“Dlrtım'ıu bi sözün kuvvetini kdir ederek süküt etmişti. dedi ki: lm de bir fikrim var. hı—_Sııuııuı da M. Pörtösün - fikri- dinliyelim. — Diye Aramla ihtarda bulundu. h “—M. dü Tyevilden bir buhâne İle Ahrım, fakat ben behane — bul- Ak hususutida pek mahir ölmüdı- ”'" İÇin bunu siz uydürürsünüz. Ayledi beni tatimaz; kendimden ,.P'le ettirmeden öna sokulabilirim #üzelimle yalnız kalınca boğar, irlm. Atas cevap verdi: — Eh, beh Mf. Portosün Gd pek açık kalmam. bnle söze atildi: Hğç, Xe ayıp! Ne ayıp! Bir kadini 'dürmek? Hayır, beni dinleyiniz; gök iyi bir fikrim var. enç silâhşorun sözlerini pek iyet veren Atos dedi ki: >Göyle bakalım, Aramis, fikii. Tiz-hedir? * Kruliçeye hâber vermeliyiz. & ile Dartatiyan betaber ce- AP verdiler: NYo yaklaşyaruz. fiktin- “Kraliçeye baber vermek! Pa- at bunu Hâsil Apadakainız Sarayı Ht hiç tanidığınız var m? Karargâh hiç duyulmadan kimseyi Parise Olhyabilir miyiz? Buradan Parlse yüz kirk Yarsahlık — yöl var, Bektübtmüz Angoro varmadan biz Tludana tıkilıriz. Âramis kıtararak cevap verdi: —Bu mektubun selüâmetle kralk Hüln eline geçmesini ben temin e- ——. Ben Türda çok — karnaz bir Nüm tanıyorum. şamsı Atemin gölümsediğini yö. d0 sözünü kedti. _—Mıı. siz bü Vamıtayı Kabül eti Yor musunuz? Biye Dartanyan sordu. cev&p verdi: ün reddetmiyorum, Yal Aramise ordudan aymılamıyuca: Ve içimizden hepimizin selâmet 'acağımızı hatırlatmak — is- Di : mektubu götüren yola çıktık. iki saat sonra Kardinalin bütün ,:ııomı papazları, bütün emirber bütün kara takkelleri mektubu Ku ezber bilecektir. Ve sizle sizin —ııı, adamınız hemen hapso tiki- —Kraliçenin M. dö Bukinghamı Mle sı göyle dursun, bize kulak bltbıuyııı dedi ki: “Rfendiler, Atosün süzleri pek Sukuldür. aAT AY Orada şehirde neler , t bulamayız. Ah Grimoya - çok mühim n ııılavuılııdnuıııı Ne ayip! ne ayip! bir kadını öldürmek ? hayır, beni dinleyiniz benim çok iyi bir fikrim var. —Grimo! Diye kâle düyarı - dibinde cesetleri yösterdi : —Bu efendileri kaldırıp kale dü- varı etrafins dik, şapkalarımı büşla- rına koy tüfeklerini ellerine ver. Dedi. —OH! büyük adam! Şimdi Mmak. sadını atıladım. Diye Dartanyaân haykırdı. —Anladınız m? Diye Portos sordu. —Grimo seh de ânladın mı? Diye Aramis sordu. Grimo anladığım gösteren bir buş işâteli yaptı. Atos dodi ki: —İğte bütün lüzimi olân — şey bu- dur. Şimdi benim fikrimce, —Evet fikirlerinizi bilmek- isete- Fim. Diye Portos sordu. —Hiç te lâzım değil. Aramis ile Dartafiyan bir ağızdan bağırdılar: “—Atasun fikri! Onu bilmek iste- riz! Bu hanım, bu kadın, bu mahlük, bu şeytan bir ktdın kaymbiraderi ol düğünü bâna söylemiştiniz. Dartan yan? * —Evet, kendisini pek Iyi tamıyo. ; hatta baldızı ile arasının pek i olmadığını da biliyorum. — Bünün zararı yok; oğet büldı zından boşlanmıyorsu daha iyi, di- ye Atos cevap vardi. — Şu halde istediğimiz oldu de- mektir. Portos dadi ki: — Bununla beraber Grimonun na yaptığılı da bilmek isterim! — BSua, Portos! Diye Aramiz sö: İzünü kesti, |) — Kayınbitaderinin adi hedir? —İ4xrü dö Vinter. — Şimdi nerededir? — Harp bhaberi çıkar çıkmaz İn: giltereye gitti. Atos dedi ki «— Âlâ, tâtn bize lâzım olan adam ,işte ona güvenebiliriz. — Baldızının birini öldürmek teşebbüsünde oldu #ühu Kendisine yazar Ve kendisini göz hapsine âlmâsını Trlca ederiz, — Vay imanım! Evet “EME stükiere” Güdpet ah * nn1 şalmadan geliyorlı hi Ah! Gri- EİMDİKL ER . ANADI Yazan: Aleksande. Düma Zannedorim ki, Londrada da Made- yatam'lonnet Fil Repöntiye gibi — mücsse- seleri vardır. O baldiziln — bunlardatı birine kapatmalıdır, bu suretle ba- şimiz selimetle ölür. — Evet, tekrar çıkincayâ - kadar Diye Dartsüyan tasdik etti. Atos ona cevap Verdi: — Ahi imanimı! doğrusu çok şey dstiyorsunuz; halbuki bu bütün ger. mayemi ven ve alfmiza imağru- ren söylerim son verdiğim akil da torbamın dibinden çıkmıştır. Aramis dedi ki: — Fakat bâna kâlırsa kraliçe ve M. dö Vinter bir anda Haber alma- hdırlar. — Evet, amma mektupları Turâ kim ve Londraya kim götürecek? Aramis; — Ben Bazeni yollarım. Dedi. Dartanyan: — Ben de Plânşeyi. Dedi. Pörtos dedi ki: — Döğru, biz ordüdan ayrılama. yız amma uUşaklarımızı - yollıyabili. riz. — Elbette gönderebiliriz; hemen büğünden mektupları — hazırlıyalm ve uşaklâarımızin ellerine para ve- rip yola çıkaralaım. Diye Aramis tasdik etti. — Ellerine pâra mi - verelim? O halde paran var damek? Diye Atos sordu. Dört arkadaş biribirlerinin yü- züne baktılar ve verdikleri katar üzerine yüzlerine gelmiş olanı neşe gölgelendi. Dartanyan haykırdı; — Bakımnız! Çabuk bakınız! Şu: rada hüreket eden siyah ve kırmızı noöktalar görüyörüm. Siz teburdan bahsediyorsunuz, —Atos?.. Bu, bir ordu. mo işini bitirdin m Diye Atos sordu. Grimo tasdik makanlında — başıni salladı ve eli ile de çok zevke gider sir şekilde dikmiş — olduğu bir dü- tine cesedi gösterdi —Sonu Vür— Sokakta bulunan mektuplar Tesadüf; dün sokakta bazı mek-;bana! tuplar buldum. Bunlar herhalde| — Arkadaşların ne kadar sevindik« genç mekteplilere âid olacaktı. Ad-|lerini bilmezsin.. Ben geçen sene bu- resleri yoktu, bu itibarla kendileri-| dalalık etmiş te geceyi gündüze ka: ne gönderemedim. Birer — suretini|tp çalışmışım. Busene dersleri öyle neşredeceğim, görürlerse gelsinler,| bir aatım ki sorma!, Dlimiyim ben?. mektuplarını benden alsınlar. İşte| — Fazıl bir numara yaptı amma az bir tanesi: kalsın. Geberiyordu: Kardeşim Neemi! Riyaziye hocasına gitmiş: Bu mektubu sana yorgun kafa ile| — Beni ikmale bırakıyorsun am- " |yazıyorum. Damin kazat hocası ya-|ma -demiş: intihar ederim, günahı« mından geçti, galiba, herifçioğlu ra-|ma girersin !.. kı kokustunu düydu. Duysun, varsın, | — Hoca aldırmamış: ne çıkar?.. Belki benden daha çok| —— Çalışmalıydın, çalışmıyana nu- korkar, mara vermek, âdetim değildir. Dün akşam bara gitiik. Babam| Cevabini vermiş. O da tutmüuş, bi- mektep taksitini yollamıştı, erlitik, raz tendirdiyot almış, içine bira su gi Jet b ettil.. Rara yeni kadınlar|karıştırmış. Bahçede riyaziye höcası gelmiş, bir görmelisin; ne güzel şey- | geçerken cebinden Ççıkârmiş — şişeyi 7. Bir tanesi Grsta Garboya bet- | ve içmiş.. Abdal, fazla kaçırmış ola« ziyor, Benim de saşlarım, elbisem|aak, a& kalsın ölüyordu. Maamafih, onun hoşuna gitti. Artiste benaiyor:|numaraları tamamladı. Dün bizim Necmi, Fransızca mu: « allimine şyöyle dadi: — İkmale değil, sözlüye bile ka- lamam, babama söz verdim. Babam, çekilmez bir belâdır. Ben de — senin başina Belâ olurum. Fransızca muallimi sapsarı kes diye — sıikılmışlar..| sildi. Diks çarşidân geçerken nelis hir «dedim. ne|tabanca gördüm. Aünem bugün be- hormurdanın : sun? Bizim burada yeni bir felsafe — Gözüme hişbir tey gözükmü-|hazırlanıyor: Aşkın flsefesk. — Bir köpyasını çıkarır, sana yollarım. — Ne, sınıfta kalayım ha?. Röyle| - Mektubunu bekler, gözlerini öpes birşey benim için ölümdür ölüm val- | rim., dahi! ğ Ahmed Şazi Deyin ve bunları muallimlere| —- Aslına mutabiktir lişletirin. Fay a Bek SğLr L e LA e ğ b Cef y ULU Juğon staz (Föz ve tarlk harisi Çinliler tarafından kurşuna dizildi Hong Kongtan haber veril- diğine göre, Şatıghaylı güzellik kraliçesi Ley Lay ismindeki Çinli kizi, casuslüktân — dolayı asılmıştır. Ley Lay yirmi beş yaşında bir Çinli güzeli idi ve Şanghay- daki büyük bir tiyatroda var- yete artistliği yapıyordu. Harp- ten eveline kadar Şatığhayda bulunan bu kiz, harpten sonra birdenbire — kaybolmuş, sonra tekrar meydana çıkmakla berâ- Ber, ismi unutulmuş g'biydi. Bügün Hotg Konagta, askeri mahkeme kararı ile, idam edik- miştir. Japonlar lehine casuslakta bulunan Ley Leyâ - bildiği bür tün sırları ilşa etmesi tekâif edilmiş ve bu takdirde affolu- nacağı bildirilmiştir. Fakat, bu ikinti Japonlar hakkındı Matahari, ildiği şey- lerden hiçbirmi söylememekte inat elmiş ve ölüme razı ok müştür. Ley Layın elinde bülünan Bu devirlerde Yunaalılâr, hü: ner ve marilette oldakça iler- lemişler, büyük şairler, edibler ve büyük eserler ve san'atkâr- İar yetiştirmişlerdi; bu asırda telkini dababet pek — esaslı olmadığından bilhassa mide ra. hatsızıklarında perkiz usülleri düşünülmüş ve ortaya — atılmıştı. Milâddan takriben — beş âsır kudar evel imeşhür tabib Hip- pocrat tababet ile meşgul olb mağa başliyarak — nebatattan daha ciddi bir şekilde ilâçlar yapmış ve hastalarına verimek yolunu tutmuştur. vi İlk defa ilâca, hekime, sexâ- cıya da maddi bir cephe ver- li Hippocrat — “tababetin piri, adını " hakkile — alüniştır. Kâçları sırasında arpa, bal, adasoğanı gibi hâlâ tababette kullanılan mevaddı göstermek mümküadür. Bu zamanlara ka- dar hekim ile eczacıyı bir şah- sın temsil ettiğini görüyoruz, hekim hem hastayiı müayene ves kâlardan anlaşıld ğna göre, Şanghay güzeli Çinle Japonya arasında harp başladığı gün- denberi Japonya lehinde casus- luk etmiştir. Halbuki, Şagn- hayda Ley Laydan şüphe etmek kimsenin aklına gelmemiş, hatta kendisinin câsus olduğu hak- kında ilk deliller bulundığu zaman bile inanılmamıştı. Çin- kü Ley Layın, bir- kere, siye- setle hiçbir. alâkası olduğu zantedilmediği — gibi, Çinde herkesin sevgi ve takdirini ka- zanmış bulunuyordu. Tahkikat neticesinde anlaşık d e y e dr ni di miyetine kadar girmeğe muval- fak olmuş ve oalardan aldığı | sırlar, Şanghayda bulunan Jar pon casuslarına verm ştir. Ley Lâyın casus olduğu bel- ki hâ'â ortaya çıkmamış bulu- nacaktı. Fakat, kendisine Hong Kongtan görderilen 20000 do harlıx bir telgraf havalesi na- zarı dikkati celbetmiş, bunun üzerine kendisindean şüphe edi- lerek takibine başlanmıştır. Şanghaylı Matahari, muhake- mesi esnasında cürmünü derhal itiral etmiş, Fakat Japonlar Kakkinda bildikleriği söyleme- miştir. Çne karşı casusluk ya pan bu casus kadın, düşmanr nn sırrını kendi vatanına ver- memekte inad etmiştir. Hong Kongdaki mahkeme kararile idama mahküm olan Ley Lay geçen gün, kurşuna dızilmiştir. Fransada Bir kokainci şe- bekesi yakalandı Şebeke reisi, vaktile sefirlik te yapmış!. Beş alti gün evel Avrupada üyüştürücü — İçkiler —kaçakçılığı yâpân büyük bir şebeke yakar hanmaştır. Bu şebekenisi birçok büyük şehirlerde gizli Tolerk — işliyon kokain fabrikaları teşbit edik miştir. Geçenlerde yakalanan şebekenin reisi Forntadez Bur külü, evelce hükümet memur luğu yapmış Bir adamdır. Bu adamın, Perutua Viyana seliriği vazilesini — görürken, mevkiladen — istilade öderek, üzerinde resini mühür taşıyan bavullar içinde ayuşturucu mad: de kaçakçılığı IW— söyleni: ediyor, hem de lüzum gördüğü ilâcı bizzat kendi veriyordu. İlk defa eczahane aç'p ilüç tertib ederek satmağa başlıyan eczir cılar Roma şehrinde görünmüş- lerdir. Bunların — sattıkları — ilâçlar baginkü — ilâçlardan — büsbü tü başka tuhaf ve — garip şeylerdi; meselâ Yarasa kuşu kanı, Deniz aygırı ve Fil gibi hayvanların bağırsakları, Eâge- rek yılanının tozu gibi şeylerdi. Yakın zamanlıra kadar adı ve kendi gelm ş olan (Tiryak) Ro- ma hükümdarlarından meşhur Neronun hususi doktoru tara- ' fından yapılınış ve cad edilmiş birşeydir. Bu zamanlarda meş: hur Yunan hekimlerinden Cali« nos ( İkinci asım — müdde ye tesadül eder —) zamânisin hükümdarına hususi — hekinilik etmiş bulunmakta idi. Calinos Romada bir dükkâa açarak bâazı nebati ve hâyvaai ilâçlar satmağa başlamış ve bir kitap çıkararak bu ilâçlarığ fot- müllerini orada zikretmiş, bi- hassa tiryak hakkında uzun malümat vermiş idi. Pek çok şeyler ve terkipler yapmış,ken- di gibi hekimlik ve eczac.lık edenleri teşvik etmiştir. Kendi formülleri olarak ortaya atlığı preparationsler, preparatinos ya- ten gül adi altında zamammiza kadar gelmiştir. Romada eczaneler — aldükçü çoğalmışsa dâ hiç birisi bugda- kü eczahane lâboratuarları bi değildi. Şimdi l&dl.lıt bahsratçılardan, Mısir Çarşisıa« da kök, yaprak ve baharat sa- tanlardan farkları yoktu. O za- manki eczahanelerde —kurümuş yapraklar, köklerle kurbağa, yı- lan, kirpi, keplumbağa — ve fil/ dişi gibi hayvanatın kürütülirak toz edilmiş mevaddı satılır,her kes eczahaneyi zehirli şeyler satan dükkânlar diye bilirdi. =eı kelımesinin ',Rı-'— macisa ol Phormacus Iıli.ı':dılı m ilâç manasına — gelişinden — gık- mıştır. Phormacicu zehirdi” veya zebir mütehassısı manasına gek miştir, yordu. Bu şayıslar YİIÜ= Baküla, vazifesinden tardedil- mişti, Bu adam, Fransanin Sen- Honore kasabasında — işlettiği gizliği bir kokain fabrikasında yakayı ele vermişli-. Fabrikanin içinde yapılan te hartiyat — neticesinde, 30 kilo dörfü ve 30 kilo herciü bulun- e o —S Nu varm Hekim, eczacı, ilâç mev- zuuna bir bakış. YAZAN: Bezacı Kemal Kâmil Aktaş Bu devirlörde her ue - küdar ilâç ve tedavi var idise de be- geriyet büyük bir cshület için- de olduğundan — ilâçlarin Hiha- yet zahkiri — vasıllarile — meşgul ölunüyordu. Fiziyolojik tesirler görülemiyor, bilinemiyordu. İlâç melhumu empirisme — denilen gelişi güzel usul ve fikirlerden Öteye geçemiyor, müuhataralar, ilâçtan zehirlenenler eksik ol- muyor, halk bu esnaltaa kork- tukları için “phormacicu, diye Bezacılâtı yösteriyot ve bu ke: limeyi herkes öğrenmiş — söylü- yordu. Romü o zamanlar bü- ük bir sefahat devri yıuıı idi. Sefahat ııh:.l.:: vesatı nelsüniyelerini — arlırmak için eczacılara koşüyor, — güyri meşru — hamileliklöre — çare atı- yanlar eczahünelere büşvutmak. — ta geç kalmıyordu. Tarih dev- rini yaşarken Romada selahat 206 dereceyi bu.muştu, oradaki #edacılar tarihin bu devresinde çok mühim rol oynamışlardır. Garbi Roma hükümetinin in kırazı başladığı vakit hekitlik ve eczadılık mevkiini kâybet- miş, bu ilitüler Şarkta revaç bulmağa başlamışlı. Bu zamar larda Şark - bu ilimleri büsbü- tün mâddi bir şekle - sökmuş, üdeta buğüskü tababet ve e& zacılığın bir başlangıcı — ölmüş. tur. Bağdadda Elmansur adk halile tababet ve cezacıliğın vesini bir mahiyet alması için ilk defa olarak eezacı maktebi açtırmış ve bu iş etralinda v kal sahibi olanlardan bir talim heyeti teşk | etmiştir. Bugün kimya ilminde —esas olan bazı mütalealar ve aran- malar müsbet neticeler vermek: te ve kimya ilminin temel tapı ati atilimakta (di Nebati ve hayvani pek çok ilâçlar etrafin. da malümat toplanmış, zehirli mevad ile alınma miktarları tesbit edilmiştir. Roma inkırası üzerine orada toplanan mâld mat İskenderiye kütüphaneleri. e nakledilm y iss de 640 M lüdi tarihinde yanan kütüphane herşeyi mahvetmişti. Bağdadda Abbasiye hükümetinin en par. lâk bir zamanında kimya ile meşgül — İbaisCaber — madenler üzerinde tetkikatta bulunmuş, bazılarıtın evsafını bularak kim- yevi rumüzlarını mütâlea et —G.'-. o zamanlarda — Musa bin Cabar cıva ve mürekkebatı — üzerinde çalışarak bulduğu şey — ler bugüne kadar cari ma'ümat — (Nocmeddin Mahmud bin Z ya- eddiü) adında bir alim (Mül redatı tıp) adlı bir kitap yazmiş ve büzi cisimlere arapça ad verilmiştir. Bugün Fransızlar, o kelimeleri kullan maktadırlar. Meselâ şu bizim maruf ispirto — alcol arapların (Elküul) kelime- sinden bozmadır. Sirop kelimesi de tamamile — z ileri goruptar . Hepimiz n bildiği âtsenik — ezzirnihten de — gişmedir. Idth-!ııtııh bin Talip güzel :: : üsturüledviyo meşretmiştir. hara Türklerinden İbai Sisa da — ilâçların sureti iatimâli ve ha , vassı hakkında #rapça Elkanun —— “db bir kitap — çıkarmıştı. Şar- — kın eczacılık ve kimya etrafin. — dâki bü fasliyeti oa dördüncü asırda ÂAvrupaya aksetimis, o0 — beşinci asır Avrupada intişara v * am şur. €