Sahile —& * Karagün dostlü-| Sehir tiyatrosunda: ğu imtihanında. — Başı 3üncü sahifede — 50 kuruş, Zahire simsarı Şev- ket Akpınar 10 lira, Tüccardan Mustafa Karaoğlan 20 lira, Pa: muk simsarı Şarlo Beiveniste 10 lira, Tüccardan Ali Karaoğ- lan $ lira, Yağ simsarı Ahmet Hüsanü 5 lira, Yağ simsarı Emin Tevfik S lira, Tüccardan Suat Öktem 5 lira Tüccardan Sabri Kasaboğlu 5 lira, » Tüccardan Tahir Erdem 5 lira, Tüccardan Tahsin Piyale 10 lira, Tücear- dan Mehmet Nazmi - Portakal 25 lira, Akşehir ticaret evi 15 lira, Nurettin Ulueren 2 lira, Kocatepe — ilkokul öğrenicileri 1i lira 82 kuruş, İkinci mınta- ka tapu muhafızlığı memurları 4 lira, Yorgancı Muharrem usta evlâdları 20 lira, Aziz Paker 25 lira, Karşıyaka Türkbirliği okulu —öğrenicileri 22 lira 69 kuruş, Geri Tobako tütün şir- keti işçileri ve mumurları 300 Lra İzmir tenis kulübü 50 lira, Belediye zabıta memurları 42 lira S0 kuruş, Emin Kasım Ba- kât 4 lira, Üçüncü mıntaka tabu sicil muhafızlığı memur- ları 5 lira, Birinci mıntaka tapu sicil muhafızlığı — memurları $ lira 62 kuruş, Dördüncü mınta- ka tapu sicil muhfızlığı memur- ları 4 lira 87 kuruş, Halkapı- nar palamut fabrikası işçileri 32 lira, Faik Köksal S lira, Örnek köyü okulu öğrenicileri 4 lira 60 kuruş, Zıraat başmü- dürlüğü & memurları 6 lira 95 kuruş, İbrahim Göktuna 3 lira, Tapu sicil grup müdürlüğü bü- rosu 15 lira 30 kuruş, Tütüncü Osmon Tin 10 lira, Kambiyo müdürlüğü memurları 11 lira 39 kuruş, Necip Gençtürk 5 lira Di Amerikan Tütün kum- panyası memur ve işçileri 463 lir 24 kuruş, Darağaç Türkmen fabrikası işçileri 26 lira 66 ku- ruş, Hüsnü Erözenç, Emin Bir- sel ve Bohor Elhadef 15 lira, Deniz yolları işçileri 10 lira, Alaçatı ikinci ilk okul Baş öğ- retmenliğinden 5 lira, Liman dairesi memurlarından 8 İira, Pamuk mensucat Fabrikası işçi- 170 lira 35 kuruş, Pamuk men- sucat fabrikası işçilerinden Na- zile 1 lira 45 kuruş, Borvalı zade tütün mağazası işçileri 86 lira 7 kuruş, — Zıraat Bankası memurları 34 lira 40 kuruş, Mehmet Dedeağaçlı 20 lira, C. Livornes 5 lira, İş dairesi dördüncü bölge memurları 25 lira, Alsancak — mıntakasında bayan Sabire Salt elile topla- nan SO lira, yani yekün itiba- — rile dünkü teberrüler 2141 lira G1 kuruştur. İbret dersi Kahramanlarda 46 numaralı bekçi B. Kâmil Peşelioğlu, Em- — niyet müdürlüğüne bir mektupla birlikte beş lira göndermiş, bu — paranın Kirşehir zelzele felâ- ketzedelerine gönderilmek üzere Kızılay merkezine verilmesini rica etmiştir. ** Amerikan Tobako kumpan- yasının teberrü listesi şöyledir: Sadi Berkem 20, Galip Var 20, Mustafa Tamkan 15, Alâ- ettin Berkem 10, Ahmed Ka- Jafaoğlu, 10 lira, J. H. Lane, W. B. Miliner, Kemal Pekin, — Süleyman Dayı, M. Tahir Ona- — ran, Abdi Yonsel, Hakkı Er- — tenü, Aleko Amira, beşer, E. W. — Haydan 4, P. Maggiar, Hasan Onardan, R. Sasso üçer, Jozef Amado, Hamid Demirağlı, Mu- harrem Ercan, Mehmet Kara- göz, Ali İşeri, Ali Asena, Ek- rem Uğural, Mehmed Uyan, İsak Arditi ikişer, S. de Swart, — R. Balliani, Nasır Koruyan, — Başı 3 üncü sahifede — iyice giydirilememişse, daha doğ- rusu dava hâdiselere değil de eşhasa müdafaa ilmişse sah- nede uzun ve sıkıcı tiradlardan başka birşey bulamazsınız. Pi- randello bu esaslı kusurdan kendisini tamamile kurtarmış. Kabahati daha çok mütercime ait olmak lâzımgelen ve bilhas- sa bir kadının ağzına hiç de ya- kışmıyan uzun bir iki cümle is- tisna edi eserde tırnak ta- kılacak hiçbir nokta yok.Kendi davasını Ladvissinin şahsında müdafaa eden müellif maksa- dına hakikaten vasıl olmuş, herkese karşı derin bir tolerans- la hâreket etmek, herkesin' doğ- ru bildiğini kendisine bırakmak lâzımgeldiği esasını çok canlı ve dramatik bir vak'a ile mey- dana koymuştur. Onun fikrine, kanaatine iştirak etmiyenler bu- kat müellif herke- ini yine kendisine bı. rakmakta zaten ve peşinen ce- vap vermiştir. Bizim gibi içti- mai inkılâplar geçirmiş ve ha- len de geçirmekte olan bir mem- lekette bu çeşit eserlerin çok lâzım olduğuna ve şehir tiyat- rosu artistlerini *Size öyle ge- liyor, piyesini repertuarlarına almakla büyük bir isabette bu- Tunmuş olduklarına kani olan- lardanım. . ** Kontrandülerde temsilin mu- vaffakıyetinden de biraz bahı» etmek âdet olmasaydı bu nok: tayâ hiç temas etmiyecektim. İhtisasımı dosdoğru - ifade et- mek İâzımsa diyeceğim ki iki gecedir bizim Şehir tiyatrosun- da seyrettiğimiz bir komedi ile bir drüm değildi, kelimenin tam manasile hayatı hakikiyede bi- rer sahne idi. Artistler oynamı- yor, yaşıyorlardı. Osman bikes ağlar rolünde Galib, aşır okut- turun şahsında Vasfi sahnemiz- de uzun bir zaman yaşamağa namzed birer tip yarattılar, Eğer bayan Şaziye iki saat için * Dünyanın en abdal kadını . olmak lâzımgeldiğini biraz da- ha iyi anlasaydı ve bayan ar- tistlerden diğer birisi de 3söz söyler, hareket eder, hulâsa sahnede yaşarken ellerinin de kendisine pek İlüzumsuz birer uzuv olmadıklarını biraz daha iyi hatırlamış olsaydı “ Sözün kısası, için tenkid mahiyetinde bana söyliyecek hiç bir serma- ye kalmıyacaktı. H. Kemal Ladvissiyi bütün zekâsı ve bütün kudretile ya- şatırken ben düşünüyordum. Sanneye iyi bir etof halinde gelen artistler ilk devirlerde muhakkak biraz sendeliyorlar, uzun veya kısa bir acemilik, bir talebelik devresi gaçiriyor- lar. Fakat bir defa sahnede emekleme devresini gaçirip de şahsiyetlerini buldular mı bizim tenkid veya takdirlerimizin çok fevkine yükseliyorlar. “Size öy- le geliyoraa, da bilhassa H. Kemal ve bütün arkadaşları bu kadreti çoktan elde etmiş ol duklarını bir kerre daha ispat ettiler. EEA L SAAT T A. Simes, R. Özmirza, Niyazi Öztütüncüler, Tevfik Erçiğ, Zi- ya Torun, Rıdvan Sökmen, Mitat Gabi, Hüseyin Koçer, Kâzım Gürün, İbrahim Dayı, Tevfik Gözlü, Mümin Çetin, Avram Elgazi, O. Güras, Fe- ride Asena, V. Natovich, D. Tuvi, A. Tius, R. Narick, Rifat Serdaroğlu, Hüseyin Gür birer lira, Necmettin Diliüz, Alâettin Benk, Eli Aşer ellişer kuruş, yabi 171 lira 50 kuruş.. Bunlar memurlara aiddir. — İşçiler ay- rıdır., ANADOLU Başvekilimiz seya-| | hatinden döndüler — Başı 1 inci sahifede — Selânik, 1 (A.A.) — Başba- kana rofakat eden genel direk- törümüz bildiriyor: Başbakan, refikaları ve Hari- ciye Vekili, refakatlerinde Ati- nadaki Türk elçisi - ve Ankarâ- daki Yunan elçisi, diğer heyet azası olduğu halde saat 9 da Selâniği teşrif ettiler. onda Keakedonya umu- mi valisi ve bayanı, kolordu kumandanı general Politis ve askeri ümera, yüksek memur" lar, Selânik belediye — reisi, Türk » Yunan dostluk cemiyeti reisi ve eri "muharip- ler cemiyeti Türk kolo- nisi, Romanya, — Yugoslavya başkonsolosları ve büyük bir kir kalabalık tarafından istikbal edildiler, Tren durur durmaz muzıka 'Türk * Yunan marşlârımı çaldı. Başbakan ve Hariciye Vekili istasyon peronunda selâm vazi- yetinde duran askeri kıt'ayı teftiş ettiler. Selânik konsolosu Türk kolonisini kendilerine tak- dim ettiler. Umumt Valini konsolosun — bayanları yi Celâl Bayara birer buket ver- diler. İstasyon 'etrafını doldurmuş olan halk bu merasim esnasın- da sürekli Aalkışlarda bulunu: yordu. İstasyondan çıkıldığı - vakit meydanda ihtiram —safı teşkil etmiş olan iş bölüklerinin ve gençlik teşkilâtının zitolarile ve ellerini öne doğru uzatarak se- İâm verdikleri görülüyordu. Başvekilimiz, Hariciye Veki- limiz önlerinden geçerek hem onları hem de az ötede bir yığın teşkil eden halk kütlesini selâmladılar. Meydan, — alkış, zito Türkiye ve zite Kemal Atatürk seslerile çınlıyordu. Merasim sırasiyle tertib edik miş olan otomobillere binen Başbakan, Hariciye Bakanı, ba- yanlar ve heyet azası yanla- rında Umumi — vali, — Kolordu komutanı, Belediye reisi olduğu hâlde doğruca Atatürkün evini ziyarete - gittiler. Bütün güzergâhı ve bilhassa Atatürkün evi civarını ve etra- fi hıncahınç doldurmuş 'olan halk kütlesi kâlbten taşan bü- yük heyacanla ve sürekli alkış- larla misafirleri ağırlıyordu. Evin üzerinde yer almış olan şabir muzıkası Türk ve Yunan milif marşlarını çaldı. Başbakan ve Dış işleri bakanı evin bilâ- istisna her tarafını aâyrı ayrı durarak 'tetkik ederek ziyaret ettiler. Bu esnada bütün etral- - di a Nihayet, Namık biraz daha kalmak mecburiyetine — düştü. Çünkü Doktor onu salmıyordu. Zavallı; yılanı koynunda tutup okşıyan bir insan vâziyetinde idi. Evde, bazı yaz “günlerinin, ağır, bulutlu, terletici yağmur başlangıcı havasını seziyordum. Üç gün sonra idi. Herşey tabiileşiyor gibiydi. Hâdisele- rin, doğdukları zaman yaptık: ları tesir ve gösterdikleri çeh- re, bir müddet sonra azalıyor, silikleşiyor. Bir öğle uykusundan uyan- dığım vakit herkesi gitmiş bul- dum. “Ah, bu gönül,, taki sokaklardan bitmek tüken- mek bilmiyen alkış sesleri yük- selmekte davam edıyordu. Evin ziyareti esnasında Selânik be: lediye reisi Başbakanımıza aşa: ğıdaki beyanatta bulundu: —Atatürkün evini en iyi şekil- de muhafaza etmek Selânik için bir şeref meselesidir. -Biz evin plânını, evin tamirinden sonrâ alacağı şekle göre tan- zim etmek istiyoruz. Lâzım ge- lirse etrafında meydanlar aça- cağız. Onun <için evin yeni şekli. hakkında tanzim edilecek plânın bize de gönderilmesini rica ederim. Başbakan, gösterilen bu de- rin alâkadan dolayı hem ken- disinin hem Türk hükümetinin teşekkürlerini bildirdikten sonra heyet yeniden otomobillere bi- nerek Türk konsoloslağuna gitti. Yolda geçerken yeni di ilmekte olan Ayadimi; ünde durarak içini gezdi, Kilisenin eskidenberi iyi muha- faza edilmiş olan müzayikleri hakkında vekillerimize malümat verildi. Başbakan ve Dış İşleri Bakanı konsoloslukta bir müddet kak dıktan sonra şehri gezmeğe çık- tılar. Yalılar boyundan geçe- rek küçük Karaburuna gittiler. 'ğettin köşkü e'varından geri döndüler. Kral ikinci Jorjun heykeli önünde bir dakika dur: duktan sonra Beyazkule önün den ve rıktımdan geçerek kala kahvelerine ve oradan Çavuş manastırına çıktılar. Başbakan ve Hariciye Veki- limizi burada istikbal eden baş- rahip kendilerini izaz ettikten sonrü ayrılirken dostdoğru kal- binden' gelen bir heyecanın tit- rek sesiyle Başbakana dediki : — Ulu Tanrı, iki memleketi ida- re eden ricali her iki millet tarafından temenni edilmekte olan birleşmeye -ermeleri için sarfettikleri gayretlerde kendi- lerini mazhar etsin. Ve onları bu doğru yolda takdis etsin, Başrahibin bu güzel duygusun- dan mütehassis olan Başbakan bu sözlerinden dolayı teşekkür ederek izhar etmiş olduğu arzu yolunda kanaatle, emniyetle yü- rümekte olduğunu, iki milletin de işaret ettikleri bu yolda hareket eden ricalin daimâ kuvvetle — ilerliyeceğinden ve milletlerinin itimadına, yardımı" na güvendiğinden emin bulun- duğunu söyledi. Oradan istasyona inildi, İs: tikbal esnasında yapılan ayni mel le ve ayni zevat tara- fından teşyi olundu. Başbaka- Yazan: Saime Sadi Daha önceden bir bahçeye se yalmız kalmak - istiyordum. İstanbula bazı mektuplar — ya- zacaktım. Baş ucumda ablamın kartı vardı: *O kadar tatlı uyuyordun ki kıyamadım., Diyordu. Do'clorun — nefri aşağıda bafif hafif şarkı söylü- yordu. Evin her tarafı, bol ışıklar içinde yüzüyordu. Gök- yüzü parlak, gümüş kadar par- lak ve muhteşemdi, Kendimi topladım. İki mektup yazdım ve sonra piyanoya oturdum. Rastgele, en sevdiğim — melodi- leri çalıyordum. İçimde, derin, gideceklerini söylemişlerdi. Ben- Zavallı kadın Mari Barte isminde en son kürek mahkümlarından bir ka- dın, zındanda ölmüştür. 26 yüşında iken hapse atılan bu kadın, orada bir mahkümla evlenerek iki çocuk sahibi olu- yor. Fakat birkaç sene sonra hem kocası, hem de iki çocuğu Kürek mahkümu kadın öldü Bu kadın, elli sene evel fahişeliğin- den buraya sürülmüş imiş! CA ASA * SN “FYON A Mayıs 3 ölüyor. Kendisi sekiz on gün evel tam 76 yaşında gözlerini dünyaya yumuyor. Mari Barte fakir bir ailenni kızıdır.. Dokuz yaşında iken, anadan ve babadan yetim ka- hyor. On beş yaşında evleni- yor. Yirmi yaşında dul kalıyor ve £ liğe başlıyor. Fransa hükümeti, o sıralarda, memleketinden — uzaklaştırmak istediği kötü kadınları, merkezi Amerikadaki Sen - Soren * dü Maroni şehririn Güiyan zında- nına gönderiyormuş. Bu kadım lar, oradaki erkek mahpuslarla evlenerek yuva kuruyorlarmış. O da zndanında, salâhiyet- tarların müsaadesile, Yusuf i> minde bir Arap mahkümla ev- leniyor. Yusuftan iki çocuğu oluyor. Fakat çocuklar çok yaşamadan sıtmadan ölüyorlar. Kocası da, az zaman soara çocuklarını takip ediyor. Tekrar dul kalan Mari Barte, bir daha evlenmiyor ve ömrü- nün sonuna kadar, hapsane müdürlüğünün kendisine ema- net ettiği bir araziyi ekip biç. mekle uğraşıyor. nımız ve Hariciye Vekilimiz saat 11 de ahalinin sürekli al- kışları arasında Selânikten ha- reket ettiler, Trenimiz yarın sabah saat 9 da Sirkecide ola- caktır. İstanbul, 2 (Husust muhabiri- mizden) — Yenanistandan dö- nen Başvekilimiz B. Celâl Bayar, refakatlerinde Hariciye Vekili Dr. B. Rüştü Aras ve diğer zevat oldukları halde hususi trenle sadt on birde Sirkeci istasyonuna gelmiş, vali, — ku- mandan, erkâm, kalabalık halk, mektepler, asker ve müessesat direktörleri tarafından tezahü- ratla karşılanmışlardır. Halk, Yu- Başvekilimizi sürekli alkışlarla: — Yaşal Sadalarile karşıla- mıştır. — İstasyonda — İstanbullu Rum vatandaşlarimızdan avukat B. Salagoz, eki Türk eserlerin- den kiymetli -bir fotograf çer- çevesi içinde bulunan B. Celâl Bayarın bir resmini, kendile- rine vermiş, Yunanistan seya- hatile Türk-Yunan milletleri arasındaki dostluk — bağlarını kuvvetlendirdiğini irad ettiği ukla söylemiştir. Başve- teşekkür etmiş ve orada bulu- zetecili ahatlerini: gım, fakat tesirini bütün var lığımda hissettiğim bir melân koli vardı. Ben zaten hep böyleydim. Yeni yeni doğrulu: yorum, , Birdenbire, salona, arka ta- raftan birinin girdiğini — hisset tim ve başımı çevirdim: Doktor! Sanki beni ürkütmemek için ağır ağır yürüyor ve hafif hafif, âdeta yalnız gözleri ile gülü- yordu. — Doktor, siz gitmediniz mi? Dücn, Gideceğim *dedi- — bzn vazifeden geliyorum. Biraz son- ra bana bir at getirecekler.. Sen niçin gitmedin Aferide? — Ben mi? Mektuplarım vardı yazılacak., — Kimlere yazdın bakayım! Ayağa kalkmak ister bir hareket yaptım: gibi intibalarını şöylece bildirmiştir: — Yunanistanda çok sami- mi duygularla karşılandık. Göz- terilen dostluk, resmi hudud- ları çok aşmış, halka intikal etmiştir. Refaha yürüyen ve milli ahen- gi kurmuş bulunan Yunanistan- dan çok iyi hatıralarla avdet ettik. Bu güzel yolda müşterek Kir emamiyelle yüsüyetüğlse Başvekil, müteakıben halkın tezahüratı arasında otomobile binmiş, Perapalasa giderek bir müddet istirahatten sonra ak- şam saat 19,10 da hususi trenle Haydarpaşadan Ankaraya har reket etmiş ve merasimle teşyi edilmiştir. İstanbul, 2 (Hususi) — Ye- nanistandan dönen Başvekili- miz Bay Celâl Bayarın yarın Parti grubunda seyahati hak» kında izahat vermesi, büdce müzakereleri esnasında da B. M. Meclisinde umumi siyaseti izah eylemesi muhtemel görü: lüyar. Başvekilimiz, Yugoslavyanın merkezi Belgradı - ziyaret ede- ceğinden Cuma günü Ankara- dan Belgrada müteveccihen ha» eket eyliyecektir. — Arkadaşlaral. Çoktan yazı mamıştım da.. — Arkadaşlara... Yani sana bizden yakın olan bahtiyarlara.. Haydi devam et biraz Aferide.. At gelinceye kadar seni dinli- 1 Tereddüd ödiyordum. İçimde erer l mn. birşey, evet ıyı:l anlatayım, doğmak üzere bulunan bir hâ: disenin sezişi vardı. — Neye çalmıyorsun Aferi- del.. Sana bir ricada bulunmak ta, büyük bir cesarete bağlı.. — Estağlurullah, niçin öyle olsun!. Çok çalmıştım da.. — Zararı yok, biraz da be- nim için çali.. Oturdum, çalmağa başladım. Bir koltuğu çekti, yanıbaşıma oturdu. Bana bakıyordu: Gene o eski bakışlarla.. Birdenbire konuştuğunu duye duüm: — Şimdi neler düşünüyor: sun Aferide.. ea