4 Manisa Muallimleri * Hatay yolunda Esıcişehir tayyare okulunda - Şimen- difer fabrikasında bir saat —— TT ö Eskişehirin Umumi görünüşü Gecenin karanlığı içinde nereden|lâyette 220, talebe sayısı merkozde geçip nereye gidiyoruz. Görmek | 5900; vilâyette 1200 dür. Nufus 65 mümkün değil. Kimimiz ayakta, ki-|bin kadardır. Bütün vilâyet 128 bin- mimiz oturuyoruz, Bol yer olsa, buldir. Lise 1800 talebeyi sinesinde top- saatte-kim uykusuz kalacak, Niha -|lamıştır. Merkezde ilkokul 14, bun- yet tren birden sarsıldı. Eskişehir lardan başka memleketin iftihar e- dediler. Fakât istasyona gelmemiş.|deceği şeker, şimendifer, tayyare Biraz daha yürüdü. Hepimiz bağıra- rak İzmir marşını söylüyoruz. Karşı ekspresteki yolcular, bize kaçırdı: Mi der gibi bakıyorlar. Ve coşkunlu- ğümuzun sebebini keşfe uğraşıyor - lar, Kapılar açıldı. Bir kaç meslekdaş, Manisa öğretmenleri hoşgeldiniz di- Yerek aramıza daldılar. İniyoruz, o- tebüs hazır. Doğruca bize ayrılan Fatah ve Gündoğdu oteller Ş Tek üzere hareket ettik. Gündoğdu otelinin kahvesinde biraz dinlenme- yi müteakip yataklarımıza çekiliyo- ruz. Fakat bir kaç gündür bir arada toplu yatmağa alıştığımızdan ayrıl- mak tuhafımıza gidiyor. Sabah halkevindeyiz. Programa ilâve olarak burada da memleket |- çin bir varlık olan tayyare meydanı- M ziyaret ediyoruz. Tayyarecileri- Miz bize iltifat gösteriyorlar. Ve her miz yerden göğsümüz kaba- rarak ayrılıyoruz. Bu arada tayyare okulunu ziyaret ettik. Ve mihmandarlarımızla okulu gez dik, Yarının kartalarını idare ede - cek çocukların burada ne kadar bol Malzeme içinde ve ne kadar ameli Yetiştirildiğini görmekle sevinç duy- duk. Buradan şimendifer fabrikasına Beçtik. Simdi günlerdir içinde seyahat et- tiğimiz vagonların nasıl ve ne gibi Müşkülâtla yapıldığını görüyoruz. Urası başlı başına bir ülem, Bir ta- Tüfta tahtalar rendeleniyor. Pirinç Sü gibi eritiliyor. Diğer yanda kıp - 21 alevler arasından çıkmış ve on: lar kadar kızıl, bilek kuvvetine kar- H koyan-demir parçalarının makine '* müteharrik varyozlar altında bir| 'AMur gibi ezildiğini Körüyoruz. Va- İt dar olduğu için her şeye bir göz Atmakla ge iyoruz. Yokaa — burası Böyle bir aaate değil bir günde bile *0t gezilir. Burada hep görmediği - :'lz t#üyler var. Bir sıra torna maki- y"erl. demir parçalarını tahta gibi Ohtüyor. Bize fabrikanın puantörü &fiz rehberlik ediyor. Daratt 18 ve cumârtesi. Fabrika ka- _:'cık. Bu arada - bir şey kaybettik. nıd:;ulıl_ırıkumı göreme! k._ Tatil dik cjzın o da kapandı, yetişeme- hı-d_uııleden sonra Ülkü okulunu Dara © Mezeleki bakımdan sade bol 'a bol emek we özenle kontraplâk tniş îlmlmık yağlı boya ile boyan « di :ı.' “seye geldik; kimse olmadığın- d, E“—'flo bir dolaşarak çıktık. Şim- Çaşı itehirin en güzel yeri Porsuk #narındayız. Arkadaşlar de- Üş gibi sevindiler ve hemen ıeh'd“r sandala atladılar. İk kon ©* Müfettiş Muhiddin Ertürk- e Büşüyorum, t *Közde 83 öğretmen, bütün vi- fabrikaları var. Lületaşı madeni, şeh rin ortasındaki 38 derece hararette- ki müteaddit sıcak su hamamları 'ya- zılmağa değer. Burası — Kütah; benzemiyor. Şehrin caddeleri, inaan- ları, ilk nazarda ticari bir memleket- te bulunduğumuzu birden anlatıyor. Şehir iki kısımdır, Asıl Eskişehir geride, İstasyona doğru olan kısım H şenedenberi yapilagelen ye- ni şehirdir »Memleketin zenginliğini anlatmak için bir yazlık üç de kışlık sineması olduğunu söylemek kâfi - dir, sanırım. İki matbansı var, Koca- tepe ve Yeni Gazete adiyle haftalık iki gazete çıkıyor. Porsuk çayı şehrin ortasından yaz kış bulanık akıyor. Gazi ilk okulunda belediye tara- fından verilen ziyafete vali Şükrü, masrif müdürü Hamdi Akman gel- mişti, Yemek neşe içinde yendi. Ka- file başkanı Celâl Gürsoy söz alarak, valiye, şarbaya, öğretmenlere teşek- kürlerini sundu. Buna ilbay veciz bir hitabe ile cevap verdi. Bunu mütea- kıp okulun başöğretmeni İbrahim Bacanak, kusurlarının höş görülme- sin; rica etti, Maarif müdürü söz alarak, Mani- sa kültür direktörünün bu gece için kendisinin de aramızda gibi adde-| dilmesi için çektiği telgraftan bah- betti. İlbaya, öğretmenlere, teşekkürle, selâmlarmı Hataya — götüreceğimizi || vadettik. Bundan sonra halkevine gelindi. Burada Eskişehir öğretmen- leri ve kültür direktörü bulunuyar - du, Geç vakte kadar dansedildi. Şar. kilar söylendi. Çok eğlenceli noşeli geceden sonra istasyona indik. Yolumuza devam ediyoruz, Avni Altıner iymetli harita ve grafikler gör-| ” (LANADOLU) Gazeteler postada kayboluyor Üçkuyu muhtarının bir mektubu Bundan evvel Çal postanesi vası- tasiyle köylere gönderilen gazetele- rin yabancılara verildiğini ve kay- bolduğunu yazmış, posta idaresinin dikkat nazarını çekmiştik. O zaman- lar Çal posta idares; bir tekzip gön- dererek gazetelerin kaybolmasına imikân bulunmadığım, her köy gaze- tesinin kutulara konulduğu bildiril. mişti. Bugün Çalın (Üçkuyu ) köyü muhtarından aldığımız mektubu ay- nen neşrediyoruz. Bu mektubda göz teriyor ki, gazeteler ellerde kaybol- maktadır. Posta idaresinin tedbir al- masi lâzımdır. Çal Uçkuyu köyü muhtarının mek tubu şudur: Her gün gazete- gelmektedir. Bu gazeteler Çal müvezzileri tarafın - dan başkalarına verilmektedir. Biz, her posta günü kazaya bekçiyi gön- postahanedeki köy kutusunda gazeteyi bulamıyor. lar. İsteyince de, bugünkü — gazete memurlara verilecektir, yoktür, ce- vabmı alıp eli boş köye dönüyorlar, Alâkadarların bu işe ehemmiyet ver- deriyoruz. Bekçiler Parsada Atatürk Parsada Atatürk Büstü Paraa, (Hususi) — Parsa beledi- yesi, cumhuriyet — meydanında bir park vücude getirmiştir. Burası, yaz günleri halkın istirahat mahalli ol- maktadır. Belediye, parkın ortasına Ebedi Şef Atatürkün bir büstünü rekzede cektir. B. Behçet Uz Ç OCURK Hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire kadar| Beyler sokağında Ahenk matbaası| yanında kabul eder. Seydiköy, (Hususi) — Seydiköy ilk okulu, bu sene yirmi yedi mezun vermiştir. Seydiköyde yeni bir mekteb binası yapılmıştı all'mlerinin gösterdikleri itina ile iyj bir şekilde v Talebe, mu- imektedir. İnsanlarda n uzak yaşamağa mah- küm edilen zavallıların hayatları Bunlarda da kilise vardır, sevişirler.. Kendi arala- — rında balolar Brezilyada Saâ Polonun yanımda Podre Bento şehri vardır. Bundan da ha tabit bir şey olamaz değil mi?... Fakat bu şehir bizim bildiğimiz şe- hirler gibi değildir. İçinde bizim gi- bi insanlar yaşamamaktadır. Bu şe- hir cüzamlılar şehridir. Bu şehire bir kere girenler bir daha dışarı çıkama- maktadır. Buradan çıkmaları için i- yileşmeleri lüzumdır ki bu da henüz imkânsız gibidir. Bu şehirde de bi- zim gibi yaşıyan insanlar görürsü - nüz, fakat muhakkak hepsinin bir marazları vardır. Cüzam bu şehirde yaşıyan zavallıların bazı yerlerini harabetmiş olanları korkunç bir vazi yete sokmuştur. Malüm olduğu üzere cü«m, sari bir hastalıktır: Fakat ne şekilde si- rayet ettiği malüâm değildir, Bunun için de tatbik olunan yegâne usul hastayı kat'i surette tecrittir. Bu mü nasebetle Padre Bento şehri ikiye ayrılmıştır. Biri cüzamlılar kısmı, di- ğeri de doktorlara ayrılan kısım, Brezilya bu müthiş afetle çok insa-. ni birşekilde mücadele etmektedir. Bu felâkete düçar olan zavalhlar dezbal cüzamlılar mahüllesine nak - | lolunmaktadır. Bu mahallede gayet- le mödern tesisat, sinemalar, spor bahçeleri. gazinolar, villalar vardır. Fastaların ailelerine de arzu ettik- leri takdirde bir daha dışarıya çık - mamak şartiyle cüzamlılar mahalle- g'nde yaşamak müsaadesi verilmek - tedir. Meamafih hastalar mahallesin deki sıhhatlilerin miktarı yüzde beş nisbetini geçmemektedir. Cüzamlılar pek ender olarak şel tin diğer tarafında oturanlar İlç te- mas etmektedirler. Ancak daima us- gari bir kaç adım aralık bırakarak hudutta konuşmaktadırlar. Patre Bentodaki birbirleriyle sevişir, fakat evlenmez. ler, İstikbalin kendilerine gülmesini, sıhhat bulmalarını beklerler. Cüzamlılar mahallesinde zaman balolar tertip olunur ve zava| l hastalar bu eğlencelere büyük bir hevesle koşarak felâketlerini bir an için olsun unutmak isterler. Brezilya hükümeti bunların acısını unutturmak için çok insani bir iş ba- şarmıya çabşıyorsa da, en büyük fe-| lükete, en amansız üfete yakalanmış olan bu zavallıların içten gülmeleri ne imkân yoktur. Fransada da cüzamlılar Valvone - de eski bir manastıra kapatılmakta dır. Müthiş hastalık bu zavallıları in- san şeklinden çıkarttığı için dalma vücudlarımnı ve yüzlerini mavi bir ör Istanbul Cağaloğlu Sıhhat Yurdu Sahip ve müdürü Manisa İ operatör Orhan Ünalan cüzamlılar da zaman hassıslara yaptırılır. Hiç bir vasıta-|| 'a baş vurmadan doğruca mücssese- 'mize gelecek hemşehrilerime aza İstanbul Telefon: Bakteryolog A. Kemal Tonay Bulaşıcı, salgın hastabklar mütehanmı (Verem ve saire ) Besmahane polis karakolu mında T4T Telefon: *4115 tertiple eğlenceler hazırlarlar tü ile örtmektedirler. Bizdeki cüzamlılara gelince, bu za Fransadaki cüzamlılar Valbone|vallılar bir zamanlar Karacaahmed civarındaki ormanda hava almak |mezarlığında serbest yaşamakta Idi hakkına maliktir. Bazan ıstırapları|ler. nt bir piyanonun beyaz klavyesinde| Daimi bir tehlike halinde bin türe söndürürler. Fakat onların en mesu'|lü işe parmağını sokan bu insanlık- saatleri uyku zamanlarıdır, tan çıkmış mahlüklar, bugün Bakır- Geceleyin hayal içinde uykuya da!|köydeki akıl hastanesinin bir pav « dıkları zaman müthiş felâketlerini|yonunda her türlü temastan uzak bir müddet olsun düşünemezler.. iyalnız bir hayat sürüyorlar. * ———0 d Dış Politika |Doktorun köşesi — Baştarafı 3 üncü sahifede — | — — Baştarafı 2 nci Sahifede — leri bir harp, ancak. her iki memle -Jaralarındaki nisbet 0.66 olunca iki- keti de felikete sürükliyebilir aN isinden de istifade o derecede olur. man ve ital DAR A bildikleri içindir ki, esinir harbi> de-| Ftodığın çeliği -bademden başka yes dikleri gürültü ile bir şeyler kopar-|Mişlerin hepsinden üstün olarak « mıya çalışmaktadırlar. Filhakika bu yüzde 3 miligram olduğu için kansız el çabukluğu Almanyaya da, İtal-/lara deva gibi gelir. Erkekleri baba yaya da muvaffakıyetler temin et -|etmek için lüzumlu olan çinko ma- deninden - cevizdekinin yarısı kadar- miştir. Fakat biri son muvaffakıyeti- ni Çekistanda diğeri Arnavudluk- y l l e dazekâyı iş İetecek ve bayanlara güzellik verek ta kazandıktan sonra vaziyet, o- toriter devletlerin ayni yolda yürü- cek'iyot arcidri Taüdikter aakiğ? |esef- hiç bulunamamıştır. melerine hiç de elverişli olmıyan bir Bundan dolayı fındıkçı, hem de güzel olmak istenilirse taze fasulye çığıra girmiştir. Sinir mücadelesini isteri ile malül olanlar kazanamaz. Bunu daima soğuk kanlı ve hesaflı olan adamlar kazanır. Bunların da hangi tarafta bulunduğunu söyleme- ge lüzum yoktur. Daima şunu unut- mamak lâzımdır ki, maddi ve mane- vi kuvvet sulh cephesini teşkil eden zümrede olduğu gibi, sinir kuvveti de bu taraftadır. yemeği ihmal etmemek lâzımdır. Tabii fındıklı taze fasulye değil, yes meklerde ayrıca. İyot bakımından sarmısak her şeyden üstün olmakla beraber taze fiındık sarmısak koku- sunu bastırmaz. Taze fasulyeden bı- kınca da pancar turşusu tam onun . ESMER yerini tutar. Şundan-Bundan yveAAA YKU BeKANRAK AA Bensenn ErLeessAn! l Sovyet donanmasının sür'ati Niyuz Kronikl gazetesi Moskova muhabiri bildiriyor: Sovyet bahriye komiser muavini Amiral İvan İsakof son defa verdi. Bi beyanatta dünyada hiç bir harb donanmasınım sürat ve tezayüt bün kımından bugünkü Sovyet donanmasiyle boy ölçüşemiyeceğini söyle- miştir, Amerikadan henüz dönen İsakofun orada harb gemileri ve zırh si. pariş ettiği zannolununmaktadır. Büyük mikyasta yapmakta olduğu teftiş seyahati esnasında Kara. denizdeki donanmayı da görmüş olan bahriye komiseri Kuznetof şime di şimale doğru gitmektedir anıldığına göre temmuzun 24 ünden evvel bahriye komiseri, şimdi deniz manevraları yapmakta olan Ok- yanus filosu da dahil olmak üzere bütün Sovyet donanmasını teftiş etmiş bulunacaktır. Altmış iki sene kapıcılık Fransada da garip üdetler belirmeğe başladı. Bir Fransız gazetesi Parisin en ihtiyar apartman kapıcısını bulmuş. Bir kaç gün evvel seksen altı yaşında olduğu halde artık tekaüde sevkedilmiş olan Madam Duroyüme Parisin en yaşlı apartman kapıcısı imiş... Her yerde olduğu gibi Fransada da apartman kapıcıları ze- min katlarında, hattâ yer altına gömülmüş küçük odacıklarda oturür. İşte Madam Duroyaume de böyle bir İzbede tamam altmış iki al aprtmana hizmet ettikten sonra nihayet tekaüde sevkedilmi; Madam Duroyöume altmış ikl sene tek pencereli, basık tavanlı dar odacığından yazım küf kokulu serinliğine, kışın rutubeti; soğuğuna göğüs germiş, ayni sükünet, ayni sadelik içinde ömrünü doldurmuş- tur. Fakat artık serbest kaldığ: n Madam Duroyaume, izbesinden çh kıp hava almak istediği gibi yaşamak hakkım da kaznmıştır. Madam Duroyaumenin bayatın, genç kızlığına ald bir tek hatırası Vaş dır. O da Prusyahlarin Ruene girişleridir. Madam Duroyeume hatırase nı şöyle anlatır: — O zamanlar on sokiz yağında genç bir kızdım, Ruende oturuyor duk. Prusyulılar Ruene giriyorlardı. Bütün evler mateme işaret olmak iyah tüllerle süslenmişti. Bu vaziyet Prusyalıları çileden çıkar- n ben de büyük annem ile birlikte oturuyordum, Öyle kork- Bereket yanımızda bir Alman da oturuyordu. Prusyalılar kapıya dayanınca — derhal odışarı çıktı ve meseleyi hal- Tetti.> Madam Duroenmenin bundan başka hatırası yoktur. Bir müddet sonra Düroeume isminde biriyle evlenmiş olan genç kız, bir kaç sene sonra da apartman kapıcılığına başlamış ve altmış iki sene heyecan- 1 üştür. artık tekaüd olan Madam Duroyeuecme, geçen sene kocasını kaybetmiş ve bundan sonra da kederden, muvazenesine hafif bir nok- gelmiştir. Madam Duroyeume 62 senelik kapıcılık hayatında ayni apartmandaki tekâmülü pek yakından etmiş, apartmana | evvelâ hava gözı sonra da elektrik, bir müddet sonra da asansör ve nihayet atının da yapıldığını görmüştür. Madam Duro - yeueme hayatını vakfettiği spartmandan ayrılmış olduğundan fazle bir tecssür d maktadır. O iki koltuğuna iki Bezonya saksısı sıkış- tırmış ve sakin köşesine doğru yollanmıştır.. Madam Duroyeueme çiçek meraklısı olduğundan bur sonra da ömrünün geri kalan kısmını bahçeye hasredeceği anlaşılmaktadır.