19 Temmuz 1939 ÇARŞAMBA — Anne, Lâtife ile hüsusi bir şekil de konuşmadan ve onun fikrini alma- dan bu şekilde katiyetle hüküm ve- vemezsiniz , haksızlık etmiş, isabet- sizlik göstermiş olursunuz. — Bo nonunla könuşmadım, ko- huşmiyacağım da,. Çünkü rakseder- ken ruhi ıstıraplarını tamamiyle kav- tadım, diliyle bir hakikati gizlemesi ihtimali yüzde yüz meveuddur. Fa- kat yaptığı dansla müstekre bir ada- min yüzüne tükürüyormuş gibi bü- tün hakikati yüzümüze fırlatmış at- mış bulunuyor. Oğlum; sen Avrupa- da büyüdün, tahsil gördün. Fakat bizim şark danslarının ifade ettikleri Tuhi manayı takdir etmekten âciz- sin; şarkın dansları hakkında Avru- pahlarm yürüttükleri fikirler tama- tnen yanlıştır. Onda bütün bir ruhun, heyecanların, tecessüslerin, hepsinin ifadesi vardır. Süleyman! Bu dakjkada sana hitap eden kadın validen değildir. Zama- nında en güzel rakısları ve bunlarda- ki en beliğr ifadeli hareketleriyle bü- tün şarkı hayrette bırakan yıldızla karşı kargıya oturuyorsun. Lâtife, gençi'ğimde benim de ay- Hen onun gibi oynadığımı bilmiş ol- sa idi harekâtından her şeyi kavra- Miyacağım; düşünür, belki de önüm- de dansetmezdi. Süleyman kemali sükünetle anne- #ini dinliyordu, Zekiye hanım biraz sustuktan son- Ya devam etti: — Oğlum, benim anladığım. Lâ- HfK senin servetine, himayene, fe- dakârlığına bir metelik kiymet bile Vermiyen bir kızdır. Bu gibi kızların Tuhuna tahakküm etmek imkân hari- tindedir. Evet!.! Küvvetinle, aerve- tinle, kan dözerek onun güzel vücu- düne tahakküm edebildin Fakat ru- huna asla edemiyeceksin!.. Buseleri- hi bile istikrahla karşılıyacak, kart- koca hayatımız dâyanılmaz — şartlar altında geçireceksin. Bu acı sözlerimi hatırdan çıkarma! Süleyman — biraz düşündü. Sonra Mırıldanarak sordu: — Pekâlâ ya sevdiği adam ölürse? — Kim ölecek, Nureddin mi? — Evet!, Bu mesele öyle bir şekle tird; ki, onun ölümü bile varid ola- bilir. B — Zavallı çocuk, onda da alda- Tiyorsun.. O zaman büsbütün daha fena olacak, şimdi ümidle yaşamak- olan tehlikesiz bir vilcud kucaklı- Yorsun. Fakat Nureddinin ölümün- 'ü gsonra o vücud zehirli bir yılan Olacak!.. Bundan başka Nureddini İldürmek te kolay birşey - değildir. Bilhassa eşkiyalığa çıkmış olduğu ve Aana bu lekeyi kanla temizliyeceğini gönderdiği şu dakikada: — Ne, bana mı haber gönderdi, f& vakit ve kiminle? — Bolad köyü bedevilerinden iki yaz saçlı adam geldiler. Bu haberi *tmek için seni aradılar. Fakat bu- ı.::'hnu paşa babana haber bıraktı * Bundan ne çıkar, biliyor musun, Ya olmasının — mesuliyetini sana Mediyor! eyman, acı acı güldü: ,.; Korkma — anne, bunlar tabii İm, Üdlerdir. Nureddin çabucak ak- ._":ııuıı toplar, ve bu işten vaz- & — Sen öyle zannediyorsun ; halbu- *Vvelâ Lâtifenin babasım öldür- "ğ* işe başladı. hç OYman telâşla - annesine dön- ;. Ne dedin, ne dedin?.. ğ kiye hanım keskin bakışlarını ha dikti: n Xe mi dedi. Üf, Demek ki facla- haberin bile yok. Nureddin, Lâ- babasını temizledikten sonra çıkmış... thadeı. Ahmed Hayrı öldür. Ll" Müdhiş şey.. Vay haydud S & Çöl Yıldızı Nakleden: xx ) Zekiye hanım, oğluna # nim anladığım Lâtife, senin serve- Pa (ANADOLU) “Oğlum, be- tine, himayene, fedakârlığına metelik bile vermiyor,, İ SĞ ' — Evet, hem de zavallının ölümü |lerin doğurduğu bu faciaları göz önü- ne getir oğlum, ona göre tedbir al, kâfi gelmemiş gibi, malını, mülkü- nü de ateşe vermiş, bütün hayvanla- vını köpeklere varıncaya kadar doğ- ramış. — Bu cinayetleri ne vakjt işlem'ş? — Sen Lâtifeyi kaçırdıktan birkaç | saat sonra!.. Sahralara doğru başını alıp gitmeden istasyon civarındaki küçük kahvede Ahmed Hayrı yaka. lamış ve hançerini bileziğine kadar kalbine saplamış. Gece olunca Man- dıraya gitm'ş ve hayvanlarını da bi- rini sağ bırakmamak şartiyle birer birer kesmiş sonra kulübesine, küçük deposuna, ve ekinlere ateş vermiş 'ki bedevi ile Kahireye haberini yolla- miş ve kaybolmuş. Çiftlik muhafızımızdan gelen bir telgrafta her şeyi derhal haber aldık. Ertesi gün de mufassal mektubu ' gel. di. Nureddin - çiftliğimize de a!teş vermiş; fakat alhınan tedbirlerle çift- lik kurtarılmış.. — Şu hale göre Ahmed Hayr; dik. katsizliği yüzünden veyahud da ağ- rından Jâf kaçırmak suretiyle bu yete kurban gitmiş.. — Şimdi, yolsuz yapılan hareket- İgerek kendini ve gerekse Lâtif. dikkatle kollat Çünkü bu adam sı da öldürmekten çekinmiye- ektir. — Vallahi anne, Nüreddin Kahi- reye gelmek cesaretini de gösterecek olursa kafasını bir domuz kafası ke- ser gibi keseceğim. — Nureddin gibi çelik yürekli olan gençler, birşeye ahdettikleri zaman ölümle de pençe pençeye merdler gi- bi mücadele eder ve intikam alırlar. Binaenaleyh senden intikam alma- dan vazgeçmiyecektir. Yani sen! pu- suya düşürüp öldürmesi ihtimali do mevcuddn. — O zaman korkak bir kahpe gi- bi hareket etmiş — olur. Merd olan, düşmanım merdane karşılaşır ve ka- zanır — Hayır! Yanlış düşünüyarsun ; korktuğundan değil, intikam alma. dan ölmek jihtimali ile hileve « bil Esasen ölümden — korkmadığ içindir ki, kanuusuz talara sap- mıştır. —kk— — Devanı edecek — Danzig mes'elesi nasıl halledilir? Evet bir sükünet var.. Fakat Dan- zig mes'elesi düzelmiş değil, onun düzelmesi lâzım. Lehistan, kendisi- nin doğrudan doğruya tehlikede ol duğunun farkında. Lehistanın, Danzigteki askeri ha- zırlıkları Almanya nezdinde protes- to etmeyişi bir ricat alâmeti sayıl- mamalı, Lehistan gözünü dört aç mış'bir halde bulunuyor: — Fakat Varşova ne yapacaktır? — Bu Berline bağlı. Danzig nazilerinin şefi Forster'in nutku, Danzig mes'elesinin halledi- leceğine iyi bir misaldir. Forster da- hiyane bir hal çaresi bulmuş: Dan- i Alman üzerine yürüme- siyle değil, Danzig askerlerinin Al- man toprakları üzerine yürümesiyle mümkün olur.. Pek iyi anlaşılmıyor amma, ser- Üyet gah Almaadiğa bilpdlün ede ei Alöünyara Baklüç olicak, ve meklbede Almanyuya ilhak edilecek demektir. Cit oladaa:. Çönklü ba Almes iyaya' bağlanma işibda bir ciddiyet vardır. İlhak mes'elesi teyit edilmiş- Bartında — Baştarafı 7 nci Sahife'le — ki, bu kaya, dağ yarılarak açılan bir yobşn Hatmşündar. 'Bo: yol hilk bazı bakiyeleri görülen ve şimdi harap abmüp bis'tan köpetiyle, buğlemdn Amasra - Paflagonya yolu olsa ge- yektir. Kitabenin bir asır evvel neşredil- diği eserlerdeki izahat görülmeden daha fazla mütglen serdi elbette doğ- u olamaz. “Sevdiğim Adam,, Roman YAZAN ORHAN RAHMİ GÖKÇE Fiatı 50 kuruş Yeni çıktı. Çok nefis, edebt bir ecctdir. Bütün kü*üpbanslerde bulunur tir. Ve Hitler orada lâskâr gibi beklenmektedir. İngiltere ve Fransa tarafından Lehistana verilen garantinin şeklini değiştirme mevzubahis değildir. Tar til içinde çıkan bu şayialar manev- radan başka bir şey değildir... Hattâ, Varşova ile Berlin arasın- da müzakereler yapılmakta olduğu da bir desisedir. Bunlar hep, sahte emniyet telkn etmiye çalışanların manevrası, hilesidir. Hakikat olur ki; bir taraftan müt- tefikler Lehistana sıkı teminat ver- mişler, diğer taraftan Lehistan da bu emniyete itimad etmiş bir halde- dir. Eğer şerefli bir şekilde müzakere- ler olursa, Londra ve Paris muvaf- fakıyeti bozacak hiç bir şey yapmı- yacaktır. Müzakere mi? Lehistan, imkân dahilinde olan şartları açık olarak tasrih etti. Kont Raczynski, Varşo- va dönüşünde bu şeraiti Lord Hali- faksa bildirdi. Lehistan, Danzigi siyaseten tem- silden vazgeçecek, milletler cemiye- ti yüksek komiserliğinin ilgası müs- tesna. Almanya ile şarki Prusya ara- sındaki irtibat ve muvasalayı bir otostratla kolaylaştıracak. Fakat bu büyük otomobil yolu Lehistanın ola- caktır. Buna mukabil, gümrük mes'ele- sinde ve Danzigin Almanyaya bağ- lanması işinde Lehistan hiç bir fe- dakârlık yapmıyacaktır. Erkânı harbiye görüşmeleri baş-! ladı bile. Yedi milyarlık bir kredi ve- rildi. Bu siyast, askeri ve iktısadi| bağların sıkılığı, Danzigte alınan va-| ziyetlerde bir «gevşeklik» olduğun- idan bahseden dilleri susturmak için bire birdir. Paris - Soir Doktor Bakteryolog A. Kemal Tonay Bulaşıcı, salgın hascalıklar Mütebamat (Verem ve saire) Basmahane polis karakolu yar mında 747 4115 Telefon: Sağda meşhur romancının Bir kaç sene evvel #azete muha- birlerinden birisi Francis Corcoya şu suali sormuştu: — Hayatınızda sizi en-çok hayre-| te sevkeden hüdise nedir?. Müell'f, bu suale çok samimi ve! doğru olarak şöyle bir cevap vermişz: ti — Beni en çok hayatta şaşırtan| şey, ailemin söylenmesine katiyen taraftar olmadığı hikâyelerle h; Filhakika, Corco, bu beyamatı iç'n- de ae h de etmişti. dir sofra düşününüz; Bu s0fr İi bütün aile efradı, bir bir yerlerini al- mıştır. Ortada iace, esmer, alnı saç slleriyle örtülü bir genç vardır. O, hiç bir şeyi ciddiye almaz, daima nüne bakar, kendi noktai nazarlari; le başkasının noktal nazarları hiçbir zaman birleşmez. Birisi beyaz, diğeri siyah, diyorsu muhakkak ki Francis «yeşil» diye- cektir. Bütün €uk daha ilk nazarda inatcılığı ile, mMmünakaşaları ile derhal sarsar, Eğer bir münakaşada muhtelif nok taj nazarlar varsa, Corco söze baş- Tadığfı zaman, bu mühtelif fikirler birleşerek cepheden Corcoya yığnılır- lar, Ben böyle sahnelere az mı şahid eldum? Ben ki o zamanlar, Francisnin kü- Ççük kardeşi, dili olmıyan bir şahid- dim, Maamafih benim küçük bir sö- züm, gene onu küplere bindirir ve barut fıçısına ateş verdirirdi. nuştuklarını bu genç ço- Annem bu aile münakaşalarından | mutayasat rolünü bile unutur - ve| Corcoya karşı cephe alırdı. Hemşi- rem ve hepimiz daha çok kavgaya benziyen bu fikir sarsıntıları arasın- da yekdiğerimizi anlıyamaz ve ne söylediğimizi bilmezdik. Netice, hiç bir şey kazanılmadan kapanır, giderdi. Bazan babam sa- kin bir çehre ile Corcoya döner, — Zavallı oğlum -derdi- sen bua fi- kirlerinle kendine çok güzel bir is- tikbal hazırlıyorsun! . Corca babasına derhal cevap ve- rirdi: — Ohl. Mademki ben edebiyatçı olacağım, mesele yok.. Lâkin babam, kendisini tutamaz, oğluünu şöyle haşlardı: —Filhakika bütün Paris, yalnız se- ni bakliyor.. Bu aile havası, Paristen uzak bir yerde geçiyordu. O devirlerdeki, ma- dam Miryam Harrinin romanları memnt bir meyva zevkiyle gizlice okunur, o devirlerdeki, genç kızlar ancak yanındaki halayıkları jle cad- delere çıkarlar, sulu boya resim tab- loları ile pasta öğrenmeğe çalışırlar. dı. O zamanlarda amuca ve hala kız- larma üşık olmak bir moda idi. Vel- hasıl 6 hayat içinde orijinal bir nefs vardı. Corconun böyle bir muhitte yetiş- mesi onu elbette tiyatroya, şiire, ro- manae götürmüştü. Bir gün Franeia Filhakika, tımı kazanmaklığımdır. | yyatının tam iç yüzünü ifa-| #jlesi, solda Corco (ortada) iskam bil Ş | Brs, ÜN Corconun küçüklüğü ede yürümüyordu. M lâ, tenezzühe giden sınılı yar Birakip' kizların poşine düşen Corco istenilen değerde bir mürebbi ola- mazdı. İşte, bu sıralardadır ki, eve golen Coteo, dünyadan bezmiş bir halde günlerce odasından dışarıya çıkma- di. O, kendi. dine vermek ve zaviyede kapanmak deşinin b leri sekiz gün sonra iyi bir semere vermedi. Bir ge- ce, şu cümleleri söyli; tekrar & ve girdi: — Hayır!. Ben, dindar olacak ka- dar kendimde iman bulmuyorum.. matlüp de bir Dinden sonra Corcoyu cezbesi al- tında kıvrandıran meslek, tiyatrodur. Onun tiyatroya olan jstihmaki o ka- dar küvvetli bir renk almıştı ki, bir gün babam anneme şu suretle bağır- maktan kendisini alamadı: — Ben ailemizde ne tiyatrocu, ne polis, ne de kumarlane memüru İs- tiyorum. Corcodaki edebiyat istidadı, yakın dostlarımız tarafından da takdir e- dilmeğe başlanmıştı. Bir gün, karde- şim kat'i surette Parise gitmeğe ka- rar verdi. Babam, büyük oğlunun bu talebine rıza gösteriyor, lâkin Paris- te kendisini geçindirecek bir iş bul- masını tavsiye ediyordu. Nihayet Cor eo, Paris su şirketinde bir memuri- yet bulmağa muvaffak oldu, bavulu. nu hazırladı ve hareket etti. Kardeş'min şirketten aldığı aylık (150) franktı. (150) frank onu korkutuyordu, Çünkü Bodler gibi, Verlen gibi şalr. lerin hayatları sefalet içinde geçtiği için o da bunlar gibi Pariste hayatı- ni geçirmek ve cebinde beş parasız dolaşmak istiyordu. — Beni en çok korkutan şey, çok paraya malik olmaktır. Cümleri, Coreonun meşhur sözle- rinden birisidir. Kardoşimin edebiyat hayatındaki muvaffakıyeti ve kendisini aile o- enğından ayırarak başka yerlere sev- | Corco okuduğu kitapların tesiri âl- tında kalarak Dajen lisesinde mual- İim oldu. Orada Rober Vessiyer ve Kristan Derem gibi sonradan şöhret alkcaklada arkadaş oldu. Maama - İfih, Corceoya verilen snıf, hiç de keden sebepleri izah eden hatıraları, onun daimi kari;lerince malümdur, Biz yanımızdan ayrılan Corco ile uzun yıllar göreşemez olmuştuk. O. nun sıhhat haberini ancak arasıra kendisinden aldığımız - telgraflarla tiyordu, Kar-| z (SAHİFE 9) |Meşhur romancı ve tiyatro müellifi: aa C SA Francis Corco'nun hayatı Babası şöyle alay ederdi: - Edebiyatçı olacaksın Paris, yalnız seni bekliyor. oynuyor.. öğrenebil'yorduk. Ba: | *asızın eve geldiği di. Bu, ya bir acı haber sılan bir mevkiin ıstırabı tulmak iç'n böyle olurdu. Annem ve hemşirem, babüm da beraber olduğu » bu yanımızdan kaçan kardeşi hayretle dinler ve ona gene hayret- le bakardık. Annem, kendisini sükü- netle dinler, babam ite biraz sözle- yetinin iyi olduğunu his- kit kendis'ne muhtelif su- aller sorardı. | — Meselâ onun şuhsi teşebbüsler, ye- ni çıkardığı bir kitap, siyasi vaziyet. ler bu sualler meyanında idi., Bir sabah, şöhretinin ilk nişanele- Ti Hle sevinçli olan kardeşimin yatak odasına gitmiştim, O bana saütlerce baktı ve saatlerce benimle konuş - t Bu konuşmalardan Pariste geçir- diği hayat, yeni ümidleri, yeni yaza. cağı eserlerin pro; bol bol yer alıyordu. Birden Corco bana döndü: çük? Dedi. — Bilmiyorum, Diye kekeljiyerek cevap verdim ve ilâve ettim: — Babam rossam olmaklığımı ate iyor ve bana, — Ailede bir sanatkâr kâfi, yeti- gşir artık sanatkârlık! Diyor, Benim, bu safiyane konuşmalarım, onu kahkahalarla güldürüyor, ken - disjnin artist hayatı, ona çok para kazandırdığını musırane söylüyordu, Filhakika kardeşim, mesleğinden memnutdu. Hayatını mükemmelen kazanıyordu. Ancak 1921 yılmda Parise gittiğim vakit, Corconun da- vamlı ve çetin bir işin başında, eser vermek, mevzu bulmak, yeni yeni makaleler hazırlamak için ne kadar güçlük çektiğini ve ne kadar çok ça- lıştığını görünce, muharrirlik haya- tının da ne çetin olduğunu anlamak- ta geçikmedim. Beni hararetle karşılıyan karde - şim, sabahleyin erkenden kalkıyor- du. Romanda ve tiyatroda epeyce şöhret almasına rağmen bütün geco- sini, barlarda değil, masasının başın. da geçiriyordu. kudreti beni hakikaten hayretlere sevketti. Bazan Parjsin gürültüsün. den uzaklaşan Corco kırda küçük bir eve kapanarak, orada da bütün gün, hatta gece, eserleri ile başbaşa kalır, çalışırdı. Muvaffakıyetinin sırrı, çalışmanın |doyalmasında ve ona istihkak kes- bedildiğinin anlaşılmasındadır. Coreconun kardeşi Jeon Moreze oktor B. Behçet Uz ÇOCUK Hastalıkları mütehassısı Hastalarinı 11,30 dan bire kadar| İBeyler sokağında Ahenk matbaası| İyanında kabul eder. Onun çalışmadaki — Sen ne yapmak istiyorsün, kür'” > A