3 LyllM *Çumhuriyet MEMLEKET MEKTUBU I Ö N TEU3RAFLAR DUMLUPINAR DÖNÜŞÜ Yeni Kaymakamlar Tasfiye ve becayiş edilenlerle tekaüde sevkolunanların listsi Ânkara 2 '(Telefonla) Lâdik kaymakamı Osman Nuri, Ereğli kaymakamı Ahmet Şükrii, Bigadiç kaymakamı Maksut, Karacabey kaymakamı Kemal, Biga kaymakamı A • rif, Koçhisar kaymakamı Ismail, Mihalıcık kaymakamı EyUp Sabri, A yaş kaymakamı Şefik, Saray kaymakamı Agâh, Yalvaç kaymakamı Rüştü, Rusçuk kavmakamı Aziz, Babaeski kaymakamı Nihat, Seyitgazi kay makamı Sabri, Mes'udîye kaymaka mı tsmail Hakkı, Adapazarı kay • makamı Muttafa Talât, Msçka kaymakamı Hamdi Beylerle diğer bazı kaymakamlar tekaüde sevkedilmiş lerdir. Ankara 2 (Telefonla) Kars mektupçusu Şevket, İnebolu kay • makamı Süleyman, Pazarcık kay makamı Süleyman Bevler memurin kanunu mucibince ta»fiyeye tâbi tutulmuslardır. Ankara 2 (Telefonla) Dahiliye hususî kalem müdürlüğüne Beypa zarı kaymakamı Ekrem, Sıvas mek tupçuluğuna Araç kaymakamı Aziz, Konya mektupçuluğuna GümUşhacıköy kaymakamı Ahmet Çangırı mektupçuluğuna Boğazlıyan kaymakamı Şem'i, Gümüşhacı köy kaymakamlıfına Daday kaymakamı Akif, Seyitgazi kaymakamlığına Ayancık kaymakamı RUştU, Çemişkezek kayma kamlığına Nazîmiye kaymakamı Halit Naci, Göynük kaymakamlığına Tavşanlı kaymakamı Ali Sabri, Tavşanlı kaymakamlığına Göynük kaymakamı Osman Nuri, Beypazarı kaymakamlığına hukuk mezunlarından Nebil, Daday kaymakamlığına Ça pakçor kaymakamı Ali Sait Beyler tavin ve becayiş edilmişlerdir. Ziraat Bankasmın Alacağı buğday Köylerde bırakılırsa... Bir gazetede şu fıkrayı gordüm: (Ziraat Bankası köylüdeki buğday ve arpanın köylünün banka matlubatına karşı bankanın göstereceği köy ambarlarına yerleştirilmesi için şubelerine lâzım gelen talimatı vermiştir.) Bunu okuduğumda şu hatırıma geldi: Buğday uzun bir zaman için nasıl muhafaza edilir? Bunu millete nafi olan yollarda rehberlik go'stermekte olan Cumhuriyet gazetesine arzetmeği bir vazife bildim. Buğday; uzun senelerde bitlen mekten, çürümekten, tadını boz maktan, korumak için nerede muhafaza edilir? Havadar bir yerde ya pılan tahta ambarda. Bendeniz Ma raş'ın Göğsün kazasındamm, bu tah* ta ambar Göğsün ve Albstan kazalarinın bazı köylerinde vardır ve ora larda taammüm etmiştir. Bir şeyin muhafazasına ne kadar itina edilirse edilsin, o malın da muhafazaya kabiliyeti olmak lâzımdır. Ziraat Bankası buğdayını köylünün köy ambarında muhafaza etmek istiyor. Fakat bu ambarlar ya bir hanedir ve yahut bir ahır. Şu ha'de buğday toprak kokusu alacak, bir ••ne sonra bitlenecek, kokacak; çürüyecektir.Tahta ambarda ise as garî on sene mahsul muhafaza edilebilir. Bu ambarlarda on sene kalan buğday ile bu seneki mahsulden alınan buğday arasında bir fark yoktur. Tahta ambarlar nerelerde yapılmalı? tstasyonlarda. Tahta ambarlar istasyonlarda olacağına gÖre ucuza da mal olur. Mahsul çok iyi bir tarzda muhafaza edilir. Ziraat Bankası bu işe her sene bir miktar tahsisat ayırarak 5 sene ıarfında 40 istasyonda birer ambar vücude getirebilirse 4 milyon kilo buğdayı muhafaza edecek bir hale gelmiş olur. Yoksa çiftçiden toplanacak buğday köy ambarlarına depo adllecek olursa bir sene sonra elde kalacak gübreden başka bir şey değildir ve buğdayın ucuzluğu bu hal ile devam ettiği takdirde Ziraat Banka • sının sermayesinden endişe etmck ioap eder.» Nigde: Me$'ut Bir kaç müşahede, Bir kaç not.. i. 31 Ağustos 1931 İHEM NAÜNA MIHINA însanın kıymetsizliği! Dünkü gazetelerde bîr telgraf vardı. Çin'de, bilmem ne eyaletini su basmıs, 200,000 ile 300,000 ara«ı~da adam ölmüs ve pamuk mahsulü de kâmilen mahvolmuş. 20 satır kadar tutan ve Shanghai (Şanghay) dan gelen bu havadiste garip değil mi?ölen insanlardan yalnız 2030 kişi imisler gibi, şöylece lâkaydane bahsediliyor da, pamuk mahsulünün ziyaı daha ehemmiyetle kaydolunu yor. Niifusu, bir hesaba göre 437 milyon, diğer bir hesaba nazaran da 350 milyon olan Çîn'de pamuk re koltesi insan rekoltesinden daha kıymetli demek... Bir şeyin kıymetî ned retindedir, derler. Filvaki Çin'de insan o kadar bol ki hiç kıymeti yok... Öyle olmasaydı 200 ilâ 300 bin kişinin öldüğünü haber veren bir tel • grafta pamuk rekoltesinden bahis bile edilmezdi. * * * Dumlupınar*da niçin Izmir'in sesini işitmedik ? daki Çalköy'ünden imiş. Ismi Halil oğlu İstnail. Harpte topçu onbaşısı imiş. Sakarya'da 23 gün gece gündüz tetik çekmiş. O kadar çok en daht etmiş ki ceketinin sol tarafı topun mekanizmasından fışkıran alev den yanmış, Afyon önlerine yarım ceketle gelmiş. Halil oğlu fsmail onbaşı kendi köyünün Fatih'i ve kurtarıcısı olmak şerefine de nail olmuş. Dumlupınar'da 30 ağustosta Şehit Asker abidesinin solundaki tepede Adatepe'ye karşı vazife alan 15 lik bataryaların birisinde akşama ka dar düşmana öldürücü bir ateş açmış ve bütün gün mestur mevzie girmeksizin açık endaht yapmışlar. Kendisi Gazi'nin bulunduğu tepenin solunda harbederken Gazi'nin sağındaki köyü de alev alev yanıyormuş. Bir taraftan kendi köyünün yandı ğını, diğer taraftan kendisinin yaktığı düşmani görüyormuş. O gece üç senedir hasret çektiği köyüne ve köyünün hemen üstündeki tepeye sığınan çoluk çocuğuna kavuşamadan hareket etmişler. Şehit Askerin türbesine bundan daha iyi bir bekçi mi olur?. Sehit Asker türbesile alâkadar makama şahsan rica ederim ki bu Çal'Iı tsmail'i, Dumlupınar'ın ve köyünün Fa tih'i Ismaü'i, Dumluplnaf'la alâkası olmıyan şimdiki bekçinin yerine Şehit Askere bekçi tayin etsin! Cemiyeti Akvam tspanya'da grevler Meclisin eylul içtimaı açıldı Cenevre 1 (A.A.) M. Lerroux Akvam Cemiyetinin açılma celsesine riyaset etmiştir. Meclisin 14 azası arasında ezcümle M. Massigli, Grandi, Curtiüs, Lord Cesil, Zameta, Matos, Gonzales ve Prada görülmekte idi. Sabahleyin kabul edilmiş olan M. Curtiüs'ün raporu şu noktaları ihtiya etmektedirı 1 « En ziyade mazharı müsaade millet muamelesinin tatbikından meydana gelen bazı ihtilAfat hakkında iktisadî komitenin kararları; 2 GUmrük istilahat fihristinin tevhidî projesine ait kararlar, Ak vam Cemîyeti bu projeyî mütalea ve noktai nazarlarının beyanı için bir kaç haftay'Â'icadar kendi azası olan ve ölmîy'an hükumetlerin emrine a • made bulundurabilecektir; 3 Bakarî hayvanatın himayesi için bitaraflık mukavelelerine dair ilk projelere ait bir teklif; 4 Menşe markalarına ait ola rak iktisadî komitece verilen kararlar.. Bazı şehirlerde umumî grev başladı Saragoss 1 (A.A.) Nakliyat federasyonu umumî grev ilân etmiştir. Diğer esnaf cemiyetlerinden bazıları da bu harekete iştirak etmişlerdir. Grevcilerden mürekkep bir ta kım kafileler sokaklarda dolaşarak tilccar ve esnafı mağaza ve dtikkânlarını kapamağa mecbur etmekte, •özlerini tutmıyanları hırpalamak tadırlar. Grevciler şehir dahilindeki telefon tellerini kesmişler ve diğer şehirlerle muhabereyi temin eden telefon hatlarını da bozmaga kalkışmışlardir. Grevciler ile zabıta arasında bir çok çarpışmalar olmuştur. Bu esnada iki ta»af biribirine ataş açmıştır. Şehrin muhtelif yerlerinde barikatlar yapılmağa başlanmıştır. Nü mayİşçiler siperler kazmışlardir. Grevciler telefon santralına hllcum niyetini £ÖstermişIerdir. Vahim vak'al«r <?ıkmo*tn«İAn korkulmaktadır. Şu satırları Dumlupınar donüşü Ankara'dan postaya verilmek üzere trende yazıyorum. Mehmetçiğin mezarı başında yapılan tezahüratın tnanasını dün he tnen oradaki telgrafhane vasıtasile çektiğim bir telgrafta tebarüz ettirmeğe çalışmıştım. O telgrafa bizzarure giremiyen bazı şayani dikkat tafsilâtı da bugün kaydediyorum. Dumlupınar'da dört, beş saat kaldık. Ulvî bir heyecanın humması içinde geçen bu saatler fatıiliğin nüfuz etmekten âciz kaldığı o şeref yerinde zaman mikyasile ölçülmek hassasını kaybederek bize ebcdiliğin sırrinı veren bir enginlik oldu. Samiamıe inkişaf etti, basıramız ge nişledi. Onun içindir ki; Mehmetçiğin bize hitap eden sesini duyduk ve Gazi'nin ordumuza kumanda etti* ği hâkim tepeden karşıkı Çamlımurat dağlarına bakan gözlerimizin Önünde tarihin büyük hâdisesi müp hem bir hatıra olmaktan çıktı, adeta canlandı. Düşman ordusunun TUrk süngUlerl altında nasıl can çekişti > ğinî görUr gibi olduk. Orada tabîatin heyecan vericî bir belâgati var. Fakat Mehmetçiğin mezarı başında toplananlar taş ve toprağı bile insanı bir ihtisas tufanı içinde bırakan bu harika v« mucize diyarında yalniı tabiatl* karşı karşıya kalmadılar. Gözlerimizi yaşartan fftt*«l ve ateşli nutuklardan sarf ı nazar, öyU hâdisalere şahit olduk, basit bir şeymiş gibi söylenen öyle maceralar dinledik ki onları her Zaman heyecan v« haUcanla hatırlı yacağıı. 4 i Prens Zerdeşnu Hz.! Hani, Amerika'da yetişen ve Vendine Kürt Prensi süsünü veren Zerdeşnu diye bir serseri vardı. Bu serseri, ömrünün son senelerini hep vapurlarda se nhatle geçiriyordu. Fakat, bu seyahat, Bahrimuhit vapurlarında kaptanlığa veya kamarotluğr tayin edildiğinden, yahut ta, mil yarder olduğundan değildi. Başta Amerika olmak üzere, hiç bîr memleket bu serseri dolandırıcıyı, toprağma kabul etmediği için Zerdeşnu, Amerika ile Avrupa arasında mec • buren mekik dokuyordu. Herifi, galiba, deniz tutuyor olacak ki bu sonu gelmiyecek mecburî deniz seyahatlerinden bıkıp usanmış ve Amerika tebaası olmak için müracaat etmiş, müracati de mahkeme kararile kabul edilmiş, Zerdeşnu, mahkemenin huzuruna da eski bir Osmanlı pasası kıyafetinde çıkmış!... Esasen Zerdeşnu Amerika'da doğmuş olduğu için hak yerini bulmuş, garabetler dünyası olan Amerika, hakikaten orijinal ve garip bir va tandas daha kazanmıştır. Demokrat olmalarma ragme^^eski dUnyanin esalet unvanlarına karşı her nedense za'fları olan Amerika'lılar, Prens Zerdeşnu Hazretlerinin vatandaşlığile memnun ve müftehir olacaklar mı acaba? Köylü Anlattı: Civardaki köylüler 30 ağustosu her sene büyük bir sabırsızlıkla bekliyorlarmış. BUtlin vatanın kurtuluş bayramı olan kendi kurtuluş bay ramlarını tes'it için o gün harmanı bırakarak Şohit Askere geliyorlarmış ve herkes gidince çelenklerin çiçeklerini aralarında paylaşarak karı lanna, kızlarına gStürüyorlarmış. Köylerdeki şehit kadınları çiçeklerin adını ve çelenklerin niçin konduğunu öğreniyorlar ve ağlasıyorlarmış. Meçhul Askere götürdUğümüz şükran ve minnet hatıralarının Mehmetçiğin mukaddes toprağını Sptükten sonra bir terbiye vasıtası oldu • ğunu işitmek ne zevkli. Bari şimdiden sonra sun'î çiçek getirsek te her köy evi Şehit Askerin ve 30 ağustos günü Karatepe'de şahlanana millî heyecanın hatırasını bütün bir yıl hariminde saklasa. işte bir tanesi: Son olarak nutuk irat «den Fah rettin Pş. da nutkunu bitirmiş, program bu suretle tamamlanmıştı. Herkesin dağılmak üzere olduğu esnada bir hanımın abidenin basamaklan üstüne çıktığı görüldü. Bu hanım Pş. ya dönerek titrek bir sesle bir şeyler söylîyordu; kocası Dumlupınar'da yaralatıan bir malul gaıi imiş ve şimdi hasta yatıyormuş. Bizimle beraber Mehmetçiğin siyaretln* gelmek istemiş. Gelememiş, karisım göndermiş ve meçhul silâh arkadaşının mezarına konan çelenklerden bir iki çiçek koparıp getirmetini tenbİh etmiş. Manım, kahraman kocasının bu arzusunu yarine getirmek için kumandanın müsaadesini istîyor, fakat kim olduğunu, nereden geldiğini, kocasınm ismini söylemiyordu. Bu temis v« asil hareket herkesi mü tehassis etmişti. Kumandan Pş. nin tasvibi üzerine kadın mezara çıktı. Çiçekleri kopardı ve sonra tek bir kelime söylemeden kalabalığın içinde kayboldu. Meçhul askerin mezarmdan çiçek istiyen meçhul kahra • manj. Senin kim olduğunu bilmiyoruz. Fakat Dumlupınar'da toplanan vatan çocuklarının •« onların gele cek ahfadmın kalbinde senln şim • diden ebedileşen bir hatıran var!.. Yunan Bulgar ihtilâfı Atina 2 (Hususî) Jurnale Ditalya'nın Cenevre muhabiri, Yu nan • Bulgar mes'elelerinin hâd bir safha arzetmekte olduğunu bildir mektedir. Bununla beraber Yunan ve Bulgar Başvekillerinin Cenev re'de bulunmaları her iki memleketi tatmin edecek bir sureti hal bulu nacağına kâfi bir zaman teşkil eylemektedir. Almedenil 1 (A.A.) Buradaki amela kuIübünUn reiıi hükumetten derhal bir murahhas göndermesini istemis, bÖyle yapılmadığı takdirde komünistlerden mürekkep kuvvetli bir kafilenin Cordoue üzerine yürümesinden korktuğunu bildirmiştir. Almedenil ile telefon muhabereleri kesilmiftir. Seville 2 (A.A.) Ozuna ve Essiga'da umumî grevler baslamıştır. Huelva 2 (A.A.) Millî meaai federasyonuna dahil tek sendika meclisi umumî grev ilânına karar vermistir. Ankara 2 (Telefonla) Adam öldürmek suçundan 7,5 sene ağır hapse mahkum jandarma mülâzimi Tevfik Ef. silki askeriden tarde • dilmiâştir. İki yüz tayyare İtalya'da bir geçit r resmi yaptılar Roma 1 (A.A.) Hava manev ralarına iştirak etmiş olan iki yiiz deniz tayyaresi Massacincoli gölünde Kral hazır olduğu halde bir geçit resmi yapmışlardır. Kralın yanında Hava tşleri Nazırı Ceneral Balbo ile Bahriye Nazırı Sirianni ve hükumet erkânı hazır bulunmakta idl. Bu geçit resmine iştirak eden tayyareler arasında İtalya hükumeti hesabına Almanya'da yapılmış ve bu yakınlarda Spesia'ya gelmiş olan DoX 2 deniz tayyaresi de bulun makta idi. Kral bu büyük deniz tayyaresini tetkik ettikten sonra Rossore'a gitmiştir. Bir kaç not ve bir dilek: Dumlupinar'a gelenler öğrendi ki Şehit Askerin mezarı iki vilftyet a rasında münaziünfihtir. KUtahya mı alâkaüfc. . Afyon mu baksın? Bize kalırsa yakın olduğu için Afyon daha münasip. Fakat Kütahya bırakmıyor, bırakmamakla beraber Şehit Askerin istediği alâkayı da lâzım geldiği kadar gösteremiyor. tstas yondaki vesait buhranı, otuz, otuz beş kişinin bir kamyona tıkılmak mecburîyetînde kalması; dokuz se nedir, Şehit Askerin susayan dudaklarına bir katre su getirilmemesi bize bu hükmü verdirdi. Şehit Askerin ebedî istirahatgâhı behemehal teşçir edilmek ister. Bu da bir arteziyene vabestedir. Afyon'da geçirdiğimiz bir kaç saat bize bu eski ve harap şehirde son zamanlarda tahakkuk ettirilen bü yük umran eserlerini görmek fırsa tını bahşetti. Onun için Şehit Askerin istediği yeşilliği ve suyu da ancak Afyon'lular ve Afyon Valisi vere Belki. Onun nereye ve ne vakit gSdip geldiğini kimse bilmez. Trene binmek adeti değildir. Daima oto • mobili ile seyahat eder. Bakınız, Mösyö Havelek... Doktor Şombarg'in sanatoryomunda olan biten işler hakkında malumat almak için sizce takip edilmesi en doğru yol hangîsidir? Bunu, bana söylîyebilir misinîz? Görüşmek istediğinizi kendîsine yazmak. Hayır, evvelâ onun haberi olmaksızın malumat edinmek isterim... Karanlıktan istifade edüerek şato hariçten tetkik olunamaz mı? Neden olunmasın!.. Yalnız çok bir şey görebileceğinizi zannetmiyorutn. Sanatoryomun civarını bili yor muıunuı? t Mükemmelen. Harp esnasında, şatonun eski sahibi Prens Şönav, Viyana'ya gittiği zamanlar, mektep arkadaşlarımla beraber orada sık sık dolaşır, oynardık. Eğer, yol gostermemi arzu ederseniz, size hİzmet etmekten hiç çekinmem. Bilâkis çok metnnun olurum. Mabadı var Silki askeriden tart Basra'da kolera Ankara 2 (Telefonla) Basra'da koleranın pek ziyade intişar etmesine mebni bu havaliden gelecek yolcularm geldikleri yerlerde beş gün müdd«tl« terbest mUıahede altına alınmaları ve bu mUddet zarfında sıhhî ahvallerinin mürakabesi Sıhhat ve Muaveneti Içtimaiye Vekâletinden tamim olunmuştur. Ankara 2 (Telefonla) Ankara'nın su ihtiyacını temin için yapılacak yeni inşaat 22,000 lira bedel ile mühendis Galip Beye ihale olunmuştur. tnşaata derbal başlanacaktır. Tütiin tohumu ihraç edilmiyicek Ankara 2 (Telefonla) Tütün tohumu ihracatının men'i Güm rükler Umum MUdürlüğünce bütün gümrüklere tamim edilmiştir. bilir, kanaatindeyiz. Bu itibarla Dumlupınar'ın Af yon'a raptını ve bugün adlî ve idarî işleri için 90 kilometre mesafedeki Kütahya merkez kazasına taşınan, alış veriş için de Afyon'a gidip gel mek mecburiyetinde kalan Dumlu pınar halkının bu zahmetten kur tulması için abidenin hemen yanın daki Çalköy'ünde hiç olmazsa tam teşkilâtlı bir nahiye teşkilini Dahi liye Vekâletinden rica ederken bütün Dumlupınar halkının hissivatına ve arzusuna tercüman oluyoru*. Antalya'da yeni bir nahiye Ankara 2 (Telefonla) Antalya'nın Elmalı kazasında tTaşçîftliği» namile yeni bir nahiye teşkil edilmiştir. Ankara 2 (Telefonla) MesV diye kazası musakkafat tahriri bitmiştir. ı ayını çıkarmak îstiyen çiftler Içln hiç te cazip bir yer değildir. Köyün ileri gelenleri hakkında şayani merak dedikodu işitilmeı. Civarımızda dok* tor (Somberg) in sanatoryomundan başka bir şey yok; karşıda, şu tepenin üstünde çamların arasındaki Orlik şatosunda veremlileri tedavi eder. Ciğerlerinin hususî bir tedaviye ihtiyacı olmıyan Matmazel dö Ra deski'nin ne sanatoryomla, ne de doktor Somberg'le alâkası olatnazdı. Sedlo Staıe'de beyhude yer* vaktimi gaybediyordum. Ayni aamanda, bir ruhiyat mütehassısı tavrı takı narak Matmazel dö Radeski'ye *öyIediğîm sözlerden mahçup oluyor, îzzetİ nefsim kırılıyordu. Sanki Matmazel Lll&'yı elimle koymuş gibi bulacağıma o kadar kanaat getirmiş • tim, matmazele, muhakkak muvaf fak olacağım kanaatini izhar etmiştim. Bohemya'da b'en Matmazel Lilâ dö Radeski'yi ararken, o, ihtimal âşîkile birlikte Ispanya'da Mimoza'ların rayihasile mestoluyordu. * * * 21 tnart Graf Zeppelin Cenubî Amerika'da Pernambouc 1 (A.A.) Zeppelin balonu saat 17 de buraya gelmiçtir. Paris 1 (A.A.) Graf zep lin'in saat 13, te Fernado No ronha üzerinden uçmakta oldu ğu alınan bir telsizden anlaşıl • mıştır. f fakat bomboş sokağına nazır büyük penceresinin arkasında oturmuş kah* vealtı ediyordum. Tahta evlerin damlarını Örten sert kar tabakaları, gUneşin parlak fakat kuvvetsiz aydınlığı altında ışıldıyordu. Bana karşı dostluk gösteren genç kemancı Prag'daki tahsilinden, geçirdiği kücük bir aşk macerasından bahsederken birdenbire fevkalâde mükellef, kapalı bir otomobil sessizce bnümüzden geçti. Arabayı, muhteşem bir lütr mantoya sarılmış bîr adam kullanıyordu. Az kaldı ağ • sımdan gayriihtiyarî bir hayret feryadı fırlıyacaktı: Otomobili idare eden adamı tanımıştım: Fidelyo'da gördüğüm Japon silâhşorları suratlı herif... Lilâ'yı teshir eden soytarı... O kadar şaşırmıştım ki genç re fikim de hayretimin farkına vardı ve sordu: Ne var, ne oldunuz? Geçen otomobille, idare eden adamı gördünüz mü ? Evet gördüm; sanatoryomun sahibi doktor Şomberg. Ya?!.. Ve çoktan eriyen şeker parçasını çay fioçanunın içiade hâlâ kariftı izmir'den niçin kimse gelmHi? Bu suali Dumlupınar'da herkes kendisine ve yanındakine tekrar tekrar sordu. Evet Izmir'liler niçin gelmemislerdi. Acaba Izmir halkı \ı mir'i kurtarmak için Dumlupınar'da düşüp kalan Mehmetçiği bu kadar çabuk unuttu mu? Buna kîmse ihtimal vermiyor. Anlaşılan İzmir gazetecileri birbirlerile kavga etmekten Mehmetçiği hatırlıyarak Dumlupınar toplanışından halkı haberdar edemediler. Izmir yolunda canını veren Meçhul Askerin mezarı başında isgal görmüş ve görmemîa pek çok vatan şehirlerinin heyecanh sesini duydu ğumuz sırada tzmir'in bu sükutunu böyle anlamak mecburiyetindeyiz. Son olarak Türk Gazeteciler Blrliğinin, bu yeni ve fakat millî davalar uğrunda çok şey vadeden kud • retli teşekkülün; hUkumetin, millî teşekküllerin ve halk kütlesinin alika ve müzaheretini 30 ağustos etrafında muvaffakiyetle toplamıf ol duğunU kaydetmek isteriat. Mehmet çiğin mezarı başında toplanan şuurlu kalabalığı, bu birliğin maddî imkân ve vasıtaları hazırlıyan teşebbüsüne medyunuz. AÜ SÜREYYA Bir başka: Mehmetçik abidesinin yanında idik. Daha merasim başlamamıştı. Aka bize 30 ağustos muharebesini anlatıyor, hücum ve ihata istikametlerini gösteriyordu. O konuşurken söz« birisi karıştı. Bu, yağız bir köylü idi. Sonra ahbap olduk ve öğrendik ki dört, beş yüz metre sağımıa* ** Genç viyolonist daldığım derîn düşünce karşısında sükut etti. Bana bir çay daha getirttî. Ve nihayet: Siz... Dedi, doktor Şomberg'i tanır mısinız? Göz aşınalığım vardır. Evet, kolay kolay unutulmıyan bîr simaya maliktir. Sanatoryom yapmak için Orlik şatosunu satın almağa geldiği vakit, köyün îhtiyar kadınları cennate gideceklerini bilseler bile kendilerini g«ne bu adatna tedavi ettirmtyeceklerine yemin ediyorlardı. Hatta arabacımızın karısı daha ileri giderek bu adamın iblisle bir kırmızı keçiden hasıl olduğunu îddia et mişti .. Bakın, anlayınız, bu adam burada ne kadar sevilirl.. Maahaza, doktorun bu umumî nefret hissini tevllt veya tahrlk edecek mahiyette en ufak bir hareketi bile görÜlma • miştir. Sanatorvomunda sengin ve ecnebi ancak bir kaç hastası var. Orası fakir Çek köylerinin kesesine elverisli bir hastane değildir. Doktor Şomberg Viyana'dan avdet edeli takriben bir ay oluyor değil mi?, rıyordum. Ankara'nın su ihtıyacı Musakkafat tahririeri EDEBt TEFRlKA: 13 Kadife alev MAURİCE DEKOBRA'dan Yol arkadaşımın sözleri hiç te cesaret verecek mahiyette değildi. Miroviç'e indim ve bir arabaya binerek Sedlo Stare'ye vardım. Beş yüz nüfusü olan bu köyde (Egl Nuar) otelinden başka kalınacak bir yer yoktu. Şafakla beraber işe başladım. Evvtiâ (Egl Nuar) ın sahibinin Prag'da musikî tahsil eden genç ve zeki oğlu Mösyö Villi Havlek'e müracaat ettim. Bu gence, bir aydanberi yalniı v*ya refakatinde bir erkekle Viyana'lı bir genç kızın köyün bu yegâne oteline inip inmediğinl sor dum. A'dığım menfi cevap canımı sıktı. ılk merhalede böyle menfi cevapîarla karşılaşmam tahkikatımm neticesi için fali hayir değildi. Sevimli çocuk, beni daha ziyade ümitsirliğe düşürmemek için olacak: Bana, dedi, niçin bÖyle bir sual sorduğunuzu bilmiyorutn. Ancak (Vilâ'.ft) vadisi ki| mevsimiode, bal 4 ,Y«mek salonunun, köjr^p büy,ük Bombay 1 (A.A.) Halk, sihir yaparak kolerayı bulaşttrmakla itham edilen ihtiyar bir kadını yakın köylerden birinde diri diri yakmışlardır. Hindistan'da bir kadın diri dıri yakıldı