GECE fes ald ece, hâdise ve havadis itibariyle bir hayli yüklü olduğu balda işler yolunda gitmiş, (ajans)ın telgraf hat- G3 gece sekreteri rahat bir ne- gazeteler adına kendisi gibi bekliyen hemşe- sare lâfa dalmadığı için, > sayfaları rekkebi kurumadan getirmiş, bir hafta ev- Yelki (Grup) müzakerelerinin zabıtlarını tef- rika eden (ajans), tefrikanın o günkü kısmını gündüzden ta ütün bu iyi tesadüfler ede o gece işlerin erken bit- rmuştu. Başmürettip de iyi haberle geldi : — Yazı tamam ! Daha verecek misiniz? «Daha verecek misiniz?» deyişinde «Allah aşkına artık yazı verme! Kırk yılda bir iş erken bitti. Saat 3 tramvayına rahat rahat yetişelim!» diyen bir eda vardı. — İnşaallah hayır! Şimdi Londra rad- yosunun son haberlerini dinledim; yeni bir şey yök. Yalnız (ajans)ın sonu gelmedi. Dur ba- kalım. Sekreter (ajans) a telefonu aç — 38inci sayfayı almıştık. kapadınız mı? Telefondan meyus bir ses cevap verdi: tı: (Bülten) i şim vermeğe başladılar. Kaç sayfa tutacağı meç- hul... Sekreter teşekkür etmeği bile unutarak telefonu kapadı ve başmürettibe kötü haberi verdi : — Gene bir nutuk var! Ne kadar tuta- cağı da meçhul. Sen ihtiyaten ikinci sayfayı makineye verme! Meebur olursak makaleyi tehir ederiz. ... İş artık bitmiş, fakat saat iki tramvayı da kaçmıştı. Sekreter ve muavini, Beyoğlu tarafına geçen bir otomobile rastlamak ümi- diyle matbaadan çıktılar. Ankara caddesinin alt başında bir otomobil vardı. Fakat sabaha karşı şoförü uyuyan bir taksi ile yola çıkma- nın tehlikeli bir iş olduğunu tecrübe ile bili. e o saatlerde, şoförünü uyandırıp bindikleri bir taksi, sarhoş zikzaklarla Sirke- ci araba vapuru iskelesi önünde denize git- mekten bir mucize ile kurtulmuştu. Reşadiye caddesinden güç belâ geçmiş, köprüyü <o kal- dırım senin, bu kaldırım benim» yarılamış ve nihayet tramvay dur urağına çarpıp ön kısmını uyku veya «dalga» larına devam u heyecanlı macera henüz pek yeni ol- duğundan uyuyan şoförü uyandırmağa cesaret gönzEzEciLiK KROPORTAJDEMEKTİR br ZA SEKRETERİ Fethi KARDEŞ EB ve teşebbüs etmiyerek yürüdüğer. Kapalı tram- vay durağının o geceki sakinleri yalnız üç çocukla bir köpekten ibaret... Bir köşeye 80- kulup koyun koyuna yatmışlar... Köpek, an- laşılan, onlara sonradan katılmış; çocuklar- dan, ısınmak için başına “.. gömlek belini açık bırakmış olan en kü e yaslanıp kıv- rılarak uyumuş... üdükç e ona soku- luyor, köpek homurdanıyor, bu kıpırdanışlar- a çocuk, ihtimal üzerinden birisi yorganı şkiyer zanniyle, uykusu arasında söyleni- yor a | Yani em bir ses gürledi : — Ulan! yine mi buraya geldiniz? yarı bir bekçi idi. Sekreter ile ar- kadaşına da izahat vermek lüzumunu hissetti: — Bunlara acımağa gelmez beyim; insa- nın gözünden sürmeyi çalarlar. Sekreter konuşmuş olmak için beylik bir sual sordu: — Bunların kimsesi yok mu? — Bazılarının var. Meselâ şu köpeğin yanındaki küçüğü kaç defa «topladık». Edir- — alası var, onun yanına gönderiyo- zl! Fakat kadın iyor ve yine , erik Bu yumurcaklar evde durmazlar m Yürüdüler. şadiye caddesinde gümrük binasının lardı, Bunlar yalnız çocuk değil, cemiyetin her yy tortuları idi. Kö Bir helak yalpa vurarak İstanbul tara- fına doğru yürüyor, bir e köprünün ireğin © dibinde tourmuş, dalgın düşünüyor: Beyoğlu, ğlei yer- Fakat bir mey- hane-barın kapalı kapısından (o caz gürültüsü ve sar- Ağa Camiinin önünde, daha yukarıya doğru sokakların başlarında sokak kadınları kümelenmiş, kılıklı kılıksız erkeklerle hara- 23 tetli bahislere dalmışlar. Arada kısık kahka- halar mesi iy rmakkapı tramvay durağında mek- tep kazketli, koltuğunda iki üç kitap ve def- terle bir genç, amele tramvayını bekliyor. z lence yerlerinden birinde geceleri garsonluk üç tramvayıyla dönerken hep mektep kitapları okuduğuna göre her alde gündüzleri bir mektebe devam etmek- tedir. Taksim meydanındu otomobillerinde uyu- ki irkaç cerele; ve anlaşılan “iye (poker) veya (briç) par- tileri var. Saat dördü şyw geçiyor | Bu saatte garsonu, tramvay işçilerini ve mürettipleri evlerine götürmüş, Aksaraydan Ş sandalla geçecekleri beklemektedir. tramvayının meşhur bilsteisi (Milton), bayi- lerden depo müdürlerine götürülecek hediye gazeteleri almakta, en eski vatman Emin; baba tramvayın, iki taraf kapılarını kapadığı arka sahanlığında sabah namazını kılmaktadır. © Sabah olmak, yeni birgün başlamak üze- redir; sekreter ve muavini için ise yeni bir Bütün bu unsurlar, bu ses, çizgi ve mâ- na unsurları içinde kaç dâva yaş gör- mek, sekreterin size tevdi ettiği iştir PEHLİVAN Doyasıya saramasdı karısını, Başa güreştiğinden. Horoz gagasından nazarlığı vardı, Muskası deve tüyünden örülmüştü ; Kisbeti boğa derisindendi. Kırkpınar meydanında Kırk yılda, kırk kere namı söylendi. «Ey gaziler» günü gelip çattı, Yetmişine rastladı son güreşi. Elense etmeğe yoktu dermanı. Pes ettirince hastahane imamı, Otomobil üstünde taşıdılar ; Kisbetsiz baş pehlivanı... Fahri ERDİNÇ yarn