i) ^Cttmfmrlyet IMIOUII "Yalnız Yunanlı kendini Stresa konferansı ca, Filorina'lı ediyor! Kral Buîgarlar da Türk'tür,, ilân Elli sene evvel Yunan Meclisinde neticesizjni kalacak? sON İngiliz murahhasları naktî muavenet projesine muhalif olduklarını bildirdiler Stresa 16 (A.A.) Konferansra salâhîyettsr encümenleri umumiyetle zahirelerin teknur kiymetlendirilme • sîne tahsis edilecek mebaliğden müs tefit olan devletlerin göstsrecekleri karşılıklar iki taraflı itilâflar ile taazim edilmedikleri tekdirde, bu roebaliğin en ziyade mszharı müsaade millet maddesi ahkâmını ihlâl etmeksizin, alıcı memleketler ithalâtı için bîr istffade membaı teskii eylemesi icap ettiği kanKstini izhar etmislerdir. Bütün Avrupa memleketlerinin iş tireki temin edilmemiş oimasına rağ men tekrar kıymetlendirme için lü • zumlo mebaliğin tesbiti hususunda meydana çıkabilecek müskülâtın iktiham edüeceği ümit olunuyor. Belçika ve Felemenk gibi bazı hiikumet'erce de kabul ve tatb&ı mümkün olan bu tarzı hareket henüz nesıl hallolunacağı bilinmiyen bîr mes'eleyi ortaya çıkarmıstır. Ancak alâkadar memleketlerin bu husustaki noktai nazarlan maium olduktan scnradır ki, konferansın mukadderatı hakkında doğru bir fikir hasıl etmek mümkün oUcaktır. B.^ Doktorlar ve Belediye Balıkpazarı'ndaki katmer katmer enseü Karaman'Iı bakkahn, Maçka'daki apartımanı, Boğaziçi'ndeki yalısı, Beyoğlu'ndak? ma. ğazalan gözümüze batmıyor da, meselâ Mazhar Osman Bey, evinin üstiine bir kat daha çıkıverse, rahatımız, huzurumuz kaçıyor... Neden? Sebebi malum: Tababetin kurduğu her binada vücudümüzden bir parça, sıhhatimizden bir zerre görüyoruz da ondan! Doktorlara ait binalar, naza rımızda adeta birer hastalık timsalidir: Temellerin harcı, bize böbreklerimizin kumunu; geniş pencereler, bize ağnyan gözlerimizi; beton direkler, bize roma tizmalı bacaklarımızı; yüksek çatı, bize sızlıyan başımızı hatırlatır! Halbuki, biraz derin diişün sck, sıhhatirnizin bekçisi olan doktorlardan ziyade Belediyeye kızarız... Doktorlara niçin gidiyoruz? Tükürüklü kddmmlardan kabaran tozlar, ciğerlerimize içliyor. Çocuklarımızı, veremli ineklerin sütlerile besliyoruz. Her bina, bir binanm güneş ve hava hakkım çahyor. Haydi ciğer hastalıklan mütehassısına! Mikroplu sulan içmekten, karışık yağları yemekten, hamur ek« mekleri yutmaktan, kirli havayı teneffüs etmekten, midelerimit, barsaklarımız büzülüyor. Hay» di dahiliye hekimlerine! Dikkatsiz soförler, dalgm vatmanlar yüzünden geçirdiğîmiz kazalar, tehlikeler sinirlerimizi at°riyor, akmıyan terkos muslukları, tıkhm tıklım tramvaylar, eflence yerlerindeki şahlanmış ihtikâr, şehrin bakımsız manzarası, zevksiz çehresi asabımızı bozuyor. Haydi asabiye doktorlartnaî Halbuki, Belediye yolları «ulaiıp süpürtse; şehrin gıda maddelerini sıkı bir teftişten geçirtse; su ve süt mes'elesini halletse; otomobilleri, tramvayları bir yola koysa; inşaatı bir piâna bağla»a; esnafı tam bir kontrol altına alsa, eminim ki, sıhhatimiz, her dok toru bir apartıman sahibi edecek kp.dar bozulmaz! Filorina'h Nazım Bey, edebiyatiîTüzın daimî bir aktüalite simasıdır; her zaman, eserlerinden ziyade orijinai hareketlerile bizi hayrete düşiiriiyor ve kendinden bahsettiriyor. Bana gene bir mektup ve bir şiir gönderdi. Evvelce bu sütunda yaptığım bir teklif üzerine kendini «şiir kralı» ilân eden Nazım Beyin ayni zamande hakkımda pek teveccühkâr olan bu mektubunu ve şiirini aynen dercediyorum: geçen hararetii bir müzakere Çek'lerle Avusturya'lılar anlaştılcr Berlin 16 (A.A.) Wolff Ajan sından: Stresa'dan bildirildiğine göre Avusturya ve Çekoslovakya heyeti murahhasaları, müşterek dcstluk menafii zihniyetile mütehassis oiarak her iki memleket arasındaki ticaret müba delelerini müskülâta uğratan maniala nn ortadan kaldırılraan ve her iki memleketin bir çok arzularının tahakkuk ettirilmesini teminen pek yakında Prağ veya Viyana'da yeniden müza kerat icrasında mutabık kakıuşlardır. «Cumhuriyet gazetesi sütunlannı zaman zaman siisliyen güzel, sevimli, özlü ve kıvrak yazılanmzdan birini, geçen gün lutfen benim edebî şahsiyeti min emsalsiz muvaffakiyet ve mazhariyetini tarvire tahsis etmistiniz. Bunda, «Keriman Halis» Hanım, nasıl güzide bir heyetin intihabile (Kraliçe) olmuş ise, beni de memleketimi zin yüksek edebî şahsiyetlerinin adeta itifakla (büyük şair) payesine yükseltmeleri itibarile Şiir kralı tavsifi ile taltif ediyordunuz. Matbuatın lisanı, haikın tercümani efkâr ve vicdanı olmak lâzım geldiğine kani olanlardanım. Şu düsünceye hürmeten: Matbuat âlemimizde mümtaz bir siması bulunan güzide şehsiyetiniz tarafından bana Iâyık görülen (Şiir kralı) namtnı, hakkım ve liyakatim olmasa da güzel bir teşbihinizin muvaffakiyetli bir tevcihi ile üzerime konan bu edebî ikbal hümasını ürkütmek ve kaçırmak istemedim. Ve ileride edebiyat tairhimizde, mevki alacak bu yeni unvanı bana veren kıymetli şahsiyetinize karşı, benim tarafımdan vaki (ebedî bir cemile ve şiikran nişanesi oiarak. bugünden iti baren yazılanmın altma (Türk Şiir Kralı) namını, hakikî bir liyakatimi ifade etsin. etmesin tebeTrüken ve memnunen yazmağa başladım. Btına. en güzel bir başlayış olmak üzere de, Türkün ruhî, manevî güzelliğini, necip ve cazibeli şahsiyetile bütün dünyaya tanıtan Kenman Halis Hanım vasfında yazdlğım ve sizc hitap eden bu mektubumla beraber Cumhujiyet gazete3İnde neşir buyurulmak ricasile takdim ettiğim bir şiirim altına, bu (yeni unvanımı) koydum. Baki samimî teşekkür ve hürnvîtle rimdir efendim.» Ptorinalt; Nâtnm İngiltere muhalif Stresa 16 (A.A.) Ingilic murahh;«sı husuftî mükâlemelerde înçütere'nîn nakdî rauavenet projesine mahalif olouğunu söylemistir. Terki teslihat Ve Almanya Çanakkale Şehitlerini ziyaret Almanya hükumeti yeni Misli görülmemiş bir kalabalık heyete iltihak etti tebligatta bulundu Berlin 16 (A.A.) Wolff Ajantmdan: Terki Tesühat konf eransı Hyaset divanının içtimaına datr oiarak Alman kabinesi, dün konferans reisi M. Henderson'a hitaben bir mektup göndermiştir. Mektubun bugiin mumaileyhe tevdii ve ahzmı müteakıp muhtevîyatmm Cenevre'de neşredilmesi muhtemeldir. Gazeteler, bu mektubun, Ahnanya'nın Terki Teslihat konferanaına iş. tirak etmiyeceği hakkında tebligatı ihtiva etmekte olduşjuna hemen hen » lu&yetle «min bulunduklarmı Mn yazıyorlar. Lonra 16 (A.A.) Reuter Ajansından: Reuter Ajansının mevsuk bir membadan istihbanna nazaran AI • ra&nya'nm yeniden teslihata ait mutalibatı mes'eleıi aon iki üç gün zarfında Hariciye Nezaretinde münakasa edilmiştir. Maaraafih, tngiltere'nin bu bapta ittihaj: edeeeği vaziyet henüz tetkik edümekte bulunmuştur. Çanakkale 16 (Hususî) Çanakkale sehitliklermi ziyaret heyeti bugün Gülcemal vapurüe buraya muvasalat etti. Oün gece Tekirdağı'ndan, bu sabah Gelibolu ve Çanakkale'den vapura yüzlerce ziyaretçi daha iltihak ettiler. Şimdiye kadar misli görülmemiş derecede kalabahk bir kaffle halmde şehitUkleri ziyarete gidildi. Vapurda KırkIareli, Edirne, Çanakkale, Tekirdağı valüeri ve belediye reisleri de vardı. Gülcemal Rumeli harp sahası sahî lini takip ediyordu. Akbat önünde düdük çalraarak şehitler selâmlandı, istiklâl marsı çalındı. Küitbahir önünde H. F. idare heyetmden Ali Rtza Bey bir konferans vererek Büyük Gazi'nin Çanakkale muzafferiyetindekt rolünü zikrettî. Askerlik tarihinîn en parlak, savam hayret sahifelerinî teskii eden bu muzafferiyeb'n şanlı hahralan söy • lenirken bir çok kimseler heyecanlanna hâkîm oiamivarak ağlıyorlardı. Ali Rıza Beyden sonra Talebe Birliginden Vecihe Hanhn da bir nutuk sö'yledi. Müteakıben mevlit okundu ve kahraman askerlerimizin ruhlan tanz olundu. Saat on b'eşte merasime niHayet verilerek aynen sahili takiben avdet edildi. Anafarta'Iardan Gazi Hazretlerine tsmet, Kâzıra ve Fevn Pasalara tanm telgrsflan çekildi. HİKMET MÜNtF M. Hendereon'a gönderilen mektup Cenevre 16 (A.A.) Terki te»Hhat konferansı tahdidi teslihat bü resu müdürü Almanya ceneral konsolosundan, Almanya hükuumeti tarafından M. Henderson'a hitaben yazılrnış bir mektup almişhr. Bu mektupta eylulim 21 inde toplanacak olan konferans bütosuna iştîrakten Alroanya'yı meneden sebepler izah olunmaktadır. Diinya Güzelimize Ey, Sz benliğimin temiz Güzelliği yarışile Cihana meydan okuyan, i önalan ilâhî şu'le ! Aym koj'nundan uçan Bir (nıır) oldun dünyaya! Yıldızlan. şevkindir: Garkeyliven ziyaya!.. Üsküdar 16/B/932 Türk Şiir Kralı: Filorina'Iı Nazım fBirinci B. M. Meclisinde Izmit meb' ga nehrinin sahillerinde oturmuyorlardı, usu olan Mehmet Fuat Bey geçenlerde bile. Buîgar «Ulgar» kelünesindendir. Başmuharririmize yazdığı bir mektupManası ise kahraman demektir. Ve, ta eski Yunan meb'uslarmdan birinin türkçe ve yunanca kelimedir. Hal böyle Yunnn meclisinde Yunan'hlann Türk iken Gladiston Türk'Ieri ve Yunan'ir. olduklarını iddia eylediğini haber verlan vatanlarmdan kpvmak için bu iki miş, bunu arkadaşı Rasih Hasan Be millets hasim olan Rus'ları baslarma yin elinde gördüğü bir kitaptan öğrenmusaJlat etti. diğini bildirmişti. M. Yorgi Yakovatos * ** ismini taşıyan bir meb'usun 50 sene evMeclisin başka bi/ re'sesinde, Hiîkuvelki Yunan meclisinde soylediği sözmetin «millî hedef ve gayenin istihsalere ait yeni bazı malumat ele geçir line çalışan hükumete meclisçe de mudik. Bunları berveçhi ati neşrediyoruz:] avenet edilmesi» yc!undaki ifadesine, M. Yorgi Yakovatos Yunan meb'Yakovatos söyle cevap vermistir: usan meclisinin 26 teşrinisani 1880 taYakovatos Meclisin, eski zamanrihli içb'maında, hükumetin beyanna Iardanberî Sark milletlerine suikast yapmesini tenkit ederken demistir ki: makla mesgul bulunan Devletin aleti ... Biraz evvel arzettiğim gibi olmamasına dikkat etmesini tav5fve «Tesalya» kelimesi türkçedir; türkçe aderim. Ezer mevzuu bahis Oevlet. tadir, çünkü yunancadır; ve «Thessa kio ettiği gayeye varmak için bir kaç Ios» gelimestnden gelme değildir. «Tesafdil Yıman'lıyı kandnmakla iktifa eysalya» nın manası nedir? «tpiros» un leseydi böyle bir tavsiyede bulunmamanası nedir? İpiros, bugünkü âlim ğa Iüzum bile görmezdim. Ancak, o lerip etimolojisine göre namütenahi deDevlet, tahrikâh krala kadar uzatıyor mektir ki yalandır. Hem, buna ben ve hatta kral ile alay ediyor. Maamafih, cehalet te demem; zira cehalet, malum buna da hayret etmemek Iâzımdır, çünkü bulunan bir şeyden haberdar oüna • kral, damatlarıdır.? malctır. Esasen, edebiyata dokunan bilgiler kâfi derecede terakki etmemis Ayni celseden: tir ve edemez de. Ben, memleketim oYakovatos Hayır, vak'anüvislere, lan Liksuri'den gelerek sizleri tenvir sahtekârlara îtimat etmeyiniz. Yunan ediyorum. Umanm ki hiç birinizi sıkırkı tstanbul'un sukutundan sonra düs mam. Zaten söylediklerimin görüfülen medi. Türk'lcri davet eden Yunan'lılarsiyasî mes'ele ile alâkası apaşikârdır. dn. Çünkü Türk'Ierin vürudü baynlı Tesalya, Yunan Mitolojisine göre <dag, ve terakkiyi mucip telâkki olunurdu kaya, ovası» dır. Ve türkçe «Taş tli» (gürültüler). Uzülmeyiniz, ben söylekelimelerinden gelir. Hatta «Tajos» diklerimi bilirim; bütün tstanbul halkı adası da deniz yüzüne çıkmıs dağ par«Türk kavuğunu garba tercih ederiz easıdır. «Tas» ve «tli» kelimelerinin derlerdi». Tekrar ediyorum, Türk'leri türkçe olduklarını söylemiştim. «Elas», davet eden Yunan'lılardır. Yoksa, Ma«Ilia», «Elea» kelimeleri [Cumhuri kedonya, Tesalya ve Yunanistan dağ yet «Elas^ Yunanistan demektir.] lannı Türk'ler doğrudan doğruya aş ve baska bir çok kelimeler de «tli» den maddar. Hiristiyan Yunan'blar, Frenkçıknusbr. Ierden kurtulmak için Türk'leri davet * •* ettiler. tste tarih budur. Bir çok defa Ayni celsede şu sözler de geçmistir: lar tekrarladığım gibi Yunanistan'm taYorgi Yakovatos Milletlenn mürihi henüz yazılmamıştır. Ben size hu daiii rolünü takınan «Gladiston» Bullisayı veriyorum: Gelecek nesil ona gögar'lan berbat etti. re Yunan tarihini hazvlasm. İstanbul ve Bir çok meb'uslar Bunlar da ne? Kilisesi sultanın akrabasındandırlar (güYakovatos Çünkü Rus'ları Ayasrültüler). Ne? Bunu bilmiyor muydu tefanos'a kadar getirdi. Halbuki Bul nuz? Tarihi tetkik ediniz. Kral, tazta gar'lar Türk ırkındandır. Yalnız din rmdan birini sultanlardan birile restnen lerini değiştirmişlerdir. Eğer bana iti evlendirmiâti. Istanbul'un zaphndan evmat etmezseniz Bulgar kafatasmı tet vel içinde Türk'ler vardt. Türk'îer hiç kik ediniz: Göreceksiniz ki bu kafalar bir vakit Yunan'hlan sıkıştırmadilar. tslâv kafası değil, Türk kafasıdır. BuBilâkis Yunan ırkını muhafaza ettiler; nu söyliyen Avrupa'nm en namdar ta biiyatçısı Doktor Berlin'li «Virsov» dur. ki bu cihetten Yunan ırkının hamisidirler. Yunan'Iılar, başka bir hakimiyet alBu hususta size bir de edebî delil getitına girmis olsalardı, bugün Yunan ırreyim... Bazı meb'uslar Fakat bu defa bah kmdan iz bile kalmıyacaktı. Şu halde se girişmeden. i Türk'lere minnettar olmamız l«zım gelmez mi? Kendileri ile ebedî bir dost Yakovatos Peki. bahse girişme j luk ve ittifak aktetmeğe mecbur değil den. Bulgar kelimesi «Volga» dan ha j sıl olma değildir. Çünkü, Bulgar'lar Vol' miyiz? YUSUF ZİYA Mançuri Çin'i yabanci addediyor ingiliz fîlosu dün geldi, gitti (Btrinct sahifedert mabaiti töpla selâmlamışlardır. miştir. Gemi kumandanı Amiral Tattenham dün cuma olmak münasebetile resmî daireleri kapah bulunduğundan Vli Beyi saat 10 da Nisantası'ndaki evinde ziyaret etmiştir. Amiral Cenapları saat 1.30 da Dolmabahçe sarayma giderek defteri mahsusu imza etmişlerdir. îrsgiliz sefîri Corç Klark Cenao'arı dün Beyoğlu'ndakî sefaret binasında filo kumandanı şerefine bir öğle ziyafeti vermistir. Bu ziyafette Sefir Hz. ile refikalan, filo kumandanı, deniz ve kara Bu selâma Selimiye kışlasından mukabele edil M. Litvlnof Cenevre'ye flidiyor Moskova 16 (A.A.) M. LJtvi nof, silâhlan bırakma konferansı bürosunun içtimalarında bulunmak ü zere Cenevreye gitmistir. Ankara'da kamyon kazası Ankara 16 (Telefonla) Bugün saat dorde doğru Istasyon caddesînde feci bir kaza olmuştur. Tanzifata ait bir kamyon devrilmiş ve içindeki ameleden btri vefat etmiftir. «Türk Şiir Kralı» unvanını böylece kabullenen Filorina'lının başına taç koymak yalnız Abdül hak Hâmid'e düşer, değil mi? Hayır, bence bu serefli işi yap • mıya daha salâhiyeti olan bir zat var: Mazhar Osman. PEYAMİ SAFA Çangçun 16 (A.A.) Mançuri Hariciye nazın bundan böyle gürorük, ticaret ve vapur ijletme işlermde Çinın Mançuri'ye karşı büsbütün yabanci bir memleket vaziyetinde kalacafuH ve Çin'den gelen veya Çin'e giden bfl cümle emtiaya eylulün 2 0 sinden îti • kuvvetlerimize mensup bazı erkân baren gümrük resmi konacağını bildirha^ır b«!unmusîardır. mişth. Japonya'lı Fukumoto tekrar Sefir Cenapları saat 15 te Curoçao "Mançuri gümrükleri müdörlü^ine takruvazörüne giderek Amiral Tattenyin olunmustur. Malumdur ki, kendisi harn'a iadei ziyaret etmiştir. Mançuri gümrük varidahnı Şanghai'a Saat üç buçukta yaver Naşit Bey göndermekten imtina ettiği için iki ay Amiral Cenaplarmı ziyaret etmiştir. evvel Çin gümrükleri umuntî mafettiş» Gemi ef rat ve zabitam dün sabahtarahndan azledîlmifb. tan akşama kadar şehrimizin meşhur x.erierini gezmlflerdir. Curoçao kruvazörü son harpte yapılan tecrübelerden ahnan nedceye göre imal edilmiştir. Bu kruvazbr 1918 de bir Itere daha Hmanımıza gelmiş ve 1923 te İzmir bizim tarafımızdan istirdat edildiği zaman da İzmir limanında bulunmuştu. Filo dün akşam saat dörtte Kös tence'ye hareket etmiftir. Sonra bir yazı cümlesi kadar manası ve adeta notaya alınabUeçek kadar musikisi olan uzun bir inilti salıvetdi. JDrp^rdizn.. Üstüne J?iraz ç.a ha iğildim. Dolaşık ve tutuk bir dille, yan anlaşılır, yarı anlaşılmaz cüm Ieler mırıldanmağa başladı: Görmiyeceksin. Möble tut tum... Benim eşyam az... Yarın, yarın gideceğun... Uzaklara, ta uzaklara... îsmini bilmediğim memleketlere... Franco da bir daha beni gör miyecek... Cins, cîns, ben de cinsim... Entrero in un cuore... püff... Ağzmdan kahkahaya benzer bir ses rıktı. Bir cinnet vak'asından endişe etmeğe başladım. Devam ediyordu: Gideceğim, gideceğim... Suyun üstünde geminin direkleri benim için sallanıyor. Denizlerin, dağlann, nsrmleketlerin ötesinde.. Oralara, ora lara... Tek başıma vahşi ormanlar dan geçeceğim. Sayıklamıyorum, sa TurkiyeYunanistan münasebatı Atina 16 (A.A.) Atina Ajann bildiriyor: tktisat Nesareti, Türlriye ile Yuna nistan arasmda ticarî mdnasebatm inkişafı imkânlannı tetkik etmek üzere hususî bir komisyon teşkil etmiştir. Almanya'da kapatılan gazeteler Berlin 16 (A.A.) Başvekil Von Papen, hükumeti kanunuesasiyi ihlâl etmis olmakla itham eden bütün ga zeteleri bir hafta müddetle tatil et mistir. Amerika'da içki memnuiyetinin rePine doğru Şikago 16 (A.A.) Amerikan lejyonu konvansiyonu müskirat memnuiyetinin ilgasını tavsiye e den takriri 133 muhalif reye mukabü 1144 reyle kabul etmiftir. Cumhuriyet Abone• şeraiti* Senelik AİU aylık Üç ayhk Bir avlık Tıirkiye için 1400 Kr. 750 400 150 Harîç için 2700 Kr. 1450 800 Yoktur CVMHVRlYETİn edebî tefrihast: 63 Bir Tereddüdün Romanı Vİldan: Oh, iyi Diye mınldandı. Vücudü de ruhu gibi zıt haletlerin birinden ötekine kolayca athyabildiği için derhal yerinden sıçratnış ve ellerini çırpmıştı: Hava, hava, ne güzel şey! Haydi birer tane daha! Yooook, dur artık. Hayır, bırak. Kadehe doğru giden elini yaka ladım: Dur, fazla olur. Bak kalbine dokunuyor. Kolunn şîddetle silkeiedi: Ne olmak ihtimali var? Diyc aordu, ölür müyüm? ölürsün. Kendî kendine olursa bu, ra ~ Anî bir arzu ile elimi uzattım ve raftaki Shakespeare külliyatından birini çekthn, rasgele bir sahife açtım: <Les jayeuses commeres de Windsor» daki bir şarkı çıktı. Sefahetten Peyami Safa bahsediyor ve bunun pîs arzular tarafından kanda alevlenen bir yangın zıyım. olduğunu söylüyordu. Bu fikri hazRomanesk muhayyelesinin ısrarı metmeğe çok müstaittim, çünkü mihoşuma gitmiyordu. Yüzümü bu demde bulantılar başlamıştı. Kitabı rusturdum: kapadım, masanın üstüne attım ve o Seni bu halinle sevmiyorum, danın içinde biraz gezindim. dedim. Divan tarafından bir inilti geldi. Ben de şimdi senm sevgini deHemen basımı döndürdüm. Vildan beğil, bunu arıyorum. Dedi ve bütün bir kadehi tamamile Iînden yukarısını yana doğru çevir mişti ve başı, yastıkta, arkaya doğru içti. cansız bir gevşeklikle sarkıyordu. AğSonra divana Üoylu b'oyuna ve yüzı ve gözleri yarı açık, yüzü bem zü koyun uzandı. Ellerile bir saytığı beyaz, her taraf i hareketsiz. mıncıklıyor, göğsünü divanın iistüne baatırarak ve sürterek yuğuruyor, aYanına koştum ve nabzını tuttum. yaklannı havaya kaldırıp îndiriyor, En büyük tehlike vaki değildi. Fakat az görülmüş hareketler yapiyordu. elbisesini çözrfüm, gevşettim, iskarOnu biraz keyifle, biraz endişe île ve pinlerini çıkardım, kollarım, bacak biraz nefretle seyretthn. Birdenbire lannı ve ayaklannı oğmağa başladım. hareketsiz kaldu Refleks hareketleri çok zayıftı. Ba şının altmdan yastığı çektim ve yüzüne f iskeler halinde su serptim. Göz. lerini açtı, fakat bakışlarmda idrakten ve şuurdan ziyade, büyük kederlerden boşalmış garip bir derinlik vardı. Vildan! dedim. Sonra nabzını tekrar elîme alarak asıl ismini söyledim. Bir iki defa yutkundu ve geğirdi. Dizlerîni ve ayakIarını oğmağa devam ediyordum. Sayıklar gibi ismimi mınldandı. Tekrar elini tuttum ve bîr elimle de saçlarını, alnını okşadım, öptüm. Nefesleri derinleşmeğe başlamtştı: Bitti, bitti... diye mınldandı. Sayıklayıp saytklamadığmı aniamak için sordum: Ne bitti Vildan? Gözleri daima yarı kapalı duruyordu. Alnmda ve şakaklarında ter damlaları belirdi. Sualimi tekrar ettim: Vildan ne bitti? Hayatım, hayatun... na projemi söylüyorum, inan bana, cinsim ben cins, çırıl çıplak öleceğim, fakat leşimi kimse görmiyecek ve bu hançerin haysiyetini kurtaracağım. O bir kalbe girecek, benim kalbhne girecek, ah, kaçmak, gitmek, gitmek, oralara, vahşi ormanlara. vahşi or manlardan sahralara... Ve insan ayağı basmamış yerlerde, bîr ağaç altında ebediyen kalacağım. Asırlarca iskeletim o ağaca yaslanmış duraeak. Beni kimse bilmiyecek, bulamıya cak... Gideceğim, emelsiz, imansız, oralara gideceğim ve ıssız dağlarda ilk aşkımm türküsünü söyliyerek gideceğim. tnan bana, inan, bu sefer rüya içinde değilim O, bir kalbe girecek. Ah, vadediyoruır.. Sesinde, roman yapmak ihtirasınm bütün lirizmi vardı. Buna rağmen inandırıyordu, muktedir görünüyordu, beyaz yüzünde hiç bir küçük hareket olmadan devam etti: (Mabadi var)