Sonra öptüm onu. Dudak - ları pul pul olmuş, kabarmış, kabuklanmıştı, Keşke bunu bi- le yapmasaydım. Zira, bir anda, nasılsa yüzü- nün ifadesi gözüme ilişti. Al- lahım... Beni, hayatım müd - detince betbaht ve pişman e 'decek bir tesadüften, nefsime mağlübiyette işte o ifade kur- ıardı.Bir genç kızın, benimki gi i bir suratı kendi güzel yüzü- ne bu derece yakın görmekten ne kadar nefret edeceğini, bu- na nasıl zorla, istemiyerek kat- lanacağını düşündüm. İşte o ipek kaşlar, benim en samimi ve soğuk anımda istihza pırıl- tılariyle tutuşan o kısık göz- ler canhıraş bir feryat halin- de haykırıyordu. Ne oldum, Yarabbi, ne ol- dum!., Baktığım yeri görme - dim. Güya aynı ifade, donmuş balmumu bir maske gibi onun yüzün yapışmış Oo *fanıyor, tekrar ayni ifade ile karsılaş- mak korkusundan tirtir titriyo - rdum: Sen değil miydin bana «Sizi hırpalamak, dövmek isti- yorum» diyen? Sen değil'miy- din bana «Ah, siz hep böyle siniz? Niçin hep beylesiniz? Nereden çıktınız yoluma? » di- ye soran? Sen değil miydin? Melâhat.. Söylesene.. Sen de - gil miydin? Ve bu «Sen değil miydin? » leri sıtmalı ellerimin ateşten yanarak titreyen hareketlerine ygun bir kesiklikle tekrarla - yıp duruyordum. Uzun müddet kendime ge- lemedim. Başımı kaldırama - dım. O, odada dolaşıyordu. Sonra kapıyı açtı. Kımıldaya- “ cesareti kendimde görme - iye k #ini odamda bıraktı "gitti Resmi karşıda, yarım mış bir desen halinde duru- yor ve ben ara sıra, titreyerek ona soruyordum: — Sen değil miydin? Söyle” sene... ia Bir kaç gün, odamdan cık mak ihtiyacını duymadım. Bir akşam, icap etti. i dim. Ama, yolda rahat edeme- dim. İnsanlara da bir sey ol - muş. Doğru dürüst yürüvecek yerde, sanki kastenmis gibi, be ni bulup carpıvorlardı. Canımı sıktı bu hal. Babıâliye indim. Niyetim gazeteve gitmekti. Fa- kat, orava nisbetle daha sana bir yerde olan «Mecmua» nın kanısmda (buldum kendimi. M oradavdı. Fakat re bana baktı, ne de beri gördit. Sanki her hangi bir yabancı bi- le değildim onun nazarında. İcimde bir geminin, ben mani olamıyarak. enginlere acıldı#ı- rı, waklaetığını hissettim. Ü:. tadla Forustuk. Daha doğrusu ou dinledim. Yâni dinler gi - bi göründüm. O aksam, volda bir kadına carptım. Hususi bir maVaatla icin, duyduğum kuvvetli bir koku bende mübhem bi» hatı» ra uyandırdı. İste bu durakla- ma, çarpmama sebep olmuştu. Fakat aynı kadın, oldukça lâ- übali bir hareketle koluma gi- rince hayretim birdenbire art- 1 2 — Ne o İbrahim bey? Bu ne dalgınlık “efendim? Nere - lerde-iniz, Hiç görünmiyorsu - nuz?.. , İ za Malüm cümleler: Tanıdım kadını. Gayri ihtiyari gülüm- seme... O da istihza ile güldü: — Tabii... Unutulduk, de- ğil mi? Nereye böyle baka - ım... Kekeledim: -—— Ben mi? Hiç... Eve yâ- hi... — Eskiden ne kadar nazik- tin İbrahim... Hiç bir şey söy- İemesen beni evime kadar yol- tu ederdim... Eskiden... Yine de eder- dim ama, eve birisi gelecek de. — Seni hovarda... Kimi kandırıyorsun bakalım? Şakaklarımdan ter sızıyor- . Bu tarzda bir konusmaya iki dakika daha tahammül et - mek mümkün değildi. Mutla- ka bir kabalık yapacak, her hal de kadını bırakıp kacacaktım. Cinsine has bir sezgi ile halim- deki sıkıntıyı anladı ve ayrıldı. dıklarla tanımadıklar arasında hic bir fark yok. Bir ürperti ile anladım ki. mânevivatımıda kı- ece zihni bir te - mwvordum. Fs tediğim insanlar. verler. oku - mağı sevdiğim muharrirler ken di varlıklarına vahan-ı hirer bii viyet» hürünmüslerdi. 'Bir ki. y . kanape kimi kesilmieti. Hakikatte onlar vi- na esbilen oldukları gibivdiler. “den anlamayan, benim gözle - rimle görmiyen, benim kelime- lerimle konuşmayan o kızdan ne istiyordum acaba? pa * — Ben size söylemiştim... Arkadas kalalım... B“z gibi bir rüzgâr ilikleri - mi dolastı. Melâhatin hakika - tini pek âlâ görüvordum. A - ma, elimde değildi ve bu gö - rüş, beni ondan kurtaramazdı. Ona'kendi durumumu, onunki- ni ne tarzda anladığımı saatler ce izah etseydim ne olacaktı sanki? Benimle evlenmiyecek- ti, — (Haklısın Melâhat, - dim, seni yanlış anladım, esef — Tabii yâ... diye içini çek «&. Yalnız resmim yarım kaldı.. İstersen bir gün gel ta- mamlıyalım.... — Bir günde bitmez »!.. em Allahın günü çok, sonra «A (VA NN Lp yaparsiniz!.. Kendine yaklaşan bir tehli - ke sezdiği müddetçe daima ger gin ve palı bir tehlikenin geçtiğini sandığı anda gevşiyor, normala dönü - yor, müste ordü. — Aldanmışım, dedim;'dü- şündüklerimin hepsi hatalı. Bir kere bile senin ne düşüneceği- dım. K kat farzetmis olmakla aldan - dım. a, seben ister doğru. ister yanlıs olsun, bu hususta netice değişmiyor. Ben artık değisemem. Demek kaçınması, vabancı- Tğı hep bundandı. Harekete kıymet verdiği için, benden dü rüst, kaba bir hareket gelecek diye ürküvordu. Beni böyle e hak verir sörünce ra - hatlamıstı. Maamafih hemen o anda, ızın benim tabmin ettiğimden cok daha zeki oldu- #unu, hic de muhakeme etti- #im sekilde düsünmediğini. bel bütün zihnimden : gecenleri bildiğini anladım. “Sonra bu - nun tam zıddına saplandım. Bir müldet, birdenhire kendini w 3 “kanvp kovveren hislerimin. dısı pr olahileceğini hayretle Onu voluma cıka - ran tesadüfe Lızdım. Onum iki havatı vardı, Ru iki havatı tav- »sif etmeğe hakkım vok. Renim de iki havatım vardı. Renim süzellik öleiim ve sanat hava - tim onun vavısını - mimarisini cağırmıa" fakat Melâhatta ken- di plâstik değerinin suuru ol - madığı icin bu dâvete gele ge- dar hayvan tarafını, disinin ge esini maskelememis. olsa, a hir bir mânevi zarar veremive- cekti. Güzelliği, bende armlar vwandıran tarzda değildi. Ha - kikan görecek ve belki de çe- kilseektim. Fakat o, bövle vanmamıstı Sevler. bir ie dünvarı olduğu vehimini verscek terzda hare - kat etmisti, Beni aİdatmıstı. E - vet aldatmıştı. Tekrar: — Aldanmısım! dedim. — Kendinize sitveniniz fax la... Düsüneeleriniri o hakikat sanıvor, halikatla Trarslaemca Sizin hakikat kisleriniz. Aldanışınız bundan ila selivor, a İste vine beni havrete diteti- ren bir vuzuh ve kat'ilikle sl