Türkün Muhasebesi: © Kendimizi, kalın çizgilerle, hem Batı ve hem Doğu âleminde çerçeveledikten sonra, şimdi ikisinde birden hulâsalandıracak ve tek terkip hükmüne irca edecek olursak, görürüz ki, bir zamanlar sâf ve büyük tefek- kürde bir türlü birinci olamadan yalnız maddi iş ve ha- rekette reisliğini temsil ettiğimiz Doğu, nihayet nefsimizde e (Rönesans — Yeniden doğuş) unu idrak eden Batı karşısında, iflâsa sürüklenmiştir. © Batının bizi iflâs ettiren tek müessiri, maddeye hâkim bir nizam ve usul kafasiyle, bu kafanın doğurduğu müs- bet bilgiler manzumesinden ibarettir; ve bu teşhis mut- akt © Bir zamanlar Batı ülkelerine birer fapalazi göziyle bakan” karaların ve denizlerin hâkimi Türk, ezeldenberi sâf ve büyük sl kafaları ili inemsindi nasibi yü- zünden, ne Doğuyu, ne de Batıyı muhasebe edebilirken; Batının birdenbire ma başladığı müsbet bilgiler umacısı karşısında küçük dilini yuttu; ve o yutuş, bu yu- tuş; beyni, ruhu, kolları vedili bağlı, bugüne kadar geldi. © Kaderin ve için için pişen e smeg ie camiine bitişik bir kerpiç ev gibi - Kanu Sultan Süley- mana bitiştirdiği Sarı, Selim'den ve ri kadar; kendimizi, kendimize ve dâvâmıza imanımızı, vecdimizi, aşkımızı, zaman ve mekâna tahakküm kudretimi:i, kısaca ruhumuzu ve ahlâkımızı kaybetmeğe başladığımız ve aşk- sız, vecdsiz, anlayışsız yobazlar elinde küflendiğimiz de- vir sınırlaşıyor. & Ondan sonra, bizi dışardan -toslıyan Batı ejderhasiyle içerden tartaklıyan ruh zelzelesi, kolkola üzerimize çulla- nıp apışmamızı aleni ve resmi bir ifade haline getiriyor. © (Tanzimat); ötedenberi eksiğimiz olan sâf ve büyük 1001 Çerçeveden ruhumun en mahre rimi kaydırdığım tefekkür adamları yerine, sığ ve basit politika kuklala- rının; Batıyı, radyodan duyduğu sesleri ve yz — (Eskimo) kadrosunda anlamıya davranıp, desi inmeli Türk'e, deri üstü bir kopya elini derle luş aramaları hengâmesi... © Meşrutiyet; artık içimize, elinde bir de (Hasta adam!) kırbacı, (Düyumu umuniye) leri, (Kapitülâsyon) ları, (Banker) leri, mektepleri ve kavaslariyle giren Avrupalı karşısında duyduğumuz, fakat bir türlü ferdi ve içtimai illiyetlerine ulaştıramadığımız akılsız bir hıncın, intika- mını basit idare şekillerinde aramasından ibaret cüce bir aksülâmel... z Cümhuriyet ise, tek cümle halinde, şol çığırın ismidir ki, artık Türk'ü mekân pilânında da tasfiyeye gelen Batı dünyasına karşı bu millet, binlerce yıllık bir tarihin asil vârisi sıfatiyle şahlanmış, tam o anda milli kurtuluş ira- desini şahıslandırabilmiş, sadece mekân pilânında 'kurtulu- unu idrak etmiş; ammâ zaman pilânında, Garbın daha mâharetli, fakat daima satıh üstü kopyacılığından başka bir oluşa şahit olamamış, maddesini Batının pençesinden kurtarabilmesine karşılık, ruhunu topyekün, muhasebesiz ve mürakabesiz kopyacılık ukdesine teslim etmiş, büyük hamlesinin sanat ve ideolocyasından öksüz yaşamış, böyle- ce zaman pilânını, asırlardır kızışan bır ruh iflâsının en şiddetli sağanağı altında, her zamankinden daha boş ve daha harap, idrake başlamıştır. i © Böylece Bugün, - Kara Mustafa paşa, Alemdar Mus- afa paşa, Mustafa Reşit paşa vesaire - devirler ve on- yığılan ve (mıktarı tâcil) ee hız alan zaafımız, kemal devresine ermiş bulunuyo İdeolocya Örgüsü - BUYUK DOĞU Necip Fazıl KISAKUREK ÇOCUKLAR! NE GÜN SABAH OLACAK? İki istikamet Mi yalpaladığım oluyor. Bugün bunlardan birini tereddütsüz seçtiğim halde, inde pusu kurmuş bir (aksi dâva) olarak, yine ters istikamete doğru gözle- İs olaya biri, beni doğuran milletin bütün içtimai yükünü sivrisinek gövdeme bindirip, okuyucusuna zevk, Türk muharririne keyfiyet, Türk salâhi- Ya ikincisi?.. Nem varsa satıp savmak, kitaplarımı okkaya vermek, çoluğumu çocuğumu akraba ve hayr sahiplerine ısmarlamak; kitap namına yanlışsız bir «İlmihâl» den, hâfıza namına da «Şehadet başka üzerime yük almamak; ve her hangi bir dağ başına çekilip (Con Ahmet) beyin icat edemediği (devri dâim) makinesini, otlattığım keçinin sütünü emerek ve sütünü emdiğim keçiyi getirmek; sonra 1ssız ufuklardan bir haber atlısı kollarcasına ecel suvarisini beklemek... uzağım ki, onu bu derecede hayali ve hakiki tafsilâtiyle düşünebiliyo- etle yanı başında olduğumuz ihtimaller, hayal edebildiğimiz değil, hak- kında hiçbir şey düşünemediklerimizdir. Ve istikametlerden birincisi, cemiyete karşı, her menfiye rağ- men nikbinlik; ikincisiyse, müsbet kaç tane olursa olsun, zifiri bedbinlik... Evet, her menfiye rağmen bugün ben böyle bir nikbinm! Ve aradabir yaradılışımı tartak- ladığım zaman, akşam üzeri, «çocuklar, acaba sabah mı oluyor ? Haydi kahvaltı etsek!» deyip de son Yaşamak, Rabbim, yaşamak, o saniye sahibi olmaksızın didinmek Büyüyen ağaç, yeşeren ekin. ve yetlisine insaf gelinceye kadar didinmek... Hüzün veriyor İnsana; İ Akşamı içimizdan: çekini,. | o“ Eği elime»sinden otlatarak yerin gp ; kinci istikamete o see M in; Gökyüzü döktü nurunu, a e GİNE Bahçeler aydınlık içinde. —A 2 > — Bütün tohumlar çatlamış, Rüzgâr götürüyor gemiyi. Annem sağ, mektebe gidiyorum; Her şey na kadar iyi... bir acıklılık içinde, nikbin Emin ÜLGENER berabarlın, nefesini veren bir ihtiyar gibi, acıklı bir gülünçlük içinde daima böyle birpikbin kalacağımı sanıyorum. Ve müsaadenizle şimdi m ters tarafında: an alayım; acıklı bir gülünçlük içinde değil, belki gülünç doğru ve (realist) hissettiğimi söyleyeyim. Benim akşam üzeri, üzerine hafakanlar basarak «çacuklar |! Ne gün sabah olacak?» diye avaz avaz haykıra- caktır. Ban, bu kadar güzel bir nidâya, bu günden bir takım nota kâğıtları hazırlamaya çalışanlarla