Sahife 9 D>:ive dönen Avrupa! " Balkanlardaki (Köy gezileri — T Harp içindeki Çin, sulh halin- Güzel, yeşil örende ge- deki Avrupadan daha sakindir Sa çgıîşâfğggte a Anayurda getirilme. Almanlar Brennere gelince, Italya Ingiltereye el|'*"i için müzakereler Müzik - Raks- Hasbıhal ve bir dil- uzatmak mecburiyetinde kalmıştır. Japonya, Çin harbini kaybetmeğe mahkümdur Yazar: Cephede Japon askerleri Çindeki vekayii yakından tet- kik için son zamanlarda Çine gitmiş olan dünyanın emn maruf siyasi muharririerinden Vernon Bartlett İngiliz mecmualarından birine yazdığı bir yazıda, harp halindeki bugünkü Çini — sulh halinde olan Avrupadan çok daha sakin buluyor. Muharri- rin “Deliye dönen Avrupa, baş: hiğı altında yazdığı bu yazıyı kısaltarak naklediyoruz: *“Bugün harb içinde kıvranan Çin, sulh halinde olan Avrupar dan o kadar daha sakin ve il ki, adam Avrupayı büsbütün unutup sırf uzakşark- tan bahsetmek istiyor. Bugün- kü Çin, Avrupanın bir çok yer« lernden daha medeni ve rahat. Kantondan Hongkonga kadar yolcülüğüm esnasında pâsapor- tumu bir defa olsun kimseye göstermeğe lüzum olmadı. Çio- den çıkarken kimse yanımda kaç param olduğunu sormadı. Halbuki Avrapanın herhangi bir yerinde dört gün oturup ta tonra başka bir yere gitmek is- teseniz bir takım beyannameler doldurup vesikalar almanız, bir dürü vize muamoelesine tabi tur tulmanız icab eder. — Netekim Unanistana girerken bir vize: Ye çıkarken de ikinci bir vize- Y8 tabi tutuldum. Atinadan ay- tilrken yanımda birkaç drahr Biden başka Yunay parası ol- Madığına hükümet memurlarını ikna mecbur yetinde kaldım. Birkaç saat sonra tayyaremizle Sofyaya gelmiştik. Solyıda 20 akika kalacaktık. Bu yirm; da- kikalık ziyaret bana, öon sekiz giliz şilinlik bir vizeye mal ol- U. Belgraddaki tayyare mey- h*m— oraya ulaştığımız sırada 'Üyük hava manevralarına sabr de oluyordu. svada uçuşan harp — tayya- relerine aşağıdan manevra - fi- leri atılıyor, burası tam bir n'b meydanını —andırıyordu. üdapeştedeki tayyare meyda- Bdt oldukça normal buldum. akat Viyana Avrupada - oldu- ıu""l hemen tekrar bana hatır- hıl'* Viyana Tayyare meyda- Nda Alman harb tayyareleri G saf dizilmiş duruyorlardı. ü"hlı"ln arkasında askeri karar- h"'ı' göze çarpıyordu. vBııı ilıyanlar Nazi askerleri ob ©. Herşeyden evvel makul in- F, âr olan Avusturyalılar “ kırr _ı_'ı'_ beyaz çizzili bayraklarına t ı'm-' Hitlerin işaretini dik- nı"îıdı Bir turist şehri diye kap 'kım.ı_v,ınıdı otelimin vök, sının önünde dimdik iki 'etçi bekliyordu. ... e Gilden Avrupaya - döderken Öşünmüştüm, nelerle karşı- laştım. Avrupa tıpkı bir tımar- haneye benziyor. Lord Halifaks İngilterenin herhangi bir kriz karşısında şaşırmadığını ve şa- fırmayacağını söylüyor. İagilte- renin liderliğini Jkaybetmiş ol- ması ve bugünkü vaziyeti Lord Halifaksın iddiasının tamamen aksini ispat etmez mi? Bu da çok yazık. Çünkü Bri- tanyanın düşmanlarını en fazla sevindirecek olan şey, onun kendini müteredid ve aksıyan bir siyasete kaptırmış olmasını görmektir. Mamaf.h bu gün için Avrupadan büyük bir harb teh- Lkesi mevcut olduğu zehabına kapılmasın. Brtakım milletler yapabileceklerinden çok daha büyük sözler sarfetmeği itiyat edinmiş görünüyorlar. Aslında | herkes birbirinden korkuyor, Avusturyanın ilhakı Sinyor Mussoliniye pek tepeden inme bir darbe olmuştur. İtalya mat- buatı o vak'adan üç dört gün evel Avusturyanın her ne pa- hasına olursa olusun müstakil kal yaz ken, birkaç günlük kısa bir fasıladan sonra onun Avrupa haritasındın - si- linmesinif ae kadar isabet ol. duğunu yazmışlardır. İtalya, Habeş harbini müte- akıp ortaya bir de — İspanya | harbi çıkarmıştır. Bunu Alman ları Brennerden uzaklaştırmak gayesile yapmıştı. Halbuki bu- gün Almanlar gene Brennerde- ler. Bu sıkışık vazyette — İtal- ya İngiltereye el uzatmaya muz- tar kalmıştır. . Berlin-Roma mihverinin zaafa uğramasile Çekoslavakyanın is- tiklâlini kaybetmesi ihtimalleri artmış ve yakınlaşmış oluyor. Bu harpsiz olabilecek bir iştir. Av- rapa ordularının en müxemmel surette techiz edi.m ş olanların: dan biri bulunan Çekoslovak ordusu harbe imkân bulamıya- caktır. Çünkü Çek ihracatı Ham- burg Tryeste yoluyla yapılıyor. Ex: Almanlar bu’ılıi yyıırîıu y:._ parlarsa Çekoslovakyanın dün- diğer piyasalarile irtibatı tama- men kesilmiş olacaktır. Şuna nazaran, Çeklerin, Almanlardan nefret etmelerine rağmen yeni bir dünya harbinde Almanların tarafında dövüşmeleri hiç de müstebad sayılamıyacak bir ih- timaldir. Yalnız muhakkak olan birşey varsa, ©o da hürriyetin tadını tatmış bir ordunun ecnebi bir kuvvet için canla, başla dövüş- miyeceğidir. Almanların son harp eden almış olacakları veçhile her harpte netice üze- rinde en müesssir olan âmil, halkın — maneviyatıdır. Alman Vernan Bartlett nüfuz ve tahakkümünün yayılıp şümullenmesile belki ham me- vad bollaşabilir ve daha kolay temin edilir. Fakat bu sayede leceği şüphelidir. Britanya hükümeti, üç büyük devleti karşısında cephe almış görmek — korkusunun — telâşile kendi zaafını ve karşısındaki. lerin kuvvetini — mübalâj dırmak hatasına tekrar düşmüş cluyor. Lord Halifaksın İngilterenin muhtemel düşmanlariyle anlaş- mak arzusu şayanı - takdirdir; lâkin onun bu arzuya ulaşmak içim, tecavüzleri hoş görmesi bilemeyiz ne dereceye kadar doğru olabilir. İşte İskandinav mi.letlerini Baltık denizinin ce- nubunda olup bitenlerden uzak tutan, alâkaszlandıran onların toplu emniyeti sevmemeleri ve münferid kalmak arzuları değil İnglterenin bu sakim siyaseti- dir. Gene bu siyasettir. ki Av rupanın cenubu — şarkisindeki milletleri demokrasiden ayrıla- rak totaliter bir yol tutmağa mecbur ediyor., Unutulmamalı- dır ki, bu nisbeten küçük mil- letler, bir harp halinde vel rimizin en fazla zihinlerini gal ettiği görünen — tayyareler- den ve toplardan çok daha mühim rol oynıyacaklardır. Almanya, onun dostluğunu kazanmak için bütün diğer dost- lukları denize altıracak kadar kuvvetli bir devlet değildir. Ja- ponya ise Çia harbini kaybet» meğe mahkümdur. Onun zap- tettiği yerlerdeki nüfuzu şimen- diler güzergâbından bir kurşun atımlık bir sahayı aşmıyor. Ge- neral Şan Kay Şekin zaferleri, koca Çai yekvücut bir kütle halinde birleştirmektedir. İta'ya ise ya siyasetini bilfiil değiştirerek “İyi bir Avrupalı, olmalı, yahut ta Anglo - İtalyan paktının usaresini eminceye kâ- dar öyle görünmelidir. İnsan asıl birinci şkkın ruh bulmasını arzulamakla beraber, ikinci ola: l rak düşünülen vaz'yet tahaddüs etse bile aradan geçecek kısa vakfo - İngiltere hükümeti ile onun artık liderlik edemediği |. bükümet'ere muvazenelerini bul- mak imkânını verecektir. devam ediyor Belgrad, — “Politika —gaze- tesinden: Muhacirlerin iskânı progra- mının tanzmi hususunda Tür- kiye hükümetinin yapmakta ol- duğu hazırlıklar nihayet bul- muştur. Yapılan hesap ara göre Türkiye haricinde Balkanlarda iki milyona yakın Türk vardır. Bu sayıdan dörtyüz doksan bini Romanyadadır. Bunların 170 bini Müslüman baki kalanıda Gagavuz denilen hıristiyan Türk* lerdir. Bulgaristanda bir mik yona yakın Türk yaşamaktadır. D ğerleri de Yugoslavyada ya- şamaktadır. Bu Türklerin Tür- kiyeye nakli için dört milyon bektarlık işlemeğe salih arazi ile elli milyon liralık bir tah- isata ihtiyaç vardır. Bu Türk- lerin Türk'yeye getirilmesi için beş senelik bir plân hazırlan. mıştır. Senede — dörtyüz bin Türk getirilecektir. Bu'garistan hükümeti Bulgaristandaki Türk- lerin nakli için yakında Türkiye hükümetile müzakerelere başlı- yacaktır. Bu mevzu etrafında Türk'ye ile Yugoslavya arasında dostluk havası içinde müzake- reler yapılmaktadir.,, Parisin zengin mahallele- rini soyan genç kadın.. Apartmanın penceresini açan bir kadın haykırıyor: “Imdad, imdad.. Hırsız var!..,, B -) F y Hırsız kadın gazetecilerden sokınıyor. Parisin Sabek — sokağında, Deşan isminde bir kadın; apart- manın penceresini açarak avazı çıktığı kadar bağırıyor! — İmdatl. Hirsz varl. Bu bağırmayı işiden apart- man kapıcısi, tereddüd etme- £ S vsamaaar ——— ” - Fransız vapu- rundakiyangın nihayet söndü- rü Havr — Fransanın muhteşem Transatlantiklerinden Lafayette misinde günlerdenberi devam ilmişti fıü eden yangın, nihayet söndürüle- ngından sonra koca Transatlantik, resimde gördü. günüz gibi bir demir ve çelik külçesi halinde kalmıştır. | siz yavrunun asil heyecanları. -3 Yazan: Ü.T. Aradan yarım saat geçme- mişti ki: “Geldiler, geliyorlar, sesleriyle öğretmenlerin dışarı fırladıkları görüldü, Biraz sonra kültür direktörüaün selâmlarını arkadaşlarına sunan yardirek- tör Bay Naşet Şaylan ilk ted. risat müfettişi Bay Vahid ve Bay Sabri gibi kültürcüleri mıza almış bulünüyoruz. Me- saiye gene devam ediliyor. Müş- terek derdler deş'liyor, özlü ve müşterek kararlar veriliyor. Toplantı sonunda yardirek: törün: — “Kemalptşa öğretmenleri, den bir polis çapırıyor. Polisle beraber apartmanın merdiven- çıkatken; yukarıdan, ba- ları dörder dörder atlıya- rak inen bir genç kadın ile karşılaşıyor. Polis ona: — Nereden geliyorsun? diye Cevabımı verip ilerlemek isti- yor. Polisler derhal: — Öyle mi? Şu halde kara- kola gitmemiz lâzm, diyerek bu kadını Kayyo komiserliğine götürüyorlar. Komiserle arala» rında şu görüşmeler geçiyor: — İsmin ne? — İsmim Terman Fuke; 1909 senesande Troesn şehrinde doğ- duml, Derbal, kadının hüviyet cüz danı tetkik - ediliyor ve onun halea mahpus bulunan bir sue- bayla üç dört ayevel evlenmiş olduğu anlaşılıyor. Müttehim kadının üzeri araş- Ceplerinden bir kro- rapıyordun F ÜZ Maalesef öyle, bay komi- ser, Başka türlü geçinmek güç! — Cürüm şerikiniz yar mı? — Var amma ismini bilmi» yorum. Termen Openin bir müddet- tenberi zengin mahalleleri ha- raca kesen hırsız. şebekesile birlikte hareket ettiği anlaşılıyor. Ali Rıza ——— En temiz ve en zarif işleri süratle yapar. Yeni Kavaflar çarşısı No. 34 Yazan; Ü. T. üç ders yılındanberi yağmur demeden, çamur demeden, s0- ğuk veya sıcak demeden yal nız bir iş ve vazife ülküşüne dayanarak hakiki ödevlerini ba- şarmaktan biçbir zaman geri durmamışlardır,, sözlerini işiti. yoruz. ... Yemekteyiz... Masanın başında yer alan köy konuklarım köylü adına köylü bir genç kısa, samimi bir ifade ile yemeğe başlama- larını davet ediyor. Daimi bır neşe içinde geçen yemekten sonra salondaki rad- yo gramofonun çalmağa başla- dığı kivrak bir fokstrotun ahen- gine ayak uydurmağa çalışan- ların başında Yukarıkızılca ba- şöğretmeni Ahmed Akhan gö- ründü. İrmik helvasını foda edemi- yenler ellerine tabaklarını ala- rak hemen bir halka teşkil edi- verdiler, Arkada kordon zeybeği.. E- mekli başöğretmen Abdullah Öner, yirmilik bir. delikanlıdan daha canlı hareketlerle niha- yetsiz alkış topladı. Bunu mahirane - çalınan bir mandolin takib etti. Şimdi öğ- retmenler, — öğretmenlerinden ders alan çocuklar gibi bütün dikkatlerini mandolin — sesine verdiler. Öğretmen — Nezaket Becerikin ve N lüfer İlterin bir- likte öğretmeğe başladıkları iki güzel şarkıya kulaklarını —açtı. lar. Üçüncü provadan sonra hep- si de bir ağızdan söyliyebile- cek bir dereceye gelmişlerdi. Öğretmen durur mu hiç? Ni« çin kendisinin öğrendiği yeni bir bilgiyi köylüsüne öğretmesin. Birden karar verildi. Ilık bir babar güneşi altındı tabiatın özenini esirgemediği güzellik ve yeşillik — içinden köylü ile beraber köylü içine karışarak *Gençler birliği, bi- nasına doğru yürünmeğe bap landı, Bina önünde ispekter B. Va hid köycülük davamızın nelere dayandığını bağıra bağıra an- lattı.. hdı.:kıı olan y leni şarkıyı, kö; ğıklınuı açık sahne ,ll'. :l'— rattıkları muvaffak — rontlarını dinledik, ne oldu bilmiyorum; birden sebepsiz bir süküt fası- lası. Şayanı dikkat ve şayanı tetkik bir manzara kârşısında hayran kaldım. 10:12 yaşlarında bir çocuk kuıdiliiixı ortaya çıktı. Bir takım işaretler yapmağa başli- dı. Dilsiz olduğunu öğrendiğim | bu çocuk kendisinin mahsulü bir şiir okuyormuş. Bir — defa İzmire goölmiş, Atatürk heyke- lini görmüş, hayran kalmış. O büyük adamın sevgisini böyle — Lütfen çeviriniz —