ea ANADOLU Geçenierde Meksikoda, Carlo nâmıada yirmi yaşlarında genç ve emsali az bulunur bır haydud, bütün Meksikoyu heyecana düşüren bir yığıt ci t ve vak'alardan sonra yakalanmış, idama mahküm edilmiştir. Meksikoda idam, kwnıîî:itık tatbik olunur. - Amerikan mecmuaları, bu azılı, geaç haydudun idamını, fotoğraflarla tesbit etmişlerdir. Genç haydud, idamdan evel Bekliyor. parmağında sigarası vardır. Jaadarmalar geliyor, onu annesi ile vedalaşıyor. alıyorlar. Gene parmağında sigara.. Jandarmalar hapishane meydanında diziliyorlar. Mahküm bağlanıyor. Haydud, elindeki ai bu defa dudaklarına alıyor. Metaneti hıııwur ediniz. Krere e n Nihayet gözlerini de bağlıyorlar ve ateş ediliyor. dud düşü zasını buluyor. — Jandarı kumandanı, tabancasını çekip haydüdun b'ıyniıı’ıoılîıiz kurşun ':ıphıc:ıhy::. edk gi eş Milan Stoyadinoviç, mühim -— beyanatta bulundu Yugoslavya, Küçük antant çerçevesi dahilinde Çe- koslovakya için taahhüdlerine mertçe riayet edecektir arasında tam bir nlışngl ve birlik mevcut olduğunu söyle- miştir. Belgrad, 17 (Radyo)— Âyan meclisinde sorulan bir suale cevab veren Başvekil Dr. Milan Stoyadinoviç, merkezi Avrupar daki son hâdiseleri izah etmiş ve küçük antant mümessilleri || — —Suda halkalar.. Diye mırıldandı.. Sonra doğ- ruldu: — Kaç Saimel — On yedil. «dedim- - Fakat niçin sordun? Başını, ağaçların — arasından gözüken aya çevirdi; — Hiç! Dedi. yaşındayız — şimdi Ya zan: Saime Sadi Wğ « yaptığımı | Berrak, durgun suyun üstündeki öyle mi? Güzide az | gölgesine bakıyordu. kalsın, senin, Namıkla dans — Sularda bir nur sükünu etmekliğini — istiyecekti. Hiç te | var. -dodi- Hani insan ruhunda düşünmüyor. Ayol, hiç insan, | da böyle aydın, böyle — sonsuz bir maymun azması ile dans | bir huzur ve sükün doğabilse.. eder mi? Gel, biraz dâ bahçe- | Zamanı geliyar da, niçin ve - ye inelim.. Bak, ne güzel bir | neden müteessir olduğumuzu nisan akşamıl. — Sırtına - birşey | anlıyamıyoruz. Hiç birşey — bil- al, belki üşürsün.. meden, anlamadan kesif bir Bir çocuk gibi itaat etti. Yü- | karanlığın içine düşüyoruz. Ve rüdük.. Ayaklarımızın altındaki | karanlık, sanki maddi birşey- çakıl taşlarının seslerini dinli- | miş gibi, göğsümüzü — tazyik ye dinliye havuzun başına gek | ediyor, kafamızı bir cendere dik.. Burada bir kanape vardı. | içine alıyor. Fakat şuraya bak, Yanyana oturduk. Ayaklarımızı | suya bak! havuzun — kenarına — dayadık. Bir parmağını suya Alerida havuza doğru iğildi. | ve bir daire çizdi.. 4 — Nasil -dedim- beğendin özlerinde, on yedi rla dolu, târar, Het ve kızlık do güzellik, şi * lu ürperişleri vâr Biraz d"du: — Derit, ın!uılmıı bir yorgunluk içindeyim. dedi, ça ki yeniden basta o!_ıcığın_ Ve birdenbire yerinde doğ- ruldu: Haa — Evet, müdbiş - bi e di bakışları! UÜ Diye ilâve — etti. Ap, 4a n n konuşmaları, Dü akşam, — hasta daldırdı Ka yaştığı Zamanlardaking.r — Çok Mart 18 Fransa, halen askeri huzur- suzluk içinde Çemberlayn diyor ki: Şimdiki ahval ve şerait içinde müstemlekeler meselesi hakkında Almanya ile müzakerelere girişemeyiz. İngiliz nazırları arasında ihtilâf başgösterdi Loid Corç, Eden ve Baldavin, aralarında ye- ni bir kabine teşkili için konuşuyorlar Londra, 17 (Radyo)— Başve- kilÇemberlayn - parlâmentoda şu beyanatta bulunmuştur: — Paristeki elçimiz, son diseler — münasebetile — Fransa hükümetinin askeri huzursuzluk içinde bulunduğu hakkında ma- lümat almıştır. İngiltere hükümeti, vaziyetin ehemmiyetini takdir etmekte ve Fransa ile sıkı temasını mu- hafaza eylemektedir. Hariciye müsteşarı B. Bertler de, İtalyan torpito muhripleri» nin Franksistlere verileceği ha- berinin doğru olduğunu ” söyle- miştir. Tekrar söz alan Başvekil B. Çemberlayn: — Şimdiki ahval ve şerait dairesinde müstemlekât mese- lesi hakkında Almanya ile mü- zakerata giremeyzi. Demiştir. Londra, 17 (Radyo)— Havas muhabiri bildiriyor: İngiliz kabinesinin geceki iç- timaında, Franko kıtaatının ee nebi malzemesi ile kazandığı zaferlerle Fransız milli müda- faasını tehlikeye düşürdüğü hak- kındaki Fransız notası tetkik edilmiştir. Bu notada, — Franksistlerle cümhburiyetçiler arasında müta- reke için İngilterenin bir tek- lifte bulunması da talep edil- mektedir. Japonlar bir kasaba daha işgal etmişler Şanhhay, 17 (Radyo) — Ja: kon kıtaatı, sarı nehri geçerek, Tonçeo kasabasını işgal eyle- miştir. Başvekil demiştir ki: — Berlini resmen ziyaretimde Alman zimamdaranı ile görüşp tüm. Yugoslavya ile samimi ve dostane münasebat tesisi emel- lerini memnuniyetle gördüm. Avusturyanın ilhakına gelince, B. Hitler daha o zamanlar bana Avusturyanın Almanya için ha- yati bir mesele olduğunu söy- lemişti. Almanya ile aramızda ddüs edecek meselelerin dostane bir surette halledile- ceğine kaniim. Çekoslovakyaya karşı olan taahbütlerimiz, küçük — antant çerçivesile tesbit edilmiştir. Biz taahhütlerimize mertçe riayet edeceğiz. fazla karışıktı. Hiçbir fikir, hiçe bir mevzu üzerinde tutunam- yordu. Hep parça parça — şeyler.. Uzaktan uzağa yersiz bir ruh buhranı seziyordum. Tahminim- de aldanmamıştım. Biraz sonra: — Kalkalım «dedi- gece se- rinliyor. Saat on biri buldu. O keman sesi de duyulmuyor.. Kalktık. Gene kolumda idi. Çakıl seslerini dinliyor - gibi, adımlarını ağır ağır atıyordu. Ertesi gün, onu basta buk dum. Tam ben odaya girmiş- tim; Güzide bir fikir ortaya Faruk birazdan 'gelacek.. Seni şöyle bir iyi musyene etsin.. Güzidenin bunu söyleyişinde, bir şahsi gurur ve saadet var- di. - Aferide yatağının içinde sarsılır g bi “oldu: — Kat'iyenl. Diye inledi.. Güzide, aynanın Londra, 17 (A.A) — Havas Ajansı muhabirinden: İyi malümat almakta olan mehafile nazaran, İspanya ve Çekos'ovakya meseleleri müna- sebetile kabine erkânı arasında ciddi noktai nazar - ihtilâfları çıkmıştır. Bir kabine buhranı zuhur etmesi ihtimali vardır. Öğrenildiğine göre, B. Nor: rison, B. Hore Belisa, B. Oli- ver Stanley, B. Ormsby Gore, B. Malkolm Makdonald gibi genç nazırlar hükümetin Çekos- Tovakya istiklâlinin ihlâline mü- samaha — etmi D ilân etmesini B. Nosamu, B. Samuel Hor bu noktai nazara muhaliftirler. Aralarında B. Hor Belisa da bulunan birçok nazırlar İtalyan- larla Almanların İspanyaya hâ-: kim kesilmelerine mani olmak için kat't ve şiddetli surette hareket edilmesini istemekte- dirler. M. Hor Belisanın noktai na- zarlarının — kabul — edilmemesi taktirinde İstifa edeceğini tehdit makamında söylemiş olduğu rivayet edilmektedir. Bu tak- dirde M. Malkolm Makdanald da istifasını verecektir. Böyle bir vaziyetin kükümeti yeni bir intihabata müracsat etmeğe icbar etmesi muhtemek dir. Muhafazakâr fırka ize her ne pahasına olursa olsun buna mani olmak istemektedir. Ortada deveran etmekte olan mütenakıs şayialara nazaran ya kabinede tadilât yapilacak ya- hut kabine istifa ederek M. Vinston Çorçilin — riyasetinde yeni bir kabine teşkil olunar cakttr. n Londra, 17 (Radyo) — Bay Loid Corc, Lord Derbi — ile birlikte Fransaya hareket et miştir. Loid Corc, hareketinden evel gazetecilere şa beyanatta bulunmuştur: — Siyasi hayata girdim gi- veli harici işleri böyle “çorça halinde görmedim. ; B. Loid Core, İspanya me selesi hakkında da şunları “söye lemiştir: * n — Sonu 8 inci sahifede — Litvinof, umumt bir kon- ferans teklif ediyor Rusya, kollektif bir harekete iştirak etmeğe amade bulünuyor Londra, 17 (Radyo) — Resmi mehafil, Avusturyanın Alman: yâya ilhakı ve Çekoslovakyanın istiklâlinin tehdidini tetkik mak- sadile Rusyanın beyaelmilel bir konferans akdi teklifini gayri müsait olarak karşılamıştır. Böyle bir konferansın, muhafazakâr lagiliz efkârı umumiyesinin Avrupa işlerinde yeni teahhütlere gi- rişmeğe razı olacağı sırada aksi tesir husule getirmesi ilüıı[şı_'-_ : den bahsolunmaktadır. Bu mehafil, İngilizlerle Sovyetler arasında askeri “mesailin mevzuubahs olamıyacağını da ehemmiyetle kaydetmektedirler. Moskova, 17 (Radyo) — Hariciye Nazırı R. Litvinof bugün ecnebi gazetecilerini kabul ederek, Sovyet hükümetinin Avusturya meselesi ve Çekoslovakyanın istiklâlinin tehdidine kârşı alınacak tedbirler, zaruri faaliyet ve icraat hakkında müzakerelerde bu- lunmak üzere devletlere bir beyanname göndereceğini söy- lemiştir. B. Ltvinof, Soyyet Rusyanın yeni her türlü taarruz harekâtına karşı durmak için kollektif harekete iştirake amade olduğunu söy'emiştir. karşısında saçlarını hafif ve seri parmak darbelerile düzel- tiyordu: — Niçin — kat'iyen — olsun.. Enişten değil mi? Yabancı bir doktor çağırmaktansa, elbette, onun gelmesi, seni onun tedavi etmesi daha iyi olur. Hem de mükemmel bir dahiliyeci imiş.. Aferide tekrar etti: — Kat'iyen diyorum abla, kat'iyen... Benim doktora ihti- yacım yok ki... Göne soğuklat- mışim kendimi.., — , Güzide, aynanın — içinden, onun köğedeki - karyolasına: — Sen de fazla şıinarık ve nazlısın kuzum! Der gibi bir bakış - fırlattı.. Bereket ki, Aferide görmemişti bunu.. — Peki, - öyle - olsun, istersen.. Dedi ve odadan çıktı. Ale- ride, başını yorganının altından çıkardı. Taze, solgun — yüzü, yastığın üstürde daha incelmiş, fakat daha güzelleşm şti. Saç- Tarını okşamaktan kendimi ala- madım. Gözlerini hafifçe kapadı: — Doktoruna ne .kadar da güveniyor. t Dedi ve güldü. Sonra avuç: lârının içi ile yanaklarını, almıanı, nabızlarını tuttu: — İyiyim, birşeyim kalmadı! Diyerek — doğruldu. — Kendi kendine telkinler yaptığı aşi- kârdı. Cebri bir inamışla, biç olmazsa maneviyatını kurtarmak istiyordu. ı * — İyisin «diye ben de tasdik ettim onu- fakat nekahet dev- resinde, biraz dikkatli — olmak- lığın lâzım.. Soğuk ve rüzgüâr, sana hiç yaramaz şimdi.. — Eilerile yorganının — buruşuk, kıvrılmış taraflarını, . yasdığını, pijamasının yakalarını düzekti. Zordu. Ne kadar da titizdi? — Devam edecek — Üküm