s20 Temmuı 1931 'Cumhuriyet ON TELGRAFLAR Türk Tarihi Cemiyetine Gazi Hz.riyaset ettiler Büyük Reis içtimada çok kıymetli mütalea ve irsadatta bulundular Ankara 19 (A.A.) • Reisîcumhur Hz. bugiin saat 17 de Halk evine gelerek Hâmi reisi bulundukları Türk Tarih cemiyeti içtimaını yüksek riyasetlerile şereflendirmişlerdir. Gazi Hz. cemiyetin mesaisi neti celeri hakkında izahat ve malumat almışlar, mektepler için hazırlan makta olan tarih kitaplarile bilhassa alâkadar olmuşlardır. Gazi Hz. bu kitapların umumî hatları, haritaları ve resimleri üzerinde cemiyet azasüe konuşarak kıymetli fikir ve mütaleaIarını beyan buyurmuşlardır. Reisicumhur Hz. bunu müteakıp cemiyet ruznamesinde yazılı bahisler üzerinde yürütülen fikrî münaka şaları idare etmişlerdir. tçtima saat 19 a kadar devam etmiştir. Maarif Vekili Esat ve talim ter • biye reisi İhsan Beyler de içtimaa istirak eylemişlerdir. Daima ibzal buyurdukları yüksek irşat ve himayeden, bugün içtimaa riyaset suretile bahşettikleri şereften duyduğu minnet ve şükran hîslerinî, cemiyet Büyük Hâmi Reisine arzetmiştir. Reisicumhur Hz. içtimadan sonra Fırka katibi umumilik bürosunu teşrif buyurarak Kâtibi Umumî Recep Beyle bir müddet görüşmüşler ve saat 20 de Halk evinden ayrılarak Çankaya'ya avdet etmişlerdir. Ya sen kimsin, A Zeynel Besim? Başmuharririmiz Yunus Nadi Bey 14 temmuz tarihli nüshamızda kasden memleketin huzur ve sükununu bozan türedi politikacı ve baldıran salyalı gazetecilerin vatanî ahlâksız lığına şimdiye kadar nasıl müsamaha olunduğunu anlatmış, tzmîr mu hitini her itibarla sarsmaktan başka bir kârları olmıyan bir kaç gaze teden de bahsederek bu meyanda (Hizmet'çi Zeynel Besim pekâlâ düşmanlarla teşriki mesai etmiş bir vatan haini iken lâyik olduğu akibete kavuşamamış bulundu) demisti. Hizmet'çi; Başmuharririmize (O kim?) diye başlıyan bir yazı ile cevap vermiş. Sual garip görütomedi. (Yarın) Başvekilimiz için (Zavallı İsmet Pş.!) ve (Dumlupınar, Lo zan artık maziden başka bir şey deseriden ve omuzdaşlarından bir gün İsmet Paşa ve büyüğü için de (Sen kimsin?) diye sual ve küfür bekle nebilir. Nadi Beyi 20 senedir aziz Türk milleti; meb'usu, hemşeriıi, gazetecisi, mücadeleci ve inkılâpçısı ola • rak kâfi derecede tanımıştır. Hizmet'çiye gelelim: Menfaat mezhebinin allak kadranı üzerinde hava ve para cereyanlarına uymakta bir kronometre kadar hassas ve dönek olan bu adam için Nadi Bey (düsmanlarla teşriki mesai etmiş vatan haini) diyor. Hizmet'çi; tıpkı ustabaşıları Arif gibi bu itham karfisında sadece; hükmü verilen bir mahkumun ezeli sükutunu muha • faza etmiş. Ye n i o 1a r 48 idare memuru, 8 veznedar, 75 muayene memuru, 29 ambar memuru, 12 manifesto memuru, 403 de niz, piyade ve süvari muhafaza memurile 1 kaptan ve bir makineci. Tapuda tstanbul evrak kalemi mümeyyizi. Sıhhat Vekâletinde hususi kalem kâtibi umumî ve mahallî sıhhat işler şube kâtibi, sıtma mütehassısı, sicil müdür muavini, sicil birinci sınıf muamelât memuru, neşriyat şubesi mütehassısı kâtibi, ihsaiyat müte hassısı, 6 adet dördüncü sınıf mü fettiş, teftiş dosya memuru ve kâ tibi, 3 Ankara nümune hastane asistanı ve bir hemşire, dokuz sıhhat müdürü, 100 hükumet tabibi, 168 sıhhiye memuru, bakteriyolojide 3 memur, Etfal hastanesinde 1 asis tan, nümune hastanesinden 4 dok • tor, Zonguldak'ta hemşire ve baş hemşire, 1 talebe yurdu idare kâ tibi. Maarifte tebeddülât çok azdır. Nafıada Demiryolları kâtibi, imriyazh şirketler müdürü, hava nakliyat mütehassısı, sular umum müdürlüğü ve muavinliği, 14 yol başmühendisi, 6 (70) lira maaşlı baş mühendis, 58 fen memuru, 3 yol memuru. tktisat Vekâletinde 18 orman mühendisi, 4 muavinlik, 15 muayene baytarı, 9 muavin baytar, 4 fidanlık memuru. Limanlarda tstanbul Ticareti Bahriye fen mümeyyizi, 1 idare azası, 1 istatistik kâtibi. tstanbul Liman re isliğinde 1 muavin, 1 kontrol, 10 liman memuru, 1 liman reisi, 9 liman memuru, tzmir Ticareti Bahriye kâtibi, 1 fen memuru, tzmir limanında 1 muavin, 1 liman memuru, 3 reis, 4 memur. Posta ve Telgrafta 10 fen mü • fettişi, 1 başmüdür, 2 kâtip, 1 mu hasibi mes'ul, 14 müdür, bir de hat başmemuru. Bütçe tasarrufatı neticesinde devairde ne kadar memur açıkta kalıyor? 931 bütçesinde yapılan tasarruf neticesinde devlet devairinde aşa ğıdaki memurlar açıkta kalmaktadır: Divanı Muhasebatta 6 mura • kıp, 2 muavin, 8 mukayyit, BaşvekâIette mukarrerat mazbata muhar • riri, tahrirat muhabere kâtibi, ka • vanin ve neşriyattan 2 kâtip, Kalemi mahsus tercümanı, tktisat tercümanı, tktisat Meclisi 3 üncü şube muavin şefi ve memuru, Devlet Şurasında 7 mülâzim, mazbata kalemi müdürü ve 5 kâtip. tstatistik müdürlüğünde bir mümeyyiz ve bir tetkik memuru, Diyanet işlerinde, müşavirlik azası, bir kütüphane memuru, tahrirat ve evrak kâtibi, mushaf komisyonu azası, 13 müftü müsevvit ve kâtibi. Maliyede muhasebeden 1 şube müdür muavini, 1 muhasebe mü dürii, 2 mümeyyiz, 53 tetkik me • muru, 18 hesap memuru, S kâtip, 1 veznedar, 1 mutemet, 2 dosya memuru, 2 pul tetkik memuru. Memurin müdürlüğünden 2 tetkik memuru, bir kâtip, muntazam borçlardan 1 mümeyyiz, 1 hesap memuru, 3 kâtip. Darphanede 2 mümeyyiz, 1 tetkik memuru, 2 mukayyit. Müessesat muhasebeciliklerinde 3 muhasip, 2 mümeyyiz, 2 başkâtip, 20 kâtip, 4 veznedar, 7 evrak ve dosya memuru, 10 kontrol memuru ile beş askerî muhasebeci, 3 kâtip, 6 tetkik memuru, 6 veznedar. tstanbul damga müdürlüğünde 1 muaddit, 1 sevk memuru, 1 kolcu ve kantarcı, vilâyetlerde merkez malmüdürü, 7 muamelât memuru, 2 kâtip, 44 süvari ve piyade tahsildarı. Vilâyat varidat şubelerinden de cem'an 730 kâtip, memur ve saire ile tstanbul av vergiler müdürlüğünde 1 kâtip, 2 memur, 2 muhasebeci, 2 kâtip. Rüsumat Umum Müdürlüğünde 2 ikinsi sınıf başmüdür, 11 müdür, 14 muhasibi mes'ul, 4 merkez memuru, IHER NALINA MIHINA Ayıp mı ? Belgrat'ta çıkan Vreme gazetesi, Bulgaristan'ın gizli gizli silâhlandığından bâhis bir makale yazmış, bu makalenin bir yerinde «büyük sulh şampiyonu M. Briand sulhtan bahsederken Bulga • ristan silâhlanıyor» diye Fran • sa'ya şaklabanhk ediyor ve Bulgaristan'a çatıyor. Sırp gazetesinin büyük sulh şampiyonu dediği M. Briand Frama'nın Hariciye Nazırıdır, o Fransa'nın ki bugün yer yüzünde, harp için elzem olan şu üç şeyin en kuvvetlilerine maliktir: 1 Ordu, 2 hava kuvvet • leri, 3 altın! Büyük sulh şampiyonunun idare ettiği Fransa, dünyanın en çok altınına, en fazla harp tayyare • sine ve en kuvvetli ordusuna malik olduğu halde, gene durmadan, açıktan açığa silâhlanmakta ve altın toplamakta devam ederse, küçücük Bulgaristan gizli gizli silâhlanmağa çahşmış ayıp mı? * ** Fizikî ilimler kursu Maari Vekili dün, fen kursunu hararetli bir nutukla açtı ı><'iınnııııınıılll!lllllll|ll!ll|||l|||tl|IUIII!llininillll>llllımnıııııniM.m.M> Tasarruf şaheseri! Türkiye'nin tasarruf ve iktisat üstadı, bilâmünakaşa kabul et • mek lâzımdır ki muhakkak doktor Celâl Muhtar Beydir. Harp senelerinde, cıhz eşekleri kavurma yaptırmak suretile tasarruf babına ne kadar kuvvetle tasar» ruf ettiğini göstermiş olan muhterem doktor, şimdi, başka bir tasarruf şaheseri keşfetmiş. Celâl Muhtar Bey, Büyükada'da hem su, hem buz almanın iki kat masraflı olduğunu düşünmüş ve buzların, Kâğıthane menba sularından yapıldığını ve temiz olduğunu bildiği için her gün bir kalıp buz alıyor, bunu temizce yıkadıktan sonra bir küpe koyuyormuş. Tabiî, buz yavaş yavaş eriyor, su oluyor. hem de soğuk su; doktor da bu suyu ıçıyor • muş. Bu suretle bir taşla üç kuş vuruyor. 60 kuruşa aldığı 21 okkalık bir kalıp buzun hem su, hem buz olarak istifade ediyor, hem de temizliği muhakkak bir su içiyormuş. Şimdi Celâl Muhtar Beyin en büyük tasarruf üstadımız oldu ğuna siz de inandınız mı? Ih^ırî komisyon metinde Bir baba kızını öldürmek isterken damadmı vurdu tadilât yapıyor Derviş Vahdeti, Ali Kemal, Pehlivan Kadri hiç olmazsa yalnız bir defa hain oldular ve bunda devam Size burada fen derslerinin ehem ettilor. Fakat tzmir'in (leylek) müsAnkara 19 (Telefonla) Fizikî tearlı bir soytarı olarak tamdığı v« taoii ilimler kursu bugün açıldı. miyetini uzun uzdayıa izaha lüzum Zeynel Besim ise iki çapraz ve müKursa 100 muallim istirak etmekte • yoktur, yalnız sunu arzederim ki; tezat merdiven arasında hiyanetle, dir. Maarif Vekili Esat B. kursu kü • mekteplerimizde talebemizde millî sat ederken maarif hayatımız ve tat terbiyeyi tarsin edecek kültür ders • isthnanın, dürüstlükle garazkârlığın namütenahi numaralarım yapmakta bikat hakkında mühim bir nutuk söy Ierinin en müsmir bir tarzda tedrisi hakikaten ölçüsüz bir meharet ve Iemîştir. Vekil B. uzun nutkunda hubizce ne kadar mültezem ise fen yüzsüzlük göstermiştir. Zeynel'in lâsaten demiştir ki: derslerinden beklediğimiz gayeleri politika takvimi saatler üzerine ku« Orta mektepler ve muallim ruludur. Bir saat muvafık, 3 saat mekteplerimizde fen derslerini ver elde etmek te o kadar mütezemdir.> mekte olan muhterem arkadaşlanmı Vekil B. bundan sonra kursun gös • müfsit ve mütemadiyen hain! şevk ve memnuniyetle selâmlarım. tereceği faaliyetten bahsetmiştir. Esbak vatan hainî, sabık Türk >'" ımımiHlltll'llllllllllllltllllllllllllHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIiHmmıti.ı men oğlu ve lâhık Fırıldak zade: Geçen yaz İzmir'de Halk Fırka • sına (24 saat zarfında şu ve bu mutemetlerinizi çıkarmazsanız fırka nızdan ayrıliyorum) ve (8 saat mühIetîniz kaldı ha!) diye oltimatom vermiş ve fırka bu siyaset mantarcısını tzmir kaldırımlarına fırlatıvermişti. Zeynel muhalif olmuştu artık, Bursa 18 Demirciköy'ünden Ankara 14 (Telefe^'a) MuhteZeynel H. Fırkasının elinde inliyen koca Ali, kızı Emine'nin Ahmet islit Encümence tefrik edilen Talî komilleti hürriyete kavuşturacaktı armisyon dün gece ve bugün içtimalaminde birisine kaçıp evlenmesine çok tık. O günler «Hizmet» diğer iki ar • rına devam ederek matbuat kanunu kadaşile beraber bir ihtilâl beyan kızmıs, mavzerini alarak damadile projesinde tetkikat yapmaktadır. namesi gibi çıktı. kızının çalıştığı tarlaya gitmiş ve kıKomisyonun ve Encümenin lâyiha Fethi Bey hareketinin uydurma za ateş etmiştir. Kursun Emine'ye teüzerinde pek çok tetkikat yaptığı hav^arileri hâdiseleri tahrif ettiler, ve pratik hayat ve vak'alara uymı sadüf etmemiş, genç kadın bağır nüaıayişler, grevler hazırlattılar, yan noktaların tadil edildiği anla mağa baflamif, feryada kocası Ah mahallî hükumeti yıkmak içkı ça sılmaktadır. Kanun çarşamba günü met yetişmiş. Koca Ali bu sefer da lıştılar ve bütün bu hercü mercin Mecliste müzakere edilecektir. Mamadına ateş ederek öldürmüştür. başında Zeynel borazancıbaşı idi. heza heyeti umumiye de bir çok tçine kan da karışan müessif tz • Yakalanan katil «ah, kızımı öldürmeb'usların söz söyliyeceğine ihti • mir hâdiselerinden en ziyade bunseydim yüreğim yanmazdı. Kısmet mal verilmiyor. böyle imis!» demiştir. Emine de mah lar mes'uldür. Şimdi (tarihin malı olan muhte • kemeye müracaat ederek babasını rem Başvekil Pş. mız) diye tevkir etAnkara 19 (Telefonla) Malibu işe tesvik edenin anası olduğunu tiği îsmet Pş. için, Fethi Beye Aydın'ye, İktisat, Bütçe Encümenlerinden söylemiştir. da verilen ziyafette bir baldırı çıp mürekkep muhtelit encümen yarın lak gibi küfür etmekten utanmıyan toplanarak muamele vergisi lâyihasını intaca çahşacaktır. Encümenin (leylek); Fethi Bey tstanbul'a döner bir esas üzerinde ittihat ettiği an dönmez Vasıf Beyin öksesine tutullasılıyor. du. 3000 lirayı kıvırıp bir müddet tzmir 18 İzmir'den bu yaz üzüm kuyruk sallıyanlık yaptı. ve incir mubayaasında bulunmak üFakat hayat muzîptir, bir gün leyzere İsv«ç'Ii bir grup gelmiştir. TücAnkara 19 Fırka grupu yarın leğin kanadı altında dil kirasının usaat onda toplanarak ceza usulü mu carla temasta bulunan bu grupun cunu buldular, yaygaralar oldu. Zahakemeleri kanununda yapılacak ta dört milyon kilo üzüm mubayaa et ten ash ve mayası olmıyan imanını mek tasavvurunda bulunduğu söy 3000 liraya satıveren Hizmet'çi; efdilâtı müzakere edecektir. lenmektedir. kârı umumiye karşısmda düştüğü çukurun derinliğinden artık müz'iç ve Ankara 19 Hariciye Vekâleti fasit sesinin duyulamıyacağını anladı, Adapazarı 18 Fevzi Pş. Hz. siyasî müşaviri Suphi Ziya B. Vekâlet gazetesini kapadı ve sanki vatan iş buraya geldi ve istikbal edildi. lerinde ve siyasette esasen bir yeri emrine alınmıştır. Matbuat kanunu Bir aile faciası Devlet Şurası teşkilâtı Ankara 18 Devlet Şurası ka nununun tadiline dair olan lâyihaya göre deavi dairesi iki kısma ayrıl maktadır. Başkâtip, kâtibi umumî unvanını almakta, şura azalarının muhtelif dairelere memur edilmesi hakkı Şura reisine verilmektedir. yurdu varmış gibi siyasetten çekildiğint ilân etti, buna bütün millet gülmüştü, o vakit!... Bir zaman sonra leyleğin gene mef sedet bacasında tünediğini gördük. thtimal, dedik, bir yerden 3 bin daha kıvırmıştır. Gene gagası arasında devlet düşmanlığını, gene ayakları altında vatandaş namusu, rical haysiyeti vardı, gene bir karışıklığı, bir anarşi ve ihtilâli şakşaklıyordu. S. Fırkanın diriltileceği plânı suya düştü, yeni bir fırka kurulacağı palavrasını millet yutmadı. Hizmetçi; Arifin fırkasına da burun kıvırmiftı, çünkü ağam küllü aybından başka lider de olmak ister. Aziz tzmir muhitine~hiç~bir nisbeti olmıyan Hizmetçi'nin bugünkü li • sanı geçen senekinden daha tehli kelidir, çünkü vatan hainliği töh • metini de bir hil'at gibi sırtına geçirmiştir ve artık onu devlet ve mil let aleyhine bir siper ve silâh ola rak kullanıyor. Bütün bunlardan sonra sormuyaIım mı a Zeynel Besim, peki ama sen kimsin? Kısa tıraşıma göz yum, şimdi anlarsm. Dinle beni, bu kadın büyük ve yabancı bir şirketin hemen hemen kolu kanadıdır. Bu şirket bir çok işlerimizle alâka dardır. Ve bu kadın mükemmel bir iş adamıdır. Sen bu kadını pek çok seviyorsun. Memleket seni pek çok seviyor. Mevkiin hep sinden çok naziktir. Bu kadın sana her hangi bir gün her hangi birisine tek bir kelime söyletmek için... Sus! Anladım! Benden bunu umar mısın? Ben mi? Adamı güldürme! Benden bunu umanların canını alırım! Bırak onu da. öyle bir şey de yapamazsın. Yapsan da bir netice çıkmaz. Hem kimlerin canım ahrdın? Ne gibi? Ne gibisi var mı? Ne çabuk unutuyorsun? Evvelki sene beş Dağıtılan madalyalar (Birinci Sahifeden Mabatt) Muamele vergisi izmirden üzüm almak istiyen bir grup Fırka grupudna Vekâlet emrine alındı Fevzi Pş. Adapazarında ye merasimle madalya ve takdirname tevzi edilmiştir. Merasimde sabık Ticaret Vekili Saruhan meb'usu Sabri, tstanbul H. Fırkası tdare Heyeti Reisi Cevdet Kerim, tstanbul Ticaret Odası reisi Nemlizade Mithat Beyler hazır bulunmuşlardır. Millî Sanayi Birliği reisi Nazmi Nuri B. birlik namına bir nutuk irat ederek f abrikatorların her türlü mahrumiyetlere rağmen gösterdikleri feragati nefis ile azim ve iradeden memnuniyetle bahsettikten sonra demiştir ki: « Göstermiş olduğunuz bu azimli mesainizi Türk san'at tarihi her zaman hürmetle yadedecektir. Sizler her müşküle, her mahrumiyete karşı durmadan, azminize fütur getirmeden çalışınız.. Bu buhranlı anjar pek az zaman sonra sizler için bir iftihar vesikası olacaktır.» Nazmi Nuri B. madalyaların tev ziini Saruhan meb'usu Sabri Beyden rica etmiş ve Sabri B. de millî san'atkârlarımıza doğruluk, ve azimle çalışmayı tavsiye etmiş bu san'at düsturlarına riayet ederlerse her za man muvaffak olacaklarını söyle • dikten sonra madalyaları tevzi et • miştir. Müteakıben merasime iştirak e yüz elli liraya yirmi dönüm çorak tarla aldın. Hem sahipleri sana yalvara yalvara sattılar. Bir sene sonra zaman ve hadiseler o tar layı arsa yaptı. Müşteri çıktı, yarısını beş bin liraya sattın ve ço Iuk çocuğuna üç beş odalı bir yer yapmağa başladın. Herkes ne dedi? Herkes ne diyor? Ercan yüz bin lira vurdu, apartımanîar yaptırıyor. Alâ! Bunlardan kaçını hançerliyebildin? Umanlardan bahsediyorsun. Ben sana hüküm verenleri hatırlatıyorum. Eh, ne olacak yani? Olacağı şu: Sen tdil'den bir kaç öpücük almak için bir gaflete düşeceksin. Onlar büyük bir partiye konacaklar, senin için de «yalnız bir iki, gece öpücüğü aldı» demiyecekler, fakat »bir kaç yüz bin papeli kıvırdı» diyecekler Baksana tahtelbahirler işine öyle kırarlık gidiyor ki... Göre Bir kaza daha! Dün sabah saat sekiz raddelerinde şoför Abdullah'ın idaresinde bulunan (3573) nunmarah otobüs Balat'tan geçerken, Köp • rübaşı caddesinde bir ağaca çarpmıştır. Otobüste bulunan demirci Mihal ve Banika ağır surette ve diğer üç kadın da hafif su rette muhtelif mahallerinden yaralanmışlar ve Balat hastanesine kaldırılmışlar.dır. Şoför Abdüllah derdest edil miştir. Zabıta tahkikata başla • mıştır. IIIIIIIIIIIIIIIIIIMMHMIIIIIIIIIIIIIIIIMIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMmillHlllllimr denlere Millî Sanayi Birliği tara • fından pasta ve limonatalar ikram edilmiştir. ceksin, sonunda partiyi vuranlar vuracak ve kuru öpücük bile alamıyanlar güme gidecek. Beni ikaz ettin. Böyle bir çürük tahtaya basmamak için bütün irademi ateş hattında bulunduracağım. İnanırıoi. O zaman da İdil senin olmıyacak. O vakit te İdil sana benzer başka birisini bul mağa çalışacak. Herkes Ercan değil. Erbabı hem öpücük alır, hem çek defteri! Biz kendimizi hâlâ Sakarya günlerinde mi sanıyoruz enayi! Doğru be! Ama ne yapmalı birader? tmanına kadar seviyorum. Senin aşkların ne kadar korkunç ise o kadar sabah rüzgârı • dır, çabık gelir geçer. Biraz kendini tut, İdil'i görme.. Yapamam, yapamam! Biz konuşurken birdenbire: (Mabadi var) KOKAİN sıl olduğunu anlıyabilmek için sevilen kadın olmak lâzım. tdil, Ercan'a her gün biraz daha sokuluyor, fakat Ercan bir defa elini uzatsa, o eli sadece bonjur demek Yazan: AKA GÜNDÜZ için tutuyordu. Ben bunu hissediyordum: Ü • Öyleyse değiştireyim, dedim. çüzlerin yeni bir plânları olsa geVikont'un... rek. Ercan'ı ve mevkiini biliyorlar. Elini, vururcasına ağzıma kaErcan'ın her vakit olduğu gibi padı: Sus! Günahlarımı katmer • korkunç aşkını anlamışlardı. O halde bundan iş adamları sıfa lendirme! Dedi. Bu arada Ercan'ı hiç düşünmü tile istifade etmek lâzım. İdil ona bir şey vermelidir, fakat çok yordum ve hiç kıskanmıyordum. büyük şeyler almak şartile. Ercan hepimizden baskındı ve üçümüzün de onu kıskanmağa O günlerde de büyük bir liman hakkımız yoktu. inşaatı mes'elesi vardı. Bütün kuvvetlerile bu işe de girmişlerdi. Ercan, İdil'i ölesiye seviyordu. Bunu bütün arkadaşlrı anlamış Şartnamede bir kelimenin kal • dırılması, bir küçük maddenin lardı. İdil... Fakat o bir kadındı. Sevmek hakkına hepimizden faz konması her işi tıkırına koyabi • la sahip olan Ercan'ın bu vazi • lirdi. yetini gördükçe Ercan'dan uzaktdil işte bunun için sokuluyor laşıyordu. Yakmlaşarak uzak ve bunun için kaçmıyordu. Ercan .. Bu nasıl olur? Bunun na temiz, fakat saf delikanhydı. EDEBÎ TEFRtKA : 32 Biz millî mücadelenin muay • yen bir çerçevesinde muayyen tıynetli arkadaşlardık. Birbirimizt çok severdik. Birbirimiz için gülüşerek ölebilirdik. Bunun için vazifemi kalbime, muhabbetimi beynime kuşandım. Ercan'ın koluna girdim, onu Belediye bah çesinin ağaçları arasında bir saat sürükledim: Ercan! Sen bu kadını sevi yorsun. Kolunu böğrüne bastırarak, bir çocuk saffetile cevap verdi: Hem ne kadar bilir misin? Tahmin ediyorum. Fakat sen de bilir misin ki senin aşkla rın daima korkunçtur. Senin için bir aşk Okyanos'tur, daima fırtıtmalı, kasırgalı bir Okyanos. öyleyimdir. Elimde değil ki. Fakat biz millî mücadele nin özü bozulmamış işçileriyiz. Onunla bunun ne münase • beti var.2 "• *