Sahife 9 | 176 gün açık denizde! ölümle kucak kucağa aylar ra çıkıp geldi Bir Fransız muharririnin Töportajından: 18 Eylöl, Amerikaya, yani tnta Rezaliya gitmek için de- Dir alıyoruz. Uzun uzadıya ara- y sonra,"oldukça mufassal ? Amerika harilası üzsrinde Meçhul limanı en nihayet İdum. Burası, Kaliforniya kör- İezi dibinde, ufak bir yerdir. Yaya vasıl olmak için Ozya- denizini aşmak, şarktan Tarba doğru Horn burnunu mek, Pak adası - sahillerin “Conubi Amerika kıyılarına tü çıkmak ve Galapağos t'bilelerıniı sakin bulunduğu .,—l üstüvaya düşen yatkın de- Öüleri aşmak icap ediyordu. Bütün bunlar, yolculuğun - seri uyadağına birer işarettir. Atmoslerik fırtınalara sebe- Biyet veren gece ile gündüzün Müsavi olduğu mevsim yaklaşı- Yor, Hamburg limanından uzak- uzaklaşmaz, romörkörü- Müzün arka cihetinden kesif Siş içerisine düşiyoruz. Bu, tihetçe tehikeye delâlet 'Aa_âl işaretlerle dolu, hüzün ve Tici bir deniz seferi idi. Körfez Vâpurlarının paslı ve mütevazı Stüşleri, vakit darlığından acele kalkmak istiyen yolca vapurla- feryatları insanda kötü bir Tinın _ş—ihhlelvııku uyandırıyordu. 'a & ınlarımızdan çeşit çeşt ge- Miler geçiyordu. < Bu hava ve mevsimde her- yi beklemek tabi olduğu için dişi Mütcakip esen şimal rüz- bizi hiç şışırtmadı. Ufukta Mavi göğe akseden gölgelerden izin uçurumlar açarcasına N_ndıı nı görüyorduk. Ş d- İ ve kaçılmaz tazyıka yaka- madan Manş denizini aşabi- '.Gık miydik? Hayırl Dondurucu şimal rüz m'f- gâarbe doğru akın etmeğe amıştı bile. Barometre a- Yordu ve vaktile Katanten | arasında çıkan şiddetli ü sağa, sola 'Yor, gittikçe kabaran açık e doğru ilerlememize mani Yordu. -h:.. üç gün fırtmaya karşı di Ki Sonra, yavaş yavaş, 'e:i.ı Tüzgân, —idare edilebile- iınh:. geldi. Derhal yelken- Şişirerek — ilerleme indik, ça am bir ay son- Dümende bir gemici kenlerimizin sürükledği gem- miz, geceleyin, Vesan adasını geçti. Bu adadaki fenerin ışık- ları, Fransa — topzaklarından uzaklaştığımız şu sırada sanki bizi selâmiyordu. Bu muvaffakıyetimiz ço sür- medi. Hayırlı bir geçitten geç- tikten sonra kısa ve uygun fa- sılalar müstesna, ayarca sü- recek olan kötü bir yolculuk baş'adı. Bu yolculuk, gece ve gün- düz ayni emirlerin, ayni hare- ketlerin bitmez tükenmez bir şekilde tekrar edilmesine se- bep olan rüzgâr değ şikliklerile doludur. Manevralarla kolları kuvvetten kesilen insanlar üze- rtinde yorgunluk bütün — kuvve- tile kendini gösterir. Bu, bir gemi kaptanı için ne büyük bir derstir. Şimal rüzgârı nadi- | ren sakinleşir. Orun yavaş.ayıp hızland ğına göre gidilecek ci- heti tayin etmeği veya yelken: lerin tertibatı değiştirmeği kes- | tirmek iâz mdır. Bu her ne ka- dar denizcilik ilmine bağlı bir şeyse de, ekseriya gemicinin meharet ve tecrüvesini 1cab ettiren bir meseledir. Bu kadar meşakkatten sonra hele bir taze meltem rüzgâ- tına tesadül edebilseydik!, Fakat, ikinci kaptanımın de- diği gibi, Posto-Norun aşk ması için pek hayırlı olmıya- cak olan şimal rüzgârından başka hiçbir ,havaya tesadül edemiyeceğiz. Makabil kutuptan dolayı ha- sıl olan hava ceryanlarının ayır- dığı ve atmoslerin şddetli bir rutübet hasıl ettiği bu mıntakar da, yelkenli bir geminin batı- tıcı bir. darbeye uğramaması nadirdir. Bızim iça, sert şmal rüzgân ile müâyım — Cenubi Amerika meltemi arasında ha- rekets z kalmak mecburiyeti var. En ufak bir yelden istifade te- mini maksadı ile, ılık ve soğuk yağmur altında, durmaksızın manevra etmek lâzım. Devamlı bir düşün slaklığı ile vücutlarımız gevşemeğe baş- ladı. İslak urganları çekip sal- mak için kollırımızda kuvvet kalmad. Enerjim zden de eser kalmamıştı. Ş.ddetii bir gineşin önünde sarımsı bir perde gibi gerilen devamlı yağmurdan ar- tık bıkimış usanm şak. Bir sa- bah, birden, hava berraklaştı. Deniz parlak bir çarşaf — gibi sakinleşti. Hattiüstüvayı geçiyor ve cenuba doğru gid.yorduk. Büyük — ve yeni zahmetler çekmemize sebep olan Horn | burnuna vasıl olduğumuz — za- man Birinciteşrinle İkinciteşrin geçmiş bulunuyordu. Bu mınta: kalarda rüzgâr durmadan eser ve fırtına ile karayel biribirini takip eder. Tam otuz altı gü- nümüzü bu koörkuünç - fırtınalar arasında geçirdik. Çok deti İlerimizde dört direkli yelkenli poyda oldu. bir Nazarımızdaki muhteşem, son- | suz bucaksız ufku yalnız o, noktalıyordu. Dalgaların eline düsmüş bir vaz yette, onu kâh gözümüzün önünden kaybedi- yorduk, Kâhtekrar görüyorduk. Bu hal, günlerce, böyle devam etti. Nihayet ber gün işazetle- şebildik; Norma ism.nde bir İngiliz gemisi olduğunu öğren: dik. O da, bzim gibi, Santa Razaliya gidiyormuş. Fakat, arkadaşlığımız çok sürmedi. Bir akşam, manevra başkalığı yüzünden, biribirimizi kaybettik, Tekrar, haftalar yekdiğarini takip etti. Denizle — mücadele- miz biran olsua kesilimedi. Ba- zi günler fırtına ile karışık kar da yağdı.. Gemnin - direkleri vesair kısımları üzerinde — buz kütleleri hasıl oldu. Urganları işleten makaralar hareket — et- mez bir hale geldi. Güverteye çıkmak için her- kes tereddid etmeğe başladı. Umumun emniyeti namına - gi: vertede bulunm ık icap ediyor- du. Böyle zamanlarda, bakışlar ciddi.eşir ve tedbirli. bareket olunur. Güverteden — ambara inenler bir ceset gibi donmuş bulunuyo lardı Uzuyan sakalları sert bir buz. parçasını — andırı- yordu. Pek fazla sarınmalariına rağmen, yüzleri soğuktan takal- lüs ediyordu. Cesaretleri kırılan gemiciler.n iradeleri ellerinden gidiyor, ha- reketleri son derece ağırlaşı- yordu. Her türlü meşakkate alışkın olan bu - iansanlar, şaş- kına dönmüşlerdi. ' Nihayet, hava biraz düzeldi. Sevinçten gözlerim z n içi par- lad, Aylar ve haltalarca süren bir öldürüzü mücadeleden son- ra, doğru düzgün yolumuza de- vam etmeğe başlamıştık. Sant - Razaliyayı görebildiği- akşam Martın on ikisi idi. Tam 176 gün ölümle kucak kacağa yaşım.ştık. — Horan burnunda tesadül ettiğimiz dört direkli gemi henüz gelmemişti. Bu ge- mi, bir ay sonra geldi ve deniz yüzünde 210 gün kalmakla, mücadele rekorunu kırmıştı. Nebatat Hastalıkları, İÇİN Müstahzar yeni ilâçlarımız geldi Hacı DavudZade Rahmi Karadavud Halimağa Çarşısı No. 31 lar Z MİR ölüme yaklaştık ve uı.ıkh:ıık. TELEFON 3809 WEK TP S O TAER UN Ü ANADOLU FANTEZİ: Elendim fen artık ıpini ko- parmış, <eadini ahırdan dişarı atan atılgan ve toskun boğa gibi paldır. küldür ilerlemeğe koyulmuştu. İptidai, vahşi insan- lazın kafa pıtlatmak için kuk Tandıxkları tokmk, yerini mar- ü vzere ve seri ateşli oto- matiklere, terketm.şti. Amerikar | da M çgan (M cbugan)da Up to date Standard şirketi İimitedin, son sistem, yüksek tazyikli ve di amizmli, yalınkat değil, fa- kat katmerli insan imal eden fabrikasını ziyarete giütüm. Çün- kü “ütlübulilmi minelmehdi ilek- lâhd, derler, ben de taahhbüdlü posta paketi gibi doğumdan ölüme sıkı fiki kapalı olarak, gideces değildim a. Gözümü açmak, duyup dinlemek, anla- mak ve öğrenmek istiyordum. Ozahoma darülfünunu baş- profesörü Mister Tom Şrak bana kılavuz.uk ediyordu. Bu müessese hem çeşit, hem de kalite itibarile bu kabil imalât- banelerden üstündü. — Toptan insan imal ediyorlar ve toptan olarak binini bir paraya piya- sayâ çıkarıyorlardı. Evvelâ alımlerin imal edildiği şubeyi gezdik. Farkına varma- dan hayretten parmağımı ısırıp kanatmişm. Dünyada tektük sivrilen alımler yerine burada toptan olarak ilim kumkuma- yarı çıkartıyorlardı. İstatistiklere göre bu fabrikanın bir senelik randımanı ön dokuzuncu âsrın bütün darülfünunlarından bin misli daha fazla imiş. Bu en- düstri sayesinde — yeryüzünün ilelebet alim kıtlığından kurtuk duğunu aklım kesti. Torna bir döndümü idi, saniyede bin kelle çeviriyordu. Bu kelleler büyük tıraş makinelerile yontu- luyor, içlerinin kofluğuna ilim gürültüsü istif ediliyordu. Bu kafaların tarzı imalinde patlıcan turşusunun içindeki moleküler kuvvetten ilham alınmış. Bu kafalar büyük bir disipline tâbi tutularak; onlara Socony gaz tenekeleri gibi hendesi, düzgün ve dört tarafı mamur bir mikab şekli veriliyordu. Profesör Ştak izahal verdi. Evelce alunler, Otomatik adamlar fabrika- sında bir saat Düzüne ile ilim adamı yapılıyor Meşeden alim, kitabı direktö- ÜY e aŞi - Istidatlı organizmlerin —lrrlip eylediği laboratuvar fonoğraf kurarmış gibi kitabla kurulur, zenbereği açlır. ve konferansla boşanırlardı. Bunlar cavlağı çekince, analarla baba- ların çiftleşerek yeni nesler doğurmalarını ve — kurulacak yeni kafaları dünyaya getirme- lerini beklemek lâzımdı. Düşü- nün bir kerel — Vaktin nakit olduğu bir asırda yalnız vaz'ı- hamil için dokuz ay beklemek Tâzımdı. Şimdi bu kıymettar vakitleri hiç kaybetmiyoruz. Turaalar gece gündüz işliyor- lar. Geçen asrı cehalette turna- lar kafa patlamak — için — top imal ettikleri süratle biz kafa imal ediyoruz. Bunların kitapla da kurulmaları uzun — sürüyor. Bız biner softa kuvvetinde iman dinamoları imal ediyoruz, de- di. Ben profesör Şrakın sözünü bal ile kestim. “Bu softa kuvs veti nedir?, dedim. Profesör devam etti: “Oa dokazuncu bar- barık asrında yapılan külüstür ve — iptidaf makineleri beygir kuvvetile hesap ederlerdi, Bızim son model iman — ve — “nas,, “dogm,, makinelerimizin ener- ji itbarile vahidi kıyasisi bir softa kuüvvetidir. Meselâ bu gördüğünüz terü taze, duma- nt üstünde âlemin arka tarafı- na bir milyon softa kuvvetinde imanlı br dinamonun fişini tak- tık mı ebedi aldığı cereyan ve Hitille, sanki dünyanın bütün kütüphanelerini hesap gibi yut- muşa döner. Bağdad uzaksa, işte arşın burada! Bakınız! Fi- şini taktı! Yekten alim bir oparatör ojarlör kesildi; ayni zamanda da ipek kuvveti bir deniz feneri gibi etrafındaki cehalet karanlıklarını tepesinin nurile ışıklandırdı. Cehalet zılâ- mı içinde şapa oturmak tehli- kesinde olanları, dişi ateşböce- ğnn erkeğine emin limanın ne- rede olduğunu ters - tarafından işaretlemesi gibi aydınladı. Şa- ka değil çaktı efendim ve çak. madığı kalmadı., Profesör — Şrak izahatına gük- dür güldür. devam ediyordu: *Hem bu alimler mesleklerinde © kadar ileriemişlerdir ki, ço- cukların oyuacak — diyı bi? Halikarnas Balıkçu “lardan emin olabilirsiniz. N kurup | tabüdir. — - Devam edecek Mavıs 28 YAZAN: oynattıkları mihaniki farel canlı farelerin arasında bir f: o'madığını anlamak irfan yücek liğine ulaşmışlardır. İşte başı dimağının en büyük zaferi ğ hak budur. Bunlar — sayesin; imalâthanemiz öteki insanları da imaline girişti, ve muvafisi oldu. Realiteyi olduğu gibi gö rebilmişlerdir. Bunun sebebi de gözleridir. Herbirisini biner mum ku vetinde sekiz gözle teçhiz uda yoruz. Gözlerin üçü mikroplar görmekt» kullanılan mikrosko pık - gözlerdir; diğer üçü d uzak yıldızları seçebilmek için teleskopik — gözdür. İki şeyi d ne olur ne olmaz kaza oluveri diya takılan yedek gözlerdi Bu sun'i gözlerin et kemik öl: miyop, presbit, ambliyopi, st! bism, daltonisin gibi hastalı lara yakalanmak, ihtimalleri mayışıdır. Gözlerin bu ka: incesi, bu kadar uzun menzill: si ile artık realitenin gzli —kı paklı yeri mi kalır?, *Sonra bu alimlerin canlı âle lere olan faikiyeti emniyet oluşlarındadır. Biz bunları iâı kal bir asır hiç sapıtınıyacalk, ları garanti ile satarız. Ette kemikten âlemlerin dahili te tibatı pek üstün körüydü. Or lârı kontroi imkânsızdı. Duru durürken akılları şöye vey böyile esiverir, nizam:âlemi a tüst edecek sapıklıklarda bulu nurlardı. Bu tahtadan — âlemli rin otomobil gibi ileri ve toraü tan hareketleri -i maniveli ları vardır, Evelki asırlarda Fo dün öotomobilleri için iddia & tikleri bualar için vak dir. Yani iki Şin l.:ı': vere adam, hatta budala da olsa b otomobili kullanabilir, istima ta o mertebe zekâya muhtaç di gildir. Elverir ki - taksimetreni gösterdiği parayı sayınız, b masnu insanlar taksi oto gil Hanyaya da Konyaya da gider ler. Emniyet tertibatları tüfel lerdekinden mükemmeldir. O1 diyeceklerini Ve ne öğretecel lerini onlar demeden evel v öğretmeden evel bilirsiniz.Zate bunların piyasada temin ettil leri sürüm dolayısile, et ve kı mik olan, yemek yiyen, pisl yen, terliyen, yani kokusuyli soluguyla, efirti püfürtü, 3 eğirti böğürtüsüyle pek aşağılı bir matah olan, insanın pek p bir yerinden çıkma alimle; talip çıkan yoktur. Herşeyi si tah imal ederken bazı yanlı; lıkların eksikliklerin yapılı