, Yavuz derhal divanı topladı ve muhtemel bir te- — cavüzün tedbirlerini görüşmeğe başladı — Padişah —Hamada da — çok madı. Kaçan düşmanın tek- 4 toparlanmasından ve yeni Wvetlerle takviyesinden çeki- du. Gerçi pank yapmış ' ordunun, müzalfer bir or- karşısında tekrar dirilmesi ânı pekaz ise de Yavuz, ihlimali — hesaplamağı da muvafık bulmuştu. Ordu mevcudu şöyle idi: ” 8000 yeniçeri, 4000 sipahi, 0000 süvari ve elli aded de Düşmanın firar eden ordusu bir mivayete göre, Çerkez olmak üzere 72 bin tutur Selim her geçtiği yerde ida- | de iyice taazım ediyor ve şa, tanıdığı, — itimad - ettiği ları getirtiyordu. Meselâ, beyliğini de Güzelce Ka- Hm paşaya vermişti. Facat düşman, ileride ne va- idi? Bunu anlamak için & yapmak gerekti? driâğzam Sinan paşa şu mur a bulundu: — Eski Halep — valisi Hayr- ay kulunuzun bize sadakat ve butiyeti tecrübe edilmiştir. n buyurulursa onu ileri erelm. Vaziyeti takip et. n ve lüzam hasıl olursa, namı ihanenize temaslarda bulunsun, F Muvafıktır. Sinanl, — Çı- Hayrbay bu vazifeyi kabul ekle beraber cski arkadaşı unüs beyi de hatırlamaktan Ti kalmadı. Manmafih, kendi- bla daha kuraaz olduğunu da iliyor ve bu sebeble, nefsine ediyordu. bay derhal hareket etti müddet sonra şu haberi — Ordu tam bir. emniyetle üyeb lir. Fühakika, hiçbir düşman ha- ket ve kuvveti gözükmüyordu. çilen kasaba ve köyler halb- koşa koşa geliyor, Os ordusunu ve padişahını şılıyorlardı. Zafer, yatağını ilmuş bir çay gibi akıyordu. bir zaman sonra ordu, kalesi kapılarından da '& girmişti. burada da tertibat m bu sırada Hayırbaydan haber geldi Düşman Mem'ük beyleri birleştiler. Yeni bir suk p mukavemet etmeği şünüyorlar. Ordu, ona göre tibat alsın. Fakat benim an- işıma göre, bunlar arasında azar birliği olmıy:caktır. şimd.ki vekahdi istemi- erde vardı. a ANADOLU asal — garete Ba çan uaT dar Rüşdü ÖOKTEM Deşriyat ve yazı işleri müdü Hazıdi Nüzbet ÇANÇAZ scama B JDAKEHANESİ vir İkinci Beyler sökatı Glslk Hamisi binası içinde y ismir — ANADOLU ET16 « Posta kutusu: 408 Abone şeralli Şallığı 2400, Glü aylığı 800 t baruştar menleketler için — senelik slere kereki 31 liradır RALULU — MATbAADINLA a Ki UZ —a — Yazaıı M. AYHAN — 185 — Yavuz, derhal divanı topladı ve muhtemel bir tecavüze karşı iexbeden kerarları — verdikten sonra, — vaziyelin inkişafına ve yeni haberlerin gelmesine ka- dar buradan ayrılmamak esasını kabul ettirdi. Yavuz, Hayrbayın - taal yetin> den memnundu: — Rahmetl. Yunus bey, bize iyi bir arkadaşını bıraktı. Diyordu. Eyiğlür yirmişinde, yaz mevsiminın o havalide şid- detle hüküm sürdüğü güalerde Hayrbaydan — gu - şekilde bir ariza geldi: — Evelce de tahm'n ve arz ettiğim gibi, Memlüc beyleri arasında şiddetli bir htilâf çk- tı ve yeni sultan seçmek ımkâ- nıni bulamadılar, hepsi de Ka- hireye doğru hareket ettiler. Meseleyi belki de orada hallet- mek çarelerini arıyacakiar. Şeh- rin muhafaza ve müdafaasını Arap Emirlerinden Nasırâ verdiler. Ba Emir, benim' yakin bir dostumdur. Kendisile temas l etmek için haber saldım, Onun- da bizim tarafım za geçeceğine şüphem — yoktur. Ordu, yavaş yavaş ilerlemeğe başlasın; bu- gün yarın m jdemi vereceğim. Fılbakıka Hayrbay, - gizlice Emir Nasirüddne haber gön , gece vakti teb- ederek — gelmesini ki muhafızlara “Emir, parolasını vermesini bildirmişti. Hayrbay, büyük bir cesaretle hareket ediyordu, bir tuzağa düşirülmesi de akla gelebilirdi. Buna rağmen, gece vakti, han- çeri ve kılıcı - belinde olarak, lâalettayia bir çöl arabı imiş gibi basit bir kıyafetle şehrin şimal kapısına gitti ve parolayı verdi. Kapı açıldı ve bir süvari ona yaklaştı: — İşte, bir at dahal, Efen- dimiz sizı bekliyor... İki saat sonra Hayrbav, kas le kapısından atlı olarak çıktı ve karanlıklara daldı. Tamamdıl. Arap emrini, iknaa muvalfak olmuştu. Şehir, mukavemet et- miyecekti. Kendisi yolda bekliyecekti. Padişsha derhal bütün vaziyeti bldirdi ve ordu, yürüyüşünü süratleştirerek birdenbire Şem yakınında göründü. Ülk müfreze, doğrudan doğ- ruya Mastabe duvarları mahal- desi kapısından yürüyerek içe- Bye girdi. Ve bayrakları, bu- radaki kale burçlarının üstüne dikti. Biraz sonra bin kişilik bir sipahi kafilesi de dal kılıç bur raya giriyor ve Yavuz, onları takip ediyordu.. Fakat anl şe- hir, asıl iç kale tâ ötedeydi. Yavuz, ihtiyatlı bulunmak ka- | rarını bir türlü terkedemiyordu. Nitekim Hayrbayı, — tekrar Arap emirine gönderdi ve bazı şartlar bildirdi, Yavuzun iç ka- leye ve asil şehre girişi, Mas- tabe denilen kenar mahalleye girişnden tam on iki gyün sonra ve büyük merasimle vukubuldu.. Zengin bir program hazır lanmıştı. Yavuz Kasrı Eblâka inecek ve Osmanlılarla anlaşmak - ist> yen bülün Suriye vali, kuman dan, Arap emir ve kabile şeyb- leri ile diğer bütün rüesa ora- ya gelerek yeni hükümdarlarına tebeiyet ve arzı sadakat ede- ceklerdi.. ANADOLU Sin F Japon Çinli SELİM | | Hayrbay esasen bu haval yi ve buraların bütüa şef ve reis- lerini iyi tenıdığı, onlar üze- rinde nüfuzu da olduğu için bütün zekâ ve dirayeti ile çar hşıyordu., Bu suretle Şamdan daha ce- nupta kalınış olan bütün Suriye- nin fethini de temin etmiş olu- yordu. ı — Sonua ar — Bu ne vahşet? Ayaklarını bile kesmişler Fransaaın Beiyar şehrinin ge- ne ayni ismi taşıyan kanalında, da'galar arasında yüzen bir cesed bulunmuştur. Cesedin ayakları yoktur ve yüzü tanım mıyacak bir hile getirilmiştir. İsminin Mert Tus - olduğu anlaşılan bu kadın kırk beş yaşlarındadır. Alü — aydanberi Briyar şehrinin Ka-Rug soka- ğında oturmakta imiş, . Sekiz ©n gün evel evinden kâybolmuş. Yapılan tahkikat vo otopsi neticesinde Madam Mart Tw sun öldürüldüğü anlaşılmıştır. Fakat henüz daba caninin kim olduğu anlaşılamamıştır. Kaza Şehidlerde bir araba kaz olmuş, Ali adında biri, idaresin- deki arabadaa tekerlekler al- tına düşerek muhtelif yerlerin. dea ağır sürette yaralanmış, memleket hastanesine kaldırık mıştır. YAZAN: Robert S. Marton Japonya ile Çin arasındaki harbın daha saltında iki mille- tin biribirine karşı duyduğu düşmanlık ve münaferetin esas- ları gizli olur. Medeniyet husu- sunda daha eski ve kıdemli olan Çnliler, Japonları sonra- dan görme ve nankör talebele- ri addederler. Onlara göre Ja- ponya, Çin kültür ve medeni. yetinin nüluz, tesir ve vesayeti altında bugünkü halins gelmiş- tir. Gerçekten Çinde en fazla ya- yılmış bir telâkkiye göre Japon- yanın askerlik sahasında gös terdiği şiddetten ve son e SYA TARLI Kİ LT T ÇİMDİKLER Aşk meselelerine dair İstanbulda, on altı yaşında bir genç, aşk uğrunda kana gir- miş ve biz kız için, kendi yaşında diğer bir genci öldürmüş.. Kahvehanede bir vatındaş bunu okuyunca, yanındakine: — Eyvab -dedi- ne günlere kaldık. Aşk yüzünden 16 yaşın- da katill. N Ei bakma göre, bu heyseaa yerinde amma, madalyönün ter- si de vardır: Aşk yüzünden 26, 36 yaşındaki iasan katil olursa bunda esbabı muhaffefe mi vardır? Yani onu kısmen mazur mu görec:ğz?. O daki de aşktır, bundaki de aşk.. Bu uğurda katil veya mak ul vaziyetine geçimek fena ise yaşı başı yoktur, fera, fonadır. Bızim g bi otuzunu geçenlerin âdetidir: Gençlerin elindeki iğnaeye, bir mızrak azameti verir.. Genç sokakta düş ince: — Terb'yes'zlik ederken yuvarlandı. Deriz. İçem zde 16 yışında, hatta daha genç yaşta, aşk na- mina ne gözyaşı dökenler vardır, ne kadar bağrını döğenler.. Fakat bugün on altı yaşında bir çocuğun, her nasılsa kendini çarha kaptırdiğımı şitince, Ebüssuud efend.nin damadı otoritesi ile hepsini inkâra kalkarız. 12-13 yaşında o.duğumuz halde, kom- şuların düğününe peştemal giyip giden ve orada genç kız ve kar dınların kollarını çimd kliyen kimdi? Düaküler değil mi?. Henüz İk sarı kıllar halinde çıkan bıyıklarına boyayı sürüp kafesli pencerelerin altından öksüre öksüre geçenler kimdi, söy- lesek ya?. Sarı kâğıda yazılmış aşk mektuplarını taşa sarıp, baş tarafına bir yöürekle onu delip geçen bir ok resmi yapan ve bunları kız. ların evlerine atanlar kımlerdi?. Dünkü gençler değil mi? Aşktan ölen, mücrim olan, katil olan var! Diye diye bağıran gençleri unuttuk mu? İşin bu cihetinde, dünkü ile bugünkü arasında pek fark yok- tur. Hatta aşkın ve iasan ruhunun değişmesine rağmen, teessür- ler gene aynidir. * Habil ile Kabilde başlıyan bu macera, Azrail ile onun ma- BeAla ea SRLR D lale eçermiş. Galiba, ikli şkın en şiddetlisi Araplarda İ iba, iklimin &- caklığından olacak.. Aııplıı:ın. 'A,h ııîu:'ıık. bizim eski ede- biyatımıza bile girmiştir. Oalar, aşklarının ebedi olması için, mll“hld'" ile Cvı:ı'ı.mloruzı. Çünkü o takdirde, yani :'ıd:]'*m“' aşk şiddet ve hararetini kaybedermiş.. Bu e âm Arabistanda bile cari dıiıklı Çöl 'Aııbu':ıvm ya iyilikle, yahut ta tüfek ve cenbiye zoru ile sevd.ğimi alıp götürüyor. Muhterem aşk hazretleri, neler yapıyor, neler?. Hangi babayiğit, onun Ffermanından kurtulmuştur?. Koskoca eski Rus Çarlığını ve bataklık içindeki Rus ordusunu mahvol- maktan kurtaran şey, Baltacı Hasan paşanın, dilber Katerinaya karşı taşıdığı aşk değil midir? Slâh'ar:a, kuvvetlerin çözemediği c—h&hmı. bir çift beyaz kol kamp geçmişti. — Çimdik Ti L Göziyle Heriki millet yekdiğerini şid- detle itham etmektedir Çinli larda Çinde yaptığı fenalıklar- dan başka kendine mahsus hiç bir şeyi yoktur. Japonyanın bu günkü kuvvetli vaziyetine se- beb, onun Çinden ve garbten aldıklarını, yani eski ile yeniyi birbirine mezcetmeğe muvaffa- kıyeti olduğunu Çinde takdir nd’.biıenı;ı:k KERE Birçok Japonlar da Çinlile- rin bir zamanlar, kültürde li- derlik etmiş olduğunu bilir ve söylerler. Fakat eski Çin, bugün eski Yunanistandan daha (azla bür- met ve tevkir göremez. Yeni Ça dejenere olmuştur. Bugün- kü günde Çin talim ve terbiye- maktan başka hiç bir hedef ve maksadı kalmamıştır. Bu mek: teplerden memlekete ve mille- te bizmet edebilecek kuvvetli endüstri ve ticaret elemanları çıkacağına, buralarda — siyaset oyunlarına — burunlarını sokan dördüncü sınıf diplomatlar ye- tişmektedir. Çinliler -diyortür ki: — Japon talim ve terbiyesinin hedefi de bir asker gibi itaatkâr vatan- daşlar yetiştirmektir. Onlara gö- re sosyal ilimlerin — serbest bir surette okutulmasına müsaade etmiyen ve uşaklık eden sınıf- ları uşaklıklarından ayırmak için #ınıflara göre tahsili tahdit edi- len bir imparatorluğun hakiki ve manevi kıymetinden her za- man şüphe edilebilir: Br çok Japonlar, Çin tari- hinde patlak vermiş olan bir çok ihtilâllere bakarak Çinlile- rin kendi yurdlarını bile düzelt- meğe iktidarı bulunmuyan kim aeler olduğuna hükmederler, Çinlilerin karakteri, Japon- ların — öğündükleri — disiplinli oluştan çok uzaktır; onunla tam bir tezad halindedir. Çinli, ho- murdanmaktan, küsmekten, bir kuvveti öteki kuvvete düşür- mekten başka hiç bir şey ya- pamaz. Bu sebeple Çinli ya la- giltereyi, ya Rusyayı, — yabut Amerikayı Japonyanın - karşısı- na çıkmış, Japon — menfaatini baltalamak için, kendi kapıları- nı emperyaliştlere açık bırak» mıştır. Öte taraftân Çinliler de Ja- pon milli karakterinin onulmaz bir şekilde şoven olduğunu id- dia ederler. Onların itaati, di- siplini ve birlikleri, salâhiyeti saldırgan bir ruh taşıyan gener raller tarafından sevk ve idare edilen sembolik İmparatora kö- rü körüne bir itaatten başka bir şey değildir. — Her ı)h taraf da öteki tarâr Japonya Dahili bartalıklar a Hadasımtaır | Dr. M. Şerki Jjar diyor ci Asabi mide hasta. lıkları —- Bu bhastalığa uğrıyanlırda en gçok görülen sui hazımlardır. Bu hazımsızlıklar, mide duygu Binirlerinin anormal olarak fazla tenebbübünden vukua gelmek- tedir. Bunu husule getiren se- beplerden biri de nikotin ve ispirto —ile — zehirlenmelerdir. Hatta morfin kullananlarda da bu hal fazla görülür. Bu e hirler vücudün muhtelif örgen: kerinde yaptıkları zararla ” kak mazlar, midede asabi- hazım- sızlıkların - tevellüdünü —muzip olurlar. Bundan başka ruhi heyecat» lar da burada Layük roller öy- namaktadırlar. Bu hastalık her insanda babusus — sinirli şabıs- larda daha fazla müşahede edi- lir, en ziyade otuz ile kırk beş yaş arasında daha çok görük lür. Bununla beraber yaşlı kim- selerde ve çocuklarda da eksik değildir. Asabi mide rahatsız- lığına müptelâ kimseler ağızla. riada acılık hissederler, iştiha- ları çok düzensizdir. Bundan başka bulantı ve ağızlarında ekşilik vardır. Hastalar çok defa kay ederler, çok geğirir- ler, bazı defa mide ağrı ve san- cıları hissederler. Burada ye- meklerin alâkası yoktur. Her- hangi yemekler yinirse - yinsin, gene bu belirtiler zuhur eder. Bunlarda defi tabit ekseri kabız halindedir. Fakat bazı defa da ishal husule gelir. Hâs- talar büyük heyecanlar içinde, yetaktarımda bir türlü uyuyamazlar, fazla neş'es sizdirler. Baş dönmeleri, baş ağııları çok ezici ve üzücü bir şekildedir. |Vücutlerinde —bitre: meler, çok ağrılı çekilmeler ek- sik değildir. Kalb çarpıntıları ve uzviyetlerinde karıncalanma halleri çok olduğu için hastar lar âdeta merak ve elem içinde- dirler. Bahusus tıkanma duy- guları ve hislerinde zayıflık hal- leri kendilerini büyük bir me- rak ve endişeye düşürerek fazla korkutur. Bunun için hastanın sihhati ve ruhi halleri daha çok bozulur. Helecanlar ve s- kıntılar geçirir, istemiye iste- miye bu ıstıraplar içinde yata- ğa düşenler çok görülmüştür. Kendilerinde üşümelerle müte- rafik fazla bir yorgunluk ve mide sancıları hissederler. — Sonu var — Üa eee fın şahs.yetleri, insani mesele- leri hakkında vicdani hükümler vermekten uzak bulunuyorlar. Meselâ Çinlilerin tanıdığı — Ja- “ponlu çehresi, uzun zamandan. beri bu ülkeyi istilâ etmek ar zusiyle hareket eden savaş adamlarıdır. Öte taraftan hiç bir Japon tüccarı, müellifi, filo- zofu, din adamı, rossamı, kâşifi Çinde lüyıkiyle tanınmamak. tadır. Okuması yazması yerinde o- lan Japonlar, mazide Çinin ma- lik olduğu bir takım değerli şah- siyetleri bilirler; son zamanlar- - da ise tanıdıkları ancak bir kaç genertle münhasır kalmıştır. Ekonomi bakımından Japon- ya, Çine büyük bir iştah ve ha- setle bakar. Kendi ekonomik ve endüstri- yel kudretine emin olan ve bir taraftan ecnebi - pazarlarındaki rekal le uğraşıp bir taraf- dan da ham madde bulmakta için