HADTSETER: Ormanda bir tesadüf nde, Tenes dev- İttinin ufak bir köyünde iki Tarhoş kavga ediyor. Bunlardan İti ağır Surette yaralanıyor. O Bünden itibaren, bu sarhoşların hensup oldukları Vogan ve riley aileleri arasında derin İt husumet başlıyor. ve husu- Tet senelerce devam ediyor. “u yüzden iki aileden on iki kişi ölüyor. Nhayet, acaip ve korkunç ir hâd.se, bu iki aileyi geçen lerde barıştırıyor. Bu hâdise bir akşam üzeri Slüyor, Zevkli bir sincap avın- sonra, Vogin — ailesinden Şenç Tomas, evine döameğe Zirlanıyor. Birkaç kilometre ötede bulu- Ban Santlal gölünün kenarına ulu evine gitmek için sık bir Wmandan geçmek mecburiye- Gde kalıyor. Ormana daldığ zaman, hava arıyor ve iki üç metre ötede bulunan birşeyi seçmek kabil Muyor. Bununla beraber, bu vahşi İtlere alışkın olan genç adam bir korku bissetmiyo . Ogün- kü Mmuvaflakıyetinin neş'esile 18- İkia bir şarkı tutturup, yoluna ""ııı ediyor. rden, birkaç adım - ötesin- bir çıtırtı. oluyor. Ateş hazır bir vaziyette, bu- —ütı yerde duruyor. Bir müddet bekliyor. Ansızın _dllıtın birindea parlak tüy- K Uzun bir hayvanın çıktığını #ötüyor. Bunun makbul bir til- R, Olduğunu derhal farkediyor. t hayvanın üzerine d.ha “*_ etmeğe — vakit bulmadan ki göz önünden kayboluyor. k.:" güzel avı kaçırdığından stlenen — Tomas, — endişe- düşüyor. Tikinin — dillere "il.. olan tedbirini pek iyi Biz , Stnç adam, onun — bövle hd.'hlının yanından geçecek k. f Ceşaret gö esi için, halde yakın bir tehlikeden Ysanlar mı, Pire mi T pirenin hari- © —sıçrayışını Fâ*c mn_'ü de, hayret il ııı'" Ümitre uzun- —.ıdır. Fakat bir bamlede, ;."::' Santimetre sıçrari Şu aa Stliyor dimektir. Onu İ mektir. 'at işala kiyas edecek - olursak, PAL * STaması lâzimdir. at bir des metre mikâbını Men pire ile dolduracak te birini geçmez.. nispeti gözönünde Ursak, insanın pire- taha çok sıçrar?. L Bir pre '& göre kendi boyunun 100 Repi Amin tahminen 18 kilo- bunların ağırlığı da bir fazla atladığı anlar kaçması lâzım geldiğini kesti- riyor. Ve işte tam bu sırada, etraftan biribirini takip eden ulumalar yükseliyor. Tomas Vogan titriyor ve el leri tuttuğu silâhın üzerinde tekaliüs ediyor. Bu, ulumaların civarda dolaşan aç kurtların bağrışmaları olduğunu bıliyor. Bu vahş: hayvanların ormânın sık taraflarında kay- naştığını da hatırlıyor. Daha geçenlerde, — dereden sazan balığı avlamakta olan bir Ççucuğu ormandan — çıkan kurt- ların nasıl parçaladıklarını dü- şünüyor ve bütün vücudü sar- sılscak derecede titriyor. Yoniden ulumalar — işitiliyor. Şimdi kurtların — yaklaştıkları remiyor. Evvelâ, karanlığı göz- lerile parçalamağa çalışarak, duruşundan genç ve zarif oldu- ğı anlaşılan kadının yüzünü görmek istiyor. Sonra mırılda- narak: — Ben Tomas Voganım; di yor. Ya siz kimsiniz? Kadın belirsiz. bir çığlık ko. parınca Tomas tekrar ediyor: — Yaralı mısınız; kimsiniz? — Evet, aşık kemiğimi incit- tim yaralıyıml. Biraz durarak sözüae devam ediyori — Fakat ehemmiyetli bir şey değil. Esasen senin yardı mını istemiyorum. Benim ismim Mariyan Hartleydir. Bu isim, Voganların Hartley nilesine karşı — senelerdenberi beslediği bütün husumetleri, geoç adamın gözünün önünde canlandırıyor. Brkaç dakika sonra ağır ve tehdid edici bir sükünet etrafı kaplıyor. alihin karşı karşıya getirdi- ği bu iki geneç kimdir, hissi- yatlarını izhar etmek için ke- lime bulamıyorlar. Gienç kadıin, bu vaz yete ta- — Sonu J0 uncu sah.fede — anlaşılıyor. Şiphesiz, aç hay. İPosta pullarında wanlar onun orada bulun luğunu kullanılan !u.'kaı'! kokusundan anlamışlar olacak.. Absızın şiddetli bir heyecan- dan boğulur g.bi o'uyor. Kurt ların — ulum, diğer keskin bir ses daha karışıyor. Bu kes- kin sesin bir insan olduğunda şüphe etmiyor. Böyle acı acı bağıranın bir kadın olduğunu anlıyor. Tomas şaşkınlıktan- silkinerek ona: —Kolkma, geliyorum... Diye haykırıyor! Ne olmuştu? Gece vakti kurt- ların sardığı bu kadın kimdı? Genç tdam, bir an, kendisini kadından ayıran fundalığı aşa- mıyacağını zannediyor. Eibise- sine takılan — dikenler — elini, yüzünü parçıl yor. Nhayet, son bir gayretle, dikenden duvarı s#şarak, ufak bir meydanlığa çıkıyor. Bir ağıcn dibinde, bir insan külçesi görüyor. Oraya doğru yaklaşıyor. Yerde yanan ölgüa bir sesti. Osa soruyor: Mayıs bilmecesi Mayız bilmecemizi doğru hal- ledenler arasında kur'a çekile- cektir. Hediye kazananların — isimle- rini 28 Mayıs cumartesi günkü nüshamızda bulacaktsınız. Gelecek hafta Haziran bik mecesini neşredeceğiz. Mektubun üzerine bir pal yar pıştırmak istediğ oiz zaman, ya pulun arkasını yalarsınız veya onu nemli, ıslak Ür süngere sürersinz. Fakat pulu nemli süngere sürmek daha doğrudar; çünkü, bu suretle birçok mik- rop yutmaktan — kurtulunmuş olunur. Pulların arkasına sürülen tut- kalın az bir yekân tuttuğa zan- nedilir. Lâükin, — düşününüz ki, damlıya damiııya göl olur. Ame- rikada, pulların arkasını tutkal- lamak için, bir ayda 100 kilo tutkal sarfedilir!. Bu kertenkelenin kuyruğu neden bu kadar uzun? Bunu kim- Hayvafat bahçelerinde muhtelif hayvanların ini 'e artırmak - için elektrikle m «lerini koru hhat ve güz. da yaparlar Şu yukarıda gördüğünüz hayvanın adı (Lama) dır, bir nevi Ame- rikan devesidir. Daha fazla yüksek boylu bir keçiye benzer. Bir- çok hayvanlar, kadınlar gibi süzlenmekten zevk alırken, o, bun- dan hoşlanmaz ve massözlere karşı aksi iklar yapar, Mürexkebin rengini kokusile anlıyan muailim!. Birçok kimseler, renkleri — biribirin- den — ayıramazlar, İstatistiklere göre, e bu gb lürkü 'ededi yüzde beş, on iki arasındadır. Meselâ bazı kimseler kırmızı ile yeşili telrik edemezler. On- lar için bu iki renk arasında fark yoktur. En ziyade erkek: ler arasında tespit edilen bu görüş batası, yeraset — takip eder. Bu çok büyük bir hata- dır.. Faraza, şimendifer maki- nisti kırmızı ile yeşili farkede- miyecek olursa, pek - tehlikeli kazalara meydan verebilir.. Bir mektep muallimi de, kır- mızı mürekkeple siyah mürek- kebi ayırabilmek için, yazıları koklarmış! se bilmiyor. Hatta alimler ble, hayvanın üç misli olan bu kuy- ruğun ne iş gördüğünü tayin edememişlerdir. nn bi ieüşesii Sene 365 gün ol! men, arz mihveri üzerinde bir yıldo 366 defa döner. SS ; Arganot denen bir nevi hay- van vardır ki pek acaiptir. Her nefes alışında kırmızı, yeşl, menekşe veya kestane renkte görünürl — Telefonun ilk icat edildiği sıralarca, ayni aletle hem ko- nuşmak hem de dinlemek ka- bil deği Çünkü dialeyici âlet telim bir ucunda, mikrofon diğer ucanda idi. 1875 tarih hde, yanlar — 8. ziyade ortasında oynanıyordu. Bunun sebebi, belki de ağdan istifade etimektı. tenis oya- Kasaplar artık kart et satamıyacaklar! a Kasaplara müj- de., Artık bayat, kart hayvan etle- rini de körpe di- ye satabılecekler. Kart et yemekten bıkıp usa: bütün kabili- yetini sarf ile, -etin- sinirlerini çkarmak için bir âlet keşfet- miştir, Birçok ince biçaklardan meydana getirilmiş olan bu âlet, bir manivelâ vasıtas'le, etin biçimini ve lezzetini boz- madan, onun içindeki tekmil çıkarmaktadır. nan bir Fransız, sinirleri — kesip Eğer bu âlet çoğalacak olursa, dişlerimiz kart et çiğnemekten, midemiz de etleri haz- metmek zahmetinden kurtula- cak demektir. böyle Rusya, tayyare ile yapılan mektuplaşmalar için posta pulu çıkarmıştır. Bu pullar, şimal kutbuna giden Ras tâyyarecileri» ee hatıra olarak yapılmıştır. Sağdaki pullardan biri Mosko- vadan Amerikaya bir hamlede uçba Rus tayyarecilerini göste- riyor. Pek tehlikeli olan — zehirli bazen eşekarıları rler. Biricik mak- örümcekleri sokap, öl satları da buiri örümceğin vi cudüne yumurtuamaklır. Çatal, bıçak yemek. ten sayılmaz! Zongin lokantacı- nın biri, gümüş ta- kımların günden gü- ne azaldığını görüyor. Ve kapının önüne şu levhayı asıyor! “Kaşık ve ça- tallarımız yemekten sayılmazlar. Oaların yenmemesini müşteri- lerimizdea rica ederiz!,, Şarap mı, su mu? Seyyahın biri ha- raretini gidermek ve biraz istirahat etmek — maksadile bir — şaraphanenin önünde durur. Ona bir bardak elma şarabı — verirler. Sayyah abı içtikten sonra: — Bu sene ve kadar elma şarabı yaptın:z? diye sorar. — On sekiz hektolitre ba» uol Ne yazık ki, bir elma daha yetişmemiş. Bu suretle yirmi hektolitre elma şarabı. yapmış olacaktınız! Bilyada bile saç çıkarmış! Müşteri — Bu sürdüğünüz kre min saçlarımı tek- rar - çıkartabile- ceğinden — emin misiniz? — Muhakkak, — muhakkak, hatta bılârdo oyuncusu iseniz, eliniz bu kremele bulaşıkken sakın bilyalara —dokunmayın, Yoksa onlarda bile saç çıkarl | Nezakat! Af Davetli her ye mekten üç tabak yiyordu. Yemekten sonra, gülümsiye- rek, ev sahibine: — Bayan * dedi * misafir ka- bul eden kimseye yapılacak en büyük hürmet onun ikram et tiği yemekierden bol bol yi mektirl Bu hususta ne derece nazik | davrandığımı gördünüz. — Doğru.. Ancak* siz neza- ketin hududunu çoktan aştınız On dakikada bir hizmetçi! Muhterem bayan, nasıl, yeni bizmet- çinizden memnun musunuz? — Ona yol ver- mek mecburiyetinde kaldım. Rafadan yumurtayı on dakika- da pişiriyordu! — Siz gene sabirlısınız. Ben bir hizmetçiyi on dakikadan fazla alıkoyduğumu hatırlamı- yorum. ortreler Bu resim, küçük karimiz B. Metin Akuzmana aiddir. B, Metin, Alsancakta oturur, Gazi okulunun - birinci — sınıfındadır. Dikkat: Küçük kariler, re-- minizi gönderiniz; sizi, tanıma- dığınız çocuk sahifesi arkadaş- larınıza takdim edelim. -D OKTOR M. Şevki Uğur Dahilt h lıklar mulahassısı İkincibeyler sokak No. 82 Telelon No. 3285 İ H / K Bi |