16 Nisan 1931 ||IIIM>nilllllllllMIIMIMMIinil Başbaşa Şen olmanın esrarı Her hangi birimiz etrafımıza bakacak olursak çeşit çeşit adamlar görürüz. Kimi gençtir, üzerinde canından bıkmış bir miskinlik vardır. Kimi ihtiyardır da taşı sıksa su yunu çıkaracakmış gibi kuvvetli ve mütebessimdir. Yüzüne ne zaman baksanız şen ve ve mütebessimdir. Yavrular, bunun sırrı nedir, biliyor musunuz? Muntazam yaşaBahriye Hanım Melâhat'in annesi Samiye Hanıma misafir gelmişti. Melâhat, Bahriye Hanımı hiç sevmezdi. Çünkü ona şeker ve çikolata getirmezdi. Bahriye Hanım yorulduğu için sokaktan gelecek olan Melâhat'in annesini beklemek üzere bir a?acın altına oturmus gazete okuyordu. Melâhat usulcacık arkadan geldi. Bir değneğin ucuna bir ip, ipin ucuna da kıvrık bir iğne taktı. Ağacın üzerine muvazeneli bir şekilde koydu. Sonra değneğin beriki ucuna da gene bir ip ve onun da ucuna bir parça şeker taktı. ÇOCUKLAR. Bardaklardan çalgı Dört beş tane bardak alınız. Bunları yekdiğerine müsavi ol mamak üzere su ile doldurunuz. Elinize bir değnek alıp sıra ile bardaklara vuracak olursanız, her bardağın ayn ayrı sesler çı • kardığmı işitirsiniz. Çünkü içinde fazla su olanlar az ve az su olanlar fazla ses çıkarır. Hatta bu ses değneğe ihtiyaç messetmeden bazan parmak darbelerile de hasıl olur. Küçük köpek Sarman şekerin kokusunu alınca o taraflarda dolaşmağa başladı. Nasıl yapsa da şu şekeri ele geçirse.. Derken hoppadan atladı. Şekeri kaptı. Kaptı ama Bahriye Hanım da feryadı kopardı. Aman şapkam, ne oluyor? Acaba rüzgâr mı?. Hakikaten Bahriye Hanımın sapkası havalanmış, dallardan birine takılmıştı. Bunu yapan Sarman'dı. Çünkü şekere atlıyınca değneğin öbür ucu yükselmiş ve şapka uçmuştu. Tam bu sırada Samiye Haım bahçe kapısından içeri girmişti: Aman, dedi, Bahriye Ha nımcığım şapkanıza ne oldu? Vallahı bilmem, bir kuş mu, yoksa bir hayvan mı kaptı! Maddî, manevî bütün işlerinde intizamı seven bir adam sade güler yüzlü, zinde vücutlü olmakla da kalmaz. Zihninde daimî bir açıklık, gözlerinde sevimli bir parlaklık vardır. Bir de yattığı, kalktığı, yediği, içtiği, yıkandığı, tıraş olduğu zamanlar belirsiz, saçı başı karma karışık, yüzü gözü şiş insanları düşünün! En samimî ahbapları bile onlarla konuşmaktan ve beraber bulunmaktan büyük bir rahatsızlık duyarlar. Hayatta temiz, şen, sevimli ve kudreti, kuvveti yerinde gözükmek kadar tatlı ve iftihar olunacak bir şey var mıdır? öyleyse yavrular, intizam, her şeyde intizam! C Küçük Arap artist Smitli'yi kim tanımaz. Bir çok filimlerde rolleri vardır. Ustasının eve götür diye verdiği destiyi kırınca fena halde müteessir olmuş, düşünüyor. Arkadaşı küçük maymun da tepesine çıkmış onu teselliye çahşıyor. Büyük adamlar Arzın cazibesini keşfeden: Newton Eğer büsbütün mükemmel çalgı yapmak istiyorsanız evde bir piyano varsa onun seslerine göre notaları ayar edebilirsiniz. Bu takdirde bardaklardaki suyu azaltarak veya çoğaltarak ver dikleri sesleri ona nazaran tanzim etmek icap eder. Sekiz bardakla musikideki do, re, mi, fa, sol, la, si, do notları elde edilebilir. Yalnız bardaklan kırmamak ve ellerinizi kesmemek için fazla dikkat ve ihtiyat göstermek lâ • zımdır. Armonik FIKRALAR Fare yutmuş! Doktor Asım B. çok tuhaf adamdı. Bir gece geç vakit yat mış, henüz uykuya dalmak üzere idi. Acı acı kapı çalındı. Doktor bir karış suratla kapıyı açtı. Gelen adam telâşla: Aman doktor, dedi, çabuk yetiş, çocuğum bir fare yuttu. Doktor uykusundan uyandırıldığı için fena halde kızmıştı: Pekâlâ, dedi, arkasından bir de kedi yutsun oldu bitti. Beni ne diye gelip rahatsız ettiniz. * Kolay ve hiç masraf etmeden bir ağız armoniki yapmağı öğrenmek ister misiniz. öyleyse dinliyiniz. Durun bakalım, şu işin esasını bir arıyalım! Değneği, ipi ve iğneyi görünce Samiye Hanım işi anladı: Melâhat, dedi, çabuk buraya gel, hemen Bahriye teyzenden af dile.. Sen hiç utanmıyor musun? Akılh uslu kızlar böyle büyiiklerle alay ederler mi? Bahriye Hanım çok iyi kalpli bir kadındı. Hemen Melâhat'i kucakladı: Seni, dedi, böyle bir şeyi bir daha yapmamak üzere affe • diyoruı ı. Melâhat'e de bu bir ibret dersi oldu. Bir daha bu çeşit yaramazlıklar yapmadı. Elişleri ve örgü ^^ 4 * 0 0 o^ u > ^ u 0^ 0 C tmtihanda Oğlum ineğin derisi neye yarar? İçindeki lop etleri bozulmadan saklamağa.. * Dünyanın en büyük âlimle • rinden biri olan İngiltere'li Nevvton 1642 senesinde doğdu. İlk doğduğu vakit zayıf, cılız bir çocuktu. Herkes yaşayıp yaşamı yacağında bile müteredditti. Fakat yaşadı.. Dul olan annesi onu köyün mektebinde okuttu. Sonra onu ziraatçi yapmak iste di. Halbuki Newton'un merakı ilme ve okumağa meyyaldi. Amcalarından biri onun bu istidadını keşfetti ve onu Kem • briç'te yüksek bir mektebe gön derdi. Newton daha 23 yaşında iken Teneke bir kutu alıp ondan iki mustatil parça kesiniz. Bunun ikisinin aras i ' * '<rden daha Terzide Terzi Vallahi beyefendi bu elbise sizi büsbütün değiştirdi. Adeta bambaşka bir adam oldunuz! Müşteri Pekâlâ öyleyse naraları da gidip o başka adamdan alinız! ilmî ve fennî bir eser yazdı. Fa kat Kembriç'te çıkan bir veba salgını üzerine tekrar kö yüne döndü ve orada tetebbüatla meşgul oldu. Çalış tıktan sonra kırlarda dolaşmağı seven Newton bir gün yo rulmuş, bir ağacın altına din Şu yukarıda gördüğünüz şekil hangi mastardır? Doğru halledenler arasında çekilecek kur'ada birinciliği kazanana 5 lira takdim edilecek ve resmi gazetemize basılacaktır. İkinciden yüzüncüye kadar kıymetli ve faydah hediyeler. Cevapların nisan sonuna kadar «Cumhuryiet çocuk sahifesi muharriri » adresine gönderilmesini rica ederiz. Bu adrese gönderilmiyenler ve geç kalanlar kur'aya sokulmazlar. leniyordu. Bu ağaç bir elma ağacıydı.. Nevvton orada uyuya kal tnıştı. Derken ağaçtan bir elma | düştü ve Newton'u uyandırdı.New ( ton, bu elmanın düşmesinin sebebini uzun uzun düşündü. Bu su retle arzın cazibesi kanununu, yani dünyanın merkezinin üze az enli bir kagıt parçası sık:ştırınız. Sonra resimde gördüğünüz gibi teneke parçlarını birbirler' • • « yınız. Ondan sonra agzmıza götürüp üflemekten ve eğlene eğlene çal • maktan baska bir is kalmaz. ıımıımniMiııııııııııııımııiiiımıııııınıımıııııııııımıiMimiHimııımı JİİuiiBL, Yavrular, en sade ve basit elbiseler bile bazan üzerine çok küçük bir süs yapılmakla fevkalâde nazari dikkati celbeden bir hale gelir. îşte şu nümunesini gördüğünüz çiçek te böyledir. Onu siyah, beyaz ce ketler veya entariler üzerine hafif kabarık şekilde işlerseniz pek zarif olur. Işlemek için zefir yün ipliği intihap olunmahdır. rindeki her şeyi kendine doğru çektiğini meydana çıkardı. Kembriç'teki veba artık orta J 1 II M~ ti ve tekrar cetkikata başladı. Çalışa çaiışa bir çok fennî hakikatler daha keşfetti ve Kembriç Ondan sonra da Londra Cemiyeti Kraliyesine aza oldu. O sırada da gayet mükemmel bir teleskop keşfetti. Nevvton bütün bu muvaffaki yetlerine rağmen hiç gurur getirmedi. Hatta bir gün en mühim bir keşfine ait plânları yırtan köpe ğine: Diyaman gördün mü yaptığın işi! Demekle iktifa etmişti. Nevvton tam seksen yaşında öldü ve son nefesine kadar çalıştı. Tetkikat ve tetebbüatla meşgul M i. ^ ~Zı