•2 Kânunusani 1932e "Cumhnrtvef ^EMÜPAPLAQ Necati merhumun dün Makberesi ziyaret edildi Faziletli ve civanmert ölünün kabri çelenklerle süslendi, nutuklar söylndi Ankara 1 (Telefonla) Es bak Maarif Vekili merhum Necati'nin ölünıünfln üçüncü yıldönümü münasebetile bugün Cebeci'deki mezarı meb'uslar ve Maarif erkânı tarafından ziyaret edibniş* merhumun ve yanında medfun bulunan annesinin kab rine Meclis Reisi Kâzım Pş., Maarif Vekâleti ve Maarif Cem:yeti ve merhumun ailesi namına çe • lenkler konulmuştur. Maarif Cemiyeti idare heyeti namına meb'us Ihsan Paşa bir nutuk irad ederek merhumun mezayasından ve vatana karşı olan hizmetlerinden bahsetmiştir. Badehu Maarif Vekili Esat Bey bir nutuk iradederek, İhsan Paşanın hissiyatına bütün maarif mensuplarının iştirak ettiğini bildirmiştir. Bundan sonra Meclis Reisi Kâzım Pş. Hz. bir nutuk söylemiş Ierdir. Mecli* Reisimiz, Necati merhuma karşı vazifemizin bir ziyaretten ibiret olmadığinı ve daha büyük vazifelerimiz bulunduğunu işaret ederek «faziletli Necati bu toprak altında yat tıkça Türk milletinin onun idealIerini tahakkuk etthmek için yılmaz bir mesai ile çalışması lâzımdır. Onun ruhu ancak bu mille tin yükelişi ile müsterih olabilir» demiştir. Orada bulunanlar gözyaşlan arasında ayrılmışlardır. Selânik Telefonunda Gazi Hz. ve Tevfik Rüştü Bey nasıl görüştüler? Atina gazetelerinin verdiği malumata nazaran Ankara • Selânik teJefonile iîk mükâleme geçen cum=»rtesi akşamı saat birde yam'mış, Gazi Hz. Selânîk Be ledîye Rein ile görüsmek arzusunu iz • her etmistir. Mükâleme şu şekilde cereyan etmiştir: Gece saat birde Selânik santrah çağrılrnış, Ankara ile Selânik santral mü • dürleri karşı karş'ya gelmislerdi. Ankara telefon mudürü Gazi Hz. nm Selânik Belediye Reisi ile görüsmek arzu ettîklerini söylemiş, telefon da bir saat sonra açılmak üzere kapatılmısh. Tam bir saat sonra, Gazi Hz., Selânik Belediye Reisini, telefona çağınyorlardı. Halbuki Selânik telefon müdürü bir saat evvellri mükâlemede Gazi Hz. nin bizzat görüseceklerini anhyamamış, Belediye Reisini de vaziyetten haher • dar etmemisti. Selânik santralı Gazi Hz. nin göröşeceğini anlar anlamaz, derbal sehir telefonile Belediye Reisini haberdar etmiştir. Belediye Reisi M. Vamvakas ta alelaeele giyinerek hemen telefon başma kosmuş ve: « AUo, allo... Ben Selânik Bele • diye Reisi...» demiştir. Fakat, Ankara makinesi ufak bir a • nzaya uğramıstı. Konusulamıyordu. Bunun üzerine Belediye Reisi tekrar yatağma avdet etmişfir. Sabaha karsı saat dörtte Ankara, tekrar Selânigi çağınyordu: Bu, aafer telefon basmda Tevfik R'istü Bey bJİunuyordu. Selânik santralı Belediye Reisinin yatmağa gittigmi soyleyince Tevfik Rüştfi Bey şu cevabı vermiştir: « O halde, Belediye Reisine ve Selânik ahalisine Ankara şehrinin selâmlarmı söyleyiniz. Uç sast evve1 GÎZ; Hz. leri bir sürpriz yapmak istemişlerdi. lercume, ıktıoas, tau ve salr hukuku mahfuzdur MUSAHABE: Bir çocukluk hatırası: Bir gün Kapahçarşı'da nasıl kaybolmuştum? 3*3 galiba, hiç bir sözümü kırmazdf. Durduk; güvercinlere yem aldı, ben serptim; kuşlar tatlı kanat seslerile el rafımızı kuş»ttılar. Ben o kadar sevinmiştim ki ellerimi çırptyordumr Teyzeciğim de gülüyordu. Şimdi anladıŞrma göre Sab;»*îar kapısından ı"vafiirdik.Ben ilk de. r ^ çarşıya giriycrdum; pek • • , •mış, biraz da Vorkmuştum; teyzemin' elini sımsıki tutuyordum. Orası bana' ucu bucağı bulunmaz esrarengiz bir ı yer; bir mağara; masallardaki dev ' lerin memleketi gibî korkunç bir di ' yar hissi vermisti. Gariptir, hâlâ da . ne zaman çarsıdan geçsem icimde o i ilk ürpermeyi. haşyeti hatırlatan birt şeyler duyarım... Biz yürürken iki taraftan dükkâncılar, büyük bir nezaket ve aiâka ile bizi davet ediyorlardı: Buyurun ef endim! Kücük ha nımefendi! Buyurun, burast! İpekliler, yünlüler... Her çeşit var ef endim! Son moda kumaşlarımız geldi hanımef endi! Kendi kendime: Bunlar teyzemi tanıyorlar mı? Neden böyle çağırıyorlar ? Diye düşünüyordum. Teyzem bazı dükkânlara giriyor, ahş veriş edîyor; bir takım paketler alıyor, paralar veriyordu. Dükkânın biri çok kalabalıktı. Teyzem burada dükkân sahibile pazarIığa girişti; onlar konuşurken ben de kapının önünde durmuş, vitrinde ki cici ve parlak şeylere hayran hayran bakiyordum. Birdenbire dükkândan çıkan bir kaç hanım arasmda teyzemin lâcivert tayyurlaruu farketmiyeyim mi?.. Teyzem beni orada unutmuş, dükkândan uzaklaşıyordu! Artık ar kasından koşmağa başladım; fakat yetişemiyordum. Onun boyu ve ba cakları uzundu; hızlı hızlı da yürüyordu. Ben ise mînîminiciktim. Bir çocukluk hatırast Teyzeciğim! Teyzeciğim! Ancak beş yaşımda vardım. O zaDiye baykırıyordum ama, galiba manlar evin içinde, en büyüğümüz sesimi de duymuyordu. Nihayet soon dört, en küçüğiimüz bir yaşında kağa çıkan büyük bir kapının önünde olmak üzere tam beş kardeştik. Büona yetiştim; nefes nefese idim, eteyük bahçeli bir evde otururduk: ve mektebe giden ağabeyimizle ablamız ğini tutup çektim... Ne görsem beğedan başkasını annem kat'iyyen soka nirsiniz?... Teyzemin ışıklı, mütebessim çehreğa çıkarmazdı; biz bahçenin içinde si yerine, çatık siyah kaşlı, esmer, haşır neşir olur, birbirimizi yerdik. kuru, sinirli bir yüz!.. En büyük gezmemiz, Beyazıt ta • A!... Dedim... Donmuş kalmışraflarında oturan büyük annemizin tım. Kadıncağız hiç istifini bozma evine gitmekti. Hele ben, oraya gidan sordu: deceğimizi duyduğum gün adeta Ne istiyorsun? bayram ederdim; çünkü çok sevdi Hiç... Şey... Teyzem vardı da... ğim ve beni çok seven teyzem beni mutlaka bir kaç gün alakoyar, gezdi Sizi teyzem zannettim de... Bu kadın, rauhakkak ki ana de • rirdi. Gezdirmese bile onun yanında ğildi ve muhakkak ki kalpsiz, mer • geçirdiğim hayatı ben her eğlenceye hametsiz bir mahluktu. Sokak ortatercih ederdim. O ne güzel, ne tatlı sında kalmış beş yaşında bir çocuğa ne emsalsiz bir kadındı. Şu anda bu satırları yazarken bile her insanın bahusus her kadının göstereceği şefkat ve alâkadan vaz geçgözlerim doluyor... Bütün bu güzeltim, bana tatlı bir yüz bile göster • lik şimdi bir avuç kara topraktır!... memişti. Sert sert: Zavalh teyzeciğimi hatırlayınca yazdığımı, yazacağımı şaşırdım. Ben teyzeni filân bilmiyorum... Dedi, yürüdü. Tepeme bir *as düşHalbuki beni bugün bu büyük müş gibi şaşkm ve sersem, etrafıma mağazada ablamın eteğine sımsıkı yapıştıran korku, tstanbul çarşısında bakındım. Arkamda simsiyah, korkunç ve uzun yollar, bütün esrarı ve kaybolduğum günün hatırası idi. dehşeti ile kapalı çarşı vardı; önümde Evet, galiba bir kandil günü idi, ise bana yabanci, fakat hiç olmazsa annem hepimizi büyük anneme gö tanıdığım başka sokaklara benziyen türmüştü ve teyzem, bermutat beni güneşli bir sokak! alakoymustu. Hiç tereddüt etmeden kendimi soAyni gün akşam üzeri mi, yoksa kağa attım... ertesi gün mü idi pek hatırlıyamıyorum. Teyzem kendine pek yakışan Nereye gidiyordum?... lâcivert tayyurlarını giymiş; beni de Başım önümde, dudaklarım sım • güzelce giydhrip süsledikten sonra esıkı kapalı, dişlerhn kilitli, yürüyor limi tutup sokağa çıkarmıştı. dum. Biz kapıdan çıkarken büyük an Bir kelime söylemek ıçm dudak nem sıkı sıkı tembih ediyor: larımı aralas*m boğazımdan hıçkı riklar boşalacak sanıyordum... Bir Saktn çarşıya yalnız gitmeyin müddet yürüdükten sonra geri dönha! Diyordu. Buradan tramvayla doğru ablana! Anladın mı? Çarşıya düm, tekrar geldiğim yollan yürü düm. Sonra bir daha geriye!.. ablanla çıkarsm... Yalnızken peçeni kapa, emi kızım?.. Benim bu geliş gidişim orada maTeyzem, sokak kapısını çekerken kara oynıyan hristiyan çocuklanmn acele acele cevap veriyordu: nazari dikkatini celbetmişti; birbir Peki anne, peki. Merak etme!., lerine bir şeyler söylediler. Büyükce Fakat ben, yüzüne bakınca, kaşla biri yanıma geldi, bana anlamadığım rının şeytanca inhinasından anlamışbir lisanla hitap etti; cevap veremetım ki büyük'annemin merak etme • dim; gülüşmeğe başladtlar. O kadar mesi değil, merak etmesi lâzımdır! korktum ki!... Köşeyi dönünce teyzeme dedim ki: Kalbim pat pat... Göğsüme vuru yordu. Dilim damağıma yapışıyordu. Teyzeciğim, şimdi bize mi gi Bu sırada top kır sakallı, abani sadeceğiz ? rıklı, mavi şalvarh bir adam peyda Güldü: oldu; tatlı bir Anadolu şivesile, o ço Gitmiyelim mi? cukları payladı. Sonra benim yanıma Gitmiyelim! geldi, yüzüme baktı: Peki, mademki sen istemiyor Burada ne arıyorsun kızmn? sun, Naşide, gitmeyiz! Dedi. Nereye gideceğiz? Hıçkırmağa başladım... Saçımı ok Çarşıya. şadı: Çarşı neresi? Şimdi görürsün! Annen nerede kızım? Ben ağHızlı hızlı yürüyorduk. O u m a n lamaktan cevap veremiyordum kL Beyazıt meydanı bana pek kocaman j Tekrar sordu: gelirdi; ortasında havuz filân da Kızım, annen nerede? yoktu. Kuşlann yanından geçerken Evde. ben: Sen burada ne arıyorsun? Teyze, kuşlara yera serpelim! Mabadi var Diye tutturdum. Beni çok severdi Bunun üzerine ben icîtnden rek şöyle düşündüm: #S»TÎV' h'r îVi mağaza gezmekle yürüme ihtiyac; tatmin edilmis olur mu?» M alınacak bir çak şeylerimiz için ablamın fikrini memnuniyetle kabul pttim. Esasen bir kaç gün sonra Jor j Senk oteünde Yunan • » "» T * *î s s tarafından verilecek olan baloya davetli idik. Bu baloda givecefrîm tu valete mutlaka çiçek a'mak Uzımd:. Saate baktîm, dnkuzdu; a!e!âce!e kalkıp hazırlandık. Otomobile bindiğimiz zaman ablam soföre: Samariten, dedi. Bir kac dakika sonra büviik bir mağacanın önünde durduk. İceri gir diğimiz zaman kendimi muazzam bir alıs veris sehrinde zannettim. Burast o kadar büyüktü ki ben bir mağa zayı hayalimde hiç bir zaman bu kadar büyütememistim. tcinde yüzlerce, binlerce halk muhtelif ^le1» meşguldü. Burası adeta mahserden bir niimune idi. Ben bayram vcripde yolunu eaşırmıs bir çocuğa dönmüştüm. Ablamın mantosunun ucvndan sıms'kı yakaladım. önde ablam, ortada ben, daha arkada eniştem yü • rümeğe başlad>k. Eniştem gülerek... j Ne o Naside? Kaybolmaktan mı, korkuyorsun? dedi. | Dogrusu öyle enîşte! Cevabını j verdîm. Hakîkaten de gayrişuurî o { larak içîmde bu korku vardı zannederim. Çocukluğumuzda geçirdicrimiz tatlı hayatın hatiralan nasıl s'ün geç tikçe daha tatiılaşır, güzelleşir, kıymetlenirse, o senelere ait korkular ve felâketler de öylece, bizimle be raber büyüyor. ağıriaşıyor. İste meselâ bugün Paris'in bu en büyük mağazasmda, bu mahşer kalabalığı içinde beni garip bir korku ve endise ile sarsan kuvvet te çocukluk günlerimden kalma korkulu bir hatıradan başka bir şey değîldir. Gümrük tahdıdatı Fransa'da yeniden bir çok mevat için munzam resimler kondu! Paris 1 (A. A.) Resmî ga zete, munzam resme tâbi tutulan eşya hakkında hükumetin bir emirnamesini neşretmektedir. Emirnameye dahil bulunan mevat şunlardır: Kahve, zeytinyağlar, pamuk, gıdaî gresler, kurşun, ham ve kfttle halinde tutya, levha çubuk hr.linde kurşun ve kalây halitası, kromat ve bikromat, potas, sulfatalar, bakırlar, nikel. zift, maden kömürü katranı, debağlanmış gayrimamul deriler, makine kayiçları, boyalar, keçiler ve Hint melezleri. San'at, resim ve kolleksiyonlara mahsus eserlerden bazıları bu emirnamede münderiç eşya araAnkara • Sofya Selânik telefonu sında bulunmaktadır. Ankara Sofya Selânik telefon hatİngiltere'nin açığı tı işlemeğe baslamıstır. Dün bir aralık Londra 1 (A. A.) Dün hihatbn Sofya kısmınde küçük bir arıza görü'müş ise de hemen bertaraf ediletam bulan senelik son 9 ayının rek Selânik ile görüsmek kabil ol • malî varidat yekunu 394,451,581 tngiliz lirasına ve masarifat ye mustur. kunu da 598,294,484 İngiliz li rasma baliğ olmaktadır. Açık miktarı 1930 senesinin ayni müddetine nisbetle 23,152,316 İngiliz lirasıdır. 1932 de Neler olacak? Hintlilerin Oltimatomu Amerika'nın Notası Bir Fransız kadın falcısının kehanetleri Her sene ne olacağını evvelden ilân eden Fransız falcılarından Madam Faya 932 senesinde neler ola • cağına dair şu beyanatta bulunmuştur: Yeni senenin iptidaları geçen seneden daha f ena olacaktır. Her tarafta tasarruf ve himaye fikri kuvvet bulacak, ancak bahara doğru beynelmilel ticaret biraz inkişaf edecektir. tşsizlik artacak, büyük şehirler, küçük yerlerden ziyade sıkıntı çekeceklerdir. Bu sene hayat pahahlığı zail olacaktır. Kadınlar kendilerinî toplıyacaklar, evlerine avdet edeceklerdir. Siyasî vaziyet karışık devam edecektir. Almanya'da şimdiki hüku met çekilerek faşistler iktidar mevkiine gele^ektir. İlkbaharda vahim harp tehlikeleri görülüyor. tspanya'da karışıkhk devam edecektir. ttalya'da başlıyan inkişaf durmryacak, memleket sükunet içinde vakit geçirecektir. Amerika kendini toplıyacaktır. Rusya'da bolşevizm inhitata doğru gidecektir. Fransa'da çok kuvvetli bir adam iktidar mevkiine gelecek*ir. Merkezî Avrupa'da bir çok hükumetler değişecekth*. 1932 de feyezanlar ve siddetli fırtınalar olacaktır. Edebiyat roman tizme doğru bir hamle yapacak, ti yatroda büyük bir şey olmıyacaktır. Eğer Valii umumî Gan «Japon'lar ileri hareketi yapmamalıdır!» di'yi kabul etmezse... Bombay 1 (A. A.) MnKyetçiler fırkası kongresi mnuraî valiye bir oltimatom göndermiştir. Kongre bu oltimatomunda Gandi valii umumî tara fından kabul edilmediği takdirde boy kotaj hareketine tekrar başlanacağını büdtrmistir. Bombay 1 (A.A.) Gandi utnnroi vaKye bir telgraf çekerek muvakkaten itaatsizlik hareketine tekrar baslamak için hazırlanmış olduğunu bildirmiş, fakat valii umumî Gandi'nin kendisini ziyaret zahmetmi ibtiyar etmesinin bir değeri olacağı mülâhazasında ise, bu içtimaın itaatsizlik plânının taliki neticesini ümit ettirmesi hasebile icabet edeceğini zikreylemiştir. Kongrenin bu plânı, Büyük Britanya eşyasma karşı şiddetK bir boykotaj yapılmasını, rüsumun tediye edümeme sini ve hükumetin neşredeceği hususî emirnameler mündericatmın nazari itibare abnmaması cihetlerini ihtiva ey • lemektedir. Washington 1 (A.A.) Nevyork Herald gazetesinin verdiği bir habere göre Amerika hükumeti Japonya'ya yeni bir nota göndererek MançurPde muhasamatın ileri götüriflmemesi hususunda israr göstermistir. Halbuki... Şangay 1 (A.A.) Japon'lar Ko upung Tse şehrini işgal etmişlerdir. Çin askerleri geri çekilme bareketlerine devam etmektedirler. Nankin 1 (A.A.) Çin askerlerinin Mançuri'yi hiç bir mukavemet eseri gÖstermeksizin lahliye etmekte olduklan tekzip olunmaktadır. Gazi Hz. Hilâliahmer'in Balosunu şereflendirdiler Ankara 1 (A. A.) Reisicum • hur Hz. yılbaşı gecesi geç vakit Hilâliahmer'in Ankara Palastaki balosunu sereflendirerek halkın neş'e ve eğlencesine iştirak etmişlerdir. Bursa'da senebaşı balosu Sanayi Bankası Ankara'da şube açıyor Bursa 1 (Hususî muhabirimiz den) H. Fırkasmın dün gecekî balosu pek eğlenceli geçmîştir. Bilhassa bu baloya genç, ihtiyar, bîlâistisna her sınıf aüelerin iştiraki Bursa'da ilk defa vakidi. Davetliler bile şim diye kadar bu kadar muvaffak bir balonun verilmediğini müttefikan söylemektedhIer. Musa Fenladdiyada içkî yasagı Helsingfors 1 (A.A.) îçki yasağı hakkında âıayi umumiyeye vuku bulan müracaat neticesinde 12910 rey içki yasağının devamı ve 64,671 rey bu yasağın kaldırılması lehinde zuhur etmiştir. Ankara 1 Sanayi ve Maadin Bankası burada Belediye civarında büyük bir banka binası yaptırmağa karar vermiştir. Ayrıca hir de satış mağazası açılacaktır. Binalarm plânı ve projeleri tamamen hazırlanmıştır. İnşaata ilkba • harda başlanacaktır. Bankanın satış şubesinde hem kendi fabrikalarının, hem de diğer Türk fabrikalarının imal ettigi sa tışa çıkarılacaktır. Insanlar arasmda kuvvetlüer za>nflar, zenginler, fakirler, açıkgözler becerîksizlei diye bir tasnif vapılırsa mekteplerde de çocuklar iki sınıfa ayrılır: Çalıskanlar. tembe'ler! Kuvvetli vya zayıf, atılgan veya pısırık olmak hususunda tevarüs keyfiyetî mües.iir bir âmil olmakla beraber, irade kudretinin de tesiri inkâr edilemez. Bu itibar ile zayıflaf kuv • vetlenmek için iyi gıda alu*, vücu dünü yolile isletir, fakirler zengin olmak için iktisadî çarelere baş vurur, fakat acaba tembellerin '•8İ's''3»> olması nasıl mümkün olur? Hepimîz büiriz, sınıflarda çalı? • kanlar daima ön sıralarda oturur. Tembellerin yeri arkadır. Mualüm ders verirken hep çalışkanlara hitap eder. Sualleini onlara sorar. Tahtaya onları çeker Tembeller ya büsbütün ihmal edilîr veya cezalandır'lmak için derse kaîdırılır. Çalışkanların nasibi iltifat, tembellerin na«ibi tektir! Tembellerin biri aslî. diseri arızî olmak üzere ik: sebebi vardır: Aslî olan sebep sıhhidir. Bugünün çocuklanmn coğu çelimsiz, kansız ve (nevrastenik) tirler. Sıhb^tleri yerinde olmıyan çocuklar fazla sı kıntıya gel^mezîer. de^amlı bir ceht sarfedemezîer. Dikkatli ders dinliyemezler, belledikleri şeyleri hatırlarında tutamazlar. Böyle kanları sulu çocuklara tembel demekten ziyade çalışmağa kudretsiz hatta müteahhir (arriere) demek daha doğrudur. Bu sribüerin tembellikleri gayriiradîdir. Filhakika görünüşte sağiam ve yağh çocukların da bazan tembel olduklarına tesedüf edilir. Bunlar hakkında mdî hükümfcr vermek doğru de • ğildir. Çünkü bizim göremediğimiz bir takım hastalıklar vardır ki onu tabip muayene edince görür. Burtrada fazla etler, boğazda bademcikler bulunabilir. Midenin hazmi yolun da olmaz.. llâh Bunlar m hepsi tetnbelliğe birer sebep teşkil eder. Bir de arizî sebepler vardır. Sınıfın havası kirli olur. Sıra çocuğun boytmt uyğun gelmez. Sınıf bazan fazla sıcak veya fazla soğuk olur. Mual lim sevimsiz olur, dersini cazıbelî vermez veva tedrice riayet etmez veya kendi dersine fazla alâka gös • teren çocuklarla meşgul olur. Tembellerle fazla uğrasmak istemez. Tabiî bövle her mektepte her sene hocaiarm ümîdini kesip döndürdüğü binlerce cocuk vardır. Tembellîp'' dolayısile adam olacağrodau ümit kesilen ve tahsili yanda bırakarak mekteplerden aynlan bu çocuklar ne oluyor ? Ne olacak, cemiyette kendini geçindirmekten âciz birer müstehlik oluyorlar. Filhakika mektep sıralarında terrbeHiği dolavısile adam olmıyacağma hükmedilen bu haylazlar içind* hayatta sivrilio meydana çıkanlara tesadüf edilir, ne ça> re ki bunların adedi mahduttur. Ek« serisi hiç bir iste dikiş tutturamaz, zora gelmez, devamlı sâyden kaçar. lar. Çünkü tenbellik kendilerinde ikinci bir tabiat olmuştur. Bu sebeplerin haricinde çocukların tembelliğe alışmasmda ebeveynin de taksiratı vardır. Fazla sevgi, fazla şefkat çocukları hem şımartır, bem tembel yapar. Vaktü hali yerinde ailelerde bu çok görülür. Beş yaşında, altı yaşında hatta bazan on beş va • şında koskoca çocuk artık her işini kendi görebilirken başkalarmdan yardım bekler. Hatta bir bardak su içmek için bile yerinden kalkmağa üşenir. Daha pek küçük yaşta ço cuklara kendi kendine giyinmeyi, elbisesini süpürmeyi. yemeğini tabağına almayı, yatağını düzeltnıeyi, odasını toplarnayı öğretmek lâzım dır. Cetlerimiz iptidaî bir şekilde yaşarlarmış, bizler çalışa, çahşa bu • günkü kemale ermişiz. Fakat eğer yeni yetişenle»in çalışkan olması için mürebbiler gayret göstermezse ye tişecek tembel nesillerle geri gitmemiz muhtemeldir. Mütevazı bir ^ıayattan başlayıp alnının teri ile cahşarak yavaş, yavaş yükselmek insan 'çin bir şereftir, fakat tembellik yüzünden bulunduğu mevkiinden aşağı düsmek affolunmaz bir günahtır. SELÎM SIRRI I Bir izdivacın hikâyesi Kraliçeden sonra gelen kadın ispanya hâdiseleri Almeria 1 (A.A.) Badajor'daki umumî grev hitam bulmuştur. Salâhryettar bir membadan bildirîldi • ğine göre Castiblanco kasabastnda sivil muhafızlardan 4 kişi katledilmiş thr. Bağdat'tan verilen malumata göre bundan bir müddet evvel intibar eden Irak Başvekili Sadun Pasanın kızı, ailesinin muvafakatini almadan Irak umum dahilîye müdürü Abdollah Sani Beyle evlenmiştir. İki taraf birbirine küfüv olmadığından bu izdivaç Irak'ta mühim hâdiselere se • bebiyet vermiştir. Abdullah Sani Bey vazifesi ba şında iken Sadun Paşa ailesinden Abdullah Falih Bey tarafından katleLondra 1 (A.A.) İngütere Kralı dilmiştir. Irak Adliyesi Abdullph Fakerimesi Kontes Harewood'a Pren • lih Beyi idama mahkum etmiştir. seslik rütbesini tevcib etmiş ve kenBundan haberdar olan Cenubî Irak disinin kraliyet arazisi dahilinde Sadun kaba'li Irak hükumetine müKraliçeden sonra kraliyetin birinci racaat ederek katilin affını iste hanımı olduğunu tavzih eylemistir. mişlerse de hükumet bu talebi red detmiştir. Bunun üzerine kabail si!âha sanlmıştır. Riga 1 (A.A.) Moskova'daki Bu isyan hâdisesinin sulhan teskomünist fırkasi merkez heyeti Raviyesi için Hicaz Kralı îbnissuud'a deck Yarolavrsky'nin komünist fır müracaat edilerek tavassutu talep ekasından çıkarılmasına karar ver dilmiştir. raiftir. Güzel bir iş Yozgafta köy imamları için bir kurs açıldı Köylerdeki imam ve hatipleri köylüye daha müfit bir hale ge tirmek, köy kanununun tatbikın da bunlardan istifade etmek için Bozgat'ta bir kurs açılmış, köy imam ve hatipleri bu kursa toplanmıştır. Kursta bu vatandaşlara idarî, adlî, sıhhî, fennî malumat verilmekte, ayni zamanda yeni harf ler öğretilmektedir. İmam ve hatiplere ait bu kurs hitam bulduktan sonra köy muhtarları da bu şekilde bir kursa tâbi tutula caklardır. Radek Fırkadan çıkanldı