v Mart b # Filimden - şahsiyetler Meyvslmin büyük eserlerinden | Emde yarattıkları şahsiyetler, (Napolyon) filmi sinema dün- (resimde de görüldüğü üzere çok yasında haklı akisler bırakmak- | muvaffak olunmuş - bir şekik tadir, Filmi sahneye vazeden | dedirler. Klarence Brovndur. yer gibi değerli artistlerden bi- rincinin Marie Valevska, diğe- ginin de Napolyon - rollerinde Bulunduklarını kaydedersek ese- Fin ehemmiyetini anlatmış oluruz. Bu eserde tarihi hava ve ta- rih? hayattan daha ziyade, Marie Valeskayla Napolyon arasında geçen aşkın- bütün incelikleri gösterilmek istenilmiştir. *“(Napolyon) filiminin muhar- Tir ve aktörleri bu ezerde yak nız:bir gaye gözetmişlerdir. Bu gaye, her iki tarihi — şahsiyetin hakikt ve beşeri hüviyetlerini ettirmektir. Gerek Gar- un, gerek Boyernin bu fi- Karolun başına gelenle: , .. “ AMit hanlli ” görmddiğidize göre, Napolyonla Marie Valevs- kanın aşklarına ve ©o tarihi devre aid okuyucularımıza bir az malümat vermek istiyoruz: Bin sekiz yüz yedi sıraların- dayız. Varşovada büyük bir balo verilmiştir. Şehrin bütün mç ve güzel kızları baloya îv:llidiıg.uau güzeller arasında basit ve yeşil elbiseli bir adam da vardır. Bu adam Fransa imparatoru Napolyondur ve bu balo onun şerefine verilmiştir. Napolyon bugece şendir, her- kese gülmekte ve herkese hoş- lanacakları birer söz söylemek: tedir. Danseden Polonyah « Holivuttaki son fezeyan sebebile Malibü Bitçteki villâsında mahpus kalan İngiliz artisti Madlen Karol en nihayet kurtularak heyecanını dindirebileceği emin bir melce bulabilmiştir. Bu resim eğu, Holivudun sular altında kalmış bir caddesinden geçerken gösteriyor. Gene bu sesimde, sahipleri tarafından terkedilmiş bir #temabil. görüyoruz. — A Â |) ee gll lsnsaloğ (misil #asalsü — ANAPOLU SİNEM A: göryer N BONAPARİ Günün en güzel filmi zelleri - Napolyon — pencerede seyrederken ansızın gözlerini bir noktada durdurmuş ve gü- zellerin içinde letafetin tam bir şiiri olan dilber bir yüz üstün- de imparator - düşünmeğe baş lamıştır. Lâkin bu hâdise, yalnız bu kadarla kalmamış, o gece Na- polyon, danseden bu güzel kadının ismini hemen öğrenmiş ve onunla dans bile etmiştir. Kulaktan kulağa - bir şayii güzel (Valeska) ıııış Nıpoly.:::: dansettiğini, binaenâleyh im ratorun — ona - gönül bıılı:; haberini ulaştırmıştır. Valevska, asil, fakat fakir, on sekiz yaşında nefis bir kız- dır. İhtiyar bir kontla evlendi- rilmiştir. Kontun, genç zevce« sinden daha büyük çocukları olduğunu söylersek aradaki yaş farkını izah etmiş bulunuruz. Bilirsiniz ki bu gönül mace- rası, imparatorun ilk defa ge- çirdiği şey değildir. Bütün bir itimadla sarıldığı ve bağlandığı Josephinein kendisini - terket- mesi Napolyonu çok bedbin bir hale koymuş, ıztıraptan 1z- tıraba atmıştı. Maamalih, bun- lara rağmen — Josephine — el'an imparatoru düşündürmekte ve ona şefik bir aşkla merbut bu- lunduğunu duymaktadır. Kontes Marie Valevska - ise şimdi imparatorun önünde yeni bir yıldız gibi doğmaktadır. Çok hassas, çok ince, çok cazip, çok ketum ve çok vefakâr olan yeni sevgili Napolyonu birden şaşırtınıştır.Ona durmadan yaz- dığı mektuplarda — bilhassa şu «ümle ne kadar alâkalıdır: *Zavallı kalbime merhamet ettiğiniz gün aziz sevgilim, va- tanınız benim için daba çok munis olacaktır., Bu cümlenin tesiri altında- dırki Polonyalı güzel, impara- tora mağlüp olmak üzere oldu- ğunu ihsas etmiştir. Başkalarına ve bizzat kendisine kuvvetle hâkim ve sert olan Napolyonun Marieye gösterdiği zaafa, Ma- rie dahi şaşmaktadır. Meselâ (Marie! Sevgilim; bütün düşün: cem sizdedr. Bütün arzüm dizi Holivudun Esrarı AAA KOKDT F T VALSAY D LAKAYARAKA KKK A LKEK LAAIAALAK LA AAA III Marlen tarafından yırtıldı c o e Jorj Raft, ağzında bir sigara, gansgter duruşunu muhafaza ederek salona giriyordu Trokadero lokantasının dış görünüşü, general Vandomun evininki kadar sade.. Hafif su- rette aydınlatılmış kapısının üs- tünde, aşıklı kırmızı — harflerle yazılmış, lokantanın ismini gös- teren demirden bir levha var. Kapının medhalinde, güzel sade bir şekilde 1900 de Pari- sin Opera caddesinin lokanta- larında olduğu gibi, yeşil yap- raklar dizilmiş, Çıplak bacaklı dilber vesti- yer kızlar, müzik-hol kıyafetin- de giyinmişler, bellerinde sahte siyah elmastan birer korse, ayaklarında sade vt uzun gam- bâh kunduralar var. Daha eşiği aşar aşmaz, fotoğ- ralçinin makinesi — karşımıza dikildi. O anda bir çığlık koe puyor ve fotoğrafçı bile, ma- kinesini terkederek Marlenin kollarına sıçrıyor. Bu — sarsak fotoğrafçı uzun boyludur, selo- loitten ufak beyaz yaka ve gözlük taşır, saçları dörtte üçü kel kafasının üntünde halkala- alyor, dikiliyor. Bu adamın, Holivutta — “aktüalite monden,, leri çeken en meşhur fotoğrafçı Faynk olduğunu öğreniyorum. Bütün artistlerin dostudur. Onu severler ve ondan korkarlar. sandığın veya bir kapının arka- sından zuhur eder. İlk. filimlerinin çekildiği sıra- larda yıldızların korku ile ta. kallüs etmiş simaları, ayrılmış Aşıkların barışma tebessümleri, gala geceleri biribirine karışan kinli ve sevimli bakışlar, hulâsa her çeşit resim, etiketlerile be- raber, onun evrak - deposunda mevcuttur. Holivudun bütün büyük hâdi- selerini, meselâ Garbo ile Jan Jilbertin ilk tesadüflerini, Jan Harlovun öldüğü gün Vilyam Pavelin göz yaşlarını, Klark Kabel ile Karol 'Lombarın ilk büselerini kendine has bir me- haretle - fotoğrafa almıştır. İki görmektir...) gıbi cümteler mek- tupların — arasında biribirini takip etmektedir. Lâkin Marie, nefsile müca- delesinde el'an — berdevamdır. Nihayet imparatorun tevali eden ısrarları bu genç ve güzel Po- lonyalıyı — artık — Napolyonun kolları arasına atmıştır. akin, daima basit ve daima iâtif kalan Marie impa- ratoru o derece teshir etmiş- tir ki, onun Marieye — âit şu küçük notu kontesi bize mü- kemmelen anlatır. *Fevkalâde güzel, âdeta me- lek bir kadın! Ruhunun da yü- zü kadar fevkalâde güzel oldu. ğonu iddia edebilirim.. Varşovayı terkederken impa- rator. Marieyi de yanına ab mıştı. " En kuvvetli, en derin, en cCoşkun aşklarını tam on hafta Prusyada, Finkersteinde geçiren bu çilt, saadetlerinin bütün meyvalarını tatmışlardır. Fakat 1807 yılının yaz mev- simi bu ilâhi aşka yâr olma- mıştır. Birdenbire bir ayrılma- nin şahidi bulunuyoruz. Na- — Sanu 8 inci sahifede >r. ee yıldız ilk âşıkane randevalarını yapacakları zaman, Faynkın saklı olup olmadığım görmek için evvelâ kanepe altlarını araş- tırırlar. Günahkârlar kilisesi Müselles şeklindeki geniş sa- lonun koltukları yeşil, masaları siyahtır. S.yah tavana raptedi- miş büyük bir ayna var. İşıklar fersizdir. Tavanda avize yok, sadece her masanın üzerine kondurulmuş pembe, turuncu renkte birer abajurlu lümba var veilk nazarda, çıplak omuz- ların, kula rengindeki saçların kolalı göğüslüklerin hercümerç olmuş kımıldamasından başka birşey görmiyorum. Bazen kalkmış bir kolda el- mas bir bilezik parlıyor. Ame- rikanın en mükemmel bando- larından biri, bir kirevet üstün- de, derinden derine - çalıyor. Burası günahkârlar kilisesidir, ibadet başlamıştır. Bir maâsaya oturuyoruz, bir Fransız garson ısmarladığımız şeyleri not etti. Şimdi dudak- larında yarım tebessüm, müca- deleye hazırlanmış, dik ve ha- reketsiz duran Marleni, herkes tetkik ediyor. PAOŞ AM Jan Kvaford Holivudu terkedeli aylar o- muştu. Her masada, tam on dakika, Marlenden bahsedildi: — Saçlarını nasıl buluyorsu- nuz? — Niçin onların rengini de- giştirmedi? — Ah! Zannediyordum ki... — Zayıflamış. — Tuvalet olarak Paristen getirdiği hepsi bu mu? Bir çeyrek saat böyle geçti. Tetkik bitimiştir. Marlen înl gevşiyor, bana doğru eğiliyor ve: — Burada oturanları tanıyor- musunuz? Diyor. Zaten ben de, tetkik edilme- diğinden istifade ederek, orada bulunanları tanımağa uğraşıyor- düm. — Vücudümü tuhaf — bir sıkıntı sardı. Perdenin kanatlı, genç ve dilber melekleri ner de? Burada, herkes, beşeri bir yavaşlık, yorgunluk ve içinde. Evet, kel bir mösyönün yanında uslu uslu dondurmasını yiyen küçük kumral kız Joan Bennettir. ç Şu masada, uzun boylu eş- mer bir gençle kestane rengin- de kısa boylu adam arasında oturan, beyaz yüzüne göre çok kırmızı ve kalın dudaklı, tu- runcuya kaçan kırmızı — saçlı, biraz dolgun güzel omuzlu genç kadaş ı Ha Kravforun tâ kere disidir. Kestane rengindeki adam. yani Franşo Tomun koca- sıdır. Uzün boylu esmer deli- kanlı, yani Ramero bütün ar: tistler avalyes; orla bir âk- tör, fakat güzide bir dansör- dür. Geceleri bir rumba oyna- mak arzusuna düşea yıldzları dansettirir. Buracıkta bir hey- kel gibi soğuk duraı Dolores' Del Riyo, şuracıkta, sakin yüze lü burjavaz İren Dun. Atletik vücutlu, bir futbol oyuncusu gibi gür, sıhhatli Ka- rol Gonbardla, mağrur ve çap kın duruşlu, asil görünüşlü mür tehzi Klark Gabi, ilk randevu- larında buluşan kollej talebesi gibi, başbaşa| vermişler bir masada oturuyorlar. İlk evel, evli olmadıkları haide hemea, hemen beraber ,yaşamağa baş- ladıklarını ifşa etmeğa ve Ho- livudun sahte ahlâkına karğı koymağa onlar cesaret ettiler. — Rezalet büyüktü. — Faziler cemiyetleri (bu cemiyetlerden ilerde bahsolunacak), az daha onları, tehlikeli birer mahlük gibi gösterecek ve — muhterem Amerikalıları onların filimlerini seyretmekten menedecekti. Fa. kat halk arasında oldukça ta- nınmıştılar. Galebe çaldılar. Efkârı * umumiye — saadetlerini, müsamaha ve aşklarını kabul etti. Suvare ilerledikçe etraf kız- şıyor, neş'e artıyor. Birkaç rele lektör yakıldı. Garsonlar vis: kiyi boşaltınca, şişeleri masalar üzerinde bırakıyorlar. Dansedi- liyor. Bir tango kendilerini he- | yecana getirince, kâ'natın tan- dığı bütün bu kadınlar müsavi oluveriyorlar. Kır meyhanes'nde dans eden bir işçi kız gibi, bu tanınmış yıldızlar da yanakla: | rinı kavalyelerinin yanaklarına yaslarlar, ve gözleri yarı kapalı bir halde, ellerile onların omuz- larını sıkarlar. Jorj Raft, ağzının bir köşe- sinde bir sigara, gansgter du« ruşunu mubafaza ederek, zarif, sakir ve korkak vaziyetile içeri giriyor. Yanında, edindiği huyla yüzü durmadan kımıldı yan, ne- şeli bir çocuk var. Marlen kulağım a: — Bu Ççocuğun adı Killer Tüördür. Diye fısıldıyor. — Yal Jorj Raftın, şehirde bile, bir muhafıza ihtiyacı var demek. Perdedeki çete şeli şah- siyetinin kuvvetini husasi haya- tında muhafaza etmek için, bu çocuğun onun yanında kendi- sini muhafız zannetmesine mü- saade eder. Halbuki bir sineğe bile zararı dokunmıyacak dere« cede iyi bir çocuktur. Fakat, bir tesadüf olarak, Duran d ye çağırılacağına, öldürüdü Mmana- sına gelen Killer diye çağırı- liyor. Bu sebeple Raft onu arr gaj> etti ve, her yerde, lâkay: dane bir tavırla “Fanni Dzi Killer, yani “öldürücü Tanni, ismile takdim eder. Ve herkes bundan memnundur. Çünkü Holivudda muhitlere ve vaziyetlere hürmet edilir. Sonü var — vmül