Sahife © Sinema ANADOLU Şarli Şaplinin bir hikâyesi: Kurşuna Dizilirken Meşhur artist Şarli Şap- linin, “Sine mond,, mecmua- sında “Ahenk,, başlığı altın- da nefis bir hikâyesini oku- duk. “Şarli, sinemada oldu- gu kadar bu hikâyede de muvaffakıyet kazanmıştır. Ve galiba, böyle bir filim de tasşarlamaktadır: İspanyol hapisanesinin küçük bahçesinde hüküm süren sükü- met içinde şafak — yükseliyordu; ölümü haber veren bir — şafak. Bu sırada, hükümet taraftarı genç bir zabit, bir idam cezi- sını infar edecek olan manga- mın önünde duruyordu. Bütün hazırlıklar yapılmıştı. Salâbiyet sahibi şahsiyetlerden müteşek- kil küçük bir grup, bir köşeye çekilmiş, idam hükmünün in- fazını seyretmeğe hazır bir var ziyette idi. Derin bir sükünet içerisinde cereyan eden bu sah- ne tüyleri ürpertecek kadar soğuktu. İlk dakikadan son dakikaya kadar, asiler, erkânıharbiye ta- rafından affedileceklerini umu- yorlardı. Bunların içinde, İspan- ya halkı 'tarafından pek ziyade tanınmış bir mahkümvardı. Bu mahküm, bütün halkın sevdiği bir mizah muharririydi. Hükmü infaz edecek olan mâanganın zabiti onu şahsan ta- niyordu. Dahili harpten evel iki samimi dosttular. Ayni üni- versiteden çıkmışlardı. enin ve monarşinin — yıkılmı İçin birlikte çalışmışlardı. Arada sırada, hükümetin siya- seti hakkında çekişmeler bile yaparlardı. O zamanki noktai nazârları gayet samimiydi. Şim- di-ise, bu arkadaşını kurşuna dizmek mecburiyetindeydi. Fakat maziyi — hatırlamak Haedeyiran 4 Şarli Şaplin neye yarar? Dahili harp başla- dığındanberi, mantıki mülâha- zanın ne hükmü kalmışti. Bü- ün bu düşünceler, zabitin zih- ninden hummalı bir şekilde geçti. Hayır. Maziyi tamamen -unut. mak lâzımdı ve şimdi-yalmz is- tikbal vardı. Onu tekmil arka- daşlarından mahrum bırakacak bir istikbal. Harptenberi, bu sabah, — ilk olarak biribirlerini görüyorlardı. Haf.f bir gülümsemeden başka aralarında bir tek söz göçmedi. Meş'um şafak, hapisanenin duvarları üzerine gümüşi — ve kızıl şekiller resmediyordu. Birden, zabitin * hazırol! -. emri kulaklarda çınladı. Manga, olduğu yerde dimdik durarak, ikinci emrin verilme- ni bekliyordu. Fakat bu sıra- da, süküneti ihlâl eden bir hal oldu. — Mahküm * muharrir, gırtı sıraya iki üç kere öksür- dü. Bu duraklama, vaziyetin Annabella ve Vilyam “Baron karısı —- Filimden Aslen Fransiz artisti olan Annabella, Amerika filim saha- sında ikinci tecrübesini yapmak Üzeredir. Bu onun için sonuncu bir tecrübe olacaktır. Çünkü Onun gözelliği, giyiniş tarzı ve şöhreti Fransız zevkine göre dir. Bu sebeple Amerikalıların ondan hoşl, idir. Fazlü ol'ı::?lğ;c.'ı,ılı.bııd"— ron karısı ve uşağı, — filimi keadi vüs'at ve kabiliyeti dahi- linde Oyaryacaktır, Filimin mevzuu şöyledir: *Macar meclis reisinin yanım da senelerdenberi — uşaklık ya pan biri, bir gün, mebus olu: yor. Fakat; mebus olduğu hak de, meclis reisinin uşağı olmak- bir sahne tan vazgeçmiyor. Çünkü meclis reisi onu ya- nından ayırmak istemiyor.Fazla olarak, bu uşağı hataen bir huysuz adamla - evlenmiş olan bir baron karısı veriyor. Âşık baron — karısı, aşkına rağmen bu uşağı sık sik tahkir ediyor; fakat en nihayet onun kolları arasına düşüyor. Uşak, bir müddet — sonra, mebusluktan — vekilliğe çıkıyor Povel | ve uşağı,, zincirleme gidişini ihlâl etti. Zabit, mahküm- arkadaşına doğru döndü. Onun konuşaca- ğım umuyordu. Fakat o, bir tek söz bile söylemiyordu. Yeniden mangaya doğru dö- nerek, ikinci emri vermeğe ha- zırlandı. Bu esnada, deruni bir. isyan içinde bulunduğunu bis: setti ve kendinden geçmiş bir vaziyette maliyetinin önüne di- kildi. Adeta derin bir- rüyaya dalmış gibi idi. Kimse bulunduğu yerden kr mıldamıyordu. Vaziyette — bir gâyri tabiilik seziliyordu. Zabit yavaş yavaş kendine gelmeğe başladı. Ne zaman danberi burada idi? Ne olmuş- ta? Ah evet! Bir emir vermişti. Fakat ikinci emir nasıldı? “Hazıroli, —dan sonra “nişan all, ve bunu müteakiben de "ateşi, demek - lâzımgeliyordu. Aklı başına geldiği zaman, manga “hazırol, “vaziyette idi. Gayri ihtiyari olarak “nişan al!, emrini de verdi. Fakat, bu sı- bir takım ayak sesleri işitildi. Zabit bu gelenlerin af habe- | rini getirdiklerini anladı. ve, derhal: —"Duruünuz!, Diye bağırdı. Fakat ateş etmek vaziyetinde bulunan askerler, bu son emri yanlış anlıyarak, silâhların te- tiklerini çektiler. Tayyareciler yıldız. larla evleniyor Yeni sevgililer 'Tayyarecilerin yıldızlarla ev- lenmesinde herhalde şaşılacak olmasa gerek. Çünkü, yükselen bu insanların *yıldızlara, âşık olmaları kadar tabit birşey olamaz. Sinema artistlerinin havailikleri de gör önünde tutulursa, tayyarecilere en muvalık eş sayılabilirler. Son zamanlarda büyük rekor- lar kıran iki tayyareci de- birer artistle evleniyor. Bunlardan bir) Dik Meril, diğeri de Hari Riçmandır. ve bundan iki sene evel, Atlas Okyanusunu bera- ber geçerek, büyük bir rekar kırmışlardır. Dik Merilin evlenmek üzere olduğa artist, Holivut semasın- da yeni parlıyan bir yıldız: Ving Tobidir. Hari Riçman 'da meşhur bir varyete kumpanya- sıma mensp dansöz Hazel Riç- mond ile evleniyor. “Kafeste kadın!,, Lili Pons şarkılarla dolu güzel | bir filim çevirdi.. Lili Pons “kafeste,, kadın filiminde Bir filim çevirmek üzere bir şantöz angaje ed.ldiği zaman, şüphesiz ki, maksad ona şarkı söyletmektir. Yalnız, filim bir operaya veya bir konsere kat'iy yen -benzemez, Şu hale göre, angaje edileni - söyletmek için muhakkak bir behane bulmak, daha doğrusu bir senaryo icad etmek lâzumdır. Ancak bu su- retle şantöz, senaryonun çerçi- vesi dahilinde meharetini göz terebilir. Bu güç bir iştir. Şantöz ek- seriya, bu çerçive dahilinde muvaffak olamaz. Sesi son de- rece güzel ve ahenktarda olsa, bakarsınız ki, oyunun muhtelif sahnelerine uygun gelmez. *Kafeste kadın, filminde, bu hususta verilen ehemmiyet tak» dire Çâyıktır. Kafeste kadın ve, Budapeşte Millet Meclisinde vukubulan — şiddetli bir müna- kaşayı müteakkıp, baronun kâ- rısile evleniyor. Filimin başlangıcı da, sonu da oldukça sanatkâzane çevril: miştir. oyununun yıldızı, hakikt bir bülbülden farksızdır. 'cı, onu AÂfrikanın ıssız bir köşesin: den Parise getirmiştir. Pariste, ftf kabiliyeti saye- sinde sesini bir kat daha mü kemmelleştiren artist, şöhretin en son Mertebesine çıkıyor. Güzel şanlarla dolu olan bu filimde, eğlendirici sabnelerde eksik değildir. Oyunun sonunda bülbül - kadın, bir orkestra şe- | fiyle evleniyor. Funtazi tezyinatla süslenen bu şarkılı filmin birçok yerle- :ndı. eğlendirici buluşlar var- ır.. Bülbül- kadın rolünü: oynıyan madmazel Lili Ponsun — sesi hakkında oldukça — takdirkâr sözler söylendi. Bu filmde, genç yıldız bütün kabiliyetini göster- miştir. Kendisi ayni zamanda mükemmel — bir dir de.. Romada esmer kız- lar tarafından kar- şılanacak! Hitler yakında Romaya gide- cok, Roma, Alman devlet rei- sini karşılamak için urun müd- dettenberi hazırlanıyor.. Bu hazırlıklar arasında Roma- da Napolide ve Filorânsada Hitleri karşılamak — üzere genç kızlar ayrılıyor. Bunlar, ellerin: de çiçeklerle, güzel milli elbi- aelerile, Hitlere hoş geldin di- yecekler, Fakat, İtalya hükümeti bunları çiyor... Bütün şehirlere gönde- rilen bir tamimde, Hitleri kar- şılamak için ayrılan geaç kız- ların esmer olması ve bu gu- retle İtalyan kadın tipini tem- sil etmeleri bildirilmişti Şimdi İtalyada - saçlarını sa> rıya boyayan kadınlar - biraz Pişman olmuş bulunacakla! Kadınlar arasında Peştemalcılar başında tütün amelesinden Mehmed kızı 40 yaşında Zahide ve kızı 14 ya- şında Fatma, tü den Osman kızı başından yaraladıklarından tu- telmuşlardır. Nisan 24 Telefonda Dr. Göbelsin sesi! Siz Kate de Nagy misiniz, derhal Berline hareket ediniz! Pari Suardan — Meşhur Ma: car sinema - yıldızı. matmazel Kate de Nagy, iki yıldanberi Paris sinemalarında çalışmak: tadır. (Prensin geceleri) adlı güzel filimin yaratıcım — olan Kate de Nagy dün sabah Ber- linden teleton başına çağrık- mıştır. Artist, iki yıldanberi terkettiği terketmiş olduğu Ber- linden ve Berlinin sinema âle- minden bir hâvadis almak ümi- dile telefon başına heyecanla koşmuştur. Berlindeki — telelon başında sinema yıldızının ne eski reji- sörü Staemmel, ne de Viliy Friteh vardır! Sonya, 1000 lira gönder! Yoksal Kendini ölmüş Songa Heni bir filimde Sinema âleminin en sevimli artistlerinden biri de, hiç şüp: hesiz, Sonya Henidir. Bu genç yıldız, ayni zamanda, patinaj şampiyonudur. Şimdi, bu —güzel adam — tarafından istendiğini söylersek tabii hayret edersiniz. Amerikadân gelen bir haber herkesi urtmiştır. Sonya Heniyi öldüreceğini söyliyen adam, Pred Kenigam isminde, 24 yaşında bir gençtir. Bu adam, Mis Heniye bir mek- tup göndermiş, bizim paramızla 1000 lira kadar bir parâ iste- miş ve “vermezsen kendini öl- müş bil! , demeği de unutma- mıştır. Bu tehdit karşısında zavallı kız ne yapacağını şaşırmış; ev- velâ, hayduttan korkarak, bu vermeyi — düşünmüştür. sırrını açtığı bir arka- daşı kendisine: — Aptallık etme! bin lira verilir mi müracaat et... Sonya Heni polise müracaat ediyor ve bu gibi haydut mes- elelerinde pek nadir bir mu: vakakıyet — olarak, Amerikan polisi, artisti tehdit eden adamı çıkarıyor, tevkif Şimdi —mahkemeye sevkolunacak. Sonya Heni, kendisini korkutan - tehlikeyi bu atlatımış bulunuyor. Sinema sütunlarında evelce. de yazdığımız gibi, artist İsveç. lidir ve daha âltı yaşında iken patinaj yapı başlamıştır. 14 yaşında dünya kadın pati- naj şampiyonluğunu kazanmış, 1936 da. şöhreti bütün dünyayı tutmustur kızın bir öldürülmek demiştir, hiç? Polise pek suretle | | Macar artisti Hayır.. Telefon başındaki ses... Hiç tanımadığı bir adamın - sesidir. — Kimsinizl.. — Anlıyamadım kim!.. Ne, doktor Goebbels mi?. Propaganda Nazırı?.. — Evetl. — Emirleriniz...? — Bir yıl Berlinde kalmak ve dört Filim çevirmek üzere #izi buraya davet ediyorum. Bu muhavereden sonra Ka te de Nagy hayret ve heyecan e tayyareye atlamış ve Berline gitmi: Şartlar um- duğundan fazla mükemmel, ve Alman liderlerinin kendisine gösterdikleri teveccüh pok na- zikâne olduğu için Fransız te- baasından olan Macar dilberi, Alman nazırı Göebles'in — teke liflerini memnuniyetle kabul miştir. Kate de Nagy'nin Pa» ü bütün bütüne terketmiye- ceği söyleniyor. — Edene benziyen bir adam Sinema artistlerine benziyen- ler kendilerini çok mes'ut sa yarlar: Birgün başlarına devlet kuşu kotması ihtimali vardır. Fakat siyaset adamlarına ben- ziyenler hallerinden — öyle şikâ- yetci kil, Başlarına devlet kuşu değil, bütün halk üşüşüyor. Geçen gün, Hitlere benziyen bir Fransızdan — bahsetmiştik, Kendisini Hitler sananların iz'a- cından mustarip olan bu adam taliinden şikâyet ediyordu. Şimdi Amsterdamda da Edene beaziyen bir adamın bulunduğu haber veriliyor. Bu ikinci Eden, Spuner i- minde bir İngiliz tüccardır ve iş icabı Holla: 'a gitmiştir. Fakat, kendisi Edene o kadar benziyormuş ki, Amsterdama ayak basar basmaz halk ve gazeteciler, fotoğrafçılar etrafını ' resmini — almışlar Hatta Ak- ııı::ıwî "l.'Bı'iT Arasterdam mul eri Berline şöyle ha- berler göndermişler: A "Eski İngiliz Hariciye Nazırı E_d_eıı bul gelmiştir. Kendi- sinin Çörçilin geçenlerde Pa: riste yaptığı, gibi, Hollandâ hükümeti ile yarı resmi bir su- Tette görüşeceği ve bazı müza- kerelerde bulunacağı — kuvvetle zannedilmektedir.. Fakat adam, kendisinin Eden olmadığını nihayet zorla anla- tiyor ve kabul ettirebiliyor. Ondan sonra da rahat edip kendi işi ile meşgul olmağa fırsat buluyor. O esnada, gilterede, etmekteyel hakik? Eden In. Yorkşayrda istirahat