« 17 Eylul 1932 iCamhurivet '• Halit Ziya B.e göre: Falih Rıfkı Yirmi sene oldu, memleket gene musibet ve buhran, ateş ve kan kasırga larından birinin sarsıntıları içinde kıvramyordu; gene ne getirip bırakacağı, ne alıp götüreceği belli olmıyan vakayi dalgalarınm kudurgan hücumları Türk yurdunun kenarlarına çarpıyor, tepe lerinden, yamaçlartndan asarak yalayıp süpürdüğü yerlerde yıkmhlar, çöküntüler bırakıyoıdu; ve bu dalgalann her hamlesmde Türk'ün etinden bir parça daha kopuyor, kanından bir parça daha akıyordu. Ve her gün alay alay Türk gençleri, Türk yavruları ana yurdun imdadına koşarken bu arada Darülfünun sınıflan daha boşahyor, rahleler tek tük sararmış simalann dolduramadık lan boşluklarsna biraz daha ıssızlığın matem havası yığıldığına şahit oluyordu. Müderris kürsülerinde de bu boşluk lara dikilmiş hüzün sislerile örtülü gözler daha dün geniş dershanelere sığanuyan talebe izdihamının hayallerini arıyor, hangi perdeden nasıl bir sesle neler söyliyeceklerinde tereddüt eden takrirler gittikçe darala darala nihayet küçük bir odaya hapsedilen perişan fikirlerden doğmuş çapraşık cümlelerini, kafesle rinin tellerine çarpa çarpa yorgun düşen kuşlar bitkinliğüe, duvarlara yapışmıs buluyordu. İşte Falih Rıfkı'yi bu sıralarda, Da rülfünunun bu siyah günlerinde, o ıssız rahlelerde gördüm; ve derhal hükmettim ki bu sanşın çocuk mutaden görü len çehrelerden değildir. Onun gözlerinde henüz vuzuh bulmamıs ufukların henüz teressüm etmemiş emelleri kaynaşıyor, tamamile teşekkül etmemiş cis maniyetinde bir alev kaynağınuı patlamağa vesile anyan kızgınhkları birikiyor, ağzından ziyade daima tuğyanda zannedilen sinirlerinden gelen bir nevi hummab söyleyişinde mahiyeti meçhul fakat ber halde müstesna bir duygunun nüv vesi besleniyor gibidi. Bir gün Darül fünunda talebeye dair görüşürken re • fikim ve muhibbim Hamdullah Suphi bana Falih Rıfkı için: Onun yazılannı görmüyor musunuz? Dahaibu yasta pek ziyade nazari dikkati celbetti; dedi. Bu söz bana bir ihtar oldu ki beni *"nerede"bnun ismine tesadüf edersem yazısuu okumağa sevketti, fakat arhk kendisine musadif olmak imkânı da kalmadı. Vakayiin, bütün yurdun genç evlâdıni deveranma kaptınp süriikliyen telâtumu onu da gittikçe daha bosalan Da • rülfunundan kooarıp götürdü. İşte yirmi senedenberi ben onun yazılarmı takio ederken o da kendisini salıverdiği cereyanlarin içinde yuvarlana yu varlana bugün Edebiyat Şubesinin o sansın çucuğu Türk'ün içtimaî, siyasî ve fikrî inkılâp tarihinde kendi paymı ayiran bir unsuru sıfatile «Hakimîyeti Milnye» de başmuharrir oldu. Bu uzun mesafeyi nasıl maceralarla, nasıl istîhalelerle, bühassa nasıl mücadelelerle geçirdi; safhalan baş döndüren bu sergüzeşt • lerin içinden nasıl çıktı; ve daha şü genç yaşînm önünde ne merhalelerden asarak ne ufuklara doğru yürüyecek? Bu suallerîn birinci losmını zaptetmek için onu Suriye, Filistin, Hscas çöllermden yenî Rusya dünyasina, garp rvsniureîerinden Brezilya denizlerine k?dar kovalamak, ikinci kısmma cevap v«*rmek için de istikbalin bulutlanna saplanıp ateflerini kimbîUr nerelerde serpecek bir fitesnn yolunu kvfstmek lâzımdnr. Sîyasiyatçj. î".'<ıî»pcı, îctiımi^stcı, hususile cidaîci Fa'ih RıBn'lardar hic birinı takip edecek değili»n: bunların her birinde baska baska bir hüvjyete, başka baska bir ehemmiyete malik olan mevcutlardan ayîrarsk valnız ed«:biyatçı Falih Rıfkı'da tevakk' ehnek isteînv zira bence, ne deni)"3e densin, ona nanl bir riivet zaviyesin^en bakılırsa hMr'sın, hatta belki kendi zumunun da h»'âfına oî?rak Falih *?,p;l'vı her sevdpn zi'sde bir kalem sabJbi. yazısı, gö™ü, s;ö«tcrisi münhasvan kendisine mahsus, nev'i ancak kendi sahsına ait bir yazı sabibi zuhuru gibi telâkks ediyorum. Onun yazıda esas vasfı nedir? Br sualin cevabını su son fıkvada vermiş oldum: Hususiyeti, şahsiyeti... Biîde, bir yazıdan bahsolunurken yalnız lisana saplanıp kalmak âdet olmuştur. Üslup!.. Bu, bir binanın karşısına geçerek onu yalnız cephesile tetkik etmek, yüzünden ne fikir alıntrsa onunla iktifa edip ona göre hüküm vermek demektir. Mimar binanın içinde ne yapmıştır, onun taksimatmı nasıl ve ne yeniliklerle, ne hususiyetlerle vücude getirmiştir; tezyinatım, eşyasını, en müteferri eczasma kadar ne katlarla, ne bid'atlerle tertip etmiştir; bunu tahlil ve tesbit etmek lâzımdır. Falih Rıfkı'nın yazılarında yalnız cephede tevakkuf edilince her şeyden evvel hususiyeti üslubunda başlar. Daha ço cukken böyle idi, hep öyle, günden güne tekâmül ederek, bu son zamanlara kadar, üslubunun başkalığile, daha imzast görülmeden size kendisini keşfet • tiren hususiyetile devam etti. Qnun luam KISA TENKİTLER: Dişçi mektebi Uçar ailenin macerası Hedeflerine varamıyan bu yolcular istedikleri gayeyi elde etmişlerdir " Hükmettim ki bu sarışın çocuk, her zaman görülen çehrelerden değildir!/ Darülfünunumuzun ıslahı bahsinde 1930 senesindenberi bu sütunları işgal etmeğe başladım; bu mes'ele artık matbuat işi olmaktan çıktı; devIetin ehemmiyetli isleri arasına gir di. Şüphesiz ki inkılâpçı hükumetiNevyork'tan Londra'ya gitmek ümiz, bu işi de, gayet iyi bir surette zere büyük bir tayyare ile hareket halledecektir. Gelecek yıl, inkılâp eden uçar ailenin basmdan geçen düfe bıraktım: Tesadüf Üçayak'ta durTürkiye'sine göre, canlı bir Darül du. Bu parçayı tekrar okudum. Bastan fünunumuz olacaktır. Söylemeği bil maceralar nihayet feci bir hâdiseye başa müthis bir hikâye. Hikâyenin fecasebebiyet vermeden bitti. Seyahatin diğimiz gibi, susmağı, beklemeği de atinden ziyade tr.hkiye tarzlarm: anlauzunlc^u ve tehî'keleri yetmiyor biliriz. makta durdum. Sarahatle görülüyor ki muş gibi tayyarede çoluklu çocuklu Fakat sonradan Darülfünun kadmuharrir kendi kendisine bir usul, bir rosuna girmiş, veya nasılsa girmemi* bir ailefnin bulunması heyecan ve mecra tayin etmemiş; buna lüzum görmeolup ta o derecede görülmüş olan bazı merakı bir kat daha arttırıyordu. miş, takip edilecek yolu haritasından ziyüksek meslek müesseseleri hakkınUçar aile Amerika'lı M. ve Madam yade mevcudiyetinin içinde bulan bir da da bir takım hakikatleri söyle Hutchinson ile iki kızlarından mü tayyare pilotu gibi kalemi kendiliğin memek doğru olmıyacaktır. Bu mü rekkepti. Tayyarede ayrıca dört ki den yürümüs, en doğru, en kısa, ve esseselerden birisi dişçilik mektebidir. hem doğru, hem kısa olduğu için en güsilik bir tayfa da vardı. Bir tayyare Diş tp.bipliği, cok ehemmiyetli bir zel yolu bulmustur. Bütün söyliyeceği süvarisi, bir makinist, bir telsiz telilim ve meslek şubesidir. Ilk disimi, şeyler bir süvari takımımn biribirini ezgrafçı ve bir de fotoğrafçı.. bir berbere çektirdiğimi hatırlarım. meden, yekdtğerüe çarpısmadan, fakat Bundan otuz otuz beş sene evvel, diş Uçar ailenin şimale doğru yoluna müzdahim ve müsabaka edercesine seri tabipliği yoktu; bu işi berberler gö devam ederken Groenland adasına hücumuna benzer bir yürüyüşle akıp ; rürdü. Nalbantlar nasıl hayvan dokgidiyor, bes dakikahk bir zamanı bir nmeğe mecbur kaldığı, pasaport ve torlarının yerini tutuyordusa, berbersaniypde geçive<mİ£çesine bakıyorsunuz diğer evrakınm noksanlığı yüzünden ler de discilik ve sünnetçilik ediyorki neticeye varmıssınız. binbir müşkülâta uğradığı malumdur. lardı! Gene sahifeleri çevirdim, gene tesa Groenland valisi Copenhag hükumeBugün köylerde bilc, berberlerin, düf bana: tinin emrile kendilerine karşı çok diş çekmesine kanun izin vermiyor; Altm ve Odun parçasını verdi: İki çünkü diş çekmek, cok defa ölüme müsamahakâr davranmamış ve iş sahifelik bir oarça, fakat size bir cilt ~stat Halit Ziya Beyin gayeı mükerı lerini kolaylaştırmamış olsaydı, uçar kadar mevzuu anlatıyor. Suriye'yi, şeyh değilse bile, bir cok hastahklara meydan açabilir; bu da bir cerrahî bir tahlüini yaptığı Falih Rıfkı Bey leri, bütün o zamanın ruhunu kısa cümailenin önümüzdeki kışı buzlu adaadast kurbünde, sankt bir ameliyedir. Ağız gibi bir çok hastahk lelerin içinde büyültülmüş, bir hurdebin yirmi senedenberi türkçenin arkasına tanın souk bağrmda geçirmeğe mecbur ğursuzluğa uğramış gibi nihayet kazar camında binlerce mikyasta cesamet kes tohumlarının kapısını cahillerin eline kalacağı şüphesizdi. kılmamış, önünden koşmuştur. Türkçedenize inen ve Amerika'ya dönmeğe mecbırakmak, insanın hayatını hiçe yi yapıyor diyemem, bir lisan kendi ken betmis gibi vuzuh ile görüyorsunuz. bur kalan meşhur ve maruf uçar aile saymaktır. Diş tabibi de, her hangi Baba, ana ve iki kızdan ibaret bir Bu nasıl oluyor? Bunu bilmiyorum, disini yapar, fakat diyeceğim ki onun kabir tabip kadar insan hayatile oynıailenin, hep birlikte böyle uzun, me deki İngiliz balıkçı gemisi Groenland fakat biliyorum ki san'at budur, edebiIeminde fersahlarla uzakta bulunan bir yan bir mütehassıstır. şakkatlı, tehlikeli bir hava seyaha adasınm ıssız bir kıyısında tayyarenin havanın rayihasım duyarak ona doğru a yatta aranacak seylerden biri budur, ve Sağlık doktorlarımızın ilmî kıy sekiz yolcusunu salimen bulduğunu bu o kadar mühim bir meziyettir ki yaltine girişmiş olması Amerikan'Iara cele eden (antenne) ler vardır; kendi metlerile bugün b^r köşede bir tabekendine vâkıf olmaksızın, ta • nız bunun imtiyazile edebiyabn kapısınmahsus garabetlerdendir. Bu heves telsizle haber veriyordu: «Tayyare lâsına tesadüf ettiğimiz diş tabibinin dan muzafferane girilir. biatin gizliee duygusuna koydu tamamile harap olmuştur. Yolcular ilmî kıymetini tnukayese edebilir mi ve gayret sporculuk ruhunun ve ğu bir meleke ile, öyle bir Bu iki parça elbette kitabın en güzelyiz? Doktora aH> senelik yüksek tah daha doğrusu can sıkıntısının doğur sıhhattedir. Kendileri Şarkî Groentürkçe yazar ki bunu eski belâgat hccaleri değildir, fakat mademki intihabı teland'da Finnsbu'ya nakledilmişler sil kâfi göriilmiyor da bir sene de duğu hâdiselerden sayilabilir. larına verseler her tarafmda bir zafi tesadüfe bıraktım, tesadüfün vereceği hüdir.> staj yaptırılıyor; sonra üç senelik baTayyare, sekiz kişilik yolcusu ve Uf, bir şiveye mugayeret bulurlardı; faküm en bitaraf olanıdır. sit bir tahsil, bîr diş tabibine (doktor Oradan bir vapurla Amerika'ya kat o hocalara tekiif etmek lâzımdır ki Bir de kendi ihtiyarımla kitabın en hamulesile hem karaya, hem de de diyemiyecekmişiz) kâfi geliyor! Vao cümleleri kavaidi lisaniyeve tevfikan dönecekleri son gelen haberler cümson parçasını tekrar ettim: Istanbul... kıa diş etindeki kanserli olseri, bir tıp nize inebilecek şekilde imal edilmişyazsınlar. Hiç zannetmem ki bu tecrü Bu parçada öyle güzellikler var ki lesindendir. tir. Nihayet Groenland'dan hareket fakültesi müderrisinden iyî teşhis ebeden daha güzel bir netice çıkabilsin. hangisinde tevakkuf edeceğimde müteHulâsa, uçar aile bir müddet uçden diş tabiplerimiz olduğu da söyle eden uçar ailenin Londra'ya inmesine Bir odaya girersiniz, orada icat fikrile hayyirim. Iste dört bes satır: niyor; afkat bunlar, bizim üç aenelik intizar olonurken, birdenbire feci ve tnuş, fakat az sonra kanatları kırılamüteharrik kadın elleri bütün iskemle ?... İnsan dunyanın en munhat ye dişçi mektebinden mezvn değildir. korkuhı bh" teltiz daha geldi: rak karaya mmek mecburiyetinde leri, sedirleri, masaları, divanlan dol rinde kimbilir hangi mucize ile yaşıyan Her meslekte olduğu gibi dişçilikte duran vastıklan, dösemeye serpistiril Lut gölıine ve Seria nehrine giderken, <Uçar aile Groenland açıklarında kalmıştır. Bu Amerika'h aile, hedede autodidacte kendi kendine yetimis hahları, bin türlü ufak tefeği, mateneffüs ettiği havada Filistin bağları finden çok uzaklarda kalmış. ve denize imneğe mecbur kalmıştır.» şenler bulunduğu şüphe«izdir, ama saların üstünde muhtelif vazoları, sanki nın hayali ve mevsim kokuları kaybo gerisin geriye git Denize inen tayyarenin telsizi, her Nevyork'a dişçi mektebinin onlarla Ö^ğirnmeti gelişi güzel, dağıtmıstır. Bunları vehleten lur. Bağlardan sarabı kendi kendme mek çaresizliği ile karşılaşmış ol gülünecek şeydir. tarafa iıtnndat haberleri göndermişirkilerek görürsünüz, acaba şöyle ol sızdıran guneşın artık gunun saatlerinden tir. Groenland'ın Angmagsalik telsiz makla beraber, takip ettiği iki mü Kendini bilen hangi dişçiye, yahut maz midı, bu halı biraz daha doğru koaldığı renkler, kızgın, boş bir levha gihkn gayeyi şüpbesikelde etmiştir: bu haberi alır altnaz Co namaz midı. hele su vazo, muhskkak bi, Afrika şarkından arzı yıkıp gelen Gor bugün ders okuyan dişçi mektebi müdavimine gitseniz, mektepien şikâ • onu bir karış öteye ve doğru bir surette vadisi iizerinde yanıp durdu Siyahla 1 Cihanşümul bir «öhret ka • ve Londra'ya telgraflar yetçi bulursunuz; iki üç müderris isoturtmak icap etmez midi, dersiniz; cerın batmadığı Lut gölu. Peygamber Isâ'zanmak, ' **»<*+ »tisna ettikten sonra diğerlermden hiç saret ederek elinizi uzatırsınız, vazoyu nın yıkandığı Seria, Filıstin'in kuru, yaUçar ailenin denize indiği nokta2 Medeniyetin yaldızlarile na meranun değildirler. Mektcp, hem üç yavasça dilediğiniz sekilde oturtursu vas, ve usandırıcı nehri, ve şımdi vatanı dan 26 mil mesafede bulunan bh İn sırlaşmış yüreklerine biraz heyecan senelik, hem de tedris kıymeti «fır nuz; ve cğer munsıf iseniz hemen kendi müdafaa eden Türk'ler işte bu vadinin giliz baadtralı LordTalbot balıkçı vermek... müderrislere malik olunca, artık o kendinizi mahkum edersiniz: sizin doğru içindedir...» nun ne acınacak bir vaziyette bulan gemiai derhal vak'a mahalline yetîşbolduğunuz odaıun bütün ahengine naBh* vakitler bolluk ve refah içirde Hiçe benziyen bir tasvir, fakat kızgın zaran bir çarpıkhktır; ve eğer değiştirdıığunu anlarsınız. Halbuki dişçi güneşin altında gölü, batmıyan siyahlan. miş be d» tayyareyi bulamamıştır. can sıkıntısına, uğnyan Amerika'lı ve mek lâzımsa her şeyi birden değistirmemektebimiz her sene BnlgarUtan'dan TeUizle aorulan •nallerm cevabı gel Avrnpa'Iı zenginlerin biraz heyecan yıkanan peygamberi, ve bu müthiş celi, her şeyi kendi doğruluğunuza göre yüzlerce talebe çekiyor. Boigar kiz hennemin içinde vatana hayat vermek mediği içm her tarafta uyanan endişe duymak ümidile yırtıcı hayvan avına yeni bastan tanzim eftmelidir. Ve o ı a ve erkek talebe, buraya geliyor, üç için can veren Türk dilâverlerini hep •e telâş aon dereceye vannıştı. çıktıkları malumdur. Şüphesizdir ki man odanın hususiyeti, şahsiyeti kalma senede hem türkçeyi, hem dişçiliği birden, tarihin genis hatlannı bir araya Ayni zamanda, Copenhag hükume bu Amerika'lı uçar aile de, heyecan mıştır, Falih Rıfkı'nın üslubu da alelâde, öğreniyorlar. Fakat maalesef, dişçi toplıyan bir daire içinde gösteriyor. herkesinkine benziyen bir üslup olmuşmektebi açıldı açılalı, bilmediği peşinde havalanan nasır yürekli. kari, Groenland'da teftişte bulunan Da Gene bu parçadan bir kaç satır da tur. fransızcadan tercüme ettirdiği küçük nnnarka'lı bîr gemiyi de taharriyata ra sevdalı bir ocaktan başka bir şey ha: (Medine yolunda çöldeyiz.) bir defterdeki malumatı her sen« kür«Burada bir müfreze kum üstünde bir olmasa gerektir. Bol bol heyecan almemur etmişti. Michelet'yi Victor Duruv. Pierre Losüden talebeye tekrar etmekten başka küçük taştiT. En uzun tren bile yürıirken ti'yi Maurice de Kobra, Girandoux'yu Nihayet, bütün Amerika ve Avru mış ve hayli şönret kazanmış olduğu bir şey yapmıyan müderrisler, komşu kendini yalnız, dağlar başında kalmış Henri Bordeaux yapmağa benziyen bir pa'yı merakta bırakan bu kaza hak için, belki, sinirleri sükunet bulmuş, millet gençleri yanında bizi gülünç bir kuvvetsiz adam kadar yalnız hisseteşebbüs. kında gelen bir telsiz, heyecanlı yü yüreği düzgün darbelerle çarpmağa mevkie düşürüyorlar. Otuz sene ev der. Demirin duyduğu bir çekingenlik, Falih Rıfkı yalnız bu cepheden ibaret velki dişçilikle bugünkü dişçiliği nabaşlamıştır! reklere su »erpti. Lord Talbot iaminbir yığın demirlerden mürekkep trenin olsaydı büyük bir şeydi, fakat onun husıl bir tutarsmız ? Dişçilik te ber ilim bir Ieke gibi, hararetin gittikçe emip susiyeti asıl binanın içindedir. ve f en şubesi gibi bergün terakki ediufalttığı bir naçiz şey gibi kaldığı hisOnda süs namtna bîr şevler arama • yor; bunlardan haberdar olmıyan sedilir Ufuklarmm mesafesi bir derin mahdır; ne ciçeîderden alınmıs renk müderrislerin hâlâ dişçi mektebinde, uçurum kadar baş döndüren badıyeleri leri. ne yıldızlardan çalınmıs zivasi. ne hem de üç senelik dişçi mektebinde avcu içinde ve kendi muhafaza ettiği bahar nesimlerinden toplanmıs koku bir parça diye düsünmek icin ne saltanata ders okutmasına acımaz mısmiz? lari vardır: lâfız san'atları, fikir oyimGençlerimize, ve milletin feda ettiği alısmıs bir ruh lâzımdı...» ları, mecazlar, istiareler. tesbihler es;e* binlerce liraya yazık değil mi? Teslim etmelidir ki Türk'ün edebi musadif olursa bunlar habsri olmadan vatında bu kadar sade bir lisan ile bu Binaenaley, Darülfünunun ıslahı orava yavasça, sofranın altma gizlenen kuvvette bir tasviri üç bes satırda ce bahsinde, Dişçi Fakültesinin unutulksdi sinsiliiinle jje'V sokulmrslaHır. O meden missıller pek nadirdir. mıyacağma, kendilerine doktorluk srivir.mis. her türlü kumasların, dantelBurada duracağım. payesini veremediğimiz diş tabipleri; lerin, mîicevhe'leıin, bovalarm vardım 'e Durdum, gözlerimi kapıyarak yirmi mizin, hakikaten tabip olarak yetişbezenmiş değil. deniz kenannda, su • sene evvelki Darülfünunun sarısın ço melerinin temin olunacağma eminiz. lardan çırıl ÇIDVÎ. yalnız vücudünün, cuğunu aradım, ve o zaman kesfettiğim İnkılâp, Darülfünunun her şubeaine teninin güzel'ik'erile givinmis. h«men okabiliyetlerin bu filî tezahüriine karşı olduğu gibi diş tabibi mektebine de raya kumlann üsHin*» kendisini salıve hiç şasmadim. girecektir. rerek yatmıs bir kızdtr. En evvel gcze HALİT ZİYA UŞŞAKİZADE KÂZIM NAMİ carpan hususivet budur, sonra j?örüs... Onu Rio de Janeiro'va jjötürünüs. Moskova'ya sevkediniz. 5«>»ia göHjr<wn p»ra Esbak İktisat Vekili I?.mir meb'u. fında dolastırımz, Hicaz b^ttını takip Paris yüksek muallim mektebi tarih su Rahmi ve Manisa meb'usu Tur ettierek çöl'eri geçîrtiniz, adesesine incoğrafya muallimi M. Lüi Rober ve Pagut Beyler müstahsiller ve mahsulât tikal eden şekiller, manzaralar derhal ris sark lisanları muallimi M. Lokok A • hakkında tetkikatta bulundak üzere camlanmn eczasmda beklenmiyen renknadolu'da tarihî eserleri tetkik etmek Kemalpaşa kazası köylerini ve Bur 1er saklanmış bir ob'ektiften «çeçmise üzere Balıkesir'e gitmişlerdir. Bunlar nova nahiyesine merbut köyleri gez benzer. Eğer o narçayı siz tasvir etsevBaHrimuMt'in ortasında demirliy ecek olan Vfestfalen Ahnan gemisi mişlerdir. Bu tetkik gezintisine izmir Balıkesir'den sonra Bandırma'ya gidediniz haska tülü görecektı'niz, baska arasında hava irtibatım bir uçuşta te • Loft Hanza şirketi b\r kaç senedenbeValisi Kâzım Paşa da iştirak etmiştir. rek «Belkis», Keprüde ve Hisar haratürlü söylivecektiniz. Hatta tecrübe için min etmek istemişse de benzin sarfiyatı ri AJmanya ile Cenubî Amerika arasmRahmi Bey meyvacılık ve ağaç yetiş belerini tetkik edeceklerdir. onu okumadan, bu mevzuu bir kere de tirme usul leri hakkında köylülere noktai nazanndan buna imkân olma da bir hava postası tesisi için tetkikat siz yazınız, belki sizinki daha süslü, daha Mütehassıslar Bergama harabelerini izahat vermiştir. san'atîı, hele kaidelere daha muva mıştır. Bu vaziyet karşısında bu isin iki ta bulunmakta ve tecrübeler yapmaktade ziyaret ettikten sonra şehrimize gefakatli olacaktı; fakat baskalarmı bil • Köylüler heyetten iyi cinsten ası uçuşta yapılması mecburiyeti hasıl o'dır. Bu hattın tesisinde müşkül nokta Iecekler ve müzelerde tetkikatta bulu mem, ben de ayni tecrübeyi yapmıs ol ve meyva fidanları istenıişlerdir. muş, bunun içm de Bahrimuhit'in ortaBahrimuhh'i bir uçuşta geçebilmek için nacaklardır. sam, bütün izzeti nefsimin temayüllerine Müstahsiller umumiyetle mal fiat . sında bir istasyon tesisine karar veril bir istikamet intihabıdır. rağmen onunkine doğru akan rüçhan larınm ucuzluğundan şikâyet etmek miştir. 1930 senesindenberi Cenubî Amehissimi iskât edemiyecektim.. tedirler. Alacakhlar tarafmd'an müsŞimdilik «Westfalen» ismindeki vaİşte önümde Falih Rıfkı'nın bir kaç Karacabey'in Sultaniye köyünde görii rika'ya giden mektup ve posta paket tahsillerin mahsullerine haciz konpur bu isi görecektir. Loit kumpanyasına kitabı var, elimi uzatıyorum, hangisini leri Los Palmas'taki Kanarya adalanna kızaran birisi bir köylü kadmın evine muştur. Köylüler bedelleri se • çekeceğimde mütereddidhn. Bunlardan mensup 5 1 2 4 tonüâtoluk bu gemi kocası bulunmamasından istifade ede • kadar «Daruier» büyük posta tayyare hiç biri doğrudan doğruya edebiyata kiz senede ödenmak üzere maliyeden Bahrimuhitin ortasında demirliye lerile görühnekte ve buradan Fer rek girmiş ve kapıyı kırmağa teşebbüs izafe edibnek iddiasında değil; fakat aldıkları bağlardan dolayı borçlu ol. cektir. Yapılan sondajlarda en müsait etmiştir. Avazı çıktığı kadar bağıran ka j nando'ya sür'at vapurlarile nakledil onlarin mütevazı duruşları hilâfına ededukları parayı arsalarda olduğu gi olarak 5500 metre bir dermlik bulun biyattn hepsine birden tasarruf için bir dmın sesi işitilmediğinden kinue gel • mekte idi. bi yirmi senede ödenmesini istemiş. mustur. Bu geminin üzerinde kara tayyaLoft Hanza şirketi bütün hattın yalhamlelerini görüyorum. memiş, kadıncağız da duvarda asılı dulerdir. B. M. Meclisi açıldığı zaman resi inmesi için bir meydan ve «Hayinİşte Zeytin Dağuu alıyorum, ve sanız tayyare ile işletildiği takdirde daha ran çifteyi alarak kapıya ateş etmiş ve İzmir meb'usları buna dair bir takrir kel» kara tayyarelerini fırlatmak için de hifeleri başparmağunın altında döndüziyade sür'at istihsali kabil olacağım dümütecaviz haydut koUanndan, göğsünverecekler ve köylülerin arzusunu rüyorum. Hangisinde tevakkuf edeyim, katapult yay tertibatı yapılmaktadır. şunerek Bathorst ile Fernando Moronha den yaralanarak yere serümiştir. bunda karar veremiyorum. Karan tesa 1 yerine getirmeğe çabşacaklardır. Deniz ortasında istasyon yare istasyonu olarak kullanacaklar Alman'lar bir gemiyi Okyanos'ta tay izmir köylerinde tetkikat Anadolu'da tarihî tetkikat Bir kadın bir haydudu vurdu