30 Eylul 1932 Cumhariyet SON TELGRAFİ.DM5 Bana kalırsa Yunanistan zelzelesi Yıldırımları bir demir çubuğun ucuna takarak, havadan üstü müze saldıran bu parlak ok yılanlarını kuyulara atıyoruz; ucu bucağı olmıyan boşluklarda ses dalgalarını yakahyarak insan mırıltılarını Okyanos'ların bir yanından öbür yanına geçiriyoruz; göklerde 16,000 metreye kadar çıkarak yüce dağları topraktan sivilceler gibi küçiik göriiyoruz; henüz mahiyetini iyice bilmedi ğimiz elektrik seyyalelerile oy nuyoruz ve bu dehsetli kuvvetten her yerde istifade ediyoruz: In samz, mağruruz, tabiate hâkimiz. Fakat, ayağımızın altında e sirimiz gîbî her emrimize baş iğ diğini sandığırmz toprak, bazan derin bir can sıkıntısile, şöyle bir silkiniveriyor, içindeki ateşten kederi boşaltacak yer arayor, şöyle bir kımıldıyor ve bizi, dün Yokahama, bugün de Yunanis tan'da olduğu gibi, yerlere seriyor. Dehşet! Geceyarîsı nice insani muvakkat uykudan ebedî uykuya geçiren ve binlerce evi çöktü ren bu zelzele bize öğrtiyor ki tabiat karsısında hâlâ âciziz, esiriz, insanız. Telefonlarımiz veya radyolarîmızla öğünmeden evvel düşii nelim ki, fennî icatlarımızın çoğu, öliim karsısında biraz daha vakit kazanmak ve bu vakti biraz daha hoşça geçirmek içindir. Yok»a, beş yüz asırlık insan gururunu yıkmak için tabiatin üç dakikahk bir omuz silkmesi kâf i geliyor. PEYAMİ SAFA Fransada kaybolan Türk... İngiliz Millî kabinesinde kısa süren bir buhran Üç liberal nazır istifa etti ve yerlerine muhafazakârlar tayin olundu 29 (A.A.) Siyasî faaliyet tekrar başlamıştır. Sir Jhon Simon ile nasyonal liberalîerin reisi oIan Mister Runciman ve M. Baldwin Başvekâlet dairesinde M. Makdonald tarafından kabul edilmislerdir. Mükâiemelerin mevzuunu 3 nazırla 6 müsteşarm istifasile inhilâl «den vazifelere kimlerin gireceği mes'elesi teskil etmiştir. Bilhassa, Mührühas lordluğundan istifa eden vikont Snowd«n'in yerine kimin getirileceği hususunun görü fülmüf olması muhtemeldir. hâdise mabiyetini geçememiştir. Kabine, fikir ve nazar birliğini bir dakika bile kaybetmiyerek ve böylece 3 nazırla 9 müsteşarın istifasını akide uğrunda budalaca yapılmıs bir hareket intibaını vererek yeni bir şeki! almıştır. Kabinenin muvaff*k'vetîne ve buhranın sür'ntle haliedilmis olmasma rağmen Sir Herbert Samuel ile M. Snowden'in istîfası kabinenin niifu?'<nu ihlâl etmiştir. M. Muhtar Pş.nın üvey babası hâlâ .«..». bulunamıyor Dil Kurultayında Dil Kurultayının her toplantı • sında bulunuyorum. İlmin çetin konuşması yerine yavaş yavaş edebiyatın tatlı dili geliyor. Ka • fası kalbinden, kalbi kafasın dan engin, âlim ve şair Samih Rifat Beyi, dün gene seve aeve dinledik. Bu büyük adam, ilmi siirle süslemek san'atını bilen bir san'atkâr olduğu için, ağzından çıkan her cümleye, dinliyenlerin başı, sevilen bir misafiri karşılar gibi kendiliğinden kapılarını a çıyor! Halil ibni Ahmet isimli bir Arab'a maledilen aruz vezninin Türk vezni olduğunu Öğrenmek, üstadı dinlemenin verdiği zengin kazançlardan biridir. Gerek Samih Rifat Beyin, gerek Hasan Ali Beyin konferans larında bir şeye dikk^at ettim: Divan edebiyatı ile halk edebîyatının karşılaştırılmasında Kurul tay azasının gösterdiği duygu değişiklikleri • Tanrıyı anlatan şu: Yücelerden yiıcesin, Kimse bilmez nicesın? Yeni nazırlar tayin editdi Londra 29 (A.A.) Kral tarafından muhafsrakârlardan Sir Jhon Gilmour Dahiüye, muhafazakâr lardan Mister Walter Elliot Ziraat, liberallerden Sir Godefroy Collins Skoçya nazırlığma tayin olunmuş • lardır. Bunların intihabı matbuatça tasvip olunmaktadır. Bu tayinler üzerine hükumetin iktidar mevkünde kalacağı ve Simonistlerin hükumetten aynlmıyacağı kat'iyyetle anlaşılmıştır. Liberalîerin istifası hiikumete Ot^ tava konferansı neticelerile taayyün eden istikamete göre hareket imkânını bahşediyorsa Simonistlerin işbafinda ipkası fngiltere'nin haricî siyasetinde hriç bir değişiklik olmıyacağı kanaatini vermektedir. îstifalar nanl karsılandi? Londra 29 (A.A ) *• c, Samuel taraftarı nazırların yerine sür'atle başkalarmı getirmek suretile bütün muhaliflerin adeta birbirine girift olacak şekilde birleşmeleri tehlikesini tevlit edecek bir kabine buhranına mâni olmak istemiştir. Dünkü kabine içtimama hâkim olan sükun bu suretle izah ediimek tedir. Kabine mevcut mes'eleler hakkındaki müzakeratına devam etmek üzere b'(TÜn de toplanacaktır. Bu, ayni zamanda istifa eden 3 nacırın siir'atle yerlerinin doldurulmasını da izah eder.« Bu suretle serbestii mübadele taraftarı nazırların istifası alelide bir Münzevi Seyyah 'm.w»,uıımınıımuiHlinillUll||||li|HlllUll!IHIIII|inilUllinıııııını<mn. Yunanistan'daki Zelzele On İngiliz harp gemisi yardıma gidiyor ~ Atina 29 (A.A.) Halkidikya zel zelesinde ölenlerin miktarı şimdiye kadar 3OO kişi olarak tescil edilmistir. Sarsıntılar daha hafif olmakla beraber devam ehnektedir. Yerisos yakinindeki ufak ırmak ortadan kavbolmuştur. Aynaroz Idliseleri hiç bir hasara uğramamışhr. Atina 2 9 (A.A.) 5 İngiliz tor • pito muhribi dün Yerisso'na gelmiştir. İngiliz donanmasmın Akdenız'de vazifesi basından ayrılabilecek vaziyette olan diğer 5 harp gemisi de yardım malzemesile bu sabah buraya geleceklerdir. Yunan hükumeti, tngiliz ve Fransız'lann muavenetlerinden dolayı teşekkürlerinî iblâğ etmistir. Atina 29 (A.A.) Saat 19 da Halkidücya'da yeni ve siddetli bir zelzele hissedilmiştir. Zelzele, telefon mu haberatını inkıtaa ugratmıshr. S tngiliz harp gemisi, muavenet et • mek üzere Yerissos'a gelmif tir. Heryoyu dinlememek için (BMncl sahifeden matatt) baran bedbinlik dalgası, Lausanne ve Stresa konferanslarının kıymetli neti celeri hakkında Fransız Başvekilinin söylediği söziere iştirak ederek demiftir ki: «Zaten Türkiye'nin gelişi, Irak'ın ka.bulii ve Arjantin'de nek yakmda adveti ve tekrar iştiraki Milletler Cemiyetinin hakikî kıymetini gösterir birer delildir.h ttalyan murahnası da bu mealde beyan'Ha bulunmuştur. Alain Gerbaut kotrasile meçhul bir setnte gitti Marsilya 29 (A.A.) Alain Ger bault, atsu yelkenlisile bir romorkör tar*fın<f«n c<4rilmckte oidıuru halde eski limanî terketmistir. Biraz tonra yelkenleri açmif ve kendisini esmekte olan rüzgâra kaphrarak garbe doğru yol almağa baslamışnr. Münzevi seyyah, nereye gideceğini söylemekten imtîna etmiftir. Marsilya 29 (A.A.) Seyyah Alain Gerbault, yeni yelkenlisile Amerika'ya hareket etmistir. tntransigeant gazete sme nazaran momaileyh Poloneıya'ya kadar gidecektir. M. Von Neurath Cenevre'yt terketti Berlin 29 (A.A.) M. Von Neurath, M. v o n Papen'den aldıgı bir emir üzerine M. Herriot'nun nutkunu bek lemeden saat 17 de Cenevre'yi terketmistir. Nimresmî mehafil, bu şerait altında hareketin vazivetin bütün vahametini ortaya atmak için ihtivari ol.\ak ve hesap edilerek yapılmıs bir tezahör teskil edeceğini bevan etmektedir. M. Von Neurath Berlin'e varır varmaz ihtimal Maresal Hindenburg'u ve muhakkak olarak M. Von Papen ile teslihat mes'ele'erinde kat'î bir nüfuz îcra etmis olan Von Schleicher'i görecektir. Cuma günü. kabinenin bir içtimaında vazivet tetkik edilecek ve mühim karnrlar alınacaktır. Berlin 29 (A.A.) Wolff Ajan sından: Gazeteler, Hariciye Nazırı M. Von Neurath'ın Cenevre'den aynlması hakkında yazdıklan makalelerde bu müfarakat A'manya ile Fransa arasın • daki gerginliğm artması suretinde te • lâkki edilecek olursa bundan doğacak mes'ulivetin Almanva'ya ait olamıyaca|ın> kaydetmektedir. Bu gazetelerin mütaİAslarîna «îore M. Von Neurath'm Cenevreden aynlması Alman hükumetinin haricî sîyasetinin çerçevesiai asmıvan bir hareket naahiyetindedir. Çünkü Alman hükumeti, daha baslangıçta hukukça beraber'ik is tediği halde karsı taraf silâhlanmak hu susunda hukuk müsa'nÜTİni di'eçini isitmemezlikten gelerek ikinci derecede ehemmiyeti haiz bir takım mes'eleleri Venizelos Çaidaris'le Anlasmak istiyor Âlma 29 (A.A.) Tefriî inti habatm kat'î neticesi şunlardır: Liberaller 102, halkçılar 96, te rakkiperverler 15, millî radikaller 5, Çİftçi amele 6, librpansörler 3, ko münistler 9, çiftçiler 10, müstakiller 3, muhafazakâr cumhuriyetçi 1. Atma 29 (A.A.) Liberal fırkası fle halkçı fırkasmm kuvvetleri ara »ında muvazene teessüs etmiş gibl oMugundan M. Venizelos île Reisieumhırnm, halkçilardan cumhuriyet rejhni hakkındakî thtira* kayhlerini geri almalannı istemek suretile teşriki mesailerini temine çalışacaklan zannolttnmaktadır. Başvekü Urfa'da Urfa 29 (A.A.) Dün saat 12,30 Ha Birecik'ten hareket eyliyen Başvekil tsmet Paşa Hz. saat 15 te Süriiçe ve saat 17 buçukta Urfa'ya gel mişlerdtr. Pasa Hz. Urfa'ya 15 kilometreden bin altı, ve otomobillerle istikbale gelen zevat tarafından karşılanmıştır. Bir müddet köy oyunları seyredilmiş ve ondan sonra şehre hareket cdilmiştir. Yolun devamı müddetince bin atlı Paşanın bindiği otomobil etrafmda at koşturuyor ve oyun oynuyorlardı. Pasa Hz. sehrin methalinde bütün Urfa halkının çok samimî ve kalpten gelen tezahüratile karsılandılar. Yöksek M. Mektebi MGdürlüğü Ankara 29 (Telefonla) U . tanbul yüksek muallim mektebi müidürlüğilne sabık Maarif Müsteşan Emm Beyin tayin edileceği söyleniyor. [Birinci sahifeden mabaıt] Şevki Beylere 88,400 frank Bu pa radan ayrılan 500 bin frank miras Verilen malumata göre Ahmet vergisi Bedrettin ^By hariciye me Muhtar Paşa öldükten sonra Mah muru olduğu için verilmiyerek ayrımut Muhtar Paşa Ahmet Muhtar Paca taksim edilmistir. sanm zevcesi aleyhine, bu hanımın Sait Hikmet Bey Avrupa'da zev babasının mesru zevcesi olmadıgı cesine isabet eden hisseyi almıştır. hakkında bir dava açmıstır. Uzun süren bu dava neticesinde Duhter Fakat Hikmet Beyin bu kadar para HaMımm Ahmet Muhtar Pasanın almı« olmasına rağmen ekseriya pameşru zevcesi olduğu anlasıldığın rasız olduğu ve çok defa da Rovence dan Mahmut Muhtar Pasa davayı sokağındaki emniyet sandığına gi kaybetmiş, binaenaleyh, Duhter Ha | derek elmas terhin ettiği görülmüştür Paris'te konsolosumuz Fuat Izzet nım da oğlu Bedrettin Bey de mirasçı Bey, Paris gazetecilerine, Hikmet olmuştur. Bundan sonra Duhter Hanıtn Mah Beyin garip bir adam olduğunu, kimseye emniyet göstermediğini, kendimut Muhtar Paşa aleyhine mukabil dava açmış, bu davalar aylarca de sinin, Bedrettin Beyin mirasının hepsini zevcesi namma almaga uğraştı vam etmiş, neticede miras mes'e leleri tarafeynin muvafakatile halle ğını, üzerinde daima fazla para ve mücevherat taşıdığı için bir taarruza dümifttr. uğraması ihtimali bulunduğunu söy tki sene evvel Bedrettin Bey Pa ris'te vefat edince gene miras kav lemiştir. Ahmet Muhtar Paşanın akrabalagaları başlamıs, bu da yatıştırılmıs, nndan Nizamettin Şevki Beyin ha Sait Hikmet Bey, Bedrettin Beyden annesine intikal eden hisseyi almak ü remi de şunları söylemektedir: Sait Hikmet Bey fazla paraya »ere vekâletle Avrupa'ya gitmistir. Dün bu hususta Nişantaşı'nda Bed kavuşunca şaşırdı. Yaşayışı çok garettin Bey apartımanmda ikamet e rîpti. Parası olduğu halde ucuz otelden Duhter Hanımın ailesi nezdinde lerde oturur, bh frank için kavga e yaptığımız tahkikata göre, Sait Hik derdi. Bütün bu malumat, Hikmet Bey met Bey bu sene son defa olarak hâdisesini örten esrar perdesini kal kurban bayrammın arif e»ine musa dırmağa kâfi değildir. dif 15 nisan cuma günü tekrar AvDüne kadar Nişantaşı'nda Bed rupa'ya gitmistir. Ayrılırken refikasına Paris'te miras işlerini hallederek rettin Bey apartımanmda oturan paraları aldıktan sonra kısa bir müd Hikmet Beyin zevcesi Duhter Hanım diin sabah Erenköy'ündeki akraba det zarfında avdet edeceğini söyle larımn yanına misaf ir gitmistir. Oğ mistir. Fakat buna rağmen zevcesi Hîk lundan sonra zevcini de böyle esrarenmet Beyden yalnız bir kart ve bir ay giz bhr şekilde kaybeden Duhter Hasonra da kısa bir mektup almıştır. nım pek müteessir bir haldedir. Her gün Paris'e ve Cenevre'deki sefa Bundan sonra ses sada kesihniştir. tki sene evvel genç yaşmda oğlunu rctimizden telgrafla malumat is kaybeden Duhter Harum bir müddet temektedir. Kendisi çok zayıflamış, üzerine nevrasteni gelmiştir. bekledikten sonra zevcmden de bir Duhter Hanımın vekili umumisi ohaber alamayınca Paris konsolosu muza müracaat etmistir. Paris kon * lan avukat Alâettin Bey dün bir muharririmize yeniden şu malutnatı solosumuz, bunun üzerine tahkikat vermiştir: yapmıs ve Paris polisine de müra c Miras mes'elesi halledilmişti. caat etmistir. Fakat polis bütün taharriyata rağ Sait Hikmet Beyin seyahatinin bu işle alâkası yoktu. Paris'e gi men bir iz bulamamıştrr. derken Agamcanian isminde Cenevre konsolosumuz Celâl Bey bir dostunun adersini ver bu hususta mahallî gazetecilerine mişti. Kendisinden haber alamayınca malumat vererek Sait Beyin aklî mubu zata müracaat ettik. Bize mayıs vazenesine sahip olmıyan asabî bir nihayetinde Isviçre'ye gittiğini bil zat olduğu, mayısta Lozan'a gelerek dirdi. Cenevre konsolosluğu da, kentahsilde bulunan bir Türk kızını a radığını, bu kız için polise müracaat disinin ayni tarihte Isviçre'den Pa ettiğini, fakat bulamadığmı, Cenevre ris'e hareket ettiğini bildirdi. Bu tezat hayretimizi mucip oldu. polisinin Hikmet Beyin aklî vazi Hâdise bizim için de meçhullerle yetinden şüphe ederek konsolosaneyp teslim ettiğini söylemiş, şunları ilâve doludur. Kendisi felç geçirmişti, biraz şuuru muhteldi. Mes'ele polis hafi etmistir: yeleri tarafından takip edilmektedir.» « Pasaportundan 7 mayısta bir Fransız gazetelerinin neşriyatı defa daha İsviçre'ye geldiği anlaşı Bütün Fransız gazeteleri gibi; Pahyordu. Kendisi bir şey hatırlamı yordu. Cebinde Paris'ten Lozan'a bir ris'te çıkan Jurnal ve Maten ga üçüncü mevki bilet ve aradığı tale zeteleri de Hikmet Beyin tagayyübü mes'elesile fazla alâkadar olmak beye çektiği telgraf m ash çıktnıştır. Hikmet Bey 20 mayısta Cenevre'den tadırlar. Dünkü posta ile gelen JurParis'e gitmiş, bir kaç gün sonra tek nal şunları yazıyor: Türk bahriye zabitlerinden Hik rar Cenevre'de görülmüştür. Ken disine sebebi sorulunca yanlış bir is met Beyin îzini bulmak için yapılan tahkikat hemen hemen neticesiz kaltasyona indiğini, başının ağrıdtğını, hafızasına malik olmadığmı söyle ~ mıştır. Maahaza bu tahkikatta bir noka iyice anlaşılmıştır. miştir. Hikmet Beyin, gerek Lozan'da, geSait Hikmet Beyin Mahmut Muhrek Cenevre'de ikamet ettiği müd tar Paşa ile olan miras mes'elesin delter, hemşerileri ve Türk konso den bahsetmesi üzerine konsolosane locları ile vaki olan münasebetler den (Bal) da bulunan Mahmut Muh den istihraç ve tesbit edilebilmiştir. tar Paşanın oğlile telefonla görü Yapılan tabkikattan anlaşılmıştır ki, sülmüş, fakat bu zat arada bir mi Hikmet Bey Cenevre'de son defa, 25 ras mes'elesi olmadığını söylemiştir. mayıs günü görünmüştür. Sait Hikmet Bey 25 mayısta Ce Cenevre'de ve Lozan'da Hikmet nevre'den Paris'e hareket etmiş ve Beyin abuk sabuk sözleri, hafızast yolda kaybolmuştur. nın mütemadiyen hatalar yapmaM, hulâsa bütün vaziyeti, etrafındakileBedrettin Bev öldükten sonra bı raktığı servet bir noter tarafından şu ri son derece endişeye düşürüyordu. Hikmet Beyin vücudümi ortadan suretle tevzi edilmistir: Bedrettin Bekaldırmakta son derece menfaat göyin annesi namma Sait Hikmet Beye 530 bin, Mahmut Muhtar Pa recek kimselerin onu kanlı bir tuzaşaya 265 bin, Ali Kemal ve Nizamettin ğa düşürmüş olmaları ihtimali su reti kat'iyyede bertaraf edilemez. Yolda buluştuğu bazı tesadüfî ahbapöne sürmeğe çalışmıştır. M. Von lann bir taarruzuna uğramış oldu rath'ın Cenevre'den müfarekati iste bundan dolayı heyecan uyandıracak bir ğu ihtimali de mevcuttur. Ancak, Hikmet Beyin, aklî muvazenesizli yenilik teskil etmez. lerimde vardı. Anladı. Titrek bir sesle: Etnin olunuz! Dedi. Tam bu sırada Pakize içeri gir mişti. Bu son sözleri duydu ve iki mizin de halimizden anlıyarak, bizi tekrar yalnız bırakmak için geriye dönüyordu, ben bağırdım: Pakze, gel... İçerdek bunak larla ne konuşursun bilmem ki. . Annem bu sözümü duydu ve içe ~ riden, yarı şaka, yarı da öfkeli ba ğırdı: Bak şu hınzır yezide, bak şu terbyesze... Bunak mıyız biz ayol?.. Evdeki filim oyunlarında bize rol veriyorsun da yapmıyor muyuz? Bir kahkaha ile cevap verdim: Ah benim güzel anneciğim, hakkın var. Sonra Pertev'i çağırdılar, ben Pakize ile yalnız kaldım, hemen bir sıçrayışta onu kenara çektim, yanına o turdum: Ayol, senin başımdan geçenlerden haberin yok, duysan çıldırırsm. Ben kimle tanıştım, bil bakayım? Pakize yüzüme baktı. Kat'iyyen bilemezsin. Söyler sem de inanmazsın. Dünyanın en me&hur sinema artistile tanıştım. Pakize güldü: Kız, dedi, sen sahiden oynat mağa başladın. Vallahi yalan değil. Bugün! Bugün! Andre Roan'la tanıştım. Hadi oradan. Andre Roan'ın burada işi ne? İstanbul'da filim yapmağa gelmiş. Fakat sakın kimseye söyleme. Gizli bu. Havadis yayılmasın. Ga zeteler yazmasmlar. Deli! Kimsenin haberi yok ta sen kimden duydun ? Ayol Andre Roan'ın kendisin den. Hadi oradan. Vallahi de, billâhi de, tallahi de doğru söylüyorum. Ve gündüzkü hikâyeyi anlattım. Pakize şöyle bir düşünceye vardı. İstediğim kadar bu işe hayret etmi Beyti okunduğu zaman kopaiı alkış yerine, Nef'i'den okunan mısralar (amin) diye ittihza ile karş ılandı! Bundan anlasılıyor ki, öz türkçenin yeniden yazıya geçmesinde, yerleşmesinde, yayılmasmda en büyük işi san'atkâr kalemler yapacaktır. YUSUF ZİYA ğinin kurbanı olduğunu farzetmek hatalı olmaz. Bu bicare şuurunu, tamamüe kaybettiğinden, gelişi güzel yol a çıkmış olabîlir. Kendisinin, tknaraneler den birine sığınmış olmakla beraber, hafızası külliyen kaybolduğundan ismini ve adresini veremediği hatıra gelebilh*. Hikmet Beyin aşinaları pek çoktu. Türk konsolosunun teşebbüsatından evvel, bu dostlarmdan her hangi bi ~ rmin, Hikmet ^eyin tagayyübünden meraka düsmenns ornıası şayani hayrettir. ı , Hikmet Beyin ikamet ettiği Mat hurins sokağında kâin otelden aldı * ğımız malumata göre, kendisini zi * yaret edenler çoktu. Bunlar meya mnda 2223 yaşlarında şarklı bir delikanlı da vardı. Bu genç hemen her gün akşama doğru gelir ve yemek vakti dönerdi. İnce, esmer, kara saçll olan bu delikanlı Hikmet Beye karsı son derece bir hürmet gösterirdi. Hikmet Beyin kendisine karsı bu kadar dikkat ve hürmet gÖsteren bu arkadaşının ifadesini almak elbette meraklı olurdu. Ancak, bu zat, henüz adliyeye müracaat ederek ifadesini vermemiştir. Maten ne diyor? Sait Hikmet Beyin, 25 mayısa doğru Paris'e müteveccihen Cenevre'den hareket etmiş ve o zamandanberi kendisinden haber alınamamış ol duğu malumdur. Dün bu mes'ele hakkında, emni yeti umumiyede adlî tahkikat mü fettişi umumî muavini M. Monde nez'e Lyon'dan telefonla malumat gelmiştir. Bu malumata göre, Lyon cevahircilerinden biri, M. Lutis geçen 25 mayısta, Hikmet Beyin pasapor tunu bulmuş ve ozaman Türk konso* losanesine tevdi ettnişti. Her ne kadar, emniyeti umumiye,] bu mes'elenin kendisîne resmen ha vale edilmediğini beyan ediyorsa d Lyon zabıtasi, Hikmet Beyin ora~ dan gectiğine dair olan izleri bulma üzere tahkikat yapmak için talima almıştır. yordu. Hatta biraz da canı sıkılmış. gibiydi. Belki de. . kim bilir... ar j kadaş kıskançlığı. Ne dersin? Diye sordura. Bu işte bir yanlışlık var, bebe ğim, dedi. Çapkınm biri seni aldat mış. Ben o kadar aptal mıyım?| Andre Roan'ı tanımaz mıyım? Tanımazsın ya. İki defa filimd^ gÖrülen insan tanınır mı? : Eh, ben fazla münakaşayı sev mem. Yarın gene buluşacağız. Tak sim bahçesine gel. Bir köfede dur.J Beni tanıdığını belli etme. UzakU bak ona. Andre Roan mı, değil mî,| görürsün. Bu teklif Pakize'nin hoşuna gît öylece kararlastırdık. Fakat o gece benim gözüme kolay uyku girmedi. Rüyada bir kere Paris'e, Holivud'a gittkn, gel | dim. Stüdyolara giriyorum, provalı yapıyorum, etrafımda artistler, rejî sörler, bir kalalablik, br kıyamet..^] İMabadi var), B0YÜK HtKÂYE: 1 Sinema Delisi Kız Bjr aralnc Pakize'yi içeriden cağırdılar, ben Pertev*le yalnız kaldım. Çocuğun hali birdenbire değişiverdi. Hiç demmki Pertev değil: Başını önüne îğdi ve bir kabahat yapmıs gibi u tangaç, sıkılgan, bir tavır takmdı. Aramıza hemen resmiyet te girmişti: Anlatsanıza, Pertev Bey, dedim, Paris'te neler yaptımz daha? tçmi çekerek başını kaldırdı: Çok çalıştım, dedi, muvaffakiyetli bir imtihan verdim. Aklım hep tstanbul'da idi, buraya muvaff ak ol muş bir insan olarak dönmek isti * yordum. Ve başladı hayattaki gayelerinden, programlarından filân bahsetmeğe. Bunlardan bana ne? Hep «istikbal», küçük bir duygusunu bana mübalâğa ile hissettiriyor. Sonra bir daha hatırladım k vaktle de ben Pertev'de ba na karsı bazı hislerin farkına var mıştım, fakat bu kadar açıkça hiç bir şey söylemediği için ehemmiyet ver•*SERVER BED1 miyordum, söylememesine de kızı yordum. Bir de, ah bu çocuk, benim «meslek», «muvaffakiyet», «usul», sinemaya âşık olduğumu bilmiyor mu, «rrade>, «seciye» ve daha bilmem ne... görmüyor mu? Ne olursun ayol, sen Bu lâkırdılarm arasında bir kere bile de biraz sev şunu... Benim hoşutna <sinema» kelimesi gecmiyor. Nihayet gitmek için bundan kolay ne var? dedi ki: Kurnaz bir genç iki sinema kartposta Siz orada hiç akhmdan cıkmalile gönlümü alabilir. Peki, bir de dınız. bu Pertev Avrupa'lara gitmiş, gel Teşekkür ederim. miş. Orada kün bilir ne kızlar gör Adeta .. diyebilirim ki... hep müş, hâlâ beni neden unutmadı? Ben o kadar ahım, şahım bir şey miyim? sizin için çalıştım! Pertev ilk defa olarak bana bu ka Doğrusu basit bir kızım, fevkalâde bir tahsilim yok. Beni sevenler zeki dar cesaretle söz söylüyordu! Kı olduğumu, güzel olduğumu söyler " zardım. Hafif bir sesle yeniden te ler. Fakat koca Avrupa'da bana benşekkür ettim. Ben de artık sinemayı zerini bulamadı mı? Lâf! Bu erkek unutmuştum ve kalbimde garip bir lere inan olmaz. başkalaşma hissetkn. «Benim için!» diye düşünmüştüm. Fakat hakikat Pertev'in yüzüne böyle bir şüphe mi acaba?, Bunu soramadım. Belki de ile baktım. Sormak istediğim şey göz