M — Yavuzun hocası Mehmed Paşanın reyinden son- ra sonra herkes Mısıra harbı kabul etti Yazan M. Ayhan — 139 — devletin izzeti, şan ve şerefi için evlâ betariktir. Cenabıhak- kın inayet ve keremi ile Mısır bizim olacaktır. Bu reyden sonra, d.ğer zevat da birer birer ona iştirake baş- ladılar. Yavuz ilk plânda —muvaffak olmuş demekti. Bunda herhalde hayır olacaktı. O akşam Yavuz, hemen bep- sini yemeğe alıkoydu ve yatsı namazından sonra dağılmalarına müsaade etti. Geceyi, geç va- kite kadar kitap okumakla ge- çiren padişah, erteşi sabah gene erkenden kalktı. Sabah namazını kılacaktı. Fakat Ha- san Can, meydanda — yoktu. Hasan Can, onun husust haya« tının en yakını idi, Hatta, pa- dişahın bu genç ve güzel er- keği sevmesini ilrat şekilde te- lâkki edenler bile vardı. Ha- san Can, Tibrizden getirilen Isfahanlı oğlu Hafız Mehmedin oğlu idi: Kısa zamanda serpilmiş, bü- yümüş ve padişahın hususi hizmetlerine bakar olmuştu. Hasan Can, gece erken yat. mıştı. Çünkü yorgundu. Sabah- leyin de kalkıp, namazdan evel ve namaz esnasında padişahâ bir hizmette bulunamamıştı. Yavuz: — Yorgun galiba bizimkil Demiş ve aldırmamıştı. Güneş epeyce yükseldikten sonra Hasan Can huzurda gö- ründü. Yavuz ona muhabbet dolu hislerle baktı: Vai — Hasan Can neredesin, bu gece görünmedin, neredeydin? — Padişahım, affedin, — yor- gundum, Birkaç gecedir de uy- kusuzdum. Bu yüzden efendi- mize hizmet şerefinden mahrum kaldım.. — İyi uyudun mu bari Ha- san Canl — İyi uyudum devletlüm. — E, şuraya otur da ne rüya gördüğünü söylel Hasan Can sıkıldı: — Hıçbir. rüya padişahım... Yavuz, divanın bu toplantı- sında, herkesi reyinde —bür bırakmak, ekseriyeti temin ede- rek, taarruz — kararını alımak istiyordu. — Yavuzun korktuğu nokta şu idi: Böyle çok uzun ve çöller katedilerek yapılacak bir sefe- rin müşkülâtı çoktan ve bu yüzden her hangi bir mağlü- biyette hatıra gelebilirdi. İşte, böyle bir — vaziyet karşısında bütün mesuliyeti kendi şahsı etrafında toplamak istemiyordu. Çünkü ordu ve millet, yalnız ve yalnız onu itham edecekti. Bu yüzden başka felâketler gelmesi, devletin zaafa düşme- si de akla gelebilirdi. Padişahın divanı açmasından sonra, şu şekilde iki fikir daha belirdi: 1 — Mur seferinin başka bir zamana bırakılması ve o vakte kadar daha iyi hazırlar nulması. 2 — Mısır üzerine sefer açık madan, Şah İsmailin —dahâ esaslı suretle tedibi ve İranın tamamile ortadan kaldırılması. Birinciler diyorlardı ki: —Padişahımız, gerçi bir mik- tar hazırlık yapılmıştır ve ordu, hududu — boylamıştır. Ancak, i yer, İran değil, Mısırdır. Oraya harpsiz, darb- — sız gidip gelmek bile bir mez- eledir. Çöllerde çok — sıkıntı çekeceğz. Düşmanlarımız - ise fırsata —muatazırdır. — İkimcilerin ifadesi ise şu mer- kezde idi: — — Seferitam bir emniyet we selâmetle başarmak için, “gevvelâ, en korkunç düşmanımız İsmaile karşı olan harekâtı Şah tamamlamalıdır. Çünkü, ordu nün kısmı küllisi Musra sefere çıkınca, o da bize saldıracaktır. Yavuz, kırk dereden su ge- tirerek ve bugünkü müzakerede #zemi yumuşak ve mültefit dav- ranarak her fikre karşı mantıki cevaplar veriyor, hilâfetin ele ân haremeyni şerifi de idate etmek gibi kudsi ve Al- lah nezdinde çok mübarek bir işi de Osmanlıların eline geçi- receğini, şah İsmailin muhte- — Hasan Ağa, devletlü biraz enfiye arzu buyurmuşlardı. — Şimdi getirecekler. Ben de onu bekliyorum.. — Fakat sende bir hal var? Filhakika Hasan ağa çok dur: gun, çok düşünceli idi. Ara sıra bir heyecan geçir'yormuş gibi, gözlerini kapıyor ve du- daklarının — arasından — birşey okunuyordu. Hasan ağa, öte- denberi daima sükütu tercih eden bir adamdı amma, derecesi hiç görülmemişti. — Hayır, birşeyim yok... — Yok, gizliyorsun. Sen de, hem de lıvıılldı birşey var. Acaba bir felâket mi seni böyle şaşırttı? Hasan ağanın yerine Hazine- darbaşı Mehmet Ağa — cevab verdi: — Ey Hasan Can, o düşünm mesin de kim düşünsüni. Bu gece, öyle bir rüya görmüş ki, hayret ve heyecanı hâlâ zail olmamaktadır. — No rüyası... Ne rüyası... Mehmed ağa, başını eğdi: — Hem de öyle bir rüya ki... Hasan Can, çok meraklan- mıştı. — Bana da söyleyin şunu, Daha demin zatışahıne bana, gece ne rüya gördüğümü sor- muştu ve ben de görmediğimi söyleyince sıkıldı.. Hasan ağa, Hasan Cana baktı: — Yani, benim rüyayımı pa- dişahımıza arzedeceksin. — Olabilir?. — Sonu var — Yanına yaklaştım: gir, hem kendini tarttır, hem de vardır, onlarla da alâkadar ol.. görmedim — Çok asabisin bugün; mel bir macerasına karşı kâfi Te î::"l olur?. d l : — İnan olsun efendimiz. hardan bahsediyorsuı f ınıklır_dı k,vvol burakılahilecer — Hafızanı iyi yokla; mut: K'ı b?r .'ç“d..y;:ı ";, a & .luılıoyledı. laka görmüşsündür. İnsan kos- Nihayet — Mehmed . paşaya | koca bir geceyi uyku ile geçi | lerden dem vuruyorsun.. - döndü: p .e Siz ne dersiniz hocam, işte herşeyi dinlediniz: — Yavuz, kasten son sözleri ona — birakmıştı. Yani kendi fikrini — lma eltikten sonra onun reyini — alması daha muvalıktı.. Yavuz “isabet etinişti. Mehmed paşa: | — Düşmana yar olan düş %ıudıı. Mısır seferine çıkmak, | ANADOLU Günlük siyasal — gazete babıb ve Başmunarriri | — Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri müdö M Bamdi Nüzbet ÇANÇAZ — İDAREHANESİ İemir İkinci Beyler sokağı Cbelk Fartisi binan içinde Telşrak İzmir — ANADOLU Türton: 4776 » Posta kutusu 405 rir de bu müddet zarfında bir rüya görmez mi?. — Allahın büyük —namına yemin ederim, görmedim.. — Acayip.. Peki, neyse!. Git, kapı ağısı Hasanı gör, ona enfiye tenbih eylemiştim. Bili- yorsun; getirmiş mi, anla! Hasan Can çıktı. Hasan ağa, odasında yalnız değildi. Hazi- nedar başı Mehmed ağa, kilârcı büşı, saray ağası, hepsi yanında idiler. Hasan Can selâm verip girdi. | Herkes doğruldu. Çünkü Hasan Can, Padişahın en yakını ve gözdesi idi, — Selâmünaleyküm! - — Aleykümselâm Hasan Can. Buyrun.. Dr.Behçet Uz var mıdır? — Yani? kendisini gösterir mi? — Amma Necip Fazılın “Bir tamamile başka görünüyor. muharrir, bir şair, aksini iddia Necip Fazıla gider, sorardım, sin azizim? Evet, ona bunu sorardım, karuştur. Yabeta aemleketler için — venelik elere Cereti 27 Hiradır R ANALLLU BATBAASINDA LAsMBIŞlik Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Abenk matbaası yanında kabul eder. Mduayenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261 | — Sen de incir ağacına pek — Ona ne şüphe? -dedi- metafizik kudretler, ruhlar ve Al. lahla karıştırılmış en basit insan hatalarını, verasetin bayrak aç. miş kepazeliklerini bir tarafa bırakıp ta onların üstüne incir a Anakya“da#anlı hâdiseler oluyor — Başı I| inci sahifede — Antakya, 7 (AA.) —Anado- lu Ajansının hususi muhabiri bildiriyor: Dün bildirdiğim Aktepe vak- asında ölen iki jandarmanın Türk oldukları anlaşılmıştır.Bun- ların kimler tarafından öldürül- dükleri henüz meçbuldür, Dağ, kır, ova gözün ecişebil- diği yere kadar göğün, suların, ağaçların kızıl gelincik tarlala- rile yeşil buğday — sahalarının renklediği ve şimdi Türkten başka unsurlarla meskân olan bazı köylerin bile en zarif Türk isimlerile çağırıldığı bu gözel Türk ülkesinde misbi ve forse bir sükür hüküm sürmektedir. Bununla beraber tazyik hare- ketlerinin doğurduğu heyecan ve sabırsızlık mahsüs bir şekik de gorülmekte ve Türk aleyh- tarlarının bazı kimseleri — silâh- landırdıkları israrla söylenmek- tedir, Zabıta silâh tasınmasına kar- p şiddetli bir mücadele açınış lıövhüıoı. Şehir ve köy kapı- arından giren ve GİRi Kapmallr. öilem mühim bam mevkileri müfreze- lerle tutulmuştur. Bu münase- betle bazı şiddet hareketleri haber — verilmektedir. Türkler bükümetin —alacağı tedbirleri heyecanla, fakat sükür ve ve- karla beklemektedir. Antakya, 7 (AA) — Ane: dolu Ajansının hususi muhabiri bildiriyor: Milletler Cemiyeti seçim ko- misyonu genel sekreteri — inti- habat sırasında vukubulacak bir cürmün yerli mahkemeler ÇİMDİKLER İncir ağacı ve sinir Bizim Orhan Rahminin sinirleri, bugünlerde epeyce şaha kalk: mış. Dün, asık bir suratla masasının başında romanını yazıyordu. — Havalar nasıl gidiyor dostum. Dedim.. Gözlerini, hiddetle yüzüme dikti: — Gt -dedi- bak pencereden göklerel, Güneşe bak, bulut var mı, yok mu; araştır, temaşa eti, Sonra, eczahanelerden birine barometreyi tetkik eylel. Kâfi gelmiyorsa, yağmuru, havayı bildiren kitaplar, hatta hayvanlar Evet, onlarla da temas et. Demek istedim, önündeki bir yığın notu yırttı: — Görmüyor musun -dedi- hava berbat işte.. Oturmuş ta ba- Hangi bahar, söylesene, bahar nerde? masa başında hiç durmaksızın, zeytinyağlı dolmadan, yumurtadan, maruldan, ağaç altında kilim- Ackadaşım, durmadan söylüyordu. Bir aralık: — Şey «dedim- yazılarınızda hayatınızdan akisler, parçalar — Yanisi şu; meselâ, şu sinir bozukluğu da yazılarınızda — Tabil, tabiil.. Bir kadının hâmile olduğu zamanlarda, na- sıl ki bütün varlığı değişiyora,' biz de öyleyiz. adam yaratmak, eserindeki tez — Belki.. Fakat ne çıkar arizim, ne çıkar? Herhangi bir etmiş olabilir. Bunun doğru ok duğunu kabul etmek için de sebep yok ya? Bana kalsa, bizzat İncir ağacı ile piyes muharririnin hayatı arasında münasebet arayan gazeteci diyelim ki, hata işlemiştir. Piyesteki meczup filozof ta bir tarafa,| fakat senin hayatında, evet, bizzat senin hayatında bir İncir ağacı var mıdir, yok mudür, şunu söyler mi- tutulmuşsun, dedim. TEZEaE Çocuk hastalıkları hi Yalkaşı DALC, lt aylığı 800 mütehassısı ağacı dikmek te me demektir, yani? Dedim ya, arkadaşım, çok asabi idi, — Yetişir -diye ilüva etti- sen de bu havada asabımın üstüne incir ağacı dikmel, Bak, görüyorsun; ne haldeyim? Bende de hayatın, verasetin tesirlerini aramalısın,.. Allaha giden yol çok uzaktır; ben varım, ben. İşte, bana bak, kâli?. Çimdik de mi? yoksa bitaraf mahke- melerde mi? görüleceği hak- kında tereddüt hasılfolursa bu- nu bitaraf mahkeme müddeiv- mumisinın tayin edeceğini bil- dirmiştir. İskenderun, 7 (A.A.) — Ana- dolu Ajansının hususi muhabiri bildiriyor: İntihabatta reylerini - kulla :- mak üzere Türkiyedeki Hatay- hların gelmesi devam ediyor. Dün gece gelen 300 Türk is- tasyonda coşkun tezahüratla karşılanmıştır. Bu — suretle bu hafta içinde gelenlerin sayısı yedi yüzü bulmaktadır. Antakya, 7 (A.A.)— Anadolu Ajansının hususi muhabiri bildi- riyor: İskenderun ve Kırıkhan kaza- larında kayıt ve tescil büroları faaliyetlerine devam ediyorlar. Antakya, 7 (A.A.)— Anadolu Ajansının hususi mubabiri bil- diriyor: Dün gete Antakyanın Dört- ayak mahallesinde bir kahvede bulunan Türklere karşı jandar ma tarafından ateş açılması üzerine mühim bir müsademe daha — vukubulmuştur. Bu çar- pışmada iki jandarma ölmüştür. Antakya, 7 (A.ÂA.) — Ana- dolu Ajansının bhususi — muha- biri bildiriyor: Yenigün gazetesi Fransızca neşrettiği dördüncü sahifesin- de Halepte mukim Suriyeli ve Lübnanlıların kamyonlarla Ha- taya gönderilerek nüfusa kayıd ettirildiklerini ve ittihadı vatani cemiyetine dahil yabaacılara da hem Antakya hem İskenderun dairelerinden nüfus kâğıdı ve- rildiğini ve bu cemiyetin köy- Tere SAt adamlar çöndererek tedhiş hareketleri yaptıklarını itiraz götürmez vesikalarla ispat edecek vaziyette olduğunu yaz- makta ve buna ehemmiyetle komisyon reisinin dikkati çe- kilmektedir. İskenderun, 7 (A.A.)— Ana- dolu Ajansının husust muha- biri bildiriyor: İskenderun — ve Kırıkhan ka- zalarında tescil muamelesi de- vam ediyor. Türk gazeteleri Türk yazılmak istiyen Eti Türk lere karşı tehdid ve tazyik hareketlerinin devamından çar- şamıba günü İskenderunda Türk- lere tecavüz ederek beş Türkü yaralıyan Usbecilerin hâlâ şe- hirde ve hükümet daireleri ko- ridorlarında serbestçe dolaş- malarından, jandarma ve polis kumandanının mutaarrızlar aley- bine takibatta bulunacağı hak- kındaki sözünü tutmamış olma- sından acı acı şikâyet ediyorlar. Antakya, 7 (ALA.) — Ana- dolu Ajansının husust muha- biri bildiriyor: Faik Türkmen tarafından bu sabah Ampir sinemasında Türk dili inkılâbı hakkında verilmesi mukarrer ve hükümetten izinli konferans sinema civarında za- bıta küvvetleri ikamesi suretile yasak edilmiştir. Evelce vukuunu bildirdiğim seylâptan yuvasız — (kalanlara yardım için Halk partisi tara- fından bir komisyon teşkil edil- miştir. R Antakya, 7 (ALA.) — Ana- dolu Ajansının hususi muha: biri bildiriyor: Delege Gara ile Başkonsolo- sumuz Celâl Karasapan dün gece Ankaradan buraya geldi- ler. Son hâüdiselerden heyecana ve sabırsızlığa düşen halk bü- tün alâka ve dikkatini Garonun Sağlık VaC bahisleri Dehili hastalıklar m Hokassım aur Dz. M. Şerki Uğar diyor ci Mikzodem -- Kâhil insanlarda görülen kis- bi ve muahhar mikzodem hasz- talığı her yaşta husule gelebilir. Bunlar da saydığımız — birçok belirtilerlerle beraber tiael bir- çok tagayyürleri mucip olmaktadır Zekâda uyuşukluk ve hafızada zayıflık yüz gösterir. İradede birçok bozukluklar olmaktadır. Duygularda tagayyürler husule gelir, vücut kasıları çok gevşek bir hal alır; doermansızlık baş- lar. Bunlardan maada bu has- talığa müptelâ insanlarda ahlâk tahavvülleri de zuhur - edebilir. Konuşmaları çok batidir. Çok defa kendilerinde bir lâkaytlik husule gelmektedir. Bundan başka kendilerini kudretsiz ve takatsiz hissettikleri için, temr bellik halleri de başlamakta gecikmez, Gündüzleri bile uyur makta devam ederler. Bunlarda kanın kırmızı yuvarlakçıkları tenakus eder. Kırmızı kanın rengini veren Hemoglobin mik- tarı da çok azalmış bulunur, İğtida hali de bu hastalarda bozulmuştur. Bunlar çok az miktarda kalori ile muvazeneyi temin etmiş olurlar ve kolay- hkla vücutlerine yağ örgüleri- nin birikmesine sebebiyet ve- rirler. Bu hastalığa uğrıyanlarda vücudün hararet derecesi düşük bir haldedir. Bunlar pek müş külâtla sınırlar, idrarları da azdır. Bu sayılan bozukluklar- İdan başka daha mühim tagayyür lere deveran cihazında tesadüf olunur. Kalb hastalıkları hüsule gelmektedir. Barsaklarda veha çoktur. İdrarda albumin de gö- rülmektedir. Hastahık — yıllarca sürebilir, sinsi sinsi başladığı ve şiddetli alâmetler gösterme: diği için çok defa aldırış edil- mez. Lâkin yüzde ve ciltte şip likler başlayınca iş değişmiş bulunur. O zaman hastalığa bir ehemmiyet verilmeğe baş lanır. Halbuki bu hastalıkta herhalde erken teşhis konarak tedavisine başlanılmak icab eder. Geciktirmek, hastalığı uzatmak demektir. Esasen — hastalığın kendisi müzmin seyreden hasta- hklardandır. Birkat daha uzat- mâk ve seyrini yıllarca sürün: cemede bırakmak doğru değil- dir. Vücut makinesinde maddi ve manoevi bozuklukları gözönü: ne getirmek icap eder. -Arkası var- GOTUMLAMMADA S S earra L e a Ankara seyahatinden sonra va- ziyette hasıl olması icab eden salaha tevcih etmiş görünüyor. Garonun Ankaradan hareke- tinden evel Hatayda Cenevre anlaşmasının harfiyen ve kat'iy- yen tatbik edileceği bakkında Türk gazetecilerine yaptığı be- yanat memnuniyet verici ve yatıştırıcı mahiyette kaydedil: mekle beraber bu beyanatın Bi sahalardaki tezahürlerine intizar edilmektedir. » Delege Garo kat'i emirler almak üzere yarın sabah Beyruta hareket edecek ve vaziyet pa» zârtesi günü tamamen aydın- lanmış olacaktır. Ankara, 7 (A.A) — Anadolu Ajansının husust muhabiri - bik diriyor: Arap gazeteleri tahrikâtlarına devam ediyorlar. Bu meyanda Antakyada çıkan Elürübe ga- zetesinde “Necip Alevi mille. — tine, başlığı altında ve Sancak — Arap teşkilâtı âli komisyonu imzasile neşredilen beyanname- — Son S inci sahifede —