! "••» %rrrivet *»» 26 Teşrînfsani 1931 UZjUN HİKÂ V£, Iki Ziyaret Yazan : M. Ş. JBAŞ TARAF1: {Çengelkoy'andeki küçak yaU nnda oturan asker kekimi Şakir'Mustafa Beye, büyük muharebenin birinci veya ikinci yılında, bir bay ram giinü misafir geliyor: Yusuf Cengiz Bey Akyıldırım ailesi... Bir piyade zabiti gibi giydîrilmiş 910 yaşlarında, fena beslenmiş, kavttruk, cılız bir çocak. . Insana bir kukla ile konuşur hissini veren bu çocuğun annesi Nadir Hanım, ktz kardeii Behice ve bir besleme... Nadir H., başında tülbent başSrtiilü, yiizü biraz fazla pudralı, saçları biraz kabartılmış, esmer, lâkırdısı bot bir hanım.. Behice 1314 yaşlarında, anasına benzer, şımarık bir şey... Kapt yanmda ayakta da ran saçları kesilmiş te yeni uzamış, gürbüz, açıkgöz ktz da besleme. . Ailenin reisi (Yusuf Cengiz Bey Akyıldırım) şimdi Almanya'da olduğu icin bu ziyarette bulunamıyor. Oradan gelirken çocuklara mürebbiye de getirecek!.. Bu Yusuf, doktorun hammının sütninesinin oğludur. Anası Çerkes a zatlarından biri idi, babast Arap gir'li açıkgöz bir tefeci.. Yusuf'a, doktor adam etmiş, askeri eczacısı yapmıştı. Kendi halinde sessiz bir adamdı. Eğer bu dehsetli harpler olmasaydı, kırk yıl öylece kaltrdı. Hele bakın, simdi Almanya seyahatine çıkan bir (Yusuf Cengiz Bey Akyıldırtm) oltnuş! .. Aradan 89 sene geçiyor. Müta reke, millt mücadele seneleri .. Doktor, gene Çengelköv'ündeki miite vazi yalısındadtr. Hatta burasım tatarak, karısımn Camlıca'daki evinde oturmağt düşünüyor. Yusuf Ef. ailesi artık Ankara'lt olmui'ardı. Simdi ona Sungur Alp Brv d'yorlarmıs, hatta kızı Beh'ce'nin adı bile Sevim olmustu. Anka ra'da bir ev yaotırmıslardı ama, Nadir H. (bir de IsianbuVda olsun) diycrdu. tstanbul'a geldiği zaman, doktorun yalıyı satacağı kulağtna gitmisti de, orasım sb'yle bir alıcl gö~ zile görmek icin evlâtlığı ile basına gayet ince bir tül bağlamış, güler yüzlü, güzel pözlii bir kız haber göndermisti. Yalısının bahçesind**ki gülleri ayıklarken, doktora, (gönül kocamazg deriet, doğru imiş!» diye düündürten bu güzel ktz. ilk xiyarette kaptnın vanında ayakta daran b'ldieimiz beslemedir. Bir cuma giinü nihayet geliyor lar Bu defa odaya beyaz ba'nrtülü bir Nadir H., bir sımarık kız, bir sıskn cocuk ver:ne süslü ih.i Nadir H., Incîvert crket, kül rengi panta^on givmis def'kanlı b'r çocuk, bir de o güzel yüzlü evlîtltk g'rd'ler. Hepii, hotta besleme kız da, doktora ve hoe! verd'ler. Kzsarak boylv. kara kuru Nadir Hammın yermde s;mdi tombu! bir hrrn var ^t'dch'ırr hafifçe bo • yanmıs, saçları yaptınlrnı^ bir hantm. Otvfiır oturmaz daha ilk Inkırdı h<İTnadan '•antalarım actrlar, ufaah beyaz birer mendV çıkardılar, O"run/arını ağız'arınt s'ler gibi yaptılnr. Bf>*l?me k'Z da rnlart faklit ett Doktor ?'»/£?&»}'ü düzellerek, otlar süzjvorda. Eh. bueünkü ya şav>»r,*ir;77i»ı rcibıydı tabiî Nadir H., ziycrette kusurumuz çok dive ît'z'ra bc'ayinca, kız anasının »•"TH«Ü karşıla^* /s/cnfcuf'a geleli b'r kaç gün olâuşunu, kendisinin tayyörünü. annes'mn mantosunu yeti'şî'remfdiğini sövledi. Daha Arkara'da adamakılh bir terzi olmadığıTiı, zaten İstanbul'da da olmadığım, bazılartmn elbiselerini Paris'e u marladıklarını, fakat ne de olsa noksan yapıldıatnı söyledi ve: Ir.san Paris'e kendi gidip diktirmeli ki . Dedi. Moda bahsi hayli sürdü. Hep ana kız konusuyorlardı. Doktor. söze kartsmıs olmak icin: Bey afiyettedirler, inşallah, dedi. Nad'r H. cevap verdi: Suneur mu, dedi, biz onu bir buçuk aydır görmedik. Konya'da . simdi onsuz bir is oJmuyor ki... Tahkikat komisyonunda Sevim H. ilâve etti: Gazeteler yazdt. Oradan EreğIPye geleceklerrnis . Oradan da artık buraya gelir, birlikte Ankara'ya gideriz, diyorum.."] Doktor söze karışmak istemiyordu ama boş bulundu. dedi ki: Tahkikat Konva'da ise gide cekleri Ereğli belki Konya Ereğli'sidir; bu takdirde de tstanbul'a uzak düser. Doğru Ankara'ya giderler. Sevim Hanım doktorun sözlerini bir lâtife sandı ve ne demek istedi • ğini de iyice anlamadı. Hafifçe gülerek: Hiç Konya'da Ereğli olur mu? Dedi, Konya'da deniz var mı? Deniz yoktur ama, Ereğli var ya! Sevim Hanıma kalırsa: «Hiç Konya'da Ereğli olur mu?! Ereğli de niz kenarında olur. Hem olsa bile bunu Sungur Beyin kızı Sevim bilmex de bu doktor mu bilir?» , ' Ah, gazete yanımda olsaydı da gösterveydim, dedi. Doktor Sevim Hanımı sinirlendir mekten korkarak: Yok yavrum, dedi, ben bilerek söylemiyorum, belki Karadeniz E • reğli'sidir. Siz Konya dediniz de benim aklıma Konya Ereğli'si daha muvafık geldi. Olabilir ki belki de Marmara Ereğli'sidir. Doktor Marmara Ereğli'si diyince artık büsbütün saçmaladı. Nadir Hanım dayanamıyarak: llâhi doktor bey, sakacısınız! dedi. Nadir Hanıma göre «elbette Se • vim'in dediği doğrudur; neden mi? Çünkü gazeteyi okuyan o, babasının mektuplarını da o okudu! Bundan başka kız mektepte harita da okudu! Doktorun acaba dünyadan ne haberi var?» Doktor sırıtarak Sevim Hanıma bakıyordu. Bu bakışında: «Yanlış anlamışsın, Konya Ereğli'si olacak...» manası vardı. Bir dakika hepsi sustular. Sevim Hammın kanı oynamış ve kalbine de bir süphe girmişti: «Konya'da da bir Ereğli var mı acaba? Varsa ne fena, bu bunak doktorun karsısında cahil, aptal oluvorum. Ereğli'yi bilmek bir şey mi? Ben neler biliyorum ki doktor onları rüyasmda bile görmemistir. Ne yapmalı da bunun altında kal mamalı? Hınzır, kâfir Ereğli, Allah canını alsın msaallah. Babamda yazmaz olaydı!» Doktor Sevim Hanımm içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığına pisman oldu. Yanlısmı düzeltmek için bir kolayını aramağa basladı. Biraz düsündükten sonra, başka bir söz bulamıyarak: Nadir Hanım, dedi, beyler, hanımlar büyüdüler, bunlan gördükçe iftihar ediyoruz. Nasıl Yusuf Efendi ihtivarladı mı? Â, görseniz Sungur'u tanrmazsmız, eskisinden daha genç! Şişmanladı. Geçen sene giydiği pantalonlara bu sene sığmıyor. tşi olmasaydı zayıflamak için Avrupa'ya gidecekti. Masallah onun göynü de geniştir. Söz gene kesildi. Sevim Hammın kanı oynadığı pek belli. Ne çare bulmalı? Doktor, Nadir Hanıma, oğlunu işaret ederek: Bu Bey, dedi, büyüdükçe size benziyecek; Hanım pederine çekmiş, Burnu gözleri babasını hatırlatıyor. Nadir Hanım itiraz çtti: Â, Doktor Bey, dedi, Sevim'i kim görse bana benzetiyor, asıl Salâ babasına benzer. Salâ Bey de anasına benzetilmeğe razı olmadı, söze karıştı: Ben babama benzerim, dedi. Doktorun hanımı da çocuklara baktı ve tetkiki neticesinde o da Nadir Hanıma hak verecek gibi oldu. Sevim Hanım dayanamadı: Babamı bilmiyenler beni sana benzetiyorlar, dedi, asıl benim hat larım babama benzer. Salâ Bey cevap verdi: Affedersin, dedi, kime istersen sorarız, istersen babam geldîği vakit soralım. Sevim Hanım kızgm: Soralım, dedi, sen kendin: «Ben Valântino'ya benziyorum» demiyor mu idin? Daha dün bana söylüyordun! Ben «benziyorum> demedim, «çocuklar beni Valântino'ya benzetiyorlar» dedim. E, ne olur? Belki babam da gençliğinde Valântino'ya benziyor du! Hiç değil, babamra gözleri mavi olsa tapkı Akif Paşaya benzer. Kirae istersen sor. Paşanın babam gibi karnı var mı? Sen karna ne bakıyorsun, yarın Paşa da şişmanlasm onun da karnı çıkar. Senin karnın var mı da babama benzerim diyorsun? E, senin var mı ? Sevim Hanım gene sinirlendi. Aman Salâ, dedi, seninle konuşulmaz ki. Sen hep böylesin. Dün kendin «ben Valântino'ya benzerim» diyordun, bugün dönmiiş «babama benzerim» diyorsun. Sen bir daha «Valântino'ya benziyorum» de de bak ben sana ne deritn! Sen ne dersen de; çocuklar hepsi bana: «Valântino Salâ!» diyorlar. tstersen Silindiri sana getireyim sor! Hem Valântino'ya benziyorum, hem babama... Sevim Hanım ne yapsın da bunu sustursun? Burada kendine doktor dan başka hak verecek yok. Doktora sordu: Siz babamın gençliğini tanırsınız, dedi, babam hiç Valântino'ya benzer miydi? Kızım ben babanın geçliğini biIirim ama Valântino'jru tanıyamarlım! Â Valântino'yu bilmiyor musunuz? «Elmas rüyası» nı oynıyan? Salâ ilâve etti: «Kumar ve sevda» yı oynıyan T Anlaşıldı ki bu doktorun da dlln Günün eğlencesi DDnkii bilmecenin halledilmiş şekli , 1 SOBA, 2 ALEV, 3 LÜLE, 4 ARMA, 5 MANTAR, 6 AH MAK, 7 NEFIR, 8 DAVUL, 9 REHBER, 10 ALPAK. (SALAMANDRA) İKTÎSADİ BAHÎSLER: Hayat pahalılığı Buhran zamanlarında eşya fiatlarında niçin fazla değişiklikler olur? Cemahiri Müttehidei resmî (ecnebi ve yerli ticaret bürosu) her ayın başında gerek Amerika'da ve gerek ecnebi memleketlerinde eşya fiatlan üzerinde husule gelen değişiklikleri büdirir. Resmî olmak dolayısüe toplanan malumatın mevsukiyetine şüphe edüemez. Bu malumata nazaran muhtelif tarihlerde ve muhtelif mem leketlerde 100 adet esas olmak üzere toptan eşya fiatlan şu tahavvülleri göstermiştir. Amerika'da 1926 da 100 dolar kıymetinde olan bir maddenin 1930 kânunuevvelindeld kıymeti 78,4 ve bu senenin ağustosunda 70,2 idi. Ingil tere'de 1924 te eşya 100 sterlin kıymetinde iken 1930 kânunuevvelinde 65,5 ve bu senenin eylulünde 59,7 ye düsmüştür. Fransa'da 1913 te 100 frank değerinde olan eşya 1930 kânımuev • velinde 541 ve bu senenin ağustosunda 488 frank idi. Almanya'da 1913 te 100 marka sablan eşyanm 1930 kânunuevvelmdeki fiab 117,8 ve bu sene nin birinci feşrininde de 108,9 raddesinde idi. ttalya'da gene 1913 te 100 liret olan eşya 1930 senesinin birinci kânununda 349,6 ve bu senenin ağustosunda 321,6 liret ediyordu. Lehistan'da eşya 1927 senesine nazaran bu senenin ağustosunda yfizde 69,3, Japonya'da 1920 de 100 yen kıymetinde olan eşyanın fiab bu senenin pğustosunda 49,4 raddesinde idi ve ilâ... selbneğe bakarlar. Buhran zamanala • nnda vergl hasılab azalır. Devlet, büt çe müvazenesini muhafaza etmek için vergileri yükseltmeğe bakar. Fakat böyle yapmakla ist'hsalât ve fiatlan ağır laşhrmış olur. MüstehlikJeri menfatine fiatlann tenezzülü istenildiği zaman bu fiatlan sun'i surette tutmak için ekseriya müstahsülere tahsisat verüir veya diğer nevi himaye tedbirleri tatbik edilir. Halbuki buhran ziman'annda fiatlann sukutu, müvazenesini tekrar bulmak istiyen iktisadî kuvvetlerin serbest hareketinden inbias eder. Tabiî kanunlann yardımuıa devleti çağırmak abestir. Bu kanunlan sıkmamağı istemek daha doğru olur. Devletin miidahalesi menafii âliyenin lüzum gördüğü zamanlarda tecviz edilir.» Memleketimizin geçirmekte olduğu buhrana gelince; Avrupa'dan gelen esya kısmen pahahlassa bile her memleket gibi bizim de iştira kabiliyetimizin azalmış bulunmasi ve grıda maddslerinin bir çoğunun memlekette yetismekte olması hasebile yiyecek esva hususunda umumî mahivette büvük bir fark olması meihuz değildir. Büâkis fazla himayeye muhtaç olan erbabı ziraat ve sanayiimiz yeni vaziyetten müstefit olacaklardır. Ancak şehirlede ve bi'hassa imtiyazlı müesseseler tarafından ifa ed>'en hiz metlere mukabil almmakta olan ücret ve resimlerin fahiş olduğunu söylemek lâzundır. Tan gazetesinin dedisi gibi bizde de maiset müş'iresi indiği halde elektrik, su gibi seylerle tramvay ve vapur ücretleri eski vazivetinde bırakı'mıs, hatta yükseltilmistir. Bunlarla beraber kiralan da nazari dikkate almak lâzımdır. Bir kısım inhisarlann ise satbklan maddeler ihtiyacati zaruriyeden olmadığuıdan bunlann fiatlan tâli derecede ehemmiyeti haizdir. Halbuki havayici zaruriye mes'elesmde devletin müdahalesi pek yerinde olur. Bugünkü program tSTANBUL (Postane) 1200 m. 18: Gramofon. 19,30: Aîaturka muslkL 20 36: Selim Sırrı B. tarafından edebî konferans. 21: Alaturka muslki. 22: Orkestra. BERLtN KÖNİGSV. 1635 m. Bugünkö bilmece AR, AS, ÇA, IS, IS, KI, KU, LAK, MAŞ, MUK, PA, RA, RIK, SİZ, ŞA, ŞAL, TIK, VAR. Yukarıdaki bece • 1 lerî ikişer ikişer 2 yanyana getirip a 3 sağıdaki tariflere 4 göre birer keiime 5 teşkil ettiğiniz tak 6 dirde; baş harfeleri 7 yukarıdan aşağı o 8 kununca: 9 İSTANBUL'DA MESHUR SEMT İSMİ Meydana çıkacaktır. ..... .... ..... .... BİR 17,35: Konser. 18,30: Muhtelif ders ve musahabeler. 21.10: Dünya siyaslyatma dalr konfcrans. 2135: Prag'dan naklen «Umumî Avrupa konseri» (Prag progTamını okuyunuz). Müteakıben meşhur Dojos Belâ ca? orkestrası. VARŞOVA 1411 m. 17,45: Gramofon. 18,15: Vlyana'dan: Musahabe. 18 40" Keman refakatile şar kılar. 19 55: Muhtelif. 20 ?5: Gramofon. 21: Musahabe (tefrıka). 2120: Hafif musıki konseri 22 30: Monolog. 23,30: Caz ve hafif musiki. BUDAPESTE 550 m. 18 35: Askeri musiki. 19 35: Konferans. 20.35 Sigan takmı refakatile Macar halk şarkıları. 2135: Prag'dan naklen Bey nelmilel konser. Müteakıben Sigan mu sikisi VlYANA 516 m. 18: Straus, Fall, Rubinştayn'in asanndan operetler. 19,05: Musahabe ve saire. 20,30: Orkestra konseri. 21,35: Prag'dan naklen' Beynelmilel konserini kısmen nakıl. 21" Temsil. 23 20: Operet ve valslar fSilvester Şider takımıi. PERAG (Praha) 488 m. 18 40: Cocuk musikisi. 1910" Musahabe V3 saire. 20 35 Brün'den Taeanni konseri. 21,10' Kdebiyat 21 35' Bütun Avrupa'nın nakledeci konser' 1 Dvorak'tn D Molsenfonisi ofus 70. 2 Fantazi G Mol. 3 Novak'm fantazisi 4 Martinu'nun: Le Bigarre ZÜRIH 459 m. 2105: Koro konseri 22,10: Neş'eli neş riyat, bu meyanda meşhur bir Saksofonis1in fant^zileri ile caz ve saire. ROMA 441 m. 18 15' Mutenevvı konser 21,15: Haberler 22 05: Keman konseri. BÜKREŞ 394 m. 13 05: Gramofon. 18: Orkestra 2105: Şarküar konseri 21,25: Senfonik konser, Dvorak ve Sen Sen'in asarmdan 22: Konferans. 22,20' Radyo orkestrası' Bethoven'in asarmdan 4 cü senfoni. 21 20: «Martha» operasından parçalar. 22,05: Musahabe. 23 30: Keman konseri. 23,45: Musahabe 24,05: Gramofon İle kahare musikisi. 1 Kaba kundura; 2 • Fazla; 3 • Titreme; 4 Bol pantalon; 5 Yaş; 6 • Esvap yapılan nesne; 7 • Pantalonu tutan; 8 Şilte içi; 9 Sessiz, senliksiz. Aka Gündüz B. gazeteciler Birliğinden istifa etti Ankara 25 Türk Gazeteciler Birliğinden istifa ettim. Lutfen neşrini rica ederim. Aka Gündüz yadan haberi yok! Bütün âlem Valântino için öldü bayıldı, arkasmdan bir sürii kızlar kendilerini öldürdüler, Avrupa birbirine girdi. Doktor hâlâ Bu kua misalden esya fiatlannın mutadını işitmemiş... tanp surette tenezzül etmekte olduğu Salâ cebinden bir kart çıkardı, anlaşılıyor. Bizde de hemen avni hal doktora getirdi. Doktor göslüğünu vaki olmuştur. 1926 da 17 buçuk kuruçıkardı resme baktı. Sevim Hanım da şa sahlan ekmeğin okkası geçenlerde 7 uzandı resmi gördii ve beğenmedi: kuruşa düsmüsfür. Diğer bir çok eşya da böyledir. Eşya fiatlannın çıkmasında Bu hiç kendine benzemez, dedi, veya duşmesinde eski klâsîk a n ve taşapkasız resmi yok mu? Bilsem ben lep kaidesinin ve rekabetin başhca rolü getirirdîm. vardır. Salâ cevap verdi: Buhran zamanlarında fiatlar fazla Nasıl benzemez, dedi, atmasamüteessir olur. Böyle zamanlarda fiatna! Bu ta kendisidir. lar birden yükselir veya alçahr ve ihtiDoktor ilkin resmi, sonra Sevim kâr yoluna sapanlar fazla olur. HükuHanımı, Salâ Beyi süzdü, gözden ge metler ve belediyeler de müdahale etçirdi ve dedi ki: mek zarurefini hissederler. Temps gazetesi, 12 teşrinisani 1931 tarihli nüs Valla, bana kalsa, bu resim hasında (fiatlar ve kuvvayi amme) serlev biraz bu beye benziyor ama ben bu • nun hiç bir verini Yusuf Efendinin î hası altında şayani dikkat bir makale neşretmiştir. Bu makalede denfliyor gençliğine benzetemiyorum. | ki: Sevim Hanım memnun: { «Buhran zamanlarında fiatlar çabık Gördün mü? dedi, sen boş yere. düşmezse nazırlann, belediye reisleri • inat edersin. Kim olsa seni Valânti j nhn ve valilerin kâh ikna ile ve kâh tehno'ya benzetiyor. • dit ile erbabı ticaret ve sanayi nezdinde müdahale ettikleri ve karşı duranlann Ben Valântino'ya benzemiyo • rum demedrrn ki... I takibatı adliyeye maruz kaldıkları gö Bu vesile ile Sevim Hanım dok riilür. Bu kabil müdahalelerin müessitor ile barışmış oldu. Sevim Hanım ba riyetine inanmamakla beraber kuvvayi umumiyenin luüsb'malleri menebnek basma benzer, Salâ da Valântino'ya, hakkmı reddebniyoruz. Ancak müstehSevim Hammın babası da Paşaya ben liklerden bazılan çıkıp ta «fiatların düşzer! Netice budur. Nadir Hanıma hiç mesini ve bilhassa hayat pahalılığının benziyen yok! Halbuki Nadir Hanıinmesini istiyorsunuz. Fakat acaba siz ma sorulsa: Bu kız, pekâlâ, kendisine bu işte hüsnü misal oldunuz mu, bizzat benzer. Oğlan da, erkek çocuktur, o tesbit ve murakabe ebnekte olduğunuz labilir ki babasını andırsın. Valântino fiatlan îndirmek için ne yapbnız ve hune bildikleri, ne de tanıdıklan! Bari susî sabcılardan istediğiniz tenezzülü fibu memleketin adamı olsa... Gebe i ata haiz olduğunuz kuvvet ve iktidarla ken yüzüne bakılmış olur da... Dok hizmet ettiniz mi?» suallerini sorarsa ne cevap vereceksiniz ? tor da, kırk yıllık adam, o da oğlanı Hayat pahalılığı hakkmda sağlam isValântino'ya benzetti! Şaşılacak şeytatistikleri olan Almanya'da müşahede Ier... Dünya değişmiş ne dersin! edilebilmiştir ki şimdiki büyük buhranın Nadir Hanım sustu. Şimdi burada iptidasındanberi hususî iktisadiyata mübir söz söylese sonra evde iki hafta teaUik eşyanm fiatlan vâsi mikyasta düşmüşHir. Halbuki kuvvayi umumiyenin çocuklarm dillerinden kurtulamıya cağını düşündü. Hele Sungur Bey du elinde olan fiatlar bilâkis yükselmekte devam etmiştir. 1929 kânunusanisinden yarsa tekdir hazır. Yarın devam edecek 1931 eylulüne kadar Almanya'da mai BRESLAUGLAYVtTZ 253 m. HALlL MlTHAT (Fransız Tiyatrosunda) Buçün akşam saat 21 de cHAREMIN ESRARI» Bu piyes turkçe oynanacaktır Yarın matine saat 4 te «ÇARDAŞ FÜRSTİN» Prima Donna: MtMI BALKANSKA Okestra: 21 kisi BULGAR OPERET HEYETİ DUL NlŞANLI Meşhur Alman komik aktöru FRITZ KAMPERS tarafından Yakında istanbul'a geliyor. ESRARENGiZ B i T TAHTELBAHİR sinemada Bu akşam büyük program: Üç varyete heyeti Gülhane tıbbi müsamereleri Gülhanenın mutat tıbbî musamereleri bu ayın 29 uncu pazar günü başlıyacak ve her ayın ikinci ve sonucu pazar günleri saat 17 den 13,30 a kadar devam edecek tir. Musamerelerımizin tabip arkadaşlarımızın vucudile şeref ve kuuvvet kazanacağmdan meslektaşlanmızın teşriflerı rica olunur MÜDtRİYET tstanbul 7 inci icra memurluğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz paraya çevrilmesi mukarrer bir adet muakkap makinesi ve testere ve makinesi| 26/11/931 tarihinde saat 10 dan itibaren Cerrahpaşa'da Kocamustafa] paşa caddesinde 66 No. lı maran • goz imalâthanesinde paraya çevri leceğinden talip olanların gün ve saati mezkurda hazır bulundurulacak memuruna müracaatleri ilân olunur. Minkof ve arkadaşlan = 1 1 [I1IIII1IIIIMIIIIIIIIIIIIfMIIHIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIHtMlltll 11 Bondis hemşireler Azerî heyeti Müteaddit artistler tarafından Filimde: Boşanmanın zevkleri La Konstans Talmaç M. Ş. Şeyhlerle kalelere karşı olan şiddetli muharebe; dün akşamdanberi OPERA sinemasında iraesine başlanan ve WARNER BAKTERveMYR^NA LOY tarafından temsıl edilen VATAN HAiNLERi sözlıi ve şarkıb filminde her halde göriiltneje şayandır. Öniimüzdeki Cumartesi akşamı " HAYALIN* SONÜ „ füminin unutulraz yıld zı GLORYA'da Cenç artistltrin en sevimlisi şet müş'iresi %12 buçuk nisbetinde düşmüştiir. Fakat hususî iktisadiyata mü teallik eşyanm fiatlan %17,1 nisbe tinde sukut etmiştir. Gıdaî maddelerde sukut nisbeti %18,6 ve melbusatta %21,3 idi. Bu fiat düşüklüğü vergi lerin tezyit edilmiş olmasına, devletin hakemliğile tanzim edilen ücret sevi • yesinin ancak 1930 sonlannda düşmesine ve tahminen % 6 nisbe;inde azalmış bulunmasına rağmen tahaddüs etmiştir Diğer taraftan kuvvayi umumiyeye merbut olan nakliye ücretleri % 5 nisbetinde tezyit edilmiştir. Belediyeler tarafından tanzim edilen elelctrik ücreti de % 1 3 nisbetinde artmışbr. Resim ve vergilerin ağırlaşması hasebile kiralarda % 4 nisbetinde bir tezayüt görülmüştiir. M A J i K sinemasında MUVAFFAKiYET G R ET A G A R B O' nun en i\i fı mi P UÇURUM U SE Bu akşamdan itibaren B B S B B B B B İ ^ ARTiSTiK SİNEMASINDA 1 Sesli Mmin y ni bir muvaffal iyeti KENARINDA LiANE HAiD 6EORG ALEXANOER filminde İVAN PETROVITCH ve BENLi KADIN Musikisi, zenginliği ve Jtiksile em salsiz bir Alman operetıdir. Fransa, AJmanya'dan ziyade sevk ve idare edilen iktisadiyabn tesirmden ve sosyalizasyondan daha az müteessir olmuştur. Maamafih Fransa'da da avni hal görülür. Umumî müesseselerin fiatlardaki tesirleri, erbabı sanayi ile ticarete tavsiye edilen tenezzülün aksinedir. Bir kaç aydanberi perakende eşya fiatlan, toptan fiatlara göre düsmüstiir. Halbuki devlet mhisarlan fiatlan m • dirmemiştir. Meselâ yağlann fia/ı inmiş iken alkol inhisan fiatlan yükseltmistir. Devlet inhisarlannın veya kuvvayi ammece idare edilen müeseselerin ne dereceye kadar haklı olduklannı tetkik edecek deŞiliz. Ancak bittecrübe s&b'ıt olmuştur ki hidemati umumiye ile inhisarIann kovduklan fiatlar, tesebbüsab hususiye gibi iktisadî hareketlere ve is • tihlâkât ihtiyaçlanna göre tanzim edflmîyor. Varidat azaldıkça muessesati amme, fiatlar mdirecekleri yerde yük ; tarafından Aşıkını, kurtarmak için Hindi Çini'nin esrarkejler batakhanesine k dar rakıp eden ffenç bir kızın hakikî b'r aşk romanı iır. J A N E T G A Y N O R ve C H A R L E S F A R R E L L Fransızca sö^lu ve şarkı ı filim MELEK SİNEMASINDA Ilâveren: P^RAMOUNT JURNAL Dönyanın halibazır \ iitün havadisleıile seslı varycteler. RE6İNALD DENNY fle bir Leon Tolstoi'nun şaheserînlikte temsil ettigi den muktebes AŞKA S U S A M I Ş V O L G A SAHİLLERİNDE Sözlü ve şarkılı filminde Emsaîsiz filminde JEANETTE LUPE V E L E Z M A C DONALD veJOHN BOLES ELHAMRA SİNEMASINDA