•2\ Teı 1932 Çocuk masallar Vaktile Anadolu'da gayet sulak ve mah suldar bir köyde Ahmet Ağa isminde çaIışkan bir çiftçi vardı. Yaz, kış çalışır aile sinin yiyeceği ni, içeceğini alnının terile çıka rır, karısı Fat ma, kızı Ayşe ile birlikte mütevazi fakat mes'udane bir hayat yaşardı. Ayşe çok iyj kalpli bir kızdı. Köyün fıkarasına elinden gel diği kadar yardım ve lıayvanlara çok iyi muamele ederdi. Bir akşam tarladan dönerken yolun kenarında küçük bir saksağan gördü. Bir kanadı köyün çocuklannın kurdukları kapancaya kısılmış «cık cık!» diye bağırıp duruyordu. Ayşe hemen ko şup hayvanı kapancadan kurtardı, alıp eve götürdü. Zavallı kuşcağız, dedi, sen artık bizimle beraber yaşa.. Köy çocuklannın kurdukları tuzak lara düşme! Saksağan biraz sonra iyileşti ve hanımına son derece ahştı. Ayşe tarlaya giderken, yahut evde iş görürken omzuna konuyor, cık.. cık!. diyerek'onu eğlendiriyordu.. Saksağanın geldiği günden beri AyWnîn babasınm işleri daha iyi gitmeğe, tarlalar daha fazla mahsul, ağaçlar daha fazla yemiş vermeğe başladı. Ayşe de ötedenberi zayıf, nahif bir kızdı. Sak sağanı arkadaş aldıktan sonra sıhhati düzeldi, adamakıllı gürbüzleçti.. Köyün en güzel kızı oldu.. ' Ayşe annesine, babasına yardım ederek onların işlerini kolaylaştırmaktan ve sevgili saksağa nına dikkatle bakmaktan başka bir şey düşüamüyordu. Saksağan da bütün bu iyiliklerin altında kalmıyor, bahçedeki, tarlalardaki muzır böcekleri ayıklayıp yiyerek hem karnım doyuruyor, hem de çiftçinin işine yaramış oluyordu. Bir gün Ayşe tarlaya babasına öğle yemeği götürmüş, omzunda saksağanı olduğu halde eve dönüyordu. Köyün çocuklarından bir, ikisi onu yolda görünce: Aptal kıza bak, dediler, geveze saksağanı bir malmıs gibi omzuna yerleştirmiş gidiyor. Ayşe mes'elenin ne netice ala cağını bildiği için tabiî seşini çıkarmadı. Fakat çocuklar istediklerinin olmadığını görünce tecavüzlerini artırdılar. Haydi şu saksağanı alıp boynunu koparahm! Dediler ve hemen kızın üzerine atıldılar. Zavallı Ayşe buniara nasıl mukavemet edeceğini dü şünürken bir de baktı ki aıısızm çocuklardan birinin burnu çarpıldı. ötekinin ağzı büyüdü. Berikinin gözü şaşılaştı. Her biri kendi suratındaki tahavvülün farkmda olmıyarak diğerile alay etmeğe başladı. Bu suretle çapkmlar birbirlerile kavga etmeğe başlayınca Ayşe de kaçtı kurtuldu. Genç kız çocukların yüzlerinin birdenbire değişmesindeki esrarı anlıyamamakla beraber fena fikirli olmalarına hamletti ve iyi kalpli olduğu için tekrar eski hallerine dönmelerine dua etti. En yakın kasabanm zenginlerinden Dursun Efendinin oğlu Cengiz bir gün Ayşe'yi gördü. Onun güzelliğind«n maada nazik üğine de âşık oldu. Hemen ba • FAYDAU B;LG;LER| Ekmek mi, pirinç mi? En fazla an'aneyi seven milletlerden biri olan Çin'liler bile iti yatlarından bir çoklarını terke • dip asrileşmektedirler. Meselâ nitekim uzun saçlarım kestiler. Kırlangıç yuvası çorbası ve köpek eti yemiyorlar. Şimdi de millî ve baş yemekleri olan pirinçten vazgeçip yerine ekmek yiyecekleri hakkında bir rivayet dönüp dolaşıyor. Keza çorap şişi gibi tek dişli çubuklar yerine ça tal da kullanmağa başladılar. Pirince düşkünlükten vazgeçilmesinin biraz da Çin'de yinni senedenberi prinç zer'iyatımn a zalmasından neş'et ettiği de tahmin olunuyor. Fakat Çin'li üle madan bir çoğu pirinç yerine ekmek ikamesinin aleyhinde bulunuyorlar. Guya ekmek hazmı küç olduğu için bir çok mide hastalık • larına sebebiyet vermekte imiş. BİZîM MEMLEKETTE CDCUKLAR ı merakh Balina bahklarımn nesli gali ba yakında tükenecek! Çünkü bir asır evvel Avrupa'nm şimal sa hillerinin her hangi bir noktasmfja Balinaya tesadüf olunurdu, halbuki şimdi kutbun buzlu sa halarına kadar gitmek lâzım ge Iiyor. Bu, hiç şüphesiz ki adetle rinin gittikçe azaldığına delâlet ediyor. Zira Balinaları öldürmek vasıtaları gün geçtikçe tekamül ediyor. Evvelce Balina kendisine içeridekilerin hayatı pahasına yaklaşan sandaldan atılan zıpkınlarla avlamrdı. Bu zıpkınlar demir tellerle sandala merbuttur . Balina zıpkını yedi mi can havli ile koşmağa başlar, sandal da arkasından süriiklenir, nihayet Balina halsiz kalır ve esir düşerdi. Şimdi ise Balina kendisine hiç yaklaşmağa hacet kalmadan u Yeni usul Balina avı basına koştu: Ben, dedi. Ayşe'vi seviyo rum. Onunla evleneceğim!. Dursun Efendi birden sasırdı: Ne, dedi, şu omzunda sak sağanla gezen kızla mı? Bir kere babası fakir, beş parası yok.. Sonra öyle kurtlarla, kuşlarla düşüp kalkması hiç te hoşuma git miyor. Cengiz geldi, kıza yalvardı, yakardı. Fakat bir türlü onu saksağanından vaz geçiremedi. Dursun Efendi, Ayşe'nin bu inadını haber alınca: Dur, dedi, ben de ona bir iş yapayım da görsün! Vali ile arası iyi idi. Saksağan ve saire gibi kuşlann öldürülme sine eaair çıkarttı. Ay*e kurnaz davrandığı için saksağanının hayatını kurtardı. Yolda buldnğu ölü bir kuşu kendi saksağanının cesedi imiş gibi götüriip teslim etti. Fakat bu emir bütün vilâyetteki tarlaların mahsulünün, bahçe • lerinin yemişlerinin harap olmasına sebebiyet verdi. Ortalığı boş bulan fareler, muzır böcekler bütün ekinlerin, yemişlerin altmdan girip üstünden çıkmışlardı. Bunun üzerine vali emrini geri aldı. Dursun Efendi de haksızlığını anlıyarak oğlunun Ayşe ile evlenmesine müsaade etti. O vakit genç kız saksağanını sakladığı yerden çıkardı. Evlenme merasimi olacağı gün onu da kasabaya götürdü. Saksağan yolda birdenbire güzel bir peri kızı şekline girip Ayşe'nin ellerine sarıldı: Sen, dedi, benim iki def a hayatımı kurtardın. Ben vaktile de şimdiki gibi bir peri kızıydım. Annem «bir nikâh merasiminde bulunucıya kadar saksağan ol!» diye beddua ettiği için o hale girmiştim. Bu anda kurtuldum. Peri kızı Ayşe'nin iki üç defa daha elini öptükten, onu sımsıkı kucakladıktan sonra: Mes'ut ol ve daima kalbinin iyiliğinin mükâfatım gör! Diyerek gözden kaybolu? gitti. Ayşe nişanhsımn koîuna davandı ve gözlerinden inci gibi iki damla yaş yuvarlandı. Halbuki ekmek taraftarı üle ma da buniara cevap vererek bilâkis pirincin bir çok hastalıklar tevlit ettiğini bilhassa «beri beri» denilen bir nevî iskorpit yaptığını ileri sürüyorlar. Bu iddialardan hangisi doğrudur henüz tecriibe ve istatistik neticeleri belli olmadığı için bir şey söylenmemektedir. zaktan küçük bir topla mükemmel avlanıyor. Stcak havalarin nhhi ve tatlı eğlencesi: Deniz banyosu yapan yavrutar Bu top tabiî bir gemiden atı lıyor. Hatta bazı avcılar Balinanın yerini mükemmelen tayin edip gülleyi tam yerine yerleştir mek için bir de tayyare yola çıkanyorlar. Yefmiş iki tniltef KambÖç Krdllığı ahalisı Oğrenme yaşı En iyi hangi yaşta talebelik yapılır? Bu mes'ele eski Toledo Darülfünunu müderrisleri arasmda müthiş bir münakaşa kapısı açmıştır. Bunlar yekdiğerine delâil ve vesaik olarak muhtelif yaş lardaki talebelerin notlarını göstermektedirler. Bütün memleketler darülfünunlarında da bu mes'eleye dair bir çok sualleri havi tamimler göndermişlerdir. Bütün gelen cevaplar tasnif edildikten sonra çıkan netice şudur: Erkeğin tahsili için en mü nasip çağ 42 yaşı imiş. Insanm zekâsı tam o zaman inkişaf ediyor, ruhun öğrenmek istidadını en fazla o vakit iktisap ediyormuş. Hafızanın en fazla kuvvetli olduğu an da kızda o yaşta imiş. Bu haberi duyan Toledo Da rülfünunu talebesi tahsile devam için kendilerinin henüz mü • nasip çağda bulunmadıklarını ileri sürerek mektebi terketroelerine müsaade buyurulması için Darülfünun Eminine müracaat etmişlerse de arzuları is'af ediîmemiştir. Fıkralar Fahri ile teyzesi çarşıdan geçiyorlardı. Fahri dedi ki: Teyze bana da Sami'ninki gibi bir davul alsana... Teyzesi hayretle: A... a... dedi, ayol Sanzi dört yaşında çocuk. . Sen se bugünlerde on üçüne basacaksın... Davuldan ne zevk duyacaksm!. Fahri bozmadan cevap verdi: Zevk almak için değil tey ze... Babamdan para almak için.. Görmüyor musun babam Sami'ye davulunu sabahları erken erken çalmaması için her gün beş kuruş fazla veriyor. Temmuz bilmecesi | Kamboç'lular ekseriya elbise • lerini ve vücutlerini temiz tutA S Y 1 mağa son derece meraklıdırlar. Evlerin inşaatı tıpkı Siyam'dakini M R T andırır. Oraları da temizliği ile E ç meşhurdur. Kamboç bir vakitleri müstakilken şimdi ecnebi bir devA M letin himayesi altına gjrdi. Kamboç'un merkezi Pnom Pe şehri S K âdeta beynelmilel bir merkezdir. M Ecnebilerle Kamboç'luların arası Şu yukarıki boş hanelere öyle diğer civar memleketlerle kıyas harfler koyunuz ki soldan ;ağa kabul etmiyecek derecede iyidir. doğru okunduğu zaman her Prensler ve âsil tabaka da ecne Bundan bir müddet evvel Kam bilerin tesis ettikleri kulüplere de ' biri manalı bir kelime olsun. i Yukarıdan aşağıya okunduğu ı boç'ta ayakkabı giymeğe yalnız vam ederler. Kamboç aşağı yukarı 1 vakit te bu ayın en hoş şeyle kral mezundu. Diğer bütün halk Fransa'nın bir müstemlekesidir. rinden biri meydana çıksın. Doğru halledenlerden bir kişiye 5 lira, bir kişiye bir İş Bankası kumbarası takdim edile • cek. resimleri gazetemize basılacaktır. Diğer 100 kişiye ı muhtelif hediyeler. Herhangi mükâfat kazananların resimleri de bize fotoğf raflarım gönderdikleri takdir' de gazeteye basılır. ı Cevaplar ağustosun birinci gününe kadar «Cumhuriyet Çocuk sahifesi muharriri» ad I resine gönderilmelidir. Hal su ı retleri daima gazeteden kesiîmiş cetveller üzerine yapılma1 lıdır. Bu şartlara riayet etmi yenler hediye kazanamazlar. Kutup'ta bir macera: Garip bir ayı avı Asya'nın cenubundaki Kamboç krallığı ahalisi de şimdiye kadar anlattığımız diğer milletler gibi hayatlan merak edilmeğe şayan insanlardandır. Erkeklerin saçları makine ile kesihniş ve kısadır. Genç kızlar uzun saçlıdırlar ve bilhassa te pelerinde toplayıp topuz yapar lar. Halü vakti yerinde olan her iki cins Kamboç'lular ipekli ku maştan elbise giyerler. Erkeklerin elbisesi uzun bir ceketle pantolondan ibarettir ve mutlaka beyaz renktedir. gibi Norveç'liler sırf Balina avına mahsus olmak üzere 32 bin ton luk bir vapur yaptırmışlar. Bu vapurun üzerinde Balinaların yerini tayin için iki keşif tayyaresi ve kalabahk bir av heyeti bulu nacaktır. Keza dört toptan maada Balinanın yağından, kemiğinden, etinden ve sairesinden edilecek istifadeyi temin etmek üzere her nevi makineler de mevcuttur. 400 tayfası ile, motörünü hiç bir iskeleye yanüşmadan tam iki sene yaşatacak ve işeletecek dere cede yiyecek ve içecek ile mazot ç'plak avak çezerlerdi. Fakat şim alabilecektir. di bu a»'ct kjılknvtır. • u ~£? u 1 K u R DS D D