Bir bahar sabahı idi. Çoban beyaz, kalın kepeneyini göniş sOmuzuna atm $ bir dalın yeşil koyu gölgesi altında, gözleri | bilinmiyea bir noztaya in:hlân- mış gibi bâkiyordu. Kumral saçları sabah rüzgârımın ökşayı- “—erellerile karınakarışık olmuştu. İki eliyle hayat ve sıhhât fişki- — ran olgün yanaklarıni - sikiyor- du.. Bir çocuk - ne! nefese, sanki boğulacakınış . ko, rak çobı:ııı yi Ş—, di 6: ban o kadar dalmıştı ki, çocu- — ğün geldiğinden bile haberi — yoktu.. Çocuk ufak, nasırlı e- İ Lnlı çöbanın başını kaldi- rarak: — Çobat ağa... Çoban ağal Bak beni kim yolladı buraya? Bak Ayşe baci... Çoban, Ayşe bacı ismini du- | yunca yerinden elektriklenmiş gibi fırladı.. Ve çocuğun - iki — Omuzundan tutup sarsarak: — Söyle... Söylenerede Ay- — ge Bacı? Çabuk söy...lel.. 'f— Aha hııı'ııııd şuracıkta... 'avşantepe ardındaki Güvemli — Çoban çöcüğü —8Sen hıırıâfmıhy.. Ben Şimdl gellrim. — Dedi. Ve köllürimi kaldırıp göğsünü gererek sırtındaki ke- peneği parildiyan nemli yeşil otlar üzerine attı. Yeşil dallar Aarasından yürüdü. Uzun boyu, geniş göğsü, etli pazalarile bir heybet heykelini andırıyordu. — Kalıin kaşlarının - altındaki - iri — kestane renkli gözleri korkunç — fakat samitnt idi. — Güneşin ihtiraslı büselerile Boğuk bir kış akşamın.. Şid- — detle gavrulan kar yüz e:de bir kamçı tesiri yapıyor. Deri ct “ketime siki siki sörilmiş, asfalt yolun buzlaşan karlarında kay- — mamak için azami gayret edi- yorum. Vakit gecenin ileri bir sünti. — Arasıra geçen — otomöbillerin — zencir gürültüsüyle kendime gel- / diğim zaman — buğulanan canr Tlarda biribine sokulmuş gölger |ler görü: 2 neceğim. — Birden ddetli bir patinajn gürültüsü: Nü düyüyorum, Şimdiye kadar — önümde gitmekte olduğu hilde ma varmadığım genç bir — kadin silüeti çiğnenmemek içia /— kaçarken yere düşüyor. — Otomobil önümden bir yık — dirim gibi geçiyor. Osu yerden kaldıriyorum. Gözlerime bakıyor ve yalaız: — Teşekkür oxıı diyebr -i y .. : — Günler. Bir. küçük Çocuk — gibi bazan hırçın, bazan elem- —Hi ve bazan anlaşılmaz bir neşeyle — geçen günlerim. — © divanın üzerine uzanmış. — Gece lâtmbasının hafif - kızillik- — ları öonün ince bir ipekle örtüs ü vücudunun en — dolgun nok- — dtalarını canlandırıyor. —Kivrim darda kızıllık ile siyahlığın müp- — hem ürpermeleri var. — Öğa “Karmen, i okuyorum. “-Kelimelet gözümün önünden — bir aşk röyası kadar silik ve karışık olarak — geçiyorlar. Vü- ocudumda bir. ateş var. Bir kış — gü eşinin harareti içinde çırpı- | nan arzularım, birdenbire bir — yız gecesinin hulyasına dalmış "ııh; DA Sevgiden ilhamlar Yazan: Necdet ERDEM «Sövmeden yaşaddmd, daliröp çekiter deb sövmek'n çeresi blü bulondenk.> Bu bir yı.. B L MMM—' HS G LA AD ER Mikel Zamakoisi bu kestane renkli, uzun kirpikli gözlerini aç yordu, Yü:sek dağ- latin — yamaçlarından — kopup gelen saboh rüzgârı, çamların köynündan çaldığı güzel koku: yu ıslak topraklardan ince bir tül gibi yükselen su zerreck- lerine karıştırarak, çobanın işti- yakla açılın Giğerlerinin en küçük köşeciklerine kadar sü- rüklüyordu.. *A Tavştntepe ardında Güvemli tarla.. Köy kızı Ayşe sıtmaya tutul- muş titriyordu. Kelbiade dolup taşan aşkını çobana an latmağa — muktedir. olabilecek miydi? Elbet çoban da onu bir çılgın gibi seviyordu. Güneş epeyce yükselmişti. Âyşe güvem dalları arasından gobanın koşarak kendine doğru ldiğai — gördü. Çılgınlaşan ::lbiıiıiı dır?ıciııî. ı'cçndiı dl:fı:p taşan sevginin bir an evel ço- bana haykırmasını emrediyordu. “Sobııı gelmişti. Ayşe saf bir yüzle, geniş göğsü bir. körük gibi açılıp kâpâanân çobana bakarak siyah gözlerindet rı- hası blinemiyen âşk İncleri sâldı.. Çoöbâan tünçtan bir hey- kel gibi kaskatı kesilmiş, ını- leri sâbit bir noktayâ tüiklan- thıştı.. Ayşe kalpten doöğan bi'r ce- satetle çobanın göğsüne âtıldı ve ağladı... Hiçkirâ — kıçkirâ... — Böğü'a boğula ağladı.. Çoban da ağ ladı... Buca: 8/2/938 N. Erdöm ea rammdRa a Düdâkiarimdâa bir tek cüinle Vek *Aşk bir çihgene çocuğudur.. O gözleri yatım kapalı, ara- hk düran düdaklarile tatlı Li nefes gibi fısıldıyor: — Sonu 8 inci sühifede — -— Bir hayat daha sönerken. — Gök yüzü zıfiri karaülık, bu: dutlar kesif, rüzgâr 1sbk çalıyor, den z bağrinı açmış — dalgalar koşuyor.. Karanak, her taraf her şey karanlık... Teneke ve tahta purçalarından yapılmış eğreti — bir. külübe, Pencere diye —külland klâri en büyük delikte bir çuval asılı ki © hem cam hem perde vazifer sini görüyor. Rüzgâr onü het şişirişte içerde bilimek Üüzere - bulunan mum bir defa daha sönme tehlikesi alatıyor. Tah: ta düvarların aralıklarından gü ya dşariya sizan titrek — işik karanlıklar içerisinde boğulu» Yoru. " ... — Apnel... Bu ges katatl'k'ar içerisinde sönüp giderken Mmühakkak ki toptağın bağrında yatan anne- sinin ruhuna hitap — ediyor. Çünkü bu şekilda — zavallı bir çocuğun hayatında söyl yebile- || ceği yegâne söz ve teselli bur dur, ... — Apneciğ'mi... Karnına doğru çektiği dizle- rim uzatarak dördü, tıtriyerek kalktı. Çıp! klarile nemli ekmek tes topraklarâ ba: nekesinin yır.ıw(v'ui. Fekat — Sonu 8 inci sahitsir — | İrmak gibi akarsın, l—hAVDVO—LIT Halkevi *Sayın Ba, Ş. Yumusa İçintiz inanç dö'u, kâlpler birer meş'ale Tarih bürda döğatik iman büurda başladı. Yürdumuza bilgi tür, göğüslerimiz kale Göklere işlenecek âurdan HALKEVİ adı, Güneşe ışık verip kaplıyoruz gökleri “Ben, sen yoğı?biı ’;ıuıı. Bir kaynaktıf HALKEVİ.. Denizler göğe erse, gökler yıkılsa yere Yaşıyacak HALKEVİ kalplerdeki imânla, TÜRK irki köşüyörken alevden bir sipere Sevgisi dolı.ıur' dümarlardaki kanla.. Bir varlığız, küvvetiz, bir volkanız ateşli Meş'alemiz ATATÜRK, ocağımız HALKEVİ, Kâztım Föoysi OÖzaner Seimnai Gönül detiz.. Bir kâbedir. Sevdâsi da kitabedir. Benim gönlüm harabedir; Her yasılı gönül ister.. » . Cihân ölek para etmez: Kâbe çöklü hem de pek tez Yariü içten beni bir kez Anmasını gönül ister.. Ş *« Bu dert ile âh he çarel Ciğer oldu pare, pare, K laı ben hasret yare Kaninasını gönül ister.. . ** Der (Gazenfer): kes,met ila, Elem, kedet, ktsvetilö Firkat ile, haöretiie, Yanmasını gönül ister... Gatanfer Ş. Otcün —. Haykırışlarım Gönlümde kül tuttu, pirlıyan ateş.. Sösüyor üfzumda yükselen güneş, A adı yilla-ca, bülâmadı eşi D Kimabez Bir kalbe Hieran fai Tazıta? * .. Buü geçen günlerim olsi dâ heder, Sema şimşeklerle düşmnlık eder. Bizi öldürüyor bitmiyen keder: Her zalim kuvvete kurban tm lâzm? * Ta'ihin eli bBoş, Ümitleri Loş, Gelecek günlerin ufukları löş, Daima gaflette, daima se. höş; Bilmem ki hakkâda isyan mı lâzm? Celâl Menferes Gurbet Ö üldükçe günler bir yumak gibi İçimde tükenmez bir yalnızlık var; An'ıyan dinlesin su dertli külbi Gözlerim bitini uzakta arar.. * .. Düştüm yad ellere yıllârdanberi Gelmedi elimden kâldırsın biri Gezdim kâh akilh, gezdin sersöri İçimde gürbetin âtoşi yanar.. “. Bu yerlerde ben bir virane oldum. Gün, günden morarıp, sırarıp soldum. Gurbet kurşun'le kalpten vuruldum Göğsümde bu yara daima kanar » .. Ölüp gitsemde ben bu gurbet elde Seni hiç unutmam h:y uzak belde Sevgih yer etti bu garip kalbimde Bu gönlüm seni hep hicranla anar. Manisa: Nedim Maniler Söz oldum dile geldim, Gözyışım sil, geldim, O güzel bakmaz bana, Gönlümde çile geldim. * *. Yıllardır yasta gönül... Bin derile hasta gönül... Kuürtül bünca mihnetten, Kendini as ta gönül... . Gözletini süzersin, Beni her dem üzersin, Bu aşk bahçelerinde, Bensiz nasıl gezersin. * Elm s 'ati tı;ı.lıı. Oaşıklı gözlerle, Gödülleri yakarsın. . ”. Bu dudaklar kiraz mı? Öpsem #cap olmaz mı? Darıldın mi sevgilim, Yöksa yaptığın naz mı? .. Kalbimde var bir siz, Sevmekteyim şu kizı Odür benim rühumun, Hiç sönm yen !üdııı. İ| fenere dayanmış at ve Gençlik ümid — Söğük ve aomiyan — bir kiş gecesi derin bir sössiz ik içihde söbâda yünân - odunların çitir- tıtıni dinliyerek ben de bu ses- sizliğe dalmıştım. Bir gürültü ile sıçradım. Akşam üstü ka- pâmaği ünuttuğum pancur, bes nim bu dalgın Anımdan istifa- de ederök intikâm âlmıştı. Bü soğuk havada önu kapte taliydim. İhmalimi gene pancür bana batırlattı. Onu kapamak için pencerenin önüne gittim. Dişatiya bakiyorum. Gene kar, tipi. Siyah simsi- yak böşlük ile hertarafı örten /| Farin işlediği kurşant dekor içinde parıltısı ancak — sezilen bir yıldik bâna pöhosrenin önü he niçin geldiğimi unutturdu. Karanlık ve bu yıldızın ha- yalinde vanlandırdığı vak'alar var. Fakât bünlar © kâdar çok ki teker teker anlatılması çok usun. Bunlarığ hepsini bir sem bol ile ifade etmek mümküüâ olsaydı. bu herhalde herkesin ittndığı ve onun cezvesine ka- pılarak ııııdıi: (ümid) olurdu. ** Küçük müvezziih tipiden bo. Hularak çıkan — ve ilerliyemiyen ince sesi beni bütün bu düşün- celerden uzaklaştırdı. Süratle koşürak aşağıya İndim. Kapıyı açârken kapinin pervaslarina ve aynalatına toplanan karlar parça "| pürça yete düşerek yuvurlanan karlara karıştılar. Tipiden sıytılarak — baha ge zeteyi uzatan çıplak kolun tit- rediğini fark ettim. Bir an zih- ümit içn para kazanarak hayatını idame ettirmeğe çalıştığını ve bnaenaleyh sembolün doğru olduğunu — harırlattı. — Aldığı birkaç kuruşu evde onu bek: lyen annesine götürecek. An- nesi onu kimbilir. ne ümitle bekliyor, birkaç kuruş fazia getirmesi için Allaha gene kim: blir ne ümitlerle dua ediyor. Kapıyı k-p yarak yukarıya çik: tım. Ösu hayalimde canlandır. mya çalışıyorum. Ve gazeteyi bana uzattığı İâhzayı düşünü- yorum. Ânnesi zayıf vücudunun müteaddit yerlerni açıkta bıra- eski br mintanla ya- mamış, pantalonunun paçâaları kopmuş ve hacaklarını açıkta bırakmışlar. — Diz yerleri delin- miş kulaklârını caketini yama- dığı mintanin kollarile sarmış, başında şemsiperinin yarısı kop- muş eski Lir kasket. Fakat kas- ketle yüz © kadır derin bir te- zat yarâtıyor ki, bu tezat ona daha çok yakışyor ve adeta | bir tablo yapıyor, Parlak göz.eri, dik ve geniş aülı, bunları ayıran — siyah kaş: lar düz ve muntazam bir bu run Ve kıvrık düdaklar; bu yüz asil bir ruhua — çizgilerile res medilmiş. Çünkü ruh; temiz ve insanlık duyguları an bir kal, nkı,;-'uu ıx:;.ıı:k yüğ tulup çizgi haline gelmedikçe böyle asil bir yüz yapamaz. * *. Saât 12 yi vürüyor karit dinip dinmediğini anlamak için demin — panjurunu — kapamağı unuttuğum pencereye ikinci de- fa yüklaşıyorum. Ve denere döğrü bakı Fakat gözlerim gayti ihtiyari taşk ilişt. Uzunca bir taş; Anlımı — cama dayiyarak düha - dikkâtle bak- Hin ve orada eve'ce taş bür lunmâdığıni hatırladım. Acaba ağaç miydi? Bu ihtimal zayıftı. Çünkü verkerin vema bir | zadaki yildıza kalkmış, Nisan — 9 5 Kenar mahalle Aslalt oaddeler, geniş pârke yollar szi bir yefe götürecek* tir. Oraya kenar mahalle diyor lar. Kenâr mahâlleye döğrü yürüdükçe herşeyin değişmekte olduğuünu —görürsünüz. Orada ibsan bile başkadır, hayat baş: kadır, tabiat başkadır. Soluk çehreli insaaların sokaklarda dölaştığı az görülür. Kapalı kas fesler vleri üyür Sânırsınız. Kiremitlerinde kediler imuhitin gidişine uyarak yorgün yorguh dolaşır. Çocuklar — sokaklarda akışı hiç eksik olmıyan bulaşık deresinde plâj safasi yaparlar. Ve sosyeteden bir ifsan tesar düfen burayâ uğrıyacak olursa bunalır, kâlıt. Çünkü kenar ma- hallede balo yoktur, — radyo yoktur ve hele poker hiç yok- tur. Yalsız arasıra sosyetenin radyodan dinlediği konserler» deki seslere — benzer — iniltiler düyulur: Anne ekmek, ekmekl Balodaki alkol kokusu bura- da yoktur. Lâkiâ — dünyada eşihe az tesadüf edilen koku- ların bin türlüsü bulunur. Kenar mahalleliler poker namazlar. Çünkü vakitleri yı tur. - Hayatlarının işsiz geçen zamanlarını hep ekmeğe, ev idaresine dair konuşmalarla ge çirirler. Gülaek nedir bilmez. ler. Onu ancak çarşıya indik- lerinde hususi — otomobillerin uçan çehrelerinde görürler. İşte size canınızı çok sıkan küçük bir seyahat!l... Saim Altıneş bu #onradan mı konmuştü; bir mek için evlerindeki eşyayı yakmağa imecbur kaldıkları bu kış gecesi böle kocamân bir ağaç kimbilir kaç kişinin kanımı Matir. Canlandirir. ve belki de lümden kürtarabilirdi. Dimee ğimi gittikçe sıkan — istfkamin ıstırabından kurtulabilmek için herhalde osun me - olduğuhu anlamalıydım. Fakat ihtimalle. dinia hiç biri beni tatmin ede- medi. Yavaşca dışârı çıktım, Fenete yaklaşımadan yerlerde uçüşün birkaç parça gazete göre düm. Bu anda bütün ihtimak lerim ayni noktaya döndüler ve hâdiseler bir anda - şerit gibi gözlerimin önünden geçtiler. Süratle ilerliyerek tâşa elimi sürdüm ve © anda irkildim. Ke- mım damarlarımda bir an için hareketsiz kaldılar. Bu taş .... SÜY 5p e drdla © tâtaş değil, o, küçük müvezziin heykeli idi. Bir ümitle fenere sarılmış, on- dan mutlaka hareket ve sıcaklık istemiş. Artık yırtık caketinin yamalı yerleri gözükmüyor. Çünkü omuz larından sarkan beyaz tül hep- sini öztmüş ve bu tül ayakla- rının dibine kadar inerek bütün her yere, her tarafa açılmış. eyi koyduğu — dosyası yumulan elinde kıvrılarak ters dönmüş, yüzü br nurla kap- lanmış, üstünü örtemiyen karlar onu yıkamakla iktifa etmişler ve tabiata gülmesi için açık bırakmışlar. O dudaklar gene kıvrik fakat acı bir kıvrılışı var, biraz ger- ân bu gerginlik belki bir te- üm ve tabiatla istihza, o güzel başı yukarı karanlık fe- fener bu yüze hiçbir. tessamın vere- miyeceği ilâhi ve derin mana- lar saklıyan gölgeler vermş. Bu yüzde değişen yalnız birşey var, oda her zaman açk duran yaslı — Sonu 8 inci sahifede —