Cunthuriyet TürkYunan Devlet Bankası Daha ziyade halkm hisse senedi almasma çok ehemmiyet veriliyos: Ankara 4 (A.A.) Mehafili aidesi nezdinde yaptı^ımız tahkikata göre Cumhuriyet Merkez Bankasına millî müesseselerimizin iştiraki büyük bir yekuna faaliğ olmuştur. En başta 3 mîlyon lira île en kuv vetli malî müesseselerimizden bîri olan Ziraat Bankası geliyor, ondan sonra Emlâk ve Eytam Bankası 1 milyon Hralık hîsse senedi almı?. Iş Bankası 500,000, Emnîyet Sandığı 300,000, Sanayi ve Maadin Bankası da 250,000 lira ile hissedar kaydolunmuştur. Yalnız bu 5 büyük müessesenin hisse yekunu 5,050,000 liraya baliğ olmaktadır. Bu suretle bir taraftan halkımızm, diğer taraftan memleketimizde icrayi faaliyet e • den büyük ve kiiçük müessesatı maliyenin gösterdikleri 'evkalâde itimat ile vücude gelecek olan bu büyük millî bankanın Türk malî ve iktisadî vaziyeti üzerinde en büyük salâhı husule getirecek bir şekil vazifesi göreceğinde şüphe yoktur. Halkımızm bu millî eserle daha fazla miktarda alâkadar olması arzu edildiği için hassaten küçük sermayelerin birer ikişer hisse kaydolunmak suretile yapacakları yardıma büyük ehemmiyet atfedilmektedir. Miiddet 15 nisanda biteceği için bu millî vazifeye herkesin tehalükle iştîrak etmesi bekleniyor. Ticaret mukavelesi müddeti temdit ediliyor Yunan Başvekili M. Venizelos'un son Ankara ziyaretinde imzalartan Türk Yunan ticaret muahedesi henüz tasdik edilmemiş olduğundan mer'iyet mevkiine girememiştir. lki devlet asıl ticaret muahedesinin tasdikına kadar münasebatı tüccariyeyi tanzim etmek gayesile 11 kânu nusaniden îtibaren üç ay müddet mer'i olmak üzere muvakkat bir mukavelename aktetmişlerdi. Bu mu kavelename müddeti 11 nisan 931de nihayet bulacaktır. Maamafih tstanbul'a gelen ma • lumata göre Atina hükumeti mu vakkat muahedenin nisan nihayetine kadar temdidini hükumetimiz • den istemiştir. Ticareti hariciye of isi tüccarların tereddüt ve endîşelerine mahal vermemek üzere Iktisat Ve kâletinden vaziyetin tavzihini istemiştir. ILMI MUSAHABE Rakının nezih rekibi! Salonlarm nefis bir içkisi olan çay cazip bir tarzda nasıl ihzar edilir ? Albayrah sahibî Mus tafa Nezih Beye Bugünkü musahabemde çaydan bahsedeceğim, kışın şu beklenilmi yen bir zamanda geri dönmesi, ya • zımın sıcak salonlarda nefis çay kokuları arasmda okunmasını temin edeceğinden beni çok memnun et rnektedir. Bahara bir an evvel kavauşmak, kuşlar ve çiçeklerle hem bezm olmak istiyenlerin yüzlerini buruşturan bu zamansız kar, kömiir cülerle beraber beni de güldürdü. Ne yapalım dünyanın her hali böyledir. Beklenilmiyen hâdiselerin meyus ettiği zümreler arasında memnun kıldığı simalara da tesadüf etmemek mümkün olmuyor. Kaderin bir garip cilvesi bu defa beni in • safsızlıkla maruf bir güruh arasmda mevki almak mecburiyetine düşiirdü! Bu hale karşı ben yalnız, kö mürcülerin riyaset ettiği bizim kütleye, karlı manzaralardan ilham almasmı bilen şairlerle ressamların da iltihak etmelerî ümidile müteselli ol maktayım! Çay hazırlamasmı, çaylı âlemler tertip etmesini aşağı yukarı hemen herkes bilir. Fakat ufak tefek farklarla yüzlerce tarza giren bu nazik işin en leziz ve nefisi hakkmda mü nakaşa yürütmek elbette faydadan hali olamaz. Hele müthiş rakibi olan rakı âlemlerine, nezaheti, zarafeti ve bahusus cazibesile galebe edip onun kaba, haşin, yerine kaim olmağa çalışmakla mükellef olan çay âlemlerinin ikmal ve ıslahı hakkmda düşünmek ve konuşmak en insanî bir vazifedir. Çay âlemlerine fazla cazibe vermek gibi çok müşkül ve nazik mes'ele hakkındaki kanaatlerimi başka bir müsahabemize bırakarak bugün yalnız çay ile bazı maruf ihzar usullerinden bahsedeceğim. Memleketimize giren bütün çayları (Çin) ve (Seylân) namları altında toplamak âdet olmuş gibi dir. Çin çayı mı; yoksa Seylân çayı mı içmeli gibi alelitlâk bir sual vazedilmez, çünkü bu keyfiyet, zevk, mi • zaç ve bahusus ihtiyaç mes'elesidir. Bu nevilerîn yalnız mahiyet ve hassalarından bahsetmek, müsteh likleri kendi zevk ve mizaçlarına göre tercih ve intihapta serbest bırakmak zannederim en doğru bir hareket olur. Seylân çayları daha az münebbih ve fakat çok tanenlidir. Kabza müptelâ olanların içtinap etmeleri lâzım gelen bu nevi, mizaçları asabî ve uykusuziuktan şikâyetleri ziyade bulunanların tercih etmeleri icap eder. Maamafih bu iki tesiri tadil et mek, taneni çok olan Seylân, (theine) i fazla bulunan Çin çaylarile 14, 34 nisbetinde karıştırarak güzel ve mutedil bir harman vücude getir mek mümkündür. Nisbeten taneni az ve fakat ana mukabil (theine)i fazla olan Çin çaylarının en maruf nevi (Pecco Pekko) namını tasımaktadır. Çok pahalı olan bu çay fevkalâde nefistir. (Pecco) dan sonra maruf ve lâtif Çin çayları ((Suchonge Süşonk) nevileridir. Zevkî isabetleri itimada lâyik olanlar bu son zikrettiğim nevilere çok iptilâ göstermektedirler. Seylân umumî namını taşıyan neviler de müteaddit ise de hepsi ayni mahiyette olup pek bariz farkIar ibraz etmemektedirler. Muhtelif cins çayları hakikî kıymetlerile mukayese etmek çok müşküldür. Çünkü (tağşiş) leri kolay olduğundan tamamen halislerini elde etmek hemen imkânsızdır. Yalnız firmalarının şerefini muhafaza eden bazı maruf ticarethanelerden alınanlar müstesna olabilir, hele çok pahalı olan Çin çaylarının mağsuş olmıyanlarını bulmak çok müşkül bir iştir. Çayları en ziyade adi kuru yap raklar, ve zamk ile muamele edilmiş çay tozlarile tağşiş ederler. Çin'liler bir kere kaynatılmış çay posalarını Avrupa piyasalarma sürtnektedirler. Kıymettar çayların tozları maruf etiketler tahtında olmak şar • tile tavsiyeye lâyıktır. Bazı zevklere göre çay menkuuna ilâvesi muvafık görülen şeyler vardır. Bunların başında (süt) ü zik retmek lâzımdır. Bahusus Çin çay • ları (süt) ile çok iyi gider, ve asabiyeti tahriş hassası da tahaffüf e der. Seylân cinslerinin de (süt) lüsü nefis ve kesif olur. Sütten sonra çaya en ziyade kanştırılması mutat olan şey (Rhum) dur. Çay taslarına birer dilim limon, portakal koymak ve yahut nâne yaprağı ilâve etmek adetleri de vardır. Fakat asıl me • raklılar çayı saf içmeği tercih e derler. Hatta koyu tiryakiler şe • 6er bile ilâve etmezler. Fakfurdan, tngiliz madeninden, porselenden yapılan çaydanlıkların ayrı, ayrı meraklıları vardır. (Samovar • semaver) çayı gece, gündüz mütemadiyen içen yerlerde kullanılır. Bazı kıymetli çaydanhklarda dahilî süzgeçten başka çay yapraklarını menkudan tam zama nmda ayıran tertibatı mahsusa vardır. Çay pişirmekle meşgul olanların az, çok yekdiğerinden farklı usul leri vardır. Nefîs çay hazırlamakla maruf olanlar, kaynar su ile çalkanıp süzülmüş çaydanlıkların içine kâfi miktarda çay koyduktan sonra tevzi iktiza eden tasların adedile mütenasip miktarda gayet berrak ve kaynar bir suyu haşlarlar. Kullanılan suyun menkuun nefaseti üzerinde pek büyük tesiri vardır. Her halde madenî emlâhı az bulunan sular tercik edilmelidir. Temiz yağ mur sularınm istimaline de cevaz vardır. Çin çayları için (infuser yaprakların kaynar suda kalma) müddeti beş dakikadır. Hele Seylân nevileri için (34) dakika kifayet eder. SEYAHAT NOTLARI: Bir mukayese Ankara vapurunda Yunan talebesinin ziyareti Bir kac güne kadar şehrimîze gelecek olan Yunan Darülfünunlula • rını istikbal için Darülfünun talebesi tarafmdan bir program tanzim edilmiştir. Hukuk Talebe Cemiyeti Yunan Talebe Birliği reisine bir telgraf çekerek dost Yunan talebesini bütün Türk Darülfünunlularının sabırsızlıkla beklediklerini büdirmiş İir. «ınnijımıılınmillll'IIIIIIIIIIIIIIIIIIIİIHIIIIIIIIIIIIIIIIimıroııiHmmpnrıı. Âlmanya'da Fransada feyezan Hitler, fırkasının müfrit Nehirler taşıyor, bir çok arazi su altmda kaîdı reislerîni tardetti Berlin 3 Reisicumhur Mareşal Hindenburg'un son emirnamesine kulak asmıyan bazı faşist rüesa nümayişler tertibine kalkışmıştır. Bunlar Hjtler'i mutedil hareket etmekle itham etmişlerdir. Hitler bir beyanname nesrederek bunların hareketlerinîn fırkanın mahvına sebep olabileceğini beyan etmiş ve bu rsîslerin taraftarlarile beraber fırkadan tardedildiklerini bildirmiştîr. Bu hâdisenin faşistlerin ikiye ayrılmasına sebep olması muhtemel • dir. Beziers 3 (A.A.) Müthiş fırtına ve yağmurlardan dolayı «Orb» nehri taşmış ve ova ile varoşlar su altmda kalmıştır. Paris 3 (A.A.) Fransa'nın oenup havalisinde mebzul surette yağan yağmurlar, pek mühim maddi hasarlara bais olmuştur. Montpelier'de bir çok demiryolları bozulmuştur. Büyük bir toprak kütlesi ye • rinden koparak bir evin üzerine yıkılmıştır. Evde oturanlara bir şey olmamıştır. Pamalou'da köprüyü sular alıp götürmüştür. Nehir kenarmdaki köşklerden bir çoğu harap olmuş • tur. Bazı yerlerde toprak çöküntüleri vukua geldiği haber veriliyor. Yunan meb'usları geliyor Yunanistan'ın Başvekâlet müste şarı M. Papadotos'un riyasetinde Yunan meb'us ve gazetecilerinden mürekkep bir heyet paskalya yor • tularını geçirmek üzere 15 nisana doğru fstanbul'a gelecekler ve Ankara'ya gideceklerdir. Açıktan kalkan vapurumuz, alay sancaklarile donanmış, muzika ça la çala Saravburnu'nu dönüyor. «Yaşa!» Feryatları bütün limanı inletiyor. Etraf taki Boğaziçi ve Kadıköy vapurlarında halk el çırpıyor. tstanbul sisler arasında yavaş yava; kayboluyor. Seyahat sevinci ile uğ • ramadığım kamaraya iniyorum. Bu, birinci mevki bir kamaradır. Dar, kirli, eski, ağır kokulu, cehennem gibi sıcak bir odacığa dört kişi dol • durmuşlar. İkisi üstüste iki yatakta, ikisi de kanapelerde yatacak. Tavandaki elektrik Iâmbası yanmıyor. Lumbuzun camı kırık. Yatak şilt* • lerinin hırtlambası çıkmış. Yatak çarşafı, yastık yüzü temiz yıkanmif ama çuval gibi kaba ve sert. Batta* niyelerden ağır bir koku intişar e • diyor. Kampana çaldı. Haydi akşam yemeğine... adet, süvari, birinci sınıf yolcularile yemek yer. Bizim süvari bu adete aldırış etmemiş. Yarım yamalak aydınlatılmış, ağır kokulu dar bir salon. Sofrası, bir mektep sofrasından daha basit. Fakat o kadarcık bile temiz değil. Çeşit çeşit yemek takımları. Temiz, fakat adi ve yirtık havlular. Çatal, bıçak ve saire ya'T kokuyor. Kamarotlarda kılık kıyafet terbiye ve nezaket hak getire. Bardak ve surahiler en kötü ve ucuz nevinden. Yemekler, patatesli sulu et, fasulya, pilâv. Yağlar fena. Içkiler, yolcularm getirdikleri rakı lar veya biralardan ibaret. Yemekte gayet ağır hizmet edildiğini »öylemeğe hacet var mı? Daracık, karanlık ve sıcak ka • marada dört kişi yatmak kabil de ğil, yatağı yüklenip yer arıyorum. Göverte soğuk. Nihayet göverte yolcularına mahsus ambar gibi boş ve löş bir yer bulup şilteyi seriyor ve uzamyorum. Tam uyku bastınrken ayaklarım, ellerim, boynum biber gibi yanıyor. Müthiş bir tahtakurusu hücumu; hem de ne tahtakuruları, bakla gibi. Uyumak mümkün değil. Haydi goverteye, kuytu bir yere... Ertesi gün hastayım.. Vapurun ap • tesanelerinden filân bahsedemiye ceğim. Çünkü çok iğrenç. Sür'atimiz 78 mili geçmiyor; şilepler bile bizi geride bırakıyor. İzmir'de kömür bitiyor, yolculardan para toplayıp kömür alıyorlar da öyle yola çıkı • yoruz. Hulâsa, berbat bir gemi... * Vapurumuz, ağır ağır rıhtımdan ayrılıyor, teşyie gelenlerin beyaz mendilleri birer beyaz güvercin gibi çırpınıyor. Kısa bir düdük sesi, romorkörler halatları bırakıyor, Sa • rayburnu'nu dönüyoruz. fstanbul'a zevkle seyrediyorum. Manzarası itibarile dünyanın eşi bulunmaz şehri, fakat yalnız manzarası itibarile... Kamarama iniyorum. Geniş, temiz, bembeyaz boyalı, iki karyolalı rahat bir oda. Elektriği, vantilâtoru, lâ vabosu, yazı masası, küçük aynalı dolabı, can kurtaran yelekleri, geniş penceresile öyle hoş ki... Yataklar, yastıklar, havlular, battaniyeler tertemiz. Kampana çaldı, haydi öyle yemeğine... Temiz, zarif, centlmen bir süvari, birinci sınıf yolcularla beraber yemek yiyor. tkişer, üçer, dörder kişilik tertemiz sofralar, yemek salonu aydınlik, geniş, tablolar, çiçekler, vazolar, küçük ve zarif porselen çiçekliklerin içinde tavana asılmış rengârenk elektrik lâmbaları yanıyor. Yemek takımları hep bir çeşit. Çatal, bıçaklar pırıl pırıl. Siyah smokinü ve beyaz eldivenli, kamarotlar, büyük bir otelde gibi sessiz ve nazik hizmet ediyorlar. Siyah havyarın mutena bir makam ihraz ettiği nefis çerezlerle başlıyan yemekler, alaturka ve alafranga pişirilmiş, yağlar güzel. Yerli ve ecnebi en nefis içkiler emrinize amade. Servis gayet seri. Güzel bir gramo fon en son moda plâkları çalıyor. akşamları radyo. Geniş ve tertemiz gövertede muhtelif oyunlar. Sigara salonu ayn, bar ayrı, musiki salonu ayrı, kış bah* çesi ayrı, kıraat salonunda haftalık Alman'ca, İngiliz'ce, Fransız'ca resimli mecmualar. Kamaramza çekiliyorsunuz. De • rin, ılık bir sükut, yalnız makinelerin muttarit gürültüsü, ne tahtaku • rusu, ne sinek, ne de hamam bÖceği var. Yatağınızı biraz yadırgıyorsu nuz ama o kadar rahat ki nihayet uykuya dalıyorsunuz. Sabahleyin erkenden zinde kalkıyorsunuz. Apte • saneler, banyolar, yüz ve el yıkanacak yerler, tertemiz ayna gibi, va • pur 1314 mil sür'atle gidiyor, yolda rast geldiği muhtelif bandıralı posta ( Lutjen sahifeyi çeviriniz ) Yunan Masonlart Bugünlerde şehrimize muvasa latlarına intizar edilen Yunan Ma • sonları hareketlerini tehir etmişlerdir. Akhisar lütüncüleri Akhisar 2 Bura tütün zürraı büyük bir sıkıntıya diişmüş bulunuyor; inhisar kanunu tütün zürraına tütünlerini kendi mes'uliyeti baki kalmak üzere, başkasına devir ve transfer îmkinı vermekte îdi. U mum müdürlük bu devrin mutlaka vezüi ile mümkün olabileceğini bildirdi. Zürraın bu vaziyette bankalardan kredi almak ihtimali yoktur. Nfaliye fefftiş heyeti reisi Maliye Teftiş heyetleri reisi Adil B., dün Defterdarlıktaki Istanbul Maliye teftiş heyetine gelmiş ve müfettişlerin şimdiye kadar cereyan eden mesailerini tetkik etmistir. Adil B., bugün Borsa idaresine gelecek ve komiserlik vazîfesini vekâleten deruhte edecektir. Adil B., ayni zamanda Maliye teftiş heyet • leri reisliğin de uhdesînde muhaf aza etmektedir. 390 yeni vatandaş Ankara 4 Yugoslâvya, Bulga ristan, ve Romanya'dan gelen 390 Türk, vatandaşhğımıza kabul edil miştîr. Ankara'da ana mekfebi Ankara 4 (Telefonla) Türk Maarif Cemiyeti Ankara'da bir ana mektebi tesis edecektir. 47 yaşın • daki çocuklara mahsus olacak olan bu mektep 1 mayısta açılacaktır. Ankara 4 (Telefonla) Ana dolu Ajansı umum müdürü Muvaf fak Bey akşam trenile tstanbuPa hareket etti. Tasfiye lalimalnamesi Ankara 4 (Telefonla) Muhacir ve mübadiller tasfiye talimatnamesi hazırlanmıştır. Yakında vilâ yata tamim edilecektir. Ankara 4 (Telefonla) Dahiliye memurlarına ait tekaüt muamelâtına dair 834 dosyadan 535 i in taç edilmiştir. Merkez Bankası 15 NİSANA KADAR HÎSSE KAYDINA DEVAM EDİLECEK Beheri yüz liradan ibaret hisse senetlerinin bedeli bir senede taksitle ödenecek Hisse senetlerine üç sene için] yiizde altı temettü vermeği hükumet tekeffül etmistir Hem kârlı bîr îş yapmış, hem de Türk parasının kıymetini yükselt miş olmak için bu fırsattan istifade sdiniz. Yerli ve ecnebi bütttn bankalann kil şelerinde kayıt muamelesine devam[ dilmektedir. Dahiliye tekaüt maaşları Muvaffak Bey geliyor Romen kabinesi istifaetti Bükreş 3 (A.A.) Parlâmento içtima devresini ikmal ve mesaisini tatil etmistir. Matbuat hürriyeti hakkmdaki kanunun müzakeresi esnasında Ticaret Nazın M. Mironesco, ekseriyet hükumetinin noktai nazarına muhalefet etmiş, bunun üzerine kabine istifa etmistir. Pr. Gurjero Bursa'dan geldi Fransız müderrisi profesör Gurjero dün Bursa'dan avdet etmistir. Profesör kendisile görü şen bir muharririmize seyahat intibalarını şöyle anlatmıştır: « Bursa çok güzel bir şehirdir. Banyolan, dağları, ovaları insana neş'e ve zevk vermekte dir. Dağları ziyaret ettik. Karlar içindeki bu temaşamızdan çok memnun oldum.» Profesör daha bir kaç gün şehrimizde kalacak ve bugünlerde umuma bir konferans verecektir. Londra 4 (A.A.) Prens Taka matsu ile zevcesi Soııthampton'a gitmek üzere Londra'dan hareket etmişlerdir. Oradan Japonya'ya dönnifik üzere vapt'ra bineceklerdir. Japon prensi Takamatsa memleketine dö'nüyor J ğın yanına bir koltuk çekiyor, ve düşünmeğe başlıyordum. Müphem a zaplarla müteheyyiç idim; fakat kendimde vazih, kat'î bir kusur görmiyordum. Ailem benim için parlak partiler düşünüp dururken ben onu sevmiş, almıştım. Miza ile geçirdiğimiz akşama kadar sadakatten ay rılmamıştım. Bu kısa müddetlik hiyanetim de onun hiyanetinin bir neticesi idi. Bir derece kıskançlıklar etmiştim; bu da onun seven ve endişelere düşen kocasını temin ve teskin edebilecek bir hesap verememesinden ileri gelmişti. Bunlar hep böyle idi, hep doğru idi, fakat ben gene içimde kendime müteveccih bir mes'uliyet görmiyordum. Erkeklerle kadınlar arasmda mevcut olması lâzım gelen münasebetlare dair bir hakikati daha gö rebiliyordum. Kadınlarda istikrar olmadığını; onların fikirlerini ve seyyar bir halde bulunan arzularını tutacak kuvvetli bir istikamet ar kasından koştuklarını görüyordum. Onlardaki bu ruhî ihtiyaç, erkek • lere bu lâyuhti pusulayı, bu sabit noktayı kendileri teşkil etmek va • zifesini veriyordu. Sevilen bir vü • Cumhuriyet'in tefrikası: 34 Yazan: Andre Moruva IKLI Fakat bu benim için zaruret olmuştur. Onunla bir kaç saat ge çirince kendimde kuvvet bulduğu mu, daha çok, daha iyi yaşıyacafh mı zannediyorum. Belki doğru çikmıyacaktır; sizinle kalsaydım, belki daha bahtiyar olurdum; fakat işte olmadı. Bunda senin bir kabahatin yok, bunda kimsenin kaba • hati yok... Akşam geç vakit ayrıld'ğımız zaman, kendiliğinden dudaklarını verdi: Ah, ne kadar betbahtmışız! Terceme erien: Havdar Rifat radeki hakkını arzum dairesinde tamamen aksettirip ettiremediğimi bilemem. Size onun cazibesini, es rarla dolu hulyakârlığını, ebedî çocukluklarını gösterebîlmek isterdim. O gittikten sonra, etrafım, akra bam, dostlarım onu pek ağır surette mahkum ettiler. Bu da tabiî idi; fakat ben ki bu küçük, sükutî kızı ne kadar tanımak kabilse iyi tanıdım, o fikirdeyim ki, kabilse o kadar iyi tanıdım, o fikirdeyim ki, pek nadir kadınlar daha az suçlu olmamışlardır. Bir kaç gün sonra mültefit, hü «in verici bir mektup yolladı. P ı n • da beni uzun zamanlar sevdiğini ve şimdikinden evvel, hiç bir âşiki olmadığını söylüyordu. Evlenme hi kâyem böyle oldu. Bunu size naklederken zavalh Odil'imin bu mace XIX Odil gittikten sonra hayatım çok betbaht bir devreye girdi. Evim o mertebe kusvetli geliyordu ki ora da duramıyordum. Bazan geceieri onun odasına gîriyordum. O, orada olduğu zaman yaptığım gibi, yata Eğer çaydanlıklar yukarıda söylediğim tertibatı mahsusayı haiz ise bu iş kendi kendine görülmüş olur. Yaprakların muayyen olan bu kaynar su içinde kalma müddeti geçer geçmez yapraklardan tecrit e dilmiş menkuu haiz olan çaydanlıkcudü kendine bağlamak için büyük ların üzerini yumuşak bir yünlü kubir muhabbet kâfi gelmiyor, ayni maşla örtmeli, harareti ağız dayanazamanda o vücudün hayatım bilâ cak dereceye düşünceye kadar deminkita yenileşen bir servetle doldurledikten sonra derhal taslara son mak, taşırmak lâzım geliyordu. damlasına kadar döküp yeniden Bir de şöyle düşünürdüm: Kadın bende ne bulabiliyordu? Her ak • yapraklar üzerine kaynar su koy şam idarehaneden dönüp geliyor • malı, ikinci defa tevzi edilecek bu dum; orada sabahtan akşama ka • kısımda birinci de duyulan nefis kodar ayni adamları görmüş, ayni iş ku pek kalmaz. İkinci haşlama es leri konuşmuş ve üstelik didine dinasında bir miktar taze çay ilâvesi dine yorulmuş bulunuyordum. Bir iyi netice yerir. koltuğa yığılıp yüzüne bakıyordum, tngiliz'lerin çay hazırlama usul • onun güzelliğile göğsüm kabarıyorleri bizimkilerden başkadır. Onlar du. Benim bu hareketsiz temaşam kaynar su ile çalkanmış ve süzülmüş ile onun bir saadet duyması ihtimali var mıydı? Kadınlar, hayatî haçaydanlıkların içine münasip mik raketlerle dolu... Kendilerini de bu tar çay atıp biraz da hararete ma • hareketin girdaplarına sürüyen .. ruz bıraktıktan sonra koyacaklan Kendilerine de bir iş, bir vazife akaynar suyun evvelâ üçte birini, bir yıran... Kendilerinden bir çok şeykaç dakika sonra ikinci üçte birini, ler arıyan erkeklere bağlanırlar. nihayet kalan suyu ilâve ediyorlar. Onun yatağına bakıyordum. O Fakat bu 10 dakikahk zamanda miikumral başlıyı şimdi şurada uzanır tebaki suları kaynar bir halde tutgörmek için neler feda etmezdim? mak mecburiyetini unutmamalıdır. Onu burada tutmak için yaptığım Mizaç ve ihtiyaç gözetmek üzere hissî, ahlâkî fedakârlıkların ehemçay içmek zarif çay âlemlerile kiaıl miyeti ne kadar azdı, ve o maksatistimalinin önüne geçmeğe çalışmak la daha ne yapsaydım, az değil miinsanî bir vazifedir. di? Mabadi var ABDÜLFEYYAZ TEVFİK i