Sahife — 9 Mareşal Şan-Kay-Şek söylüyor: “Harp pek pahalıya mal ANADOLU çetin ve Japonyaya Olacaktır!,, “Japonyanın mütecaviz vaziyetine, Çin kuvvetleri B tükeninceye kadar muka llı;nııl Şan-Kay-Ş:k ve karısı dagiliz gazetecilerinden Ro- yer dö Tomasson, Çin Mare- şalı Şan-Kay-Şek ile bir mü- lâkat yapmağa muvaffık ol- muşlar. Muharrir, bu görüş- meği şu suretle anlatmak- arı * Şang-Kay-Şekten - İng'lizes çıkan Çin gazetelerince anıldığı veçhile Generalisimden (başku- mandan) - bir mülâkat almağa Muval oldum. Bana tercümanlık — edecek olan matbuat dairesi şefi: — Onu gördüğünüzü sıkın kareketinizden —evel kimseye söylemeyin, dedi. (General biraz İngilizce anlarsa da yalnız Çı- ce konuşur). Vuşanga gidece- giz. Generalisim orada ikamet etmektedir. Bu hususta da ke- tum davranacağınıza güveniyo- rum. Onun nerede bulunduğu gizli tutulmaktadır. Suları sapsarı olan mavi neh- zi bir sal ile, bir kere daha geçiyoruz. Sokakları asker ve Sun: Yat-Sen'i gösteriyor ve di- ğeri, ihtiyar, entarili Sun-Yat- Sen'i,.. Mandaren tavırlı bir diktatar| N.hayet bir kapı açılıyor ve orta boylu, fevkalâde zayıf, sade fakat zarif lon ve bir haki caket giymiş, apu: letsiz, nişansız, siyah İlostrin iskarpinli bir adam, gülümsi- yerek bana doğru uzata- rak- içeri giriyor. Bu adam Şang-Kay-Şek'dir. Şang-Kay-Şek elli iki yaşın- dadır. Ancak - kırk beşinde ol- duğu tahmin edilir. Zayıf çör kük yanaklı çehresinin çizgileri mMuntazam ve incedir. Elleri güzel ve çok itina ile bakılmış- tır. Küçük bir bıyığın süsled ği üst dudağı terbiyeli fakat s0- ğuk bir güsümseyiş çılarak hakiki olmıyacak kadar munta- zam dişlerini meydana çıkar- maktadır. Dikkatli bakışlarında acayip surette canlı bir alev, denilebilir ki, parlaklığım bir muhacirlerle dolu olan Vuşan- |amamum üdiyoruz. "Ö'In Z:: komintangın ortası beyaz güneşli mavi ve kırmızı bayrağı ile 'süslü otomobilimiz, iki yanı yüksek duvarlarla tah- did edilmiş bir sokaktan geçe- rek miğferli ve silâhlı dört nö- betçinin beklediği ağır bir de- mir kapının önünde duruyor. Vesikamız usulü — dairesinde kontrol edildikten sonra umu- mi karargâha girmemize mü- sande ediliyor. Burası dar so- kaklardan, barakalardan ve du- varlardan mürekkep bir nevi tmemnu şehirdir. Biraz sonra bir bahçeye va- tıyoruz, Bu bahçenin ortasında Avrupa üslübunda inşa edil. miş büyük ve kârgir bir köşk yardır. Şüphesiz — tayyarelere karşı bir tedbir. olmak üzere kül rengine boyanmış bir köşk... Bi önce bir nevi bek- leme odasına alıyorları Duvar- ları haritalarla ve haritaların üzeti küçücük bayraklarla dolu bir oda... Sonra, kâtiplerden biri bir oda açıp biz, İngilizvari dö- şenmiş olan bilişik oda! h- yor. Duvarda Sun- Yat-Sen'in iki rasmi asılmış: Biri klâsik, her *eraita görülen olgun haliyle y vemet edeceğiz!.,, sadelik ve tatlılık perdesi ile gizlemeğe çalışmaktadır. Mareşal Şang-Kay-Şek - bu haliyle, halkın bir muharib, az çok feci maceralar sahibi bir kahraman, 400 milyon nüfaslu bir memlekette diktatör maka- mına kadar yükselmiş bir adam hakkında edinmiş olduğu f kre hiç de tevafuk etmemekte, da- ha çok eski rejimin yüksek mevkili bir mandarına benze- mektedir. Bütün millet hükümete zahirdir Cephelerde yapmış olduğu bir teftiş seyahatinden birkaç gün evel dönmüş olan mare- şaldan Çin kıt'alarıdın maddi ve manevi vaziyetlerini müsaid bulup bulmadığını — soruyorum. — Tamamile müsaid... Ke talardan bazılarında bir kaç hâfta evsl görülmüş olan sar- sınlı emmâreleri bugün tama- mile silinmiştir. Ben — kıt'aları maddi ve manevi bakımlardan çok iyi ve sonuna kadar mu kavemete hazır halde buldum. — Mukavemet fikrinin mil- letin zhnine iyice yerleşmiş olduğu mütalersındajmısınız? —Müslevliyi 1 yapılmak: ta olan bu müdafaa harbe s0- nuna kadar devam hususunda bütün millet hükümete zahirdir. — Devam etmekte olan har- bin neticesini Mareşal nasıl tasavvur ediyorlar? — Bu pek çetin bir muha- rebe olacak ve Japonyaya pek pahalıya mal olacaktır. Çanli- ler, yüksek silâhlara ve tek ik vasıtalara şimd.iye kâdar mü- kemmel neticeler vermiş olan hareketlilik ve çete — harbi ile mukabele edeceklerdir. Komünizm ve Kuomintag Nazik bir noktaya geldik: Kuomintag ile komünizmin münasebetleri nedir? Malümdar ki, Çin- Japon anlaşmazlığı kuo- mintag ile Çin komünistlerini resmen barıştırmış ve Japonlara karşı mücadelede b.rleştirmiş ve nitekim komünist ordularının yardımı da merkezi hükümet — Sonu 10 uncu sahifede — Denizcilik bahisleri: Greta Garbo Tunusta.. det Afrikada oturacak.. Te “ u Greta Garbo, Stokovski ile Tunusta vapurdan inerlerken Meşhur - İsveçli yıldız Greta Garbonunizdivaç haberleri tek- zip edilmektedir. Onun hercai gönlünü bilenler, zaten böyle bir habere intizar etmekte idi- ler. Resimde gördüğünüz veç: hile önde bulunan adam Greta Garbonun — seyahat — arkadaşı Amerikalı kompozitör Stokovs- kidir. Arkadan — gelen siyah gözlüklü kadın da Greta Gar- bodur. 'Tekzibler devam ede dursun, Greta Garbonun Amerikalı mu- sikişinasa — tutgunluğu en hâd bir derecededir. Ma üm olduğu üzere kompozitör (52) yaşın- dadır. San'attaki kuvveti ve eserlerindeki inceliğile tanınmış olan Stokovski son zamanlarda Greta Garbonun yanından hiç ayrılamamaktadır. Bu aşk bel: ki de onları izdivaca götüre- bilir. Şimali Aftrikada tatillerini ge- çirecek olan bu iki dost her türlü mülâkata — ve fotoğraf al- ma — teşebbüslerine — şiddetle mani olmaktadırlar. Sevgilisile birlikte bu defa Tunusa gelen ve oradan meçhul bir semte giden Greta Garbo, her halde beyaz perdedeki hayranlarını çok hasrette bırakmıyacaktır. Yeni harp gemileri hangi esaslara göre hazırlanıyor Zırhlı harp gemilerinin, top atışlarına karşı mu- kavemetlerinin artırılmasına çalışılıyor.. —rhlı harp gemilerinin inşa- sına başlanılan geçen asrın ör- talarındanberi topçu ile hedefi zırh arasında devamlı bir yarış vardır. Evelce su kesiminden itibaren, — zırhlıların gövdes'ni muhafaza eden dövme demir den yapılmış olan zirh tabaka- ları bir metre kalınlığında idi. Zırh çel'ğ.nin mükemmelleşmesi üzerine, bu kalınlığı 300 - 400 milmetreye — kadar — indirmek mümkün olmuştur. Husust bir ameliye ile zırhların yüzleri şertleştirilmişti. Bu suretle zırha gülle işleyemiyeceği sanılıyordu. Fakat düsya harbindeki büyük deniz karşılaşmaları isabet va- ki olunca, delinmiyecek, parça- lanm'yacak hç bir zırhin meve cut olmadığını Çöstermiştir. Cihan hârbine takaddüm eden günlerde kömürle işletilen harb gemilerinde, zırhin ııl_ııvtll" ıiııı'ıı' artırmak nı=?:l hı’:in- n gerisine, h neleri yerleştirilmişti. Kömür sarfiyatının — fazlalaşması, bu azaltıyordu. usulün kıymetini Mazotun harb gemilerinde ya- kacak madde olarak kullanıl- mâğa başlanması da başka ted- birler almak zaruretini doğur muştur. — Sanu 10 uncu sahifede— Sevgilisi ile bir müd- Nisan — 9 €. Binbir gece masallarından * — — Bizi de mi nihayet arka- daşlarımızın şu acınacak baline sokacaksınız! Biraz insaf ediniz Seyyidi! Hepimizin, memleket- lerimizde ailelerimiz, çoluk ço- cuklarımız var. (Fakir) in bu ifadesine ter- cüman güldü. (AÂman Yarabbi, bu heriflerin no çi.kin gülüş- leri vardı.) Sonra, — Niçin acnacak hal yidi, dedi, Söz söylerken bir defa düşününüz de söyleyiniz! Hepimiz, Hirmana kurban gil- mek, onun her iki dünyada bizi koruyan atıfetine sığınımak isteriz. Fakat bizim cinsimizden ona yapılacak kurban, onca makbul ve muteber değildir. Kurban- ların behemehal başka mez- hebten, başka diyardan olmâ- ları lâzımdır. Ben size gıbta ediyorum ey hariciler! Ey hair- cilerin cabil tercümanı! Şunu bil ki, sizler bu âlemde asıl feyz ve necatın nerede oldu- ğunu bilmeden tam bir zulmet içinde yaşamışsınız! Ancak şii di feyz ve necata küvuşacı nız. Siz de arkadaşlarınız misül- lü şu hücrelere girerek Hirma- nın misafiri olacaksınız. Yalnız, evelce de söylediğ'm gibi şimdi bunun şeklini tayin edelim! Hindli, hiç cevap vermeden düşünmeye, tıbkı gemide yap- tığı gibi gözlerini açarak ve meşin gibi derisini titreterek önüne bakmağa başladı. Artık bunun sırasımıydı. ya.. - Tercü- man sualini gene tekrarladı; — Cevab bekliyorum; kara- zınızı vermiyecek misiniz? Dedi. Bu defa Hindli, gene cevap vermedi. Başını azıcak kaldı. rarak tırnağına bakmağa, tek- rar tekrar yere eğildikten sonra birşeyler mırıldanmağa koyuldu. Bizim (Fakir) ne yapıyordu? Az kalsın kargılılara emir verilmek üzere idi ki, Hindli birdenbire ayağa kalktı, başını tavana dikti; gene vapurdaki gibi acı acı gülerek orada mev- cud bulunanları süzdükten son: ra tercümana cevap verdi: — Şekli siz tayin ediniz! Medemki mutlaka arkadaşla- rımızın akıbetine uğrayacağız. Ba akıbeti bekliyoruz. Hirmanın evlâdı olmağa razıyız. Buyuru: nuz, şekli siz tayin ediniz!, — Evvelüâ otları ellerinizden atınız. onlar, bizce mekrühdur. Elinizde onlar varken biz sizin yanınıza yaklaşamayız. — Otlatı elimizden atarsak ne olacağız? — Mukaddes rahipler tara- fından mezbahaya sevkoluna. caksınız. Mukaddes - bıçaklarla kurban edileceksiniz. Etiniz ke- miklerinizden mukaddes âlet- lerle aytılacak. Hatta körpe ve sık vücutlu olanlarınız, öldürül- meden öğce Mmukaddes atı konacak. Onlar da orada diri yanarken Hirmanın ilâhi atıfetine daha fazla mazhar olacaklardır. — Otları mazsak! — Hal Bu defa işler deği- şir. Eğer bu inadınızda devam ederseniz beklediğiniz. büyük sevaba giremezsiniz. Ancak ulu Hirmanın küçük sevabına maz- har olursunuz.. — Küçük sevabın tatbik şekli nasıldır. Seydi? — O, szin gibi eltahsüpha: niyeyi bilmiyenler için biraz ağırdır. Maamafih ben size o ları atmakla elde edeceğiniz Sey:- elimizden bırak- Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri Nakieden: İrfan Hazar B DT ai S yra ee elT ŞÜT EĞRİ ĞNü eap eeei ü y d işede eei kreie npit k ee nn elt e aei ğ Te ——— mükâfatı yorum! Hindli bize döndü. Hazin bir seşle faciayı izah etti. Za- ten onun Aanlatmasına hacet yoktu. Çünkü biz bu müzake- reyi yarı yarıya — kavramıştık. Ancak küçük sevabın tatbik şeklini bilmiyorduk. (Fakir) bunun izahını tekrar tercümana sordu. O, ba defa reislerle görüştü. N hayet: — Sizin için biraz ağır olan bu tatbik şeklini izah etmiye- yim. Yalnız, haber vereyim ki (küçük sevap) tan vazgeçiniz, Büyük sevaba ulaşmağa çalır şınız, (Fakir), bizimle istişareden sonrâ tercümana döndü; — Onları elimizden bırâk- mıyacağız, dedi; küçük sevaba razıyız Seyyidil! Ne isterseniz Onu yâpınız.. Tekrar hususi — görüşmeler başladı. Yerli reizlerle tercü- manın bu görüşmeleri epeyce devam etti. Sonra tercüman, bize döndü; — Kararınızda sabit misiniz; dedi. H'ndli buna cevap verdi: — Evet, hepimiz kararımızda sabitiz! Tercümanın bir işareti üze- rine bütün kargılılar yerlerini değ'ştirdiler. İlk rastladığımız kumandan uzun boya ve uzun öne geçti. Hirman'ın hepsi de eğilerek bizim küçük kafilemizi ortala- rına aldılar. Eyvahl Hayatımızın son dem- lerini yaşıyorduk galiba,. Ter- cüman bize, — Hazır olunuz! sını verdi. Nereye gidiyorduk? Hirmanın heykeli önünden ge- çerken bize de eğ'lmemizi ve o pis hayvanın tırnaklarından öp- memizi emrettiler. Yerlere eğilerek Hirmanin tekrar tekrar ayaklarından pu. seler aldık. Artık kendimden geçmiş bir haldaydim. Mâbedin merdivenlerine doğru yanaşır: ken ne yalan söy.iyeyim, kalbim hızli hizli çarpıyordu. Minare gibi uzun, bu kısa ba» samaklı — merdivenlerden —bizi aşağıya kaktırsalar hepimiz aşa» ğiya varıncaya kadar kırk parça olurduk. Hey — Allahım! — bizi kolaylıkla öldürecek bir vasıtayı sen bu vahşilerin kafasına bir an evel koysaydın!.. Merdivenleri inerken yanımda Yemenli bir hah tüccarı bulu: nuyordu. Bir elinde mukaddeş otu tutarken diğer elile de etek: lerime yapışmış tir tir titriyor» du. Kendimde söz söyliyecek bir kudret bulamıyordum am- ma, Yemenliye acıdım; — Neye bu kadar korkuyore sun, dedim. Zaten ölecek de- gilmiyizl.. — Bu heriflerin elinde kılı_ıııklınsı bir an evel istira. hati ebediye dalmak daha ha- yırlı., Yemenli, li gözlerile göz- lerime bı'l'ctı':-' SYi e — Kendim için düşünmiyo- ram Seyyid Senabad, dedi; fa- kat çoluğum çocuğum için dü- sünüyorum, Bensiz onların hali ne olacak? Beşikte bıraktığım yavrularımı bir daha görememek felâketi beni çıldırtıyor. Maa- mafih, bu her.flerin elinde ya. şamaktansa, ölmek dediğin gibi en hayırlısıdır. — Arkası var — daha muvafık bulu- kumanda. , B aÜd İÖ NLK ÜDi SN siz oi S DA GAĞ ü S0 GAE l b eee Z ÜÜĞ e BÜLÜLAÜ DÜGÜ ei ZÖ e LÜĞ RE İ