hânunuevvel 5 ON TELGRAFLAB r I Bana Kalırsa Musa Süreyya Devlet ve fert 14 GüNüN AKiSLLRı Musa Süreyya da öldü tki ay evvel Ahmet Rasirn için ağlamıştık. tki gün evvel Abdullah Cevdet için gözyaşları döktük. Şimdi de Musa Süreyya için bu satırlan yazıyorum. San'at ve irfan âlemimiz, gitgide »elvileri sıklaşan karanhk bir mezarhğa ve sütunlarımız mezar taşlanna dönüyor! Musa Süreyya kimdir?. Belki bu gece piyanoda bestelerinden birini dinlediğiniz bir musiki üstadı ! ölüm, onu bu genç yaşında susturmakla Türk musikisinin en hisli bir telini koparmif oldu... Giriftzen Asım Beyin oğlu Musa Süreyya, şeceresinin her dalı musikisinas olan bir ailenin çocuğu idi. Şark musikisine olan genis vukufunu, Berlin Konser vatuvarını bitirerek Garp musikisile tamamhyan Musa Sürey ya'run ölümile ne kaybettiğimizi anlatmak için şunu söylemem kâfidir: Bugün, konservatuvanmızı ıslah ettirmek için getirdiğimiz profesör Maks'ın fikirlerini, Musa Süreyya'nm ağzından yıllarca evvel dinlemiştik.. Ne yazık ki bu zengin kabiliyet, mektep çocuklanna nota öğretmek için yıprana yiprana söndü! Musa Süreyya, benim uzaktan sevdiğim bir san'atkâr değil, yakm bir aile dostumdu da... Tanıdığım insanlar arasında onun kadar nazik, onun kadar temiz, onun kadar şen, sevimli, iyi kalpli pek az kimse hatırhyorum Musa Süreyya, sazı sevdiği kadaı sözü de severdi. Fakat bu saz ve soz ehli, içmekten ziyade yemeğe düşkündü. Kim derdi ki, kırk dokuz yaşında, gençliğine doymadan toprak onu yiyecek! Musa Süreyya sustu. Fakat, beateleri daha uzun yıllar diller' de dolaşacaktır. Salâhiyeti Bismark'tan bile fazla olan Başvekil Hitlercilcr «Schleicher kabinesi pek çabuk düsecektir)) diyorlar Beıîin 3 (A.A.) Havas ajansı mı habirinden: M. Von Şlâyher, Caprivi'denberi ilk defa olarak askerî vazifesi basında buIunduğu halde Başvekâleti der'uhde eden jeneraldır. Mumaileyh, Bismark'm bile haiz olmamıs olduğu salâhiyetlere »ahiptir. Filvaki kendisi, ayni zamanda tmparatorluk Basvekili, Millî Müda faa Nazın ve Almanya'nın Prusya komiseri olacaktır. M. Von Şlâyher, kabineyi teskile faaliyetle devam etmektedir. tki neza • rete bilhassa kimin getirileceği müna • kasa olunmaktadır. Esasen kabine, bütün dikkatini içtimai ve iktısadî siyasete tevcih edecektir. Almanya'nın askerî hikimyet mes'elesini mevzuu bahset meğe lüzum yoktur. Kabine, bu mes'ele ile faaliyetle mesgul olacaktar. Von Şlâyher kabinesi, hakikaten rn»»ruti ve milli bir kabine içn» zemin hazırlıyacak bir intikal kabinesi telâkki edilmektedir. Mumaileyh, Nazi hareketini hükumelm bünye ve teskilâtma ithal etmeğe gayret edecektir. Maamafih Hitler fjrkasınm tebliğleri, hükumete karsı siddetli bir muhalefete intizar edflmesi lâzım geldiğini beyan etmektedir. Hitlercilerle komünistler, Rayiştag'da hükumeti devirmeğe kâfi bir ekseriyete sahiptirler. Fakat Von Şîâyher'in Hitlercflere gayet vahim neticeler tev lit edecek bir vaziyet ihdan mes'ele sinde komünistlerle elbirliği edip et miyecekleri sualini soracaktır. Mflliyetperverler mehafili, büyük bir ketumiyet göstermektedir. Merkez fırkası, M. Von Papen'in cekilmesinden dolayı memnuniyet izhar etmekte ve Von Şlâyher hükumetinin memleketi daha iyi bir vaziyete «okacağı ümidini izhar eylemektedir. Rayistag'm ancak 6 kânunuevvelde toplanacağı ve riyaset dtvanı fntiha bından sonra Noel yortusu için içtimalannı tehir edeceği söylenmektedir. Rayistag'm feshi ihtimalinden de bahsedilmekte ise de M. Von Şlâyher, bunu arzu etmemektedir. tki üç gündür kendi kendime hep doktor Abdullah CevdetMn mısralaruu mırddamyordum: Bin kalp olurum da okla mecruh, Bir kalbe nişan alan ok olmam. Gene içjmde onun mısralarfle, bu gün, konservatuvar müdürü Yusuf Ziya dostumuza telefon ettim ve «Cumhuriyet» için hazırlamağa başladığun musiki anketi için hem ecnebi müte hassm fle, hem de Musa Süreyya ile görüşmek istediğimi söyliyecektim. Bir kaç kelime konustuk. Ben daha Musa Süreyya'nm adun ağzıma almadan evvel, Yusuf Ziya Bey felâketi haber verdi: Evvelki gece, sabaha karsı, o da gitmis, Musa Süreyya da. Gene kalp sektesinden. Ve saatlerdenberi, onun bestelediği enfes sarkdardanbiri, içimde, kendi liğinden bir hahra uyanısile ve tekrar tekrar ses veriyor: Suzeşi aşkınla ben nalân iken Nevhai hicranı hiç duydun mu sen? Üstüste bu ne kayıplardır! cDüfü nen musiki» sairi Abdullah Cevdet ve hakikî musiki üstadı Musa Süreyya. Musa Süreyya, damarlannda güzel terennümlerle dünyaya gelmiş bir bestekârdı: Babası Gkiftzen Asun Bey de, eline ilk yay veya mızrap alan milyonlarca Türk'e pesrefleri öğretilen ve musiki meclislerinde şarkiları geçflen maruf bir bestekârdı. Çocuklannın yara tıcı ruhuna miras olarak zengin bir ses ve nağme bazinesi bıraknaıştL. Fakat Musa Süreyya maziden ken • disine devredilen bu mus3d serveüle kalmadı; onu yeni ihtiyaçlara göre zenginlestirmek için Avrupa'ya gitti, Berlin konservatavannda garp musikisî öğrendi, memleketine geldi ve bugün konservatuvar mütehassın ecnebtnin ortaya atüğı fikirleri senelerdenberi müdafaa etti: Türk musikisnin ruhunu garp musikisi fenninin kahplarına dökmek. Musa Süreyya'nm bu teltfçi zih • niyete göre yapılmıs bazı eserleri olduğunu da sanıyorum. Fakat hâlâ bir tecrübenin hudutlanndan dısan çıkmamı» olan bu fucir, henüz umumUesmedigi için, onun alarrangamsı eserierini duymıyanlar arasında ben de vanm. Musa Süreyya, bu yeni musiki da • vasında fikirlerinden cidden istifade edilecek sayüı insanlann basında idL Yasamasma en çok muhtaç olduğumuz günlerde ölmesi, bu korkunç tezadtn ısığmda, onun kıymetlerinin karanhk taraflannı da aydınlatıyor. Kanında musiki küreyveleri bulunan, hem sark ve hem de «raro mus3cisim amelî ve nazari olarak bilen böyle bir müzisiyen,. böyle bir bestekâr, böyle bir hoca, böyle bir... Çok müteessirim. Nevhai hicranı hiç duydun mu sen? Kenıalist inkılâbmın hakikî hedefi Şimdi ötedenberi yuriittüğumüz mütalealan toplu bir sekflde ve muhtasar olarak söylemek lâzım gelirse diyebi liriz ki: tnkılâp etrafmda toplanmıs olan Türk'lerin hepsi hem Kemalist, hem inkılâpçı hem de devietçidirler. Yal nız bizimle Kadrocular arasmda bazı derin farklar vardır. Farklardan birisi inkılâba karsı a • lın an vazı ve tavıra aittir. Biz bütün tnkılâpçı Türk'lerin inkılâpla ayni derecede alâkadar ol • mak ve binaenaleyh inkılâpçı Tür kiye'nin mukadderatı hakkmda dü sünmek ve söylemek hak ve salâhi • yetini haiz olduklannı tammagı bir vatandashk vazifesi diye telâkki ederiz. Halbi'ki Kadrocular bunun hilâfma olarak inkılâbı benimsiyerek mhisar aJtına almak ve RÛya inkılâbın irade ve menfaatlerini yalnız onlar temsfl edi yorlarmıs gibi tavtr alarak herkese «ister istemez» kendi iradelerini kabul ettirmek iddiasındadırlar. Biz bu acayip ruhî haleti inkılâbı ta esasmdan înkâr etmek ve mutlakiyete doğru yoi açmak mânasında alıyor ve binaenaleyh buna karsı gelmeği ve Türk inkılâbını bu acayip nıhî halete karsı müdafaa etmeği bir vazife ad • dederiz. tkinci derin fark dev'etcüik ve Kemalist mefhumlan hakkındaki anla • yış etrafındadır. Filhakika bizde devlete icap ettiği ve ihtiyaç olduğu za • man tezatlan bertaraf etmek ve iç timaî nizamı korumak için müdahale eylemek salâhiyetini tamyoruz. Fakat bu icap ve ihtiyacı takdir hususundadır ki aramızda aynlık başh yor. Kadrocular garpte çdcrruş olan ve garp hayatuun tabiî neticeleri bulanan cereyanlardan mülhem olarak şimdiden devletin ferdi kaldırarak yüksek tekniği ve iktisat terakümlerini eline almasını iltizam ediyorlar. Biz ise bu cereyanlar için bizde henüz zembı hazırlanmamıs olduğundan ferdin kaldınlmasinı ve devletin mütesebbüs suretüe iktisadi • yatla uğrasmasmı memleket için pek tehlikeli addediyoruz ve bu endisele rimijd garpteki cereyanlann ne gibi âmillerin mahsulü olduğunu ve bu amfllerin biıde henüz mevcut olmadı ğmı göstermekle teyit ediyoruz. Kad • rocular dahi bizi bu sahada teyit ederek garpte genif devletçüik cereyanım doğuran sermaye fle sây ve stmf mücadelelerinin ve bu mücadelelerden doğan tezatlarm bizde mevcut olmadıeinı itirsf edivorlar. fakat buna rağmen sırf nazarive taklitcîli^i onlan başka ve bizce vahim ve tehlikeli yollara sevkediyor. Bizim kanaatrmize gore kuvvetü cemaatler yalmz kuvvetli fertlerden mürekkep olanlardır. Şark tarihfle, idaresfle, kanunlarile, dinile, ahlâkile, fei • sefesfle ferdi mütemadiyen ezmi«tir. Kemalist mkılâbınm birinci hedefi ferdi ba ezici ve öldürücü ftmOlerden kurtarmaktır. Gerek vazetmis oldugu devlet sistemi ve gerek bu sistemin istinat ettiği teskflâtı esasiye kanunu bu yüksek emelden flham almişlardır. Yeni Türk devletinin dayandığı teskflâtı esasiye kanunu dikkatfe müta lea ediiirse görülecektir ki bu kanun baştanbasa Türk vatandaşmı her türlü kuyuttan kurtarmak, onun kafası, kalbi ve mesaisi için purüzsüz ve maniasız, serbest sahalar açmak için yapılmıstır. O artık ne dinle, ne an'ane ile, ne de keyfî müdahalelerle mukayyettir. O nıın yegâne durdu?u nokta kanundur ki bu noktayı dahi tayin eden o ken • disidir. Bu noktaya riayet etmek sar tile yani kendi iradesine hürmet et mek sartfle: O fikrinde, düşüncesin de, yazumda, kelâmında, hareketin de, ictimamda, vicdanmda hulâsa: Maddî ve manevî hayatının her cephesinde serbes^'V. fnküâp Basbuğunun tabiri ile o artık kelimenin tam mana sfl»» efendidir. Bu serbestiler gelisi güzel ve yahut her hangi bir kanunu esasiyi taklit i • Bir göz gezdireceğim. Olmaz, doğru değil... Zarfı iade ediyor. tçindeki kâğıdı ağır ağır açıyorum. Bir göz atıyorum: «Ağabey, Ağzım açık, duruyonım! Ne oldun? Ne var? Okusana! Dilim tutuk, kekelemek istiyorum. Boğazıma sunsıkı bir el y&pısmif, sesim çıkmıyor: « Ağabey, «Beybabam hasta. Ağır hasta. Sana, bunlan, göreceğimiz ge'di de, eve gel, diye yazmıyorum, çok ağır hasta... Seni görmek istiyor. Kaç gündür, seni sayıklryor...» Parmaklanm gevsiyor, kâğıt uçu yor... Arkadaş'ardan biri kapıyor. Ahmet Vahit, boğulacak gibi gül'iyor: Vay, pek dokundu... Fski âşinalardan birinden bir tehdit olmaiı! Kâğıdı kapan Süheyl Münir*mis, çünkü onun sesîni duyuyorum: «Ağabey, «Beybabam hasta. Ağır hasta • •. Saçîn temin olunmamıştır. Bunlar asır • lardanberi islenmek imkânından mahram kalmış ve bunun elim ve öldürücü neticelerini üzerinde tecrübe etmis olan Türk kafasuun, Türk kalbinin, Türk mesaisinin açılması, yani Türk ferdinin inkisafı için konulmustur. Türk ferdi inkisaf ettikçe tabiatfle kuvvetli fertlerden mürekkep olan Türk ce maati de ayni nisbette kuvvetlenecek tir, inkisaf edecektir. Binaenaleyh Kemalist devletinin bi rinci hedefi ferdi himaye ve teşvik ve ferdin inkisaf ve yükselmesini temin etmektir. Bunun yambaşmda ferdin yetisemediği ve yapamadığı mübrem ve lüzumlu işleri devletin üzerine almasmı ben de Kadrocular kadar kabul ederim. Fakat hem zemin ve hem anasır hazır olmadan ve hem de lüzum ve ihtiyaç hissedîlmeden sırf müstakbel ve muhtemel tezatlara meydan vermemek endisesfle icra c%aznu mflletin yerine geçirmek ve bütün teknik sebekesi fle iktisat terakümlerini bu cihazm faaliyet ve teşebbüslerinden bek'emek bizce gayet vahim ve hatırnak bir yola sap mak o'ur. Ve hele Türkiye gibi nisbe ten fakir ve vasıtalan mahdut olan bîr memleketi bu hususta diğer memleketlere nümune ve yol «österici olmak gibi cazibeli perispektifler fle tahrflc etm"ljp z'hniyetini asla anlamıyoruz. Budu mücerrette mi yaşıyoruz? Etrsfımızı görmiyor muyuz? Türk köylüsünden aldığımız vergi • ler fle «yüksek teknik cihazı ile iktısadî terakümler vücude getirerek müstak bel tezatlan beseriyete nümune ol • m~U: iİT«e bertaraf edeceğiz!» Ne alâ! Servantes'in ruhuna rahmet! Von Şlâyher kimdir? Berlin 3 (A.A.) M. Von Şlâyher, 51 yasmdadır. 1900 tarihinde muhafız kıtaabnda mülâzım olan mumaileyh, harp esnasmda umumî erkânı harbiye emrinde çalışmıştır. 1919 da Cassel askeri kumandam sıfatile müfritlerin isyan hareketini bastırmiftır. O zamandanberi millî müdafaa ordusunda çakşmıstır. Von Şlâyher ve Nazi'ler Berlin 3 (A.A.) Havas ajansı nvhabirinden: Kabineyi teskile memur edilmiş olan Von Şlâyher, artık NaeTlerle ümitsiz müzakerelere devam fikrinde değildir. Hitler'in nasiri efkân olan «Der Angriff», bu kabinenin Nazi'lerin pek hoşuna gitmekte olduğunu, çünkü pek çabuk düşeeeğini yazmaktadtr. M. Von Şlâyher, daima M. Von Papen'in uyasetinden daha enerjik bir haricî siyaset takibine taraftar olmoş tur. Filvaki M. Von Papen, mütema • diyen büyük devletierle ve Mületler Cemiyeti fle ihtilâftan içtinap etmiştir. Maamafih M. Von Neurath'in Ha ridye Nazırlığmda bırakılması, kabi • nenin değismesi ile siyasetin değismi yeceŞini isbat etmektedir. M. Von Neurath, siyasî kararsızlığa binaen, Cenevre'ye arimetini tehir etmiştir. Yeni kabine teşekkül eylediği takdirde pazartesi günü Berlin'den müfarakat edecektir. AĞAOGLU AHMET SON T. D. Cemiyeti Lugat hazırlıyor Ankara 3 (A.A.) T. D. T. Cemi yeti Umumî Kâtipliğinden: Lugat kolu bugün toplanmıs ve yazılacak lugatin kadrosu hakkmda ilk ve es&sli kararlannı vermistir. Bu kararlara göre Türk diiine ait «ski ve yeni bütün lugatlerde rastlattan derlemed«n gelecek olan ve türkçede kullanılacak olan bütün kelhneleri içinde toplıyacak bir lugatin hazırlanmasi e*astır. Lugate gire cek yabancı kökten sözler derlemeden gelecek kelinvelerin tariflerin. deki esaslar hakkında noktai nazari ar tesbit olunmustur. Ayrıca derleneoek ve tervice lâyık görülecek kelimelerin yazıya ve konusma diiine yerleşmesi için alınacak tedbirler de düşünülmüştür. Neşriyat kolu ilk toplanışını önümüzdeki çarsamba günü s&at 14 t« yapacaktır. Ankara'da bilumum azaya bu ilk toplantıya gelmel«ri için ayrıca mektup ta gönderilecektir. Merkez heyeti yarın seat 1 de toplanacaktır. Beşler konferansı Macaristan Tarziye istiyor! Hazırlıkları İngiliz ve Fransız Başve Macaristan ile Romanya arasmda bir mes'ele killeri görüştüler Cenevre 3 ( A . A . ) Konferans haricindeki sivasî mükâlemelere dün baslanmıştır. Fakat, fazla konuşmalar olmamtfhr. Mac DonaM Dawi« ve Mac Don«ldBoncour mülâkatlan bilhassa nazari dikkati celbetmiştir. Son mülâkat, mükâlemelere hâttm olmast lâzım gelen usulü tesbite medar olmuş ve Fransız tezleri mucibince tahdidi teslihat mes'elesinm heyeti mecmua»ı itibarfle naran dikkate al.nacağına, yani hukuk miisavatı mes'elesinin emnü selâmet mes'elesinden ayrdmıyaca*ma dair tem:nat vermtştir. Cenevre 3 ( A . A . ) M. Herriot, Cenevre'ye gelir gelmez Fransız mnrahhaslan M. Boncour ve M. Massigli ile müşavere ettikten sonra M. Benes'i ve sflâhlan bırakma konferansı bürosunun kâtibi umumisini kabul etmiştir. M. Herriot, sflâh kuv\etlerini bırakma konferansı bürosunun kâtibi nmu • misi ile bu büronun mesaisi hakkmda görufmuftur. ^ Saat 11,30 da M. Mac Donald ile Sir John Simon, M. Herriot'yu ziyaret etmUIer ve kendisüe uzun uzadıya samimî bir surette görüsmiislerdir. Bu gö riişme esnasmda M. Boncour ve M. Massigli de hazır bulunmuştur. BMdapeste 3 ( A . A . ) Meb'usan ro*>clisinde Kont Apponyi, Transilvanya'nın bir çok yerlerinde Romen halkınm avam smıfı tarafından yapılan nümayislerden bahsettiği sırada bu gibi nümayislerin mevcut muahedelerin yeniden tetkiki hakkında Macar'lar ta rafından sarfedilen emeklere karsı bir irtica suretinde gösterilemiyeceğini, çünkü, Macar*lann çok dürüıt hareket ettîklrrini, Milletler Ceraiveti misakınm 19 tmcu fıkrasmın kendüerine hukukî bir esas temin eyledîğini söylemiştir. Hariciye Nazın M. Puky, Kolozvarda vukubulan hâdiselerin Romanya hökumetinin 3 hafta evvel Macar orta elçismin şifahî protestosu üzerine Ma car'lar aievhindeki kargasalıklan tasvip etmediğini ve bu hareketleri şid detle meneyliyeceğini sövlemiş olması itibarfle Macar hükumetini bir kat daha müteessîr ettiğini beyan eylemiştir. M. Puky, muayyen bir usul dahilinde vukubulan bu nümayislerin müret tep bir plân neticesi olduğunu iddia etmemekle beraber, bu hâdiselerin bir kac haftadanberi jrittikce genişliyen nisbetler dahilinde tekerrür ettiğini, Yugoslâvya gazetelerinin de Macaristan ve Macar'lar aleyhinde bir vaıiyet aldıgtnı, kaydetmij ve demistir ki: Macar hükumeti, dün yapılan ve Macaristan'ın hâlrimiyetine halel getiren nümayis dolayısile Romanya'dan Bakl kalan bu kubbe de bir hos seda hnlg f j " YUSUF ZtYA Amerika'da içki yasağı Kaldırılmıyacak mı? Vasington 3 ( A . A . ) Meb'usan*, meclisi reisi Garner tarafından verilenl ve içki kanununun 18 mci maddesinin] flgasmı talep eden kanunî teklif, kon1 gre tarafmdan reddolunmustur. Mr. Garner, gelecek pazartesi toplanacak olan kongrenin içtimai akibinde karar suretini reye koyduracağun bfldirmiştir. PEYAMl SAFA Eski Meclis reislerine Tekaüdiye verilecek mî? Ankara 3 (Telefonla) Basvekâlet, meclise gönderdiği bir tezkerede Meclis reislevine tekaüdiye verihnesme dair olan fıkranın cumhuriyetin ilânından evvelki mech's reislerine de teşmil edilip edflmiyeceği hakkmda tefsir istemistir. idarî tayinler Ankara 3 (Telefonla) Babaeski, Lüleburgaz, Rize, Pazar kaymakamlan ile Edirne Valisi özdenur Salim Bey Antalya ve tsparta valileri Dahflye Vekâletmce takdir edilmislerdir. Sürt mektupçusu Atıf, Mus mektup* çusu Tevfik Beyler Vekâlet emrine »lmmışlardır. Akseki kaymakamlıgına Bozkır kaytnakmı İbrahim, Kemah'a tnebolu kaymakamı Tevfik, Sürmene'ye Çorum kaymakamı Sırrı, Mudumu'ya Nallıhan kaymakamı Ali Rıza, tmroz'a Çaylak haymakanu Selim, Hekimhan'a İskilip kaymakamı Rifat, Beypazarı'na Keskin kaymakamı Rasim, Nallıhan'a Beypazarı kaymakamı Nebfl, Lupti'ye Kaş kaymakamı Hayri, Kozan'a Bodram kaymakamı Ali Rıza, Ovacığ'a Cinit kaymakamı Neset, Müradiye'ye Orhaneli kaymakamı Nurettin, Çaylağ'a Adıyaman kaymakamı Mahmut Nedim, Soruc'a Arapkir kaymakamı Şefik Bey» ler tayin edilmislerdir. Ne fena ses çıkanyor... Süheyl Münir, Safder'in kulağına fısıldıyor: Hep senin patavatsızhğın... Böyle yerde, bu vakitte mektup, haber getirilir mi? Safder, boynunu, dudaklarmı büküyor: Ne bilirdim, a efendim, keramete muhtaç! Bilmiyordum... (Uabadi var) Ruşen Eşref Bey sefir mi oluyor? Ziraat bankası Meclisi idare re'sllği Ankar 3 (Telefonla) Afyonkarahisar meb'usu Rusen Esref Beyin bir sefarete tayin edfleceğinden bahsolun maktadır. tarziye istemiştir. Macar hükumeti, bu hâdiselerin sebeplerini medenî dünyanm efkân umumiyesine bildirecektir. Macaristan, erazi, nüfus, kuvvet ve ikb'sadiyat itiba rile zâfa düsebilir. Fakat millî vicdan itibarile Macaristan asla zayıflamamışt»r. Bu mîllî vicdan, yerliyerindedir ve tamdır. Macaristan, büyük bir sükunet gösterecektir. O suretle ki, Macaristandaki Romen tebeası, hiç bir mukabele bilmisfl hareketi hissetmiyecektir.» Ankara 3 (A.A.) Ziraat Bankasının yeni meclisi bugün toplanarak idare meclisi reisli^ine Sabit, reis vekilliğine Mümtaz Beyleri intihap etmiştir. Şevket Süreyya Beyin Cevapları... «Kadro ve tnkılâp» kitabı müellifi Şevket Süreyya Bey, Ağaoğlu Ahmet Beyin bu yazılanna cevap olarak bir sıra makale göndereceğini bfldirdi. Serbest münakasa fle hakikatin tezahürüne yardım etmek üzere o yazılan da neşredeceğiz. na, bunu, göreceğimiz geldi de, eve gel, diye yazmıyorum... Beybabam, çok ağır hasta... Seni görmek istiyor. Kaç gündür, seni sayıkhyor... Ağabey, pek yalnız kaldık. Korkuyoruz. Bizi, yalnız bırakma... Allh aşkına, bir iki gece için olsun gel...» Süheyl Münir'in sesi, ağır ağır sönüyor. Kâğıdı, ağır ağır katlıyor, durgun durgun, bana uzatıyor... Salondaki cazbant, sanki ba odada çalınıyor... Davulun tokmaklan, sanki davula değfl de, bu odanın tavanına, duvarlarma vuruluyor... Tram • petin de^nekleri, masa üzerinde dur an kadehleri, sîşeleri costunıyor, çm çın ottürüyor... Odadaküerin hensi, eözgöze gelmekten korkuyorlar gibi; fakat herkes birbirine bakıyor... Peter, kapıda göründü. Onu, kim çağırdı? Peter, cebinden deftermi çıkanyor, Ayn ayn hesaplar yapıyor. Kaleminin kuryunu ne kadar »ert, kâğıdı yırtacak.. olonya ile ticaret mukavelesi Ankara 3 (Telefonla) Polonya ile aktedüen ticaret ves eyrisefam rmıkavelesintn tasdikına dair lâviha tktısat encümenince kabul edümiştir. CVMHURtYET'in tefrikast: Yasan: MAHMUT YESARt Senh» namma bir mektup gel mifl Bir hafUdır duruyormuş! Ne münasebet! Ben oradan çı • kalı, senesi yaklaşryor. Bflmem vallahi... Bana; senin için: Gelsm, alsın, dedi. Bu sabah yolom duşmustu, uğradım. Cebinden bir zarf çıkardı, verdi: Unutulmasın... Tekrar, ne zaman gSreceğim? Tesekkür ederim, zahmet etmişsin! Kim biKr, adresi değistirdiğimi yazmagı unuttuğum hangi arkadattan, han* gi dosttan? Zarfıa üzerine bakıyorum, yazı, bir kadm yazısraa benziyor... Fakat ta njyamryorum!.. Acaba kimden? Ya • zısmi bile unutacak kadar bafızamdan [ tup değil... dedi, namedir, bu... Muhakkak bir namedir! sflinmif olan bu kadını merak ediyo • Gülümsedim: rum. Benim de tahminim öyleî Arkadaslar, zarfı açmama mâni o Ahmet Vahid'in sesi, büsbütün gürhıyorlar: lesti: Şimdi sırası mı?.. Bırak, sonra Alenen oktınmasını teklif ediyookursun. rum! Alay da ediyorlar: Ne münasebetsiz teklif! Lâkin rakı, tstersen kalem kâğıt ta getirelim; beynimi, gittikçe uyusturuyor: otur, cevap ya«. Belki gizli! " Mektubu cebıme koynyorum; fakat lsimleri okumazsın! Reye koyu elimi zarftan çekemiyorum! Aeaba kimyorum... Kabul edenler, ellerini kalden? dırsın. Bir çok seyler konuşuluyor. Ne so Herkes bir isaret bekliyormuş! Büruyorlar, ne söylüyorlar, bflmiyorum! tün eller kalktı; yalnız Anna, biraz Julyetta, farkına vardı: ağır davrandı. Bırakın, Macit Bey, mektubu oZarfı açacağım zaman, Ahmet Vakusun... Ferit Hikmet, daima uysal, daima hit, elimden kaptı: Dur, ben, çakı fle muntazam sunazik: Okusun... Okuaun... rette açanm. Sen, zarfla beraber için Ahtıet Vahit, iri göğdesini sağa sodeki kâğıdı da yırtarsm! la döndürerek, «r» leri «g» ye çevirip: Okumıyacak, hemen vereceksml Küçük beyin bu kadar merak eYeleğinin cebinden ince bir nikel difine bakıhrsa, bu, aleiâde bir mekçakı çıkardı, zarfı açıyor: Cumhuriyet Nüshası 5 Kurustur . Türkiye i ç î o Hariç i ç i n şeraiti • Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık 1400 Kr. 750 400 150Yoktor 2700 Kr. 1450 800