9 Tenmimuz 1989 PAZAR Nureddin, birdenbire arkadaşları na baktı. Onlar da tühaf olmuşlar - dı. Bir sıçrayışta Mehmed Aliyi bi - leğinden yakaladı. O kadar kuvvetle akmıştı ki, fellâh, —Of, ne yapıyorsun? Diye bağırdı. —Söyle, doğru söyle.. — Vallâhilâzim, doğru söylüyo - Tüth... Nureddin bir yıldırim gibi fırladı. Köşede, Lâtifenin babasına rast gel- yordu, Nureddin bağırdı: — Söyle, hani Lütife 1 Ahmed Hayr, cevabını evvelden ha zırlamış olmalıydı? —Onu sen daha iyi bilirsin... Fa- kat bu oyunu iyi yapmadın. Benim gi bi Bir ihliyara, böyle yersiz ve acı bir lâtife yapılmamalıydı. Nuroddinin arkadaşları da gel - mişlerdi. Delikanlı hayretle gözlerini açtı: — No lütifesi? — Ne lâtifesi olacak; kendin gö- rünmedin, fakat arkadaşlarını yoli- yarak kızımı kaçırdın.. Buna no lü - Zzum vardı?... Nasıl olga, yarım aa sonra kızım gene senin olacak değil miydi? Nureddin yumruklarını sıktı ve —Tüh Allah belânı versin abdal ihtiyar! Diyerek koşmağa başladı. Bu sı - Tada, müstehzi bir kahkaha duyuldu. Nureddin, vakit kaybetmemek için aldırmadı. Arkadaşlarına — seslendi: — Atlarınıza... Dost olan benim- Mea ” ke gelsin!.. Fakat bu aralık köyün öbür ucun- dan bir atlı gözüktü. Dolu dizgin ge- diyordu. Bu atlı, tâ karşıdan bağırdı: — Nureddin ureddin!... Ahmed Hayr, durduğu yerde tit- redi ve kendi kendine mırıldan —— Bir felâket vuku bulda gali -| Aman Allahim, ben ne yap- t ba tim? Nureddin, bu atlının sesini duymuş ve ona doğru koşmuştu. Ahmed Hayr da yaklaştı... Gelen savari Nüreddinin arkadâaş- Tarındandı. — Söyle Selâm, çabuk söyle!... Genç atlı yere sıçradı ve heyecan- la anlatmağa başladı 1 köpürmüş Vaziyette idi: —Saorma Nureddin... Alçakça bir hâdise oldu. Lâtifeyi — kaçıranlarla| karşılaştık, Biz düğüne geliyor -| dük ve onları, karşıdan siz olduğu- Buzu sanarak silâhlarımızla selâm- lamak istedik. Havaya beş on kurşun #ıkmıştık ki, birdenbire Üzerimize a- teş açıldı, Şaşırdık ve kendimizi zor| 18 toparladık.. Fakat İş işten geçmiş. Tabil biz de mukabil ateşe başla - dik. Bizimkilerden Şecaüddin öldü. lardan da bir ağır yaralı var.. “Sevdiğim Adam,, Roman YAZAN -3 ORHAN RAHMİ GÖKÇE Fiate 50 kuruş Yeni çıktı. Çok nefis, edebi bir eterdir. Bütün kütüphanelerde bulunur Satılık motörsiklet üdge markalı beş beygirlik te- mk“lu"“h“l bir motosiklet Hl:!;- yiphama kaçmı Nakleden i ) Nureddinin bağrına AŞ yıldız, çöllerin tâ ötelerinde meç- öl Yıldızı yaAHAVÜLU) NN BN basacağı bir hul yerlerde sürüklenip gidiyordu —2 — Lâtife ne oldu? — Gitti, kaçırıldı.. Çünkü anu ka- çıran adam, müsade! iştirak et medi, Diğerler! onun uzakiaşıp kayboli ettiler. Ahmed Hayr ağlıyorda Nuredd'n, htiyar kainpederinin keğtaina ka- dar geldi düşünüyordu. —Peki, yâralı nerede? İmasını tamin için onlardan evvel çıktım, geldim. Yapılacak iş, yaralıyı bek ibaretti. Her halde ondan, ni almak mümkün olac: iydeki bi tün halk, Ahmed Hayrin evinin civa- rında toplanmıştı. Nureddin, - kaşları çatılmış, yüzüne baka baka ve ağır ağır dola- şıyor, fakat tasmın tutuştuğunu hle- sediyordu. Sevdiği kızı kaçırmış'ar. di. Biraz sonra bağrına basacağı bir yıldız, çöllerin tâ ölelerinde, meçhul yerelere doğru sürüklenip gidiyordu. Herkes yavaş yavaş, fısıldaşa fi - gök | O0YrO0CO- D yaıldaşa, nüşüyor ve evin üstünden adetâ bir homurtu dalğgası esiyordu. Neden sonra yaralı getirildi ve Ah med Hayrin kapisından içeriye so - kuldu. Nuüreddin, korkunçlaşan göz- lerini yarâlıya dikti. Dişlerini sıkı - yör ve kendisini zorla tutuyordu. Yaralı, bir hasır üzerine uzatılmış tı. Her tarafı kan İçinde idi. Çok a - bir vaziyette bulunduğu muhak- çaktı. Nureddin, bu çehreyi hiç görmemiş ö: — Muhakkak -dedi- sen buralar - dan, sen bizden, sen namuslu ve er- kek olanlurdan değilsin. Köyümüze İbir defa geldin. Fakat alçakça, düş manca geldin... Kendini iyi Hisset - miyorsun tabil ye Gebereceksin.... İnliye İnliye, te . pine tepine can vereceksin. Zehir. enmiş köpekler gibi kıvranarak ö - teceksin.. Yaralı da gözlerini ona dikmişti. — Bak, sana bir teklifim var: — Devam edecek — Harp veya sulh Hitlere ve m uavini Mus- soliniye bağlıdır Bunlar askeri ceketlerinde sulhu da taşıyorlar, M. Hitler ve Bu sefer yalnız anlamak istemi- yenler anlamıyacaktır. Lord Halifaks çok açık söyledi ve sözleriyle hiç bir adığı gibi en küçük bir imada dahi bulunmadı. Yeni bir ta- lartuz vukuunda, ingiltere bütün kuvvetlerini en seri bir şekilde kul- lanacaktır. Fakat ingiltere gene işbir- liği için açık kapı bırakıyor. Sömür-İret eşyası mübadelelerinde bulunur.|Yap! geler iptidai madde, silâhları azalı- ma hatta «hayat saha> sı gibi en müş kül meselelerin tetkikini reddetmi- yor. Bazı saha noktasından çok şey taahhüt et|yati saha» bu manada tatbik edile- iğini daha ilerilere kadar gi-|cek olursa, biz bunu reddeder, ve bu-|ileri attı. Binaenaly! küyorlar. Bunlar, Lordİnun tatbikine mukavemet ederiz.> |le onun muavini olan Mussoliniye 'talar masanın üstünde yayılmış du- |ruyor. tiğini harbi _de M. Mussolini n sözünden anladığı manayı açıkça i- zah etti. |mek değildir. «Milletler servetlerini arttırır, komşularının itimadını kaza- narak halkın yaşayış seviyesini yü seltir, komsuların itimadını kazan- mak surı Muhakkak olan bir şey varsa bunun neticesi, (SAHİFE )ı Bulgaristan VE Balkanlar Bir Bulgar gazetesi Türk - Ingiliz ve Türk - Fransız ahlâşi / — Masının Balkanlara ait kısmını nasıl görüyor? Eski yakın şark ve boğazlar rekabe- ti hâlâ devam ediyormuş fakat hiddetli hiddetli ko - Beklemek san'atının onlara göre bir izahı Bulgar gazetelerinin son günlerde mMeşgüul oldukları belli başlı mevzu- lar arasında en ziyade dikkat naza- rını çekenler, Balkanlar hakkındaki yazılarla Bulgaristanın bu vaziyel karşısında takip edeceği hattı hare keti ima yollu göstermek isteyan ma- kalelerdir. Slovo gazetesinde B. Sirmanof im- zalı ve «Balkanlılar anlaşmalıdır.» Başlıkl yazıda dünya — pazarların: elde etmek için ingiltere ile Almany ve Boğazlara ve İrana hâkim olmak için İngiltere ile Rusya aralarındaki rokabetlerle Almanyanın <Anndolu- ya doğru temayülleri» hatırlatıldık- tan sonra bu çok eski mücadeleni halen bütün bir şiddetle devam et- mekte olduğu yazılmakta ve «Sivas: topol harbini hatırlatmamıza lüzum var midir?> Diye sorulmaktadır. Muharrir, ayni şekilde Osmanlı - Rus ve Rus - japon harplerini hatır- lattıktan ve bunların niçin yapıldık-| larmı söyledikten sonra Balkan har- binin de üç büyük devletin yakm şark ve boğazlar hâkimiyeti rekabe- t yüzünden doğduğunu ve bu har- bin Balkan milletlerini büsbütün bi- ribirine düşürdüğünü izah, etmekte- dir. Muharrire göre büyük devletler arasındaki bu eski mücadelenin bu- gün de olanca şiddetiyle devam et- mekte bulunduğu bugünlerde Bal- kan milletlerinin vaziyeti büyük bir| tehlike arzetmoktedir, Çünkü arala- rında anlaşamıyan bu milletler, ya- zan birer birer yutulabilir ve istiklâl- lerini kaybedebilirler, Bingenaleyh bu vaziyet tahtında — bütün Bal milletlerinin clele vererek anlaşma- ları; biribirlerine — bağlanmaları ve yekdiğerlerine yardım etmeleri lâ- zımdır. Maalesef Balkan milletleri bügün şu veya bu büyük devletin bi- meyesine girmeğe çalışmakta; kend yurtlarının hürriyet ve istiklüâllerini büyük devletlerin garantilerine tev- di eylemektedir. Romen hariciye na- zırının boyanatı meydandadır. Daha dün Romanyanın herhangi bir arazi 'talebi üzer'nde konuşmayacağını söy- lemiştir. Profesör Yorga İse işi o de- n Bu toprakları elde edeliberi, burala- rın kendi hayatı için en lüzumuu sa- ha olduğunu ilân ediyor. Acaba desise mi? Muhakkak, fa- kat yalnız hiyle ve desise değil.. Vi- yanyaya ve Praga giriş, Almanyanın| iktısadi vaziyetini katiyen düzeltme-| :i ve yaşayış seviyesini yükseltme- ü Hitler Lord Halifaksın işaret etti- ği hatları takip ederek vatandaşları- na biraz gurur verebilecektir. Şimdi- 'ye kadar Hitler zaptettiği topraklar- daki halkın güçlükleriyle kendi va- tandaşlarının müşkülâtını — çoğalt- İmaktan başka bir iş yapmadı. Hulâsa olarak denilebilir ki, hava- ti saha, istihsal kapitelerini genişlet- mek ihtiyacında olan menfaatperest «Hayatf saha> yeni bir arazi de-|ler için bir realitedir. Bu hayati sahayı onlara, hatta kendi memleketlerinin dahilinde, a- k İkıllı uslu bir siyaset ternin edebilir. Bulgar Kralı Boris rece ileri götürdü ki Romanyanın kendi topraklarını silâhla müdafaa ötmesine meydan — verilmediği için teesüflerini beyan etti. Komşu Yuna- nistan da başı ucuna büyük ve kuv- vetli bir devletin gelip yerleşmiş ol- masına rağmen yuürdünün garantisi- i bir başka büyük devletten bekle- mektedir, Muharrir, bundan sonra Balkan harbini müteakip Balkan devletleri- nin anlaşamadıklarını ve arazi yü- cumhuriyetidir. .. Gene Slovoda — dospodin Staynof «beklemek sanatı> başlıklı makale- sinde «beklemk> — ve «bitaraflık» mefhumları üzerinde tetkikler ve tah liller yapmaktadır. Muharire göre bitaraflık polotikada eski bir mev- zidir, Fakat, bunun hayatı ebedi ola- maz. Halledilecek milli davası olan bir memleketin ilâ nihaye — bitaraf kalmasına imkân — yoktur. Bu gibi devletler, bazan — kendi rızalariyle bazan da rızaları hilâfına bitaraflık- tan ayrılarak bir tarafa iltihak etmek mecburiyetindedir. Bulgaristan gibi dileklerini ve is- teklerini bilâ tereddüd ve açık bir ifadeyle ilân eden bir memleket, bun ları tahakkuk ettirmek için «bekle- mek İüzumunu hiasetmektedir» Ro- manya ve Yunanistan da hâlâ bekle- mektedir. Coğrafi vaziyeti diğer Bal kan memleketlerine uymayan Türki. ye ise artık bu beklemekten ayrılmış ve muazzam bir kudret olan ingilte- reye iltihak etmiştir. Bunula beraber, Belçikada dahil olduğu halde bütün küçük devletler hâlâ beklemektedir. zünden aralarının büsbütün açıldığı- nı; Romenlerin de Dobriceyi benim- semekte olduklarını; halbuki umumi harpte yurtlarını tamamen kaybet- m'ş olan bu insanlarıtı şansları bu şe- kilde yardım etmeseydi bugün nasıl aklarını düşünme- Buülgaristanın da irlerine — vurulmasaydı bugün bu hale düşmüş olmayacağını anlatarak yazısını şöyle bitirmekte- dir: * — Biz Bulgarlar pek çok çektik. Hissiyatına kapılarak şuurunu kay- beden insanların nasıl müdhiş felâ- ketlere sürükleneceklerini çok iyi bi- Hiriz. Budalalık, inat ve buna benzer sebepler yüzünden insanların kend' menfaatlerine başkalarının menfaat- lerini tercih ettiklerine bizzat şahit olmuş bulunuyoruz. Tesadüflere gü- venmek doğru değildir. Tesadüfler bugün verdiğini yarın vermez. Bun- ların huzur ve sükün ve iyi komşuluk münasebetleri temin etmelerine im- kân yoktur. Kendi mlilletlerinin mukadderat- larını ellerinde tutanlar, müstakbel nesillere coğrafya atlaslarında kendi urtlarının hudutlarını aramalarını miras bırakmamalıdırlar.. Bunun en yeni misali sabık Çok Türkiye - Fransa — Baştarafı 8 nci Sahifede — diğini, Fransa topraklarının ahar bir devlete terki hususunda evvelâ par- lâmentonun rızasını tahsil lüzumu- 'nun manda altındaki topraklar hak- kında dahi muteber — olmıyacağımı, bu acülâne hareketlerin Fransanın şarktaki nüfuzunu kıracağını, Filis- tin dolayısiyle ingilterenin Arapla- rın gözünden düştüğü bir sırada Fransanın Araplar arasındaki şöhre- tinin sarsılmasının muzir olacağını| yazan M. Vienot diyor ki: «Suriye ve Lübnandaki (manevi lotoritemizi ancak, bizzat darbeledi- (ğimiz manda yerine tamamen ser - bestçe aktolunmuş ve mümkün ol - duğu kadar sıkı bir ittifak ikame et- mekle muhafaza edebiliriz. Otoriter devletlerin - faaliyetine mukabele edebilmemiz ve Arap dev- Binaenaleyh ingiltere bütün mil-İletlerinin sempatilerini yeniden ka- iyle bunlar arasında tica-|letlerle meşru bir şekilde işbirliği zanabilmemiz için Fransanın dürüst mağa hazırdır. Keza Fransa dallüğü ve erşelleri hakkında hiç bir| hazırdır. Fakat milletlerin şefleri her/ şüphe mevcud olmamalıdır.» kendisinden küçük, zayıf İşeyden evvel daimi küfür ve iftira - ve müstakil komşuların mevcudiye-|İardan vazgeçmelidir. Çünkü onların 'de sulhu da harbı da taşıyorlar. Ba- tini yok eden bir milletin yaptığı ha- | yarattıkları hava içinde müzakere kalım hangisini seçecekler. Fakat se- ları ingiliz nazırının hayatt|reketle taban tabana zıttır. Eğer «ba-|etmeğe imkân yoktur. mereli bir antanta, ilk defa kendileri- Lord Halifaks bunu da kuvvetle'nin kurban gidecekleri felâketi ter- Çok doğru. Almanya Avunturya- | bağlıdır. Müracaat etsinler. D: 10 Halifaksın nutkunu iyice okumamış T ——— — Z —..'olanlardır. Halifaks, ehayatt sahazİyı Ve Ceko - Slovakyayı ilhak etti. aai DD L Dd L A v Bunlar, askeri ceketleri in cebin- h her şey, Hitler-|cih edecek olanlar da onlardır. Hari- K 'yrzr ı—ı—&M.. Bu itibarla büyük bir rekabet hissiye le her gün bir kat daha silâhlanmak- ta olan büyük devletlerden herhangi biri, küçük devletlerin bu «bekleme> lerine kızmıya hakları olumaz. Ba işde mühim olan nokta, beklemek iş. tiyen küçük devletin kendisine ayni yolda yürüyecek komşular bularak bir birlik meydana getirebilmesidir. Çünkü «beklemek için yalnız kalma- mak şarttır ve bu beklemenin verece ği neticeleri kestirecek faal bir dip- lomasiyle ihtiyaç vardır.» . 29 haziran 1939 'u!ihli Mirde Gos. podin Ant. Nikolof, «Balkanların em- niyeti» başlıklı yazısında Türk -Fran- sız anlaşmasının ve Fransa hariciye nazırı Bonenin deklârasyonunu t&h« KI ediyor. Mubharrir, iki memleket arasındaki anlaşmanın üçüncü mâd- desinde iki hükümetin yalnız Akde- niz emhniyetini değil, ayni zamanda Balkanlar emniyetini de garanti et- tiklerini teahhüd eylemişlerdir. Bun. dan bir müddet — evvel ilân edilen Türk - İngiliz deklârasyonunun da ayni maddeyi ihtiva eylediği görül. müştür. Binaenaleyh muharrire gö- re, akid devletler, Balkan devlatleri üzerinde cebren veya sulhan yapıl- mak istenen her hangi bir tadile kar- şı müdahale etmeyi teahhüd eylemiş- lerdir. Akdeniz — meselesinde karşı- lıklı yardım, ancak bir «tecavüz» vü- kuunda yapılacak iken Balkan ga- rantisi meselesinde bu etecavüz» ke- Vmesi kullanılmamıştır. Binaenaleyh yarımadada gerek barış yoliyle ve gerek cebren yapılmak istenen her hangi bir tebeddül karşısında akid devletler derhal müdahale edecekler midir? Bize kalırsa barış yoliyle yapılacak bir tebeddül, akid devletlerin müda- halesini mucip olmamak icap eder, İşin şuurlu tarafı da bunu âmirdir. Şu veya bu memleketin hudutlarının bütünlüğünü garanti etmek keyfiye- ti bu şekilde anlaşıldıkça, barış mu- ahedelerinin revizyonu meselesinin mer'i bulunduğu meydandadır. Akid memleketlerin Balkanlar garantisini temin etmek hususunda ayrıca fikir- leri olduğu anlaşılmaktadır. — Barış davasına olan sarsılmaz bağlılığını muhtelif misaller ve de- lilerle ispat etmiş bulunan Bulgar milleti, beynelmilel adaletin tecelli edecoğine emin olarak beklemekte- dir, Bulgar efkârı umumiyesi, Türki. ye ile demokrasileri arasında imzala. nan muahedelerden sonra da açık bırakılan «muahedelerin revizyonu» içinde, Balkanların garantis'nden bu kadar hararetle bahsedenlerce Bul- garisatnın unütulmiyrecdvdan amin bulutimaktadır. bt j ğ