« idi; sesi gene öyle kalın ve hatirı idi; SolddflİÛbaren LlonSl Barrymore (Rasputin), Ethel Barrymore (Çariçe), Jdhn sözler, gene duru bir zekânm ışıklara enBarrymore (Granduk). Arkada, Filmi idare eden dtrektör Charles Brabin gel olmıyan şeffafliğım gösteriyordu. Rus Çarhğı yıkıldıktan sonra onun artisti olarak tanınmış üç kardeşi angaŞüphesiz Iri ben Samih Rtfat*ı çok son devirlerinde saraya, daha doğrusu je ettüer. Lionel Barrymore, «San pasevmiştün. Fakat şunu söyliyeyim; ba Çariçe'ye nüfuz ederek siyaset ve idare sevgi, onun zekâsındaki duruluğa, an • saport» ismindeki son filmile sessizliler layışmdaki açıklığa, acılarmı yenmek makinesinde mühim bir âmil olan Kekadar sesli ve sözlü kordelâlarda da teki kndretine duyduğum hayranlık yaş!f «Rasputin» in hayatı hakkuıda bir muvaffak olacağım isbat eden Amerika'nında zayıf kalır. Ondaki kudret, ken • çok eserler yanldı, oiyesler yapıldı, finın bu miithiş karakter artisti Rasputin dini sevdirmeden önce, yahut te sonra limler çevrildi. Bu filimlerden sessizini rolünü oynıyacak. John Barrymore, msana hayret veriyordu. Hayret etti • ğim o kudretin ölümüne, şimdi, hayret* bir kaç sene evvel, sesli ve sözlüsünü de yuzlerce filminden maada «Taç deviten daha büyük bir duygu fle ağlıyorum. geçen sene tstanbul'da gördük. Hatta ren Jeneral» da hârika nevinden bir Bu duygunun adı ne?... Bünniyorum. ressizinin temsilleri esnasında şehrimizşahsiyet yaratan san'atkâr Grandükü yaO duyguyu veren gibi, o da meçhul... deki beyaz Rus'lar protesto makamında şatacak. Ethel Barrymore da bedbaht Aç koynunu ben geldim sinema salonunda fena kokular neşreÇariçe'yi temsil edecek. Diyerek gittiği yurt topraklartndal den bazı maddeler bile buakmışlar, seHoilyvod muhabirimiz bu 'filmin zerrelerini zerrelerine kanştıracağı bü yircüeri taciz etmişlerdi. Sesli ve sözlü sahnelerinden birinde, Rasputin'in Çayük varhk Samih Rifat'm tabutudur. kordelâda «Rasputin» i temsü eden r'ın küçük oğlunun hastalığmı okuyup Onan büyük idealme gerçekten bağh Konrad VVeil büsbütün kendine göre olan bizler, gene onun dflOe arkasmdan üfleyin iyi ettiğini gösteren kısmmm çebir şahsiyet yaratmış ve bu papası hain, hmçkmyoraz: kilisinde hazır bulunmuş ve bir hatıra entrikaci bir mevcudiyet olarak değil, Yann sen edersin cihandan güzar. olmak üzere üç kardeşin fflimdeki kıyagayritabiî, merhamete şayan, kaza ve kaderin elinde oyuncak bir mahluk olarak bize göstermişti. lşte asri hazır tarihînin bu ebedî mevzuunu iimdi de Amerika'lılar filme çekiyorlar Bu mühim kordelâyı vücude getirmek için üçü de dünyanın ses en büyük Oyun provası yapddıktan sonra, sıra provasma gelir. Seslerin üzerinde de bir çeyrek, yanm saat uğraşilır. Artık her şey tamamdır. Çevirmeğe başh yabüiriz. Ses muhendisine «hazınz!» diye telefonla işaret veririz. O da hazır olduğunu bize bildirir. Motöre işaret veririz. Motörden «hazır!» cevabını alır almaz operatöre «çevir!» deriz. Ma • kine işler. 60 metrelik sahnemiz oy nanır. Fakat çok defa sahneyi bir defa çekmek kâfi gehnez, tam iş yolunda giderken bir taraftan aksar. Bundan dolayı sahnemizi bir kaç defa çekmek lâzım gelir. Muvaffak olduğumuza kani olunca «yeter!» deriz. Artık çekme tarafı bitmiştir. Şimdi çekilen filmin yıkanması, negatiften pozitife geçiril mesi, ses ve resim pozitiflerinin besap edüerek monte edilmesi ve monte edilen ses ve resim pozitiflerine göre ses ve resim negatiflerinin kesibnesi ve ikifetlerile bir arada çektirip verdikleri resmi bize yollamışhr. Uç kardeşin simalan yekdîğerlerine ne kadar benziyorsa san'at sahastndaki istidatlan o derece birbirine aykın ve filimdeki vazifeleri de keza gene yekdiğerininki ile taban t bana zıttır. smin ayni şerit üstüne pozitife çekü mesi işi kalır. Fakat bu iş te sekiz dokuz saat sürer. Bu suretle yirmi kişinin en aşağı 10 saat çalışarak ortaya çıkardıklan 60 metrelik bir sahneyi sizler sinemalarda koltuklannıza yerleşerek iki dakikada seyredip dinleyiverirsiniz. Hele (Bir Millet Uyanıyor) gibi sahası geniş, figüran ve aktör kadrosu büyük filimlerin çekilmesi için sarfedilen emekle, mübalâgasız, bir küçük apartunan yirm» gün irinde yapılabilir. Sinema s&n'atı en ağır, en zahmetli san'atlardan biridir. Sinemanın kulis arkası hiç bir san'atm kulis arkasfle kıyas edilemiyecek kadar başka bir mem • lekettir. tpekfüm stüdyosundaki pek güzel isbat ediyor. 10 saatlik tetkikatımız bize de size de bu hakikati Kalır halka Samih! sözün yadigâr. ölürsen de ruhun olur neç'edar Okundukça nutkun negâm beı negam! Yok, yokL. Bizim için ba bile bir teselli değfl!.. HASAN ÂLİ... Boyle aslan gibi durur bilekler, iri pençeler, sivri hrnaklar, ince bir bel, ucu sorguçlu uzun bir kuyruk, alnn renkli güzel gözler, vakur ve muhteşem bir eda... Hakikaten bu hayvanda kuvvetinden emin, kudretine mağrur bir hükümdar tavn vardı. Nasrattin Hoca'nm kürk hikâyesinde ol • duğu gibi insanlar, zevahire çok ehemmiyet verirler. «Zevahire aldanma!» di Müzede Mısır asarı Mısır medeniyetine ait kıymetli eserleri havi bir kısım dün halka açıldı Sağih mumya lâhitleri, solda bir mezar Şarkı Kadim müzesindeki Mısır kolleksiyonu uzun zamandanberi depolarda saklanıyordu. Bu kolleksi yonun iki salon ve bir galeride teş. hir edilmesine karar verilmiş, sa lonlann boyanmasile diğer hazır lıklar bitirilerek, bu kısım da dün halka açılmtştır. Müzenin yedinci, onuncu ve on birinci salonlannda teşhir olunan bu kolleksiyon Mısır'da ve yahut Mısır harsmin nüfuzu altında olarak Suriye, Filistm ve Anadolu'da vücude getirilmiş ve eski Mısır hars ve san'atmm en mühim devrelerine mensup eserlerdendir. Bunlar, ara. sında Relief'ler, tsfenks'ler, tahnit edilmiş mumyalar, boyalı tahtadan yapılmış lâhitler, mavi çiniden fi gürinler, yünden işlemeli renkli kumaş parçaları, oda eşyası, yazılı ve resimli papirüsler, iskarebeler ve saire gibi mütenevvi ve cidden şa yani dikkat eşyadır. Bu eşyanın ekserisi mezar ve lâhitlerden çıkanlmıştır. Üç bin senedenberî bozul. madan kalmalan, daha ziyade Mısır'ın kuru ikliminin yardrmiledir Müzenin yeniden açılan bu şu besi çok kıymetli muhteviyatile. tstanbul Müzelerinîn ötedenberî ilim âlemînde tanılan kıymetini bir kat kitdbesi've bir kumag parçtuC Mançuri'de Japon taarruzu Tshsikar 5 (A.A.) Tsitsikar'a gelen telgrfalann verdilkeri haberlere göre Mançuri'd« bulunan ve son Japon taarruzu neticesinde bozgu na uğrıyan Çin ordusu, şimd'i garp istikametinde Haylar'a doğru kaç maktadır. Rehine olarak alıkonulan 250 si vfll Japon'un serbest bırakılması için müzakereye girişmekten ısrarla im tina eden Jeneral Su Ping Wen'in kumandası altında bulunan Çin or dusu Haylar mevknnin bombardı man edibnesinden sonra parçalanıp dağılmış ve dün akşam Cenubî Mançuri demiryolu boyunca Rus toprağına iltica etmistir. Douglas Fairbanks Avrupa'da] Le Bourget 5 (A.A.) Avru pa'da seyahat etmekte olan Douglas Fairbanks saat 12 de tayyare ile Londra'ya gitmiştir. Cumt günü yin« tayyare ile Paris'e gelecek ve 12 kânunuevvelde NewYork'a gitmek üzere Şerburg'tan vapura binecektir. Kadim müzesfnde çok ktymetli Sir eser: Somerler devrine aıt bir heykel daha arttırmaktadır, Müzeler idaresi, yeni açılan bu Mısır salonlarından maada, Himzarit ve Part kavimlerine ait eserler . den mürekkep iki salon daha açmak tasavvurundadır.