26 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

26 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K ŞÜMMRAR A e A Tarihte İtalyan “Entrikaları Va. İ vaasesbnesessnankananaena höküe eee enke ae sesebcereRaR b sabı yesesilssen ( Türkler — ATİLLA ROMA KAPILARINDA * * * Tef. No. 5 —— Ya: zan: Rıza Çavdarlı Atillâ: “Size merhamet ediyorum; Roma' ya girmiyeceğim,, dedi Haremağası kibarlığı — bilme! Çünkü Atillünm Romaya girmesi için damdan düşer gibi cevab verdı |bir gün meselesiydi. Leon bütün ra- — O artık Honoryayı ne yapacak, | hibleri yanına topladı, Attilünin kar sarayı kadınlarla dolu. şısına dualarla çıktı, İmparator herşeye rağmen, hattâ | — Attilâ buna: bütün kadınlarını da vermeğe ha-| — Adın ne ? zırdı. Diye sordu Fakat çoktanberi Attilâ ile kendi- si arasında mekik dokuyan sefirler , Hünleri artık kan hile ile birbirlerine katmanın mümkün ola - miyacağını söylüyorlardı: Şaşkın, hileden başka bir şey bil- miyen imparatol — Eyaletleri başına yanaşı Ona din namına, Tanrı yalvardılar, Attilâ merd tavrı - ile durdu. Bu ak sakallı Insanlara bak- tı: en bir kaçını ve relim de çekilsin. Dedi. miyeceğim. — O hopsini alıyor, vermenize ne| Dedi. lüzüum var? Ve elini semaya kaldırarak: Dendi. —- Gök tanrı buyruğunu yerine ge- Kız kardeşinin Attilâya gönderile-| t'rdim, ceği haberi, im torun en kahra-| — Dedi, man generali Aetiusu da şaşırttı. Çün kü onun yegâne gayesi, onun hemşi- resini almaktı. Hattâ imparatorun gösterdiği iltifattan bunun olacağını zannediyordu. Hilekâr imparator , bu sefer de hilenin cezasını çekiyor- du. Çünkü o da bırakmış — gitmişti. Yapılan davetlere cevab bile vermi- yordu. Bundan başka bu general na- silsa dürüst ve doğru çıkmıştı. Atti- 'ânın erkekliğini görerek, kalbi ona| doğru meylediyor, bu cesur, âdil mı| Bütün haribin her haline gıpta ediyordu. Çünkü onun nazarında, Roma müda- faa edilmeğe lâyık bir halk, bir mem leket değildi. Tirol Almanları meselesinde Mus- Romayı — müdafaadan, pis|solini ile Hitlerin anlaşması yeni bir| Romalıları muhafazadan bıktım, ar-| Alman ekalliyeti meselesini — orta - tiık karışmıyorum... dan kaldıracak, fakat bunun şekli Diyordu. muhakkak ki Südet meselesinin hal- Fakat yemini bu zavallı generale|linden farklı olacaktır. a tekrar kılıcı eline aldırmıştı. O, za -|. -Büzün mezele bundan mi — ibaret. ten Romalı deği tir? Muhakkak yir! Her Ak ş man atlasında bir de «Deutschtums Attilâ, bir dalga gibi saldırıyor- | har tası vardır. Ve bu ekal du. Yanındaki general Skotta: Tuna boylarından Karadeni — Şehir gayretimizle elimize ge-|lonya- ve Baltık devletlerine ka çecektir. yayıldıkları görülür. Acaba Alman- Demişti. lar bu ekalliyetler üzerinde yeni ye- Attilâ dindar bir vaziyette cevab| "i iddialarda bulunmak için ne gibi| werdi. şekiller kullanabil'rler? — Bizim vatanımızda gök tanm-| Evelâ şunu kaydedelim ki bütün| İpeklerin, hilelerin, fesatların, en- trikuların intikamını almış, bütün Ro 4 bti dah aldığımız bir buyruk var. Sema| Avrupaya yayılmış Alman ekalliyet. | ç bizimle beraberdir. Hemen hücum)|ler bizi hayrete düşürmemelidir. Bü. edölim. > tün bunlar merkezi hatta şarki Av- Sanki bir kasırga kalenin duvarla-|FüPaya yapılmış olan Almanlar, iç. rına çarpmış, bütün istihkâmlar Hün| timai ve siyasi zihniyetleri bizimkin- askerleriyle dolmuştu. Romanım ka-| den tamamen farklı olan eski insan lesi Akilea düşmüştü. Romaya artık | toplantılarının mirasıdır. serbestçe girilebilirdi.. Şehirde im -| Yeni devletlerden evvel Avrupa pâratoru Gollerin memleketine kaç-| #akinlerine, ırk, milliyet gibi mefhuf- mağa teşvik ediyorlar, bazıları da| ları tamamen yabancı idiler. Hünlere teslim olmasımı sı Siyasi bağlar, din veya içtimai d. şartlar birleşmek için en kuvvetli se- Evvelce Hünleri cemcden italyan | beplerdi. Her hangi bir huklnı'dır şairleri, Attilâyı, yazdıkları medih -| t€nebi müsteşarlar ile teşriki lerle karşılıyorlardı. etmekte, yabancı muhacirleri çağıra- Attilâ bunların hiç birine chemmi-|rak kendilerine madenlerin işletil- yet vermeden, müral müdahalelere| mesini veya ticaret — teşkilâtlarını bakmadan yürüyordu. vermekte asla tereddüd etmezdi. Lombardiya da sukut etmişti. Bun| Bu münasebetler cermen kabile- dân evvel Kalaberya bir gün bile|lerinin de yayılmasını mümkün kılı- dayanmamıştı. Burada tuhaf bir hi-|yordu. Bilâhare hıristiyanlık devir- 'küye de geçmişti. İtalyan haleti ru-| lerinin başında Ren mıntakasına ge- hiyesini gösteren bu vakayı kaydet-|len Cermen kabinleri Roma — mede- möden geçemiyeceğiz. niyetiyle de temas ettiler ve bundan Romalıların Kalaberyalı namiyle| sonra bir yükselme ve keşif, ihtira maruf milli şairi Manut Ehtiyatrüs| devri başladı. Cermenler her cihet- de, Hün askeri ile Roma askerini mu|ten terakki ediyorlar, içtimal, siya- kâyese eden bir şiir yazmış ve Atti-|si teşkilâtlar da yapıyorlardı. Tânın huzurunda okumuştu. — Attila,| Büyük istilâları takip eden ilk a- mill? bir Roma şairinin, milletini u -| sırlarda doğum da fevkalüde yüksel. nutarak yazdığı bu şiire son derece|miş ve müstemleke bulmak ihtiyacı hiddet etmiş hem gşairi, hem de şii-| baş göstermişti. İşte bu şekilde biraz rini yaktırtmak istemişti. Fakat adil|da tesadüfle Almanlar büyük dün.- hakan, Romalılardaki bu zelil ruhu| yaya ve hususiyle orta ve şarki Av- görmekle iktifa etti ve sade şiirini|rupaya parçalar halinde yayıldılar. yaktırttı, Fakat bu yayılma hareketinin kim - Roma, kargaşalık içinde Attilânın | se, hatta kendileri bile farkında ol- gelmesini bekliyordu. Papa — Leon| madılar. Çünkü büyük gruplar ha- rala: linde göç eden Almanlar Ren mınta- ( — -Attilâ dindar bir adamdır. Di-| kası Almanları idi. nimize karşı da hürmetkârdır. Ge -| Bugün de, Südetler mmtakasının çen sene etropolit Kurdun ricasiyle| iltihakından sonra bile Bohemyada Tunayı yağma etmedi, Kendisine ri-| gene do yerlileşmiş 200-bin Alman V ca edelim, Romayı kurtarırız. vardır. Bunlar işçi, tücenr ve büyük $- Dedi. arazi sahipleridir. İT İmpayator çocuk gibi papanın el.| Polonyadan Elba nctr'ne kadar lerini öpüyordu. olan kısım hiç bir zaman t:mamen a s——-Çabuk, çabak git. Cermenleşmemiştir. * Dedi., Sarki Prusya adacığı on il iyorlar. | nanuna siyle koparmıştı. Zelil Ro inden, ancak ihti- yar, papaslariyle kurtulabilmişti Ordusunu çekip giderken, duğunu merak bile etmemii: İIA çekilir ç mez, eski di müştü. —Bu sefih saray, bu sefih halk, burt dan başkasını da yapamazdı. Yalnız Türk intikamını tam ve güzel almış- ti. Rıza Çavdarlı —SON— >br Avrupada Alman ekali- yetleri mes'elesi Avrupıda dağırık vaziyette 4.5 milyon Alman var |sırdâ Toton ve Danzig — şövalyeleri tarafından zaptolunacak Alman e - kalliyetleri toprakları olmaktan kur tulmuştu. Fakat bugün Polonya yüksek Si - lezyadaki 326000 Posnanideki $80 bin Koridordaki .170000. Alman Te 1 mecburjyetinded. Bünlardan Silezyadakiler maden leliği, d'ğer mmtakadakiler ise ümel ziratitla meşgül olan kimselerdir, Cermen istilâsı daha çok üzaklar- da da izlerini birakmıştır. Port-Glev şövalyeleri Baltık memleketlerinin başlıca müstahkem mevkilerini inşa letlerine hâkim olan yayı bu mmntakalardak! Alman ekalliyetlerine orta zaman prenklerin'n — kullandıkları —siyaset|. gibi, müzahir bir vaziyet aldı. Bilâhare Baltık devletlerinin müs- takil olmaları da gene bugün Eston- ya, Letonya ve Litvanya gibi bu kü- çük men eketlerde ceman yüz önü- ne geçmemiştir. Şimdi de cenupta, Tuna havzasın- daki vaziyeti tetkik edelim. Bu mantakanın on asırdanberi gay rişuuri vaziyette Almanların eşarka doğru» siyasetini hazırlamıştır. Macar'stanın eski Avusturya im- paratorluğu ile rabıtası küçük Cer- men gruplarının bugünkü Romanya topraklarına kadar yayılmasını izah eder. Bir çok Macar şehirleri evvelce Almanların ticaret merkezleri idi. Bunların Macarlaşması on dokuzun cu asra tesadüf eder. Moselâ Pres - burg, Bratislava olmazdan evvel Poszony olmuştu, nitekim Transil - vanyanın merkezi olan Klansenburg evvelâ Kolosvar ve nihayet Kluj 0l- muştur. Karpatların cenubunda Brasov civarlarında Töton şövalyeleri on ikinci asırda gayet mümbit bir ova olan Burjenlanda hâkim köyler kur- muşlardı Ayni zamanda Vestfali köylüleri de yavaş yavaş Romen ka- sabaları yanına - gelip -yerleşiyorlar- di.. Macarlar tarafından on dokuzun- cuasırda fevkalâde tazyik görmele- rine rağmen bu mımntakalarda- hâlâ iki yüz elli bin kadar Sakson var - dir. Onsekizinci asırda Avasturya Os- manlı topraklarına yeniden sahip o- Turken Bansttan Sehvbesler, Romen- ler, Sırplar ve Macarlarla karışık 0- larak orta Avrupa ovalarına yayıl - mışlardı. Bunların'arasında yüz yot- ci a-|miş bin'kadar da Alman bulunuyor-i manevra olabilir ma imparatorluğunu yok etmiş, çiğ- nemişti. Türk hâlkının zurar ve — ziy bütün inda şu aes çınh -| İ Atti. zen, eski fitne, eski hile başlamış; sahtekâr - — Size merhameten Romaya gir- | lıklarla Türklerin başlarına örecekle ri yeni çorabların şekilleri düşünül - ANADOLU) İ Ölen ayı, yılan ve Eyfel kul, televizyon dairesi ânpovtaıı yapan Mxşeı liyecek; televizyon maki başlarında bütün harektlerimi etra-| fiyle göreceklerdi. 1937 de Pariste açılan sergide televizyonu yakından görmüşlüm. Beyaz perdenin üzerinde aerbestçe gezen, şarkısöyliyen; ve bizim naza.| m dikkatimizi celp etmek için müte- nevvi - hareketler yapan aristlerin boyları haddi tabiiden daha kısa gö- rünüyordu. Faka! bayret etmemek mümkün değildi. Televizyon, radyo ile omuz omu. za yarışa çıkacak kadar muvaffakı- yetler göstermiye başladığı anda ar- tık onun evlerimizde durmasına ma- hal yoktu. Piyeste, ben madam Sevinyenin kızını, arkadaşım da bizzat madam |Sevinyeni temsil ediyordu. Televizyon dairesinin hususi - dasına gelir gelmez, on yedinci asrın kostümleriyle karşılaştım. Öyle ya, piyesim on yedinci asırda cereyan e- diyordu. Su saçaklı entariler, gu dantelli şapkalar, çoraplar ve belime sardı- ğım püsküllü kuşaklar nazarımda o kadar acayip şekiller alıyordu ki, bir türlü tarif edemem Geçen gün, Paris televizyon is- tasyonu direktöriyle karşılaştım. O bana şöyle bir teklifte bulundu: — Sizin madam Sevinye ile kızı- na dair yazdığınız piyesi okudum. Pa dalenlaşamekermeyoama —Bem buamurı Üleçeli dar potimlerii çok müsaittir. Arzu ederseniz oyna- | nasıl ayağıma giyecektim. Gi yınız. demir gibi sıkan su aleacayip korsa- ların içine nasıl girecektim. Bir defa iş başa gelmişti! Rejisörün çatık kaşları, her hangi bir müsamaha ümidini tamamen or- tadan siliyordu. Her ne ise elbiselerimi güzelce üs- tüme giydim. Kendi yazdığım eseri televizyon- da bizzat kendimin oynaması teklifi ne güzel bir müjdeydi. Derhal direktörün dedi; ettim. Ve kendime eş olarak madam Şarlot Muteli seçtim. i kabul Sinema stüdyosundan, televizyon sütüdyosuna doğru kanaryalar ben değilim. Diye l'ııylunnıçuın. vaz geçerdim. Guç halle salona indik. ni, numuaralar konmuş devvrin içine koydular. Ve: — Sakın ha, buradan dışarı mal. Dediler. Başımda makinenii rilecek ve hiç kıpırdamadan ar| şarıla beraber piyesi oynamaya hyataktık, —- Hazır-otunuz. hesinden yüzüme akseden b mumluk projöktör, si caktım, den sonra ziyaya alıştım. Ve ten bir kaç satır okudum. Lâkin sinamada olduğu gibi yü- züme bol bol pudra sürmek, gözleri- mi karartmak, dudaklarımı kırmızı- lamak İâzım geliyordu. Ben, hiç kimseye bir şey sorma - dan bunları yaptım, Ancak arkamda kopan bir kahka- ha beni aynanın önünden gerisin ge- riye döndürdü. Direktör yanımdan ayrılırken ba- ma şunları söyledi: —-Sizden bir noktayı rica edece- gim. Piyesinizi dörde ayırmanız lâ- zamdır, Tablolar kısa olmaldır. Bir kaç saatlık faaliyet, piyesi di- rektörün arzu ettiği şekle çevirme- ye kâfi geldi. Şimdi sıra provalarda ödi. Su ses, bu muammayı süratle hal etti: — Sinema stüdyosunda - değiliz madmazel! Televizyon stüdyosunda böyle boyanmak olmaz. Eğer bu kı- da bucalarız. Onun için ikimizin de| Yafetle televizyon makinesinin önü- piyesi su gibi yapması şarttır. ne cıkarsanız, abonelerimiz sizin yü- Heyecanla temsil gününü bek- zünüzü hiç göremezler. Eyosimü, — O halde nasıl boyanayım? Ailem de benimle beraber stüd-| — Ş, SİZ bu işi bize bırakınız. leceki Yarım saat sonra aynaya baktı- yoya gelecekti. ” igererti ğım zaman, sizi bütün mevcudiye - timle temin ederim, kendimi yabancı bir kadınla karşılaşıyorum sandım. Aynadaki insan, katiyen ben miy a dim? Buğgün-orta ve - şarki Avrapada,| — Tanrım ben ne korkunç, ne iğ - Ren mıntakasından Baltık devletle- | "*"ç bir kıyafete girmiştim. rine ve Polonyaya, cenupta Roman- yaya kadar” yayılmış milyonlarca Yııım saat sonra makiyajım, e Alman ekalliyeti vardır. yüzümü sapsarı bir boya ile Hitlerin- dağılmış vaziyette- bulu - hadaml-mlvn nan bu dört beş milyon Almanın he- sabını çok iyi bildiğinden emin ola- biliriz. Acaba-Hitler bu-ekalliyetler- den ne şekilde faydalanmağı - düşü- nüyor? Hudud - boylarmdaki ekalliyetleri ant bir taarruz ile ilhak etmek şekli|cekler! artık geçmiştir. Topraklara dokun-| Diye kendi kendime düşünürken madan nüfusu nakletmeğe de imkân | yanımdaki madmazel uzun bir fırça yoktur. Fakat bütün bu ekalliyet| dudaklarımı ve ağzımı mürekk-p ka- gruplarının kendi mıntıkılırmdı*rısmur daha koyu bir kara ile ka- müuttası! harekete geçerek ait olduk-| ralamıya başladı. ları memleketin müdafaa kuvvetli Tet ben, böyle bir amelivat ge- jni israf ettirmeleri akla gelen bir cimlikten — sonr> yüzümü RDV'HIII'I öğ — Dikkat et; piyesteki muhave- releri tamamen ezberlemezsek - va benim sana, senin bana söyliyeceğin son kelimeleri iyice hazmetmezsek televizyon aynası ve ahizesi karsısın Düşününüz ki yalnız Paris değil, € var kasabalar ve şehirlerde beni din | tan sonra kirpiklerimle birlikte ye- şil bir badanaya tabi tutulmuştu. Asıl gülünç olan nokta dudak- larımdı. — Acaba dudmaklarıma ne süre- #vmcde vacr * Mi svslü — Gözlerim ise bol su ile yıkandık-|dı, Oh, bu cehennemi azar azar eritiyordu! Projektör yalnız ıozleııme vücuduma değil, hafızama da ediyor ve bana söyliyeceğim unutturuyordu. Hele kıyafetim! — Hayır, bu ben değilim; katiyen Eğer böyle soytarı, böyle garip bif hayvan kıyafetine girerek televizyol aynasının ve ahizesinin karşısına İçıkacağımı bilmiş olsaydım, muhak” kak ki piyesimden de, onun bizzat tarafımdan temsilinden de her haldt Bu emir beni'birdenbir eei Ve yarı karanlık salonun-ön lerimi bozdu ki, az kalsın-yere yuvarl Beş on dakika süren bir teçrübt' | 26 A(uılu 1939 Cumartesi TELEVİZYÜNDA TEKAMUL bir mü ya çılkt nıyn.ııııııq!" i vt e Terlerken ağzımdan döl ki'ıkîı yah boyalar, yuzumıln Iıılııııılılı bir vaziyet inde kaldım... ânda, reji: — On dakika istirahat! Ah, bu istirahat cennete ten daha lezzetli bir şeydi Nefes nefese dinlenirken, yon mühendislerinden birisi geldi. Gülerek, — Bir yıl önce, dedi; © vizyona alıyorduk. Ayı, iyle birdenbire kudurdu. V yere devirdi. Hayatımızı den güçlükle kurtardık. Diğer bir mühendis de, — Kanaryalar, diye ıö” Zavallı kanaryalar da rün hararetine dnynnımıy lerimizin önünde pişmişler hur' Afrika yılanı da ayni uğradı. Maamafih ©o nm’k"ı İzamana kadar televizyon <O" Bugün bu neviden kazaler" dan verilmemekted Iırm ıluhe siniz? Tam sabrım tükenip de (Artık pamıyacağım!) diye bağıracağıni T imdadıma yetişti: ,ıfı-*' neye mensup ayılardan birisini ’ zıyl“'”“ı rimize saldırarak mıkînEY'ım 'n' ayı Ç lmdd"wv"' yetişen bekçiler, hasmımızı güf NŞ vanli $ karışarak elbiseme dökülüyor '1 Madam Sarlot, tiyatro işlerine çok| — Niçin rejisör ve rejisör muavini|beni gittikçe sinirlendiriyordu. ıklı yatkın bir arkadaştı. Bana: bana gülüyorlardı. Allahım, nasıl oldu da ben ğ w Hy.

Bu sayıdan diğer sayfalar: